Ameller niyetlere göredir. (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11)
Ameller (işler) sonlarına göredir. (buhari kader 5 ameller son nefese göre değerlendirilir başlığı)
Kardeşlerim bugün çok fazla işittiğim sözlerden biri hakkında bazı değerlendirmeler yapmayı uygun gördüm. Özellikle Suriye sahasında gerçekleşen elhamdülillah zaferlerle kazanımlarla alakalı meseleleri konuşanlar bugün bir hadisi şerifi delil getirmektedirler.
“İşler sonlarına göredir.”
Bu hadisi delil getirerek demek isterler ki “suriyede HTŞ grubu ve cevlani bir çok fetihler gerçekleştirdi. o halde bu adamlar doğru adamlar ve doğruyu yapıyorlar. Bu adamlar gerçekten hak ehli ki Allah onlara böyle bir zafer nasib etti. Bizlerde işler sonlarına göre deriz ve sonun güzel olduğunu zafer olduğunu görmemiz bize göre bu adamların doğru adamlar ve bugüne kadar yaptıkları işleri doğru yaptıkları anlamına geliyor.”
Daha önce dinden başka nasları ayet ve hadisleri ve siyerden meseleleri nasılda çarpıtarak kendi anlayış ve tarafgirliklerini haklı gibi göstermek için uğraştılarsa maalesef bugünde bu hadisleri kullanarak batılı savunma adına tahrifat yapmaktadırlar.
Suriye vakıasını değerlendirirken suriyede Müslümanlar elhamdülillah evet bir zafer kazandılar ve yine şükürler olsun ki esirler kurtarıldı binlerce on binlerce kişi zalimin elinden kurtarıldı. Özgürlüğüne kavuştu.bu başlı başına bir başarı ve Allahın lütfudur. Bu hiçbir iman ve akıl ehlinin inkar edemiyeceği bir durumdur.
Ancak suriyede siyasi sosyal yahut ekonomik konjoktür irdelenirken, incelenirken, tahlil edilirken kullanılmaya çalışılan bu naslar yahut bu tarz açıklamalar, Meselelerin iç yüzünü görmek için uğraşan kimselere “at gözlüklerinizi takın, meseleleri görmeyin, biz ne diyorsak onu bilin, vahiy kabul edin demekten başka bir şey değildir.”
(Konjonktür: Her çeşit durumun ve de şartın ortaya çıkarmış olduğu sonuç olarak da tanımlanır. Sadece ekonomi ile ilgili olmayan bu kavram, sosyal ve politik alanlarda da istatistiklerden, olgulardan ya da nesnel durumlardan yararlanılıp olayların gelecekteki gelişimleri ile ilgili tahminlerin tümü olmaktadır.)
İlk önce bu hadislerin ne ile ilgili olduğunu kısaca özetleyip sonra meseleyi sonuçlandıralım inşeallah.
Ameller niyetlere göredir. (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11)
Bu hadis faillerin (ameli işleyen kişilerin ) işlemiş oldukları amellerin karşılığı olan ceza yahut mükafatı ancak niyetlerine göre alacaklarını bildirmektedir. Bir kimse işlemiş olduğu ameli bilerek mi bilmeden mi işlemiştir o ameli iyi bir şey için mi kötü bir şey için mi işlemiştir. Bunlar amellerin aslının kalpte bulunması hasebiyle amellerin aslında kasıtlara bakılarak bilenecek şeydir.
Basitçe anlatmak gerekirse bir kul arıların çiçeklerden bal topladığını görse ve o bal toplamaya giden arılar yorulmasın diyerek alıp o çiçekleri toplayıp arıların yuvasına getirse ve yuvanın ağzını bir nevi kapatmışta olsa bundan rahatsız olan arılar ona saldıracaklardır. İşlenmiş olan bu amel doğru bir amel değildir. Ve bu kişi iyi bir niyetle bunu yapmıştır. Ve o kişi yanış bir iş yapmış fakat cezayı hakketmemiştir. Bilakis kalbindeki amelin aslına göre mükafat alır. O hayır dilemiştir. Ama amelin batıl oluşunu da o kalpteki niyet iptal etmez. O amel hala batıldır. Ve o kişiye o işin batıllığı anlatılır. Bir daha yapmaması söylenir. Dolayısıyla burada ameller niyetlere göredir hadisinde insanoğlunun amellerinde yanlışlar gördüğümüzde o kişilere nehyi anil münker babından bir engel getirdiğimizde yahut eleştirdiğimizde o insanların amellerinin çirkinliklerini ortaya koymamız haktır . kötülükten men etmemiz haktır. Bir gafilin yaptığı ameli niyetinden dolayı temiz görmez aksine arıların hepsini telef etmesine izin vermemek için elimizle dilimizle kalbimizle o kişiyi engellemek için her şeyi yaparız. O halde burada kişinin amelden dolayı kazanacağı ecir var diye arılar topluluğunu telef etmesine izin vermeyiz.
