Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Alevi Dedesinin Ramadan Ay'ı Orucu Hakkındaki Saptırmalarına Reddiye!

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Bir arkadaş aracılığıyla bana ulaştırılan, İstanbul / K. Çekmece ilçesinden bir Alevi dedesinin Ramadan orucu hakkında görüşünü açıklayan yazısı ve Reddiyemiz..
UV9KA2E.jpg

"Oruç var mıdır yok mudur, kaç gündür, niye tutmalıyız vb. sorularından önce evvela şu sorular sorulmalıdır. Oruç nedir, neden-niçin tutulur, oruçta ki açlığın manası nedir, orucun aslı nedir, kaç tür oruç vardır sorularına cevap bulmamız gerekir.

Oruç, Arabca savm demektir. Orucun amacı ise "sakınmaktır." Peki sadece yemeden, içmeden, cinsel ilişkiden sakınmak mı? Tabi ki hayır. Oruç aynı zamanda kötülükten, kinden, kibirden, kötü bir elden-dilden-belden(EDB) sakınma işidir. Oruç açlık için değil, nefs için tutulur. Şah-ı Merdan der ki; "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan elde ettikleri sadece açlıktır." Rahmetli Fazlı dedemizin bir sözü vardı. "Nice kullar vardır 365 gün yemez içmezler onlar midelerine oruçturlar. Nice kullarda vardır ki, 365 gün yer içerler ama nefsine, eline, diline, beline oruçturlar. En hayırlısı ise işte bu EDEB orucudur." diyerek orucun asıl amacının sadece yemeyerek değil, yemek yiyerekte ahlaki olarak nefs orucu, edep orucu tutulabileceğinin önemini vurgulamıştır. Fazlı dede insanın her daim EDEP orucu tutmasının önemini bizlere bu sözü ile aşılamıştır.

Oruçta ki aç kalmanın amacı nedir peki? Allah neden kullarının aç kalarak oruç tutmasını istiyor düşündük mü hiç? Fakirin, yetimin, yoksulun halinden anlamak diye hepimizin bildiği bir cevap vardır. Elbette buda bir nedendir ama asıl nedeni nefs terbiyesidir. Nefsi açlıkla terbiye etmenin insana bir çok faydası vardır. Az yemek, mideyi doldurmamak ve bu suretle ruhu inceltmek ve rahat çalışabilmek için yapılan beden ve ruh terbiyesidir. Boş bir mide ile ihlaslı bir şekilde Allah'a yönelmenin bir fazileti vardır ve Allah oruçlu kişiye ledün ilmi kapılarını açar. Oruç tutan kişi az yemek yediği için şehevi isteklerine hakim olur. Örneğin; Nefs terbiyesi için 40 gün çileye giren dervişler-evliyalar oruç tutarak veya çok az yiyip, çok az uyuyup, çok fazla düşünürler. Burada çok az yemenin veya oruç tutmanın anlamı şudur ki; az yemek yiyen insan biyolojik olarak vücuduna fazla enerji almaz ve vücut organlarını az yemeye alıştırır, buda insanda açıkmama hormonu salgılayarak az uyuma ve dikkatli düşünme sistemini ortaya çıkarır. Ve yine az yemek yemek insanın içinde ki enerji depolarına gem vurarak onun zevki ve şevhi duygularını dizginler, kişiyi zevk içeren dünyavi düşüncelerden uzak tutar. Bu örnektede olduğu gibi Allah'ın bizi açlık orucu ile bir sisteme dahil etmesi, bizim az yemek yememizi istemesi hem açın halinden anlamak hemde bizi günah işlemeye sevk edecek her türlü dünyaperest, zevk-i ve şevhi istekten tenzih etmektir. Bu mantığa kural koyan Mevlana'nın şöyle bir sözü vardır; "Nefs karşısında güçlü bir rûh'a sahip olmak için az yemek değişmez kuraldır." der o büyük bilgin Mevlana. Eğer biz bunları yapamıyorsak merhum Ali Şeriatı'nın dediği gibi "Oruç sadece yeme içme saatlerinin değişmesidir." düşüncesine dahil olmuş bir toplum oluruz.

