Akika ve Ahkamı
Bu bölümde 22 fasıl vardır.
1- Meşru oluşunun açıklanması,
2- Mekruh görenlerin delilleri,
3- Müstehap oluşunun delilleri,
4- Mekruh görenlerin getirdiği delillere cevap,
5- Akika kelimesinin türetildiği kök,
6- Buna "akika "ismini vermek mekruh olur mu olmaz mı?
7- Farz veya müstehap oluşundaki ihtilâf ve her iki tarafın delilleri,
8- Akikanın müstehap olduğu vakit,
9- Akikanın sadakadan efdal oluşu,
10- Akika hususunda erkek ve kız çocuğun farklı oluş¬ları,
11- Akikanın gayesi, hikmetleri, faydalan ve Peygam¬berin sünnetinin ihya edilmesine dair açıklamaları*,
12- Akika kurbanı etinin pişirilmesinin, çiğ olarak tasad-duk edilmesinden daha efdal oluşu,
13- Akika kurbanının kemiklerinin kırılmasının mekruh oluşu,
14- Kesilecek hayvanın en az olması gereken yaşı,
15- Bir hayvanın ancak bir kişi için akika olacağı, yedi kişinin deve veya sığırda ortaklığının sahih olmayışı,
16- Koyundan başka sığır ve devenin de akika için yeterli olup olmadığı,
17- Akikanın saffedileceği yerler, kurbandan hangi kıs¬mın tasadduk edileceği,bundan ebeye de vermenin müstehap oluşu,
18- Akika ile bayram kurbanının aynı güne denk gel¬mesinin hükmü ve birinin, diğerinin yerini tutup tumayacağı,
19- Anne-babası, kendisi için akika kurbanı kesmemiş olan kimsenin hükmü: Büyüdüğü zaman kendi aki-kasını keser mi?
20- Akika kurbanının deri ve sakatatının hükmü: Sa¬tılabilir mi, yoksa bayram kurbanı hükmünde midir ?
21- Akikayı boğazlama esnasında okunacak dualar,
22- Akikanın; yedinci, ondördüncü ve yirmibirinci gü¬ne tahsis edilmesinin hikmeti.
1-Meşru Oluşunun Açıklanması
İmam Malik diyor ki:
"Bu, bize göre hakkında hiç ihtilaf olmayan bir husus-
Yahya b. Said el-Ensari diyor ki:
"Bizden önceki pek çok müslümaiıa yetiştim. Erkek olsun, kız olsun çocukları için akika kesmeyi ihmal etmezlerdi."
Îbnu'l-Münzir der'ki:
"Bu, tâ eskiden beri Hicaz' da amel edilegelen ve ulemanın tavsiye ettiği bir husustur, tmam Malik bunun, kendilerine göre, hakkında hiç bir ihtilaf olmayan bir mesele olduğunu söylemiştir."
İbnu'l-Münzir devamla diyor ki:
"Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer ve müminlerin annesi Hz. Aişe, akikanın meşru olduğu görüşündedirler. Bu görüş, Rasulullah'ın kızı Fatıma, ayrıca Büreydetü'l-Eslemi , Kasım b. Muhammed, Urve b. Zübeyr, Ata b. Ebi Rebah , Zühri ve Ebu'z-Zinad'dan da rivayet edilmiştir.
İmam Malik ve Medine halkı, İmam Şafii ve arka¬daşları, İmam Ahmed, İshak, Ebu Sevr ve ilim ehlinden çok sayıda bir cemaat da bu konuda Peygamberin sünnetine tabi olarak, bu görüşü dile getirmişlerdir.
Sünnet sabit olduktan sonra, elbette onu dile getirmek gerekir. Bundan ayrılanlar ise ona asla zarar veremezler."
İbnu'l Münzir şöyle devam ediyor :
"Bu görüş taraftarları, akikanın sünnet oluşunu kabul etmeyerek, bu konuda Peygamberden, ashabından ve tabiinden varid olan haberlere muhalefet etmişlerdir."
2- Mekruh Görenlerin Delilleri
Şöyle demişlerdir:
"Amr b. Şuayb babasından, o da dedesinden rivayet ettiğine göre, Rasul-u Ekrem'e akika hakkında sorulunca "Ukuk (anne-babaya isyan)53 u sevmiyoı*um" diye cevap
vermiştir. Ahmed b. Hanbei: 2/182,183 ve 194 Ebû Dâvud:2842, Nesâi: 4212
Yine bu görüş taraftarları diyorlar ki:
"Mekruh oluşunun bir diğer sebebi de, bunun kitap ehlinin adetlerinden olmasıdır. Nitekim Rasul-u Ekrem :
-Muhakkak Yahudiler, erkek çocuk için akika keserler de kız çocuk için kesmezler, buyurmuştur. Beyhaki:9/302
Ayrıca diyorlar ki:
"Bu cahiliyye ehlinin kestiği kurbanlardandı. İslâm ise tıpkı atira ve fara gibi, bunu da iptal etmiştir." Yine şöyle derler: "îmam Ahmed'in rivayet ettiği Ebu Rafi hadisi
şöyledir:
"Hasan b. Ali dünyaya gelince, annesi Fatıma onun için iki koçu akika olarak kesmek istedi. Bunu üzerine Rasul-u Ekrem:
-Akika kesme! Fakat çocuğun saçını tıraş et ve ağırlığınca gümüş tasadduk eyle, buyurdu. Daha sonra Hz. Hüseyin de dünyaya geldi ve Hz. Fatıma aynen böyle yaptı."
53 - Öyle görülüyor ki, Hz. Peygamber ukûk (akika) kelimesinin manasını
değil, lafzım kerih görmüştür. Ahmet b. Hanbel'e göre hadisin metni şöyledir. "Hz.Peygamber'e akika hakkında sorulunca: -Allah ukûk'ıı sevmez, diye cevap verdi. Ukuk lafzını kerih görmüş gibiydi.
Ashâb-ı Kiram:
-Ya Rasûlallah! Biz ancak içimizden çocuğu olan biri hakkında soruyoruz
deyince Rasûl-u Ekrem:
Çocuğu için kurban kesmek isteyen kessin. Erkek çocuk için birbirine denk iki
koyun, kız çocuk için bîr koyun, buyurdu.
Atîra: Cahiliyye devrinde, Receb ayında putlar için kesilen koyun. Fer a: Devenin doğurduğu ilk yavrusudur. Bunu da putları için boğaz -
Ayarak teberrükte bulunurlardı.
3- Müstehap Oluşunun Delilleri
Hadis ehlinin tümü, fukaha ve ilim ehlinin çoğunluğu ise, akikanın Rasulullah'm sünneti olduğu görüşündedirler. Bu konuda, Buhari'nin Selman b. Amir ed- Dabbi'den rivayet ettiği hadisi hüccet olarak getirmişlerdir. Selman, Peygamberin şöyle buyurduğunu rivayet ediyor:
-Erkek çocuk ile beraber akika vardır. Öyle ise, ona
bedel olarak kan akıtınız ve ondan eziyeti gideriniz. Buhâri: 5471
Semura'nın rivayetine göre Rasûl-u Ekrem şöyle bu¬yurmuştur:
-Her çocuk, akikası karşılığında rehindir. Doğumunun yedinci günü kurban kesilir, aynı gün kendisine isim verilir ve başı tıraş edilir. Ebû Dâvud: 2838, Tirmizi:1522, Nesâi:4220 Ibn-Mace:3165
Tirmizi, bu hadisin hasen -sahih olduğunu söylemiştir.
Hz. Aişe, Rasûlullah'ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:
-Oğlan çocuk için birbirine denk iki koyun, kız çocuk için ise bir tek koyun (kurban edilir). Ahmed b. Hanbel:6/31,158 ve 251
Hadisin diğer bir varyantı şöyledir:
"Peygamber (s.a.v), kız çocuk için bir koyun; oğlan çocuk için ise iki koyun boğazlamamızı bize emretti. " Ahmed b. Hanbel 6/158 ve 251
Ümmü Kürz el-Ka'biyye'den rivayet edildiğine göre, Rasul-u Ekrem'e akikayı sormuş. O da :
-Oğlan çocuktan dolayı iki koyun ve kız çocuktan dolayı bir koyun boğazlanır. Hayvanın erke'k veya dişi olmasının bir sakıncası yoktur., buyurmuştur. Ahmed b. Hanbel 6/422, Tirmizi:l516
Dahhak b. Mahled diyor ki:
"Ebu Hafs Salim b. Temim, babasından, o da Abdur-rahman el-A'rac'dan, o da Ebu Hureyre'den, Peygamberin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
-Şüphesiz Yahudiler oğlan çocuk için akika kurbanı keserler de kız çocuğu için kesmezler. Siz oğlan çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kurban ediniz. 62
îbn'i Abbas'ın rivayetine göre, Rasul-u Ekrem; Hasan ve Hüseyin için birer koç kurban etmiştir.63
Nesai'nin rivayetinde "ikişer koç " lafzı vardır.
Amr b. Şuayb, babasından, o da dedesinden rivayet ettiğine göre, Rasul-u Ekrem, çocuğun doğumunun yedinci günü ona isim verilmesini, ondan eziyetin giderilmesini ve akika kesilmesini emretmiştir.
Tirmizi, bu hadisin hasen- garip olduğunu söylemiştir.
Büreydetü'l -•Eşlemi (r.anh.) diyor ki:
"Cahiliye devrinde birimizin çocuğu doğduğu zaman bir koyun keser ve kanını çocuğun başına sürerdi. Nihayet Allah İslâm'ı getirince, artık bir koyun kesmeye ve çocu¬ğun başını traş edip zağferanla kokulamaya başladık. 65 "
İbnu'l Münkedir, Yahya b. Yahya'dan, o da Hü şeym'-den, o da Uyeyne b. Abdurrahman'dan, o da baba sından rivayet ettiğine göre, Ebu Bekre'nin oğlu Abdurrah man dünyaya gelmişti. Basra 'da doğan ilk çocuk o idi. Onun için bir deve boğazladı ve Basra halkına yedirdi. Birileri bunu garipseyerek şöyle dediler: "Rasul'u Ekrem, oğlan
çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir koyun kesil¬mesini emretmiştir."
