Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Anne Babanın Eğitim Sorumluluğu

C Çevrimdışı

cendel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Kuran birçok meselede çocukla alâkalı sorumluluk ve mesûliyeti aile reisine bırakır. Bilhassa terbiye konusunda birinci sorumlu aile ve dolayısıyla aile reisidir.Allah (c.c. ) şöyle buyuryor:

“Ey iman edenler! Kendinizi ve çoluk çocuğunuzu yakıtı insanlar ve taşlar olan cehennem ateşinden koruyun!”

( Tahrim 6)


Başka bir ayette de Allah c.c. şöyle buyuruyor:

“De ki: Gerçekten hüsrana uğrayanlar, kıyamet günü hem kendilerini, hem de ailelerini ziyana sokanlardır. Bilesiniz ki, bu apaçık hüsrandır. Onların üstlerinde ateşten tabakalar, altlarında da (öyle) tabakalar var. İşte Allah kullarını bununla korkutuyor. Ey kullarım! Yalnızca benden korkun.”

(Zumer Suresi, 39: 15-16)

Hz. Peygamber her çocuğu severdi ama özellikle de yetim ve öksüz çocuklara kucak açtı, hayatında hiç bir çocuk dövmedi, onları gelecek olan her çeşit manevi ve maddi zararlardan korudu, çocuklarla sevindi ve üzüldü ve onların eğitimleriyle yakından ilgilendi.

Hz. Peygamber çocuklara çok önem verirdi. Ashabına çocuk sahibi olmalarını teşvik ederdi. “Ben sizin çokluğunuzla övüneceğim” derdi. Ya da insan ölünce amelinin sona ereceğini, ancak geride bıraktığı sahih evladın yapacağı duânın ona fayda vereceğini bildirmişti.

Hz. Peygamber çocuğun sağlığına çok önem verirdi, hamile bir kadının orucu cocuğa zarar verecekse o kadının oruç tutmaması gerektiğini belirtirdi, aynı zamanda da iki sene emzirme zorunluluğu getirirdi.
Hz. Peygamberimiz yeni doğan çocukları kolllarına alıp onlara hayır duada bulunurdu, ağızlarına ezilmiş hurma verirdi, kulaklarına ezan okurdu, onlara güzel isimler verirdi, Akika kurbanı keserdi ve çocuğun saçlarını keserdi ve saçın ağırlığınca gümüş tasadduk etmeyi tavsiye ederdi, çocukların sıhhatlı olmaları için sünnet ettirirdi. Her bu yaptığı şeylerin büyük hikmetleri vardır ve Peygamberimizin çocuklara verdiği önemi gösterir.
Hz. Peygamber çocukları öper, omzuna çıkarar, sırtına alır, bineğine bindirir, sofrasına çağırır, davetlere götürür, onlarla yerine göre şakalaşır, onlara namaz kıldırır, sohbet toplantılarında yer verir, camiye getirirdi. Zaman zaman onlara tavsiyelerde bulunarak, dini bilgiler ve Kur’an-ı Kerîm öğretirdi.

Peygamber efendimiz çocuklara karşı çok merhametliydi. Hz. Aişe anlatır:

“Bedevînin birisi gelerek Hz. Peygamber’e “Demek siz çocukları öpüyorsunuz, oysa onları biz hiç öpmeyiz” deyince Resulullah (sav) şöyle buyurdu: "Merhamet etmeyene merhamet edilmez".Peygamberimiz çocuklara daima sevgi gösterirmiş. Onları kucaklarmış, öpüp koklarmış, omzuna alıp gezdirirmiş, yanında minbere çıkarırmış, onlara sevgiyle bakıp gülümsemiş, çocukların başını, yanağını ve sırtını okşamış, onların hoşa gitmeyen davranışları karşısında azarlamazmış, kesinlikle gönüllerini kırmazmış, onlara sadece nasıl hareket etmeleri gerektiğini söyleyerek yol göstermiştir, onların sıkıntıya düşmelerine dayanamazmış, onlarla zaman zaman şakalaşırmış, onlara hediyeler dağıtırmış,

Peygamberimiz çocukların beden sağlığıyla birlikte ruh sağlığının korunmasını ister, beslenme ve bakımlarıyla ilgili tedbirler alırmış, hasta oldukları vakit derhal tedavi olmalarını ve her türlü tehlikeden korunmaları gerektiğini belirterek, çocukların akşam üzeri karanlık çöktüğünde dışarı çıkmamaları gerektiğini söylemiş.