Yine başka bir konu kaç tür oruç olduğu ve kaç günlük oruçlar olduğudur. Bu konu ile Kuran-ı Kerim'de pek çok örnek vardır.
Meryem olayında olduğu gibi konuşmama denen bir suskunluk orucu vardır. Nefsimizi terbiye etmemiz gereken açlık oruçları vardır. Yapamadığımız işler için kefaret oruçları vardır. Eline-diline-beline(EDB) ile tutulan bir ahlak orucu vardır... Allah insanlara belli bir kefaret emrediyor bunları yapmaya gücü olmayanlara oruç tutturuyor veya oruç tutamayanlara kefaret verdiriyor. Örneğin bir ayette bilinçli olmamak kaydı ile insan öldürüldüğü zaman pek çok kefaret yükleri vardır bunları yapamayanlar yaklaşık iki ay oruç tutarlar. Yemin bozanlar aynı şekil olursa iki gün oruç tutarlar. Musa'nın Tur Dağı münacatında 30+10 olarak tutmuş olduğu bir oruç vardır. Kadir gecesi tutulan çok hayırlı bir Şükür orucu vardır. 10 günlük bir Muharrem orucu vardır. Bunların tersi olarak oruç tutamayanların vereceği bir maddi kefaret orucuda vardır. Burda bir nüans vardır ki orucunu bozan kişi asla 61 gün oruç tutmaz bu kaynağı olmayan bir kulak bilgisidir. Orucunu bozduğun zaman tövbe ederek karşılığında bir gün daha oruç tutarsın. Bu ve buna benzer oruçlar kuranda yer almaktadır.

Şimdi yukarda ki pragrafa değinerek İslamda sadece Ramazan Orucu var diyemeyeceğimizin farkına vardık. Şimdi Ramazan ayı orucundan önce şuna değinelim. Bakara Sûresi 183'te der ki; "Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizden sonrakilerede farz kılınmıştır." buyurur. Peki bu farz kılınan oruç neydi? Bildiğiniz gibi Peygamber'miz 54 yaşındayken Ramazan orucu inmiştir. 63 yaşında vefat ettiğine göre 9 yıl Ramazan orucunu tutmuştur. Peki Ramazan orucundan önce Peygamber hangi farz kılınan orucu tutmuştur? Bakara 183'ü delil göstererek her Peygamber'in tutmuş olduğu oruç şüphesiz Muharrem orucudur. Bu orucu sadece Peygamber'imiz değil, bütün Peygamber'lerde tutmuştur. Yani islamda Ramazan orucu evvelden beri yoktu. Peygamberimiz 54 yaşındayken bu oruç nail olmuştur.

Şimdi gelelim Ramazan ayına... Ramazan ayı islamda vardır ve asla inkar edilemez mübarek bir aydır. Zeynel Abidin Efendimiz "Ramazan içinde Kuran'ın indiği hayırlı bir aydır." diyerek Ramazan ayının asıl öneminden bahsetmiştir. Dikkat edin Ramazan orucu değil, Ramazan ayı diyor. Bu ay Bakara 185'te de bildirildiği gibi içinde Kur'an'ın indiği çok büyük ve mübarek bir aydır, o ayı bu hale bürüyense Kur'an'ı indiği bin aydan daha hayr'lı olan Kadir gecesidir.

Ramazan'ın hangi günler tutulacağı hususunda ise farklı iddalar var örneğin; Bakara 184'te sayılı günler/madudat sözcüğü, (gün sayısı olarak zorlama yoktur.) demiştir. Akabinde Bakara 185'te ise "Sizden her kim Ramazan Ayında ki dolunayı görürse onu oruçlu geçirsin." Dolunayın görünümü en az 3 en fazla 9 gündür. Görüldüğü gibi Kur'an'da gün sayısı net olarak ifade edilmemiştir. Coğrafi şartlardan dolayı dolunayı göremeyenler o ayı kapsayıp bu orucu aya vurmuşlardır. Yine ayette o aya erişenler dendiği için 30 gün oruç tutmuşlardır. Bir diğer rivayette ise sayılı günler dendiği için bunu Kur'an'ın indiği gece olan Kadir Gece'sinde, Şükran orucunu tutarak geçirmişlerdir. Başka bir rivayetle kalıplaşmış bir vaziyette yöresel olarak başı-ortası-sonu, başından üç gün veya sonundan üç gün olmak üzere tutmuşlardır. Yani sürekli bir devinim içerisinde bu rivayetler gelip gitmiştir. Bugün ise en bilindik şekliyle orucun 30 gün tutulduğuna dair kesin bir hadis veya ayet bulunmamaktadır. Aynı zamanda üste belirtildiği gibi coğrafi şekillerin oruçta çok etkisi olmuştur. Kimi ayı göremeyip orucu bütün ay tutmuştur. Kimi orucu sadece yazın tutmuştur. Kimi konar göçer olduğu için bu orucu tutamamıştır ve bu orucu başka günlerde tutmuştur. Kimi oruç tutmadığı için katledilmiştir ve oruçtan soğutulmuştur. Her ne niyetle, kaç gün olursa olsun, sakınmak için ve Allah rızası için oruç tutan kulların orucunu Hâk dergahında kabul eylesin. Ali Şeriatı'nın "Galiba oruç tutmuyoruz, aç kalıyoruz sözünden." bir pay çıkarmamızı temenni ediyorum.

