Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Amr Bin Cemûh (r.a)

E Çevrimdışı

Ebu Bekir

Üye
İslam-TR Üyesi
Amr İbnu Cemuh, cahiliyede Yesrib ileri gelenlerinden, Celemeoğullarının efendilerinden, Medine cömertlerinden, karakter sahibi biriydi.



Cahiliye devrinde soylu kişilerin evlerinde put bulundurma adeti vardı. Bunu her sabah ve akşam puttan uğur dilemek, törenlerde kurban kesmek, saygı duruşunda bulunarak felaket anlarında sığınmak vb. şeyler için yaparlardı. Amr'ın putu da Menat idi. Onu kaliteli bir ağaçtan yapmıştı. Saygıda kusur etmez, ona en güzel kokuları sürerdi.



Mus'ab İbnu Umeyr (r.a.)'ın Medine'ye davetçi olarak gelmesinden kısa bir zaman sonra insanların bir çoğu İslam'a girdiler. O sırada altmış yaşını geçmiş olan Amr İbnu Cemuh'un oğulları Muavvez, Muaz, Hallad ve eşi Hind de ondan gizli bir şekilde iman ettiler.



Kocası ve ondan başka birkaç kişinin dışında kimsenin şirkte kalmadığını gören Hind (r.a.) sevip saydığı kocasının şirk üzere kalmasını asla isteyemezdi. Amr İbnu Cemuh ise çocuklarının atalarının dininden çıkıp Müslüman olmalarından korkuyordu. Karısına: "Hind, çocukları sakın şu Mus'ab'la görüştürme" dedi. Kadın: "Olur ama o adamın anlattıklarını oğlun Muaz'dan dinlemek ister misin?" dedi. O: "Vay be haberim yokken Muaz da mı dinden çıktı?" diye sordu. Hind: "Hayır, Mus'ab'ın bazı toplantılarına katılıp söylediklerinden bazılarını öğrenmiş" cevabını verdi. Amr: "Muaz'ı bana çağır" dedi. Muaz babasının huzuruna gelip ona Fatiha suresini okuyunca, aralarında şu konuşma geçti:



-Bu söz ne kadar şahane, ne kadar güzel. Bütün sözleri böyle mi?



-Hepsi birbirinden güzel babacığım! Sen de ona biat eder misin? Halkın tamamı ona biat etti.



-Menat'a danışmadıkça bir şey yapmam. O ne derse öyle yaparım.



-Babacığım Menat konuşmaz ki onun dili ve aklı yok. O sadece bir ağaç.



-Sana söyledim ona danışmadan atalarımın dininden vazgeçmem.



Derken Amr ağaçtan yontma putun huzuruna geçip saygıyla fikrini sordu. Cevap alamayınca da onu kızdırdığını zannedip bir kaç gün öfkesinin dinmesini beklemeye karar verdi. Bu esnada çocukları da düşünmeye başladılar. Derken putu alıp Selemeoğullarının tuvalet çukurlarından birine attılar.



Amr buna çok hiddetlendi arayıp putu buldu. Temizleyip kokular sürdü ve aynı yerine koydu. Aynı durum günlerce tekrar etti derken en son gün Amr, Menat'ın boynuna kılıcını astı ve: "Ey Menat! Bunları sana kimin yaptığını bilmiyorum. Eğer sen de hayır varsa işte kılıç kendini koru" dedi. Ancak aynı durum o gece de tekrarlanınca artık onu tuvalet çukurundan çıkarmadı ve: "Vallahi sen tanrı olsaydın bir tuvalet çukurunda olmazdın" dedi ve İslam'a girdi. Amr İslam'ı tanıdıkça cahiliyede geçen dakikaları için pişmanlık gözyaşları döküyordu. Artık o da iman ve İslam'ın fedakar bir hizmetçisi, davanın yılmaz bir bekçisiydi her mümin gibi.



