Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah katında en faziletli kelam

I Çevrimdışı

islami bilgiler

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
بســـم الله الرحمن الرحيم


Allah katında en faziletli kelam


Hz,Yunus (a.s.)'un bu duasında:

- hem "tehlil" "Lâ ilahe illallah"

- hem de "tesbih" "Sübhânellah" kelimeler i vardır.

Sözgelişi:

" لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ lâ ilahe illâ ente sübhâneke = senden başka ibadete layık hiç bir ilah yoktur senin şanın yücedir" sözü ise tesbihtir .

Nitekim bu kelimeler le ilgili olarak Rasûlullah (sallallah u aleyhi ve sellem)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir.

" Kur'ân'dan sonra en faziletli kelâm dört tanedir; bunların hepsi gene Kur'ân'da yer almıştır. Bunlar:

"Sübhânellah",

"Elhamdülillah",

"Lâ ilahe illallah" ve

"Allahü Ekber", kelimeler idir."

(Müslim, Sahih, Âdâb babı, c. 2, s. 1685, Semure b. Cündeb'den; ayrıca, Beyhûkî, Şu'ab-ül-İman, H. No 585)

Buradaki kelimeler den:

Tahmîd ("elhamdülillah") Tesbîhe ("Sübhânellah'a") yakın ve ona bağlıdır;

Tekbir ("Allahü Ekber") ise Tehlile ("Lâ ilahe illallah'a") yakın ve ona bağlıdır.

Rasûlullah'a (sallallah u aleyhi ve sellem) soruldu:

"en faziletli kelâm hangisidi r?" O şöyle buyurdu:

"Cenâb-ı Hakk'ın melekler için seçtiği en faziletli kelâm:

Sübhânellah-i ve bî hamdihî" (Allah'ın şanı yücedir ve hamd O'na aittir) kelâmıdır." (Müslim, e. 3, s. 2093, H. No 3731; Şu'ab'ul-İman, H. No 586)

Aynı konuda Buhârî ve Müslim Rasûlullah'tan (sallallah u aleyhi ve sellem) şu hadisi rivayet etmişler:

"İki kelime vardır ki bunlar dile kolay, mizanda ağır ve Rahman'a sevimlidi rler. Birisi:

"Allah'ın şanı yücedir ve hamd O'nadır" kelimesi, diğeri de:

"Âzim olan Allah'ın şanı yücedir" kelimesid ir."

(Buhâri, Dualar babı, c.7, s. 168, Yeminler ve Akidler babı, c. 7, s. 229; Tevhîd, c. 8, s. 219; Müslim, Zikir babı, c. 3, s. 2072, H. No 2694; Beyhâkî, "Şu'ab'ul-İmân H. No: 585)

Yüce Allah da bu hadisi teyid eder mahiyette şöyle buyurmakt adır.

"Rabb'ini hamd ederek tesbih et:" (Nasr, 110/3)

Melekler de şöyle demişti:

"Biz seni hamd ile tesbih ediyoruz." (Bakara: 2/30)

Bu iki kelimeden birisi "Tahmid", diğeri ise "Ta'zîm" kelimesin e yakın kılınmıştır.

Hani biz önceki sayfalard a demiştik ki:

"Tesbîh" kavramında Allah'ın güzelliklerini ve mükemmelliyetini içeren, kötülüğü ve eksikliği O'ndan uzaklaştıran anlam vardır.

"Elhamdülillah" kavramı ise sadece ilâhî güzellikleri övgü için kullanılır.

Bu nedenle celâl ve ikram sıfatları birbirler ine yaklaştırıldıkları gibi "Hamd" ile "Tazim" kavramları da birbirine yaklaştırılmıştır. Çünkü:

"Her yüce olan varlık övgüye lâyık değil, her sevilen varlık da övgüye ve tazim edilmeye lâyık değildir."

Yukarıda:

"İbâdet" kavramının:

- "Hamd" anlamını içeren "en yetkin sevgiyi" ve

- "Tazim" mânâsını içeren "en mükemmel acziyeti" (zül) kapsadığı hususunun sözü edilmişti.

