Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah Yolunda Cihadın Hükmü

!sLaM4eVeR Çevrimdışı

!sLaM4eVeR

لا اله الا الله
Admin
Allah Yolunda Cihadın Hükmü


1) Mükellef bir müslüman cephede olur da İslam ordusu ile küfür ordusunun safları birbirine girip savaş başlarsa...
“Ey iman edenler! Bir toplulukla karşı karşıya gelirseniz sebat edin.” (Enfal, 8/45)
Allah Rasûlü şöyle buyurmuştur;

“Savaştan kaçmak yedi büyük günahtan birisidir”[1]

2) Düşman ordusu bir İslam beldesine girerse, belde halkının tümüne düşmanı çıkarmak vacip olur. Eğer o belde bundan aciz kalırsa oraya en yakın İslam beldesinde yaşayanlar yardım etmekle mükelleftirler...

“Ey iman edenler! Yanıbaşınızdaki kafirlerle savaşın. Onlar, sizde şiddet ve sertlik bulsunlar.” (Tevbe, 9/123)


3) Müslümanların imamı insanları cihada davet ederse...

“Hafif ve ağır donanmış olarak çıkın. Allah yolunda mallarınız ve canlarınızla cihad edin. Bilseniz, bu sizin için en hayırlısıdır.”


Cihad ibadeti tür olarak farzdır. Yani müslümanın kalb ile, dil ile, mal ile veya el ile yapılan cihad türlerinden, mutlaka ortaya koymaya gücü yettiği birisi ile cihad etmesi farzdır.
Allah Rasûlü sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurmuştur:


“Müşriklerle, dilleriniz, canlarınız, mallarınız ve ellerinizle cihad edin”
Müttefekun Aleyh.


 
Moderatör tarafında düzenlendi:
A Çevrimdışı

Anti-Siyonist

Üye
İslam-TR Üyesi
2) Düşman ordusu bir İslam beldesine girerse, belde halkının tümüne düşmanı çıkarmak vacip olur. Eğer o belde bundan aciz kalırsa oraya en yakın İslam beldesinde yaşayanlar yardım etmekle mükelleftirler...
 
اسماعي Çevrimdışı

اسماعي

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Toplumumuzda ki müslüman(?) kardeşlerimiz de inşallah bu gerçekleri akıllarının bir kenarına koyarlar. Hayat iman ve cihaddır. Kur'an-ı Kerim'in bir kısmını alıp diğerini almamak kabul edilemez. Yüce Rabbim bunu kitabında da belirtmiştir. Kur'an-ı Kerim'in tamamını kabul edip uygulamaya çalışmayan birisi cennet ehlinden değildir. Allah cihadın her türlüsünü yapan kardeşlerimizin yardımcısı, hamisi olsun. Allah birdir ve O'ndan başka ilâh yoktur. Kulluğa tek lâyık olan da O'dur..
 
GuLYaRaSi Çevrimdışı

GuLYaRaSi

VuSLaTa HaSReT
Admin
Amenna..amin...Allah razi olsun
 
KavlulFasl Çevrimdışı

KavlulFasl

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Cihad İbadetini yerine getirmek her ne kadar Ehemmiyetli ise de sağlam bir ''AKİDE'' Tevhid İnancı olmadan her ne kadar Cihad İbadetini yerine getirmiş olsada ölen Kafir olarak Ölür...

AKİDE ve içinde bulunduğu Komuta Zinciri TEVHİD AKİDESİ ni en iyi şekilde bilen ve Şirten beri olan Muvahhid Müslümanlardan oluşmalıdır...

Müslümanların ilk İşi TAKLİTÇİ İNANCI BİR KENARA ATIP -TAM MANASI İLE KENDİLERİ ARAŞTIRMAYA YÖNELMELİLER -TEVHİD DİNİ- İLE TANIŞMALILARDIR...