Hz. Peygamber efendimiz çocuklara infakta bulunulmasını emretmiş ve şöyle buyurmuştur: “Kişinin, sevabını umarak çoluk-çocuğuna yaptığı infak onun için bir sadakadır” buyurmuş.
Kuran-ı Kerim’de (31. Lokman Suresinde) örnek bir eğitmen olarak Lokman Hekim karşımıza çıkar:

13. Lokman, oğluna öğüt vererek: Yavrucuğum! Allah'a ortak koşma! Doğrusu şirk, büyük bir zulümdür, demişti.

16. (Lokman, öğütlerine devamla şöyle demişti: ) Yavrucuğum! Yaptığın iş (iyilik veya kötülük), bir hardal tanesi ağırlığında bile olsa ve bu, bir kayanın içinde veya göklerde yahut yerin derinliklerinde bulunsa, yine de Allah onu (senin karşına) getirir. Doğrusu Allah, en ince işleri görüp bilmektedir ve her şeyden haberdardır.17. Yavrucuğum! Namazı kıl, iyiliği emret, kötülükten vazgeçirmeye çalış, başına gelenlere sabret. Doğrusu bunlar, azmedilmeye değer işlerdir.
18. Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez.

19. Yürüyüşünde tabiî ol, sesini alçalt. Unutma ki, seslerin en çirkini merkeplerin sesidir.

Çocuk eğitiminde dikkat edilmesi gereken hususlar:

Ebeveyn olarak görevimiz çocuklarımıza karşı azami şekilde gayretli olmaktır. Elimizden geldiği kadar, zamanımızı, bütçemizi, ilgimizi onlara odaklamamız gerekiyor. Biz onlarla ilgilnemezsek, muhakkak onlar kendilerinle ilgilenecek şahısları bulacak ve belki de bizim arzularımızın dışında yetişecekler. Unutmayalım ki dinimiz, çocuğun her çeşit terbiyesinden öncelikle babası ve ailesi mesuldur.

Çocuklarımızla yaşlarına göre ilgilenmemiz gerekir. Zaman zaman oyuncak arkadaşı olmak, zaman zaman dert ortağı ve arkadaşı olmak durumundayız.

Kesinlikle çocuklarımıza eşit davranmamız gerekir. Ayırım yapmamalıyız. Kızlarımıza karşı değişik oğullarımıza karşı değişik davranamayız. Her ikisinde de eşitliğimizi korumalıyız.

Çocuklarımızla zaman zaman istişare yapmalıyız. Fikirlerini öğrenmeliyiz. Unutmayalım ki, Hz. Yakup Hz. Yusuf’la rüyası hakkında istişare yapmış ve oğluna yol göstermiştir. Aynı şekilde Hz. İbrahim Hz. İsmail’e rüyasında onu kurban etttiğini anlatmasını ve onun fikrini aldığını görmekteyiz.

Dinamizim gençliktedir. Bir cemiyetin saplanmış bulunduğu her çeşit sapıklıklarına karşı gelenler, öncelikle ve çoğunlukla “gençlerdendir”. Örneğin Ashabı Kehf diye bildiğimiz gençler, içinde yaşadıkları cemiyeti “Allah’ı bırakıp Ondan başka ilahlar edindikleri” için terkederler. Veya putperestlere karşı gelen ve putları kıran genç İbrahim a.s. dır.