Sözlerimi toparlarken Peygamber'in Gayri Müslimler ile yaptığı bir anlaşmanın ilk maddesinin "Hiç bir müslüman yahudi ve hristiyanlara niye-nasıl-neden-niçin ibadet ediyorsunuz diye soru soramaz." maddesi olduğunu belirtelim. Allah dahi kula ceza vermezken kul nasıl olurda kula oruç tutmadığı için ceza verebilir. Kul nasıl olurda kula oruç tutup tutmadığını sorabilir? Şems Tebrizi'nin 40 kuralından birinde diyor ki; "Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki, Allah'a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak veya yargılamak için kullanma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama." diyerek bize birbirimize saygı duymamızı en güzel haliyle özetlemiştir. Amacımız ne olursa olsun, niyet evvela Allah olsun. incitmeden, kırmadan, üzmeden geçirilen bir gün ve birimize duyduğumuz en büyük yardımlaşma, aşk, sevgi, bütünleşme, Hâk katında ki en büyük nefis orucudur. Kendini bilene bir gün değil, her gün kadirdir. Kör olana değil gör olanıdır bu sözler. Tekrar söylüyorum. Allah içinde riyanın, kibrin, sadece açlığın, kötülüğün, fesadın, olmadığı; Sevginin, barışın, yardımın, bütünleşmenin olduğu her orucu izzeti dergahında kabul eylesin. Son olarak İki Cihân Serveri Hz.Muhammet Mustafa'nın sözüyle diyorum ki; "İbadet 70 türlüdür. En iyisi helal kazanıp, helal yemek ve aça yedirmektir."


---------------------


Şimdi yukarıdaki yazıya alıntılayarak cevabımızı vereceğiz.

"Oruç var mıdır yok mudur, kaç gündür, niye tutmalıyız vb. sorularından önce evvela şu sorular sorulmalıdır. Oruç nedir, neden-niçin tutulur, oruçta ki açlığın manası nedir, orucun aslı nedir, kaç tür oruç vardır sorularına cevap bulmamız gerekir.

Oruç arapça savm demektir. Orucun amacı ise "sakınmaktır." Peki sadece yemeden, içmeden, cinsel ilişkiden sakınmak mı? Tabi ki hayır. Oruç aynı zamanda kötülükten, kinden, kibirden, kötü bir elden-dilden-belden(EDB) sakınma işidir. Oruç açlık için değil, nefs için tutulur. Şah-ı Merdan der ki; "Nice oruç tutanlar vardır ki, oruçtan elde ettikleri sadece açlıktır." Rahmetli Fazlı dedemizin bir sözü vardı. "Nice kullar vardır 365 gün yemez içmezler onlar midelerine oruçturlar. Nice kullarda vardır ki, 365 gün yer içerler ama nefsine, eline, diline, beline oruçturlar. En hayırlısı ise işte bu EDEB orucudur." diyerek orucun asıl amacının sadece yemeyerek değil, yemek yiyerekte ahlaki olarak nefs orucu, edep orucu tutulabileceğinin önemini vurgulamıştır. Fazlı dede insanın her daim EDEP orucu tutmasının önemini bizlere bu sözü ile aşılamıştır.