 
H Çevrimdışı

hasret_gülleri

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
CİHAD EDENLER VE EVİNDE OTURANLAR
"İnananlardan, özürsüz olarak yerlerinde oturanlar ile, mal ve canlarıyla Allah yolunda cihad edenler bir değildir. Allah mal ve canlarıyla cihad edenleri, derece bakımından oturanlardan üstün kılmıştır. Bununla beraber Allah her ikisine de cennet vaad etmiştir. Fakat Allah oturanlara nispetle cihad edenlere daha büyük bir mükafat vermiştir. Allah kendi katından dereceler, mağfiret ve rahmet vermiştir. Allah Gafurdur, Rahimdir." (Nisa Suresi, 95-96)
Bu ayet, özellikle Müslümanların ve onların etrafında bulunan diğer bazı insanların durumlarını açıklıyor. Toplumun ilerlemesine engel olan bazı yanlış kullanımları ayrıntılarıyla açıklıyor. Malla ve canla yapılacak mücadele ile ilerlemenin sürekli devam edeceğini ve istikrarın mümkün olacağını ifade ediyor. İnsanların hedef ve gayeleri ne olursa olsun, bu kuralların değişmeyeceğini kesin bir şekilde açıklığa kavuşturuyor. Medine'ye hicret etmekten kaçınan insanların bu hareketleri ister mallarını korumaya dayanmış olsun ister hicretin zorluk ve yorgunluğundan kurtulmak gibi bir maksada atfedilmiş olsun neticeyi değiştirmeyecektir. Hicretten yüz çeviren kişilerin gayesi hatta bizim görüşümüze göre mal ve cihaddan zevk almayan hatta Resulullah'a karşı olmayan ve münafıklardan da olmayan Medine'deki bazı Müslümanların da maksadı ne olursa olsun; ne küfür diyarında ne de İslam diyarında mal ve canla cihadı sevmeyen bu insanlar Allah'ın hiç bir kanununu değiştiremeyeceklerdir. İlahi kanun dışında bir olay asla meydana gelmeyecektir.
Ayet-i kerime bu özel duruma değinirken Kur'an'ın takip etmiş olduğu üslup, onu genel bir kural haline getiriyor. Zaman ve mekana bağlılıktan kurtarıyor. Malla ve canla cihad eden müminlerle, cihadı terk eden Müslümanların eşit olamayacâğı kuralı. Nefisle cihad etmeye engel acizlik gibi bir özre veya hem nefis, hem de malla mücadeleye engel fakirlik ve acizlik gibi bir özre sahip olmadıkları gibi cihaddan yüz çeviren o insanlarla, mallarıyla ve canlarıyla Allah yolunda cihad eden mü'minlerin eşit olamayacâğı kuralı... Kesin ve genel bir kural.
Bütün bunlar şu iki hakikati ortaya çıkarır.