Bizler Suriye gündemini irdelerken oradaki hatalı, kusurlu,yanlış , haram , küfür ve şirk olan amelleri belirtip insanları onlardan men etmeye çalışırken zulüm oluşlarını belirtmeye çalışırken o zulmü işleyen kimselerin kalplerindeki amellerin aslıyla ilgilenmeyiz. Ve bir kimse kalbinde iyi niyetler taşıyor diye onun koca bir Suriye mücahid topluluğunu telef etmesinide hak görmeyiz, göstermeyiz. Müslümanları telef eden amelleri ikrar eder, elle, dille,olmadı kalple onların o amellerine buğz eder mücadele ederiz. Ki toplum telef olmasın bölge telef olmasın ifsad olmasın… bir kişinin maslahatıyla ilgili niyet güzelliği kısmı toplumsal meselelerin irdelenmesinde hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü yine ehli sünnetin temel kaidelerinden biri ile karşı çıkar ve deriz ki ;
Ümmetin maslahatı cemaatlerin maslahatının cemaatin maslahatıda fertlerin maslahatının önündedir. Bir kimsenin maslahatını savunayım derken toplumu ifsad etmiş olursunuzda geriye dönemezsiniz. Allah muhafaza. Bir adamı yahut bir yapıyı savunayım derken onların niyetleri ile bizlere karşı durup reddiyeler getirirseniz. O halde ne kadar abesle iştigal ettiğinizi umarım anlamış olursunuz bu yazıyla . malayaniyi terk edip asılları üzerine konuşulmalıdır. Asıl olan ise fertlerin yada oradaki bazı cemaatlerin niyetlerinin konuşulması değil amellerinin konuşulmasıdır. Çünkü bu ümmeti başarıya ulaştıracak şey niyetlerin ve amellerin ıslahıdır. Sadece tek başına niyetler ümmeti telef eder. Sadece ameller amel edenleri telef eder yine ümmet telef olmuş olur. Asıl olan niyetlerin sorgulanması değil amellerin sorgulanması İslam süzgecinden geçirilmesidir.
Ameller niyetlere göredir. Diyerek bir kişi bir meyhaneye girse ve orada bir içki içse ve dese ki ben buraya davet için geldim bu insanlar her gün içip sarhoş oluyorlar beni dinlesinler diye onlar gibi görünmek istedim yarın namaza cemaatle gideceğiz bunlarla dese o kişiyi günahkar olmaktan da kurtarmaz kişinin davetini ifsad etmekten de kurtulmuş olmaz. Ve o kişi buna rağmen cezalandırılır. Çünkü niyetinin değil amelinin karşılığı vardır herkese ve ona o işlemiş olduğu amelden neyi kastettiği değil o ameli mi kastedip kastetmediği sorulur.
Yani sen içki içmekten neyi kastedin değil. İçki içmeyi mi kastedin denir. Eğer derse ki ben bunu su zannettim. Rakıymış o halde o kişi cezalandırılmaz. Hülasa bu hususta yeterince söz söyledik sanıyorum. Şimdi ikinci kendisi ile batıl arzulanan hak söze gelelim
Ameller (işler) sonlarına göredir. (buhari kader 5 ameller son nefese göre değerlendirilir başlığı)
İşler sonlarına göredir hadisi hadisin siyak ve sibağından yani geliş ve gelişme sonucundan da çok basit anlaşılacağı gibi yine kişinin kendisiyle ilgili bir meseledir. Resulullah s.a.v. bu hadiste kişinin ameli size göre hayır görünüyor olabilir ancak o hayır sahibi olarak can verdi anlamına gelmez taki son nefesini verene kadar. O kişi son nefesinde olur ki sapabilir.
O yüzden yaşayanların durumundan emin olunmaz. Yaşayanlara güven olmaz. Bugün hak üzere olan yarın batıl olabilir.