Uhud savaşı için cihada çağrı yapıldığında üç oğlu gibi Amr İbnu Cemuh da cihad için hazırlanmaya başladı. Halbuki Amr (r.a.) o anda çok yaşlı ve bir ayağı tamamen sakat idi. Bu yüzden çocukları onun mazur olduğunu anlatıp cihada katılmamasını istediler. Bunun üzerine baba oğullarını şikayet için Resulullah (s.a.s.)'in huzura çıktı ve: "Ey Allah'ın Resulü, şu benim oğullarım topal olduğumu bahane ederek beni bu hayırlı işten alıkoymak istiyorlar. Vallahi ben topallığımla cennete girmek istiyorum" dedi. Resulullah (s.a.s.) oğullarına: "Ona engel olmayın. Herhalde Allah (c.c.) ona şehitlik verecek" buyurdu.



Ordunun hareket vakti gelince Amr (r.a.) hiç dönmeyecekmiş gibi hanımına veda etti, sonra kıbleye yönelip şöyle dua etti: "Allah'ım! Bana şehitlik ver. Beni şehitliği kaybetmiş olarak aileme döndürme." Savaşın kızışıp müşriklerin Resulullah (s.a.s.)'i kuşattığı sırada o tek ayağı üzerinde sıçrayarak cihada devam ediyordu. Oğlu Hallad'la beraber Resulullah (s.a.s.)'i koruyan müminlerin ön safında çarpışırken bir taraftan da: "Ben cenneti istiyorum, ben cenneti istiyorum" diyordu. Derken ikisi de şehid olup cenneti garantileyenlere katıldılar.



Dersler ve İbretler



1. Çağdaş ve çağdışı cahiliyenin putçuluktaki benzerliği



Bu iki cahiliyenin tüm safhalarında ciddi benzerlikler olduğu gibi putçulukta da benzerlik vardır. Ancak önceki cahiliye hem teori hem pratikte tapınma kastıyla putçuluk yapıyordu. Günümüz cahiliyesi ise tapınma düşüncesi taşımadığını söylese de yaptığı tapınmadır.



Bir diğer fark da şu: Eski cahiliye o günün ilkel şartlarında inanarak putlara tapıyordu. Günümüz cahiliyesi ise inanmadığı halde inadına putçulukta ısrar ediyor. Çok daha kötüsü ise günümüz cahiliyesinin, geçmişin cahiliyesinin tam tersine başkalarını da putçuluğa mecbur etmeleridir. Sonuç olarak günümüz cahiliyesi çok daha şedit, daha dayatmacı, daha vahşi ve dolayısıyla daha ilkeldir.



2. Evde heykel bulundurma cahiliye adetlerindendir



Günümüzde mütedeyyin aileler de dahil olmak üzere niceleri vitrinlerinde kedi, köpek, at, noel baba ve benzeri heykeller bulundururlar. Bu cahiliye adeti kesin haramdır. Zaten tapınma kastıyla olursa şirk olur. Kabartma olmayan tam boy canlı resimleri ise mekruhtur. Yalnızca kız çocukların oynadığı bebekler müstesnadır. Bunlar çocukta annelik duygu ve şefkatini geliştirdiğinden cevaz verilmiştir.



3. Davet ve davetçiliğin önemi



Davet ve tebliğ cihadın en müessir ve günümüzde en mümkün olan kısmıdır. O yüzden asla ihmal edilmemeli. Mus'ab'ları bekleyen Amr'lar gibi günümüzde yüz milyonlarca insanın davet ve tebliğ beklediği sırada Mus'ab yolunun yolcuları olması gerekenlerin ihmalkarlık ve tembellikleri affı zor bir hatadır.



4. Aile boyu davetçilik ve davetçilikte dayanışma



Amr'ın ailesinde bu örneği net olarak gördüğümüz gibi aslında diğer ashab da böyleydi. Anneler, babalar, çocuklar, kısaca ailenin her ferdi İslam'ın davetçisi, davet yolunda diğerlerinin yardımcısı ve tamamlayıcısıydı. Biz de bu yönde kendimize çeki düzen vermeliyiz.



