Çevrimdışı
Gün geçmiyor ki meydanlarda ve ekranlarda Müslüman halkın kurtuluşunun Allah yolunda cihaddan olduğundan bahseden Alparslan Kuytul İzzetli Ve Şerefli Bu yolu seçmiş Mücahidlere laf etmesin Bizde bunlara cevap yetiştirelim. Furkan Vakfı'nın Pek Muhterem Hocasının Vakfın İsmine Taban Tabana Zıt Suriye'de Devam etmekte olan Hak ve Batıl Mücadelesi İle ilgili Açıklamalarını hemen hemen herkes biliyor artık. Ama her açıklaması Analiz ve Yorumlamadaki Basiretsizliğini bir kez daha ortaya koyuyor ne yazık ki. Nitekim Suriye ile ilgili yorumları ile alakalı kendisine yöneltilen eleştirilere; ''Bu benim siyasi yorumum dur, Dini yorumum değil değil , Bu meselenin Dinle alası yok'' Açıklamasında bulundu. Oysa Muhalifler silah bırakmalı diyen Alparslan Kuytul bu yorumunu Siyasi olarak nitelendirirken savaşı bırakıp kaçmanın bir dini yükümlülüğü bir günahı vardır Hiç mi aklına gelmez bu ? bundan hiç mi hiç bahsetmez nedense. Oysa bakın Enfal Suresi 15.ve 16.ayetlerde ne buyruluyor; “Ey inananlar! İnkâr edenlerle toplu halde karşılaşırsanız, onlara arkalarınızı dönüp kaçmayın. Kim o gün savaşmak için bir tarafa çekilmek, ya da başka bir birliğe katılmak dışında arkasını döner kaçarsa, o, Allah’tan bir gazaba uğrar, onun yeri cehennemdir. O ne kötü varılacak yerdir.!” Sayın hocamız bu ayetide Suriyede gelişen olaylar ışığında yorumlasada keşke bizde dinlesek yine aynı kapıya varıyormu acaba merak ediyorum. Alparslan Kuytul ısrarla Heva ve Hevesine göre yaptığı açıklamasını siyasi olarak nitelendirmekte ve dini olmadığını belirtmekte. Demek dini yorum yapsa iş tam tersi olacak belki sonuna kadar direnin diyecek, Allah bilir belki kalkıp Şam'a gidecek,Ama işine gelmiyor Hocamızın Sadece Siyasi yorum yapmakla yetiniyor. Filistin Veya Çeçenistan için gösterdiği Dini hassasiyeti Suriye için göstermiyor bir türlü. Yada Filistin Direnişinin Öncülerinden Şeyh Ahmet Yasin'inin '' Bizden beyaz bayrak dikmemizi veya teslim olmamızı beklemeyin Biz bunu yapsakda öleceğimizi biliyoruz'' Sözünün bir türlü Suriye içinde geçerli olduğunu ya anlamıyordu yada anlamak istemiyordu. Oysa Resulü Ekrem (SAV')in"Nefsim yed-i kudretinde olan Allahu Teala (cc)'ya yemin olsun ki, arzusunu İslama tabi kılmayan kimse iman etmiş olmaz"dediği bilinmektedir. Dolayısı ile müminler heva ve heveslerini bir kenara bırakıp İslami Hükümlere tabi olmak mecburiyetindeler. İşte bu kati teslimiyet siyasettir. Ayrıca İbni-i Abidin Siyaseti şu şekilde tarif etmektedir:''Siyaset Halkı dünya ve ahirette kurtulacakları yolu irşad etmekle, Onların Salah ve Menfaatlerine çalışmaktır''Bu tarifin devamında İbn-i Abidin;Bütün İslami Hükümlerin ''İman'' ve ''Siyaset'' çevresinde döndüğünü beyan etmektedir. O zaman hal böyleyken ve Müslümanın İslama dayanmayan farklı bir görüşü ,Kaynağı ve Fikri olamayacakken Suriyeyi Beşar Esed'e verip onun insafına terk etmek İslami hangi İslami ve Dünyevi siyasete sığmaktadır ? Bumu dur Dünya ve Ahirette Kurtuluş yolunu irşad etmek ? Hepimiz bir gün mutlaka Allah'a döndürüleceğiz Hiç kimse bundan asla istisna değildir. O yüzden Sözlerimizde bu yüzden İslam ve Kuran ışığında Söylenmelidir.Bilinmelidir ki yapacağımız her işin ve söyleyeceğimiz her sözün tek tek hesabını vereceğiz. Ayetleri ve Hadisleri gözardı edip Heva ve Heveslerimize göre Hüküm ve yorum çıkaramayız müslümanın böyle bir hakkı asla yoktur. Müslüman asla Siyasi Ve Dini yorumu birbirinden ayrı düşünüp dini siyasetten ayrı düşünemez. Bunu böyle yorumlamak ve böyle düşünmek Müslüman olduğunu söyleyip hiç bir Sosyal ,Hukuki,ve Siyasi yaşamlarına,görüşlerine İslami bir değer katmayan sözde Müslüman Özde Süslimanların tutumundan farksızdır. Ki bunun temel kaynağı laiklik anlayışıdır.Alparslan Kuytul ve Furkan Vakfı üyeleri bu tutumları ile ne hallere düştüklerini iyi hesap etmelidirler YAZAN: Yusuf GÖK
