Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah Azze ve Celle'nin Uluvv ve Yücelik Sıfatı

E Çevrimdışı

Ehli_Hadis

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAH AZZE VE CELLE’NİN ULUV VE YÜCELİK SIFATI



Bismillahirrahmanirrahim

Yüce Allah'ı gereği gibi tanımayana onu Rasulullah ve sahâbelerinden daha iyi tanıdığını iddia edene Ümmetin selef alimlerini anlamaktan aciz kalana onların sözlerini Kuran ve Sünnetti tevil edenler gibi tevil edenlere Arap olmayan acemlere durumu anlaşılmaz hale getirene kendisini ilgilendirmeyeni üstüne alarak Rasulullah ve sahâbelerin ve tabiinin ve onlara uyanların söyledikleri sahih haberler olduğu halde beyinleri ve kemiklerine kadar işlemiş olan bidatleri, göğüslerindeki kinleri ve kalplerindeki sıkışmış olan tiksintilerinden dolayı kibirlenerek Rasulullah’in sünnetine ve onu yaşayanlara düşmanlık gösterene reddiyedir.
الرَّحْمنُ عَلََى العَرْشِ اسْتَوَى

‘Rahman arş üzerinde istiva etmiştir’ (Tâhâ, 20/5)


﴿ إِنَّ رَبَّكُمْ اللَّهُ الَّذِي خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضَ فِي سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ. ﴾

‘Rabbınız, şüphesiz, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da ‘Arş üzerinde istivâ edendir.’ (A‘râf, 7/54)

Ebû Hureyre r.a, Nebî’in (s.a.v) şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir:

( إن الله I خَلَقَ السَّمَاوَاتِ وَالاَْرْضين وَمَا بَيْنَهُمَا فِى سِتَّةِ أَيَّامٍ ثُمَّ اسْتَوَى عَلَى الْعَرْشِ. )

‘Muhakkak ki Allah (c.c) göklerle yeri ve ikisi arasındakileri altı günde yarattı ve sonra ‘arş üzerine istiva etti.’ Nesâ‘î, Tefsîr, (2/153-154)

Cubeyr b. Mut‘im r.a rivayet ettiği hadiste, Nebî’in (s.a.v) Rabbi c.c hakkında şöyle buyurduğu geçmiştir:

( إِنَّ اللَّهَ فَوْقَ عَرْشِهِ وَعَرْشُهُ فَوْقَ سَمَاوَاتِهِ. )

‘Muhakkak ki Allah, ‘arşının üzerindedir. ‘Arşı da göklerin üzerindedir.’ İbn Mende, Tevhîd, (643-644) İbn Mende sahihlemiştir.

وَهُوَ الْعَلِيُّ الْعَظِيمُ.

‘O yücedir, büyüktür.’ (Bakara, 2/255)

﴿ تَعْرُجُ الْمَلاَئِكَةُ وَالرُّوحُ إِلَيْهِ فِي يَوْمٍ كَانَ مِقْدَارُهُ خَمْسِينَ أَلْفَ سَنَةٍ. ﴾

‘Melekler ve Rûh, ona, süresi elli bin yıl olan bir günde yükselirler.’ (Me‘âric, 70/4)
إِلَيْهِ يَصْعَدُ الْكَلِمُ الطَّيِّبُ

‘Güzel sözler O’na çıkar.’ (Fâtır, 35/10).

(فقال: وهو مكانه يا رب خفف عنا،..)

…Ve Rasûlüllâh (sallallahu ‘aleyhi ve sellem) dedi ki: Ve O kendi mekanında ikenYa Rabbi bizden hafiflet çünkü ümmetim buna güç yetiremez dedi……

(Buhârî, 7517,)

والسنة هي الطريق المسلوك فيشمل ذلك التمسك بما كان عليه هو وخلفاؤه الراشدون من الاعتقادات والأعمال والأقوال وهذه هي السنة الكاملة ولهذا كان السلف قديما لا يطلقون اسم السنة إلا على ما يشمل ذلك كله وروي معنى ذلك عن الحسن والأوزاعي والفضيل بن عياض وكثير من

العلماء المتأخرين يخص اسم السنة بما يتعلق بالاعتقاد إلا أنها أصل الدين والمخالف فيها على خطر عظيم



Hanbeli alimlerinden İbn Receb rahımullah şöyle der:Sünnet gidilen yol demektir ve bu onun (Peygamberin s.a.v) ve raşid halifelerin üzerinde oldukları itikadlarına amellerine ve sözlerine sarılmakla tabi olmak demektir Tam sünnet bu demektir ve buna göre de eskiden selef sünnet adını yalnız bütün bunları ifade edecek şekilde tatbik ederlerdi ve bu mana el-Hasan el-Evzai el-Fudayl bin İyad’dan rivayet edilmiştir Son devir alimleri’nin çoğu sünnet sözünü yalnız itikadla bağlı olan şeyler için has kılmışlardır o dinin esasıdır Buna muhalif olan ise büyük tehlike içindedir (Camıul Ulum ve’l-Hikem I/263)

Bu Konuda Halefin izlediği yol daha alimce ve daha sağlammıdır



Bazı dall ve mudill’ler şöyle bir iddia’da bulunmaktadırlar: Halefin izlediği yol daha alimce ve daha sağlamdır Çünkü bu yolda fazlaca bir açıklama ve hasımların kanaatleri reddedilmektedir.Selefin izlediği yol ise Yüce Allah tarafından kastedilmemiş olma ihtimali bulunan bir manayı muayyen olarak tespit etmekten yana selamet ve esenliği ihtiva ettiğinden ötürü daha elsem (esenlikli)’dir.

وقال العلامة السفاريني في ( شرح العقيدة ) ( 1/21 - مختصره ) :

( فمن المحال أن يكون المخالفون أعلم من السالفين كما يقوله بعض من لا تحقيق له به ممن لا يقدر قدر السلف ولا عرف الله تعالى ولا رسوله ولا المؤمنين به حق المعرفة المأمور بها أن طريقة السلف أسلم أعلم وأحكم .

