Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Allah'a Verilen Misak, Cehâletin Mazeret Olmadığına Delil midir?

Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
SORU :
Hani Rabbin, Adem oğullarının sırtlarından zürriyetlerini almış ve onları kendi nefislerine karşı şahidler kılmıştı: "Ben sizin Rabbiniz değil miyim?" (demişti de) onlar: "Evet (Rabbimizsin), şahid olduk" demişlerdi. (Bu,) Kıyamet günü: "Biz bundan habersizdik" dememeniz içindir.(Arâf-172)
Ya da: "Bizden önce ancak atalarımız şirk koşmuştu, biz ise onlardan sonra gelme bir kuşağız; işleri batıl olanların yaptıklarından dolayı bizi helak mi edeceksin?" dememeniz için.(Arâf-173)

ayetlerini dikkate alırsak cehalet mazeretmidir değilmidir. sorusuna cevap olurmu? eğer cevap değilse bizi bu konuda bilgilendirirmisiniz.
Selam ve dua ile

Kur'an-ı Kerim'de belli ayetleri seçerek hukum çıkarılırsa hata edilebilir. Nitekim bir konuda hukum çıkarırken muctehidler Kur'an ve sunnetin tamamı üzerinden değerlendirerek hüküm çıkarırlar kii hata yapılmasın.
Salt Adem (a.s.)'ın yaratılması ve sırtından / belinden dunyaya gelecek olan tüm zurriyetler çıkarılıp misak alınması tüm insanlar için yeterli olmuş olsaydı, peygamberlerin davetinin ve mucadelelerinin (hâşa) hobi olmasını gerektirirdi.
''Biz rasul göndermedikçe kimseye âzab edici değiliz'' (İsra 15)

Konuyla ilgili izahat ve ilgili linkler dikkatlice ve sabırla tefekkur edilecek olunursa mesele gayet yeterli şekilde kavranılacaktır.


Misak meselesinde iki ayrı mesele bulunmaktadır:
Birincisi "Misakı niçin hatırlamıyoruz?"
Diğeri ise "Bu hatırlamayış bizi sorumluluktan kurtarır mı?"

Önce, birinci soru üzerinde duralım: İnsanoğlu ana rahmindeyken, bedenine ruh ilka ediliyor. O ruh, misafir kalacağı bu beden hakkında hiç bir bilgiye sahib değil. Ondan öte, kendisinin ruh olduğundan, görme, işitme gibi nice hislerle, akıl, hafıza, hayal gibi manevî sermayelerle donatıldığından da habersiz. Dünyaya geldiğinde de dünyayı tanımıyor. Çocukluk devrini geçiyor, büyüyor, genç oluyor. Aklını çalıştıran, kendini ve içinde yaşadığı âlemi değerlendiren, iç âleminde birtakım sorular üreten ve bunlara cevab arayan mustesna bir varlık haline geliyor. Bu haliyle bile, bebekliğini ve hele ana rahimde geçirdiği safhaları hatırlayamıyor. Sonra kalkıyor, "ben misak-ı ezelîyi niçin hatırlamıyorum?" diye soruyor.

Soruya iki yönden yaklaşmak gerekir.
Birincisi: Rabbimiz, bu dünyada, bizi çok şeylerle sınırlamış ve bunların tamamından fayda görüyoruz. Meselâ, görmemizi sınırlamış, bu yüzden her şeyi göremiyoruz. Eşyaya baktığımızda atomların o baş döndüren hareketlerini görebilseydik dengemizi kaybederdik, belki de dünyada yaşamamız mümkün olmazdı. Bastığımız topraktaki bütün bakterileri görebilseydik rahatça yürüyemezdik. Bu sınırlamaları yapan Rabbimiz, hafızamıza da sınırlar koymuş. Bebekliğimizi, o safhada başımıza gelenleri ve daha öncesini, yani rahimde geçen devreleri hiç hatırlamıyoruz. İşte, rahim safhasında muhatab olduğumuz, ama sonradan hatırlayamadığımız hâdiselerden biri de misak meselesi. Misakı hatırlayabilseydik, bu dünyada herkes Allah'a iman ederdi ve imtihan olmamızın da bir mânâsı kalmazdı.

Diğer yönü ise şöyle: Peygamber mucizelerinde çokça okuruz: Bir ağaç, mucize olarak konuşur ve Allah Rasûlunun (s.a.v.) peygamberliğini tasdik eder. Daha sona yine eski hâline döner, hiç bir şeyden habersiz, sürdürür hayatını. Cenâbı Hak, elma ağacına bir an için şuur verse ve ona "Seni elma verecek şekilde terbiye eden ben değil miyim?" deseydi, yahut bal arısına, "Seni bal verecek şekilde terbiye eden ben değil miyim?" diye sorsaydı, bütün bu ve benzeri soruların cevabı, "Evet bizi terbiye eden sensin." şeklinde olacaktı. Aynı soru insan ruhuna da sorulabilir: "Seni, insan ruhu olarak terbiye eden, maddî ve manevî sermayelerle donatarak nice ilimlere ve marifetlere kabiliyetli kılan ben değil miyim?"
İnsan ruhu da bu sorunun cevabını, "Evet, beni böylece terbiye eden sensin." diye verecektir.
Nitekim, ruhlara bu soru sorulmuş, onlar da bu ilâhî hitaba, "Evet, sen bizim Rabb'imizsin." diye cevab vermişlerdir.
"Misakı hatırlamayışımız bizi sorumluluktan kurtarır mı?" Sorusuna gelirsek; Allah, peygamberleri gönderdiğinde onlara bu ahdi haber verdi. İnsanlar hatırlamasalar bile peygamberlerin sözü, onların aleyhinde delil olmuştur. Çünkü, bilirsin ki, bir insan namazından bir rekât terk etse ve bunu unutsa, ardından güvenilir kimseler bunu kendisine hatırlatsalar, onların sözü aleyhinde delil olur. Bir mûmin, namazın her rekatında, "âlemlerin Rabb'i olan Allah'a hamd" etmekle bir bakıma, misakını yeniler. Çevresini kuşatan ve onun yardımına koşan bütün varlıkların, İlâhî bir terbiyeden geçtiklerini düşünerek Rabbine şükreder. Sonra bu kâinatın bir küçük misâli olan kendi varlığına nazar eder. Ondaki bütün terbiye fiillerinin de yine onun menfaatine en uygun şekilde icra edildiğini görür.
İşte insanın, kendisini içten ve dıştan kuşatan bu terbiye fiillerini düşünmesi, onu ibadete sevk eder. Surenin devamında, "Ancak sana ibadet eder ve ancak senden yardım dileriz." diyerek misakını yenilemiş olur. "Rabb'imiz sensin, ibadetimiz de ancak sanadır ve senden başkasından da yardım dilemeyiz." der.



İlgili Konu:


Büyük Şirkte Cehalet Mâzeret midir?
Çözüldü - Büyük Şirkte Cehalet Mazeret midir?

CEHALETİN MAZERET OLDUĞU DURUMLAR
İlmi Konu - Şeyhu'l İslam İbn Teymiyye : Cehaletin Mazeret Olduğu Durumlar

Şeyh Makdisi : Cehaletin Mazeret Olduğu Durumlar
İlmi Konu - Şeyh Makdisi : Cehaletin Mazeret Olduğu Durumlar

Fetret Ehlinin Ahiratteki Durumu ?
Çözüldü - Fetret Ehlinin Ahiratteki Durumu ?
 
Üst Ana Sayfa Alt