Oruçta ki aç kalmanın amacı nedir peki? Allah neden kullarının aç kalarak oruç tutmasını istiyor düşündük mü hiç? Fakirin, yetimin, yoksulun halinden anlamak diye hepimizin bildiği bir cevap vardır. Elbette buda bir nedendir ama asıl nedeni nefs terbiyesidir. Nefsi açlıkla terbiye etmenin insana bir çok faydası vardır. Az yemek, mideyi doldurmamak ve bu suretle ruhu inceltmek ve rahat çalışabilmek için yapılan beden ve ruh terbiyesidir. Boş bir mide ile ihlaslı bir şekilde Allah'a yönelmenin bir fazileti vardır ve Allah oruçlu kişiye ledün ilmi kapılarını açar. Oruç tutan kişi az yemek yediği için şehevi isteklerine hakim olur. Örneğin; Nefs terbiyesi için 40 gün çileye giren dervişler-evliyalar oruç tutarak veya çok az yiyip, çok az uyuyup, çok fazla düşünürler. Burada çok az yemenin veya oruç tutmanın anlamı şudur ki; az yemek yiyen insan biyolojik olarak vücuduna fazla enerji almaz ve vücut organlarını az yemeye alıştırır, buda insanda açıkmama hormonu salgılayarak az uyuma ve dikkatli düşünme sistemini ortaya çıkarır. Ve yine az yemek yemek insanın içinde ki enerji depolarına gem vurarak onun zevki ve şevhi duygularını dizginler, kişiyi zevk içeren dünyavi düşüncelerden uzak tutar. Bu örnektede olduğu gibi Allah'ın bizi açlık orucu ile bir sisteme dahil etmesi, bizim az yemek yememizi istemesi hem açın halinden anlamak hemde bizi günah işlemeye sevk edecek her türlü dünyaperest, zevk-i ve şevhi istekten tenzih etmektir. Bu mantığa kural koyan Mevlana'nın şöyle bir sözü vardır; "Nefs karşısında güçlü bir rûh'a sahip olmak için az yemek değişmez kuraldır." der o büyük bilgin Mevlana. Eğer biz bunları yapamıyorsak merhum Ali Şeriatı'nın dediği gibi "Oruç sadece yeme içme saatlerinin değişmesidir." düşüncesine dahil olmuş bir toplum oluruz.

Yine başka bir konu kaç tür oruç olduğu ve kaç günlük oruçlar olduğudur. Bu konu ile Kuran-ı Kerim'de pek çok örnek vardır.
Meryem olayında olduğu gibi konuşmama denen bir suskunluk orucu vardır. Nefsimizi terbiye etmemiz gereken açlık oruçları vardır. Yapamadığımız işler için kefaret oruçları vardır. Eline-diline-beline(EDB) ile tutulan bir ahlak orucu vardır... Allah insanlara belli bir kefaret emrediyor bunları yapmaya gücü olmayanlara oruç tutturuyor veya oruç tutamayanlara kefaret verdiriyor. Örneğin bir ayette bilinçli olmamak kaydı ile insan öldürüldüğü zaman pek çok kefaret yükleri vardır bunları yapamayanlar yaklaşık iki ay oruç tutarlar. Yemin bozanlar aynı şekil olursa iki gün oruç tutarlar. Musa'nın Tur Dağı münacatında 30+10 olarak tutmuş olduğu bir oruç vardır. Kadir gecesi tutulan çok hayırlı bir Şükür orucu vardır. 10 günlük bir Muharrem orucu vardır. Bunların tersi olarak oruç tutamayanların vereceği bir maddi kefaret orucuda vardır. Burda bir nüans vardır ki orucunu bozan kişi asla 61 gün oruç tutmaz bu kaynağı olmayan bir kulak bilgisidir. Orucunu bozduğun zaman tövbe ederek karşılığında bir gün daha oruç tutarsın. Bu ve buna benzer oruçlar kuranda yer almaktadır.
İtiraz:

Kur’an-ı Kerim’de zikri geçen Meryem’in susma orucu, İslam şeriatı ile nesh olmuştur, yani hükmü kalkmıştır.

“Nefsimizi terbiye etmemiz gereken açlık oruçları vardır” denilmiş. Biz ehl-i sünnet muslumanların tüm oruçları Allah rıdası içindir. Allah’ın rıdasını amaçlamayan hiçbir ibadet ve amel makbul değildir. Bunların başında da İslam öncesi ummetlere de farz kılınmış olan Ramadan AY’ı orucudur. Farz-ı ayn olan oruca Ahlak orucu diyerek önemini küçümsetmeye çalışmak zulumdur.

Ey iman edenler, sizden öncekilere farz kılındığı gibi oruç tutmak size de farz kılındı. Böylece umulur ki korunursunuz.” (Bakara, 183)

Keffaret orucu, yemin bozma durumunda iki gün değil üç gündür!