وهؤلاء إنما أتوا من حيث ظنوا أن طريق السلف هي مجرد الإيمان بألفاظ القرآن والحديث من غير فقه ذلك بمنزلة الأميين أو أن طريقة الخلف هي استخراج معاني النصوص المصروفة عن حقائقها بأنواع المجازات وغرائب اللغات .

فهذا الظن الفاسد أوجب تلك المقالة التي مضمونها نبذ الإسلام وراء الظهر . وقد كذبوا وأفكوا على طريقة السلف وضلوا في تصويب طريقة الخلف فجمعوا بين باطلين : الجهل بطريقة السلف في الكذب عليهم والجهل والضلال بتصويب طريقة غيرهم ) .


Büyül ilim adamı es-Sefferini Şerhu’l-Akide’de (I/21) şunları söylemektedir:
Bu hususta tahkikleri olmayan selefin kadr’u kıymetini bilemeyen Yüce Allah’ı da Rasülünü’de onlara iman edenleri de emrolunduğu şekilde hakkıyla bilemeyen bazı kimselerin söyledikleri gibi muhalif kanaatte olanların öncekilere göre daha bilgili olmaları imkansız bir şeydir Selefin yolu daha elsem (esenlikli) iken halefin yolunun daha alimane ve daha muhkem olması mümkün değildir. İşte bu bozuk zanları muhtevası itibariyle İslam’ı bir kenara atmak demek olan o sözü söylemelerini gerektirmiştir Onlar bu sözleriyle selefin izlediği yol hakkında yalan ve iftirada bulunmuşlar halefin izlediği yolu doğru görmekle de sapmışlardır Böylelikle onlar selefe yalan söylemek suretiyle bilgisizce yol izlemeyi ve başkalarının izlediği yolu doğru kabul etmek süretiyle de bilgisizliği ve sapıklığı bir arada ihtiva eden iki batılı ifade etmiş oldular.

ALLAH AZZE VE CELLE’NİN ULUVV VE YÜCELİK HAKKINDA GELEN RİVAYETLER



ن معاوية بن الحكم السلمي رضي الله عنه قال : كانت لي جارية ترعى غنماً لي قِبَـلَ أحد و الجوانية ، فاطّـلعت ذات يوم فإذا الذيب قد ذهب بشاة من غنمها ، و أنا رجل من بنى آدم آسف كما يأسفون ، لكني صككتها صكّـة فأتيت رسول الله صلى الله عليه وسلم فعظّم ذلك عليّ .

قلت : يا رسول الله أفلا أعتقها ؟

قال : ائتني بها .

فأتيته بها فقال لها : أين الله ؟

قالت : في السماء .

قال : من أنا ؟

ال : من أنا ؟

قالت : أنت رسول الله .

قال : أعتقها ، فإنها مؤمنة . رواه مسلم


Muâviye't -Ubnu'l -Hakem es –Sülemiyy r.a dan, şöyle dedi : Benim, Uhud ve Cevvaniyye taraflarında koyunlarımı güden bir cariyem vardı.Bir gün yanına çıkıb vardım.Birde ne göreyim, güttügü koyunlardan birisini kurt kapmış. Ben de Adem oğullarından biriyim, onların öfkelendiği gibi bende öfkelenib esef ettim. Lakin ben o cariyeye bir şamar vurdum. Akabinde Resulullah s.a.v’e gelip - cariyeye vurduğum tokatı haber verdim – Resulullah s.a.v bu şamarı aleyhime çok büyüttü. Bende, Ya Rasulallah : - yaptığım bu işten dolayı - cariyeyi azad edeyim mi ? dedim. Onu bana getir, buyurdu. Bende cariyemi Resulullah s.a.v’e getirdim. Resûlullah s.a.v cariyeye hitaben " Allah Nerede’dir " ? diye sordu. Câriye : " Semada’dır " dedi. Tekrar, " Ben kimim " ? buyurdu. Câriye : " Sen Allah'*ın Resulüsün ", dedi. Bunun üzerine Resûlullah s.a.v bana: Onu azad et, çünkü o bir " Mumi’ne " dir,buyurdu. } Bu hadis sahih olup bunu Müslim İbn Ebi Şeybe el-İman (84) İbn Ebi Asım Tahricu’s-Sünne (489) Beyhaki el-Esma ve’s-Sıfat’ta hadisin akabinde (s.422) Bu sahih’tir bunu Müslim rivayet etmiştir demiştir Zehebi uluv’da bunun sahih olduğunu söylemiştir (s.105)

( صحيح لغيره ) حديث عبد الله بن عمرو بن العاص أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال : ( الراحمون يرحمهم الرحمن ارحموا من في الأرض يرحمكم من في السماء


Abdullah b Amr b el-As’ın rivayet ettiği hadise göre Rasülullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

Merhamet edenlere Rahman olan Allah da merhamet eder Yerde bulunanlara merhamet ediniz ki semadaki de size merhamet buyursun.(Hadisi Ebu Davud ve Sahih olduğunu belirterek Tirmizi rivayet etmiştir. (isnadı Sahih li gayrihi’dir)

وعن أنس أن زينب بنت جحش كانت تفخر على أزواج النبي صلى الله عليه وسلم تقول: زوجكن أهاليكن، وزوجني الله من فوق سبع سماوات. وفي لفظ: كانت تقول: إن الله أنكحني في السماء. وفي لفظ أنها قالت للنبي صلى الله عليه وسلم: زوجنيك الرحمن من فوق عرشه.

هذاحديث صحيح أخرجه البخاري


Enes’in rivayet ettiği hadise göre Cahş kızı Zeyneb Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in diğer hanımlarına karşı övünerek şöyle derdi:Sizi (Peygamber efendimizle) akrabalarınız evlendirdi Ama beni yedi kat semanın üstünden Allah evlendirdi Bir lafızlada da Şüphesiz Allah semada benim nikahımı kıymıştır derdi.Bir başka lafızda o Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e Rahman beni seninle Arş’ının üstünden evlendirdi demiştir.Bu sahih bir hadis olup bunu Buhari rivayet etmiştir.

