36- Her Aydan Üç Gün ve Arafe, Aşüre, Pazartesi, Perşembe Günkeri Oruç Tutmanın Müstehab Oluşu Babı
194- (1160) Bize Şeyban b. Ferruh rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Abdulvâris, Yezîd-i Rişk'dan rivayet etti. (Demiş ki) : Bana Muazetü'l-Adeviyye rivayet etti. Kendisi Peygamber (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) 'in zevcesi Aişe'ye
— «Besûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) her ay üç gün oruç tutar mıydı?» diye sormuş,
— «Evet» cevâbını vermiş. (Muaz'e demiş ki):
— Âişe'ye : Ayın hangi günlerinde oruç tutardı?» diye sordum»
— «Ayın hangi günlerinde oruç tutacağına ehemmiyet vermezdi.» dedi.
Resûlüllah (Sallailahü Aleyhi ve Sellem) her ay muayyen günlerde oruç tutmaması, o günlerde oruç tutmanın farz olduğu zannedilmesin di-yedir.
Kaadî lyâz'ın beyânına göre her ay tutulacak üç gün oruç hakkında muhtelif hadîsler vârid olmuştur.
Hz. Cerîr’den rivayet olunan bir hadîsde üç günden murâd «Ey-yâm-ı bîd»dir. Eyyâm-ı bîd, her ayın onüç, ondört ve onbeşinci günleridir.
Bâzıları 12, 13 ve 14. günler olduğunu söylemişlerdir.
Hz. îbni Ömer (Radcyallahû atıh) rivayet olunan bir hadîsde Eyyâm-ı bîd'den ayın on ikinci günü ile ondan sonra gelen iki perşembe kasdedildiği bildirilmiştir.
.İbrahim Nehaî oruç için ayın sonunu Hasan-ıBas-r î ise başını müstehab görmüşlerdir.
Hz. Âişe’ye göre bir ay cumartesi, pazar ve pazartesi, sonraki ay salı, çarşamba ve perşembe günleri' oruç tutmak müstehabdır.
Ümmü Seleme (Radiyallâhû anh)''dan bir rivayete göre ayın ilk perşembesi ije onu tâkib eden pazartesi günleri oruç tutmalıdır.
Bir takımları pazartesi ile perşembe günleri oruç tutmayı tercih etmişlerdir. Her ayın ilk günü ile onuncu ve yirminci günleri oruç tutmanın müstehab olduğunu söyleyenler de vardır. Bu kavil imam Mâ1ik'e de nisbet edilir.
Mâ1ikîler'den İbni Şaban her ayın ilk günü ile on bir ve yirmi birinci günlerinde oruç tutulacağına kâail olmuştur.
195- (1161) Bana Abdullah b. Muhammed b. Esma' Ed-Dubaî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mehdi yâni timi Meymûn rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Gaylan b. Cerîr, Mutarrifden, o da İmran h^ Husayn fRadiyallahû anhüma) 'dan naklen rivayet eyledi ki, Peygamber (Sallalkthü Aleyhi ve Sellem) Imrâ'na —yahut İmrân da işitmek suretiyle başka zâta—:
— «Ey fülân! Bu ayın sonunda oruç tuttun mu?» diye sormuş. O zât:
. — «Hayır!» cevâbını vermiş. Resûlüllah föalkdlahü A leyhi ve Sellem):
— «Ramazandan çıktıktan sonra iki gün oruç tut,» buyurmuşlar.
Sürra veya serar yahut sirâr: Ekser-i ulemâya göre ayın sonu mânâsına gelir.
Heravî : «Halkın bildiği budur.» demiştir. Fakat bâzıları bunu kabul etmemiş, ay sonunda oruç tutmanın mendûb olduğuna dair hadîs vârid olmadığını söylemişlerdir. Onlara göre sürra'dan murâd : ayın or-tasıdır.
Aynî de bu kavli tercih etmiştir.
Sürrâ'nın cem'i : Sürar, serâr ve sirâr gelir.
Evzaî : «Sürar, ayın evvelidir.» demiş, Cevheri neresi olduğunu bilmediğini söylemiştir.
Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in işaret buyurduğu ay Şaban 'dır.
«Sürra'dan murâd ayın sonudur.» diyen ekser-i ulemâ bu hadîsle istidlal etmişlerdir. Çünkü ayın evveline veya ortasına sürra denilmiş olsa sorulan zât tutmadığı günleri Şaban'in sonunda kaza edebilirdi.
