Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Allah'tan Başkasına Sığınmanın Ve Yardıma Çağırmanın Hükmü

Hafsa binti Ömer Çevrimdışı

Hafsa binti Ömer

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Allah-u teala şöyle buyuruyor:


"Gerçekten bir takım insanlar, cinlerin bir takımına sığınırlardı da onların cüret ve azgınlıklarını artırırlardı."(Cin: 6)


Ayetteki; "onların cüret ve azgınlıklarını artırırlardı" sözü; onların korkularını daha çok artırırlardı, manasındadır.

Cahiliye arapları bir vadiye indiklerinde yüksek sesle şöyle derlerdi:

"Bu vadinin sefih olan kavminden bu vadinin seyyidine sığınıyoruz."

Bu ayet gösteriyor ki; kim cinlere sığınırsa onu daha kötü yapar, korkusunu gidermez, aksine korkusu daha çok artar.

Cinlere sığınan kişilerin hem kalplerinde korku artar hem de vücuttan daha çok yorulur.

Bu ayet cinlere sığınmanın haram olduğunu gösteriyor. Çünkü bu sığınına fayda değil, zarar vermektedir.

Allah-u teala bu ayette kendisinden başkasına sığınanları kötülemiştir. Şüphesiz ki bir şeye sığınan o şeye taalluk etmiştir. Yani; bu kişi sığındığı şeyin kendisini kurtaracağını zanneder ve ona güvenir. Bu ise şirkin türlerinden bir türdür.

Sadece Allah'ın yapabileceği şeylerde bir mahluka sığınan kişi şirk işlemiştir. Ölülere sığınmak da büyük şirktir. Çünkü ölüler, ne fayda ne de zarar verebilirler. Mahlukun gücü dahilinde olan bir şeye sığınmak ise caizdir.


Buharive Müslim'de geçen hadislerde Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in fitneler zikredildiğinde şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:

"Kim bu fitnelerden korunmak için bir sığınak bulursa ona sığınsın"

Bir başka rivayet şöyledir:

"Bir kadın Ümmü Seleme'ye sığınmıştır."

Bu rivayet Müslim'de geçmektedir.

Aynı şekilde Sahihi Müslim'debir gencin Rasulullah'a sığındığına dair bir rivayet vardır.

Yine Sahihi Müslim'deKabe'ye ve Haram'a sığınanlar olacağı hakkında rivayetler vardır.

Buna göre bir kimse eğer yolda yol kesicilerle karşılaşırsa bu yol kesicilerden kendisini kurtarabilecek bir insana sığınırsa haram işlemiş sayılmaz. Fakat bu şahsın kendisine fayda sağlaması veya zararı gidermesi konusunda korkusunu ve sevincini ona bağlar, tüm kalbiyle ona bağlanır ve sığınırsa ve onun kendisini kurtaracağından emin olursa şüphesiz bu, apaçık bir şirktir. Çünkü bu, sadece Allah'a yapılması gereken ibadet kapsamına giren bir ameldir.

"İstigase" sadece şiddet anında dua etmektir.

"Dua" ise her halükarda Allah'a yalvarmak, bir fayda sağlamak veya bir zararı defetmek için Allah'tan istemektir.


Sadece Allah'ın yapabileceği bir şeyde zararı defetmesi için bir mahluka sığınmak büyük şirktir.

Örneğin; bir kişi kendisini müdafaa etmek için bir ölüye sığınırsa veya kötülüğü defetmek için hali hazırda mevcut olmayan veya yanına gelmesi mümkün olmayan bir şahsa sığınırsa ya da mevcut olan bir kişiden yağmur yağdırmasını isterse büyük şirk işlemiş olur.

Fakat mevcut olan zararı defedebilecek güce sahip olan bir insana sığınmak caizdir.