62 - Beyhâki: 9/301 ve 302
63 - Ebû Dâvud:2841,Nesâi:4219
64 - Tirmizi: 2837
65 - EbÛ Dâvud:2843
Hasan Basri'nin Semura'dan rivayet ettiğine göre, Ra-sûl-u Ekrem akika hakkında şöyle buyurmuştur:
-Her çocuk akikası karşılığında rehindir. Doğumunun yedinci günü kendisi için kurban kesilir, başı traş edilir ve kan sürülür.
Katade'ye çocuğun başına kanın nasıl sürüleceği sorul¬duğu zaman şöyle derdi:
"Akika kesildiği zaman ondan bir tutam yün alınır ve hayvanın can damarının karşısına tutulur. Sonra (kana boyanmış olan bu yün) çocuğun başının üzerine konur, nihayet çocuğun başı üzerinde iplik gibi akmaya başlar. Daha sonra çocuğun başı yıkanır ve traş edilir. "
Ebu Davud der ki:
"Bu söz, yani ^'L sözü, Hemmam b. Yahya'nın bir
hatasıdır. "
Daha sonra Ebu Davud, bu hadisi diğer bir tarikten şöyle rivayet etmiştir:
-Her çocuk akikası karşılığında rehindir. Doğumunun yedinci günü kendisi için kurban kesilir başı tıraş edilir ve isim verilir. "66
Ebu Davud, isj^L rivayeti daha sahihtir, demiştir.
66 - Ebû Dâvud:2837, 2838, Tirmizi:1522, Nesâi 4220, Ibn-i Mâce: 3165. Tirmizi bu hadisin hasen-sahih olduğunu söylemiştir.
Bu hadisi Hasan Basri'de Semura'dan rivayet etmiştir.
Buharı, Hubeyb b. eş-Şehid'in şöyle dediğini zikreder : İbn-i Şirin bana dedi ki: "Hasan Basri'ye, akika hadisini kimden işittiğini sor. Bende sordum ve "Semura b. Cün-deb'den " diye cevap verdi.6?
Selman b. Şurahbil, Yahya b. Hamza'nm şöyle dediğini nakletmiştir:
"Ata el- Horasani "ye "Akikası karşılığında rehindir " sözünün manası sorulunca, "Babasına şefaat etmekten mahrum kalır" dedi.68
İshak b. Hani diyor ki:
"Ahmet b. Hanbel'e "Çocuk akikası karşılığında rehin¬dir" hadisinin manası soruldu . Şöyle cevap verdi:
-Evet, oğlan çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kesmek Peygamberin sünnetidir. Şayet çocuğun akika kurbanı kesilmezse, kesilinceye kadar akikası sebebiyle mahbus tutulur.
El-Esrem, Ahmet b. Hanbel'in şöyle dediğini nakleder:
"Bu hadisler içerisinde akika konusundaki "Her çocuk akikası karşılığında rehindir" hadisinden daha güçlüsü yoktur."
Yakup b. Bahtan diyor ki:
"Ahmet b. Hanbel'e akika konusunda sorulunca şöyle cevap verdi:
67-Buhâri:5471 68 - Beyhâki: 9/299
- Bu konuda, şu hadisten daha şiddetlisini bilmiyorum: "Çocuk, akikası karşılığında rehindir."
Hanbel, Ahmet b. Hanbel'in şöyle dediğini nakleder: " İmkanı ve gücü yerinde olan kimsenin, çocuğu için akika kesmemesini hiç hoş karşılamam. Bunu terk etmesin zira, Rasûl-u Ekrem:
-"Çocuk akikası karşısında rehindir" buyurmuştur. Bu hadis, bu konuda rivayet edilenlerin en şiddetlisidir. Peygamber (s.a.v), bundan sadece "ukuk " kelimesini kerih görmüştür. Kurban kesmeye gelince, bunu bizzat kendisi yapmıştır."
Ahmet b. el- Kasım diyor ki:
"Ahmet b. Hanbel'e akikanın farz olup olmadığı soru¬lunca şöyle dedi:
-Farziyetine gelince, orasını bilmem; farzdır da diye¬mem. Bu konudaki en şiddetli söz, kişinin akikası kar¬şılığında rehin tutulmasıdır."
Yine Ahmed b. Hanbel bir başka yerde "Anne- baba¬sına şefaat etmekten alıkonularak rehin tutulmuştur" demiştir.
Yukardaki hadiste geçen ^'L "kan sürülür" sözü
hakkında ihtilaf edilmiştir. Bu kelimeyi Hemmam, Yahya'¬dan o da Katade'den rivayet etmiş ve Katade, bu sözü yukarıda geçtiği gibi tefsir etmiştir.
İlim ehlinin çoğunluğu ise, bu konuda ona muhalefet ederek bunun cahiliye adetlerinden olduğunu söylemiş¬lerdir.
Ayrıca Zühri, İmam Malik, İmam Şafii, Ahmet b. Hanbel ve İshak da bunu mekruh görmüşlerdir.
Ahmed b. Hanbel der ki:
"Çocuğun başına kan sürülmesini mekruh görüyoruz. Zira bu bir cahiliye adetidir."
Abdullah b. Ahmed b. Hambel diyor ki:
"Babama, akika boğazlandıktan sonra kanının çocuğa sürülüp sürülmeyeceğim sordum. "Kan sürülmez" cevabını
verdi. "
El-Hallal, Abbas b. Ahmed'in kendisine şöyle bir riva¬yette bulunduğunu anlatır:
"Ahmed b. Hanbel'e, çocuğun başına kan sürülmesi hususu soruldu ve "Bunu hoş karşılamam, çünkü cahiliye işlerindendir" diye cevap verince, "Fakat Hemmam
-4 "Kan sürülür" diye rivayet ediyor " denildi. Bunun
üzerine Ahmed b. Hanbel "Çocuğa isim verir" diye riva¬yette bulunan bir kişiden söz etti ve "Hemmam'ın bu husustaki sözünü beğenmiyorum " dedi.
Ahmet b. Haşim el- Antaki, Ahmet b. Hanbel'in şöyle dediğini bize rivayet etti:
"Hemmam ve Said, akika konusunda ihtilaf ettiler. -Birisi "kan sürülür " derken , diğeri isim 57
verilir " şeklinde rivayet etmiştir. "
Ahmed b. Hanbel"den, çocuğun başına kan sürmenin sünnet olduğuna dair bir başka rivayet de vardır.,
Hallal diyor ki
" İsme b. İsam, Hanbel'den, Ahmed b. Hanbel'in" Çocuğun başı traş edilir " dediğini bana rivayet etti."
Muhammed b. Ali, Salih'ten, o da Ahmed b. Muham-med b. Hazirriden, o da îshak'tan bana rivayet ettiğine göre, her biri Ahmet b. Hanbel'in şöyle dediğini söyle mislerdir:
-Kan mekruhtur. Semura hadisinin dışında rivayet edilmemiştir. "
Muhammed b. Hüseyin, Fadl'ın kendilerine şöyle anlattığını bana haber verdi: "Ahmed b. Hanbel'e "Çocu¬ğun başı traş edilir mi? " diye sordum. "Evet" dedi. "Peki kan sürülür mü**? diye sorunca da "Hayır , bu cahiliye işlerindendir" dedi. Bunun üzerine ben "Peki Katade'nin Hasan Basri'den rivayet ettiği "Ve kan sürülür" hadisi ne olacak? " diye sordum, şöyle cevap verdi: "Hemmanı Said ise şeklinde rivayet etmiştir."
El-Esrem'in rivayetinde ise şöyle demiştir: İbnu Ebi Arube 69 Hemmam.is ^ji demiştir. Bana göre
bu rivayet hatalıdır."
Yakup b. Humeyd b. Kasib, Abdullah b. Vehb'den, o da Amr b. el-Haris'ten, o da Eyyüb b. Musa'dan, o da Yezid
b. Abdul-Müzeni'den rivayet ettiğine göre Rasul-u Ekrem şöyle buyurmuştur:
-Çocuk için akika kesilir, fakat başına kan sürülmez.
Büreyde hadisi de yukarıda geçmişti:
"Cahiliyye devrinde birimizin oğlu olduğu vakit bir koyun keser ve kanını çocuğun başına sürerdi. Nihayet İslam geldi; biz de bir koyun kesmeye ve çocuğun başını traş edip zağferanla kokulamaya başladık."
Beyhaki ve diğerlerinin naklettiklerine göre, İbn-u Cüreyc, Yahya b. Said'den , ö da Amra'dan, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
69 - Saîd b. Ebi Arûbe
-Cahiliye devri insanları, akikanın kanına bir pamuk tutarak onu çocuğun başına koyarlardı. Daha sonra Pey¬gamber, kan yerine güzel koku sürülmesini emretti," ?o
îbnu'l- Münzir diyor ki:
"Rasûl-u Ekrem'in "Çocuk için ( kurban kesip) kan akıtınız ve ondan eziyeti gideriniz 71 "buyurduğu sabittir. Madem ki Peygamber, çocuktan eziyetin kaldırılmasını bize emretti -ki kan, bir eziyettir, hem de en büyük eziyet-, ö halde çocuğun başının kan ile kirletilmesi caiz değildir. "
70 - Beyhâki:9/3O3
71 - Buhâri: 5471, Tirmizi: 1515, Ebû Dâvud:2839
4-Mekruh Görenlerin Getirdikleri Delillere Cevap
Hanbel'in rivayetine göre, İmam Ahmed b. Hanbel şöyle demiştir:
"Bunu mekruh görenlerin bir kısmından, akikanın cahiliye işlerinden olduğu rivayet edilmiştir. Oysa bu söz, hadisleri bilmeyişlerinden kaynaklanmaktadır. Zira bizzat Rasûl-u Ekrem, Hasan ve Hüseyin için akika kesmiş ve Ashabı Kiram da bunu yapmıştır. Bunlar ise akika kesmeyi cahilliye işi sayıyorlar. Oysa akika, Peygamberin bir sünnetidir. Nitekim o "Çocuk , akikası karşılığında rehindir" buyurmaktadır. Ebu Hureyre'nin rivayet ettiği bu hadisin isnadı güzeldir."