Zira ibâdette;

- "O'nu sevmek ve O'nun güzelliklerini övmek (hamd) " anlamı saklı olduğu gibi

- "O'nun kibriyası ve azametini n karşısında zelil ve hakirliğini idrak etme, O'nun celâl ve ikram sahibi olduğunu itiraf etme (tazim)" anlamı da mündemiçtir.

Nitekim o celâl ve ikram sıfatlarına lâyık, şanı yüce olan yegâne varlıktır.

Bazı âlimler "Celâl" sıfatının Selbî (olumsuz) sıfatlardan, "İkram" sıfatlarından olduğunu sanmışlar. Sözgelişi Râzî ve benzeri ilim adamları bu kanıda olanlarda ndır.

Doğrusu her iki sıfat da Sübûtî (olumlu) sıfatlardandır. Çünkü mükemmeliyeti kanıtlama, eksikliği olumsuzla mayı gerektiri r. Ancak sübûtun çeşidi zikredili r ki bu da O'nun sevilmeye ve saygı (tazim) duyulmaya lâyık yegâne varlık olmasıdır. Çünkü o şöyle buyurmakt adır:

"Kuşkusuz Allah zengin ve övülendir." (Lokman, 31/26)

Hz. Süleyman (a.s.)'ın şu sözü de bu kabildend ir:

"Kuşkusuz Rabbim zengin ve çok cömerttir." (Neml, 27/40)

Şu âyet de bu nitelikte dir: •

"Mülk O'nundur, hamd O'nadır." (Tegâbun, 64/1)

- Haddi zâtında zenginlik ve mülk sahibi çok kimseler vardır ki; bunlar övülen değil aksine kınanan kimselerd ir. Çünkü;

"Hamd": sevilen kimsenin güzelliklerinin övülmesinden söz etmeyi içerir, bu aynı zamanda O'na duyulan sevgiden dolayı, sevilen kimsenin güzellikleri hakkında bilgi vermeyi de kapsar.

- Öte yandan övülme ve sevilmede n pay alan birçok kimse de vardır ki; bunlarda da azameti, zenginliği ve mülkü olumsuz kılan acziyet, zayıflık ve hakirlik gibi eksiklikl er vardır.

- İlk olarak sayılan nitelikle re sahip kimseden korkulur, çekinilir, ancak sevilmez.

- Son olarak özellikleri anlatılan kimse ise sevilir ve övülür, lâkin kendisind en çekinilmez ve korkulmaz .

Oysa "kemâl" (tam yetkinlik) iki vasfın bir araya gelmesi ile gerçekleşir. Şu hadiste buyurulduğu gibi:

" Mü'min tatlılık (sevimlili k) ve görkemlilikle rızıklandırılan kimsedir." (hadisi tahriç eden tespit edilememiştir.)

Rasûlullah'ın nitelikle rini anlatan bir hadiste ise şöyle denilmekt e:

"Rasûlullah'ı ilk gören kimse görkemi karşısında korkuya kapılırdı; ancak onunla biraz beraber olup tanıyınca severdi."

(Hz. Ali'nin Peygamber in özellikleri hakkında anlattığı bu hadisi şu kaynaklar kaydetmişler: Beyhâkî, "Delail-ün-Nübuvve" c. 1, s. 270, Tirmizî, c. 5, s. 599, H. No 3638; Hadis "hasen" garib bir hadistir. İsnad zinciri ile kaynağa bitişik değildir)

Ezânın kelimeler inde olduğu gibi "tesbih" "tahmîde", "tehlil" de "tekbire" yaklaştırılmıştır. Çünkü bunlardan her birisi tek başına kaldığında diğerinin anlamını da içerir. Zira "tesbih" ve "tahmîd" birlikte "tazîm" kavramını içerirler, bu aynı zamanda kendisine hamdedile nin ispatını da kapsar. Bu durum ise "ulûhiyeti" gerekli kılar. Çünkü:

Ulûhiyyet; sevimli olmayı, O'ndan başka hiçbir varlığın en mükemmel sevgiye lâyık olmamasını ihtiva eder.