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Kendi tarafından olanı, düşmana karşı ondan (Musa' dan) yardım diledi." (Kasas: 15)

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Allah'ı bırakıp da sana ne fayda ne de zarar veremeyecek şeylere dua etme (çağırma). Eğer bunu yaparsan sen de zalimlerden olursun. Allah seni bir zarara uğratırsa onu senden kaldıracak ancak O'dur. Sana bir iyilik dilediği takdirde O'nun nimetini engelleyecek bir kuvvet de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, Gafur'dur, Rahim'dir." (Yunus: 106-107)

"Allah'ı bırakıp da sana ne fayda ne de zarar veremeyecek şeylere dua etme (çağırma)."

Ayetteki dua; yararı istemek veya zararı kaldırmayı istemektir.

Allah-u teala bu ayette şöyle buyuruyor;

"Sana hastalık, fakirlik gibi bir zarar isabet ederse Allah'tan başka hiç kimse bu zararı senden kaldıramaz. Bu zararı sadece Allah kaldırabildiğine göre sadece ona ibadet etmen, ona sığınman gerekir. Ve bil ki, eğer Allah sana bir hayır vermişse bütün insanlar ve cinler bu hayrı senden kaldırmaya çalışırlarsa da buna güç yetiremezler."


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Ey Allah'ım! Senin verdiğin hayrı kimse engelleyemez. Senin vermediğini kimse veremez." (Buhari, Müslim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

"Bütün ümmet sana fayda vermek için toplanırsa Allah'ın sana yazdığının dışında hiçbir fayda veremezler Bütün ümmet sana zarar vermek için toplanırlarsa Allah'ın sana yazdığının dışında bir zarar veremezler." (Ahmed, Tirmizi rivayet etti ve hasen sahih dedi. Ahmed Şakir bu hadis için sahih dedi.)

Bundan dolayı fayda elde etmek, zararı defetmek ve Allah'ın bize verdiği nimetleri kaybetmemek için sadece Allah'a güvenmemiz gerekir.

Şunu bilmemiz gerekir ki; bütün ümmet hile, mekr, tuzak kurma konusunda ne kadar becerikli olursa olsun, Allah'ın bize verdiği nimeti engellemek için tüm gücüyle ne kadar çalışırsa çalışsın bunu yapamaz.


Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Allah'ı bırakıp da kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan, kendisine yapılan dualardan habersiz kalan kimselere ibadet edenlerden daha sapık kim olabilir?" (Ahkaf: 5)

"Daha sapık" yani; ondan daha sapık kimse yoktur.

"Dalalet" yani; sapıklık, doğru yoldan ayrılmaktır.

Allah-u teala bu ayette şöyle buyuruyor:

"Allah'tan başkasına ibadet edenlerden daha sapık bir kimse gösterebilir misiniz? Gösteremezsiniz, çünkü yoktur."

"Kıyamet gününe kadar cevap veremeyecek olan, kendisine yapılan dualardan habersiz kalan" yani; bir kimse ömrü boyunca kendisine cevap veremeyecek varlıklara dua ederse, o varlıklar kendisine asla icabet etmezler. Çünkü bu putlar kendilerine dua edenlerden habersizdir.


Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Eğer onları çağırırsanız, sizin çağırınızı işitmezler; işitseler bile, size cevap vermezler. Kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkar ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi hiç kimse sana haber veremez." (Fatır: 14)

Allah-u teala şöyle buyuruyor:

"Hiçbir şey yaratmayan üstelik kendileri yaratılmış olan şeyleri mi Allah'a ortak koşuyorlar? İbadet ettikleri şeylerin kendilerine (ibadet edenlere) yardım etmeye güçleri yetmez. Hatta kendilerine bile yardım edemezler." (A'raf: 191-192)

İbadet edilmesi gereken rab, asla bir mahluk olamaz. Bilakis o yaratıcıdır. Asla fani değildir, sonra olmuş bir varlık da değildir.

Mahluk ise, sonradan olmuş bir varlıktır ve yok olacaktır. O zaman nasıl olur da Allah bırakılıp mahluka ibadet edilir?

