I
Çevrimdışı
بســـم الله الرحمن الرحيم
Allah için sevmekle Allah'la beraber sevme arasındaki fark
Allah ve Resulü;
- yaratılanları Allah için sevmekle yine
- yaratıkları Allah'la beraber sevmenin arasını ayırmışlardır.
- Zira bunlardan birincisi nde; Allah, O'nunla birlikte başka hiçbir varlığın sevilmediği, söz konusu insanın sevgi gücünün son noktasına dek sevdiği ve kulluk ettiği yegâne sevgilisi ve mabudu olur.
Ancak bu söz konusu kimse, yüce Allah'ın velilerin i ve sâlih kullarını sevdiğini, bu yüzden o da onları Allah için sevdiğini kavradığı; aynı şekilde yüce Allah'ın, buyurulanın, emredilen in yapılmasını, zararlı (haram) olanın terkedilm esini sevdiğini, onun da aynı şeyi sevmesi gerektiğini bildiği zaman mümkündür.
Ancak bu durumda o kimse Allah sevgisine uyarak, O'nun sevginin türevi ve o sevginin kapsamına dahil olduğu için sevgisi Allah için olur.
- Buna karşılık kim;
Allah'la beraber başka bir varlığı sever ondan umarak ve korkarak onu Allah'a eş koşarsa; ona itaat etmenin, Allah'a itaat etmek anlamına geldiğini bilmediği bir kimseye itaat eder bundan başka şefaat etmesine Allah'ın izin verdiğini bilmeksiz in, bir kimseyi kendisine şefaatçi edinirse bu durum diğerinin tersinedi r.
Şu âyetlerde, bu hususa dikkat çekilmektedir:
"Allah'ı bırakıp kendileri ne ne zarar, ne de yarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar ve: "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir!" diyorlar." (Yunus, 10/18)
"Onlar hahamlarını, rahibleri ni ve Meryemoğlu İsa'yı Allah'tan başka Rab'ler edindiler . Halbuki kendileri ne sadece tek ilâh olan Allah'a ibâdet etmeleri emredilmişti. O'ndan başka ibadete layık ilâh yoktur, O, onların eş koştukları şeylerden münezzehtir." (Tevbe, 9/31)
Bu âyet indirildiğinde Adiy b. Hatim Rasûlullah'a (sallallah u aleyhi ve sellem):
"Biz onlara (tapmıyorduk) kulluk etmiyordu k ki" demişti.
Rasûlullah (sallallah u aleyhi ve sellem) ise şu açıklamayı yaparak âyetin indiriliş gerekçesini belirtmişti:
"Onlar, diğerlerine haramları helâl kılıyor, helâlleri de haram kılıyorlar, onlar da onlara itaat ediyorlar dı. İşte bu uygulama, onların, bu helâl ve haramları koyanlara ibâdet etmeleri demektir." (Tirmizî, c. V, s. 278, H. No 3095; Tirmizî hadisi "garib" olarak tanımlamış; ayrıca Beyhâkî, Sünen, c. 10, s. 116; Ed-Dürr'ul-Mensûr, c. IV, s. 174)
Konuyla alâkalı diğer âyetler ise şunlar:
"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendileri ne teşrî' ettiler (bir yasa ve şeriat kıldılar) ? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi . Gerçekten zalimler için acıklı bir azap vardır." (Şûra, 42/21)
"O gün zâlim ellerini ısırıp: "Ne olurdu! Keşke ben peygamber le beraber bir yol tutaydım!" der.
"Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!"
"O beni, bana gelen Kur'ân'dan saptırdı. Zaten şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakır." (Furkân, 25/27-28)
Allah için sevmekle Allah'la beraber sevme arasındaki fark
Allah ve Resulü;
- yaratılanları Allah için sevmekle yine
- yaratıkları Allah'la beraber sevmenin arasını ayırmışlardır.
- Zira bunlardan birincisi nde; Allah, O'nunla birlikte başka hiçbir varlığın sevilmediği, söz konusu insanın sevgi gücünün son noktasına dek sevdiği ve kulluk ettiği yegâne sevgilisi ve mabudu olur.
Ancak bu söz konusu kimse, yüce Allah'ın velilerin i ve sâlih kullarını sevdiğini, bu yüzden o da onları Allah için sevdiğini kavradığı; aynı şekilde yüce Allah'ın, buyurulanın, emredilen in yapılmasını, zararlı (haram) olanın terkedilm esini sevdiğini, onun da aynı şeyi sevmesi gerektiğini bildiği zaman mümkündür.
Ancak bu durumda o kimse Allah sevgisine uyarak, O'nun sevginin türevi ve o sevginin kapsamına dahil olduğu için sevgisi Allah için olur.
- Buna karşılık kim;
Allah'la beraber başka bir varlığı sever ondan umarak ve korkarak onu Allah'a eş koşarsa; ona itaat etmenin, Allah'a itaat etmek anlamına geldiğini bilmediği bir kimseye itaat eder bundan başka şefaat etmesine Allah'ın izin verdiğini bilmeksiz in, bir kimseyi kendisine şefaatçi edinirse bu durum diğerinin tersinedi r.
Şu âyetlerde, bu hususa dikkat çekilmektedir:
"Allah'ı bırakıp kendileri ne ne zarar, ne de yarar veremeyen şeylere kulluk ediyorlar ve: "Bunlar Allah katında bizim şefaatçilerimizdir!" diyorlar." (Yunus, 10/18)
"Onlar hahamlarını, rahibleri ni ve Meryemoğlu İsa'yı Allah'tan başka Rab'ler edindiler . Halbuki kendileri ne sadece tek ilâh olan Allah'a ibâdet etmeleri emredilmişti. O'ndan başka ibadete layık ilâh yoktur, O, onların eş koştukları şeylerden münezzehtir." (Tevbe, 9/31)
Bu âyet indirildiğinde Adiy b. Hatim Rasûlullah'a (sallallah u aleyhi ve sellem):
"Biz onlara (tapmıyorduk) kulluk etmiyordu k ki" demişti.
Rasûlullah (sallallah u aleyhi ve sellem) ise şu açıklamayı yaparak âyetin indiriliş gerekçesini belirtmişti:
"Onlar, diğerlerine haramları helâl kılıyor, helâlleri de haram kılıyorlar, onlar da onlara itaat ediyorlar dı. İşte bu uygulama, onların, bu helâl ve haramları koyanlara ibâdet etmeleri demektir." (Tirmizî, c. V, s. 278, H. No 3095; Tirmizî hadisi "garib" olarak tanımlamış; ayrıca Beyhâkî, Sünen, c. 10, s. 116; Ed-Dürr'ul-Mensûr, c. IV, s. 174)
Konuyla alâkalı diğer âyetler ise şunlar:
"Yoksa onların birtakım ortakları mı var ki, Allah'ın izin vermediği şeyleri, dinden kendileri ne teşrî' ettiler (bir yasa ve şeriat kıldılar) ? Eğer o fasıl kelimesi olmasaydı, elbette aralarında hüküm (karar) verilirdi . Gerçekten zalimler için acıklı bir azap vardır." (Şûra, 42/21)
"O gün zâlim ellerini ısırıp: "Ne olurdu! Keşke ben peygamber le beraber bir yol tutaydım!" der.
"Vah bana, ne olurdu, ben falanı dost tutmasaydım!"
"O beni, bana gelen Kur'ân'dan saptırdı. Zaten şeytan insanı yapayalnız ve yardımcısız bırakır." (Furkân, 25/27-28)