196- (1162) Bİze Yahya b .Yahya et-Temîmî ile Kuteybetübnü Saîd hep birden Hrunmad'dan rivayet ettiler. Yahya dedi ki: Bize Hammâd b. Zeyd, Gaylan'dan, o da Abdullah b. Mabed-i
[52] Zimmâniden, o da Ebû Katâde'den, naklen haber verdi. (Ebû Katâde şöyle demiş):
«Bir adam peygamber (Sallallalıü. Aleyhi ve Sellem)fe gelerek:
— Nasıl oruç tutarsın? diye sordu. Bunun üzerine Resûlüllah (Satlalkthü Aleyhi ve Sellem) gabadlandı. Ömer (Radiyallahûanh) onun kızdığını görünce:
— Biz, Rabb ola'rak Allah'a, din olarak İslâm'a, Peygamber olarak da Muhammed'e razı olduk. Allah'ın gadnbi ile Resulünün gadabindan Allah'a sığınırız, dedi. Ömer (Radryallahû anh) bu sözü Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Setlem) 'in gadabı ya tısın caya kadar tekrarladı, durdu. Nihayet Ömer :
— Yâ Resûlallah! Bütün sene oruç tutan kimsenin hali ne olacak? dedi. Besûlüllah (Satlalîahü Aleyhi ve Sellem) :
— «(Böylesi) ne oruç tutmuştur, ne tutmamıştır —yahut oruç da tutmamıştır, iftar da etmemiştir—» buyurdu.
Ömer (tekrar) :
— İki gün oruç tutup bir gün tutmayanın hâli ne olacak? diye sordu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— Buna kimse takat getirebilir mi? buyurdu. Ömer (yine):
— Bir gün oruç tutup bir gün tutmayanın hâli nice olacak? diye sordu. Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
— Bu, Dâvud Aleyhisselâm'ın orucudur, buyurdu. Ömer:
— Bir gün oruç tutup iki gün tutmayanın hali nasıldır? diye sordu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
— Bunun için bana takat verilmesini dilerim; cevâbını verdi. Bundan sonra Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ;
— Her aydan üç gün, bir de ramazandan ramazana oruç tutmak yok mu? İşte bu bütün senenin orucu demektir. Arafe günün orucunu Allah'ın o günden önceki sene ile o günden sonraki senelerin günahlarına keffâret yapacağını umarım. Aşûra günün orucunu ise Allah'ın o günden önceki senenin günahlarına keffâret kılacağını ümîd ederim, buyurdular.
197- (...) Bize Mnhammed b. El-Müsennâ.ile Muhammed b. Beş-şâr rivayet ettiler. Lâfız ibni'l-Müsennâ'nındır. (Dediler ki) : Bize Muhammed b. Ca'fer rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Şu'be, Gaylan b. Cerîr'-den naklen rivayet etti. O da Abdullah b. Ma'bed-i Zimmâni'yi Ebû Ka-tadete'l-Ensâri (Radiyallahûanh)'dtın naklen rivayet ederken dinlemiş. Hesitiü\\ah (SaUüllaJıü Aleyhi ve Seüem)'e nasıl oruç tuttuğu sorulmuş, Ebû Katâde (Demiş ki) : Bunun üzerine ResûlüUah (SallaUahü Aleyhi ve SeUem) gadaplandı da Ömer (Radiyallahü anh):
— «Biz, Babb olarak Allah'a,' din İslâm'a Resul olarak Muhammed'e, bey'at nâmına da kendi bey'atımıza razı olduk.» dedi.
Müteakiben Resûlüllah (SaUalUûıü Aleyhi ve Seîlem)'e bütün sene oruç tutmanın hükmü soruldu:
— «Böylesi ne oruç tutmuş ne de iftar ermiştir. —Yahut oruç da tutmamıştır, iftar da etmemiştir. —» buyurdu.
Sonra iki gün oruç tutup, bir gün tutmamanın hükmü soruldu. Resûlüllah (Salîallahü Aleyhi ve Seîlem) :
— «Buna kim takat getirebilir?» cevâbını verdi,
Bir gün oruç tutup iki gün tutmamanın hükmü de soruldu. Resûlüllah (SaMUM Aleyhi ve Seîlem) :
— «Keski Allah bunun için bize kuvvet verse.» buyurdular.
Bir gün oruç tutup, bir gün tutmamanın hükmü dahi soruldu. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem):
— «Bu oruç kardeşim Dâvud Aleyhİsselâm'ın orucudur.» buyurdular.
Pazartesi günü oruç tutmanın hükmünü de sordular. Peygamber
— «Bu gün benim doğduğum ve peygamber olarak gönderildiğim — yahut bana vahiy indirildiği— gündür.» buyurdu. Müteakiben:
— «Her aydan öç gön, bir de ramazândan ramazana tutulan oruç, butun sene oruç tutmak demektir.» buyurdular.
BesûlüUah (SallallahüAleyhiveSelIem)Je arafe günü oruç tutmanın hükmü de soruldu: .
— «Bu oruç geçen sene ile gelecek senenin günâhlarına keffâret olur.» buyurdu.
Aşûra günü oruç tutmanın hükmü dahî soruldu. Efendimiz (Sallallahü Aleyhi ve Seîlem) : .
— «Bu Oruç geçen senenin günahlarına 'keffâret olur» buyurdular.