İmam Âhmed, el -Esrem'in rivayetinde ise şöyle diyor :
"Akika hakkında, Peygamberden müsned hadisler, ashabından ve tabiinden rivayetler olduğu halde bunlar " Akika cahiliye işlerindendir" diyorlar. Sonra da hayretle tebessüm etti.
Meymuni diyor ki:
"Ahmed b. Hanbel,'e "Akika hakkında Peygamber'den bir rivayet var mı?" diye sordum. " Evet, vallahi! Hem de birden çok hadis var: "Oğlan çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kurban edilir" dedi. Ben de "Peki, bununla çelişen hadisler ne olacak? deyince, şöyle cevap verdi: "Bunlara itibar edilmez."
Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden riva¬yet ettiği "Ukuk'u sevmiyorum" hadisine gelince, zaten
hadisin akışı akikanın müstehap olduğuna delildir. Zira hadisin tam metni şöyledir:
"Peygambere akika hakkında sorulunca "Ukuk'u sev¬miyorum" buyurdu. Sanki "ukuk" isminden hoşlan mamış gibiydi. Bunun üzerine ashab-ı kiram "Ya Rasulallah! Biz sana, içimizden çocuğu olan birinin durumunu ancak soru¬yoruz " deyince Rasûl-u Ekrem:
-Sizden çocuğu için kurban kesmek isteyen, kessin. Oğlan çocuk için birbirine denk iki koyun, kız çocuk için bir koyun vardır, buyurdu. "
Ebu Rafi'nin hadisi ise sahih değildir. îmam Ahmed bu konuda, Peygamberin Hasan ve Hüseyin için akika kes¬tiğine dair pek çok hadisler olduğunu söylemiştir.
Ebu Eyyub'un İkrime'den, onun da İbn-i Abbas'tan rivayet ettiğine göre, Rasûl-u Ekrem, Hasan ve Hüseyin için birer koç kurban etmiştir.72
Cerir b. Hazım'ın Katade'den, onun da Enes'den riva¬yet ettiğine göre, Rasûl-u Ekrem Hasan ve Hüseyin için iki koç kurban etmiştir. 73 Yahya b. Said, Amra'dan , o da Hz. Aişe'den rivayet ettiğine göre Hz. Aişe şöyle demiştir:
"Rasûlu Ekrem, Hasan ve Hüseyin'in doğumunun yedinci günlerinde onlar için akika kurbanı kesmiştir."
Şayet "Hasan için sakın akika kurbanı kesme..." hadisi sahih olsa bile , bu; akikanın mekruh olduğunu göstermez.
72 - Ebû Dâvûd: 2841
73 - Siinenü'l-Kübra: 9/299
Çünkü Hz. Peygamber, Fatıma'nın kurban etmesi gereken akikayı kendisi üstlenmek istemiş ve "Sen akika kurbanı kesme" diyerek bizzat kendisi akika kurban etmek suretiyle onu bu yükten kurtarmıştır.
Akikayı mekruh görenlerin "Bu, kitap ehlinin işlerin¬dendir" sözüne gelince, Ehli Kitab'ın yapüğı şey, akikayı kız çocuklara değil, sırf erkek çocuklara tahsis etmeleridir. Nitekim hadisin lafzı da bunu göstermektedir. Zira Hz. Peygamber buyuruyor ki:
-Yahudiler, erkek çocuk için akika kurban keserler de kız çocuk için kesmezler. O halde siz, erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kesiniz. "74
Âkika Kelimesinin Türetildiği Kök
Ebu Amr diyor ki:
Akikanın lügat manasına gelince, Ebi Ubeyd'in el-Esmai ve diğerlerinden naklettiğine göre bu kelimenin aslı, doğduğu anda bebeğin başında bulunan saç demektir. Çocuk için boğazlanan koyuna akika ismi verilmiştir. Çünkü çocuğun saçı, boğazlama esnasında traş edilmek¬tedir. Hz. Peygamber bu yüzden "çocuktan eziyeti giderin "buyurmuş, bununla da saçı kastetmiştir."
Ebu Ubeyd diyor ki:
"Bu, sana şu anlattığım şeylere benzer: Araplar bazen bir şey, kendi dışında ki bir şeyle birlikte veya ondan
dolayı meydana gelmişse, o şeyi onunla isimlendirirler. İşte, kesilecek koyuna da akika ismi verilmiştir. Zira bu, akika adındaki saç ile beraberdir. Keza, her yeni doğan hayvanın , doğduğu esnada üzerinde bulunan tüylere de akika veya ikka denir. Nitekim şair Züheyr, yabani eşeğini anlatırken şöyle diyor:
Bu mu, yoksa karnı zayıf ve üzerinde akikasının kısa tüyleri bulunan yabani eşek mi?
Burada, "akika " derken kısa tüyleri kastetmiştir.
74 - Sünenü'l-Kübra: 9/302
Adiyy b. Er-Rika ise bir merkebi tasvir ederken diyor ki:
Onun ikkası döküldü de döktü tüylerini,
Bakla yemesinden sonra yeni bir gömlek giydi.
Yani, sütten kesilip bakla yemeye başlayınca, akika tüylerini atıp yenisini aldı.
Ebu Ubeyd diyor ki: "Akika ve ikka kelimeleri, hem insanlar hem de merkepler için kullanılır. Bunun dışın¬dakiler için kullanıldığı duyulmamıştır.
Fakat İmam Ahmed b. Hanbel, Ebu Ubeyd'in akika hakkındaki bu açıklamasını ve bu konuda el-Esmai ile diğerlerinden rivayet ettiği şeyleri kabul etmeyerek şöyle demiştir: "Akika, boğazlamanın ta kendisidir. Ebu Ubeyd'¬in söylediği sözlerin hiç bir dayanağı yoktur.
Ebu Amr diyor ki
!Bazı nıuteahhirun uleması, Ahmed, b. Hanbel'in bu sözünü destekleme sadedinde, onun bu görüşünün dil
açısından bilinen bir manayı ifade ettiğini söylemişlerdir. Zira, Arap dilinde "kesti " anlamına gelir.
Anne-babasıyla ilişkisini kesti " sözü de bu kabildendir.
Şairin şu sözü, Ahmed b. Hanbel'in görüşünü takviye etmektedir:
Öyle şehirler ki, gençlik nazar boncuklarını orada kesti Ve toprağı tenime dokunan ilk yerdir orası.
Yani, gençlik çağma ulaşınca nazar boncukları kesil¬miş.
İbn-u Meyyade'nin şiiri de buna benzemektedir: "Öyle şehirler ki, nazar boncuklarım üzerime orada takıldı, Aklım bana ulaştığında ise, benden kesilip alın¬dılar.
Ebu Amr devamla diyor ki:
"Ahmed b. Hanbel'in, akikanın lügat manası hakkında ki görüşü, Ebu Ubeyd'in sözlerinden daha evlâ ve doğruya daha yakındır. Allahu a'lem."
El-Cevheri, diyor ki:
"Bir kimse, çocuğunun yedinci gününde kurban kes¬tiği ve aynı şekilde akikasını (başındaki saçı) tıraş ettiği
zaman denir."
75 - Bu şiir, el-lisân'da şu şekildedir: Öyle şehirler ki, nazar boncuklarım orada takıldı, ve toprağı tenime dokunan ilk yerdir orası..
Böylece Cevheri, akikayı iki manaya hamletmiş olu¬yor. Bu yaklaşım daha uygundur. Allahu a'lem.
Hz. Peygamberin "Ukuk'u sevmiyorum" sözüne gelin¬ce; bu söz, kalplerin hoşlanmadığı isimlerin mekruh olduğuna dikkat çekmektedir. Rasûl-u Ekrem, bu tür isimlerden hiç hoşlanmazdı. Hatta kötü isimleri güzeli ile değiştirir, çirkin isimli bir yerde konaklamaz, ismi kötü olan iki dağın arasından da geçmezdi. Güzel ismi ve hayra yormayı severdi. Muvatta'daki bir hadis şöyledir :
"Rasûl-u Ekrem, sağmal bir deve hakkında:
-Bunu kim sağmak ister? buyurdu. Hemen bir adam kalktı. Rasûl-u Ekrem :
-Adın ne?
-Murra (acı)!
-Sen otur, dedi. Sonra yine :
-Kim bunu sağmak ister? dedi. Başka birisi- kalktı. Rasul-u Ekrem ona da :
-Adın ne ?
-Harb (savaş)!
-Sen de otur, buyurdu . Sonra yine :
-Kim bunu sağmak ister? deyince, yine bir adam kalkü. Rasul-u Ekrem, ona da :
-Adın ne ?
-Yeis (Yaşar)!
-Sen sağabilirsin, buyurdular.
imam Malik bu hadisi Muvatta'da mürsel olarak rivayet etmiştir. 76
76 - Muvatta: 2/973
İbn'u Vehb de el-Cami adlı kitabında bunu mürsel olarak şöyle nakletmiştir:
îbn- Lühey'a Haris b. Yezid'den, o da Abdurrahman b. Cübeyr'den Yeis el-Ğıfari'nin şöyle dediğini rivayet ediyor:
"Hz Peygamber bir gün bir deve getirilmesini isteye¬rek:
-Kim bunu sağacak diye sordu? Hemen bir kişi kalktı.
-Rasûl-u Ekrem:
- Adın ne ? .
- Murra.
Sen otur, dedi. Sonra bir diğeri kalktı önada:
- Adın ne?
- Cemra (ateş koru).
-Sen de otur, dedi. Sonra bir başka adam kalktı. Ona da:
- Adın ne ?
- Yeis.
- Onu sen sağ, buyurdular. Ebu Ömer diyor ki:
"Bu, olayları kötülüğe değil de, hayra yorma babın-dandır. Bana göre, diğer bir anlam daha var: İsim ile isim¬lendirilen arasında uygun bir bağ bulunmaktadır. Bu bağın olmayışı çok nadirdir. Zira lafızlar, manaların kalıpları; isimler ise isimlendirilen şeylerin sesli ifadeleridir.
Şayet gözlerin bir lâkap sahibini görürse,
Ve onun lâkabını düşünürsen, genellikle manası lâka¬bının içindedir.