5. Davada hikmet, siyaset ve sır



Hikmet, gerekeni gerektiği şekilde gereken zaman ve zeminde ifa etmektir. Amr'ın müşrik olduğu ve İslam'a kininin olduğu sırada, hanımı Hind'in çocuklarının sırrını koruduğunu ve imanlarını açıklamayı da hikmet ve siyasetle yaptığını görmekteyiz.



Tabii hikmet ayrı şey davadan taviz verme ve olur olmaz anlarda İslam'ın gerçeklerini eğip bükme ayrı şeydir. Hikmetle tavizi iyi anlayıp birbirine karıştırmamak gerekir.



6. Şirk ve cehalet inadı insanı kör, sağır ve ahmak eder



Öyle ki şirk inadına kapılan taş, tahta, tunç ve benzeri nesnelerden yapılan putların kendilerine bir fayda veya zarar verebileceği zehabına kapılır. Bazen de tüm uyarı ve gerçeklere rağmen bu konuda ısrar edecek kadar ahmaklaşır. İnsan şirk ve cahiliyeye bulaşmayıversin, asır yirminci de olsa otuzuncu da olsa yine aynı körlük ve sağırlık devam eder. Günümüz cahiliyesinin geçmiştekinden bir farkı da tevhid yolunu her vesileyle tıkayıp tahammül etmeyişi ve herkesi aynı körlük ve sağırlığa icbarıdır.



7. Kendini koruyamayan putlar, başkalarının haklarını elbette koruyamaz



Aynı mesajı İbrahim (a.s.)'ın putları kırması kıssasında da net olarak görürüz. Özellikle son asır yalnızca putların ve putlaştırılanların kendilerinin değil aynı zamanda onların yıllarca insanlara dayattığı fikir ve sistemlerin de ne denli kof, neticesiz ve insanlık için baş belası olduğunu iyice gün yüzüne çıkarmıştır. Komünist Rusya güdümündeki nice ülkelerde heykellerin boynuna ipler bağlanıp yıkıldı. Ama putçuluk hala tamamıyla yıkılamadı. Bazı ülkelerde ise hem putlar hem de putçuluk saltanatını devam ettiriyor.



Yıllarca nurlu lakabıyla anılan, çok yetkili biri çıkıp Kur'an'ın iki yüz otuz küsur ayetinin bugün işlevinin olamayacağını iddia ediyor ve hemen akabinde de "Allah'ın işine karışanı Allah (c.c.) çarpar" diyorsa bu çağımızdaki fikri çelişkileri ve sapmaları anlamamıza yeter.



8. Davet ve tebliğde ısrar etme



Amr (r.a.)'ın hanımı ve çocuklarının davette ısrar edişlerinin örneğini açık olarak görüyoruz. Her sahabinin işi ve mesleği ne olursa olsun önce en mükemmel bir davetçiydi. Onlar davetin hakkını verdiklerinden dolayıdır ki kısa sürede İslam o kadar geniş coğrafyaya yayılmıştır. Onların mirasyedileri olan bizler ise, evlerimizin içine dahi İslam'ı hakkıyla yerleştiremiyoruz. En yakınlarımız olan akraba, komşu ve arkadaşlarımıza karşı dahi davet ve tebliğin hakkını veremiyoruz.



9. Hizmette yarış



10. Örnek aile ve örnek baba



11. Mukaddesat uğrunda bedel ödeme örneği



Bu örnek ailenin tüm bireyleriyle davet hizmetinde koşturduğunu görmekteyiz. Cihada çağrı yapıldığında ise yetmişlik ve üstelik gayet sakat ve mazur olan baba da dahil aile bireylerini cihad meydanında görüyoruz. Bu örnek aile hizmet yarışında öylesine gayretlidir ki savaş kızışıp dava liderinin hayatı tehlikeye düştüğünde onun uğrunda canlarını feda ederek dava uğrunda bedel ödemekten de çekinmemişlerdir.



