Allah-u Teâlâ’nın Ayetlerinden ve Rasullah’ın Hadislerinden İbret Almak
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Andolsun ki, akıl sahipleri için onların kıssalarında ibretler vardır. Bu, uydurulmuş bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik edici, inanan bir millet için her şeyi açıklayıcı ve hidayet edicidir." (Yusuf: 111)
"Muhakkak ki bunda, inanan bir kavim için deliller vardır." (Ankebut: 24)
"Eğer mü’min iseniz muhakkak ki bunda, sizin için deliller vardır." (Ali-İmran: 49)
Mü’min, Allah-u Teâlâ'nın ayetleri ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisleri okunduğunda muhakkak bunlardan dersler ve ibretler alır. Çünkü Kur’an, hayata tatbik etmek için indirilmiştir.
Kur’an’dan öğüt almayan, onu hayata tatbik etmeyen, onu sadece ölülerin arkasından okunan veya süs olarak duvara asılan, hiçbir şey anlaşılmayan kitap olarak görenler, şüphesiz mü’min değildirler. Yine, Kur’an’ı okuduğu ve anladığı halde hayatlarına tatbik etmeyenler de mü’min değildirler.
Kur’an, hem manasının anlaşılması hem de hayata tatbik edilmesi için indirilmiştir. Mü’min ve ihlaslı olan bir kimse, Allah-u Teâlâ'nın ayetlerini ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini, sözüne kesinlikle itaat edilen bir komutanın emirleri gibi algılar. Şayet komutan bir emir verdiğinde karşısındaki asker; "derhal" diyerek harekete geçmiyorsa o, iyi bir asker değildir. İşte, Kur’an ve hadislerdeki nassları duydukları anda hayatlarına hemen aktarmayanlar da mü’min değildirler. Bu, böyle kişilerin kalplerinde hastalık olduğunu gösterir.
Bir kimsenin mü’min olup olmadığını anlamanın ölçüsü; Kur’an’ı ve hadisleri ne kadar çok bildiğine veya ne kadar iyi anladığına değil, bunları ne kadar hayatına tatbik ettiğine bakmaktır. Kişi, Kur’an ve hadis nasslarını hayatına tatbik ettiği oranda yükselir ve değer kazanır.
Kur’an’ı yaşayabilmek ve ondan istifade edebilmek için önce onu iyi anlamak gerekir. Bu da Kur’an’ı anlamak ve ondan istifade etmek için çalışmanın farz olduğunu gösterir. Kur’an’ın ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Allah-u Teâlâ tarafından gönderildiğine gerçekten iman eden bir kimse, bu kaynaklarda zikredilen dinin emirlerini öğrenmeye ve araştırmaya gayret eder. Bu konuda çaba sarfetmeyen kimse, mü’min değildir.
Allah-u Teâlâ şöyle buyurmuştur:
"Andolsun ki, akıl sahipleri için onların kıssalarında ibretler vardır. Bu, uydurulmuş bir söz değildir. Fakat o, kendinden öncekileri tasdik edici, inanan bir millet için her şeyi açıklayıcı ve hidayet edicidir." (Yusuf: 111)
"Muhakkak ki bunda, inanan bir kavim için deliller vardır." (Ankebut: 24)
"Eğer mü’min iseniz muhakkak ki bunda, sizin için deliller vardır." (Ali-İmran: 49)
Mü’min, Allah-u Teâlâ'nın ayetleri ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisleri okunduğunda muhakkak bunlardan dersler ve ibretler alır. Çünkü Kur’an, hayata tatbik etmek için indirilmiştir.
Kur’an’dan öğüt almayan, onu hayata tatbik etmeyen, onu sadece ölülerin arkasından okunan veya süs olarak duvara asılan, hiçbir şey anlaşılmayan kitap olarak görenler, şüphesiz mü’min değildirler. Yine, Kur’an’ı okuduğu ve anladığı halde hayatlarına tatbik etmeyenler de mü’min değildirler.
Kur’an, hem manasının anlaşılması hem de hayata tatbik edilmesi için indirilmiştir. Mü’min ve ihlaslı olan bir kimse, Allah-u Teâlâ'nın ayetlerini ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadislerini, sözüne kesinlikle itaat edilen bir komutanın emirleri gibi algılar. Şayet komutan bir emir verdiğinde karşısındaki asker; "derhal" diyerek harekete geçmiyorsa o, iyi bir asker değildir. İşte, Kur’an ve hadislerdeki nassları duydukları anda hayatlarına hemen aktarmayanlar da mü’min değildirler. Bu, böyle kişilerin kalplerinde hastalık olduğunu gösterir.
Bir kimsenin mü’min olup olmadığını anlamanın ölçüsü; Kur’an’ı ve hadisleri ne kadar çok bildiğine veya ne kadar iyi anladığına değil, bunları ne kadar hayatına tatbik ettiğine bakmaktır. Kişi, Kur’an ve hadis nasslarını hayatına tatbik ettiği oranda yükselir ve değer kazanır.
Kur’an’ı yaşayabilmek ve ondan istifade edebilmek için önce onu iyi anlamak gerekir. Bu da Kur’an’ı anlamak ve ondan istifade etmek için çalışmanın farz olduğunu gösterir. Kur’an’ın ve Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in Allah-u Teâlâ tarafından gönderildiğine gerçekten iman eden bir kimse, bu kaynaklarda zikredilen dinin emirlerini öğrenmeye ve araştırmaya gayret eder. Bu konuda çaba sarfetmeyen kimse, mü’min değildir.