Sa,d b.Ebi Vakkas,ın rivayet ettiği hadis te :Buna göre Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Sa,d Muaz,a şöyle demiştir.Sen onların arasında yedi semanın üstünde el-Melik olan Allah,ın hükmü ile hüküm verdin.(*)

(*)-Hadisi Beyhaki el-Esma ve,s-Sıfat (s.420 de rivayet etmiş olup senedi hasendir.Bu hadisin aslı Buhari ve Müslim,in Sahih,lerinde Ebu Said el-Hudri,nin rivayeti olarak muhtasar bir şekilde zikredilmiştir.

Mücahid,den dedi ki : İbn Abbas,a : Bir takım kimseler kader hakkında ileri geri konuşuyorlar denilince,şöyle dedi : Bunlar kitabı yalanlıyorlar.Eğer onlardan birisini saçlarından yakalayacak olursam onun perçemini yolarım .Şüphesiz Allah,hiçbir varlığı yaratmadan önce Arşı üzerinde idi.Sonra yaratıkları yarattı ve kıyamet gününe kadar ne olacaksa hepsini yazdı.İşte insanlar da takdir edilip bitirilmiş bir işe uygun olarak haraket etmektedirler (*)

(*)-Hadisin senedi Sahih tir. El-Acurri bu hadisi eş-Şeri,a adlı eserinde (s.293) el-Lalekai es-Sünne (I,91/b) de İbn Kudame de el-Uluv adlı eserinde (169/a) de tahric etmiş bulunmaktadır.

Sabit el-Bunani,den dedi ki Davud aleyhisselam namazı uzun kılar,sonra rükü yapar,sonra başını semaya kaldırıp arkasından şöyle dua ederdi :Ey semayı imar eden,başımı kölelerin rablerine (efendilerine) baktığı gibi sana doğru kaldırıyorumiey semanın sakini (*)

(*)-Hadisin senedi sahih tir.Bu hadisi el-Lalekai es-Sünne de (I,92/b) rivayet etmiş İbn Kudame el-Makdisi de ondan naklen İsbatu Sıfati,l-Uluvv lillahi Teala adlı cüzünde (162/b) de nakletmiştir.Musannıfımızın da bu hadisi onun yoluyla nakletmiş bulunmaktadır.Hadisin senedinde asıl nüshada (Muhtasar,ın metninde )bazı kelimler düşmüştür)Bunları İbn Kudame,nin eserinden telafi edilir.Müellif bu hadisin Sabit el-Bunani den gelen rivayet yoluyla,el-Erba,in adlı eserinde sahih olduğunu (178/a) belirtmiştir.(Muhtasar el-Uluvv li,l-Aliyyi,l-Azim )

BU KONUDA SELEF ALİMLERİ’NİN SÖYLEDİKLERİ


Şeyhu,l-İslam Ahmed b.Hanbel (164/241)

Ebu Bekr el-Hallal,ın hocası Yusuf b.Musa el-Kattan dedi ki:Ebu Abdullah,a Allah yedinci semanın üstünde Arşı üzerinde yarattıklarından ayrı ama kudreti ve ilmi ile her yerdedir öyle mi diye sorulunca o şu cevabı verdi:Evet o Arşı üzerindedir ve hiçbir şey onun ilminin dışında değildir.

(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu el-Hallal rivayet etmiştir.Burada sözü edilen el-Kattan Buhari,nin hocalarından sika birisidir.(253) yılında vefat etmiştir.Bunu da ondan Hallal dinlemiştir.

Horasan,ın Şeyhi Kuteybe b.Said (150-240)

Ebu Ahmed el-Hakim ve müfessir Ebu Bekr en-Nekkaş-ki lafız ona aittir-dedi ki:Bize Ebu,l-Abbas es-Serrac tahdis edip dedi ki:Kuteybe b.Said,i şöyle derken dinledim:Bu İslam sünnet ve,l cemaat arasında imam olan kimselerin kabul ettikleri kanaattir.

Biz Rabbimizi yedinci semada Arşının üzerinde biliriz.Nitekim Allah Celle Celaluhu :. اَلرَّحْمَنُ عَلَى الْعَرْشِ اسْتَوَى Rahman Arşa istiva etmiştir : (Taha 20/5)

Musa b.Harun da aynı şekilde Kuteybe,den şöyle dediğini nakletmektedir:Biz Rabbimizi yedinci semada Arşı üzerinde biliriz.

İşte Kuteybe hem imam hem doğru sözlü birisi olarak bu mesele üzerine icma bulunduğunu nakletmektedir.Kuteybe Malik el-Leys Hammad b.Zeyd ve büyük ilim adamları ile karşılaşmış uzun bir dönem yaşamış hadis hafızları onu kapısında kalabalıklar oluşturmuşlardır.Bir adama:Bu kış mevsimi bizde kal ben de sana beş kişiden naklen yüz bin hadis çıkartayım demiş 240 yılında vefat etmiştir.(el-Uluvv li,l-Aliyyil-Azim (s.231)

Bağdat,ın Şeyhi Muhammed b.Mus,ab el-Abid (….228)

Ebu,l-Hasen Muhammed b.Attar dedi ki:Muhammed b.Mus,ab el-Abid,i şöyle derken dinledim:Senin konuşmadığını ahirette görülmeyeceğini idda eden bir kimse Senin zatını inkar eden birisidir.Şahadet ederim ki Sen Arşın üstündedisin.Yedi semanın üstündesin.Allah,ın düşmanı zındıkların söyledikleri gibi değilsin.