Demek ki, ismin çirkinliği isimlendirilenin çirkinliğine işarettir.
Tıpkı yüz çirkinliğinin kalp çirkinliğini göstermesi gibi.
Hz. Ömer, İmam Malik 'in anlattığı şu sözleri-AIlahu a'lenı - bu yüzden söylemiştir:
-Hz. Ömer, bir adama :
- Adın ne ? diye sorunca, adam :
- Cemra (ateş koru), diye cevapladı. Hz. Ömer:
- Kimin oğlusun?
- Şihap (alev)'in oğlu.
- Kimlerdensin ?
- Huraka (yangın) kabilesindenim.
- Evin nerede ?
- Harratu'n - nar (ateş yakması) 'mda.
- Neresinden ?
- Zatu laza (alev sahibi)'nde. Bunun üzerine Ömer: -Hemen ailene yetiş, çünkü yanıyorlar, dedi. Gerçek¬ten de Hz. Ömer'in dediği çıktı77 .
tbn-u Ebi Hayseme, Büreyde hadisini naklediyor: "Rasul-u Ekrem, hiç bir şeyi uğursuzluğa yormazdı. Bir gün Büreyde, Eşlem oğullarından olan ev halkıyla yetmiş süvari hâlinde yola çıktı. Derken geceleyin Rasul-u
Ekrem'le karşılaştı. Hz. peygamber:
- Sen kimsin? diye sorunca, o :
- Ben Büreyde (serincik)'im diye cevapladı. Bunun üze¬rine peygamber Ebu Bekr'e dönerek :
-Ya Eba Bekr! işimiz serinleşti ve
iyileşti., buyurdu sonra yine Büreyde'ye :
Kimlerden olursunuz ? diye sordu . Büreyde:
- Eşlem kabilesinden (selamette olan) dedi. Peygamber yine Ebu Bekr'e:
- Şimdi selamete ulaştık bili, buyurdu. Sonra:
- Hangi oymağından ? diye sordu Büreyde:
- Sehm kolundan (kurada çekilen ok), dedi. Yine pey¬gamber :
- Kurada senin okun çıktı (kazandın), buyurdu.
Yine Peygamber, Hudeybiye barışının yapıldığı gün Süheyl b. Amr'ı görünce :
- îşiniz kolaylaştı, buyurdu.
Bir sefer esnasında iki dağın bulunduğu yere kadar gelmişti. O dağların isimlerini sordu. "Muhzin" (rezil eden) ve "Fadih " (perişan bırakan) olduğunu söylediler. Bunun üzerine o dağlardan yön değiştirdi ve aralarından geçmedi.
Ayrıca Asiye (isyankar) ismini, Cemile (güzel) ismiyle ve Esram (kesik) ismini de Zür'a (Ziraat) ismiyle değiştir¬miştir.
77 - Muvatta: 2/973
Ebu Davud, Sünen'inde diyor ki;
Hz. Peygamber, el-As (asi), Aziz (güçlü) (Allah'ın isimlerinden), Atale (sertlik), Şeytan, el-Hakem (hikmetli), Gurab (karga) gibi isimleri hep değiştirmiştir. Şihab (alev) ismini Hişam, (cömertlik), Harb (savaş) ismini Silm (barış) Mudtaci (yatan) isimin Munbeis (kalkan) isim¬leriyle değiştirmiştir. Ayrıca Ard-ı Afra (çorak yer) ismini Hadira (yeşillik), Şi'bu Dalâle (sapıklık geçidi) ismini Şi'bu'l- Hüdâ (hidayet geçidi), Benu'z Zenye (zina oğulları) ismini Benu'r-Rişde (olgunluk oğulları) isimleriyle değiş¬tirmiştir. 78
78 - Ebû Davud: 4956
Bu konu, dinin ele aldığı ilginç bir konudur. Yani kalplerin çirkin gördüğü ve kişinin nefret ettiği isimlerden, daha güzel olan ve kalplerin daha çok meyledeceği isimlere yönelme konusu... Hz. Peygamber bu hususta çok îtinâ gösterirdi. Hatta şöyle demiştir:
-Sizden biriniz "Midem habis oldu" demesin, fakat "midem bulandı " desin, buyurmuştur.79
İşte, akika kelimesiyle ukuk (anne-babaya isyan) kelimesi arasında böyle bir uygunluk ve benzerlik olduğu için Rasûl-u Ekrem bu kelimeyi kerih görmüş "Allah ukuk'u sevmez demiş ve arkasından "Çocuğu dünyaya gelen kimse, onun için kurban kesmek isterse, kessin" buyurmuştur. .79 - Buhari: 6179 Müslim: 225
6 - Akika İsmini Vermek Mekruh Olur/ mu ?
Bu konuda ihtilaf edilmiştir:
Bir gurup alim bunu kerih görerek Peygamberin bu isimden hoşlanmamasını delil getirmiştir. Öyleyse bu kurbanlığa onun kerih gördüğü bir ismi takmak uygun olmaz. Şöyle derler: bu hadisin zahirine göre "akika" değil de "nesike" demek gerekir.
Bir diğer gurup ise "Akika ismini vermek mekruh değildir" diyerek bunun mubah olduğu görüşüne varmışlar ve "Çocuk akikası karşılığında rehindir, "şeklindeki Semura hadisiyle, "Çocuk akikası ile birliktedir." şeklin¬deki Selman b. Amir hadislerini delil getirmişlerdir.
İşte bu iki hadiste de "akika" lafzı geçmektedir. Bu da, mekruh değil, mubah olduğunu göstermektedir, so
Ebu Ömer şöyle diyor:
Bu hadisler, akika isminin mekruh olmadığına delâlet etmektedir. Tüm İslâm beldelerindeki fıkıh kitapları da buna göredir. Bu kitapta nesike değil, akika lafzı geçmek¬tedir. Üstelik İmam Malik'in bu hadisinde mekruh oldu¬ğuna dair açık bir ifade yoktur. Amr. b. Şuayb'ın baba¬sından, o da dedesinden rivayet ettiği hadis de böyledir. Her iki hadiste "Rasûlullah sanki bu isimden hoşlanmamış gibiydi" ve "Çocuğu için kurban kesmek isteyen kessin" ibaresi vardır.
Ben de derim ki; buradaki ihtilâf, fukahanın akşam kelimesi için atame (karanlık ) kelimesini kullanmadaki ihtilaflarına benzemektedir. Bu konuda Ahmed b. Han-bel'den iki rivayet vardır. Bu iki konuda söylenecek son söz şudur: İşa (yatsı) ve nesike (kurbanlık) gibi / meşru isimleri terketmek ve bunların yerine akika ve atame kelimelerini kullanmak mekruhtur. Fakat kullanılan kelime şer'i olup da terk edilmez ve diğer isimler de arada bir kullanılırsa, bunun bir sakıncası yoktur. Zaten hadisler de bu manada birleşmektedir. Muvaffakiyet yalnızca Allah'¬tandır.
80 - Ebû Davûd: 2838, Tirmizi: 1522, Nesâi: 4220 tbn-i Mâce: 3165
7 - Farz veya müstehap oluşundaki, ihtilaf ve her iki tarafın delillerinin zikredilmesi:
İbnu'l- Münzir diyor ki:
Ulema, akikanın vacip olduğu hususunda ihtilaf etmiş¬tir. Bir grup, Hz. Peygamber akika kesilmesini emrettiği ve onun emri derhal yerine getirilmesi gerektiği için vacip olduğunu söylemişlerdir.
Hasan'ı Basri'den bize rivayet edildiğine göre, akikası kesilmemiş bir kişinin kendi adına akika keseceğini söyle¬miştir. Ayrıca kız çocuk için akika gerekmediği görüşün¬deydi. Şöyle demektedir:
"Büreyde'den rivayet edildiğine göre, insanlar kıyamet gününde 5 vakit namaza arz olundukları gibi, akikaya da arz olunacaklardır."
İshak b. Raheveyh diyor ki:
Bize vala b. Ubeyd, Salih b. Hayyan'dan , o da İbn'i Büreyde'den o da dedesinden rivayet ettiğine göre, kıyamet gününde insanlar beş vakit namaza arz olundukları gibi, akikaya da arzolunacaklardır. İbn'i Büreyde'ye Akika nedir? diye sorulduğunda, "İslâm'da doğan her çocuk için akika kesmek gerekir" dedi.
Ebu'z-Zinad diyor ki:
Akika, müslümanların terkedilmesini kerih gördükleri işlerindendir. Hasan-ı Basri'den rivayet edildiğine göre, şöyle demiştir:
"Oğlan çocuk için, doğumunun yedinci gününde akika kesmek vaciptir."
Ebu Ömer şöyle der:
" Ulemanın, akikanm vacipliği konusundaki ihtilâfına gelince, Dâvûd ez-Zahiri ve diğerlerinin de içinde bulun¬duğu zahiri uleması, akikanın vacip olduğu görüşüne vararak, şöyle demişlerdir:
"Zira Resulullah bunu emretmiş, bizzat yapmış ve şöyle buyurmuştur: "Çocuk akikası karşılığında rehindir" "Çocuk akikası ile birliktedir". "Kız çocuk için bir koyun oğlan için iki koyun kesilir." Buna benzer bir çok hadis vardır. Bureydetü'l Eşlemi, bunu vacip görüyor ve namaza benzetiyordu. Hasan'ı Basri ise, oğlan çocuk için doğu¬munun yedinci gününde akika kesmenin, onun için akika kesilmemişse, bizzat kendisi adına kesmesinin vacip olacağına hükmetmiştir.
Leys b. Sa'd şöyle diyor:
"Çocuğun doğumunun yedinci gününe kadar, her hangi bir günde akikası kesilebilir. Şayet yedinci günde de kes¬mek mümkün olmaz ise, bundan sonra kesmesinde bir sakınca yoktur. Ne var ki, yedinci gününden sonra çocuk için akika kesmek vacip değildir."
Demek oluyor ki, Leys b. Sa'd yedi gün içinde akika kesmenin vacip olduğu görüşündeydi.