Yaratılmış olan zat yaratıcıya muhtaçtır, eksiktir. Asla ibadeti haketmez.

Allah-u teala bu ayette putların aczini ifade etmiştir.


Bu putlar dört sebepten dolayı ibadeti hak etmemektedirler:

1 - Hiçbir şey yaratma güçleri yoktur. Yaratma gücüne sahip olamayanın ibadet edilme hakkı yoktur.

2 - Bu putlar yoktan yaratılmışlardır. Varlıklarının başlangıcında da sonunda da başkalarına muhtaçtırlar. Başkalarına muhtaç olan bir varlığın ibadet edilmeye hakkı yoktur.

3 - Kendileri yardıma çağırıldıklarında yardım etmeye güçleri yoktur.

4 - Kendi nefisleri için bile zararı defetmeye güçleri yoktur.


Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem zamanında bir münafık vardı. Mü'minlere eziyet ediyordu.

Bazı mü'minler dediler ki:

"Gidip Rasulullah'tan yardım isteyelim."

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den yardım istediklerinde şöyle buyurdu

"Benden yardım istenilmez. Doğrudan doğruya Allah'tan yardim istenilir." (Taberani rivayet et, Haysemi sahih dedi)

Münafıkların müslümanlara olan eziyetleri; dövmek, öldürmek gibi eziyetler değildir. Çünkü onlar müslümanlara zahiren sevgi gösterirler. Onların müslümanlara olan zararı; sözle eziyet etmek ve iftira atmakla olur. Tıpkı Aişe radiyallahu anha'ya ifk hadisesinde iftira atmaları gibi...

"Benden yardım istenilmez" sözünün manası; "bu gibi konularda benden yardım istenilmez" demektir.

Zira münafıkların eziyetlerini delille tesbit etmek mümkün olmadığı için bu konuda Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in yapabileceği bir şey olamaz. Çünkü o, zahire göre hüküm verir. Münafıklar ise delil bırakmaksızın gizli bir şekilde müslümanlara eziyet etmektedirler. Bu sebeple bunların eziyetlerinden ancak Allah'a sığınılır.


Enes radiyallahu anh şöyle rivayet etti:

"Uhud savaşında Rasulullah'ın başı yarıldı ve dişi kırıldı. Bunun üzerine şöyle buyurdu:

"Rasullerin başını yaran bir kavim nasıl felaha erişebilir?"

Bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu:

"Senin elinde bir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul eder veya onlara azab eder. Çünkü onlar zalimlerdir." (Al-i İmran: 128) (Müslim)

İbn-i Ömer radiyallahu anh şöyle rivayet etmiştir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in sabah namazında rükudan kalktığı zaman;

"semiallahu limen hamiden" dedikten sonra şöyle söylediğini duydum:

"Saffan b. Umeyye, Süheyl b. Amr, El-Haris b. Hişam'a Allah lanet etsin."

Bunun üzerine şu ayeti kerime nazil oldu:

"Senin elinde bir şey yoktur. Allah ya onların tevbelerini kabul eder veya onlara azab eder. Çünkü onlar zalimlerdir." (Al-i İmran: 128) (Müslim)

Ayette geçen; "onların tevbelerini kabul eder" sözünün izahı şu şekildedir:

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in, kendisine eziyet ettikleri için beddua ettiği ve haklarında bu ayet nazil olan Safvan b. Umeyye, Süheyl b. Amr, El-Haris b. Hişam gibi kimseler tevbe ettiler, iman ettiler ve Allah-u teala onların tevbesini kabul etti.

Bu da apaçık gösteriyor ki; her şey sadece Allah-u teala'nın elindedir. Dilediğini aziz, dilediğini zelil kılar.

Ömer radiyallahu anh müslüman olmadan önce apaçık bir İslam düşmanı idi. Fakat Müslüman olduktan sonra Allah-u teala'nın veli kullarından birisi olmuştur.

