Çevrimdışı
Amerikalı müsteşrik Thomas Paine, «Bible and Sword (İncil ve Kılıç)» kitabının mukaddimesinde şöyle der:
“Bugün durum değişti ve Müslümanlar artık avucumuzun içinde. Fakat bir kez olan, bir kez daha olabilir. Zira Muhammed’in etbâının kalplerinde yaktığı ateş, sönmeyi kabul etmeyen bir ateştir!”
İngiliz tarihçi Toynbee ise, «İslam ve Araplar» başlıklı konferansında şöyle demiştir:
“İslâm, eğer gerekli koşullar tekrâr hazır hâle gelse, dünya liderliğini tekrâr kolaylıkla ele geçirebilecektir!”
Fransız Sömürgeler Bakanı Lacoste ise şöyle demişti:
“Cezayirliler Kur’ân okudukları ve Arapça konuştukları sürece, onları yenemeyiz. Bu nedenle Kur’ân yok edilmeli ve Arapça onların dillerinden sökülmelidir!”
Ve bütün bunların özü, yine Lacoste’un söylediği şu sözdedir:
“Kur’ân Fransa’dan daha güçlüyse ben ne yapabilirim?!”
Allah’ın Kitâbı, Rasûlullah’ın ﷺ etbâıyla birlikte olduğu sürece, bu ümmet yenilemez. Zira onlara zaferin ve üstünlüğün yolunu gösteren bu Azîz Kitâb’tır. Bunu bildikleri için İslâm ehliyle her yönden savaşmaktalar. Bu güçlü ümmeti; hem savaş ve kıyımla yok etmek, hem zihinlerine İslâm dışı fikirleri enjekteleyerek düşünce yapılarını bozarak/bâtıllaştırarak yok etmek, hem de fiillerini ve davranış biçimlerini ifsâd ederek ahlâken yok etmek savaşında başarılı oldular. Kur’ân ise onlar için bu üç şerefi koruyan tek varlıklarıydı; onlar Kur’ân’ı terk edince, her cephede mağlubiyetleri kaçınılmaz oldu. Fakat bu ümmetin her ferdi, kendisini ve neslini ıslâh edip değiştirmekle yükümlüdür. Tâ ki, ümmeti değişene dek.
Nefesleri nebevî menhec üzere adım atan, Kur’ân ehli çocuklar yetiştirin. Tevhîdin, uğrunda nefislerin fedâ edilmesini hak eden tek izzet nişânesi olduğunu bilen, cihâd ehli nesiller yetiştirin. Kur’ân ve Sünnet’e kalbiyle bağlı bir nesil, üzerindeki sorumluluğu bilecek ve yapması gerekenin ne olduğunu fiilleriyle gösterecektir.
Bu Dîn, bizimle veya bizden başkasıyla, bu dünyâya yeniden muhakkak hükmedecektir. Öyleyse ey Rabbimiz, bizi kullan, bizi başkasıyla değiştirme!
“Bugün durum değişti ve Müslümanlar artık avucumuzun içinde. Fakat bir kez olan, bir kez daha olabilir. Zira Muhammed’in etbâının kalplerinde yaktığı ateş, sönmeyi kabul etmeyen bir ateştir!”
İngiliz tarihçi Toynbee ise, «İslam ve Araplar» başlıklı konferansında şöyle demiştir:
“İslâm, eğer gerekli koşullar tekrâr hazır hâle gelse, dünya liderliğini tekrâr kolaylıkla ele geçirebilecektir!”
Fransız Sömürgeler Bakanı Lacoste ise şöyle demişti:
“Cezayirliler Kur’ân okudukları ve Arapça konuştukları sürece, onları yenemeyiz. Bu nedenle Kur’ân yok edilmeli ve Arapça onların dillerinden sökülmelidir!”
Ve bütün bunların özü, yine Lacoste’un söylediği şu sözdedir:
“Kur’ân Fransa’dan daha güçlüyse ben ne yapabilirim?!”
Allah’ın Kitâbı, Rasûlullah’ın ﷺ etbâıyla birlikte olduğu sürece, bu ümmet yenilemez. Zira onlara zaferin ve üstünlüğün yolunu gösteren bu Azîz Kitâb’tır. Bunu bildikleri için İslâm ehliyle her yönden savaşmaktalar. Bu güçlü ümmeti; hem savaş ve kıyımla yok etmek, hem zihinlerine İslâm dışı fikirleri enjekteleyerek düşünce yapılarını bozarak/bâtıllaştırarak yok etmek, hem de fiillerini ve davranış biçimlerini ifsâd ederek ahlâken yok etmek savaşında başarılı oldular. Kur’ân ise onlar için bu üç şerefi koruyan tek varlıklarıydı; onlar Kur’ân’ı terk edince, her cephede mağlubiyetleri kaçınılmaz oldu. Fakat bu ümmetin her ferdi, kendisini ve neslini ıslâh edip değiştirmekle yükümlüdür. Tâ ki, ümmeti değişene dek.
Nefesleri nebevî menhec üzere adım atan, Kur’ân ehli çocuklar yetiştirin. Tevhîdin, uğrunda nefislerin fedâ edilmesini hak eden tek izzet nişânesi olduğunu bilen, cihâd ehli nesiller yetiştirin. Kur’ân ve Sünnet’e kalbiyle bağlı bir nesil, üzerindeki sorumluluğu bilecek ve yapması gerekenin ne olduğunu fiilleriyle gösterecektir.
Bu Dîn, bizimle veya bizden başkasıyla, bu dünyâya yeniden muhakkak hükmedecektir. Öyleyse ey Rabbimiz, bizi kullan, bizi başkasıyla değiştirme!
