ALLAH ZAMANDAN VE MEKANDAN MÜNEZZEHMİDİR? EHLİSÜNNETİN GÖRÜŞÜ BU KONUDA NEDİR?
BİRİNİCİSİ: “Allah Teâlâ zamandan ve mekândan münezzehtir” sözü doğru bir söz değildir. Bu iki yönden yanlıştır:
1-Sünnette böyle bir tanımlama/vasiflama şekli gelmemiştir. Ayrıca selefden de böyle bir söz nakledilmemiştir.
2-Bu söz;kişiyi fasid bir anlama götürebilir. Bu sözü söyleyen kimselerin bu sözü söylemelerinden kastettikleri genel olarak; Allah tealanın, yaratılmışlardan yüce/üstün/üstte olmasını, semanın üstünde olan arşa istiva etmesini kabul etmemektedirler.
Dolayısıyla böyle diyen insanlar; Allah tealanın üstünlük/yücelik ve yaratıklardan üstte olmasının batıl olduğunu söylemiş olurlar. İşte bu konuda ehlisünnete en büyük cehmiyyelerden gelmiştir.
Selef ise bu batıl görüşe reddiyeler vermiş ve böyle bir itikadın; mütevatir olarak gelen şer-i naslara, selef anlayışına, akli ölçülere ve selim fıtratlara ters olduğu âlemlerin Rabb’i olan Allahı inkar anlamı taşıdığını söylemişlerdir.
İKİNCİSİ: bu sözlerin batıl olarak çokça söylenmesi elbette, bu konunun sorulmamasını gerektirmez. Çünkü şer-i olarak nasıl söylenmesi gerektiğinin, bidat olanlar neler olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Elbette bu konuları anlatırken de Allah Teâlâ hakkında bidat olan, bidate götürecek olan sözlerin de neler olduğunu belirterek, sahih olanın zikredilmesi gerekir.
Bu nedenle bir kimse: “Allah mekândan münezzehtir” dediğinde, biz ona: sen bundan neyi kastediyorsun? Diye sorarız. Şayet cevabı: yaratılmışlardan hiçbir şey Allah tealayı ihata edemez.” Anlamını kastediyorum derse, biz ona bu konuda muvafakar eder ve bu söz doğru bir sözdür, deriz.
Çünkü Allah teala: evvel ve ahir olandır. Zahir ve batın olandır. Rab Teâlâ bütün yaratılmışlardan büyüktür. Onun kürsüsü; yeryüzünü ve gökyüzünü kuşatmıştır.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan gelen bir rivayette, kendisi Resûlullah (s.a.s.)’den şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Allahu Teâlâ yeryüzünü kabzalar ve sağı ile gökleri dürer sonra da: “Ben Melikim, Nerede yerin melikleri?” diye buyurur. (Buhari, 4812. Müslim, 2787)
-Şayet bize: evet ben bunu biliyorum, benim kastım âlemlerin ötesinde ki yüce/üstün mekânı kastediyorum derse, biz bu kişinin Allah tealanın yüce/üstünlüğünü nefyediyor deriz. Böyle söyleyen kişiye: bu fasid bir sözdür, akli çıkarımlara ve sahih nâkile de terstir, deriz.
İbni Useymin şöyle demiştir: “Allah mekândan münezzehtir” sözünden: mekânı nefyettiğini kastetmiş yani hiçbir mekân Allah tealayı kuşatamaz, demişse böyle bir mekan nefyi sahihtir. Çünkü Allah tealayı hiçbir yaratılmış kuşatamaz. Zira Allah Teâlâ: bir şeyler tarafından kuşatılmaktan yüce ve azimdir. Çünkü “kıyamet günü Allahu Teâlâ yeryüzünü kabzalar ve sağı ile gökleri dürer...”
Şayet kişi : “Allah mekândan münezzehtir” sözünden Allah tealanın üstte/yücede olmasını nefyetmeyi kast etmişse, bu nefiy sahih değildir. Bilakis bu söz; kuran ve sünnetin, selim aklın, selim bir fıtratın ve icmanın delaletiyle batıl bir sözdür.
Çünkü peygamber’den (s.a.v) sabit olmuştur ki, bir cariyeye: Allah nerede? Diye sormuş, bunun üzerine cariyede: semada cevabını vermiştir. Bunun akabinde cariyenin sahibine: bu cariye mümindir bunu azat edebilirsin demiştir.(Müslim, 537)
Her kim dua ederse: o kişinin kalbi mutlaka yücelere, semalara yönelir. İşte bu fıtratın Allah tealanın semelarda olduğunun delilidir. Allah fıtratları bu anlayış üzere yaratmıştır ancak şeytanların bozduğu fıtratlar bundan müstesnadır. Selim bir fıtrata sahip olan kimse dua ederken ne sağa ne de sola döner ve ne de bir başka yöne döner. Döndüğü yön direkt olarak yücelere/üstlere yönelir. (Mecmu’ Fetava ve Resail İbni Useymin, 1/196)
Şayet bir kimse bu sözünden: Allah Teala her yerdedir, Allah tealayı hiçbir yerle sınırlanmaz” anlamı kastettim ders, biz bu sözünün batıl bir söz olduğunu söyleriz. Hatta en batıl olan sözdür deriz.