İmam Malik, bunun sünnet vacip olduğunu, amel etmek gerektiğini söylerdi. Bu aynı zamanda İmam Şafii, Ahmed b. Hanbel, İshak, Ebu Sevr veTaberi'nin de görüşüdür. " Ben de derim ki:
"Sünnet-vacip" kavramı, maliki ulemasına göre, müek-ked-müstehap olan ve terkedilmesi mekruh görülen şeyleri ifade etmektedir.
Böylece buna, vacipliği sünetten kaynaklanan bir vacip adım vermişlerdir. Bu bakış açısıyla "Cuma günü boy abdesti almak, bayram kurbanını kesmek, akika kesmek "sünnet- vacip '"tir demektedirler.
Ahmed b. Hanbel'den akikanın vucûbiyeti konusunda iki görüş rivayet edilmekle beraber vacip olduğuna dair açık bir ifade nakledilmemiştir. Kendisinden nakledilen ibareler şunlardır:
El-Hallal, "El-Cami" adlı kitabının "Akikanın Vacip Değil Müstehap Oluşu" bölümünde şöyle diyor:
"Süleyman b. El-Eş'aş 'in bize haber verdiğine göre şöyle demiş: Ahmed b. Hanbel'e akikamn mahiyeti sorul¬duğunda şöyle dediğini işittim: "Akika, kesilen kurbandır "Sonra "Akika, başın traş edilmesidir' diyenlerin görüşünü reddetmiştir.
Muhammed b. Hüseyin, Fadl'ın şöyle rivayet ettiğini bana haber vermiştir:
"Ahmed b. Hanbel'e akikanın vacip olup olmadığını sordum, "Hayır, fakat kurban kesmek isteyen kessin "dedi.
Yine Fadl şöyle demiştir:
"Ahmed b. Hanbel'e akikayı vacip görüp görmediğini sordum, "Hayır" diye cevap verdi.
Yine Hallal, Ahmed b. Kasım1 dan şunu naklediyor:
"Ahmet b. Hanbel'e, akikanın vacip olup olmadığı sorulunca, şöyle cevap verdi: "Vacipliğine gelince, orasını bilmem; vaciptir de diyemem. Bu konudaki en şiddetli rivayet, "kişinin akikası karşılığında rehin olmasıdır. "
El- Esrem diyor ki:
" Ahmed b. Hanbel'e "akika vacip midir? " diye sordum da, şöyle cevap verdi: "Hayır, değildir. Bu konuda rivayet edilen en şiddetli söz, "Çocuk akikası karşilğında rehin¬dir" hadisidir. "
Hanbel, Ahmed b. Hanbel'in şöyle dediğini nakledi¬yor:
"Gücü ve imkanı müsait olan bir kimsenin çocuğu için akika kesmemesini hiç hoş görmem. Bunu terk etmesin, zira Hz. Peygamber,"Ç<?cw/;, akikası karşılığında rehindir" buyurmuştur. Bu da akika hakkındaki rivayetlerin en şiddetlisidir."
El- Haris diyor ki:
"Ahmed b. Hanbel'e "Fakir veya zengin bir kimseye, yeni doğan bir çocuğu için akika kesmesi vacip midir? " diye sordum. Şöyle cevap verdi:
"Hasan Basri, Semura'dan o da Rasûl-u Ekrem'den rivayet ediyor:
"Doğumunun yedinci gününde kendisi için kurban kesilip başı traş edilinceye kadar, her çocuk akikası karşı¬lığında rehindir." 81 Bu, Rasûl-u Ekrem'in sünnetidir. Bu sünnetin ihya edilmesini arzu ederim. Allah'ın, bunun karşılığında bir bedel vereceğini ümit ediyorum. "
îshak b. İbrahim diyor ki:
"Ahmed b. Hanbel'e "Çocuk akikası karşılığında rehin¬dir" hadisinin manasını sordum. Şöyle cevap verdi: " Evet, oğlan çocuk için iki; kız çocuk için bir koyun kesmek sünnettir. Şayet çocuk için akika kesilmezse, kesilinceye kadar akikası karşılığında hapsedilmiş olur."
Cafer b. Muharnmed şöyle diyor:
"Ahmed b. Hanbel'e, akika hususunda "Peki, kurban kesmek için hiç bir imkânı olmayan kimseye ne dersin? "diye soruldu. O da "Ona bir şey gerekmez " diye cevap verdi."
El- haris şöyle diyor:
81-Buhâri:5471
"Ahmed b. Hanbel'e, akika hakkında "Peki yanında kesebileceği bir hayvanı yoksa ne olacak?" diye sorulunca şöyle dedi: "Eğer borçlanarak bu işi yerine getirirse, ümit ediyorum ki, Allah bunun karşılığında daha iyi bir bedel verecektir. Zira bir sünneti ihya etmiştir."
Salih b. Ahmed b. Hanbel diyor ki:
"Babama sordum: "Bir adamın oğlu olsa ve yanında kesebileceği bir kurbanlık bulunmasa, borçlanarak çocuk için akika kesmesi mi, yoksa zengin oluncaya kadar ertelemesi mi daha uygundur? " Şöyle cevap verdi: "Akika konusunda işittiklerimin en şiddetlisi, Hasan Basri'nin Semura'dan, onun da Peygamberden rivayet ettiği "Her çocuk akikası karşılığında rehindir" hadisidir. Şayet borca girerse, Allah'ın ona bir an önce daha iyi bir bedel vere¬ceğini ümit ediyorum. Zira Rasûl-u Ekrem'in sünnetle¬rinden bir sünneti ihya etmiş ve onun getirdiği şeye tabi olmuştur. "
İşte, Ahmed b. Hanbel'e ait naslar - gördüğün gibi -bunlardır. Fakat onun arkadaşları, vacip olduğu görüşün¬den hareketle üç fer'i hüküm çıkarmışlardır:
1- Akika, kendi malında-n çocuğa mı, yoksa babasına mı vaciptir?
2- Erkek çocuğa bir koyun mu, yoksa* iki koyun mu vaciptir?
3- Babası çocuk için akika kesmemiş ise, bu ondan sakıt olur mu, yoksa büyüdüğü zaman kendi adına akika
kesmesi gerekir mi?
Birinci fer'i hüküm hakkında iki görüş nakledilmiştir:
1- Babaya vaciptir. Bu söz, Ahmed b. Hanbel'den kesin ifadelerle nakledilmiştir.
İsmail b. Said eş-Şalenci diyor ki:
"Ahmed b. Hanbel'e sordum: "Bir kişi var ki, babası ona, kendisi için akika kesmemiş olduğunu bildiriyor. Acaba bu kişi kendi adına akika keser mi? " Şöyle cevap verdi: "Bu, babaya düşen bir vazifedir. "
2- Akikayı babaya vacip görenlerin delili, yukarda geç¬tiği gibi, bu işin ona emredilmiş olmasıdır. Çocuğa vacip olduğunu söyleyenler ise, "Çocuk, akikası karşılığında rehindir" hadisini delil getirmişlerdir.
Her iki grup da bu hadisi delil getirmişlerdir. Çünkü hadisin baş tarafı çocuğun akikası karışılığında rehin olduğunu bildirirken, son kısmı çocuk adına kan akıtıl¬masını emretmektedir. Akikanın vacip olduğu görüşünde olanlar şöyle derler:
"Erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir koyun " hadisi, bunun vacip olduğunu göstermektedir. Çünkü hadisin manası "Kız çocuk için bir koyun , erkek çocuk için iki koyun yeterlidir" demektir."
Ayrıca Selman b. Amr'ın Peygamberden rivayet ettiği "Çocuk, akikası ile birliktedir. Öyleyse onun adına kan akıtınız ve eziyeti ondan gideriniz" hadisini delil getirerek, bunun iki yönden vücuba delalet ettiğini söylemişlerdir:
1- "Çocuk, akikası ile birliktedir "hadisi, bir vakıayı değil, vücubiyeti bildirmektedir. Sonra da "Çocuk adına kan akıtınız" diyerek çocukla birlikte olan şeyi, kendisin¬den gidermelerini onlara emretmiştir.
Ayrıca Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dede sinden rivayet ettiği "Hz. Peygamber, doğumunun yedinci gününde çocuğa isim takılmasını, ondan eziyetin gide rilmesini ve akika kesilmesini emretti" hadisi de buna delâlet etmektedir.
Tirmizi, Yahya b. Halefin şu hadisini rivayet ediyor:
Bize Bişr b. Mufaddal, Abdullah b. Osman b. Hü seym'den, o da Yusuf b. Mahek'ten rivayet ettiğine göre, Hafsa Binti Abdurrahrnan'ın yanına girerek, ona akika hakkında sormuşlar. O da Hz. Aişe'nin kendisine şöyle dediğini onlara anlatmış:
"Rasulullah, erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir koyun kesmelerini onlara emretti.
Ebu Bekr b. Ebi Şeybe diyor ki:
"Bize Affan, Hammad b. Seleme'den, o da Abdullah b. Osman b. Hüseym'den, o da Yusuf b. Mahek'ten, o da Haf¬sa Binti Abdurrahman'dan Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Rasulullah, erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için
bir koyun kesmemizi bize emretti.83 "
82 - Tİrmizi:1513, Tirmizi bu hadisin hasen-sahîh olduğunu söylemişi^.
83 - Ebû Bekir b. Ebi Şeybe, iviUsnetl. 4298
Yine Ebu Bekr naklediyor:
"Bize yakup b. Hubeyd b. Kasib, Abdullah b. Vehb'den, o da Amr b. Haris'den o da Eyyup b. Musa'dan, o da Yezit b. Abdu'l - Müzeni'den, Rasûl-u Ekrem'in şöyle buyurdu¬ğunu rivayet etmiştir:
"Çocuk için akika kesilir, fakat başına kan sürülmez. "
Bu sözün, emir manasında haberi bir cümle olduğunu söylemişlerdir.
Ebu Bekr diyor ki:
"Bize İbn-u Fudayl, Yahya b. Said'den; Muhammed b. İbrahim'in "Bir serçe bile olsa, akika kesilmesini emre¬derdi " dediğini rivayet etmiştir.