Hadisin tamamı şöyledir.
Peygamber(S)'in yaptığı bir gazvede, Peygamber'in beraberinde müslümânlardan yana harbederek müslümânlara en büyük fayda veren bir adam vardı. Peygamber ona doğru baktı da:
— "Her kim ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu ederse, şu adama baksın!" buyurdu.
Bu söz üzerine oradaki topluluktan bir kimse, o adamın arkasından gitti. O adam hakîkaten müşrikler aleyhine insanların en şiddetli darbeler indirmekte olan bir halet üzerinde idi. Nihayet yaralandı da (acılara sabredemeyip) çabuk ölmek istedi. Ve hemen kılıcının sivri tarafını iki memesinin arasına koydu ve üzerine yüklendi. Nihayet kılıcın ucu iki küreğinin arasından dışarı çıktı (ve öldü). Onu ta'kîb edip gözetleyen zât -ki Huzâî Esüm'dür- sür'atle Peygamber'in yanına döndü ve:
— Ben şehâdet ediyorum ki, Sen Allah'ın Rasûlü'sün! dedi. Rasûlullah:
— "Bu şehâdetin sebebi nedir?" diye sordu. Huzâî:
— Sen fulân kimse için "Ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu eden, şu adama baksın" demiştin. Hâlbuki o zât, bizim içimizde müslümânlara faydalı olmak yönünde, bizim en büyük olanımızdan biri idi. Bu sözünüzden, ben onun cihâd üzere ölmeyeceğini bilmiştim. Onu ta'kîb ettim, yaralanınca (acısına sabredemeyip) acele ölmek istedi de, kendini öldürdü, dedi.
O sahâbînin bu sözü üzerine Peygamber:
— "Şübhesiz bir kul, cennet ehlinden olduğu hâlde ateş ehlinin amelini işler, bir kul da ateş ehlinden olduğu hâlde cennet ehlinin amelini işler. Ameller ancak sonuncuları ile değerlendirilir" buyurdu
O halde bir kimse, kurum yada her hangi bir topluluk bizlerin gözüne çok hayırlı, çok iyi ve güzel görünebilir ancak o işlerin sonu onların ölümünden sonra bilinecek şeydir. Onlar o hayır üzere ölmüş iseler o halde hayır üzeredirler. Bu hadis bununla ilgili olduğu halde ve hatta kendi aleyhlerine olacak bir delil olduğu halde bu savunmacıların ilim talebelerinin davetçilerin bu gibi nasları kendi lehlerine zannetmeleri ne garip bir durum.
Halbuki kendilerini savundukları kişileri pek çok cürümlerinden bahsedildiği için savunmaya kalkmaktadırlar. Yani hadiste geçen aslında hayır olan cihad amelini işleyen bir kimsedir kendisi hakkında tüm Müslümanların hayır gördüğü ve sahabenin şahitliğiyle kahramanca savaşı yara alan bir kimsedir. Bu kimse için resulullah s.a.v. işler sonlarına göredir derken.
Bugün savunmaya çalıştığınız kişi ve HTŞ hakkında cürümler zulumler ve pek çok kötü amellerden bahsedilmesine rağmen sizler bu hadisi delil getiriyorsunuz. Peki bu yaptığınızla gerçekten siz kendiniz ne dediğinizi biliyormusunuz?. Burada cürümleri sayılan kötü olduğu bildirilen adamlar için savunmalar yaparken bu hadisi delil getirmeniz şu durum ile ilgilide değildir halbuki.. o kimselerin sonlarını bilemeyiz o yüzden onlar bugün her ne kadar zulüm etmiş dahi olsalar yahut harama düşseler hata etseler de sonlarını bilmediğimiz için onlara buğz etmiyoruz.
Vallahi eğer böyle söylemiş olsanız bizlerde belki sizlere bu kadar cürüm sahiplerinin ve cürümlerinin, hatalarının kendisini ve sonuclarını konuşmuyor olurduk. Ama hayır siz bunun için dahi yapmıyorsunuz. Sizler onların işledikleri cürümlerden Müslüman kanını haksız yere dökülmesini basit bir hata, ne olacak ki gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Sizler büyük günahlardan olan işlerde onları savunmak için bu nasları getiriyorsunuz. İşte bu yüzden sizler zalimlerin savunucusu değil zalimin ta kendisi oluyorsunuz. İstediğiniz kadar kaleminiz güçlü olsun istediğiniz kadar ilim talebesi alim yahut müctehid olun. Bu yukıarıda bahsettiğim bağlamda siz hangi yerde duruyorsanız ona göre hüküm alacaksınızdır.
