Allah (c.c)’ın, insanları güzel sözler söyleyerek kandırabilme yeteneğine sahib bir takım insani ve cinni şeytanlar var olmasını dilemesi; kullarını imtihan etmek içindir.
Geçmiş dönemlerde heva ve heveslerine uyan ve hakka yani; Allah tarafından bildirilen sınırlara, emir ve yasaklara tabi olmayan, buna karşı çıkan, nebilere ve onlara bağlı olanlara düşman kesilen kimseler Allah, İslam, şeriat düşmanları ve müslüman katilleri olduğu gibi günümüzde ve gelecekte hatta kıyamete kadar her çağ ve zamanda hakka tabi olmuş, tüm varlığı ile kendini Allah yoluna adamış, kurtuluşu ancak gerçek İslam’da bulmuş muvahhid ve mü’minlere düşmanlık edecek, onları yok etmek için şeytanlık yapacak ve şeytanlar safında yer alacak saptırıcı tagutlar muhakkak bulunacaktır.
Evet! Her zaman ve mekanda devamlı iki taifenin varlığı söz konusu olmuştur ve olacaktır. Bunlar: Allah’tan yana olanlar; hak taifesi ve İblisten yana olanlar; batıl taifesidir. Bu iki taifeden birinin bilinebilmesi için diğeri de gereklidir. Zira herşey zıddıyla bilinir. İşte bu, Allah (c.c)’ ın kulları hakkındaki sünnetidir.
Bu iki taife kıyamete kadar sürekli birbiri ile savaş halinde olacak ve herbiri diğerine galib gelmek için her türlü yola ve metoda başvuracaktır. Böylece batıl ehli batıl olan davasını muhafaza etmek ve hakim kılmak için hak ehline, hak ehli de hak olan davasını mufaza etmek ve hakim kılmak için batıl ehline düşmanlık gösterecektir. Zira bu iki taifeden her biri, kendi hayatlarının muhafazasının ancak önlerindeki engelleri ortadan kaldırmakla mümkün olacağını çok iyi bilmektedir. Bu amaçla hareket eden batıl ehli şeytanlar, kendi hayatiyetlerini muhafaza etmek için hakkı ve hakka bağlanan müslümanları yoketmek için ellerindeki her türlü gücü seferber eder. Hatta bir takım meselelerde birbirlerine muhalif olsalar bile işte bu noktada bir tek vücud gibi hareket ederler.
Burada şunu da belirtmek gerekir: Hakkı kabul etmeyen kimselerin hepsinin hakka düşman olacak veya hakka düşman olup onu yoketmek için çalışacak değildir. Batıl ehlinden hakka ve hakka bağlananlara düşmanlık eden, hakkı ve ona bağlananları yoketmek için bütün gücünü seferber eden kimseler ancak kibirli olan, şöhreti, mevki makamı arzulayan, haksız yere insanların malını yemek isteyen, sahib oldukları mevki ve makamı kaybetmek istemeyen kimselerdir.
İşte bu gibi kimseler her asırda olmuştur ve kıyamete kadar da olacaktır Bu gibi kimselerin kan ve malları müslümanlar için helaldir. Bu sebeble Müslümanlar, bu gibi kimseleri yoketmek için ellerinden gelen bütün imkan ve güçlerini kullanmak zorundadırlar. İşte bu, namaz gibi, oruç gibi, zekat gibi Allah’ın bütün müslümanlar üzerine tek tek kıldığı bir farztır. Çünkü bu gibi kimseleri yoketmek için çalışmak her müslüman için farzı ayn olan bir cihaddır. O halde bu kimselerin yokedilmesi için çalışılmadıkça asla cihad edilmiş olmaz ve bu sebeble de hak-batıl mücadelesi belli olmaz .
Müslümanlar şunu çok iyi bilmelidirler: Hayat, bir cihaddır. Bu, Allah (c.c)’ın emirlerini yerine getirmek için gerek nefse gerekse insani ve cinni şeytanlara karşı yapılan bir cihaddır. Her müslüman, Allah’ın dinini hakim kılmak ve şeytanların hükümranlığına son vermek için bu konuda gereği gibi, etini dişine takarak, kanının son damlasına kadar ihlasla ve mükafatı yalnız Allah’tan bekleyerek cihad etmeli ve cihad ederken de karşılaştığı her türlü olumsuzluklara sabretmeli, asla bezginlik, yılgınlık göstererek yoldan dönme gibi cehennem çukuruna götürücü bir amele tevessül etmemelidir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Sizden önceki (ümmet)lerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz? Onlara öyle musibet ve sıkıntılar verildi ki, rasul ve onunla beraber olan mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zamandır?” demeye başladılar. İyi bilin ki; Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır.” (Bakara: 214)
“Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri belli etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz?” (Ali İmran: 142)
“Yoksa siz; Allah sizden cihad edenleri, Allah, rasulü ve mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadıkça terkedileceğinizi mi sanıyorsunuz? Şüphesiz ki Allah işlediklerinizden haberdardır.” (Tevbe: 16)
Geçmiş dönemlerde heva ve heveslerine uyan ve hakka yani; Allah tarafından bildirilen sınırlara, emir ve yasaklara tabi olmayan, buna karşı çıkan, nebilere ve onlara bağlı olanlara düşman kesilen kimseler Allah, İslam, şeriat düşmanları ve müslüman katilleri olduğu gibi günümüzde ve gelecekte hatta kıyamete kadar her çağ ve zamanda hakka tabi olmuş, tüm varlığı ile kendini Allah yoluna adamış, kurtuluşu ancak gerçek İslam’da bulmuş muvahhid ve mü’minlere düşmanlık edecek, onları yok etmek için şeytanlık yapacak ve şeytanlar safında yer alacak saptırıcı tagutlar muhakkak bulunacaktır.