1- Bu ayetler, İslam toplumunda meydana gelen birtakım problemleri ve onların tedavisine ait hükmü ortaya koyuyor. Hiç şüphe yok ki bu metod insan ruhunun ve toplumların yapısını daha iyi anlayabilmek imkanı sağlıyor. Toplumlar; iman ve ilerlemenin hangi konumunda bulunurlarsa bulunsunlar, yine de problemleri halletmeye, toplum bünyesinde ortaya çıkan cimrilik, ihtiras, kusur ve zaaf illetlerini tedavi etmeye mecburdurlar. Özellikle Allah yolunda mal ve canla yapılacak cihadın zorluklarına karşı bu ihtiyaç daha çok kendini belli eder. Cimrilik, ihtiras, kusur ve zaaf gibi beşeri illetlerin ortaya çıkması, hiçbir zaman fert ve toplumu ümitsizliğe mahkum etmeyi, bu illetlere kapılmış fert ve toplulukları hakir görmeyi, kaderi ile baş başa bırakmayı da gerektirmez. Çünkü ihlas ve ciddiyetin, birlik ve Allah'a hesap verme gerçeği bu gibi olaylarda daha çok somutlaşır. Fakat bu hiçbir zaman insan ruhunun veya toplumunun bu hastalıkları bünyesinde taşıması gerektiği anlamına gelmemelidir. Bütün bunlar insan nefsini ve toplumda her zaman ortaya çıkabilecektir diye fert ve toplumun zaafa uğraması anlamına gelmemelidir. Aksine insan nefsini alçaklıktan ulvi makamlara çıkarma gibi derin bir anlam taşımalıdır. İşte ilahi sistemde bu manayı görmekteyiz.
2- Allah'ın ölçüsünde ve İslam'ın sistematiğinde, mal ve canla ehemmiyetini ifade etmektedir. Hiç şüphesiz ki bu ehemmiyetin kaynağı İslam sisteminin de o yüce akidenin yapısında bulunmaktadır. Yüce Allah, İslam dinini ve insan tabiatını açıkladığı gibi her zaman ve mekanda İslam'a düşman olan sapıklıkların tabiatını da açıklamıştır.
Şu da bir gerçektir ki cihad, sadece Peygamber efendimizi (s.a.s.)'in zamanının şartları içinde gerekli olan geçici bir zaruret değildir. Cihad her zaman zaruridir. İslam önderiyle beraber yürüyen bir unsurdur. Gerçekte konu, bazı saf Müslümanların düşündükleri gibi değildir. Onlar İslam'ın, imparatorluk asrında ortaya çıktığını ve çevreden yapılan alıntılarla insanların düşüncelerine kadar nüfuz ettiğini ve böyle olduğu içinde dengeyi korumak için yok edici kuvvetin zaruri olduğunu ileri sürerler. Bu iddia; kanaat ve tahminlerle fikir yürüten fikir adamlarının kalbinde İslam'ın gerçek tabiatının ne kadar az yer ettiğini göstermekten başka bir şey ifade etmez.
Gerçekte cihad, Müslümanların hayatında geçici bir zaruret olsaydı, Allah'ın kitabı büyük bir çoğunlukla hem de en kuvvetli ifadeler kullanılarak bu konuya ayrılmazdı. Resulullah'ın sünnetinde de en kuvvetli ifadeler ve en kuvvetli emirler, cihad için ortaya konmazdı. Gerçekte cihad geçici bir zaruret olsaydı, Allah'ın Resulü, kıyamet gününe kadar gelecek insanları fert fert içine alan şu hadisi söylemezdi:

"Kim cihad etmeden ve cihada niyet etmeden ölürse, nifaktan bir şube üzere ölür." Gerçi sahih bir rivayete göre; Resulullah, cihad etmek için müracaat eden birine şöyle cevap vermişti:
"- Annen, baban hayatta mı?
- Evet.
-Öyleyse, onlar hakkında çalış."

Evet bu sahih bir rivayettir. Fakat bir istisnadır. Ailevi birtakım sebepler vardır. Ferdi bir hadisedir ki, genel kaideyi bozmaz. Bir tek ferdi, bütün mücahitlere bağlayan.
Şüphe yok ki Resulullah, fert fert bütün mü'minlerin konumlarını ve şartlarını biliyordu. Bunun içindir ki, o adama, annesinin babasının maslahatından dolayı münasip olan en uygun yolu düşünmüş ve bu şekilde takdir buyurmuştur. Öyleyse bu, ailevi sebeplere ait ferdi bir problemdir. Umumu bağlamaz. Bu hadise dayanarak hiç kimse iddia edemez ki; cihad o zamanın şartlarına göre geçici bir zaruret idi. Şimdi ise şartlar değişti ve cihad zarureti de kendiliğinden ortadan kalktı... İslam; kılıcını çekip canavar gibi önüne gelenin kellesini uçuran zalim bir sistem değildir. Fakat sosyal olaylar ve ilahi davetin tabiatı; silahını daima hazır bulundurmayı ve tetikte durmayı icap ettiriyor.
Allah cihad emrinin kralların hoşuna gitmeyeceğini biliyordu. Yine biliyordu ki toplumun idaresini ellerinde bulunduranlar bu emir karşısına dikileceklerdir. Zira onların tuttuğu yol cihad yolundan farklıdır. Onların metodu cihad metoduna uymaz. Bu gerçek sadece dün böyle değildi, bugün de aynıdır ve yarın da aynı olacaktır. Her yerde ve her asırda onların bu tutumu bu şekilde olagelmiştir.
Allah yine bilir ki kötülük kendini daima beğenir ve kendini daima yükseklerde görür. Onda insaf aranmaz. Hayra imkan verilmesi düşünülemez. Hayrın gelişmesine müsaade etmez. Soyut manada bile tahammül edemez. Çünkü hayrın gelişmesi, şerrin yok olması demektir; öyleyse sapıklığı, şerri koruması lazımdır. Batılı müdafaa etmesi lazımdır. Hidayete hayat hakkı tanımaması gerekir. Hakkı boğması lazımdır.
Evet bu böyledir. Bu bir fıtrattır, geçici bir durum değil. Bunun içindir ki cihad zaruridir. Cihad ruhu önce vicdanlarda yeşermelidir. Sonra* da pratik hayatta kendini göstermelidir. Silahlı delalete karşı silahlı hidayet dikilmelidir. Delaletten korunmanın başka yolu yoktur! İmkan ve adet çokluğuyla çoğalan batıla karşı, tedbir alınarak hakkı korumalıdır. İnsanlık batıla boyun eğmemenin başka bir yolu olmadığını ve bütün bunlara harfiyyeten uyar veyahut kendi ipini kendi çeker.
Ya hakka teslim olur veya imanla uyuşması mümkün olmayan sefil bir hayata mahkum olur!.. Bu dava için malını ve canını seve seve feda etmek gereklidir.
 
Ö Çevrimdışı

öyren_çik

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın Adıyla
Cihad İslam?daki en büyük ameldir ve ümmet, bu amelin uygulanması ile kurtuluşa erer. Tıpkı günümüzde olduğu gibi Müslümanların toprakları kâfirler tarafından işgal edildiği, zorbaların zindanları Müslüman esirlerle doldurulduğu, ALLAH?ın hükümlerinin yeryüzünden kaldırıldığı, İslam?ın kökünün kazınması adına saldırıda bulunulduğu zaman cihad, tüm Müslümanların üzerine farz haline gelir. İşte bu durumda çocuk ebeveyninden, kadın kocasından ve borçlu alacaklısından izin almadan bu ameli yerine getirmelidir.

Sevgili kardeşlerim ve bacılarım bu mesele o kadar önemli ve acil bir meseledir ki düşmanımız herhangi bir millet veya ırk değildir. Düşmanımız, küresel uzantıları olan bir küfür sistemidir. İşte bu küfür sistemi daha önce olmadığı kadar bize karşı komplolar kuruyor. Peygamber efendimizin hadisinde bildirdiği üzere Rumlar ve Müslümanlar arasında yaşanacak büyük savaşa doğru yaklaşmaktayız.
Tekrar bu noktanın üzerinde önemle durulması gerekir. Şöyle ki: Bugün cihad, her ehliyetli müslümanın üzerine farzdır. Bu suretle ALLAH?ın rızasını kazanmak isteyen bir kişinin cihad ameli için yolar araması ve cihadı desteklemesi üzerine bir borçtur. Kardeşlerimizin ve bacılarımızın ALLAH yolunda cihadı nasıl destekleyebileceklerini göstermek adına aşağıda 44 yöntem listelenmiştir:

1.Halis Bir Niyete Sahip Olma

Mücahidlerin saflarına katılabilmek için halis bir niyete sahip olmalısınız. ALLAH Rasulü : "Kim gazve yapmadan ve gaza yapmayı temenni etmeden ölürse nifaktan bir şube üzerine ölmüş olur." buyurmuştur.. (Müslim)

Cihad için hazırlık yapmak veya yapmamak niyetlerin birer göstergesidir. Yüce ALLAH:

??Onlar eğer savaşa çıkmak isteselerdi, elbette bunun için bir hazırlık yaparlardı. Fakat ALLAH, onların harekete geçmelerini istemedi de onları geri bıraktı ve onlara, ?Oturun, oturan acizlerle beraber? denildi.?? buyurmuştur. (Tevbe 46)

