Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah’i Zikretmek Ve Bu Zikrin Kur’an Ve Sünnet’teki Anlami:

E Çevrimdışı

Ehlitakwa

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
ALLAH’I ZİKRETMEK ve BU ZİKRİN KUR’AN ve SÜNNET’TEKİ ANLAMI:

Allah'i Zikretmek Demek, Allah Resulunun Getirdiği Gerçek Kaideleri Hayata Uygulamaktır.
Yani, bir başka deyimle Kur'anın emirlerine sımsıkı sarilmaktir. Her kim Kur'ana inanmaz, Onun içindeki dusturları kendisi icin hayat dusturu haline getirmezse, Allah'tan yüz çevirmiş, şeytanla dost olmuş demektir.
Buna Allah-u Teala şöyle işaret buyurmaktadır:
“Kim benim zikrim olan Kur'an'dan yuz cevirirse, kuskusuz onun icin cok dar bir gecim vardir. Ve kiyamet gunu onu kor olarak hasrederiz. “Rabbim Beni neden kor olarak hasrettin? Halbuki ben goren bir kimseydim” der. Allah da “Iste boyledir, sana ayetlerimiz gelmisti, fakat sen onlari unutmustun. Iste bugun de ben seni oyle unutmaktayim” buyurur.” (Taha: 124)

Bu ayetler, zikrin ancak Kur'an ayetleri olduğunu belirtmektedir.

Demek ki, bir kimse, gece gündüz Allah'ı zikretse, fakat Allah'in zikri olan Kur'ana uygun bir hayat yaşamasa,ve etrafında namaz kılmayıp,Allah’a itaatte kusurlu olanlar ile dostluk ve arkadaşlık kurup umursamaz davranan boyle bir kimse Şeytanın dostu olmaktan kurtulamaz.
Havada ucsa, suda yuruse yine de bundan yani şeytanın dostu olmaktan kendini kurtaramaz. Çunku, boylesini havada ucuran, denizde yuruten Şeytandır, rahman değildir.(Mecduddin ibn Teymiyye)
Ey Muhammed) De ki: "Eğer Allah'ı Seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin,günahlarınızı bağışlasın.Allah Gafur'dur,Rahim'dir."(Al-i İmran 31)
Rasul Size Ne Verdiyse Alın.Size Neyi Yasak Etiyse Ondan Sakının Allah'tan Korkun. Çünkü Allah'ın Azabı Çetindir.(Haşr:7)
İslam tebliğcisi gerçekten ağır bir davayı yüklenmiştir. Çünkü, La ilahe illallah'ı tebliğ ve buna davet bir çok zorluğu, eziyeti, işkenceyi ve bu yolda ölümü göze almayı gerektirir, işte bu zorlu yol imtihanlar ve acılarla doludur.
Davetçinin bu yükü kaldırmada, sürekli bir güç ve şevk kaynağına ihtiyacı vardır.

Bu kaynak ihtiyaç duyulduğu anda hemen baş vurulabilecek kadar yakın, her türlü zorluğu kaldırmaya yetecek gücü ve şevki verebilecek kadar etkili, bıkkınlık vermeyecek kadar da lezzetli olmalıdır.

İşte bu kaynak, kul ile Rabbi arasında olan zikirdir. Gönlü açan, kalpleri yatıştıran, sıkıntıları dağıtan, kulu Rabbine yönelten zikir...
İslam nazarında zikir çok şümullü bir mana içerir. Kısacası, kula Rabbini hatırlatan, O'nu düşündüren ve O'na yönelten her şey zikirdir. Tefekkür de zikirdir, namaz da... Oruç da zikirdir, zekat da... Cihad da zikirdir, tebliğ de... Lailahe illallah demek de bir zikirdir, buna davet de... Kur'an'ı okumak da bir zikirdir, onu sosyal hayatta hakim kılmaya çalışmak da...
İslam dini hayatın her yönünü, beşere(insana), Rabbini hatırlatacak mahiyet kazandıracak zikre dönüştürmüştür. Dinin bu hususta getirdiği tavsiyeleri hakkıyla yerine getiren mü'minin sabah kalkışından, akşam yatışına kadar her hareketi hatta uykusu bile zikir hükmüne geçer. Yeter ki bu sahih ve halisane olarak yapılsın!