"Allah sizi, kasıtsız olarak yaptığınız yeminlerinizden sorumlu tutmaz. Fakat kasıtlı yaptığınız yeminlerinizden sizi sorumlu tutar. Bozulan yeminin keffareti(cezası), ailenize yedirdiğinizin ortalamasından on yoksulu yedirmek veya giydirmek yahud da bir köle azad etmektir. Verecek bir şey bulamayan kimse için de üç gün oruç tutmaktır. İşte yemin ettiğiniz zaman yeminlerinizi bozmanın cezası budur. Yeminlerinizi koruyun. İşte Allah âyetlerini size böyle açıklar ki, şükredesiniz." (Maide 89)

Kadir gecesi şükür orucu yoktur. Kadir gecesi ramadan Ay’ının 27. günüdür ki o gün farz olan ramadan orucu tutulur!

Muharrem Ay’ında on günlük oruç yoktur. Sünnete göre Muharrem ayında 2 veya 3 gün oruç tutulur.

Âişe radiyallahu anhâ’dan:
O(Âşûrâ), Kâbe’nin örtüldüğü gündür. Allah rasulu (sallallahu aleyhi vesellem), Cahiliyet devrinde o günde oruç tutardı, Kurayş de cahiliyet devrinde o gün oruç tutardı.”
(Buhari, savm, 69 / 1, II, 226; Muslim, Siyam, no: 113 - 4, s. 792; Ebu Davud, no: 2442; Tirmizi, no: 753; Hişam bin Urve an ebihi an Aişe asl-ı senedi ile) Rûdanî; Cem’ul fevaid; İz yayıncılık; İstanbul; c.2; sf.53, Hadis no: 2981 Nesai hariç Altı hadis imamı ; Kutub-i Sitte; Akçağ yayınları; Ankara, 1990; c.9; s.462)

Âişe radiyallahu anhâ’dan:
Ramadan orucu gelmeden, önce Aşura orucu tutulurdu. Ramadan orucu nazil(farz) olduktan sonra o günü (Aşura'yi) isteyen tuttu, isteyen tutmadı.
(Malik, Muvatta, Siyam, 33, s 39; Buhari, savm, 69 / 2 , II, 250; Muslim, Siyam, no: 115, s. 792; İbn Mâce, no 1733; ez Zuhri, an Urve Aişe asl-ı senedi ile tahric ettiler)
Rûdanî; Cem’ul fevaid; İz yayıncılık; İstanbul; c.2; s.53, Hadis no: 2980; Kutub-i Sitte; Akçağ yayınları; Ankara, 1990; c.9; s.462 )


İslâm âlimleri aşûra orucunun vacib değil, sünnet olduğunda görüş birliği etmişlerdir. Yalnız İslâm`ın başlangıcındaki hükmü konusunda, Ebû Hanîfe vacib derken, İmam Şâfiî muekked bir sünnet olduğunu söylemiştir. Ramadan orucu farz kılındıktan sonra, bu oruç mustehab olmuştur. Ayrıca Yahudilere benzememek için Muharrem`in 9 ve 10 veya 10 ve 11`nci günlerinde oruç tutmak güzel görülmüştür.

İbni Abbas Radiyallâhu Anhumâ rivayet ediyor:
Peygamberimiz (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi. “Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Musa Aleyhisselâm şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem)de, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyâya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.
(Ebû Dâvud, Savm: 64)

Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:
"Yahûdilere aykırı hareket edin. Âşûrâ günü ile birlikte bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun."[Ahmed]

Başka bir rivâyette şöyle buyurmuştur:

"Âşûra günü oruç tutun ve o günde yahûdilere aykırı hareket edin. O günden bir gün önce veya bir gün sonra da oruç tutun."
(Ahmed ve İbn-i Huzeyme rivâyet etmiştir. Hadisin senedinde İbn-i Ebî Leylâ vardır ki bu şahsın ezberi zayıftır. Ayrıca hadisi Abdurrezzak da rivâyet etmiştir. Beyhakî da İbn-i Abbas'tan mevkûf olarak şu lafızla rivâyet etmiştir:
"
Dokuz ve onuncu günleri oruç tutun ve yahûdilere aykırı hareket edin."
Hadisin senedi sahîhtir. Abdulkâdir el-Arnaût'un tahkik ettiği İbn-i Kayyim'in 'Zâdu'l-Meâd' adlı eserine (c:2, s: 69)


Yine denmiş ki; orucu bozan kişinin keffaret olarak 61 gün oruç tutması kulak bilgisidir, aslı yoktur denmektedir. Halbuki yukarıdan beri var diye saydıklarının tamamı kulaktan dolma, Kur’an ve sünnette dayanmayan, kaynaksız mesnedsiz nefsi hezeyanlarıdır. Aşşağıdaki hadiste mecburiyet durumu söz konusu olmadan kendi iradesiyle orucu bozanın keffareti olarak yapılması gerekenlerden biri de bu iki hicri ay ve artı olarak o günkü oruçtur, bu da 60-61 gün kazadır.