(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu Abdullah b.Ahmed sonra da Ebu,l-Hasen ed-Darakutni rivayet etmiştir.Es Sünne (s.34)de Ayrıca Hatip Bağdadi et-Tarih (III ,280) de Darakutni yoluyla rivayet etmiştir.Daha sonra İbn Sa,d,ın şöyle dediğini rivayet etmektedir.Muhammed b.Mus,ab Ebu Cafer künyelidir.Allah,ın kitabını güzel okuyan birisi idi.Hadis de dinlemiştir ilim adamı insanlarla oturup kalkmıştır.Yüce Allah,ın izniyle sika birisidir.Bağdat,ta 228 yılında vefat etmiştir:Bu ise Muhammed b.Mus,ab el-Karkasani,den başka birisidir.Muhammed b.el-Attar,nın biyografisini yine el-Hatip (III,203-204) de kaydetmiş ve Abdullah b.Ahmed,den onun hakkında sika birisidir dediğini rivayet etmiştir.bu sened sahih tir.

Şeyhu,l-İslam Abdullah b.el Mübarek (118-181)

Ali b.el-Hasen b.Şakik,den şöyle dediği sahih olarak rivayet edilmiştir.Abdullah b.el-Mubarek,e Aziz ve celil olan Rabbimizi nasıl tanırız diye sordum.Şu cevabı verdi: O yedinci semada Arşı üstündedir.Cehmiye,nin dediği gibi o işte burada yerdedir demeyiz.

(SENEDİ SAHİHTİR) Darimi er-Reddu ale,l-Merisi,(s.24-103) er-Reddu ale,l-Cehmiyye (s.50) Abdullah b.Ahmed (s.7-25-35-72) de çeşitli yollardan İbn Şakik,ten diye rivayet etmişleridir,Zehebi el-Uluvda senedi sahih tir demektedir.Bu İbn el-Mübarek,ten ve Ahmed radıyallahu anh,den sabit sahih bir rivayettir.
Hicret Yurdu (Medine) nin İmamı Malik (93-179)

Abdullah b.Ahmed b.Hanbel er-Reddu ale,l-Cehmiyye,de şunu rivayet etmektedir:Bana babam tahdis etti (Sonrada senedini) Abdullah b.Nafi,den diye zikrederek şunları söylediğini belirtti:

Malik b.Enes dedi ki:Allah semadadır ilmi her yerdedir.Hiç bir şey O,nun ilminin dışında değildir.

(SENEDİ SAHİHTİR) Bunu Abdullah es-Sünne (s.5) de rivayet ettiği gibi Ebu Davud el-Mesail,de (s.263) el-Acurri (s.289) el-Lalekai (I/92/b) de rivayet etmiş olup senedi sahih tir.İmam Ahmed de el-Acurri,nin naklettiği bir rivayete göre bunu delil göstermiştir.

El-Velid b.Müslim dedi ki: el-Evza,i ye Malik b.Enes,e Sufyan es-Sevri,ye ve el-Leys b.Sa,d,a Allah,ın sıfatlarını ihtiva eden hadisler hakkında soru sordum.Hepsi bana:Onları tefsir etmeksizin geldikleri gibi alınız dediler.
Bunu bir topluluk el-Heysem b.Harice,den o el-Velid,den diye rivayet etmişlerdir.
Malik döneminde Medinelilerin imamı es-Sevri Küfe,nin imamı el-Evza,i Dımaşk ahalisinin imamı el-Leys Mısır ahalisinin imamı idi Hepsi de Etbau,t Tabiinin büyüklerindendir Onlardan sonra Irak,ın fakihi Muhammed b.el-Hasen de bu hususta icma olduğunu nakletmektedir.

(SENEDİ SAHİHTİR) Ravilerin hepsi sikadır.Zehebi el-Uluvv-(s.169)

Büyük İlim Adamlarından Hafız Hammad b.Zeyd el-Basri (98-179)

İmam Malik ile birlikte aynı yılda vefat etmiştir.

Süleyman b.Harb dedi ki:Hammad b.Zeyd,i şöyle derken dinledim: Onlar bu sözleri ile semada bir ilah yoktur demek istiyorlardı Bununla Cehmiyye,yi kastetmektedir.

Selef,in ve sünnet imamlarının hatta Ashab-ı Kiram,ın Allah,ın Rasülünün ve müminlerin söylediği Aziz ve Celil olan Allah,ın semada olduğu Allah,ın Arşı üzerinde olduğu Allah,ın semavatınnın üstünde olduğu O,nun dünya semasına indiği şeklindedir.Onların buna dair delilleri ise bu konudaki naslar ve rivayetlerdir.
Cehmiyye,nin benimsediği kanaat ise Allah ve Tebareke ve Teala bütün mekanlardadır,şeklindedir.Yüce Allah onların söylediklerinden münezzehtir.Aksine biz nerede olursak olalım O ilmi ile bizimle beraberdir.

(SENEDİ SAHİHTİR) Musannıf Hafız İbn Ebi Hatim er-Razi,nin rivayeti ile Kitabu,r-reddu ale,l Cehmiyye,de bunu böylece zikretmiştir.Biza babam tahdis etti bize Süleyman b.Harb bunu böylece Tahdis etti.Bunu ayrıca Abdullah b.Ahmed es-Sünne adlı eserinde (s.9-10) Süleyman dan böylece farklı iki rivayet yoluyla daha rivayet etmiştir. Senedi sahihtir.

Müteahhir kelamcıların görüşüne gelince.Yüce Allah semada değildir.Arşın üzerinde de semavatın üstünde de arzda da? Ne alamin içindedir ne alemin dışındadır?O mahlukatından ayrıda değildir.onlara muttasıl da değildir.(ne alttadır ne üstte ne sağdadır ne de solda ne öndedir ne de arkada bu Bir alimin dediği gibi bunlar Mabudunu kaybetmişler yokluğa ibadet etmektedirler.)