Müslim diyor ki : Bu hadîsin Şû'be rivayetinde: «Pazartesi ile perşembe günleri oruç tutmanın hükmü de soruldu, dedi, ama biz perşembe meselesini bir vehimden ibaret bulduğumuz için onu zikretmedik.» ibaresi de vardır.
(...) Bize, bu hadîsi Ubeydullah b .Muâz dahî rivayet etti. (Dedi kî): Bize babam rivayet etti. H. Bize Ebû Bekir b. Ebî Şeybe de rivâ-1 yet etti. (Defo kî): Bize Şebabe rivayet etti. H.
Bize İshâk b. İbrahim dahî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Nadr b. Şti-meyi hal ar verdi. Bu râvilerin hepsi Şu'be'den bu isnâdla rivayette bulunmuşlardır.
(...) Bana Ahmed b. Saîd Ed-Dârimî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Habban b. Hilâl rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Ebân-ı Attâr rivayet etti. (Dedi ki) : Bize G%ylân b. Cerîr bu isnadda Şu'be hadîsinin mislini rivayet eyledi. Yalnız o, hadîsde pazartesi gününü zikretmiş, perşembeyi söylememiştir.
198- (...) Bana Ztiheyr b. Harb rivayet etti. (Dedi M) : Biz*r Afe-durrahman b. Mehdî rivayet etti. (Dedi ki) : Bize Mehdi b. Meytmm, Gaylân'dan, o da Abdullah b. Ma'bed-i Zimnanî'den, o da Ebû Katâdetc*l--f-nsâri (RadryaHahû dnh)*dan naklen rivayet eyledi ki Besûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'e pazartesi günü oruç tutmanın hükmü sorulmuş, o da:
— «Ben, o gün doğdum, bana vahiy dahî o gün indirildi.» buyurmuşlar.
Ulemânın beyânına göre Besûlüllah (Sallallahü A leyhi ve Sellem) 'in suâl soran zâta kızması, suâlini hoş karşılamadığı içindir. Çünkü sorulan bir suâle cevap vermek gerekir. Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) ise bu suâle vereceği cevaptan bir mefsedet doğar diye korkmuştu. Soran zât aldığı cevaptan vücûb mânâsı anlayabilirdi. Yâhüt Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) 'in tuttuğu oruç ona az görünebilirdi. Halbuki Peygamber (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Müslümanların dîni ve dünyevî birçok işleriyle meşgul bulunduğu gibi zevcelerinin hukukunu îfa etmek, misafirlerini ağırlamak, gelen hey'etleri kabul etmek v.s. birçok vazifeleri de vardı. Bu sebeple hali daha ziyâdesini iktizâ .etmekle beraber sırf ümmetine merhamet ve şefkatinden dolayı ibâdetlerde de.iktisâta riâyet ederdi.
Soran zât, suâlini yanlış sormuştu, ona gereken : «Ben, kaç gün oruç tutayım?» yahut: «Nasıl oruç tutayım » diyerek suâlini kendine tahsis etmekti. O zaman Resûlüllah (SaUallchü Aleyhi ve Sellem)' de başkalarına olduğu gibi ona da hâline göre cevap verirdi.
«Bunun için bana takat verilmiş olmasını dilerim.» cümlesinin mânâsı, bâzılarına göre «Ümmetimin buna tâkât getirmesini dilerim.» demektir. Zira "Peygambev (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) Efendimiz orucun bu derecesine ve daha ziyâdesine muktedir idi. Visal orucu tutar ve kendisine bu hususta uymak isteyen ashabına ;
«Ben, sizin gibi değilim. Çünkü ben gecemi, Rabbim meni doyurup suladığı halde geçiririm.» buyururdu. Hadîsin ikinci rivâyetindeki :
«Keski Allah bunun için bize kuvvet ihsan etse...» cümlesi de bu le'vili te'yid eder. Mezkûr cümleyi zevcelerîyle sair müslümanlar hakkında söylemiş olması ihtimâli de vardır.
Fahr-i Kainat (SalUtllahü A leyhi ve Sellem) Efendimiz arafe orucu hakkındaki sözleriyle, bu orucun iki senenin günahlarına keffâret olacağını anlatmışlardır. Buradaki günahlardan murâd: Abdest babında görüldüğü veçhile küçük günahlardır.
cümlesi şeklinde de rivayet olunmuştur.
Kaadi Iyâz her iki rivayetin sahih olduğunu söyler. İkinci rivayete göre mânâ: «Onu vehim zannettiğimiz için...» demek olur,
Kaadî îyâz diyor ki: «Hâvinin (Perşembe gününü zikretmedik.) demesi, Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Sellem) :
(Ben, o gün doğdum, bana Peygamberlik de o günde verildi.) buyurduğu içindir. Sair rivayetlerden anlaşılacağı üzere Resûlüllah (Sallallahü Aleyhi ve Selîem) 'in doğduğu ve kendisine Peygamberlik verildiği gün pazartesidir. Bu sebeple imam Müslim, Şu'be rivâyetindeki perşembe gününü zikretmemiştir.
sahihi muslim