İşler sonuçlarına göre değerlendirilir derken birde işin kişinin dışında direk fiilin kendisi ve sonuçlarıyla ilgili bir durumda vardır. Buda bir kimsenin yaptığı bir amelin sonunun iyi olması meselesidir. Sizlerde aslen bunun içinde bu hadisi delil getirmektesiniz. Bizlerde diyoruz ki Allahın cc ayetleri yahut hadisler ile oynamayın.
Bilakis bu bile yine sizin aleyhinizedir.
1- İşler sonucuna göreyse deriz ki bu zafer bir sonmudur? Sonuçmudur? Bize göre değil aksine başlangıçtır neyin başlangıcı olduğunu fitneler dönemi yazımızda belirtmiştik. Sizin son dediğiniz şey bize göre başlangıç ise o halde nasıl eminsiniz işler sonlarına göre diye sondan bahsediyorsunuz…
2- Eğer bu işlerin bir sonu ise ve bu son bugünkü zafer ve esirlerin kurtarılması ise o halde sonuçlar Allaha ait değil midir?. Sizler Allahın havlini ve dilemesini delil getirirken bu hususta ne olduda işler Allahın dilemesiyle oldu havliyle oldu sonuçlar Allaha aittir demiyorsunuz. Sonuçlar ile bu adamları haklı ya da masum göstermeye çalışıyorsunuz
3-İşler sonuçlarına göre ise ve zafer sizler için bir sonuç ise o halde bununla Müslüman kanı dökülmesi haksız yere Müslümanların hapsedilmesi aileleriyle uzun yıllar görüştürülmemesi haber verilmemesi. Başka kendisi gibi olan cemaatlere karşı kan dökmesi ve savaşması, gibi büyük günah olan ameller o zaman günah değil mi. Yahut bu şu demek mi zafere giden yolda her şey mübahtır. Bunlarda mübah ehli HTŞ ve cevlanidir….
Siz çinden mi alıyorsunuz vahiyleri
Zafere giden her yol mübahtır kaidesi kimin kaidesidir. ?
Büyük balık küçük balığı yer kaidesi kimin kaidesidir.?
Sizlerin bu hadisleri kullanarak o kişi ve kurumları aklamaya çalışmanız . bu ikisi dışına kesinlikle çıkmaz. Ya birincisidir yada ikincisi. Bize sözlerimizin lazımı ile mezheb verme der iseniz o halde deriz ki açık konuşun kardeşim. Bumudur şumudur yoksa bir üçüncü seçeneğiniz mi var?. Ne demek istiyorsunuz. !!!!!!!
Sözü çok uzatmaya gerek kalmadan meselenin anlaşıldığını zannediyorum . son olarak özetlersek diyoruz ki ne ameller niyetlere göredir hadisi sizin lehinize bir delildir nede işler sonçlarına göredir hadisi bu hadisler aksine sizin aleyhinizedir.
Yarın bu zaferin ardında sahada büyük fitneler çıktığında asıl son o zaman mı olacak yoksa oraya demokratik hükümetler kurulup sizlere terörist dendiğinde mi son olacak ? yoksa sizler muhasara altına alınıp tüm kafir ülkelerin üzerinize üşüştüğünü gördüğünüzde mi
son olacak?. Son nerde ? biz görmüyoruz. Bize göre son güneş batıdan doğunca olacak. Onun öncesinde değil. Şam sahasına bakıyoruz çünkü kişilere yahut kurumlara değil. Şam beldesine. Şam siyasetine şam sosyal olaylarına şam meselelerine. Yani kıyamete kadar sürecek olan olayların yaşanacağı yere bakıyoruz ve bunun başı siz olmadığınız gibi sonu da siz değilsiniz emin olun. Çünkü biz eminiz işlerin sonu güneşin batıdan doğmasına kadardır. Güneşi batıdan gördükten sonra konuşuruz. İşlerin sonu sizin için hayırmıymış yoksa şermi?
Selâm olsun gönderilen bütün peygamberlere! Hamdolsun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a!"