Sünnet ve eser ehli onlara derler ki:Biz bu hususlara dalmayız ve naslara uyarak sözünü ettiğiniz bu kanaatleri de söylemeyiz her ne kadar sizler iddia etseniz bile…Biz bununla birlikte sizin görüşünüzü kabul etmiyoruz.Çünkü bu olumsuz ifadeler yok olanın nitelikleridir. Allah,u Teala ise yokluk kavramından yüce ve münezzehtir.Akisine O hem vardır hem yaratıklarından ayrıdır.Kendi zatını nitelendirmiş olduğu Arşın üzerinde keyfiyeti bilinmeksizin bulunmak sıfatına sahiptir.

Büyük İlim Adamı Ebu Bekir ed-Dab,i (342)

Ebu Abdillah el-Hakim dedi ki: Fakif Ebu Bekr Ahmed b.İshak ed-Dab,i en-Nisaburi dedi ki:

Araplar kullanımda (ala) yerinde fi,yi de kullanırlar Yüce Allah (فَسِيحُوا فِى اْلاَرْضِ ) Yeryüzünde dolaşınız (Tevbe 9/2) (وَلاُصَلِّبَنَّكُمْ فِى جُذُوعِ النَّخْلِ ) Ve andolsun sizleri hurma ağaçları dallarında asacağım (Taha 20/17) diye buyurmaktadır.Burada ise ale,l-ard yerin üstünde ve ale,n-nahl hurma ağaçları üstünde demektir.Yüce Allah,ın (مَنْ فِى السَّمَآءِ ) men fi,s-sema: gökte olan buyruğu da böyledir ki bu da men ale,l-Arş:Arşın üstünde olan anlamındadır.Nitekim Rasülullah s a v,den sahih olarak gelen haberler de böyledir.el-Uluv (s.272/273)

Zâtı İlahî’nin Sema’da Olduğunu

Kabul Etmeyenin Tekfiri



۱)عَنْ مُعَاوِيَةَ بْنِ الْحَكَمِ السُّلَمِىِّ t؛........فَقَالَ لَهَا «أَيْنَ اللَّهُ؟» قَالَتْ: فِى السَّمَاءِ. قَالَ: «مَنْ أَنَا؟» قَالَتْ: أَنْتَ رَسُولُ اللَّهِ. قَالَ: «أَعْتِقْهَا فَإِنَّهَا مُؤْمِنَةٌ.»
رواه مسلم (٥٣۷)؛ وأبو داود (٩٣۰)؛ والبخارى في جزئه (٦٤)؛ والنسائى (٣/۱٥)؛ وأحمد (٥/٤٤۷)؛ والبيهقي (۷/٣٨۷)؛ وابن خزيمة في التوحيد (۱۲۱)؛ وأبو سعيد الدارمي في الرد على الجهمية (۲۷۱)؛ وابن أبى شيبة في الإيمان (٨٤)؛ وابن أبى عاصم في السنة (٤٨٩)؛والبيهقي في الأسماء (٤٢٢)؛ وأبو حنيفة في مسنده (٣).

Mu‘âviye b. el-Hakem es-Sulemî t’dan, şöyle dedi:
“………Rasûlüllâh r cariyeye hitaben:
‘Allah nerededir?’ diye sordu. Cariye:
‘Semadadır’ dedi. Tekrar:
‘Ben kimim?’ buyurdu. Cariye:
‘Sen Allah’ın Rasûlüsün’ dedi. Bunun üzerine Rasûlüllâh r bana:
‘Onu azat et. Çünkü o bir müminedir’ buyurdu.”

Bu hadisi Müslim, (537); Ebû Dâvud, (930); Buhârî, Cüz’ünde (64); Nesâ‘î, (3/15); Ahmed, (5/447); Beyhakî, (7/387); İbn Huzeyme, Tevhîd’de (121); Ebû Sa‘îd ed-Darimî, er-Reddi ‘ale’l-Cehmîyyeti’de (271); İbn Ebî Şeybe, İmân’da (84); İbn Ebî ‘Âsım, Sunen’de (489); Beyhakî, el-Esmâ’’da (422) ve Ebû Hanife, Musned’inde (3) rivayet etmişlerdir.

Ebû Sa‘îd ed-Darimî (rahmetullahi ‘aleyh), er-Reddu ‘alâ’l-Cehmîyye adlı eserinde şöyle diyor:

“Rasûlüllâh r’in bu hadisi şerifinde, Zâtı İlâhî’nin sema da olduğunu bilmeyenin mümin olmadığına delalet vardır. Görüldüğü gibi Allah U’nin semada olduğunu bilen cariyenin müspet olan bu cevabı Rasûlüllâh rtarafından imanının emaresi olarak vasıflanmıştır. Aynı zamanda ‘Allah her yerdedir’ diyerek ehlisünnetten ayrılan dalalet fırkasına da Rasûlüllâh r’in ifadesi ile reddiye vardır. Eğer Allah I, zatı ile semada olduğu gibi yeryüzünde de olsa idi muhakkak cariyenin tam olmayan bu cevabını, Rasûlüllâh rtashih edecekti.”

Ebû Sa‘îd ed-Darimî, er-Reddi ‘ale’l-Cehmîyyeti’de (271)

٢) عن أم سلمة g في قوله تعالى: ﴿الرَّحْمنُ عَلََى العَرْشِ اسْتَوَى.﴾ [طه؛ ٥/۰٢] قالت: الإستوى غير مجحول، والكيف غير معقول، الإقرار به إيمان، والجحود به كفر.
رواه اسماعيل بن عبد الرحمن الصابونى في عقيدة السلف (۱٨)

Ummu Seleme g’dan, ‘Rahmân arşın üzerine istiva etti’ [Tâhâ, 20/5] ayeti kerîmesi hakkında şöyle dediği rivayet olundu:

“‘el-İstivâ’ ma‘lum, (onun hakkında) nasıldır demek ma‘kul değildir. Olduğu gibi kabul etmek imandır. İnkâr etmek ise küfürdür.”