İşte onlar ve işte biz. Can bir yana dava uğrunda mallarımızdan fedakarlıkta dahi çok geride kalan bizlerin hali gerçekten çok hazindir.



12. Cihad ve şehadet aşkının en mükemmel enerji olması



13. Şehadeti arzulamanın önemi



Şehadet her sahabinin duasıydı. İmanı kavrayan her müminin de rüyası olmalıdır



Sadece kuru kalabalıklar oluşturan tembel ve pısırık sağlamlardansa Amr İbnu Cemuh (r.a.) misali topal yiğitler yeğdir ve bugün onlara çok ihtiyaç var. Yalnızca Filistin, Keşmir ve Çeçenistan'da değil her yerde o yiğitlere ihtiyaç var. Rabbim o yiğitlerin hayatıyla hayat bulanlardan eylesin.
 
A Çevrimdışı

Abdullah Yusuf

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
AMR b. CEMÛH

Bu Topallığımla Cennete Gitmek İstiyorum
O, Abdullah b. Amr b. Harâm’ın eniştesiydi; çünkü onun kız kardeşi Hind bint Amr’ın kocasıydı…

İbn Cemûh, Medine’nin liderlerinden biri ve Benî Seleme’nin ileri gelenlerinden biriydi..

Akabe biatına katılan yetmiş ensârdan biri olan oğlu Muâz b. Amr, cesur ve mü’min bir gencin canlılığıyla Medine ehlini İslâm’a davet ediyordu...

Orada, insan topluluklarının, yanına gittikleri ve toplantı merkezlerinde dikili duran büyük heykellerin dışında ileri gelenlerin evlerinde sembolik heykeller bulundurmaları âdettendi.

Amr b. Cemûh ileri gelenlerden biri olması itibariyle bir put yapıp evine dikti ve Menaf adını verdi..

Oğlu Muâz b. Amr, arkadaşı Muâz b. Cebel ile birlikte Amr b. Cemûh’un putunu bir oyun ve alay konusu yapmaya karar verdiler.

Gece yanına girip, sonra onu alıp, insanların artıklarını attıkları bir çukura attılar…

Amr uyanır ve Menaf’ı yerinde bulamaz... Onu o çukurda, atılmış olarak buluncaya kadar arar… Hiddetlenir ve şöyle der: “Yazıklar olsun! Kim bu gece ilâhlarımıza kötülük yaptı?” Sonra onu yıkar, temizler ve ona koku sürerdi…”

Ertesi gece yine iki Muâz, puta aynı şeyi yaparlar.

Sonunda Amr bu durumdan bıktı ve kılıcını Menaf’ın boynuna dayayarak ona: “Eğer sende bir hayır varsa, kendini koru..!!” dedi.

Uyandığında yine onu yerinde bulamaz... Aynı çukura atılmıştır. Bu sefer çukurunda tek başına değildir. Sağlam bir iple ölü bir köpeğe bağlıydı.

O kızgınlık, üzüntü ve dehşet içindeyken müslüman olan Medine’nin eşrafından bazıları ona yanaştılar...

Ölü bir köpeğe bağlanıp atılmış puta parmaklarıyla işaret ederek, Amr b. Cemûh’un aklına, kalbine ve anlayışına hitap etmeye başladılar…

Ona hak olan, en yüce ve hiçbir şeyin kendisine benzemediği ilâhtan...

Sadık ve emin, hayata almak için değil, vermek; saptırmak için değil, hidâyete erdirmek için gelen Muhammed’ten…

İnsanlığı bütün zincirlerden kurtarmak için gelen ve onlarda Allah’ın ruhunu canlandırıp, nurunu kalplerinde yaymak için gelen İslâm’dan... bahsettiler.”