Suudi Arabistan Fetva Komisyonu: “Allah Teala zatıyla ve nefsiyle her yerdedir” diyen kimse hululi ve hatalı bir kafirdir. Şayet Allah Teâlâ zatı ile değil, ilmi ile her yerdedir” derse bu isabet etmiştir. (Suudi Arabistan Daimi Fetva Komisyonu, 2/38)
ÜÇÜNCÜSÜ: bu sözlerin bir benzeri de” Allah Teâlâ zamandan münezzehtir” sözüdür. Bu sözde selef salihinden bilinen bir söz değildir. Bu sözü söyleyen kimse: neyi kastettiğini mutlaka söylemesi gerekir.
Şayet: Allah Teâlâ her şeyden önce var idi ve her şeyden de sonra var olacak olandır” derse, bu sözleri doğrudur, bu konuda sana muvafakt ediyoruz deriz.
Çünkü Peygamber (s.a.v) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Sen Evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur; sen Âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur. Sen Zâhirsin, fevkinde/üstünde hiçbir şey yoktur; sen Bâtınsın, dûnunda (senden öte/senden yakın) hiçbir şey yoktur.” (Müslim, Zikir, 17 (61/2713); Ebû Dâvud, Edeb, 107)
Şayet bu kişi: Allah tealanın sıfatlarının zaman ile alakasını nefyediyorum, derse, Allah tealanın bu sıfatlarına fiili sıfatlar yahut ihtiyari fiilleri denilir ki; bunlar istiva, inme, gülme, rıza ve gazab gibi sıfatlardır.
Biz bu kimseye: biz, bu sözlerine katılmıyoruz deriz çünkü ehlisünnet icma etmiştir ki: Gecenin son üçte birinde Allah tealanın inme sıfatı vardır. Rabbimiz kendisine yakışır şekilde, naslarda sabit ve sahih olarak geldiği üzere kabul ederiz. İşte yukarıdaki sözü söyleyen kimse: bütün bunları kabul etmemiş demektir.
BİRİNİCİSİ: “Allah Teâlâ zamandan ve mekândan münezzehtir” sözü doğru bir söz değildir. Bu iki yönden yanlıştır:
1-Sünnette böyle bir tanımlama/vasiflama şekli gelmemiştir. Ayrıca selefden de böyle bir söz nakledilmemiştir.
2-Bu söz;kişiyi fasid bir anlama götürebilir. Bu sözü söyleyen kimselerin bu sözü söylemelerinden kastettikleri genel olarak; Allah tealanın, yaratılmışlardan yüce/üstün/üstte olmasını, semanın üstünde olan arşa istiva etmesini kabul etmemektedirler.
Dolayısıyla böyle diyen insanlar; Allah tealanın üstünlük/yücelik ve yaratıklardan üstte olmasının batıl olduğunu söylemiş olurlar. İşte bu konuda ehlisünnete en büyük cehmiyyelerden gelmiştir.
Selef ise bu batıl görüşe reddiyeler vermiş ve böyle bir itikadın; mütevatir olarak gelen şer-i naslara, selef anlayışına, akli ölçülere ve selim fıtratlara ters olduğu âlemlerin Rabb’i olan Allahı inkar anlamı taşıdığını söylemişlerdir.
İKİNCİSİ: bu sözlerin batıl olarak çokça söylenmesi elbette, bu konunun sorulmamasını gerektirmez. Çünkü şer-i olarak nasıl söylenmesi gerektiğinin, bidat olanlar neler olduğunun ortaya konması gerekmektedir. Elbette bu konuları anlatırken de Allah Teâlâ hakkında bidat olan, bidate götürecek olan sözlerin de neler olduğunu belirterek, sahih olanın zikredilmesi gerekir.
Bu nedenle bir kimse: “Allah mekândan münezzehtir” dediğinde, biz ona: sen bundan neyi kastediyorsun? Diye sorarız. Şayet cevabı: yaratılmışlardan hiçbir şey Allah tealayı ihata edemez.” Anlamını kastediyorum derse, biz ona bu konuda muvafakar eder ve bu söz doğru bir sözdür, deriz.
Çünkü Allah teala: evvel ve ahir olandır. Zahir ve batın olandır. Rab Teâlâ bütün yaratılmışlardan büyüktür. Onun kürsüsü; yeryüzünü ve gökyüzünü kuşatmıştır.