Bu eseri İsmail b. Abdurrahmân es-Sâbunî, Akîdetu’s-Selef’de (18) rivayet etmiştir.

۳)عن يونس بن عبد الأعلى سَمِعْتُ الشاَّفِعِي يَقُولُ: لِلَّهِ U أَسْماَء وَصِفاَت لاَ يسع أحدا قاَمَتْ عَلَيْهِ الْحُجَّةُ ردها. زاد فى المختصر. فإن خالف بعد ثبوت الحخة عليه فهو كافر، أما قبل ثبوت الحخة عليه فمعذور بالجهل، لأن علم ذالك لا يدرك بالعقل، ولا بالروية والفكر، ويثبت هذه الصفات وينفى عنها التشبيه كما نفى عن نفسه، ﴿لَيْسَ كَمِثْلِهِ شَيْءٌ وَهُوَ السَّمِيعُ البَصِيرُ.﴾ [الشورى؛ ١١/٤٢]
رواه الهكارى بإسناد وبهذا التمام ذكره ابن قيم في الجيوش الإسلامية (٥۹) والذهبي في العلو (٢٠٢)

Yunus İbn Abdul‘âla (rahmetullahi ‘aleyh)’ten, (şöyle dedi):

“İmam Şafî‘î (rahmetullahi ‘aleyh)’i şöyle derken işittim. Diyordu ki:

‘Allah U’nin isimleri ve sıfatları vardır. Allah U’nin bu isim ve sıfatları kendisine ispat edildikten sonra hiç bir kimse bu isim ve sıfatların reddine gidemez.’ Muhtasar adlı kitabında şöyle bir ziyadelikle rivayet etti:

‘Her kim ki bu isim ve sıfatlar ispat edildikten sonra delile muhalefet ederse o kâfirdir. Hüccet ikame edilmeden önce ise cahillikle mazurdur. Zira isim ve sıfatlar hakkındaki ilim; akılla, görüşle ve düşünmekle tahsil edilmez. Çünkü bu sıfatlar, delil ile ispat ve nefyedilir. Aynen Allah I’nın kendi nefsinden teşbihi nefyettiği gibi: ‘Onun misli gibi (yani: O’na benzer) hiç bir şey yoktur. O Semî‘ ve Basîr’dir.’ [Şûrâ, 42/11]”

Bu eseri Hakkarî ve başkaları rivayet etmişlerdir. İbn Kayyım, Cuyûşu’l-İslâmîyye’de (59) tam olarak zikretmiş ve Zehebî de el el-‘Uluv’da (202) tahrîc etmiştir.

٤)
٥) عن القاضي الإمام تاج الدين عبد الخالق بن علوان قال: سمعت الإمام أبا محمد بن المقدسي مؤلف (المقنع) يَقُولُ: بَلَّغَنِي عَنْ أَبِي حَنِيفَةَ رَحِمَهُ اللهِ أَنَّهُ قاَلَ: مَنْ أَنْكَرَ أَنَّ اللهَ U فِي السَّماَءِ فَقَدْ كَفَرَ.
ذكره الذهبى في العلو (١١۹).

٦) سمعت الحاكم أبا عبد الله في كتابه (التاريخ) الذي جمعه لأهل نيسابور، وفي كتابه (معرفة الحديث) يقول: سمعت أبا جعفر محمد بن صالح بن هانيء يقول: سمعت أبا بكر محمد بن إسحاق بن خزيمة يقول: من لم يقل بأن الله I على عرشه، فوق سبع سمواته فهو كافر بربه، حلال الدم يستتاب فإن تاب وإلا ضربت عنقه، وألقي على بعص المزابل حتى لا يتأذى المسلمون ولا المعاهدون بنتن وائحة جيفته، وكان ماله فينا لا يرثه أحد من المسلمين، اذ المسلم لا يرث الكافر، كما قال النبى r: «لا يرث المسلم الكافر ولا الكافر المسلم.»
رواه شسخ الإسلام أبو إسماعيل الأنصارى في عقيدة السلف (٢٠)؛ والهروى في ذم الكلام ( ): وأخرجه الذهبى في العلو (٢٧٦).

Hâkim (rahmetullahi ‘aleyh)’in, Ehli Nisâbur için cem ettiği, et-Târîh’inde ve Ma‘rifetu’l-Hadîs adlı kitaplarında şöyle dediğini işittim:

“Ebû Ca‘fer Muhammed b. Salih b. Hânî’’yi şöyle derken işittim: O da şöyle haber verdi: Ebû Bekr Muhammed İbn İshâk İbn Huzeyme (rahmetullahi ‘aleyh)’i şöyle derken işittim: Diyordu ki:

‘Her kim ki Allah I’nın yedi kat semasının üstünde arşın üzerinde olduğunu söylemezse o kişi rabbisine küfretmiştir. Kanı helal olmuştur. Tövbe ettirilir. Tövbe ederse ne ala, imtina ederse boynu vurulur ve cifesinin pis kokusundan, Müslümanların ve ahd sahiplerinin eziyet görmemesi için uzak bir çöplüğe atılır. Malı ise ganimet olur. Hiç bir Müslüman mirasçısı olamaz zira Müslüman kâfire mirasçı olamaz. Nebî r’in buyurduğu gibi:

Ne Müslüman kâfire ve ne de kâfir, Müslümana mirasçı olamaz.’”

Bu eseri Şeyhülislâm, Ebû İsmail el-Ensârî, ‘Akîdetu’s-Selef’de (20); Herevî de Zemmu’l-Kelâm’da ( ) rivayet etmişlerdir. Zehebî de ‘Uluv’da (276) tahrîc etmiştir.

٧) قاَلَ مُحَمَّدُ بْنُ يُوسُف: مَنْ قاَلَ: اِنَّ اللهَ Uلَيْسَ عَلَى عَرْشِهِ فَهُوَ كاَفِرٌ.
رواه البخارى في خلق أفعال العباد (١٢٨).