Akikayi müstehap görenlerin delilleri:
Bunun müstehap olduğuna kail olanlar şöyle derler:
"Şayet vacib olsaydı, onun vücubiyeti dinde açıkça bilinirdi. Çünkü bu, kendisine ihtiyaç duyulan ve çokça kar şılaşılan bir durumdur. Aynı zamanda, böyle bir hüküm mevcut olsaydı, Rasulullah bunun vacib olduğunu kesin bir hüccet olacak, hiç bir mazerete yer bırakmayacak şekilde umumi ve yeterli bir beyan ile ümmete açıklamış olurdu."
"Oysa ki, Rasulullah, akika kesme işini, bu işi yapan kimsenin isteğine bağlamış ve "Kimin bir çocuğu olur da onun için kurban kesmek isterse, kessin" buyurmuştur."
"Peygamberin fiili, vacibliğe değil müstehaplığa delalet eder."
84 - Ebû Bekrb. Ebi Şeybe, Müsned:4289
Ebu Davut, Amr b. Şuayb'dan şu hadisi rivayet etmiş¬tir: "Rasûl- u Ekrem'e akika hakkında soruldu. O da:
-Allah, ukuk'u sevmez, diye cevap verdi. Sanki bu isim¬den hoşlanmamış gibiydi.85 "
"Yine Ebu Davud'un naklettiğine göre, Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
-Kimin bir çocuğu olur da, onun için kurban kesmek isterse, erkek çocuk için birbirine denk iki koyun; kız çocuk için bir koyun kessin.
Bu hadis, mürseldir.
Ebu Davud bunu başka bir yerde "Amr'dan, o da babasından" şeklinde rivayet ederek "Zannedersem dede sinden " demiştir."
İmam Malik, Zeyd b. Eslem'den, o da Damra oğulların dan bir adamdan , o da babasından rivayet ediyor: "Rasûl-u Ekrem'e akika hakkında sorulunca "Ukuk'u sevmiyorum" diye cevap verdi. Sanki bu isimden hoşlanmamış gibiydi. Sonra şöyle buyurdu: "Kim çocuğu için kurban kesmek isterse, kessin.87"
Beyhaki diyor ki:
"Bu hadis, ilk hadis ile birlikte ele alınırsa birbirlerini
takviye ederler. 88"
85 - Ebû Bekir b. Ebi Şeybe, Müsned:4289
86 - Ebû Dâvud:7842
87 - Muvatta: 2/500
88 - Beyhaki: 9/300
Ben de derim ki:
Abdurrezzak, Amr b. Şuayb'm hadisinin güzel bir hadis olduğunu belirterek "Davut b. Kays, Amr b. Şuayb'dan, o da babasından, o da dedesinden rivayet ettiğine göre, Hz peygambere akika hakkında sorulmuş.." şeklinde hadisi rivayet etmiştir.
Akika kesmenin müstehap olduğu vakit:
Ebu Davud, Kitabu'l - Mesail'de şöyle diyor: "Ebu Abdullah Ahmed b. Hanbel'den işittim, şöyle diyordu:
11 Akika, yedinci günde kesilir. "
Salih b. Ahmed b. Hanbel diyor ki: "Babam akika hak¬kında "Yedinci günde boğazlanır. Yapmazsa, ondördüncü günde, o zaman da yapmazsa yirmibirinci günde" demiş¬tir."
El-Meymuni diyor ki: "Ahmed b. Hanbel'e çocuk için ne zaman akika kesileceğini sordum. Şöyle dedi:
"Hz, Aişe, "Yedi gün, ondört gün ve yirmibir gün" de¬miştir."
Ebu Talib şöyle diyor: "Ahmed b. Hanbel şöyle de¬miştir:
"Akika, yirmibirinci günde boğazlanır."
Akikanın yedinci günde kesileceğine delil yukarıda geçen Semura hadisidir: "Çocuk, akikası karşılığında re¬hindir. Doğumunun yedinci- gününde akikası kesilir ve isim takılır. 89
Abdullah b. Vehb şöyle diyor:
"Bize Muhammed b. Amr, İbn-u Cüreyc'den o da Yah¬ya b-. Said'den, o da Amra Binti Abdurrahman'dan, Hz. Aişe'nin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Hz Peygamber, doğumunun yedinci günlerinde Hasan ve Hüseyin için akika kesti, onlara isim verdi ve başların¬daki eziyetin giderilmesini emretti."
Ebu bekr b. El-Münzir şöyle diyor:
"Bize Muhammed b. El- İsmail Es-Saiğ, Ebu Ca'fer Razi'den, o da Ebu Züheyr Abdurrahman b. Mağra'dan, o da Muhammed b. İshak'dan, o da Amr b. Şuayb* dan, o da babasından, o da dedesinden şöyle rivayet etmiştir:
"Rasûl-u Ekrem, çoouğun doğumunun yedinci gününde isim takılmasını, akikasının kesilmesini ve kendisinden eziyetin giderilmesini emretti.90 "
Bütün ilim ehlinin görüşü budur. Onların sözlerinden bize ulaşanları nakledelim:
Bu konuda, Rasûlullah'a en yakın rivayet, müminlerin annesi Hz. Aişe'den nakledilmiştir. Ahmed b. Hanbel, Meymuni'nin rivayet ettiğine göre, bunu ondan naklet-
mistir.
Ayrıca Hasan Basri ve Katade, çocuğun doğumunun yedinci gününde akika kesileceğini söylemişlerdir.
Tirmizi: 1522. Tirmîzi, bu hadisin sahih olduğunu söylemiştir. ı - Tirmizi: 2837 82
Ebu Ömer b. Abdi'l - Berr şöyle diyor:
"Hasan Basri, çocuğun doğumunun yedinci günü akika kesilmesinin vacip olduğunu, şayet onun için akika kesil-memişise, bizzat kendi adına kesmesi gerektiğini söylerdi."
Leys b. Sa'd şöyle diyor :
"Çocuğun doğumunun ilk yedi gününde kendisi için akika kesilir. Şayet yedinci gün akika bulunamazsa, bundan sonra kesilmesinde bir sakınca yoktur. Fakat, yedi günden sonra çocuk için akika kesmek vacip değildir."
Ebu Ömer b. Abdi'] - Berr şöyle diyor :
"Leys b. Sa'd, akikanın yedi gün içinde kesilmesinin vacip olduğu görüşündeydi."
Ata diyor ki:
"Yedinci gün akika kesilmezse, bir sonraki yedinci güne ertelenmesini tercih ederim."Bu, aynı zamanda Ah¬med b. Hanbel, İshak ve Şafii'nin de görüşüdür. İmam Malik ise ondördüncü günden ziyadesine itibar etmemiştir.
İbn-u Vehb diyor ki:
"Yirmibirinci günde çocuk için akika kesilmesinde bir sakınca yoktur. Bu; Hz. Aişe, Ata, Ahmed ve İshak'ın görüşüdür."
İmam Malik diyor ki;
"Çocuğun doğduğu gün, hesaba dahil edilmez. Ancak doğduğu günün gecesindeki fecrden önce doğmuşsa, o gün hesaba dahil edilir. " İşin zahirine bakacak olursak; Akika-n«ı bu vakte bağlı kılınması müstehaptır. Yoksa dördüncü, sekizinci, onuncu günde veya daha sonraki günlerde de kesilmiş olsa yeterlidir. Akikada, boğazlama gününe itibar edilir, pişirme ve yeme gününe değil.
Akika kesmek -fazladan bile olsa- onun kıymetini vermekten daha efdaldir.
Halâl, "Akikada müstehap olan şeyler ve akikanın tasadduktan üstün olması "bölümünde şöyle diyor: "Süley¬man b. El-eş'as'ın bize rivayet ettiğine göre, şöyle demiş¬tir: "Ahmed b. Hanbel'e akika hakkında soruldu, ben de dinliyordum: "Sence akika kesmek mi daha eftaldir, yoksa onun kıymetinin miskinlere verilmesi mi?" O da "akika " diye cevap verdi."
Ebul Haris rivayetinde ise şöyle demiştir: "Ahmed b. Hanbel'e, borçlanarak akika kesen kimsenin durumu sorulduğunda "Allah'ın, bunun karşılığında daha iyi bir bedel vereceğini ümit ederim. Zira bir sünneti ihya etmiştir" cevabını verdi."
Salih, babası Ahmed b. Hanbel'e şöyle sordu: " Bir adamın çocuğu dünyaya gelir ve kesebileceği bir akikası da yoktur. Sence, borçlanarak akika kesmesi mi, yoksa zengin oluncaya kadar*bu işi ertelemesi mi daha uygundur?" O da şöyle cevap verdi: "Akika konusunda işittiğimiz en şiddetli söz, Hasan Basri'nin Semura'dan , onun da Hz. Peygamberden rivayet ettiği "Her çocuk akikası karşılığın da rehindir" hadisidir.
Eğer borçlanarak akika keserse, Allah'ın bir an önce bunun karşılığında daha iyi bir bedel vereceğini ümid ediyorum. Zira bu kimse Peygamberin bir sünnetini ihya etmiş ve ondan gelen şeye tabi olmuştur."
Evet, akika kesmek, onun kıymetini tasadduk etmekten daha efdaldir. Çünkü bu bir sünnettir, anne-baba üzerine Allah'ın nimetlerinin tekrar tekrar tecelli etmesi sebebiyle kesilen meşru bir kurbandır.
Aynı zamanda bunda, İsmail (a.s.) için boğazlanıp feda edilen koçun fidye edilmesinden kaynaklanan ve miras olarak devraldığımız güzel bir hikmet daha vardır. Böylece İsmail (a.s.)'dan sonra zürriyeti arasında birinin doğumu esnasında bir koçun fidye verilmesi bir adet haline geldi. Allah adının anılmasının şeytanın zararına karşı çocuğu muhafaza etmesi nasıl ki tuhaf görülmüyorsa, Akika kesmenin de doğumdan sonra çocuğu koruyacak olması, garip karşılanmamalıdır.