Savunma cihadının koşulları âlimler tarafından 5 koşul olarak bildirilmiştir ki bu âlimlerden biri olan Ebu Kudame, bu koşulları şöyle listeler: İslam, ergenlik çağına ulaşma, akıl sağlığı, mali yeterlilik, fiziki (bedensel) yeterlilik. Eğer bir kişi mali yetersizlik içinde olup kendisini mali anlamda destekleyecek kimseyi bulamazsa ve bu illetten veya yetersizlikten dolayı eziyet duyarsa bu durum kendisi için cihaddan geri kalmak adına mazeret oluşturur. O vakit; bu durum, cihaddan geri kalma nedeniyle üzüntü içerisinde olan kişilerin halis niyetlerinin birer alametidir. Allahu Teâlâ, Tebük gazvesine katılım için gerekli giderleri karşılamaya güç yetiremeyenler için: ??Kendilerini bindirip (cepheye) sevk edesin diye sana geldikleri zaman, senin, ?Sizi bindirebileceğim bir şey bulamıyorum? dediğin; bu uğurda harcayacakları bir şey bulamadıklarından dolayı üzüntüden gözleri yaş döke döke geri dönen kimselere de bir sorumluluk yoktur. ?? buyurmuştur.
2. Şahadet ile Ödüllendirilmek Adına ALLAH?a Dua Etme

ALLAH Rasulü (s.a.v): "Kim sıdk ile ALLAH'tan şehid olmayı taleb ederse, ALLAH onu şehidlerin derecesine ulaştırır, velev ki yatağında ölmüş bile olsa" buyurmuştur. (Müslim)

Şehadet için dua etmen Allahu Teâlâ?yı hoşnut eder çünkü bu durum canını ALLAH yoluna adadığının bir göstergesidir. Fakat bunun yalnızca mırıldandığın kelimeler olmaması hususunda alabildiğine dikkatli olmalısın. İçtenlikle şehadet için duada bulunan kimse; cihad çağrısı kendisine ulaştığı zaman bu çağrıyı cevapsız bırakmayan ve büyük bir şevk ile ALLAH yolunda şehadeti arayan kimsedir.

ALLAH düşmanlarının başarılı olmasının ve Müslümanların bozguna uğrayıp topraklarının işgal edilmesinin sebebi Müslümanların şehadet aşkını yitirmesidir.

ALLAH Rasulü (s.a.v): ??Sizin üzerinize milletler (müslüman olmayanlar) adeta bir yiyeceğe üşüşür (vahşi hayvanlar) gibi üşüşecekler.? Orada bulunanlardan birisi şöyle dedi:

- Bu durum bizim azlığımızdan mı olacak? ALLAH Rasülü (sav);
- Hayır! Bilakis siz çok olacaksınız. Fakat sizin çokluğunuz suyun üzerindeki çer çöp gibi olacaktır. ALLAH düşmanlarınızın kalbinden sizin korkunuzu sökecek de sizin kalbinize ??vehn?? bırakacak. Orada bulunanlardan birisi:

- Vehn nedir ey ALLAH Rasulü? dedi

- Vehn dünyayı sevmek ve ölümden hoşlanmamaktır."diye buyurmuştur. (Ebu Davud
 
H Çevrimdışı

humam husna

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
bugün dönemimizdeki cihadın hükmüne göre cihada çıkanın geride bıraktığı eşi ve çocuğunun durumu ve konumu nedir? mazlum olurlar mı? hemen cevaplarsınız sevinirim. şimdiden teşekkürler...
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
bugün dönemimizdeki cihadın hükmüne göre cihada çıkanın geride bıraktığı eşi ve çocuğunun durumu ve konumu nedir? mazlum olurlar mı? hemen cevaplarsınız sevinirim. şimdiden teşekkürler...
Sorunuz tam anlaşılamıyor. Erkek cihada giderse, karısı ve çocuğu durumu ne olur ne demek? Darulharbte kocası yanında olsa ne ise, Cihada gitse de odur. Bundan sonra bu olaydan haberdar olan yakınlarına mucahidin ailesine bakmak , mucahidi donatmak düşer.