Sahr b. Hansa, Peygamber (s.a.v.)'e geldi: "Helak oldum," dedi.
Rasulullah (s.a.v.): "Ne oldu?" dedi.
Sahr: "Oruç iken hanımımla cinsi munasebette bulundum," dedi.
Rasulullah: "Azad edeceğin bir kölen var mı?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasulullah: "İki ay peşpeşe oruç tutabilir misin?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasululîah: "Altmış fakiri doyurabilir misin?" dedi.
Sahr: "Hayır," dedi.
Rasulullah'ın yanında bekledi. Sahabeler, "biz böyle dururken, Peygamber'e bir ölçekle hurma getirildi.
Peygamber: "Soru soran nerede?" buyurdu.
Sahr: "İşte benim," dedi.
Rasulullah: "Al bunu(hurmayı),sadaka olarak dağıt," dedi.
Sahr: "Ey Allah'ın Rasulu, benden daha fazla fakire mi? Allah'a yemin ederim ki, bu şehrin iki vadisi arasında benim ehl-i beytimden daha fakir elıl-i beyt yoktur," dedi.
Bunun üzerine Peygamber Efendimiz güldü, öyle ki azı dişleri bile göründü ve adama: "Bunu aile efradına yedir," dedi.
(Buhârî, Kit. Savın, bab: 30, Kit. Hibe, bab: 11, Kit. Nafaka, bab: 13, Kit. Kefaret, bab: 2-3; Muslim. Kit. Siyam, bab: 81, hn. 1111; Ebû Dâuûd, Kit. Savm. bab: 37, hn: 2390; Tirmizl, Kit. Savm. bab: 28, hn. 724; îbn Mace, Kit. Siyanı, bab: 14, hn. 1671; Musned, İmam Ahmed, c: II, Sh: 241)



Şimdi yukarda ki pragrafa değinerek İslamda sadece Ramazan Orucu var diyemeyeceğimizin farkına vardık. Şimdi Ramazan ayı orucundan önce şuna değinelim. Bakara Sûresi 183'te der ki; "Oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi sizden sonrakilerede farz kılınmıştır." buyurur. Peki bu farz kılınan oruç neydi? Bildiğiniz gibi Peygamber'miz 54 yaşındayken Ramazan orucu inmiştir. 63 yaşında vefat ettiğine göre 9 yıl Ramazan orucunu tutmuştur. Peki Ramazan orucundan önce Peygamber hangi farz kılınan orucu tutmuştur? Bakara 183'ü delil göstererek her Peygamber'in tutmuş olduğu oruç şüphesiz Muharrem orucudur. Bu orucu sadece Peygamber'imiz değil, bütün Peygamber'lerde tutmuştur. Yani islamda Ramazan orucu evvelden beri yoktu. Peygamberimiz 54 yaşındayken bu oruç nail olmuştur.
İtiraz:

İslam’da sadece farz olan Ramadan Ay’ı orucudur. Nafile olan oruçlar çeşit çeşittir.

Ramadan Ay’ı orucu farz kılındıktan sonra Rasulullah (s.a.v.)’ın 9 sene veya daha az surede oruç tutmuş olmak, sünnet olarak tutulan oruçların farz olan oruç gibi değerlendirilmesini gerektirmez.

Aişe (r.anha) buyur
"Ramadan orucundan sonra en fazîletli oruç, Allah'ın değer verdiği ay olan muharram ayında tutulan âşûrâ orucudur"
(Muslim, Sıyam, 38. No: 202) buyurarak bu ayda oruç tutmuştur.

İbni Abbas Radiyallâhu Anhumâ rivayet ediyor:
Peygamberimiz(Sallallâhu Aleyhi Vesellem) Medine’ye hicret buyurduktan sonra orada yaşayan Yahudilerin oruçlu olduklarını öğrendi.
Bu ne orucudur?” diye sordu.
Yahudiler, “Bugün Allah’ın Musa’yı düşmanlarından kurtardığı, Firavun’u boğdurduğu gündür. Musa Aleyhisselâm şükür olarak bugün oruç tutmuştur” dediler.
Bunun üzerine Rasulullah (Sallallâhu Aleyhi Vesellem) de, “Biz, Musa’nın sünnetini ihyâya sizden daha çok yakın ve hak sahibiyiz” buyurdu ve o gün oruç tuttu, tutulmasını da emretti.
(Ebû Dâvud, Savm: 64)

Ramadan ayı orucu farz kılınınca, nafile oruç için kendisine ruhsat verilen diğer nafile oruçlar farz gibi hükümde sayılmamıştır. Üstelik biz Rasulullahın sünnetine uymakla mükellefiz, diğer peygamberlerin şeriati İslam ile hükmü kalkmıştır.

