E
Çevrimdışı
Âshabın Şirkten Sakınmaları
İbnu’l-Kayyim, “İğâsetu’l-Lehfân” adlı eserinde şunları söylemektedir:
“İşte bu, peygamberlerinin kendilerine yasaklamış olduğu kabirlerin yanında namaz kılmanın zihinlerinde iyice yer etmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Enes’in böyle bir iş yapmış olması, bu işin câiz olduğuna inandığını göstermez. Çünkü, onu görmemiş ya da kabir olduğunu bilmemiş olması ihtimali vardır. Ömer radıyallahu anh onu uyarınca o da bu uyarıyı kabul etmiştir.''
* Şirk koşan kitap ehli, peygamberlerinin ve salih kimselerin kabirlerini bayram yeri edindikleri gibi, bu kabirlerin bulundukları yeri bayram yeri gibi edinmek. Çünkü onlar, kabirleri ziyaret için bir araya geliyor, orada bu işlerle ve eğlencelerle vakit geçiriyorlardı. Peygamber Efendimiz de ümmetine bu işi yasakladı.
Nitekim Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Benim kabrimi bir bayram (yeri) haline getirmeyiniz. Bunun yerine bana salât (ve selâm) getiriniz. Çünkü getirdiğiniz salât (ve selâm), her nerede olsanız bana ulaşır.” 12
Peygamber Efendimizin kabri, yeryüzündeki kabirlerin en değerlisi ve en faziletlisi olmakla birlikte, oranın bayram yeri edinilmesi yasaklandığına göre; kim olursa olsun başkasının kabri hakkında bu yasak öncelikle söz konusu olur.
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz: “Bana salât (ve selâm) getiriniz. Çünkü getirdiğiniz salât (ve selâm), her nerede olsanız bana ulaşır” sözüyle buna işaret etmektedir: Ümmetinden ona gönderilen salât ve selâmın ecir ve mükâfatını –onun kabrine ister uzak ister yakın olsunlar- elde ederler. O halde onların, kabrini bayram yeri edinmelerine bir ihtiyaçları yoktur. Çünkü kabirleri bayram yeri edinmenin ne kadar büyük kötülüklere sebep olduğunu Allah’tan başkası hakkıyla bilemez.
Kabirleri bayram yeri edinenlerin aşırıya gidenleri, onları uzaktan görür görmez bineklerinin sırtından iner, başlarını açar, alınlarını yere koyar, yeri öperler. Sonra kabirlerin yanına vardıklarında orada iki rekat namaz kılarlar. Arkasından kabrin etrafına dağılarak, yüce Allah’ın insanlar için hidayet yurdu ve bereketli bir yer kıldığı Beyt-i Haram’a benzeterek etrafında tavafa koyulurlar. Daha sonra hacıların Mescid-i Haram’da yaptıkları gibi kabri öpmeye ve istilâma geçerler. Sonra alınlarını, yanaklarını yere yapıştırırlar, bilahare saçlarını tıraş ederek ya da kısaltarak Kabri Haccetme Menasikini tamamlarlar. Derken bu putlarına kurbanlarını da sunarlar.
Onların duaları, ibadetleri, kurbanları, orada döktükleri yaşlar, attıkları çığlıklar, yapılan dilekler, giderilmesi istenen sıkıntılar, fakirlerin zengin kılınma istekleri, musibet ve bela sahiplerinin iyileştirilmesine dair yaptıkları taleplerin hiçbirisi yüce Allah için olmaz; aksine bunların hepsi şeytana yapılır. Çünkü şeytan hiç şüphesiz ademoğlunun apaçık bir düşmanıdır. Türlü tuzaklarıyla onları dosdoğru yoldan alıkoyar. Onun en büyük tuzaklarından birisi de; “Şeytanın pis işlerinden olan” insanlara dik(tir)diği putlar ve heykellerdir. 13
Yüce Allah da müminlere putlardan uzak kalmalarını emretmiş, felaha ermelerini de buna bağlı kılmıştır:
“Ey iman edenler ! Şüphesiz içki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Ondan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide, 5/ 90)
Ensâb (dikili taşlar); “nusub” ya da “nasb”ın çoğuludur. Dikilerek, yüce Allah’ın dışında kendisine ibadet edilen ağaç, taş, kabir, ya da başka her şeyi kapsar. Yapılması gereken bütün bunları yıkmak ve onların geriye izlerini dahi bırakmamaktır. 14 Nitekim Ömer radıyallahu anh, altında Peygamber Efendimize beyat yapılan ağaca insanların ellerini sürdüklerini haber alınca, görevlendirdiği birisini gönderip o ağacı kestirmiştir. 15
Ömer radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ashabının altında kendisine beyat ettikleri, yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerimde: “Andolsun Allah müminlerden sana ağacın altında beyat ettikleri vakit razı olmuştur” (el-Feth, 48/18) diye sözünü ettiği ağaca böyle bir uygulama yaptığına göre; bunun dışında kalan, alabildiğine büyük bir fitne ve büyük bir bela haline gelen diğer putlar hakkındaki hükmü ondan daha ağır olacaktır.