Bu bölümden sonraki hadisler, İslamın insan hayatını her yönüyle zikre dönüştürmeye yönelik tavsiyelerdir.

Cahili sistemler içinde mücadele veren ve her an bu materyalist sistemlerin maddi ve manevi baskısı altında bulunan İslam davetçilerinin, Rableri ile manevi bir bağlantı kurabilmeleri ve dışarıdan gelecek saldırılara karşı kuvvetli ve kararlı olabilmeleri için Rasulullah'ın bu tavsiyelerine gösterecekleri itina gerçekten önemlidir...
Allah’ı hakkıyla zikretmek sadece sabah akşam veya belirli günlerde yapılan bir takım dua ve amellerden ibaret değildir. Allah'ı zikretmek insanın bütün hayatına yansımalıdır. İnsanın atacağı her adımı Allah'ın istediği şekilde mi yoksa nefsinin ya da başka insanların istediği şekilde mi attığını gözden geçirip, Allah'ın emirleri doğrultusunda hayatını düzenlemesi gerekir. İşte Allah'ı zikir böyle olmalıdır. Yoksa bir takım dua ve amellerle Allah'ı zikrettiğini zannetmek çok büyük bir gaflettir.

Allah'ı zikretmek için bir takım duaların yapılması gerektiği muhakkaktır. Rasulullah (s.a.v) her halukarda yapılacak duaları bizlere öğretmiştir. Fakat bu dualar ne alışılagelmiş bir adet olarak söylenen, ne de papağan gibi manası bilinmeden şuursuzca tekrarlanan sözler haline gelmemelidir. Rasulullah'ın öğretmiş olduğu dualar okunurken, dualardaki kelimelerin manaları iyice düşünülmeli ve yaşantı bu manalara göre düzenlenmelidir.
Yaşantısını, yaptığı zikirlerin manasına göre düzenlemeyenler; Kur'an okuyan fakat hayatlarını ona göre düzenlemeyen kimseler gibidirler ki, Kur'an böyle kimselere lanet etmektedir. Onlar hayır amel işlediklerini ve karşılığında sevap alacaklarını zannederler, fakat yapmış oldukları ameller, gerçekte kendilerine sevap değil lanet getirecektir.
Rasulullah (s.a.s) bizlere Allah (c.c.)'a yapılacak en güzel zikri şu şekilde öğretiyor:

Ebu Said elHudri (r.a) şöyle rivayet etmiştir; Rasulullah (s.a.s) şöyle buyurdu:

«Musa (a.s) dedi ki:
«Ya Rabbi! Bana, seni hatırlayıp dua edebileceğim birşey öğret.» Allah (c.c) şöyle buyurdu:

«Ey Musa! La ilahe illallah, de.» Musa (a.s) dedi ki:

«Ey Rabbim! Bütün kulların bunu diyor.» Bunun üzerine Allah (c.c) :

«Ey Musa! Yedi gökler ve içinde bulunanlar ile yedi yerler bir kefeye konsa, «La ilahe illallah» da diğer kefeye konsa «La ilahe illallah» ağır gelir» buyurdu.»

(Hakim, İbni Hibban sahih hadis)

Rasulullah (s.a.s)'in bu hadisinden, en büyük zikrin La ilahe illallah sözünü söylemek olduğu anlaşılmaktadır.
Fakat La ilahe illallah sözünü, manasını bilmeden söyleyen, hayatını onun manasına göre düzenlemeyen ve onu bozacak ameller yapan kimse, günde binlerce defa La ilahe illallah dese de bu söz ona fayda vermez.
«La ilahe illallah» diyen kişi bu sözün şu manaya geldiğini bilmeli ve hayatını bu mananın gerektirdiği şekilde düzenlemelidir:

Ey Rabbim! Bütün ibadetlerimi yalnız senin için yaparım. Kur'an ve sünnette ibadet olarak bildirdiğin amelleri rasul de olsa, melek de olsa, salih bir kimse de olsa başka varlıklara değil, yalnız sana yaparım. Çünkü ibadetler yalnız yaratana yapılır.
O varlıkların benim üzerimde hiçbir tasarruf hakkı yoktur. Fakat sen benim Rabbimsin ve ben senin tasarrufun altındayım. Sen her şeyin Rabbi ve yaratıcısısın. Bütün ibadetler yalnız sana yapılır. Ben de ibadetlerimi yalnız sana yapıyorum. Senden başka ibadet edilenleri ve senden başkasına ibadet edenleri reddediyor ve onları müslüman olarak kabul etmiyorum. Bunu hem sözle söylüyor hem de amelimle gösteriyorum.
Bütün hayatımı gönderdiğin Kur'an'a ve Rasululah (s.a.s) 'in sünnetine göre düzenliyorum. Fikirlerimi, adetlerimi, insanlarla olan ilişkilerimi düzenleyen hükümleri yalnız senin kitabın Kur'-an'dan ve Rasulü'nün sünnetinden alıyorum.
Senin kanunların dışında, heva ve heveslerden kaynaklanan insan ürünü kanunları reddediyorum. Bu kanunları koyanların kafir olduklarına bütün kalbimle inanıyor, hareketlerimle de bunu gösteriyorum.

Bu kimseleri kendilerine hakim edinen, dolayısıyla onların kanunlarını kabul eden, onları tekfir etmeyen ve onları yoketmek için çalışmayanları da müslüman olarak kabul etmiyorum. Onları dost edinmiyorum. Bütün bunları kendi kafamdan değil, sen emrettiğin için yapıyorum.

«Muhammedun Rasulullah» zikrini söyleyen kimse de bu sözün şu manaya geldiğini bilmeli ve hayatını bu manaya göre düzenlemelidir:
Ben Allah'a olan ibadetlerimi kendi heva ve hevesime, bid'atlere ve insanların sözlerine göre değil; Allah (c.c)'ın Rasulüne öğrettiği, Rasulullah (s.a.s)'in de bizlere gösterip emrettiği şekilde yaparım. Allah'ın dininin yeryüzünde hakim olması için yalnız ve yalnız Rasulullah (s.a.v)'ın gösterdiği metoda göre hareket ederim. Çünkü bizi hedefe ulaştırabilecek ve bu dini hakim kılabilecek bundan başka hiçbir metod yoktur.
İşte bunlar «La ilahe illallah Muhammedun Rasulullah» zikrinin ifade ettiği manalardır. Rasulullah (s.a.v)'in bizlere öğrettiği her zikrin bunun gibi birer manası vardır. Allah (c.c) yaptığımız zikirlerin manasını bilerek ve hayatımızı o zikirlerin manasına göre düzenleyerek zikir yapmamızı ister. Zikri ancak bu şekilde yaparsak Allah bizleri unutmaz ve hem dünyada hem de ahirette yardım eder.
Şükür :

Allah cc buyurur ki:Ve bana şükredin, (sakın) nankörlük etmeyin.(Bakara-152)
Allah'ı nasıl zikretmemiz gerektiğini belirttikten sonra şu konuya da değinmek gerekir: Allah (c.c) bize kendisine nasıl ibadet edeceğimizi ve kendisini nasıl zikredeceğimizi öğreten bir rasul göndermiştir. Bunun için O'na daima şükretmemiz gerekir. Fakat Allah (c.c.)'a ne kadar şükredersek şükredelim bizlere vermiş olduğu nimetlerin karşılığını yine de ödeyemeyiz.
Allah'a şükretmek sadece lafla olacak bir şey değildir. Allah'a şükretmek; O'nun emirlerine uymak, yasaklarından kaçınmak ve bunu hayatımızda pratik olarak göstermekle olur. Allah'a şükrettiğini söyleyip de bu şükrün gereği olan amel ve sözleri hayatında pratik olarak göstermeyenler ise ancak nankör kimselerdir.

Allah (c.c), vermiş olduğu nimetlere karşılık kullarından; yalnız kendisine ibadet etmelerini ve Rasulullah (s.a.v)'in gösterdiği şekilde hayatlarını düzenlemelerini ister. Böyle yapmayanlar ne kadar müslümanlık iddiasında bulunurlarsa bulunsunlar yine de kafirdirler.

selamun aleykum
 
Üst Ana Sayfa Alt