Ameller (işler) sonlarına göredir. (buhari kader 5 ameller son nefese göre değerlendirilir başlığı)
Kardeşlerim bugün çok fazla işittiğim sözlerden biri hakkında bazı değerlendirmeler yapmayı uygun gördüm. Özellikle Suriye sahasında gerçekleşen elhamdülillah zaferlerle kazanımlarla alakalı meseleleri konuşanlar bugün bir hadisi şerifi delil getirmektedirler.
“İşler sonlarına göredir.”
Bu hadisi delil getirerek demek isterler ki “suriyede HTŞ grubu ve cevlani bir çok fetihler gerçekleştirdi. o halde bu adamlar doğru adamlar ve doğruyu yapıyorlar. Bu adamlar gerçekten hak ehli ki Allah onlara böyle bir zafer nasib etti. Bizlerde işler sonlarına göre deriz ve sonun güzel olduğunu zafer olduğunu görmemiz bize göre bu adamların doğru adamlar ve bugüne kadar yaptıkları işleri doğru yaptıkları anlamına geliyor.”
Daha önce dinden başka nasları ayet ve hadisleri ve siyerden meseleleri nasılda çarpıtarak kendi anlayış ve tarafgirliklerini haklı gibi göstermek için uğraştılarsa maalesef bugünde bu hadisleri kullanarak batılı savunma adına tahrifat yapmaktadırlar.
Suriye vakıasını değerlendirirken suriyede Müslümanlar elhamdülillah evet bir zafer kazandılar ve yine şükürler olsun ki esirler kurtarıldı binlerce on binlerce kişi zalimin elinden kurtarıldı. Özgürlüğüne kavuştu.bu başlı başına bir başarı ve Allahın lütfudur. Bu hiçbir iman ve akıl ehlinin inkar edemiyeceği bir durumdur.
Ancak suriyede siyasi sosyal yahut ekonomik konjoktür irdelenirken, incelenirken, tahlil edilirken kullanılmaya çalışılan bu naslar yahut bu tarz açıklamalar, Meselelerin iç yüzünü görmek için uğraşan kimselere “at gözlüklerinizi takın, meseleleri görmeyin, biz ne diyorsak onu bilin, vahiy kabul edin demekten başka bir şey değildir.”
(Konjonktür: Her çeşit durumun ve de şartın ortaya çıkarmış olduğu sonuç olarak da tanımlanır. Sadece ekonomi ile ilgili olmayan bu kavram, sosyal ve politik alanlarda da istatistiklerden, olgulardan ya da nesnel durumlardan yararlanılıp olayların gelecekteki gelişimleri ile ilgili tahminlerin tümü olmaktadır.)
İlk önce bu hadislerin ne ile ilgili olduğunu kısaca özetleyip sonra meseleyi sonuçlandıralım inşeallah.
Ameller niyetlere göredir. (Buhârî, Bedü’l-Vahy, 1; Müslim, İmare, 155; Ebu Davud, Talak, 11)
Bu hadis faillerin (ameli işleyen kişilerin ) işlemiş oldukları amellerin karşılığı olan ceza yahut mükafatı ancak niyetlerine göre alacaklarını bildirmektedir. Bir kimse işlemiş olduğu ameli bilerek mi bilmeden mi işlemiştir o ameli iyi bir şey için mi kötü bir şey için mi işlemiştir. Bunlar amellerin aslının kalpte bulunması hasebiyle amellerin aslında kasıtlara bakılarak bilenecek şeydir.
Basitçe anlatmak gerekirse bir kul arıların çiçeklerden bal topladığını görse ve o bal toplamaya giden arılar yorulmasın diyerek alıp o çiçekleri toplayıp arıların yuvasına getirse ve yuvanın ağzını bir nevi kapatmışta olsa bundan rahatsız olan arılar ona saldıracaklardır. İşlenmiş olan bu amel doğru bir amel değildir. Ve bu kişi iyi bir niyetle bunu yapmıştır. Ve o kişi yanış bir iş yapmış fakat cezayı hakketmemiştir. Bilakis kalbindeki amelin aslına göre mükafat alır. O hayır dilemiştir. Ama amelin batıl oluşunu da o kalpteki niyet iptal etmez. O amel hala batıldır. Ve o kişiye o işin batıllığı anlatılır. Bir daha yapmaması söylenir. Dolayısıyla burada ameller niyetlere göredir hadisinde insanoğlunun amellerinde yanlışlar gördüğümüzde o kişilere nehyi anil münker babından bir engel getirdiğimizde yahut eleştirdiğimizde o insanların amellerinin çirkinliklerini ortaya koymamız haktır . kötülükten men etmemiz haktır. Bir gafilin yaptığı ameli niyetinden dolayı temiz görmez aksine arıların hepsini telef etmesine izin vermemek için elimizle dilimizle kalbimizle o kişiyi engellemek için her şeyi yaparız. O halde burada kişinin amelden dolayı kazanacağı ecir var diye arılar topluluğunu telef etmesine izin vermeyiz.