Ebû Hureyre (r.a.)’dan gelen bir rivayette, kendisi Resûlullah (s.a.s.)’den şöyle buyurduğunu işitmiştir: “Allahu Teâlâ yeryüzünü kabzalar ve sağı ile gökleri dürer sonra da: “Ben Melikim, Nerede yerin melikleri?” diye buyurur. (Buhari, 4812. Müslim, 2787)
-Şayet bize: evet ben bunu biliyorum, benim kastım âlemlerin ötesinde ki yüce/üstün mekânı kastediyorum derse, biz bu kişinin Allah tealanın yüce/üstünlüğünü nefyediyor deriz. Böyle söyleyen kişiye: bu fasid bir sözdür, akli çıkarımlara ve sahih nâkile de terstir, deriz.
İbni Useymin şöyle demiştir: “Allah mekândan münezzehtir” sözünden: mekânı nefyettiğini kastetmiş yani hiçbir mekân Allah tealayı kuşatamaz, demişse böyle bir mekan nefyi sahihtir. Çünkü Allah tealayı hiçbir yaratılmış kuşatamaz. Zira Allah Teâlâ: bir şeyler tarafından kuşatılmaktan yüce ve azimdir. Çünkü “kıyamet günü Allahu Teâlâ yeryüzünü kabzalar ve sağı ile gökleri dürer...”
Şayet kişi : “Allah mekândan münezzehtir” sözünden Allah tealanın üstte/yücede olmasını nefyetmeyi kast etmişse, bu nefiy sahih değildir. Bilakis bu söz; kuran ve sünnetin, selim aklın, selim bir fıtratın ve icmanın delaletiyle batıl bir sözdür.
Çünkü peygamber’den (s.a.v) sabit olmuştur ki, bir cariyeye: Allah nerede? Diye sormuş, bunun üzerine cariyede: semada cevabını vermiştir. Bunun akabinde cariyenin sahibine: bu cariye mümindir bunu azat edebilirsin demiştir.(Müslim, 537)
Her kim dua ederse: o kişinin kalbi mutlaka yücelere, semalara yönelir. İşte bu fıtratın Allah tealanın semelarda olduğunun delilidir. Allah fıtratları bu anlayış üzere yaratmıştır ancak şeytanların bozduğu fıtratlar bundan müstesnadır. Selim bir fıtrata sahip olan kimse dua ederken ne sağa ne de sola döner ve ne de bir başka yöne döner. Döndüğü yön direkt olarak yücelere/üstlere yönelir. (Mecmu’ Fetava ve Resail İbni Useymin, 1/196)
Şayet bir kimse bu sözünden: Allah Teala her yerdedir, Allah tealayı hiçbir yerle sınırlanmaz” anlamı kastettim ders, biz bu sözünün batıl bir söz olduğunu söyleriz. Hatta en batıl olan sözdür deriz.
Suudi Arabistan Fetva Komisyonu: “Allah Teala zatıyla ve nefsiyle her yerdedir” diyen kimse hululi ve hatalı bir kafirdir. Şayet Allah Teâlâ zatı ile değil, ilmi ile her yerdedir” derse bu isabet etmiştir. (Suudi Arabistan Daimi Fetva Komisyonu, 2/38)
ÜÇÜNCÜSÜ: bu sözlerin bir benzeri de” Allah Teâlâ zamandan münezzehtir” sözüdür. Bu sözde selef salihinden bilinen bir söz değildir. Bu sözü söyleyen kimse: neyi kastettiğini mutlaka söylemesi gerekir.
Şayet: Allah Teâlâ her şeyden önce var idi ve her şeyden de sonra var olacak olandır” derse, bu sözleri doğrudur, bu konuda sana muvafakt ediyoruz deriz.
Çünkü Peygamber (s.a.v) şöyle dua ederdi: “Allah’ım! Sen Evvelsin, senden önce hiçbir şey yoktur; sen Âhirsin, senden sonra da hiçbir şey yoktur. Sen Zâhirsin, fevkinde/üstünde hiçbir şey yoktur; sen Bâtınsın, dûnunda (senden öte/senden yakın) hiçbir şey yoktur.” (Müslim, Zikir, 17 (61/2713); Ebû Dâvud, Edeb, 107)
Şayet bu kişi: Allah tealanın sıfatlarının zaman ile alakasını nefyediyorum, derse, Allah tealanın bu sıfatlarına fiili sıfatlar yahut ihtiyari fiilleri denilir ki; bunlar istiva, inme, gülme, rıza ve gazab gibi sıfatlardır.
Biz bu kimseye: biz, bu sözlerine katılmıyoruz deriz çünkü ehlisünnet icma etmiştir ki: Gecenin son üçte birinde Allah tealanın inme sıfatı vardır. Rabbimiz kendisine yakışır şekilde, naslarda sabit ve sahih olarak geldiği üzere kabul ederiz. İşte yukarıdaki sözü söyleyen kimse: bütün bunları kabul etmemiş demektir.