Peygamber, "Musa hayatta olsaydı, mutlaka bana tabi olacaktı. (Ahmed İbn Hanbel ve Ebu Ya'la rivayet etmiştir. Ayetlerde bu manalı delalel etmekledir. Ayrıca Ali el-Kari, Esraru'l-Merfua fi'l-Ahbari'l-Mevdua, 1/285, Beyrut, 1986) buyurmuştur.


Şimdi gelelim Ramazan ayına... Ramazan ayı islamda vardır ve asla inkar edilemez mübarek bir aydır. Zeynel Abidin Efendimiz "Ramazan içinde Kuran'ın indiği hayırlı bir aydır." diyerek Ramazan ayının asıl öneminden bahsetmiştir. Dikkat edin Ramazan orucu değil, Ramazan ayı diyor. Bu ay Bakara 185'te de bildirildiği gibi içinde Kur'an'ın indiği çok büyük ve mübarek bir aydır, o ayı bu hale bürüyense Kur'an'ı indiği bin aydan daha hayr'lı olan Kadir gecesidir.
İtiraz:

Ramadan orucu değil fakat Ramadan ayı İslamda varmış, maşeAllah, ne büyük ilim! Cehalette zirve.

O sayılı günler, Ramadan ayıdır. O Ramadan Ay'ı ki insanlığa bir Rehber olan, onları doğru yola götüren ve hakkı batıldan ayıran en açık ve parlak delilleri ihtiva eden Kur’ân o ayda indirildi. Artık sizden kim Ramadan Ay'ının hilâlini görürse, o gün oruç tutsun. Hasta veya yolcu olan, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutar. Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez. Oruç günlerini tamamlamanızı, size doğru yolu gösterdiğinden ötürü Allah’ı tazim etmenizi ister. Şükredesiniz diye bu kolaylığı gösterir.” (Bakara 185) “

Ayette sayılı günler Ramadan ay’ıdır diyor ve o ayda hilali gören oruç tutsun buyurmakta. Tabi bunu ancak samimi akıl sahibi mu’minler anlar.


Ramazan'ın hangi günler tutulacağı hususunda ise farklı iddalar var örneğin; Bakara 184'te sayılı günler/madudat sözcüğü, (gün sayısı olarak zorlama yoktur.) demiştir. Akabinde Bakara 185'te ise "Sizden her kim Ramazan Ayında ki dolunayı görürse onu oruçlu geçirsin." Dolunayın görünümü en az 3 en fazla 9 gündür. Görüldüğü gibi Kur'an'da gün sayısı net olarak ifade edilmemiştir. Coğrafi şartlardan dolayı dolunayı göremeyenler o ayı kapsayıp bu orucu aya vurmuşlardır. Yine ayette o aya erişenler dendiği için 30 gün oruç tutmuşlardır. Bir diğer rivayette ise sayılı günler dendiği için bunu Kur'an'ın indiği gece olan Kadir Gece'sinde, Şükran orucunu tutarak geçirmişlerdir. Başka bir rivayetle kalıplaşmış bir vaziyette yöresel olarak başı-ortası-sonu, başından üç gün veya sonundan üç gün olmak üzere tutmuşlardır. Yani sürekli bir devinim içerisinde bu rivayetler gelip gitmiştir. Bugün ise en bilindik şekliyle orucun 30 gün tutulduğuna dair kesin bir hadis veya ayet bulunmamaktadır. Aynı zamanda üste belirtildiği gibi coğrafi şekillerin oruçta çok etkisi olmuştur. Kimi ayı göremeyip orucu bütün ay tutmuştur. Kimi orucu sadece yazın tutmuştur. Kimi konar göçer olduğu için bu orucu tutamamıştır ve bu orucu başka günlerde tutmuştur. Kimi oruç tutmadığı için katledilmiştir ve oruçtan soğutulmuştur. Her ne niyetle, kaç gün olursa olsun, sakınmak için ve Allah rızası için oruç tutan kulların orucunu Hâk dergahında kabul eylesin. Ali Şeriatı'nın "Galiba oruç tutmuyoruz, aç kalıyoruz sözünden." bir pay çıkarmamızı temenni ediyorum.