Detaylı açıklama için şuraya bakabilirsiniz :

CİHAD : MUMİN İLE MUNAFIĞI AYIRT EDEN GERÇEK



https://www.islam-tr.org/tevhid/10561-cihad-mumin-ile-munafigi-ayirt-eden-gercek-kitap.html

 
H Çevrimdışı

humam husna

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
benim burada kasdettiğim maddi olarak müslümanların sahiplenmesi değil islama göre mazlum hükmünde olur mu?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
benim burada kasdettiğim maddi olarak müslümanların sahiplenmesi değil islama göre mazlum hükmünde olur mu?
Mazlum; zulme uğramış olan demektir.

Kadın maddi durumda değil ise mazlumiyeti; hangi açıdan mazlum olur? diyorsunuz?
Aksine cihad farizasını yapmayan erkeklerin Kadınları ve çocukları mazlumdur. Mucahidin hanımı ve çocukları, kocasını ve babasını cihada gönderdiğinden, tağutlara karşı canını malını ortaya koyduğundan iftihar etmelidir, gurur duymalıdır.
Anlayamamışsam , konuyu mazlumiyeti nasıl anlamam gerekiyorsa , hangi konuda anlamam gerekiyorsa net yazınız.


 
H Çevrimdışı

humam husna

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
bakın allah mazlumların duasını geri çevirmez .duası geri çevrilmeyen mazlumların içinde eşi cihada giden kadın var mıdır?
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Hadislerde mucahidin hanımı ismen zikredilmiyor fakat mucahidin kendisi ve mazlum olarak da tüm mazlumlar olabileceği gibi ; mucahidin eşi de bunların içerisine girmesi muhtemeldir. Fakat duasının makbuliyeti için bazı şartlar olabilir , onlar da aşağıda zikredilecektir:

ـ14ـ وعنه رَضِىَ اللّهُ عَنْه قال: ]
قال رسولُ اللّهِ #: ثََثُ دَعَوَاتٍ
مُسْتَجَابَاتٌ َشَكَّ في إجَابَتِهِنَّ: دَعْوَةُ المَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ المُسَافِرِ، وَدَعْوَةُ الْوَالِد عَلى وَلَدِهِ


14. (1763)- Yine Ebû Hurayra (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) anlatıyor:
"(Allah'ın kabul ettiği) üç mustecab dua vardır, bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şekk yoktur. Mazlumun duası, musâfirin duası, babanın evladına duası."

[Tirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862).]

AÇIKLAMA:

1- Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), burada duası makbul olan üç kişiyi haber vermektedir:
Mazlum, misafir ve baba.
Aslında hadislerde duası makbul olan başka kimseler de mevzubahis edilmiştir. Oruç açtığı sırada oruçlunun duası, âdil imamın duası, gâibin gâibe duası (kişinin arkasından yapılan dua). Şu halde, hadislerde geçen rakamlar kesin sayı bildirmeye mâtuf değildir.
2- Mazlumun yâni zulme uğrayanların dualarının makbuliyeti, onların Mü'min ve Müslüman olmaları şartına bağlı değilir. Başka rivayetlerde zulme uğrayan kimsenin fâcir (büyük günahı alenen işleyen) veya kâfir olmaları hâlinde de dualarının makbul olduğu tasrih edilmiştir.

اِتَّقُوادَعْوَةَ الْمَظْلُومِ وَاِنْ كَانَ كَافِراً فَإنَّهُ لَيْسَ دُونَهَا حِجَابٌ
"Mazlumun duasından kaçının, kâfir bile olsa. Zira onun duasının önünde perde yoktur." (Muslim, Îmân, 29).

Hemen kaydedelim ki, hadiste yasaklanan zulüm, mutlaktır. Âlimler, bu durumdan hareketle mal, can, ırz vs. her neye yönelik olursa olsun, bütün çeşitleriyle zulmün yasaklandığını belirtirler.