Davranış bozukluluğundan bahs ediyoruz zaman zaman. Davranış, iyi ve kötü davranış diye ayrılır. Davranışlar insanın kendi iradesiyle yanı kendi seçimiyle gerçekleşir. Ve davranışlar daima motivasyonla bağlantılıdır. Motivasyon ise “Bir kimseyi seçmeye, bir haraket yapmaya yahut haraket yolunu diğerine tercih etmeye teşvik eden sürücü kuvvetler”dir. Yani Motivasyon da herzaman bir gerekçe vardır ve birşeyin “niçin ve neden” yapıldığını belirler. O halde bir çocuğun bir davranışını izlerken hangi motivasyonla, yani “neden ve niçin” , yani “hangi niyetle” yaptığnı öğrenebilirsek, coçuğa daha çok yardımcı olabileceğimiz kesindir. Çünkü davranış sırasında, insanın neden o şeyi seçtiğini, şunu değil de neden işine geldiğini veya neden şu şekilde haraket etmek istediğini bulmak önemlidir.

İnsanlar arasındaki en güçlü bağlar sevgi yoluyla gerçekleşir. Bu sebeple Peygamberimiz, sevdiğimiz kimseye bu duygumuzu ifade etmemizi tavsiye etmektedir. Tıpkı bunun gibi, çocuklara karşı duyulan sevgi ve merhamet duygusunun da onlara bir şekilde hissettirilmesi gerekmektedir. Psikologlar da çocuğun normal gelişmesinin temelinde sevginin önemli rol oynadığını belirtmişler. Büyük çocuklar sevdikleri kimselerle beraber olmaktan, onlarla dertleşmekten ve onlara hislerini ifade etmekten hoşlanırlar. Sevdikleri kişileri taklid ederler. Büyüklerin küçüklere sevgiyle, şefkatle yaklaşması, onlarda müsbet ruhî durumlar meydana getirir ve aradaki sevgi bağlarını güçlendirir. Dolayısıyla çocuklara karşı sevgimizi hem tavır ve davranışlarımızla göstermemiz hemde sözlü ifadelerle belirtmemiz gerekir. Mesela: “Oğlum, yavrucuğum, yavrucaklarım, uşaklarım”.

Çocuklara oynamalarını izin vermek gerekir, oyunlar çocukların ruhsal dinlenmesine vesile olur ve çocuk için yemek ve içmek gibi zaruridir.
Çocuklara etkinikleri için geniş fırsatlar vermek lazım, arkadaşlarını hoş karşılamak gerekir, arkadaşlarıyla kendisini ilgilenen konularda söz hakkı tanımak, onların ruh sağlığı açısından önemlidir.

Çocukalara şahsiyet kazandırmaya çalışılmalı, yani kişillik, onur, benlik, haysiyet, şeref gibi onurlu duruşlar. Çocuklarin iyi davranış sahibi olmalarını istiyorsak, onlara güzel alışkanlıklar aşılalamalıyız Çünkü alışkanlık kazanma önemli bir öğrenme çeşididir. İnsan dikkatlı olmaya, başkalarına sevgi ve saygıya, ibadetlere, inançlara alışkanlık kazanır. Alışkanlığın en iyi kazanılması, tekrarlama sayesindedir.

Çocukları iyi terbiye etmemiz gerekiyor, yani anne ve baba olarak iyi ahlak davranışları kazandırmalıyız. Onlara temiz olmalarını, itaatlı olmalarını, Allah sevgisini, sır saklamasını, sabırlı olmalarını, yasak olan herşeyden sakınmalarını, kimseye kin ve düşmanlık beslememelerini, başkasının hakkına tecavüz etmemelerini, ibadetlere, özellikle de namaza riyayet etmelerlini, tembihlemek gerekiyor.