Muhammed İbn Yûsuf (rahmetullahi ‘aleyh) şöyle dedi:

‘Her kim ki Allah U, arşının üzerinde değildir derse o kâfirdir.’

Bu eseri Buhârî, Halku’l-Ef‘âlu’l-‘İbâd’da (128) rivayet etmiştir.

٨) عن محمد بن اسماعيل الترمذى: سمعت نعيم بن حماد يقول: من شبه الله بخلقه فقد كفر، ومن أنكر ما وصف به نفسه فقد كفر، وليس ما وصف به نفسه ولا رسوله تشبيها.
ذكره الذهبى في العلو (۲۱۷)

Muhammed b. İsmail et-Tirmizî, Nu‘aym b. Hammâd’ı şöyle derken işittiğini rivayet etti: Nu‘aym b. Hammâd dedi ki:

‘Kim ki Allah’ı mahlûkatına teşbih ederse o kâfir olmuştur. Allah’ın kendi nefsini vasfettiği sıfatlarından birini inkâr ederse, yine kâfir olmuştur. Zira Allah I’nın kendi nefsini ve Rasûlü r’in Rabbisini vasfettiği sıfatların hiç birisinde teşbih yoktur.’

Bu eseri Zehebî, ‘Uluv’da (217) zikretmiştir.

Muhterem okuyucu yukarıda tilavet ettiğin gibi İslâm âlimleri ittifakla Cehmiyye denilen bu sapık taifenin itikadına sahip olanları tekfir etmişlerdir. Bu tekfir edişlerinin başlıca sebepleri şunlardır.

a- Allah I’nın kendisini Kitâb’ında ve Rasûlü r’in de O’nun Sünnet’inde vasfetmiş olduğu el-‘Uluv ve el-İstivâ sıfatlarını, nefyedip inkar etmek ve bunca ayet ve hadisi tahrif ederek reddetmek olduğundandır.

Zira geçmişteki ümmetler de böyle bir belayı düşmüşlerdi.


﴿فَبَدَّلَ الَّذِينَ ظَلَمُوا قَوْلًا غَيْرَ الَّذِي قِيلَ لَهُمْ فَأَنزَلْنَا عَلَى الَّذِينَ ظَلَمُوا رِجْزًا مِنْ السَّمَاءِ بِمَا كَانُوا يَفْسُقُونَ.﴾
‘O zulmeden (Yahûdîler var ya) emir olundukları (tövbe ettik manasına gelen hıtta kelimesine denilmeyen bir nun ilave ederek hınta kelimesine) tebdil ettiler. Biz de, o zalimlere, yaptıkları fıskın karşılığı olarak, gökten bir azap indirdik.’ (Bakara, 2/59)

Aynen de Cehmiyye ve takipçileri Allah I’nın Kur’ân’da İstivâ olarak zikretmiş olduğu bu ilahi sıfatı denilmeyen bir lam ilave ederek İstevlâ diye tebdil ettiler.

b- Böylelikle Allah I’yı istenilmeyen bir sıfatla vasfetmiş oldular. Geçen ümmetlerden de Allah U’yi böyle ilâhî bir vahye dayanmadan vasfedenler olmuştu da Allah I şöyle buyurmuştu:

﴿سُبْحَانَ رَبِّكَ رَبِّ الْعِزَّةِ عَمَّا يَصِفُونَ.﴾
‘İzzet sahibi rabbin onların (müşriklerin uygunsuz) vasıflandırmalarından münezzehtir.’ (Sâffât, 37/180)




Muharriflerin Batıl Olan Davalarına

Kullanmak İstedikleri Bazı Ayeti Kerimelerin Tefsiri

۱) قَالَ أبو طالب أحمد بن حميد، سَأَلْتُ أَحْمَد بْنَ حَنْبَلِ عَنْ رَخُلٍ قاَلَ: اللهُ U مَعَناَ، وَتَلاَ: ﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاَثَةٍ إِلاَّ هُوَ رَابِعُهُمْ.﴾ [سورة المجادلة؛ ٧] فقال: قَدْ تَجَهَّمَ هَذاَ، يَأْخُذُونَ بِأَخِرِ اْلأَيَةِ، وَ يَدَعُونَ أَوَّلَهاَ، قَرَأْتُ عَلَيْهِ: ﴿أَلَمْ تَرَى أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ مَا فِي السَّمَاوَاتِ وَمَا فِي اْلأَرْضِ مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاَثَةٍ إِلاَّ هُوَ رَابِعُهُمْ وَلاَ خَمْسَةٍ إِلاَّ هُوَ سَادِسُهُمْ وَلاَ أَدْنَى مِنْ ذَلِكَ وَلاَ أَكْثَرَ إِلاَّ هُوَ مَعَهُمْ أَيْنَ مَا كَانُوا ثُمَّ يُنَبِّئُهُمْ بِمَا عَمِلُوا يَوْمَ الْقِيَامَةِ إِنَّ اللَّهَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَلِيمٌ.﴾ [سورة المجادلة؛ ٧] فَعِلْمُهُ مَعَهُمْ، وقال في [سورة ق؛ ١٦] ﴿وَنَعْلَمُ ماَ يُوَسْوِسُ بِهِ وَنَحْنُ أَقْرَبُ إِلَيْهِ مِنْ حَبْلِ الْوَرِيدِ.﴾ فَعِلْمُهُ مَعَهُمْ.
رواه الخلال في السنة (١٩٩).