Bu yüzden anne-babası tarafından kendisi adına Akika kesilmemiş olan kimseler çoğu zaman şeytan çarpmasına maruz kalmaktadırlar. Tabi ki şeriatin gizli hikmetleri bundan daha büyüktür. İşte bu yüzden kesilen Akikanın sayısı hususunda -biri diğerinden üstün olsa bile- doğru olan, erkek ve kızın akikasının meşruiyyeti konusunda müşterek olmalarıdır.
Ehl-i kitaba gelince, onlara göre kız çocuk için akika yoktur, bu yanhzca erkeğe mahsustur. Bir kısım selef uleması da bu görüştedir. Ebu Bekr b. El-Münzir diyor ki: "Bu babta, Hasan ve Katade'nin zahib olduğu üçüncü bir görüş daha vardır: Onlar, kız çocuk için Akika olmadığı görüşündeydiler." Fakat bu görüş, itibar edilmeyen zayıf bir görüştür. Bundan sonraki fasılda da görüleceği gibi bu görüş bir çok yönden hadislerle çelişmektedir. Demek oluyor ki, yerinde ve zamanında kesilen hediy ve udhiye 91 gibi bir kurban, onun kıymetini vermekten-daha fazlasını vermiş olsa bile- efdaldir. Zira asıl maksat boğazlamanın bizzat kendisi ve kan akıtmadır. Kurban kesme, namaz ile birlikte zikredilen bir ibadettir.
Nitekim yüce Allah şöyle buyuruyor:
"Öyleyse Rab hin için namaz kıl ve kurban kes." 92
"De ki: "Benim namazım, kurban kesmem, hayatım ve ölümüm, alemlerin Rabbi olan Allah içindir."93
Zaten her dinde namaz ve kurban vardır. Bu ikisinin dışındakiler, bunların yerini tutamaz. İşte bu yüzden temettü ve kıran haccı için kurban kesme yerine bunun bir kaç misli kıymetinde tasaddukta bulunulsa bile onun yerine geçmez. Bayram kurbanı için de aynı şey söz konusudur.
Allahü a'lem.
91 - Hedy: Mekke-i Mükerreme'ye götürülen kurbanlık hayvan. Udhuye: Kurban bayramında kesilen kurbanlık hayvan.
92 - Kevser: 2
93- En'am:162EbûDavûd:2842
Akika konusunda erkek ve kız çocukların birbirle¬rinden farklılıkları ve ulemanın bu husustaki İhtilafları:
Bu konuda iki mesele vardır:
1. Mesele:
Tıpkı erkek çocukta olduğu gibi, kız çocuk için de akika kesmek sünnettir. Bu; sahabe, tabiun ve sonraki alimlerin çoğunluğunun görüşüdür. Hasan Basri ve Katade' nin kız çocuk için akika kesilmeyeceği görüşünde olduk¬larına dair îbnü'l- Münzir'in rivayeti yukarda geçmişti. Galiba onlar "Çocuk, akikası ile birliktedir" hadisine dayanarak bunu söylemişlerdir. Bu hadisi, Hasan ve Katade Semura'dan rivayet etmişlerdir. Hadiste geçen 'fSuül "çocuk" kelimesi, kızlara değil yalnızca erkeklere verilen bir isimdir. Fakat Ümmü Kürz hadisi bu görüşü reddetmektedir: Ümmü Kürz, Rasûl-u Ekrem'e akika hakkında sorunca Rasulullah "Erkek çocuk için iki, kız çocuk için bir koyun kesilir. Bu hayvanların erkek veya dişi olmalarının bir sakıncası yoktur" buyurmuştur. Bu hadis sahihtir.
Tirmizi ve diğerleri de bunun sahih olduğunu söylemişlerdir.94
94-Tirmizi:l516
Keza Hz. Aişe hadisi de bu görüşü reddetmektedir:
"Hz. Peygamber, erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir koyun kesmemizi emretti."95 Bu hadisin senet zinciri yukarıda geçmiştir.
Ebu Asım diyor ki:
"Salim b. Temim bize A'rac1 dan, o da Ebu Hürey-re'den, Rasûl'u Ekrem'in şöyle dediğini rivayet etmiştir:
"Yahudiler erkek çocuk için akika keserler de, kız çocuk için kesmezler. Öyleyse siz erkek için iki koyun, kız için bir koyun akika kesiniz."96
îmam Malik diyor ki:
"Erkek çocuk için de, kız çocuk için de birer akika kesilir. Bu konuda erkek ile kız birbirine eşittir." O bu görüşü için Ebu Davut'un naklettiği şu hadisi delil getir¬miştir:
"Ebu Ma'mer Buzi Abdul Varis'den, o da Eyyub'den, o da İkrime'den o da İbn'i Abbas'dan rivayet etliğine göre Hz. Peygamber Hasan ve Hüseyin için birer koç kurban etmiş¬tir. 97 "
95 - Ibn-i Ebi Şeybe:4 298
96 - Beyhaki: 9/302 Aynı senedle rivayet etmiştir.
97-EbûDavûd:2841
Ebu Ömer diyor ki:
"Cafer b. Muhammed babasından, Hz Fatıma'nın Ha¬san ve Hüseyin için birer koç kurban ettiğini rivayet etmiştir."
"Abdullah b. Ömer, erkek ve kız çocukları için birer akika keserdi."
Ebu Cafer b. Muhammed b. Ali b. Hüseyin (r.a) da bu konuda İmam Malik ile aynı görüştedir."
Yine Ebu Ömer b. Abdi'1-Berr şöyle diyor:
"îbn-i Abbas, Aişe ve bir grup hadis uleması "Erkek çocuk için iki koyun, kız çocuk için bir koyun" kesileceği görüşündedirler."
Daha sonra Ebu Ömer Ümmü Kürz hadisinin bir kıs¬mıyla, Amr b. Şuayb'ın babasından o da dedesinden, o da dedesinden, Peygambere ref ederek (ulaştırarak) rivayet ettiği şu hadisi zikretmiştir:
"Kim çocuğu için kurban kesmek isterse, erkek için iki koyun; kız için bir koyun kessin."98
Erkeğin kızdan üstün olduğunu ifade eden hadis ile Hasan-Hüseyin'in akikası konusundaki İbn-i Abbas hadisi arasında herhangi bir çelişki yoktur. Zira îbn-i Abbas hadisi iki ayrı lafızla rivayet edilmiştir.
1. Onlar için birer koç kesti.
2. Onlar için ikişer koç kesti. Herhalde ravi, Hasan ve Hüseyin'in her ikisi için ikişer koç kesildiğini anlatmak istemiş ve ûjV>< kelimesiyle
yetinmiştir. Daha sonra bu ifade ısla üûs şeklinde lafza dikkat edilmeksizin mana ile rivayet edilmiştir. Veya,
anneleri Hz. Fatıma, her ikisi için ikişer tane koç kesmiş yukarıdaki iki hadis de bu şekilde mana ile rivayet edilmiş olabilir. Bu durumda iki koçtan birisi Rasül-ü Ekrem,, diğeri ise Fatıma tarafından kesilmiş oluyor. Böylece, bütün hadisler bir noktada birleşmiş olurlar.
98-EbÛ Davut: 2842
Bu, şeriatın kaidesidir: Yüce Allah, erkek ile kadını birbirinden üstün kılmış, kadını miras, diyetler, şahitlik, köle azad etme ve akika konularında erkeğin yarısına denk tutmuştur. Nitekim. Tirmizi'nin rivayet edip sahihtir dediği Ebu Umame hadisinde, Rasul-ü Ekrem şöyle buyurmuştur:
"Herhangi bir müslüman bir müslümanı hürriyetine kavuşturursa bu ikisi cehenneme karşı onun fidyesi olurlar. Onun her bir uzvu kendisinin bir uzvuna denk gelir. Herhangi bir müslüman iki müslüman kadını hürriyetine kavuşturursa, bu kadınlar cehenneme karşı onun fidyesi olur. Onların birer uzuvları, kendisinin bir uzvuna denk gelir." 99
99 - Tirmİzi: 1547
Mürre b. Ka'b es-Sülemi, Rasül-ü Ekrem'in şöyle bu¬yurduğunu rivayet etmiştir:
Hakkında hiç bir hadis olmasaydı bile, bu kural gereğince, akika konusunda da erkeğin kadından üstün olması gerekirdi. Hele hele sağlam hadisler erkeğin üstün¬lüğünü açıkça gösterirken durum nasıl olacak?
Akikamn amacı, hikmet ve faydaları:
El Hallal, "Cami" adlı eserinde "Akikamn amacı ve sünnet ihya edildiği için ümid edilen hayırlı bedel11 bö1;i-rnünde şöyle diyor: "Ebul Haris, Ahmed b. Hanbel'e akika hususunda sormuş:
"Peki, yanında kesebileceği bir kurban olmazsa ne olacak?" Şöyle cevap vermiş:
"Şayet borca girerse, bunun karşığında Allah'ın daha hayırlı bir bedel vereceğini ümid ederim. Zira bir sünneti ihya etmiştir."
Salih, babası Ahmed b. Hanbel' den rivayet ediyor:
"Şayet borca girerse, bunun karşılığında Allah'ın ken¬disine daha hayırlı bir bedel vereceğini ümid ediyorum. Zira Rasülullah'ın bir sünnetini ihya etmiş ve ondan gelen şeye tabi olmuştur."
Akikamn faydalanndan biri de, dünyaya geldiği ilk anlarda çocuk adına kesilmek suretiyle, kendisiyle Allah'a yaklaşılan bir kurban olmasıdır. Çocuk bundan son derece istifade eder. Tıpkı kendisi için yapılan duanın, hac iba deÛerinde bulunmanın, kendi adına ihrama girmeni ı vs. çocuğa faydalı olması gibi... Yine bir başka faydası da bu akikamn çocuğu rehin olmaktan kurtarmasıdır. Zira o, akikası karşılığında rehin tutulmakta idi.
Ahmed b. Hanbel, "Rehin tutulma hadisesi"ni, "Çocuk, anne-babasma şefaatten mahrum bırakılır" şeklinde açık¬lamıştır.
Aynı konuda Ata b. Ebi Rebah "Çocuğunun şefaatin¬den mahrum kalır" demektedir.