Ebû Hurayra (Radıyallâhu Anh) anlatıyor: "Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) anlatıyor:
"(Allah'ın kabul ettiği) üç mustecab dua vardır. Bunların icâbete mazhariyetleri hususunda hiç bir şüphe yoktur. Mazlumun duası, misâfirin duası, babanın evladına duası."

(Tirmizî, Birr 7, (1906); Cennet 2, (2528), Daavât 139, (3592); Ebû Dâvud, Salât 364, (1536); İbnu Mâce, Dua 11, (3862))

İbni Abbas’tan Radıyallâhu Anhuma'dan:
Peygamber Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur:
"Beş dua var ki, onlar kabul edilir:
a-Mazlumun duası, kurtuluncaya kadar duası kabul edilir.
b-Hacca giden kimsenin duası, oradan dönünceye kadar kabul edilir.
c-Mucahidin duası, cihad sona erip dönünceye kadar duası kabul edilir.
d-Sağlığına kavuşuncaya kadar hastanın duası kabul edilir.
e-Gıyabında kardeşi için dua eden kimsenin duası kabul edilir.
Daha sonra Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: Bu dualar içerisinde hemen kabul edilecek olanı, kardeşin kardeşi için gıyabında dua etmesidir."

(Hadisi Beyhakî rivayet etmiştir)

“Üç dua (ve beddua) -şubhesiz- mustecabdır/makbuldur. Mazlumun (zalim hakkında) yaptığı dua/beddua, Misafirin (ev sahibi için) yaptığı dua ve babanın evladı için yaptığı dua.”(Tirmizî, Bir,7)

Hadisin şarihleri, bu duaların hem dua hem de beddua anlamına geldiği kanaatindeler. Buna göre, misafirin, kendisine iyilik edenlere yaptığı dua gibi, kötülük edenlere yaptığı bedduası da makbuldür. Yine mazlumun, kendisine zulmedenlere yaptığı beddua gibi, kendisine yardım edenlere yaptığı dua da makbuldur. Keza, bir babanın çocuğuna yaptığı dua gibi, bedduası da makbuldür. Annenin duası daha makbul olduğu için, hadiste yalnız babadan söz edilmiştir.(bk. Tuhfetu’l-ahvezî, ilgili hadisin şerhi).

Dikkat edilirse, bir ayette de geçtiği gibi, hadislerde de “duaya icabet etmek” tabiri kullanılmıştır. Duaya icabet etmek, onu derhal yerine getirmek anlamında değildir. Bu kabul uzun bir zaman sonra olabildiği gibi, ahirette sevap olarak da olabilir. Çünkü, hadislerde “dua ibadet-ibadetin özü” olarak ifade edilmektedir. İbadetin meyveleri ahirette olduğu gibi, duaların meyveleri de ahirete sarkabilir.

İcabetin anlamını bir misalle anlatırsak, şöyle diyebiliriz: Bir doktor, bir hastanın çağrısına cevap vermesi, icabettir. Ancak, hastanın istediğinin aynısını verip vermemek, tıp hikmetinin gereklerine bağlıdır. Bazen, doktor hastanın istediği aynı ilacı verir, çünkü gerçekten uygun bir ilaçtır. Bazen, aynısını değil, bir benzerini verir. Veya ilacı doğru bulmaz, hiç vermez. Bu iki durumda da icabet vardır, hastanın isteğinin kabul olmadığı söylenemez…

Hadiste geçen “mustecab dua” da Allah’ın hikmetinin öngördüğü şekilde cereyan edecektir. Örneğin erkek çocuğu isteyen birisine Hz. Meyem gibi bir kız çocuğu vermek. Dünyada rahatlık isteyene, ahirette cennet hayatı vermek gibi. Meryem validemizin doğma vaktinde annesi onu mescide adar. Ve onun erkek değil kız olduğunu görünce epey şaşırır ve üzülür. Alimlerimiz bu durumu misal getirerek derler ki, Allah yaptığımız dualara muhakkak cevap verir. Bazen daha farklı ve daha güzel bir surette kabul eder. "Allah, Meryem'in annesi, Hanne'nin duasına cevab vermedi." denilmemeli; aksine "daha güzel bir surette cevap verdi" denilmelidir. Bazen de dünyada verilmez, fakat cennette daha ulvi ve daha güzel şekilde verilir.