İtiraz:
"O sayılı günler Ramadan ayıdır ki, insanlara doğru yolu gösteren hidayeti ve hakkı batıldan ayırmayı açıklayan Kur'an bu ayda indirildi. Sizden kim o aya erişirse, onu oruçla geçirsin. Kim hasta olur veya yolculukta bulunur da oruç tutamazsa, tutamadığı günler sayısınca, başka günlerde oruç tutsun, Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez ki böylece sayıyı tamamlayasınız. Sizi doğru yola ilettiği için Allah'ı yüceltesiniz ve şükredesiniz. “(Bakara 185)

Ayette açıkça görülüp anlaşıldığı gibi sayılı günler Ramadan ay’ının günleridir ve bu ayı oruçlu geçirilmesi farz kılınmıştır. Koca İslam tarihine rağmen Alevi dedesinin “Ramadan ay’ında sadece Kadir gecesi şükran orucu tutulur” demesi bir zırva ve sapkınlıktır.


Sözlerimi toparlarken Peygamber'in Gayri Müslimler ile yaptığı bir anlaşmanın ilk maddesinin "Hiç bir müslüman yahudi ve hristiyanlara niye-nasıl-neden-niçin ibadet ediyorsunuz diye soru soramaz." maddesi olduğunu belirtelim. Allah dahi kula ceza vermezken kul nasıl olurda kula oruç tutmadığı için ceza verebilir. Kul nasıl olurda kula oruç tutup tutmadığını sorabilir? Şems Tebrizi'nin 40 kuralından birinde diyor ki; "Aranızda ki perdeleri tek tek kaldır ki, Allah'a saf bir aşkla bağlanabilesin. Kuralların olsun ama kurallarını başkalarını dışlamak veya yargılamak için kullanma. İnancın büyük olsun ama inancınla büyüklük taslama." diyerek bize birbirimize saygı duymamızı en güzel haliyle özetlemiştir. Amacımız ne olursa olsun, niyet evvela Allah olsun. incitmeden, kırmadan, üzmeden geçirilen bir gün ve birimize duyduğumuz en büyük yardımlaşma, aşk, sevgi, bütünleşme, Hâk katında ki en büyük nefis orucudur. Kendini bilene bir gün değil, her gün kadirdir. Kör olana değil gör olanıdır bu sözler. Tekrar söylüyorum. Allah içinde riyanın, kibrin, sadece açlığın, kötülüğün, fesadın, olmadığı; Sevginin, barışın, yardımın, bütünleşmenin olduğu her orucu izzeti dergahında kabul eylesin. Son olarak İki Cihân Serveri Hz.Muhammet Mustafa'nın sözüyle diyorum ki; "İbadet 70 türlüdür. En iyisi helal kazanıp, helal yemek ve aça yedirmektir."

İtiraz:

Hangi andlaşmaymış bu ki İslama aykırı? Delilsiz mesnedsiz iftria atarak yalan sözlerde bulunmak Müslümanın işi olmadığına göre kimlerin işidir. Müslüman isen bu iftirayı delillendir !

İslam , 7 yaşında çocuğa namazı teşvik ettirecek, 10 yaşına gelip de namaz kılmazsa çocuğu hafifçe dövdürecek, fakat İslam devletinde oruçlu Müslümanların arasında alenen yiyip içene mudahale etmeyecek. Bir de kul ceza veremez diyor. Fakat Maide suresi 38. Ayette hırsızın elini kesin diyerek kuldan cezalandırılmasını isteyen Allah c.c. dır. İslam’da sosyal hayatı ifsad edeni anarşi ve fitneye sebeb olanlara mudahele olması söz konusudur, olması da gerekir.

Amr. bin Şuayb babasından o da dedesinden (Allah onlardan radı olsun), Peygamber Efendimizin şöyle dediğini rivayet etmiştir:
Çocuklarınız yedi yaşına ulaştıklarında onlara namazı emrediniz. On yaşına geldiklerinde namaz kılmazlarsa (hafifçe) dövün ve (o yaşa gelen çocukların) yataklarını ayırın.
(Tirmizi)


İlgili Konu:

Alevi _ Şia Uydurmaları!
Çözüldü - Alevi _ Şia Uydurmaları!
 

Ekli dosyalar

  • aleviler.jpg
    aleviler.jpg
    176.9 KB · Görüntüleme: 179
Üst Ana Sayfa Alt