Çocuk eğitiminde şu metodlar çok önemlidir:

1. Çocuklara sevgi ve hoşgörü ile yaklaşmak lazım.
2. Çocuklara ilgi göstermek,
3. Taklit etme olgularından istifade etmek, onlara iyi bir örnek, iyi bir model olmak gerkir.
4. Çocuklara disiplin uygulanması, çünkü çocuğun birtakım kurallara uyması gerekir. Disiplin uygulamanın en iyi yolu, ikna yoluna başvurmaktır.
5. Telkinde bulunulması, çocukları aydınlatmak. Telkin bir fikrin zihine sokulması ve o zihin tarafından kabullenilmesi hareketidir.
6. Çocukların mükâfâtlandırılması. Yapılan deney ve araştırmalar, mükâfât bekleyen çocukların daha iyi eğitildiklerini göstermiştir.
Çocukları teşvik etmek, mesela öğretmenin öğrencisini övmesi gibi bir mükafaatdır. Mükafatlar daha çok maddi olmayan çeşitlerdendir, çünkü çocuklar üzerinde daha fazla etkilidirler. En çok rastlanan mükafaat şekli ise beğenilerek takdir edilmektedir.
7. Soru ve Cevaplarla Eğitmek. Soru sorma zihini çalıştıran ve zorlayan, kuvvetli bir yoldur. O yüzden eğitimciler tarafınan devamlı kullanılır.
8. Tedriciliğe önem vermek. Bu metod da muhatabın durumu göz önünde bulundurulup bilgiler zaman içinde peyderpey örnekler vererek, açıklamlar vererek, bilgileri hazmettirilerek verilir. Bu metod ise, insan psikolojisine en uygun eğitim metodudur.
 
C Çevrimdışı

cendel

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
"Ey çocuğun eğitimiyle yükümlü kişi! Eğer çocuğun sorumluluğunu üzerine almaz da onu parklara, oyun ve eğlence yerlerine bırakırsan, korkarım ki azabın ikiye katlanır: Çocuk gibi değerli bir varlığı kaybetmekten dolayı azap görürsün, ayrıca bu umûmi cinayetten belli bir pay da almış olursun." Bu itibarla, Hz. Peygamberin (s:a.v.) çocukların eğitim sorumluluğunu tümüyle ana babaya yüklediğini görüyoruz.

İbn Ömer'den (r.a.) rivayet edildiğine göre: Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Herbiriniz birer çobandır ve herbiriniz sürüsünden mes'uldür. Devlet adamı bir çobandır ve yönetimi altındakilerden mes'uldür. Erkek, aile fertlerinin çobanıdır ve onlardan mes'uldür. Kadın, kocasının evinde çobandır ve çocuklarından mes'uldür. Hizmetçi/işci, efendisinin malının çobanıdır ve ondan mes'uldür. Hâsılı herbiriniz birer çoban ve herbiriniz sürüsünden mes'uldür"(Buhârî, Nikah, 81; Müslim, İmaret, 20; Ebu Davud, İmaret, 1; Tirmizî, Cihad, 27; Ahmed, Müsned, II, 5)

Hatta Peygamber (s.a.v.), çocuğun eğitimi konusunda temel bir kaide de koymuştur. Bu kaideye göre çocuk, ana babasının dini üzere yetişir ve ana baba, çocuk üzerinde etkili faktördür.

Ebû Hüreyre'den (r.a.) rivayet edildiğine göre Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Dünyaya gelen her çocuk ancak İslâm fıtratı üzerine doğar. Daha sonra ana babası onu yahûdi, hırıstiyan veya mecûsi yaparlar. Nitekim hayvan yavrusu da organları tam olarak doğar. Hiç o yavrunun burnunda, kulağında eksik-kesik bir yer görür müsünüz?" Sonra Ebû Hüreyre (r.a.) şu ayeti okumuştur:

"Allah'ın, insanları üzerine yaratmış olduğu fıtrata (yaratma kanununa dön). Allah'ın yaratması değiştirilemez, işte dosdoğru din budur..."(Rûm, 30/30. Hadis için bkz. Buhârî, Tefsir (sûre 30), 1; Ebu Davud, Sünnet, 17; Muvatta, Cenaiz, 53; Ahmed b. Hanbel, II,233)

Yüce Allah, ana babaya çocukların eğitimini emretmiş, onları, buna teşvik etmiş ve şu sözleriyle de onlara sorumluluk yüklemiştir.