Demek ki, bu üç kişinin duasına mutlaka icabet vardır; fakat bunun yansıması farklı şekillerde olabilir. Ya aynıyla verilir ya da daha hayırlısıyla. Ya dünyada verilir ya da ahirette...
 
F Çevrimdışı

feradaydin

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
S.a cihad konusunda bir cok ayetleri okuduk. ve burda özrü olupta gitmek isteyen durumu nedir.
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
"Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır." (Fetih 17)

Cihad etmemeye meşru mazereti olanlar cihada çıkmadıklarında kınanmazlar, cihada çıkmaları için zorlanamazlar. Fakat fazladan ecir ve gaza ve şehid sevabı kazanabilmek, islam ordusuna yardımcı olabilmek gibi niyetlerle cihada çıkmak isteyebilir. Bu durumda emirin insiyatinde cihada çıkmasına izin verilmesi mumkun olabilir.

Şamil basayev, şanlı çeçen kıyamında , mayına basması ile ayağının birinin kopmasına rağmen şehid oluncaya kadar , takma protez ayağı ile cihadını sürdürmüş , bana farz değil diyerek geri çekilmemiştir. Yine Allah rahmet eylesin Şeyh Usame bin ladin'in böbreklerinden hasta olduğu yıllardır bilinmekteydi. Cihad ortamında pek çok mucahidin sakatlık ve hastalıkları olması mumkundur.


images
images
 
F Çevrimdışı

feradaydin

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
"Köre vebal yoktur, topala da vebal yoktur, hastaya da vebal yoktur. (Bunlar savaşa katılmak zorunda değildirler.) Kim Allah'a ve Peygamberine itaat ederse, Allah onu altından ırmaklar akan cennetlere sokar. Kim de geri kalırsa, onu acı bir azaba uğratır." (Fetih 17)

Cihad etmemeye meşru mazereti olanlar cihada çıkmadıklarında kınanmazlar, cihada çıkmaları için zorlanamazlar. Fakat fazladan ecir ve gaza ve şehid sevabı kazanabilmek, islam ordusuna yardımcı olabilmek gibi niyetlerle cihada çıkmak isteyebilir. Bu durumda emirin insiyatinde cihada çıkmasına izin verilmesi mumkun olabilir.

Şamil basayev, şanlı çeçen kıyamında , mayına basması ile ayağının birinin kopmasına rağmen şehid oluncaya kadar , takma protez ayağı ile cihadını sürdürmüş , bana farz değil diyerek geri çekilmemiştir. Yine Allah rahmet eylesin Şeyh Usame bin ladin'in böbreklerinden hasta olduğu yıllardır bilinmekteydi. Cihad ortamında pek çok mucahidin sakatlık ve hastalıkları olması mumkundur.

images
images

ALLAH razı olsun kalbimde zerre kadar cihadda geri durma fikri yoktur . bu özür ile geri kaçmak sıyrılmak fikri oluşmuyor. sadece olurda kabul edilmeme sıkıntısı var içimde ( ALLAH cc herşeyin en iyisini bilir. bilirimki bu içimdeki sıkıntıda şeytanın vesvesesidir.)
 
muvahhide sehidan Çevrimdışı

muvahhide sehidan

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
''ey bu yolda mucadele edenleri ,oturanlardan ustun kilan ..ve..mucahidler icerisinden sehidler edinen..'' Kullugumuzu layiki ile yerine getirmemizi ,ve son nefesimizi Senin ugrunda sehid olarak vermemizi nasib et.! Bizleri guzide sehidlerin takipcisi ve varisi kil. amin.!
 
Üst Ana Sayfa Alt