Bizler Suriye gündemini irdelerken oradaki hatalı, kusurlu,yanlış , haram , küfür ve şirk olan amelleri belirtip insanları onlardan men etmeye çalışırken zulüm oluşlarını belirtmeye çalışırken o zulmü işleyen kimselerin kalplerindeki amellerin aslıyla ilgilenmeyiz. Ve bir kimse kalbinde iyi niyetler taşıyor diye onun koca bir Suriye mücahid topluluğunu telef etmesinide hak görmeyiz, göstermeyiz. Müslümanları telef eden amelleri ikrar eder, elle, dille,olmadı kalple onların o amellerine buğz eder mücadele ederiz. Ki toplum telef olmasın bölge telef olmasın ifsad olmasın… bir kişinin maslahatıyla ilgili niyet güzelliği kısmı toplumsal meselelerin irdelenmesinde hiçbir anlam ifade etmez. Çünkü yine ehli sünnetin temel kaidelerinden biri ile karşı çıkar ve deriz ki ;
Ümmetin maslahatı cemaatlerin maslahatının cemaatin maslahatıda fertlerin maslahatının önündedir. Bir kimsenin maslahatını savunayım derken toplumu ifsad etmiş olursunuzda geriye dönemezsiniz. Allah muhafaza. Bir adamı yahut bir yapıyı savunayım derken onların niyetleri ile bizlere karşı durup reddiyeler getirirseniz. O halde ne kadar abesle iştigal ettiğinizi umarım anlamış olursunuz bu yazıyla . malayaniyi terk edip asılları üzerine konuşulmalıdır. Asıl olan ise fertlerin yada oradaki bazı cemaatlerin niyetlerinin konuşulması değil amellerinin konuşulmasıdır. Çünkü bu ümmeti başarıya ulaştıracak şey niyetlerin ve amellerin ıslahıdır. Sadece tek başına niyetler ümmeti telef eder. Sadece ameller amel edenleri telef eder yine ümmet telef olmuş olur. Asıl olan niyetlerin sorgulanması değil amellerin sorgulanması İslam süzgecinden geçirilmesidir.
Ameller niyetlere göredir. Diyerek bir kişi bir meyhaneye girse ve orada bir içki içse ve dese ki ben buraya davet için geldim bu insanlar her gün içip sarhoş oluyorlar beni dinlesinler diye onlar gibi görünmek istedim yarın namaza cemaatle gideceğiz bunlarla dese o kişiyi günahkar olmaktan da kurtarmaz kişinin davetini ifsad etmekten de kurtulmuş olmaz. Ve o kişi buna rağmen cezalandırılır. Çünkü niyetinin değil amelinin karşılığı vardır herkese ve ona o işlemiş olduğu amelden neyi kastettiği değil o ameli mi kastedip kastetmediği sorulur.
Yani sen içki içmekten neyi kastedin değil. İçki içmeyi mi kastedin denir. Eğer derse ki ben bunu su zannettim. Rakıymış o halde o kişi cezalandırılmaz. Hülasa bu hususta yeterince söz söyledik sanıyorum. Şimdi ikinci kendisi ile batıl arzulanan hak söze gelelim
Ameller (işler) sonlarına göredir. (buhari kader 5 ameller son nefese göre değerlendirilir başlığı)
İşler sonlarına göredir hadisi hadisin siyak ve sibağından yani geliş ve gelişme sonucundan da çok basit anlaşılacağı gibi yine kişinin kendisiyle ilgili bir meseledir. Resulullah s.a.v. bu hadiste kişinin ameli size göre hayır görünüyor olabilir ancak o hayır sahibi olarak can verdi anlamına gelmez taki son nefesini verene kadar. O kişi son nefesinde olur ki sapabilir.
O yüzden yaşayanların durumundan emin olunmaz. Yaşayanlara güven olmaz. Bugün hak üzere olan yarın batıl olabilir.