1) Ebû Tâlib Ahmed b. Humeyd (rahmetullahi ‘aleyh) şöyle dedi:
“Ahmed b. Hanbel (rahmetullahi ‘aleyh)’e ‘Allah U bizimledir’ deyip şu ayeti: ‘Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu? Mutlaka, Allah, dördüncüleridir’ [Mücadele Suresi, 7] okuyan bir adamdan sordum. Dedi ki muhakkak o Cehmî olmuştur. Ayetin evvelini bırakarak sonunu alıyorlar dedi. Ben de ayeti evveliyle beraber okudum:

‘Bilmiyor musun? Allah hem göklerdekini hem yerdekini hep bilir. Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu? Mutlaka, Allah, dördüncüleridir. Beş kişinin oluyor mu? Mutlaka, Allah, altıncılarıdır. Bunlardan daha az, daha çok oluyor mu? Muhakkak Allah, her nerede olsalar, onlarla beraberdir. Sonra bütün yaptıklarını, kıyamet günü, kendilerine haber verir. Haberiniz olsun ki Allah her şeyi bilir.’ [Mücâdele Suresi, 7] (Ayetin nihayetinde Ahmed İbn Hanbel (rahmetullahi ‘aleyh) şöyle dedi):

‘İlmi onlarla beraberdir. Ve sonra (Kaf) suresinden şu ayeti okudu:
‘Nefsinin ona ne vesveseler verdiğini de biliriz. Biz ona şah damarından daha yakınız.’ [Kaf Suresi 16] Ve sonra:
‘İlmi onlarla beraberdir’ dedi.”

Bu eseri Hallâl, es-Sunne’de (199) rivayet etmiştir.

٢) عَنْ مُقاَتِلِ بْنِ حَياَّنٍ فِي قَوْلِهِ تَعاَلَ: ﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاَثَةٍ إِلاَّ هُوَ رَابِعُهُمْ.﴾ [سورة المجادلة؛ ٧] قاَلَ: هُوَ عَلَى عَرْشِهِ، وَعِلْمُهُ مَعَهُمْ.
رواه وأبو داود في المسائله (٢٦۳)؛ وأحمد في السنة (٧١)؛ والآجرى في الشريعة (٢٨۹)؛ والبيهقي في الأسماء (٤٢٢).

2) Mukâtil İbn Hayyan’dan, şu ayeti kerime hakkında soruldu:

‘Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu? Mutlaka, Allah, dördüncüleridir.’ [Mücâdele Suresi, 7] Cevaben de:
‘O arşının üzerindedir. İlmi ile de onlarla beraberdir’ dedi.”
Bu eseri Ebû Dâvud, Mesâ’il’inde (263); Ahmed, Sunne’de (71); Ãcurrî, Şerî‘a’da (289)’da ve Beyhakî, Esmâ’’da (430) rivayet etmişlerdir.

۳) الحسن بن محمد بن الحارث قاَلَ: سُئِلَ عَلِيُّ بْنُ الْمَدِينِي وَأَناَ أَسْمَعُ: ماَ قَوْلُ أَهْلِ الْجَماَعَةِ؟ قاَلَ: يُؤْمِنُونَ بِالرُّؤْيَةِ وَبِالْكَلاَمِ، وَأَنَّ اللهَ U فَوْقَ السَّمَواَتِ عَلَى عَرْشِهِ اسْتَوَى. فَسُئِلَ عَنْ قَوْلِهِ I: ﴿مَا يَكُونُ مِنْ نَجْوَى ثَلاَثَةٍ إِلاَّ هُوَ رَابِعُهُمْ.﴾ [سورة المجادلة؛ ٧] فَقاَلَ: اِقْرَأْ ماَ قَبْلَهُ ﴿أَلَمْ تَرَى أَنَّ اللَّهَ يَعْلَمُ.﴾ [سورة المجادلة؛ ٧].
ذكره الذهبى في العلو (٢٢٥).

3) Hasen İbn Muhammed İbnu’l-Haris (rahmetullahi ‘aleyh), şöyle dedi:
“Benim de duyar olduğum bir halde ‘Alî İbnu’l-Medinî (rahmetullahi ‘aleyh)’e, Ehli Sünneti ve’l-Cemaatin itikadından soruldu. O’da şöyle dedi:

‘Ehli Sünnet’in İtikadı; Allah U’yi ahirette göreceklerine, Allah U’nin Mûsâ u ile konuştuğuna ve Zâtı İlâhî’nin yedi kat semanın üstüne arşının üzerine istiva ettiğine inanırlar.

Binaen aleyh şu: ‘Herhangi bir üç sırdaşın, bir fısıltısı oluyor mu? Mutlaka, Allah, dördüncüleridir’ [Mücâdele Suresi, 7] ayeti kerîmesiden sordular. ‘Alî İbnu’l-Medinî (rahmetullahi ‘aleyh) de cevaben: ‘Ayetin başını okusana (ne diyor bak!) ‘Bilmiyor musun? Allah hem göklerdekini hem yerdekini hep bilir.’ [Mücâdele Suresi, 7]”
Bu eseri Zehebî, ‘Uluv’da (225)de zikretmiştir.

٤) عن معدان قال: سَأَلْتُ سُفْياَنَ الثَّوْرِى عَنْ قَوْلِهِ U: ﴿وَهُوَ مَعَكُمْ أَيْنَ مَا كُنْتُمْ.﴾ [سورة الحديد؛ ٤]، قاَلَ: عِلْمِهِ.
أخرجه عبدالله بن أحمد في السنة (٧٢)؛ و الآجرى في الشريعة (٢٨۹)؛ اللالكائي (١/۹٢).

4) Ma‘dân (rahmetullahi ‘aleyh)’ten, şöyle dedi:

“Sufyân es-Sevrî (rahmetullahi ‘aleyh)’e, Allah U’nin şu kavli: ‘Nerede olursanız o sizinle beraberdir’ [Hadid Suresi, 4] hakkında sordum. Cevap olarak:
‘İlmi ile beraberdir’’ dedi.”

Bu eseri Abdullah İbn Ahmed, Sunne’de (72); Ãcurrî, Şerî‘a’da (289) ve Lâlekâ’î, (1/92)’de tahrîc etmişlerdir.

Sallallahu Teâla alâ Muhammedin ve alâ A'lihi ve Sahbihi ecmaîn.


VE'L- HAMDÜ Lİ'LLAHİ RABBİ'L ALEMİN

 
Üst Ana Sayfa Alt