"Ey iman edenler! Kendinizi ve ailenizi/aile fertlerinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında, iri gövdeli, sert yapılı, Allah'ın kendilerine emrettiklerine isyan etmeyen ve emrolunduklarını yapan melekler vardır"(Tahrim, 66/6)

Hz. Ali, bu ayet hakkında şu açıklamayı yapmıştır:

"Kendinizi ve ailenizi koruyun ateşten koruyun" demek, "kendinize ve ailenize hayrı öğretiniz" demektir.(Hâkim, el-Müstedrek, IV. 494. Hâkîm, rivayetin sahih olup Buhârî ve Müslim'in şartlarına uygun olduğunu söylemiştir)

Fahreddin er-Râzî de şunları söylemiştir: Ayet, "Allah'ın yasakladığı şeylerden vazgeçmek suretiyle kendinizi koruyun" demektir.

Mukâtil, "müslümanın, kendisini ve aile fertlerini eğitmesi, onlara iyiliği emretmesi ve kötülükten alıkoyması" şeklinde anlamış,

ez-Zemahşeri ise el-Keşşaf’da şu izahı yapmıştır:

"Günahları bırakmak ve ibadetleri yapmakla kendinizi koruyun, kendinizi sorumlu tuttuğunuz şeylerle onları sorumlu tutmakla da aile fertlerinizi koruyun."

O halde çocukların ıslahı, yanlışlarının düzeltilmesi ve onlara iyi alışkanlıklar kazandırma hususunda devamlı çok gayret sarf edilmelidir. Zaten peygamberlerin yolu da budur. Nûh (a.s.) oğlunu imana davet etmiş, İbrahim de (a.s.) çocuklarına yalnız Allah'a kulluk etmelerini vasiyyet etmişti. Ve daha başka peygamberler...

İmam Nevevî, eş-Şâfiî'nin Fudayl'den şu nakilde bulunduğunu kaydeder:

"Davud Peygamber'in

"Allah'ım! Bana Iütfunla muamele ettiğin gibi oğluma da lütfunla muamele et" diyerek dua etmesi üzerine yüce Allah ona şöyle vahyetti:

"Ey Davud! Oğluna söyle, senin bana davrandığın gibi o da bana öyle davransın. Bu durumda sana yaptığım gibi ona da lütfumla muamele ederim."(Nevevî)

"Eğitim işi, verimin artması için ekinlerin arasından yabanî otları ve dikenleri temizleyen çiftçinin işine benzemektedir."

Ibnu'l-Kayyim de bu sorumluluğu altını çizerek ifade etmiş ve gerçekten de çok faydalı bilgiler vermiştir. O, der ki:

"Bazı alimler şöyle demiştir: Şüphesiz Allah kıyamet gününde babasından ötürü çocuğunu hesaba çekmeden önce, çocuğundan ötürü babasını hesaba çeker. Zira babanın oğlu üzerinde bir hakkı olduğu gibi, oğulunda babası üzerinde bir hakkı vardır. Bir ayette yüce Allah, "biz, insana, ana babasına iyi davranmasını tavsiye ettik"(Ankebut, 29/8) derken, başka bir ayette de "Kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun (Hz. Ali'nin açıklamasına göre, "eğitim ve öğretimini gerçekleştiriniz)" buyurmuştur.(Tahrîm, 66/6)

Yine Allah şöyle buyurur:

"Allah'a kulluk edin ve O'na hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya... iyi davranın."(Nisa, 4/36)

Peygamber de (s.a.v.) şöyle buyurur:

"Nezaket, ikram ve saygı hususunda çocuklarınızın size iyi davranmasını istediğiniz gibi, siz de bağışlarda onlar arasında âdil olunuz."(Hadis sahihtir. Taberânî, en-Nu’man b. Beşir'den rivayet etmiştir. (Bkz. Sahihu'l-Câmiu's-Sağir, hadis no: 1046)

Böyle olunca, çocuklar konusunda Allah'ın velilere olan tavsiyesi, veliler konusunda çocuklara olan tavsiyesinden önce gelmektedir. Yüce Allah şöyle buyurur:

"Geçim endişesi yüzünden çocuklarınızın canına kıymayın. Biz, onların da, sizin de rızkınızı veririz. Onları öldürmek gerçekten büyük bir hatadır."(İsrâ, 17/31)