Hadisin tamamı şöyledir.
Peygamber(S)'in yaptığı bir gazvede, Peygamber'in beraberinde müslümânlardan yana harbederek müslümânlara en büyük fayda veren bir adam vardı. Peygamber ona doğru baktı da:
— "Her kim ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu ederse, şu adama baksın!" buyurdu.
Bu söz üzerine oradaki topluluktan bir kimse, o adamın arkasından gitti. O adam hakîkaten müşrikler aleyhine insanların en şiddetli darbeler indirmekte olan bir halet üzerinde idi. Nihayet yaralandı da (acılara sabredemeyip) çabuk ölmek istedi. Ve hemen kılıcının sivri tarafını iki memesinin arasına koydu ve üzerine yüklendi. Nihayet kılıcın ucu iki küreğinin arasından dışarı çıktı (ve öldü). Onu ta'kîb edip gözetleyen zât -ki Huzâî Esüm'dür- sür'atle Peygamber'in yanına döndü ve:
— Ben şehâdet ediyorum ki, Sen Allah'ın Rasûlü'sün! dedi. Rasûlullah:
— "Bu şehâdetin sebebi nedir?" diye sordu. Huzâî:
— Sen fulân kimse için "Ateş ehlinden olan bir kimseye bakmak arzu eden, şu adama baksın" demiştin. Hâlbuki o zât, bizim içimizde müslümânlara faydalı olmak yönünde, bizim en büyük olanımızdan biri idi. Bu sözünüzden, ben onun cihâd üzere ölmeyeceğini bilmiştim. Onu ta'kîb ettim, yaralanınca (acısına sabredemeyip) acele ölmek istedi de, kendini öldürdü, dedi.
O sahâbînin bu sözü üzerine Peygamber:
— "Şübhesiz bir kul, cennet ehlinden olduğu hâlde ateş ehlinin amelini işler, bir kul da ateş ehlinden olduğu hâlde cennet ehlinin amelini işler. Ameller ancak sonuncuları ile değerlendirilir" buyurdu
O halde bir kimse, kurum yada her hangi bir topluluk bizlerin gözüne çok hayırlı, çok iyi ve güzel görünebilir ancak o işlerin sonu onların ölümünden sonra bilinecek şeydir. Onlar o hayır üzere ölmüş iseler o halde hayır üzeredirler. Bu hadis bununla ilgili olduğu halde ve hatta kendi aleyhlerine olacak bir delil olduğu halde bu savunmacıların ilim talebelerinin davetçilerin bu gibi nasları kendi lehlerine zannetmeleri ne garip bir durum.
Halbuki kendilerini savundukları kişileri pek çok cürümlerinden bahsedildiği için savunmaya kalkmaktadırlar. Yani hadiste geçen aslında hayır olan cihad amelini işleyen bir kimsedir kendisi hakkında tüm Müslümanların hayır gördüğü ve sahabenin şahitliğiyle kahramanca savaşı yara alan bir kimsedir. Bu kimse için resulullah s.a.v. işler sonlarına göredir derken.
Bugün savunmaya çalıştığınız kişi ve HTŞ hakkında cürümler zulumler ve pek çok kötü amellerden bahsedilmesine rağmen sizler bu hadisi delil getiriyorsunuz. Peki bu yaptığınızla gerçekten siz kendiniz ne dediğinizi biliyormusunuz?. Burada cürümleri sayılan kötü olduğu bildirilen adamlar için savunmalar yaparken bu hadisi delil getirmeniz şu durum ile ilgilide değildir halbuki.. o kimselerin sonlarını bilemeyiz o yüzden onlar bugün her ne kadar zulüm etmiş dahi olsalar yahut harama düşseler hata etseler de sonlarını bilmediğimiz için onlara buğz etmiyoruz.
Vallahi eğer böyle söylemiş olsanız bizlerde belki sizlere bu kadar cürüm sahiplerinin ve cürümlerinin, hatalarının kendisini ve sonuclarını konuşmuyor olurduk. Ama hayır siz bunun için dahi yapmıyorsunuz. Sizler onların işledikleri cürümlerden Müslüman kanını haksız yere dökülmesini basit bir hata, ne olacak ki gibi göstermeye çalışıyorsunuz. Sizler büyük günahlardan olan işlerde onları savunmak için bu nasları getiriyorsunuz. İşte bu yüzden sizler zalimlerin savunucusu değil zalimin ta kendisi oluyorsunuz. İstediğiniz kadar kaleminiz güçlü olsun istediğiniz kadar ilim talebesi alim yahut müctehid olun. Bu yukıarıda bahsettiğim bağlamda siz hangi yerde duruyorsanız ona göre hüküm alacaksınızdır.