Bu da; Allah-u teala'nın emrini, ne Allah rasulünün ne de bir başkasının değiştiremeyeceğini göstermektedir.

Oysa Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in elinde olsaydı kendisine eziyet eden ve haklarında beddua ettiği Safvan b. Umeyye, Süheyl b. Amr ve El-Haris b. Hişam küfür üzerinde kalırlardı ve kafir olarak ölürlerdi. Çünkü Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in bedduası kabul edilseydi, haklarında beddua edilen bu kimseler Allah-u teala'nın rahmetinden kovulurlardı ve azapta kalırlardı.

Bu da gösteriyor ki; Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'inelinde bir şey yoktur. Her şey Allah-u teala'nın elindedir. Bu sebeple o kimselere hidayet etti de müslüman oldular ve İslam düşmanından İslam koruyucusuna dönüştüler.


Ebu Hureyre radiyalhhu anh şöyle rivayet etti:

"Önce en yakın akrabalarını uyar." (Şuara: 214) ayeti nazil olduktan sonra Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemkalktı ve şöyle dedi:

"Ey Kureyş ahalisi! Kendinizi ateşten kurtarın. (İman etmedikçe) Size hiçbir fayda veremem. Ey Abdulmuttalib'in oğlu Abbas! Ben sana bir fayda veremem. Ey Muhammed'in kızı Fatıma! Malımdan ne istiyorsan vereyim. Ama sana bir fayda veremem." (Müslim)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; "size hiçbir fayda veremem" sözü; "Allah-u teala dilemedikçe size fayda veremem, size gelen zararı defedemem" demektir.

Her şey Allah'ın elinde olduğu için Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellemAllah-u teala izin vermedikçe hiç kimseye, babası ve annesi olsa bile, ne bir fayda verebilir ne de ondan zararı defedebilir.

İşte bu sebeple Allah-u teala nebisine şöyle söylemesini emretti:

"Ve de ki: "Ben size ne zarar verebilirim; ne de iyilik edebilirim." Ve yine de ki: "Eğer ben Allah'a karşı gelirsem, O'nun azabından beni hiç kimse kurtaramaz ve ben O'ndan başka sığınacak birini de asla bulamam." (Cin: 21-22)

Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in hadisteki;

"Ey Muhammed'in kızı Fatıma! Malımdan ne istiyorsan vereyim, ama sana bir fayda veremem" sözü de bunu açıkça göstermektedir.

Bu söz şu manadadır:

"Ey kızım Fatıma! Eğer malımdan bir şey istersen bu mal benim olduğu için verebilirim. Fakat Allah-u teala'nın hakkı olan bir konuda ise sana hiç bir fayda veremem."

İşte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'in; amcasına, halasına ve kızına, akrabaları olmalarına rağmen söylediği söz bu şekilde idi. Acaba akrabası olmayan kişilere karşı söylediği söz nasıl olacaktır. Elbette bu sözden başkası olmayacaktır.

O halde gerek zamanımızda ve gerekse geçmişte Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem'den yardım istemek için Rasulullah sallallahu alevin ve sellem'e sığınan, ondan medet isteyen kimseleri gerçekten şeytan kandırmıştır. Zira onlar kendilerine fayda vermeyecek şeylere bağlanmışlardır. Oysa kendilerine fayda verecek asıl şey; rasule iman ve ona tabi olmaktır.


Bu ayetlerden ve hadis-i şeriflerden anlıyoruz ki:

1 - Bazı insanlar cinlerin kendilerine yardım edeceğine inanarak onlara sığınırlar. Fakat gerçekte cinler onlara fayda değil, ancak zarar verir.

2 - "İbadet" Allah'ın sevdiği, emrettiği, kabul edip razı olduğu gizli ve açık ameller ve sözlerdir.

3 - Rasulullah sallallahu aleyhi ve sellem Allah'ın en sevgili kulu olduğu halde -Allah'ın izni olmadan- hiçbir insana ne bir fayda ne de bir zarar verebilir.
 
Üst Ana Sayfa Alt