Akikanın bir diğer faydası da çocuğa mukabil verilen bir fidye olmasıdır. Nitekim yüce Allah kurban edilecek olan İsmail karşılığında koçu fidye olarak vermiştir. Cahiliyye devri insanları da bu kurbanı keserek ona akika ismini veriyor ve hayvanın kanını çocuğun başına sürü¬yorlardı. Nihayet Rasûl-ü Ekrem kurban kesme işini onaylamakla birlikte "ukuk" kelimesini ve kurban kanının çocuğun başına sürülmesini iptal ederek "Ukuku sevmi¬yorum" ve "Çocuğun başına kan sürülmez"!oo buyur¬muştur.
Ayrıca, çocuk için boğazlanan akikanın ancak bayram¬da kesilen veya Mekke-i Mükerreme'ye gönderilen kurban¬lık statüsünde ele alınması gerektiğini bildirerek "Kim çocuğu için kurban kesmek isterse, kessin" buyurmuş ve' bunu Allah'ın; İsmail için feda ettiği ve kendisine bir yakınlık vesilesi kıldığı, bayramda kesilen kurbanlık statüsüne getirmiştir.
100 - Ahmed b. Hanbel: 4/235,236 Ebû Davûd: 3967
Akikanın, çocuğun güzelce yetişmesinde, sağlık ve esenliğinin devam etmesinde, şeytanın zararından korun¬muş olarak ömrünün uzamasında bir sebep oluşu, Allah'ın sünnetullah ve kaderindeki hikmetiyle çelişkili görülme¬melidir. Ta ki, kesilen akikanın her bir uzvu çocuğun uzuvlarına fidye olsun. İşte bu yüzden, kurban kesilirken
okunan duaların, akika boğazlanırken de söylenmesi müs-tehaptrr.
Ebu Talip şöyle diyor:
"Ahmed b. Hanbel'e "Bir kimse kurban keserken hengi duayı okur?" diye sordum. Şöyle cevap verdi: "Bismillah diyerek kurbanı boğazlarken ettiği niyet gibi niyet eder. Sonra "Bu filan oğlu filanın akikasıdır" der. Bu yüzden akika keserken "Allahümme minke ve lek" ıoı demek gerekir.
Udhiye kurbanının tasadduk edilmesi ve etinin dağıtıl¬ması konularında müstehap olan şeyler, akika için de müstehaptır. Çocuk için kesilen akikada; Allah'a yaklaşma, şükretme, fidye ve sadaka verme, büyük ve sevinçli olaylarda Allah'a şükretme nikâhtan asıl maksat olan çocuk nimetini izhâr etmek için yemek yedirme manaları vardır. Bu çocuğun dünyaya gelmesine vesile olan nikâh için yemek yedirme meşru kılınmış ise, istenen amaca ulaşıldığı zaman meşru olması daha evla ve daha layıktır. Yemek yedirme işi, bahsetmiş olduğumuz hikmetleri içeren bir kurban kesme şeklinde meşru kılınınca, çocuk hakkındaki bu hükümlerden daha çok kalbe hoş ve tatlı gelen bir şey olamaz. Düğün, nikah vb.. Vesilelerle verilen yemekler de aynı kategoriye dahildir.
Akika, Allah'a kulluk amacıyla İslam şiarlarının yerine getirilmesinden doğan ve kıyamet günü Peygamberin
iftihar ederek düşmanlarını kendisiyle boyun eğdireceği müslüman bir ferdin dünyaya gelmesinden kaynaklanan sevinç ve neşenin açığa vurulmasıdır.
101 - "Allah'ım, senden gelmiştir ve sana aittir."
Hz. Peygamber, islâm'da akikanın varlığını kabul ederek onun durumunu pekiştirip; çocuğun, akikası karşılığında rehin olduğunu bildirince, çocuğun başına kan sürülmesini yasaklayarak, bir parça zağferan sürül¬mesini sünnet haline getirdi. Çünkü onlar, cahiliyye devrinde akikanın kanını çocuğun başına ancak teberrük (bereket umma) amacıyla sürüyorlardı. Onlara göre kurban kanı mübarek idi. Hatta bunu, yüceltme ve şereflendirme amacıyla ilahlarına da sürüyorlardı. Daha sonra müslü-manlar bu adette müşriklere benzeyiş söz konusu olduğu için bunu terketmekle emrolundular. Bunun yerine onlara hem ebeveyn, hem çocuk ve hem de yoksullar için daha faydalı olan bir bedel verildi. Bu bedel, çocuğun başının tıraş edilerek saçı ağırlığınca altın veya gümüşün tasadduk edilmesidir. Peygamber ayrıca, çocuğun başına pis kokulu ve necis olan kan yerine temiz kokulu ve güzel olan zağferan sürülmesini sünnet kıldı. Zağferan; en hoş, en zarif ve en güzel kokulardandır. Çocuğun başının tıraş edilmesi; kendisinden eziyetin kaldırılması, yerine daha güçlü, daha sağlam ve başa daha faydalı saçların gelmesi için zayıf saçların giderilmesi demektir. Üstelik bunda, çocuğun yükünün hafifletilmesi, hararetin kolaylıkla çıkabilmesi için baştaki gözeneklerin açılması gibi faydalar da vardır. Ayrıca bu, çocuğun görme, koklama ve işitme kabiliyetlerinin gelişmesine yardımcı olmaktadır.,
Erkek çocuk için iki koyun kesilmesi, onun şerefini göstermek ve kız çocuğa karşı üstün olan konumunu açıklamak için meşru kılınmıştır. Nitekim erkek çocuk; miras, diyet ve şahitlikte de üstün kılınmıştır.
Erkek için kesilecek iki koyunun birbirine denk olması da hükme bağlanmıştır. Ahmed b. Hanbel
Birbirine eşit veya birbirine yakın" demektedir. 102 El - Meymuni'nin rivayetinde "birbirinin misli iki koyun",
Cafer b. Haris'in rivayetinde ise "birbirine benzer" demektedir. Bu iki koyundan her birisi bedel ve fidye olduğu için, cins ve yaşta birbirlerine denk olmaları emredilmiş ve her ikisi bir tek koyun gibi kabul edilmiştir. Yani söylenmek istenen şudur; şayet fidye bir tek koyunla yerine getirilmiş olsaydı, o koyunun yetişkin ve mükem¬mel olması gerekirdi. İki koyunla yerine getirilince, ikinci koyunun sembolik olduğu düşünülerek işin hafife alın¬mayacağından emin olunamazdı. "Ne de olsa bir -koyunla' fidye hasıl olmuş. İkincisi ise zaten asıl gaye değil, tamamlayıcı bir unsur gibidir" gibi bir zanna kapılmak da mümkündür. İşte bu muhtemel yanlış anlamayı ortadan kaldırmak için her ikisinin de birbirlerine denk olmaları hükme bağlanmıştır.
102 - Ebû Davûd: 2834
Bu hükümde; akikanın, udhiye ve benzeri kurbanlarda bulunması gereken kusurlardan arındırılmış olması gerek¬tiğine de dikkat çekilmektedir.
Akikanın faydalarından biri de, çocuğun rehin olmak¬tan kurtarılmasıdır. Çünkü Hz. Peygamberin buyurduğu gibi çocuk, akikası karşılığında rehindir. Bu hapsedilme ve rehin tutulmanın manasında ihtilaf edilmiştir. Bir grup "Çocuk, anne-babasına şefaat etmekten men edilecektir" demiştir. Nitekim Ata bu görüşe varmış Ahmed b. Hanbel de bu konuda ona uymuştur. Oysa bu görüşte apaçık bir bozukluk vardır. Çünkü çocuğun babasına şefaat etmesi, babanın çocuğuna şefaat etmesinden daha evla değildir. Bir kimsenin bir çocuk babası olması o çocuğa şefaat etme hakkını ona vemez. Diğer hısım ve akrabalıklar da böyledir. Nitekim yüce Allah "Ey insanlar, rabbinize karşı gelmekten sakının ve babanın çocuğundan bir karşılık görmeyeceği, çocuğun da babasından hiç bir karşılık görmeyeceği bir günden sakının" 103, "Ve öyle bir günden *korkun ki, o gün hiç kimse kimsenin yerine bir şey ödeye¬mez, kimseden şefaat de kabul edilmez, kimseden fidye de alınmaz ve onlara hiç bir yardım yapılmaz" 104 ve "Ne alışverişin, ne dostluğun ve ne de şefaatin olmadığı gün gelmezden önce...."105 buyurmaktadır.
103 - Lokman: 33
104 - Bakara: 48
105 -Bakara: 254
Öyleyse Allah, dilediği ve razı olduğu kimselere izin vermedikçe kıyamet günü kimse kimseye şefaat edemez. Onun şefaat izni ise şefaat edilecek olan kimsenin tevhid ve ihlasındaki durumuna; şefaat edecek olanın Allah'a yakınlık derecesine bağlıdır. Şefat mertebesi; akraba, oğul veya baba olmayla hak edilmez. Nitekim şefaatçilerin efendisi ve Allah katında en şereflisi olan Hz. Muhammed; amcası, halası ve kızına hitaben:
-Allah'a karşı size hiç bir fayda sağlayamam!*06 başka bir rivayette ise:
-Sizin için Allah'a karşı hiç bir şeye gücüm yetmez107 buyurmaktadır.
Ayrıca Rabbinin huzurunda secdeye kapanıp şefaat dilendiği andaki "Şefaati uzma"sı hakkında şöyle diyor:
-Allah benim için bir sınır çizer de ben onları cehen¬nemden çıkarır cennete koyarım.108
Demek ki onun şefaati dahi Allah'ın kendisi için çizdiği sınırlı bir çerçevededir. Onun şefaati bu sınırı aşamaz. O halde nasıl "Çocuk babasına şefaat edecektir. Babası onun için akika kesmemiş ise çocuğunun bu şefa-atından mahrum kalacaktır" diyebiliriz? Üstelik başkasına şefaat edemeyen kimseye "rehin tutulmuş" da denilmez, ibarede buna delalet edecek bir şey yoktur. Allah-ü Teala
"Her nefis kazandığının karşılığında rehindir 109" Ve "Onlar kazandıkları şey ler karşılığında rehin tutulmuş kimselerdir, no" buyurmak suretiyle, kulun rehin tut