"Hamd", sevilmeye lâyık övülen sıfatlardan söz etmektir.

Bu nedenle "Ulûhiyyet" "hamdın" da en mükemmel olanına şamildir.

Bundan dolayı "Elhamdülillah" söze başlamanın anahtarı kılınmıştır.

Nitekim bir hadiste şöyle buyurulmuştur:

" Elhamdülillah ile başlanılmayan her iş güçlüktür."

(Ebû Dâvud, Sünen, c. 5, s. 172, H. No 4840; Beyhâkî, Şu'ab'ul-İman, s.33)

"Sübhânallah" kavramı, daha önce de değindiğimiz gibi Allah'ın azametini ispatlama anlamı da taşır. Bundan dolayı Cenâb-ı Hak:

"Azîm olan Rabb'inin adını tesbih et." (Vakıa, 56/74-96) buyurmuştur.

Bununla alâkalı olarak Rasûlullah da şöyle buyurmuştur:

"Bu âyeti rükunuzda okuyun."

(Ebû Dâvud, Sünen, c. 1, s. 542, H. No 869; İbn Mâce, c. 1, s. 287 H. No 887; Ahmed, El-Müsned c. IV, s. 155; Hâkim, c. II, s. 477; Beyhâkî, Sünen, c. II, s. 86)

Secde ile ilgili olarak da şöyle buyurmuştur:

"Ama rüku'a gelince orada Rabbinizi yüceltin; secdede ise orada duâ edin. Çünkü secdede ettiğiniz dua kabul edilir."

(Müslim, Namaz babı, s. 348; H. No 479; İbn Abbas'tan. Ebû Davud, c. I, s. 545, H. No 876, Nesâî, c. II, s. 189-190; 217-218; Ahmed, el-Müsned, c. I, s. 219, Dârimî, s. 304; El-Humeydî, Müsned, c. I, s. 228, H. No 489; Abdurrezz ak, Musannef, c. II, s. 145, H. No 2839, İbn Huzeyme, Sahih, c. I, s. 276, H. No 548 Ebû Yala, Müsned, c. IV s. 275; H. No 2387)

Rasûlullah rükudaki tazim meselesin i secdedeki nden daha özel kılmıştır, zira "Tesbîh" (sübhâne demek) aynı zamanda "tazimi" de kapsar.

Hadiste anlatılan:

"Sübhânallah ve bi hamdihî" (Allah'ın şanı yücedir ve hamd yalnız O'na aittir) sözü Allah'ı eksiklikl erden uzak kılmayı (tenzih) O'na "tazim" etmeyi, O'nun "ulûhiyetini" ve O'na "hamd" etmeyi ispatlaya n bir ifadedir.

"Lâ ilahe illallahü vellahü ekber" (Allah'tan başka ibadete layık ilâh yoktur, Allah en büyüktür) sözüne gelince:

Buradaki: "Lâ ilahe illallah -Allah'tan başka ibadete layık ilâh yoktur-" kelimesi Allah'ın övülmesi gereken sıfatlarını kanıtlar. Buradaki kavramların tamamı, Allah'ın "ulûhiyet" sıfatını kanıtlar mahiyette dir.

"Allahü Ekber" bölümü ise Allah'ın "azametini" ispat eder. Çünkü "kibriya" "azameti" içerir; ne var ki "kibriya" kavramı "azamet" kavramından daha mükemmel bir anlam ağırlığı taşır.

Bundan dolayı namazda ve ezanda söylenmesi meşru kılman sözlerin hepsi "Allahü ekber" ifadesi ile gelmiştir. Çünkü bu ifade "Allahü â'zam" ifadesind en daha tam mânâ ihtiva eder.

Nitekim Rasûlullah (sallallah u aleyhi ve sellem)'tan tesbit edilen bir hadiste konuya ilişkin olarak şöyle buyurulmuştur:

"Allah Teâlâ şöyle buyuruyor:

"Kibriya benim ridâm (belden yukarı giyilen elbise, bir anlamda gömlek), azamet ise benim ızârım (belden aşağı giyilen elbise) dir. Bunlardan biri konusunda bana ters düşen kimseye azab ederim."