Evet! Her zaman ve mekanda devamlı iki taifenin varlığı söz konusu olmuştur ve olacaktır. Bunlar: Allah’tan yana olanlar; hak taifesi ve İblisten yana olanlar; batıl taifesidir. Bu iki taifeden birinin bilinebilmesi için diğeri de gereklidir. Zira herşey zıddıyla bilinir. İşte bu, Allah (c.c)’ ın kulları hakkındaki sünnetidir.
Bu iki taife kıyamete kadar sürekli birbiri ile savaş halinde olacak ve herbiri diğerine galib gelmek için her türlü yola ve metoda başvuracaktır. Böylece batıl ehli batıl olan davasını muhafaza etmek ve hakim kılmak için hak ehline, hak ehli de hak olan davasını mufaza etmek ve hakim kılmak için batıl ehline düşmanlık gösterecektir. Zira bu iki taifeden her biri, kendi hayatlarının muhafazasının ancak önlerindeki engelleri ortadan kaldırmakla mümkün olacağını çok iyi bilmektedir. Bu amaçla hareket eden batıl ehli şeytanlar, kendi hayatiyetlerini muhafaza etmek için hakkı ve hakka bağlanan müslümanları yoketmek için ellerindeki her türlü gücü seferber eder. Hatta bir takım meselelerde birbirlerine muhalif olsalar bile işte bu noktada bir tek vücud gibi hareket ederler.
Burada şunu da belirtmek gerekir: Hakkı kabul etmeyen kimselerin hepsinin hakka düşman olacak veya hakka düşman olup onu yoketmek için çalışacak değildir. Batıl ehlinden hakka ve hakka bağlananlara düşmanlık eden, hakkı ve ona bağlananları yoketmek için bütün gücünü seferber eden kimseler ancak kibirli olan, şöhreti, mevki makamı arzulayan, haksız yere insanların malını yemek isteyen, sahib oldukları mevki ve makamı kaybetmek istemeyen kimselerdir.
İşte bu gibi kimseler her asırda olmuştur ve kıyamete kadar da olacaktır Bu gibi kimselerin kan ve malları müslümanlar için helaldir. Bu sebeble Müslümanlar, bu gibi kimseleri yoketmek için ellerinden gelen bütün imkan ve güçlerini kullanmak zorundadırlar. İşte bu, namaz gibi, oruç gibi, zekat gibi Allah’ın bütün müslümanlar üzerine tek tek kıldığı bir farztır. Çünkü bu gibi kimseleri yoketmek için çalışmak her müslüman için farzı ayn olan bir cihaddır. O halde bu kimselerin yokedilmesi için çalışılmadıkça asla cihad edilmiş olmaz ve bu sebeble de hak-batıl mücadelesi belli olmaz .
Müslümanlar şunu çok iyi bilmelidirler: Hayat, bir cihaddır. Bu, Allah (c.c)’ın emirlerini yerine getirmek için gerek nefse gerekse insani ve cinni şeytanlara karşı yapılan bir cihaddır. Her müslüman, Allah’ın dinini hakim kılmak ve şeytanların hükümranlığına son vermek için bu konuda gereği gibi, etini dişine takarak, kanının son damlasına kadar ihlasla ve mükafatı yalnız Allah’tan bekleyerek cihad etmeli ve cihad ederken de karşılaştığı her türlü olumsuzluklara sabretmeli, asla bezginlik, yılgınlık göstererek yoldan dönme gibi cehennem çukuruna götürücü bir amele tevessül etmemelidir.
Allah (c.c) şöyle buyuruyor:
“Sizden önceki (ümmet)lerin başına gelenler sizin başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi zannediyorsunuz? Onlara öyle musibet ve sıkıntılar verildi ki, rasul ve onunla beraber olan mü’minler: “Allah’ın yardımı ne zamandır?” demeye başladılar. İyi bilin ki; Allah’ın yardımı şüphesiz yakındır.” (Bakara: 214)
“Yoksa siz; Allah, içinizden cihad edenleri belli etmeden ve sabredenleri ortaya çıkarmadan cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz?” (Ali İmran: 142)
“Yoksa siz; Allah sizden cihad edenleri, Allah, rasulü ve mü’minlerden başkasını sırdaş edinmeyenleri ortaya çıkarmadıkça terkedileceğinizi mi sanıyorsunuz? Şüphesiz ki Allah işlediklerinizden haberdardır.” (Tevbe: 16)