Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Allah, Arif Kulları ile Konuşur mu?

M Çevrimdışı

muvvahidmehmed22

Muvahhidmehmed
İslam-TR Üyesi
Es-Selamu Aleyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

Şeyh İbn Kayyım'ın kitabında aşağıdaki metine denk geldim, başta kafamı kurcalamadı bu konu ondan sonra bir abinin burada geçen olay sofilerin iddia ettikleri ile aynı dedi, acaba burada İbn kayyım ne dedi yani Allah arif kulları ile konuşur mu ehli sünnet'in bu konuya yaklaşımı nasıl delilleri ile cevap verilir ise çok memnum olurum bahsi geçen metin; birde kitabın arapçasına sahip olanlar bu metin arapçada var mı diye bakarlarsa çok memnun olurum

"Ariflerden birinin şöyle dediği nakledilmiştir: Oldukça yağmurlu ve aşırı karanlık bir gecede tavaf ediyordum. Tavaf yeri tenha idi. Benim de hoşuma gitmişti. Mültezem'in yanında durmuş Allah'a dua ediyordum: "Allah'ım! Beni öyle koru ki sana isyan etmeyeyim" dedim. Bu sefer şöyle bir ses duydum: "Sen, benden günahtan korunmayı, masum olmayı istiyorsun. Bütün kullarım benden günahtan korunmayı isteyip dururlar. Eğer ben, onları günah işlemekten koruyacak olursam kime lütufta bulunup kimlerin günahlarını bağışlayacağım?"
Bunun üzerine o gece sabaha kadar, Allah'tan hayâ ettiğimden dolayı mağfiret dileyip durdum."


📚İbn Kayyım el-Cevziyye,Miftâhu Dâri’s-Saâde II ( Beka Yayınları) syf.9-10
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim

وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ أَن يُكَلِّمَهُ اللَّهُ إِلَّا وَحْيًا أَوْ مِن وَرَاء حِجَابٍ أَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِيَ بِإِذْنِهِ مَا يَشَاء إِنَّهُ عَلِيٌّ حَكِيمٌ
Bir beşer için Allah'in kendisiyle konuşması olacak şey değildir. Meğer ki bir vahy ile (ilham) veya perde arkasından, yahud bir elçi gönderip de izniyle dilediğini vahyetsin. Muhakkak ki O, Aliyy'dir, Hakîm'dir. (Şûra 51)

Yahudiler Peygamber (s.a.v.)'e: "Eğer gerçekten peygamber isen Musa'nın yaptığı gibi sen de Allah'ı görerek, O'na bakarak O'nunla konuşsan ya. Sen bunu yapmadıkça elbette sana iman edecek değiliz." demişlerdi.
Peygamber (s.a.v.) de "Musa, Allah'a bakıp O'nu görmedi ki." buyurdu da bu âyet-i kerime nazil oldu. (Vahidî, Esbâbu'n-Nuzûl, Beyrut 1985, sf: 266)

Bahr'de ise Peygamber (s.a.v)'den bu istekte bulunanların yahudiler değil Kurayş kâfirleri olduğu kaydedilmektedir. (Alûsî, Rûhu’l-Maânî, Beyrut 1985, C. XXV, Sf: 56)



Allah, insanlar ile ancak şu üç şekilde konuşur:

a) Vahy yoluyla, ki bu vahyden maksad, kalbe atılan ilham, yahud da rûyadır. Nitekim Cenâb-ı Hak, Musa (a.s)'nın annesine ve oğlunu kesmesi için İbrahim (a.s)'e bu şekilde vahiyde bulunmuştur.
Mucahidin şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Allah Teâlâ Zebur'u, Dâvud (a.s)'a, kalbine vahyederek indirmiştir."

b) Allah, kelâmını herhangi bir elçiyi vasıta kılmaksızın, peygambere doğrudan doğruya duyurur ki bu da vahiydir. Bunun delili, Hak Teâlâ'nın Musa (a.s)'ya vasıtasız olarak duyurduğu kelamına "vahiy" demiş olmasıdır. Çünkü Allah Teâlâ, "Vahyolunana kulak ver, dinle" (Ta ha, 13) buyurmuştur.

c) Allah'ın, peygambere, melek bir elçi gönderir ve bu melek, Allah'ın vahyini, insan olan peygambere tebliğ eder, ulaştırır. Bu hususu hasr yoluyla ifade edersek şöyle denilebilir: "Allah'dan olan vahyin insana ulaşması, ya bir tebliğ edici vasıta kılınmaksızın, yahud böyle bir tebliğ edici, vasıta kılınarak olur.

Birincisi, yani Allah'ın vahyinin bir aracı vasıta kılınmaksızın peygambere ulaşması hakkında şu denebilir: O duymayışına gelince, bu, vahy ile" ifadesinden; ikincisine, yani ilahî vahyin peygambere bir şahıs (melek) vasıta kılınmaksızın ulaşıp, ama peygamberin Allah'ın kelâmının bizzat kendisini duymasına gelince, bu da, "bir perde arkasından..." İfadesinden; üçüncüsüne, yani peygambere ilahî vahyin bir aracı vasıtasıyla ulaşmasına gelince, bu da, "Yahud bir elçi gönderip de, izni ile dilediğini vahyetmesi..." ifadesinden anlaşılmaktadır.

Bil ki bu üç kısımdan her biri vahiydir. Fakat Cenâb-ı Hak, birincisine "vahiy" ismini vermiştir. Çünkü kalb te ilham yoluyla meydana gelen şey, bir anda meydana gelir. Dolayısıyla vahiy lafzını bunun için kullanmak daha evlâdır. İşte bu kısımları birbirinden ayırıp ortaya koyma hususundaki sözümüz bundan ibarettir.


**

Bahsettiğiniz İbn Kayyım'ın kitabı bende yok. 4 ciltlik Arabcasından bakabilmem için bölüm başlığını vermeniz gerekir. Fakat mana olarak ayete göre ilham ederek bildirmesi mümkündür. Zira daha önce de Musa (a.s.)'ın annesine de ilhamla konuştuğu nas ile sabittir.

وَأَوْحَيْنَا إِلَى أُمِّ مُوسَى أَنْ أَرْضِعِيهِ فَإِذَا خِفْتِ عَلَيْهِ فَأَلْقِيهِ فِي الْيَمِّ وَلَا تَخَافِي وَلَا تَحْزَنِي إِنَّا رَادُّوهُ إِلَيْكِ وَجَاعِلُوهُ مِنَ الْمُرْسَلِينَ
Biz, Musa'nın annesine şöyle vahy (ilham) ettik: "Çocuğu emzir. Başına bir şey gelmesinden korkunca da onu hemen sandığa koyup nehire (Nil'e) bırak. Sakın korkma, mahzun da olma. Şubhesiz ki biz, onu sana geri döndüreceğiz ve onu Peygamberlerden yapacağız." (Kasas 7)


 
Üst Ana Sayfa Alt