Bundan daha da açık ve kesin bir uygulama ise Peygamber Efendimizin Mescid-i Dırar’ı yıktırmasıdır. 16
İbnu’l-Kayyim, “İğâsetu’l-Lehfân” adlı eserinde şunları söylemektedir:
“İşte bu, peygamberlerinin kendilerine yasaklamış olduğu kabirlerin yanında namaz kılmanın zihinlerinde iyice yer etmiş olduğunu ortaya koymaktadır. Enes’in böyle bir iş yapmış olması, bu işin câiz olduğuna inandığını göstermez. Çünkü, onu görmemiş ya da kabir olduğunu bilmemiş olması ihtimali vardır. Ömer radıyallahu anh onu uyarınca o da bu uyarıyı kabul etmiştir.''
* Şirk koşan kitap ehli, peygamberlerinin ve salih kimselerin kabirlerini bayram yeri edindikleri gibi, bu kabirlerin bulundukları yeri bayram yeri gibi edinmek. Çünkü onlar, kabirleri ziyaret için bir araya geliyor, orada bu işlerle ve eğlencelerle vakit geçiriyorlardı. Peygamber Efendimiz de ümmetine bu işi yasakladı.
Nitekim Ebu Hureyre’nin rivayetine göre Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur:
“Benim kabrimi bir bayram (yeri) haline getirmeyiniz. Bunun yerine bana salât (ve selâm) getiriniz. Çünkü getirdiğiniz salât (ve selâm), her nerede olsanız bana ulaşır.” 12
Peygamber Efendimizin kabri, yeryüzündeki kabirlerin en değerlisi ve en faziletlisi olmakla birlikte, oranın bayram yeri edinilmesi yasaklandığına göre; kim olursa olsun başkasının kabri hakkında bu yasak öncelikle söz konusu olur.
Diğer taraftan Peygamber Efendimiz: “Bana salât (ve selâm) getiriniz. Çünkü getirdiğiniz salât (ve selâm), her nerede olsanız bana ulaşır” sözüyle buna işaret etmektedir: Ümmetinden ona gönderilen salât ve selâmın ecir ve mükâfatını –onun kabrine ister uzak ister yakın olsunlar- elde ederler. O halde onların, kabrini bayram yeri edinmelerine bir ihtiyaçları yoktur. Çünkü kabirleri bayram yeri edinmenin ne kadar büyük kötülüklere sebep olduğunu Allah’tan başkası hakkıyla bilemez.
Kabirleri bayram yeri edinenlerin aşırıya gidenleri, onları uzaktan görür görmez bineklerinin sırtından iner, başlarını açar, alınlarını yere koyar, yeri öperler. Sonra kabirlerin yanına vardıklarında orada iki rekat namaz kılarlar. Arkasından kabrin etrafına dağılarak, yüce Allah’ın insanlar için hidayet yurdu ve bereketli bir yer kıldığı Beyt-i Haram’a benzeterek etrafında tavafa koyulurlar. Daha sonra hacıların Mescid-i Haram’da yaptıkları gibi kabri öpmeye ve istilâma geçerler. Sonra alınlarını, yanaklarını yere yapıştırırlar, bilahare saçlarını tıraş ederek ya da kısaltarak Kabri Haccetme Menasikini tamamlarlar. Derken bu putlarına kurbanlarını da sunarlar.
Onların duaları, ibadetleri, kurbanları, orada döktükleri yaşlar, attıkları çığlıklar, yapılan dilekler, giderilmesi istenen sıkıntılar, fakirlerin zengin kılınma istekleri, musibet ve bela sahiplerinin iyileştirilmesine dair yaptıkları taleplerin hiçbirisi yüce Allah için olmaz; aksine bunların hepsi şeytana yapılır. Çünkü şeytan hiç şüphesiz ademoğlunun apaçık bir düşmanıdır. Türlü tuzaklarıyla onları dosdoğru yoldan alıkoyar. Onun en büyük tuzaklarından birisi de; “Şeytanın pis işlerinden olan” insanlara dik(tir)diği putlar ve heykellerdir. 13
Yüce Allah da müminlere putlardan uzak kalmalarını emretmiş, felaha ermelerini de buna bağlı kılmıştır:
“Ey iman edenler ! Şüphesiz içki, kumar, dikili taşlar (putlar) ve fal okları şeytanın pis işlerindendir. Ondan uzak durun ki, kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide, 5/ 90)
Ensâb (dikili taşlar); “nusub” ya da “nasb”ın çoğuludur. Dikilerek, yüce Allah’ın dışında kendisine ibadet edilen ağaç, taş, kabir, ya da başka her şeyi kapsar. Yapılması gereken bütün bunları yıkmak ve onların geriye izlerini dahi bırakmamaktır. 14 Nitekim Ömer radıyallahu anh, altında Peygamber Efendimize beyat yapılan ağaca insanların ellerini sürdüklerini haber alınca, görevlendirdiği birisini gönderip o ağacı kestirmiştir. 15
Ömer radıyallahu anh, Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem’in ashabının altında kendisine beyat ettikleri, yüce Allah’ın Kur’an-ı Kerimde: “Andolsun Allah müminlerden sana ağacın altında beyat ettikleri vakit razı olmuştur” (el-Feth, 48/18) diye sözünü ettiği ağaca böyle bir uygulama yaptığına göre; bunun dışında kalan, alabildiğine büyük bir fitne ve büyük bir bela haline gelen diğer putlar hakkındaki hükmü ondan daha ağır olacaktır.
Bundan daha da açık ve kesin bir uygulama ise Peygamber Efendimizin Mescid-i Dırar’ı yıktırmasıdır. 16