İşler sonuçlarına göre değerlendirilir derken birde işin kişinin dışında direk fiilin kendisi ve sonuçlarıyla ilgili bir durumda vardır. Buda bir kimsenin yaptığı bir amelin sonunun iyi olması meselesidir. Sizlerde aslen bunun içinde bu hadisi delil getirmektesiniz. Bizlerde diyoruz ki Allahın cc ayetleri yahut hadisler ile oynamayın.
Bilakis bu bile yine sizin aleyhinizedir.
1- İşler sonucuna göreyse deriz ki bu zafer bir sonmudur? Sonuçmudur? Bize göre değil aksine başlangıçtır neyin başlangıcı olduğunu fitneler dönemi yazımızda belirtmiştik. Sizin son dediğiniz şey bize göre başlangıç ise o halde nasıl eminsiniz işler sonlarına göre diye sondan bahsediyorsunuz…
2- Eğer bu işlerin bir sonu ise ve bu son bugünkü zafer ve esirlerin kurtarılması ise o halde sonuçlar Allaha ait değil midir?. Sizler Allahın havlini ve dilemesini delil getirirken bu hususta ne olduda işler Allahın dilemesiyle oldu havliyle oldu sonuçlar Allaha aittir demiyorsunuz. Sonuçlar ile bu adamları haklı ya da masum göstermeye çalışıyorsunuz
3-İşler sonuçlarına göre ise ve zafer sizler için bir sonuç ise o halde bununla Müslüman kanı dökülmesi haksız yere Müslümanların hapsedilmesi aileleriyle uzun yıllar görüştürülmemesi haber verilmemesi. Başka kendisi gibi olan cemaatlere karşı kan dökmesi ve savaşması, gibi büyük günah olan ameller o zaman günah değil mi. Yahut bu şu demek mi zafere giden yolda her şey mübahtır. Bunlarda mübah ehli HTŞ ve cevlanidir….
Siz çinden mi alıyorsunuz vahiyleri
Zafere giden her yol mübahtır kaidesi kimin kaidesidir. ?
Büyük balık küçük balığı yer kaidesi kimin kaidesidir.?
Sizlerin bu hadisleri kullanarak o kişi ve kurumları aklamaya çalışmanız . bu ikisi dışına kesinlikle çıkmaz. Ya birincisidir yada ikincisi. Bize sözlerimizin lazımı ile mezheb verme der iseniz o halde deriz ki açık konuşun kardeşim. Bumudur şumudur yoksa bir üçüncü seçeneğiniz mi var?. Ne demek istiyorsunuz. !!!!!!!
Sözü çok uzatmaya gerek kalmadan meselenin anlaşıldığını zannediyorum . son olarak özetlersek diyoruz ki ne ameller niyetlere göredir hadisi sizin lehinize bir delildir nede işler sonçlarına göredir hadisi bu hadisler aksine sizin aleyhinizedir.
Yarın bu zaferin ardında sahada büyük fitneler çıktığında asıl son o zaman mı olacak yoksa oraya demokratik hükümetler kurulup sizlere terörist dendiğinde mi son olacak ? yoksa sizler muhasara altına alınıp tüm kafir ülkelerin üzerinize üşüştüğünü gördüğünüzde mi
son olacak?. Son nerde ? biz görmüyoruz. Bize göre son güneş batıdan doğunca olacak. Onun öncesinde değil. Şam sahasına bakıyoruz çünkü kişilere yahut kurumlara değil. Şam beldesine. Şam siyasetine şam sosyal olaylarına şam meselelerine. Yani kıyamete kadar sürecek olan olayların yaşanacağı yere bakıyoruz ve bunun başı siz olmadığınız gibi sonu da siz değilsiniz emin olun. Çünkü biz eminiz işlerin sonu güneşin batıdan doğmasına kadardır. Güneşi batıdan gördükten sonra konuşuruz. İşlerin sonu sizin için hayırmıymış yoksa şermi?
Selâm olsun gönderilen bütün peygamberlere! Hamdolsun Âlemlerin Rabbi olan Allah’a!"