Ibnu'l-Kayyim şöyle devam eder:

"Çocuğuna faydalı bilgiler öğretmeyi ihmal eden ve onu başıboş bırakan kimse, şüphesiz en kötü şeyi yapmış olur. Çocukların çoğunun bozulması babalarından; babalarının onları ihmal etmelerinden, dinin farz ve sünnetlerini öğretmemelerinden kaynaklanmaktadır. Sonuç itibariyle veliler, çocuklarına küçüklüğünde gereken aile terbiyesini vermeyince, çocuklar da büyüdüklerinde velilerine yararlı olmamaktadırlar. Nitekim, karşı gelen çocuğuna sitem eden bazı babalar ondan şu cevabı almıştır:

"Babacığım! Küçük iken sen beni ihmal ettin, ben de sana şimdi karşı geldim. Çocuk iken sen beni zayi ettin, ben de yaşlı iken seni terkettim."

Evlilik ve iyi bir nesil yetiştirmek, şüphesiz büyük bir sorumluluktur. Kıyamet gününde kişi bundan dolayı hesaba çekilecektir. Ebû Saîd el-Hudrî ve Ebû Hüreyre'den rivayet edilen bir hadiste Rasûlüllah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Kıyamet gününde kul getirilir ve Allah (c.c.) ona sorar:

"(Ey kulum) sana göz, kulak, mal ve çocuk vermedim mi? Sana zevce vermedim mi? Arazi ve hayvanları senin hizmetine vermedim mi? Başkanlık yapmana ve ganimetin dörtte birini almana izin vermedim mi? Şu gününde benimle karşılaşacağını hiç aklından geçiriyor muydun?" Kul,

"hayır" cevabını verir. Bunun üzerine Allah (c.c):

"İşte sen beni unuttuğun gibi, ben de seni unutuyorum" der."(Hadis için bkz. Müslim, Zühd, 16; Tirmizî, Kıyamet, 6; Ahmed b. Hanbel, Mûsned, II, 492; IV, 378, 379)

Burada, çocuğun ulaşmış olduğu güçlü zamanı gözleri önünde temsil ediliyor. Sorumlu olduğu fertlere karşı nasıl davrandığı, iyi bir nesil yetiştirmek için görevini yapıp yapmadığı hayal dünyasında canlandırılıyor ve sorgulanıyor. Artık kişinin şuur ve anlayışının zayıflığını gösteren, onun gaflet içinde bulunuşunu ortaya koyan, 'bundan daha büyük bir belge var mıdır? Ama bu eğitim bir bağış veya bir hediye değil, çocuğun ana babası üzerindeki hakkıdır. Peygamber (s.a.v.) şu sözüyle bu hususu anlatmıştır:

"Allah'ın, bazı kimseleri "iyi insanlar (ebrâr)" diye adlandırması onların, babalarına ve evlatlarına iyi davranmalarından dolayıdır. Babanın senin (yani çocuğunun) üzerinde hakkı olduğu gibi, çocuğunun da senin (yani babasının) üzerinde hakkı vardır."(Buhârî, el-Edebu.'1-Müfred, hadis no: 94. Taberânî'nin de rivayet ettiği bu hadisin râvîleri arasında Ubeydullah b. el-Velîd el-Vessâfî adlı zayıf bir şahıs vardır. Bkz. Heysemi, Mecmau'z-Zevâid, VIII, 146. Buhârî, hadisi İbn Ömer'in sözü olarak rivayet etmektedir.)

Yine Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:

"Şüphesiz Allah, elinin altındakilerden sorumlu herkese görevini yapıp yapmadığını soracaktır. Hatta kişi, aile fertlerinden de sorumlu tutulacaktır."(Nesâî ve İbn Hibbân'ın rivayet ettiği bu hadis için bkz. Elbânî, Silsiletû'l-Ehadis es-Sahiha, Hadis No: 1636. Abdurrezzak'ın da benzer bir rivayeti bulunmaktadır)
 
Üst Ana Sayfa Alt