Çözüldü Allah, Mukemmel, Kusursuz Yaratıyorsa, Engelli (özürlü - sakat) Doğan İnsanların Günahı, Suçu ne?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Soru:
Madem Allah Adil ve Mukemmel yaratıyorsa Engelli (özürlü - sakat) doğan insanların günahı, suçu ne? Neden sakatları yaratır? Bu zulum değil mi?

Kişinin engelli olarak doğması ya da sonradan engelli /sakat kalması ilahi takdirin gereğidir. Bunda nice hikmetler vardır ki bunu net olarak ancak ahiratta göreceğiz. Fakat kişi başına gelen musibetlere güzelce sabredip, isyan etmemesi durumunda imtihanı kazanır, günahlarına kefarat olur ve ahirattaki dereceleri yükselebilir. Bu sebeble ilk baştan kötü gibi gözüken bir hadise, sonu itibarıyla hayırlı/güzeldir. Bu durumu baştan fark edemeyişimiz, Allah (c.c.)'nin Adalet sıfatına halel getirmez.
Bununla birlikte, "Her şey ancak kendi zıddıyla bilinir." kaidesi gereğince, normal insanların mükemmel ve güzel biçimlerinin tam anlaşılması için, noksan olanların da bulunması gerekir ki, onları kıyaslamak mümkün olsun. Keza, insanlar aynı kural gereğince, mükemmelliğin ve güzelliğin gösterdiği nimetin derecesini de öğrenmiş olurlar. Herkes düşünebilir ki, “Ben de öyle engelli bir insan olabilirdim. Demek ki Rabb'im bana lütuf ve ihsanda bulunmuş ve beni mükemmel bir biçimde yaratmıştır, hamdolsun!”
Eğer insan, kendisine verilenler mukabilinde Allah'a bir şey vermiş olsaydı, “Bir göz değil iki göz ver, bir el değil iki el ver!” gibi iddialarda bulunmaya; Niye 2 tane değil de 1 ayak verdin? diye itiraz etmeye belki hakkı olurdu. Haksızlık, ödenmeyen bir haktan gelir. İnsanın, Rabb'ine karşı ne hakkı var ki, onun yerine getirilmemesi sebebiyle bir haksızlığa uğramış olsun?
"O, yarattığı her şeyi güzel yapandır." (Secde suresi 7. âyet )
"Rahmân’ın yaratışında hiçbir uyumsuzluk göremezsin." (Mulk suresi 3. âyet)
"
Şubhesiz Biz insanı Ahsen-i Takvim üzere yaratmışızdır." (Tin 4)
Engelli insan veya sakat, özürlü, kusurlu yaratılma diye Allah'ın kullarını sınıflandırma İslam'ın gündeminde olmayan bir hadisedir. Nitekim Muaz bin Cebel ve Amr b. el-Cemûh (r.anhum) topal (a‘rec), Abdullah bin Ummu Mektum (r.anh) âma (kör), Habban bin Munkız (r.anh) zihinsel engelli sahabelerden olup; Ata b. Ebî Rebâh (rahimehullah) da tabiînin büyük fakihlerinden olup bir gözü kör (başka bir rivâyete göre iki gözü de kör), topal, rengi siyahi ve burnu basık, çok zayıf ve kıvırcık saçlı hatta bazı rivayetlerde kamburu da olmasına rağmen Mekke'nin en büyük fakihlerindendi! Saydığımız bu fiziki engelli sahabe ve tabiîn pek çoğu itibarlı, hatta vâli, Fâkih, kâdılık yapmışlar, dönemindeki müslümanlardan itibar görmüş, ve günümüzdeki seküler ve materyalist anlayışlarının türettiği engelli / özürlü insan sınıflandırma zulmune uğramamışlardır. Son nefesine kadar yatalak ve bakıma muhtaç halde 30 yıl yaşayan İmran bin Huseyn (r.anh), “Nasıl dayanıyorsun bu acılara?” diyen arkadaşına, “Benim için sağlık ve hastalıktan hangisi Allah’ın hoşuna giderse, benim hoşuma giden de odur! Otuz yıldır kendimde büyük bir huzur buldum.diyebiliyordu.
Allah, nimetlerini ihsas ettirmek, nizamını fark ettirmek için bazen kusur ve nizamsızlıkları kullanır. İnsanların görünüşte kusurlu, çirkin ve hasta olmalarının altında çok ince ve derin hikmetler ve her ismin kendi manasını gösterme sebebi yatıyor.

Kusur; dikkatsizlik ve zafiyetten çıkan bir arızadır. Mesela bir usta, kafası başka bir şeye daldığı veya takıldığı için, işini kusurlu yapar. Bu kusur, kasıtlı değil, bilakis, dikkatsizlikten dolayı ortaya çıkmıştır. Allah’ın sıfatları ezelî ve ebedî olduğu için, bu sıfatlarda -hâşâ-bir dikkatsizlik ve zafiyet olmaz ve olamaz. Öyle ise Allah’ın kâinatta zahiren çirkin gibi görünen işlerine kusur demek doğru değildir. Kusur gibi görünen şeyleri Allah maksatlı ve planlı yapıyor deyip, arkasındaki hikmetleri anlamaya çalışmak daha makul olur.

Şunu asla unutmamak lazım; Yüce Allah kime ne ikram etmişse, kereminden ve merhametinden etmiştir. Mülkün hakiki sahibi olan Allah, mülkünde istediği gibi tasarruf eder ve ediyor. Kimine az, kimine çok verir. Kimini insan, kimini hayvan, kimini ağaç, kimini taş yaratır. Kimini bütün organları sağlam olarak dünyaya getirir, kimini de ibret ve imtihan için engelli olarak yaratır. Mutlak irade sahibi Allah’tır; hiç kimse O’na karşı hak dava edemez.


Cenab-ı Allah, bazen insanın ayağını alır; onun karşılığında ahirette pek çok şey verir. Ayağını almakla O kimseye aczini, zaafını, fakrını hissettirir. Kalbini kendisine çevirtip, O insanın duygularına inkişaf verirse, o kulundan çok az bir şey almakla ona pek çok şey vermiş olur. Demek ki zahiren olmasa bile, hakikat da bu O kuluna Allah'ın lütfunun ifadesidir.
İnsanların engelli olarak dünyaya gelmelerinde; kaderin nice derin sırları ve Rabb'imizin nice hikmetleri vardır. Ancak kaza ve kaderin hükmünü kimse bilemez, şifresini kimse çözemez. Her şeyi dileyen de yaratan da Cenab-ı Hak’tır. Âdil-i Mutlak olan Cenab-ı Hak, dünyadaki en küçük bir sıkıntıyı bile günahlara keffaret saydığı gibi, bu şekilde yaratılıştaki noksanlıkların mükâfatını da ahirette kat kat verecektir. Yeter ki kişi isyan etmesin, ömrünü ubudiyet ve rıda-i ilahî dairesinde geçirsin.
"Şubhesiz biz insanı Ahsen-i Takvim üzere yaratmışızdır." (Tin 4)
Allah , Biz İnsanları Kusursuz Yarattık Diyor, Siz Sünnet Oluyorsunuz, Neden Sünnetli Yaratmadı?
 
Üst