Çok geçmeden Amr kendini ve yolunu buldu...

Kısa bir zamanda gidip, bedenini ve elbiselerini temizledi. Sonra koku sürünüp, süslendi ve başı dik, içi huzur dolu olarak gönderilenlerin sonuncusuna biat etmek ve mü’minlerin yanında yerini almak için yola düştü.

* * *

Birileri kendine şöyle sorabilir:

“Amr b. Cemûh gibi kavmi içinde lider olup ileri gelenler nasıldılar?

Güçsüz putlara nasıl iman ediyorlardı..?

Akılları onları böyle bir saçmalıktan niçin korumuyordu..?

Nasıl oluyor da bugün Müslümanlıklarına ve fedakârlıklarına rağmen yine de onları büyük adamlardan kabul ediyoruz?”

Bu soruyu, bir çocuğun bile bir tahtayı evine dikip, sonra ona ibadet etmeyi kabul edemeyeceği bu günümüzde sormak kolay gelebilir…

Fakat o geçmişteki zamanlarda, bu âdetlere karşı anlayış ve zekalarının hiçbir etkisi olmaksızın, insanlığın bu gibi işlere duyguları müsaitti ve bunlarla yüklüydü..!!

İşte buna Atina’yı örnek olarak verebiliriz.

Perikles, Pisagor ve Sokrat zamanındaki Atina’yı…

Atina ki, akıllara durgunluk verecek fikrî bir yükselişe ulaşmıştı. Halkı tamamen filozoflar, hikmet sahibi kişiler ve gülünçlükte ve aptallıkta olağanüstü düzeye ulaşan bir imanla yontulmuş heykellere iman eden topluluklardan oluşuyordu…

O geçmiş zamanlardaki dinî anlayış, aklın yükselişine paralel bir çizgide ilerlemiyordu...

* * *

Amr b. Cemûh kalbini ve hayatını âlemlerin Rabbi Allah’a adadı.

Cömertlik ve iyilik onun tabiatında var olmasına rağmen İslâmiyet onun cömertliğinin artmasını sağladı ve bütün malını dininin ve kardeşlerinin hizmetine adadı.

Resûlullah (s.a.v.), Amr b. Cemûh’un kabilesi Seleme oğullarından bir cemaate şunu sordu:

“Ey Seleme oğulları! Efendiniz kimdir?”

“Cimri olmasına rağmen İbn Kays dededir...”

Resûlullah (s.a.v.) dedi ki:

“Cimrilikten daha kötü bir hastalık var mıdır…!! Bilakis efendiniz kıvırcık saçlı, beyaz adam Amr b. Cemûh’tur...”

Bu şehâdet Resûlullah (s.a.v.)’den İbn Cemûh’a yapılmış bir kıymet verme ifadesiydi, hem de ne kıymet...!

Ensârın şairi bu hususta şöyle diyor:

Amr b. Cemûh cömertliğiyle efendileşti

Toplum içinde efendi olmak Amr’ın hakkıydı

İsteyenler geldiğinde bütün malını verirdi

Götürün, yarın tekrar dönecektir derdi

Amr b. Cemûh malını Allah yolunda cömertçe harcadığı gibi canını ve hayatını da bu uğurda harcamak istedi.

Fakat bu nasıl olacaktı...?!

Bacağında savaşa katılmasını engelleyen bir topallık vardı. Bir de hepsi müslüman ve aslan gibi olan dört çocuğu vardı. Resûlullah (s.a.v.)’le birlikte gazalara katılıyorlar ve cihad farizasına kendilerini adamışlardı..

Amr, Bedir savaşına katılmaya çalıştı; fakat çocukları Peygamber (s.a.v.)’e başvurarak, onu çıkmamaya ikna etmesini ya da ikna olmaması hâlinde emretmesini istediler.