(Müslim, Sahih, el-Bir babı, c. III, s. 2023, H. No 2620; Ebû Dâvud, Libas babı, c. IV, s. 350, H. No 4090; İbn Mâce, Ez-Zühd, c. II, s. 1397 H. No 4174; Ahmed, El-Müsned, c. II, s. 376, 414,427-442)

Hadiste "azamet" izara, "kibriya" ise ridaya benzetilm iştir. Ridanın izardan daha önemli olduğu bilinir.

"Tekbir", "tazimden" daha yetkin bir kavram olduğu için bu hakikat bizzat Allah'ın sözleri ile açıklanmıştır. Çünkü "tekbir" aynı zamanda tazim kavramını da içerir.

"Sübhânallah" sözünün ise "tazimi" içeren Allah'ı bütün kötülüklerden uzaklaştırma anlamı içerdiği açıklanmıştır.

Bu durumda iki kelimeden her biri, tek başına kaldığı zaman, diğerinin anlamını da içerir. Bir arada bulunmala rı halinde her kelimeye kendi özgün anlamı verilir.

Bu durum, Allah'a değin tüm isimlerde vâkîdir. Çünkü bu isimlerde n birisi diğerinin anlamını gerekli kılar. Zira isim zâta işaret eder. Zât ise diğer ismin mânâsını gerekli kılar. Ancak bu lüzumlu olması halinde olur.

Her ismin kendine özgü anlamına, zâta birlikte delâlet etmesi uzlaşma (Mutabakat), bunlardan birisine işareti ise kapsama (Tazammun) yoluyladır.

Duâ edenin:

" لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنتَ سُبْحَانَكَ Lâ ilahe illâ ente sübhâneke" kelimesi, sözü edilen ve Kur'ân'dan sonra en faziletli kelâm olarak tanımlanan dört kelimeyid e ("Sübhânellah", "Elhamdülillah", "Allahü Ekber" ve "Lâ ilahe illallah" ) kapsar.

Bu kelimeler aynı zamanda Allah'ın en güzel isimlerin in ve en yüce sıfatlarının mânâsını içerir. Bu kelimeler de övgünün de en mükemmeli vardır.

" إِنِّي كُنتُ مِنَ الظَّالِمِينَ İnni küntü minezzâlimin -ben zalimlerd en oldum-" sözüne gelince:

Bu ifade de duâ eden kimsenin (Hz. Yunusun)' yaşadığı durumun hakikatin i itiraftır. Kullardan hiçbirisi nefsini bu nitelikte n tamamen soyutlaya maz, kurtarama z.

Özellikle Rabb'ine münacaat (yakarma) makamında konuyla alakalı bir hadiste şöyle buyuruluy or:

"Bir kulun, ben Metta oğlu Yunus'tan (Hz. Yunus) daha hayırlıyım demesi yakışık almaz."

(Buhari, Peygamber ler babı, c. IV, s. 132-133; Müslim, Fezâil, c. II, s. 1846, -İbn Abbas ve Ebû Hüreyre'den; Ebû Dâvud, c. 5, s. 51, s. 4669- İbn Abbas'tan; Buhari, c. 4, s. 132; Nesâî, el-Kübra, c. 7, s. 45; İbn Mes'ûd'dan)

Başka bir yerde de şöyle buyurmuştur:

"Ben Yunus İbn Metta'dan daha hayırlıyım diyen kimse yalan söylemiştir."

(Ahmed, c. 2, 451; Hâkim, el-Müstedrek, c. II, s. 485 Ebû Hüreyre'den)

Kim, kendi nefsine zulmettiğini itiraf etmediğinden dolayı kendisini n Hz. Yunus'tan hayırlı olduğunu sanırsa o kimse yalancıdır. Bu yüzden yaratıkların efendisi bile bu noktada kendileri ni Hz. Yunus (a.s.)'tan üstün tutmamışlar, aksine şöyle demişlerdir:

"Bütün peygamber lerin babası Âdem (a.s.) sonuncusu ise Hz. Muhammed (sallallah u aleyhi ve sellem)'dir."


 
Üst Ana Sayfa Alt