Resûlullah (s.a.v.) ona şiddetli topallığının vermiş olduğu acizlik nedeniyle İslâm’ın kendisini bir farz olarak cihaddan muaf kıldığını bildirdi.

O isteğinde ısrar etti ve ricada bulundu. Resûlullah (s.a.v.) de ona Medine’de kalmasını emretti.

* * *

Uhud savaşı gelip çattığında Amr kendisine izin vermesini istemek üzere Resûlullah (s.a.v.)’e gitti ve ona: “Ey Allahın elçisi! Oğullarım beni seninle cihada katılmaktan alıkoymak istiyorlar...

Vallahi ben bu topallığımla cennete gitmek istiyorum..!!”

Şiddetli ısrarı karşısında Resûlullah (s.a.v.) savaşa katılmasına izin verdi. Silahını aldı ve sevinç içinde sekerek gitti. Yakaran bir sesle Rabbine şöyle dua ediyordu: “Allahım! Bana şehâdeti nasip eyle ve beni aileme döndürme..!”

* * *

Ve iki topluluk Uhud günü karşı karşıya geldi...

Amr b. Cemûh ve oğulları kılıçlarıyla karanlık ve şirk askerlerini vurmaya başladılar...

Amr kargaşanın tam ortasına atlıyor ve her atlayışında kılıcı putçuluğun başlarından bir baş koparıyordu.

Sağ eliyle vuruşunu yapıyor, sonra ruhunu alıp cennete götürecek olan meleğin acele gelmesini istercesine ufkun derinliklerine bakınıp duruyordu…

Evet... Rabbinden şehâdet diledi ve Allah’ın, dileğini kabul ettiğinden emindi.

O, cennettekilere Muhammed (s.a.v.)’in, ashabını nasıl seçtiğini ve adamları nasıl yetiştirdiğini haber vermek için topal ayağıyla cennete sıçramakta kararlıydı… Hem de ne kararlılık..!!

* * *

Nihayet beklenen geldi…

Düğün anını ilan eden, hızlı bir kılıç darbesi…

Ebediyet bahçelerine ve Rahman’ın firdevsine giden yüce bir şehidin düğünü..!

* * *

Müslümanlar şehidlerini defnederken Resûlullah (s.a.v.) daha önce okuduğun emrini tekrarladı:

“Bakın! Abdullah b. Amr b. Harâm ve Amr b. Cemûh’u aynı mezara defnedin. Onlar dünyada birbirlerini seviyorlardı..!!”

* * *

Sevgili iki şehid arkadaş harika kahramanlıklarına şahit olduktan sonra pak bedenlerini kucaklayan yerin toprağı altında aynı mezara gömüldüler.

Gömülme ve birlikte oluşlarının üzerinden kırk altı sene geçtikten sonra Muaviye’nin yaptırdığı bir su pınarı nedeniyle oluşan şiddetli bir sel mezarların yerini kapattı.

Müslümanlar şehidlerin cenazelerini kaldırmak için koştular. Onlar cenazelerinin taşınmasına katılanların anlattıkları gibiydiler:

“Cesetleri yumuşak, elleri ve ayakları yerindeydi..!!”

Cabir b. Abdullah hâlâ hayattaydı ve ailesiyle birlikte, babası Abdullah b. Amr b. Harâm’ın ve halasının kocası Amr b. Cemûh’un cesetlerini taşımak için gitti.

Onları mezarlarında âdeta uyuyorlarmış gibi buldu.. Toprak onlardan bir şey yememiş ve Allah’la buluşmaya davet edildikleri günkü memnuniyet ve sevinç gülümseyişi dudaklarından daha gitmemişti...

Hayret mi ediyorsunuz..? Hayır, şaşırmayın…!

Yaşamına hakim olan temiz ve takva dolu yüce ruhlar, yuvaları olan bedenlere toprağın tesirini ve çözülüp bozulmayı engelleyen bir korunma gücü verirler…
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt