SORU :
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurmuştur:
"Allah her şeyin üzerine güzellik yazmıştır. Bir şeyi öldürdüğünüz zaman güzel öldürün; bu şeyi boğazladığınız zaman güzel boğazlayın, eziyet vermemek için bıçağı bileyin ve hayvanın kolay ölmesini sağlayın."
(Ebû Dâvud, Edâhî, 12; Tirmizî, Diyât, 14; Muslim, Sayd, 12).
İslamda ateşle yakmak, cezalandırmak Allah c.c.'ye mahsus olduğundan yasaklanmıştır.
Buhari'nin Ebu Hurayra'dan yaptığı rivayet şöyledir:
"Ateşle ancak Allah Azze ve Celle azab eder."
Yine sahabilerden Ebu Hurayra şöyle diyor:
"Bir defasında Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bizi bir göreve gönderirken -iki Kurayşli muşriği kasdederek- `Eğer falanca ile filâncayı bulursanız onları yakın' buyurdu.
Fakat biz yola çıkmak üzereyken şöyle buyurdu: `Az önce size falanca ile filâncayı yakmanızı emretmiştim. Oysa ateş, sırf Allah'a mahsus bir azab aracıdır. Bu yüzden eğer onları bulursanız silâhla öldürün."
(Buhari, Cihad , Bab 106 - 148, Hadis no: 162 - 220, ; Ebu Davud, Cihad , 122; Tirmizi)
Usman İbn Ebi 'Usman şöyle demiştir;
“Bazı Şialar (Şia - Rafizilerden Sebeiye fırkası) Ali İbn Ebi Talib radıyAllahu anh’e geldiler ve: “Ey Mûminlerin emiri! Sen O musun?” dediler.
Ali: “Ben kimim?” dedi.
Şialar: “Sen O'sun” dediler.
Ali: “Yazıklar olsun size kimim ben?” dedi.
Şialar: “Sen Rabb'imizsin” dediler.
Ali: “Dönün ve tevbe edin” dedi.
Onlar kabul etmeyince boyunlarını vurdu. Sonra kuyular kazarak onları kuyulara attırdı.
Sonra Kamber’e: “Bana kesilmiş odunlar getir” dedi.
O da getirdi ve onları yaktı.
Sonra Ali radıyAllahu anh dedi ki: “Ne zaman bu çirkin işle karşılaştıysam ateş hazırladım ve Kamber’i çağırdım.”
(Acurri, eş-Şeri'a (1940, 1941); İbn Hacer, Fethu’l-Bari (12/270)
İbn Hacer (rahimehullah) bu rivayetin “Hasen” olduğunu bildirmiştir. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bari, 12/270)
Ali (r.anh)’ın, Zutt Kabilesinden puta tapan bazı adamları yaktığına dair, İbn Ebi Şeybe’nin rivayet ettiği hadisin senedi “munkatı” yâni zayıftır. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bari 12/270)
İkrime (r.anh)'den :
Ali (r.anh), İslam dinini terk eden bazı murtedleri ateşle yaktı.
İbn Abbas (r.anhuma) bu olayı duyduğunda, “Ben olsaydım, onları ateşle yakmazdım. Çünkü, Rasulullah: “Allah’ın azabıyla (yani ateşle) tâzib / âzab etmeyin” buyurdu.
İbn Abbas (r.anhuma)’ın dediklerini işiten Ali (r.anh): "Veyha (vah) İbn Abbas!”dedi.
(Buhari, İstitabe, 2, Cihad , Bab 148, Hadis no: 221; Ebu Davud, Hudud, Bab 1, Hadis no: 4351; Tirmizi, Hudûd, Bab 25, Hadis no: 1458; Nesâî, Tahrîmu'd- dem, 14; İbn Mace, hudûd 2; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 220)
Âlimler, Ali (r.anh)’ın “ Veyha (vah) İbn Abbas!” sözünü iki şekilde açıklamıştır.
Birinci izâhat: 'Yaptığı şeyi beğenmemek, kötülemek' için kullanılır.
Buna göre Ali (r.anh), ateşle yakmayı uygun görmeyen ilgili hadislerin “tenzihen mekruh”u ifade ettiğini düşündüğü için, İbn Abbas’ın sözlerinden hoşlanmadığını, hadisin zahirine bakarak bunun haram olduğunu söylemesinden dolayı ona üzüldüğünü göstermek için bu sözcüğü kullanmıştır.
İkinci izâhat: “Veyha” kelimesi, 'bir şeyi beğenmek, övmek' ifade eder.
Buna göre Ali (r.anh), bununla şunu söylemek istemiştir:
“Maşallah İbn Abbas bu konuyu ne güzel ortaya koymuştur!” demiş ve kendisinin yaptığının yanlış olduğuna kanaat getirmiştir. (İbm Hacer, Fethu’l-Bari,12/271-272; Munavî, Feydu’l-Kadir, 6/412; Avnu’l-Mabud, 12/3-4; Tuhfetu’l-Ahvezî, 5/20)
Ali (r.anh)’ın söz konusu insanları ateşle yakarak öldürdüğüne dair rivayetlerdeki bilgi, alimler arasından farklı anlaşılmıştır:
Bazılarına göre, Ali bunları tamamen ateşle yakarak öldürmüştür.
Diğer bazılarına göre ise, Ali onları tövbe etmeye çağırmış, bunu kabul etmeyince ateş yakmış ve onları bu ateşin dumanının sızdırıldığı bir çukura koymuştur. Bununla onları caydırmak istemiştir. Ancak onlar orada bu dumandan zehirlenerek ölmüşlerdir. (Hattabi, Mealimu’s Sunen, 3/293)
Murted veya ölümü hak eden başka birinin ateşle yakmanın caiz olmadığında âlimlerin büyük çoğunluğu ittifak halindedir.
Ancak, bir adamı ateşle yakarak öldüren kimsenin kısasının ateşle yakılarak gerçekleştirilmesi konusunda ihtilaf vardır.
İmam Malik, Şafii, İbn Hanbel, İshak b, Rahuye, Şabi, Ömer b. Abdualaziz’in başını çektiği alimlerin büyük çoğunluğuna göre, ateşle yakan, -kısas olarak- ateşle yakılır.
Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:
"Bir karınca peygamberlerden birini ısırdı. O peygamber karınca köyünün yakılmasını emretti ve köy yakıldı.
Bunun üzerine Allah o peygambere: 'Seni bir karınca ısırdı, sen ise Allah'ı tesbîh etmekte olan ummetlerden bir ummeti yaktın' diye azarlama vahyetti"
(Buhari, Cihad, Bab 152, Hadis no: 223)
Bu hadiste, yakılmaya hakk kazanmayan kimselere yakma cezası uygulamanın caiz olmayacağı yönündendir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) bu hadîste Azîz ve Celîl Allah'ın o peygambere kendisini ısıran karıncayı yakmakla yetinmeyip, karıncalardan bir ummeti yakması sebebiyle azarladığını haber vermiştir. Eğer o peygamber yalnız kendisini ısıran karıncayı yakmış, olaydı, bu yakma üzerine azarlanmayacaktı (Aynî).
Bu kıssanın bir sebebi olduğu rivayet edildi ki, o da şudur: Hadîste zikrolunan o peygamber bir köye uğradı ki, o köy halkını işledikleri günâhlar sebebiyle Allah helak etmişti. O peygamber bir süre orada hayret ederek durdu da Yâ Rabb! Bunların içinde çocuklar, hayvanlar ve hiç günâh işlememiş kimseler vardı, dedi. Sonra bir ağaç altına oturdu. İşte o sırada ayağını bir karınca ısırmış ve metindeki kıssa cereyan etmiş. Böylece Allah o peygamberi eziyet verici cinsin hepsi eziyet etmemiş olsa da öldürülebileceği üzerine tenbîh etmiştir (Kastallânî)
Buna mukabil, İmam Ebu Hanife, Sufyan-ı Sevri, Ata’nın içinde bulunduğu bazı âlimlere göre, ateşle yakarak öldüren kimse de -ateşle değil, kısas olarak- kılıçla öldürülecektir. (Hattabi, Mealimu’s Sunen, 3/293)
İkrime (r.anh)'nin aktardığı hadisin İzâhatı:
Hadisten Ali (r.anh)'nın dinden dönen bazı insanları ateşte yaktığını öğreniyoruz. Ateşte yakılanlar, Ali (r.anh)'ın Allah olduğunu söyleyen insanlardır. Bunlar Abdullah b. Sebe'nin saptırdığı kişilerdir.
Metinde görüldüğü üzere Ali (r.anh), İbn Abbas (r.anhuma)'nın kendisinin murtedleri yaktığını duyunca tenkid edip "ben olsaydım onları öldürürdüm" dediğini ve bu konuda Peygamberin bir hadisini rivayet ettiğini duyunca; "Vah İbn Abbas!" demiştir. Bazı nushalarda bu "Vah İbn Abbas'ın annesi!" şeklindedir.
Ali'nin bu sözü İbn Abbas'ın söylediği şeyi doğru bulmadığı için ona bir merhamet eseri olarak söylemiş olması muhtemel olduğu gibi, onu haklı bularak övmek maksadı ile söylemiş olması da muhtemeldir. Çünkü bu söz, hem bir şey beğenilmediğinde, söyleyenin hatasından dolayı duyulan üzüntüyü ifade için, hem de sözü doğru bulup söyleyeni övmek için kullanılır.
Birinci ihtimale göre, Ali, İbn Abbas'ın haber verdiği hadisi kendisinin de bildiğini ondaki nehyin tenzihi olduğunu, İbn Abbas'ın ise zahirine hamledip tahrime delâlet saydığını belirtmek istemiştir.
İkinci ihtimale göre ise, İbn Abbas kendisinin bilmediği ya da unuttuğu bir hadisi haber verdiği için beğenmiş ve onu övmek için bu ifâdeyi kullanmıştır.
Aliyyu'1-Kâri ulemanın çoğunluğunun bu sözün medh için söylendiği görüşünde olduklarını, Şerhu's- Sunne'deki: "Bu Ali'ye ulaştı. O da; İbn Abbas doğru söyledi, dedi" şeklindeki rivayetin de bunu teyid ettiğini söyler.
Hattabi de: "Bu söz İbn Abbas için duadır. Onu medh ve sözünü beğenmedir" der.
Hadis-i şeriften iki hüküm çıkmaktadır. Bunlar:
I- İnsanlar ne suç işlerlerse işlesinler yakılarak cezalandırılmazlar. Çünkü ateşle ceza metinde de görüdüğü gibi "Allah'a ait bir cezalandırma" şeklidir. Nitekim Buhari bu hadisi, "Allah'ın azabı ile cezalandırılmaz" adını taşıyan bab içerisinde vermiştir. Aynı babda, Buhari'nin Ebû Hurayra'den rivayet ettiği yukarıda ilk verdiğimiz hadisi vermiştir.
2- İslam dininden çıkan birisi öldürülür. Dinden çıkmaya îrtidâd, dinden çıkan kişiye de murted denilir.
Kur'an-i Kerim'de, İslam'dan çıkan kişiye verilecek uhrevî ceza söz konusu edilmiştir. Bir ayet-i kerimede Cenab-ı Hak meâlen şöyle buyurmaktadır:
"İçinizden kim dininden döner ve kafir olarak ölürse, işte onların yaptıkları dünyada ve âhiratte boşa gider. Bunlar cehennemliktirler ve orada kalıcıdırlar." (Bakara, 218)
Murted'in dünyevi cezasının ölüm olduğu, hadisler ve İslam ulemasının icmaı ile tesbit edilmiştir. Bu babtaki hadisler, dinden dönene verilecek cezayı net bir şekilde ortaya koyuyor.
İslam muctehidleri, İslam dininden çıkan bir erkeğin öldürülmesi konusunda fikir birliğine varmışlardır. Ancak aynı cezanın İslamdan çıkan kadına da uygulanıb uygulanmayacağı tartışmalıdır.
Hanefilere (Sûfyân es Sevrî ve Kufeliler) göre, bu durumdaki bir kadın öldürülmez, hapsedildir.
Çünkü fahr-i kâinat efendimiz, bir hadisinde, savaş esnasında kadınları öldürmeyi men etmiştir.
Cumhura göre (Evzâî, Ahmed ve İshâk bunlardandır) ise İslam'dan çıkan kadınlar da öldürülür.
Cumhur, Muâz b. Cebel (r.anh) Yemen'e gönderilirken, Rasûlullah'ın kendisine söylediği şu sözlere dayanır:
"Hangi erkek İslam'dan çıkarsa O'nu İslam'a davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur. Hangi kadın da İslam'dan çıkarsa onu tekrar davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur."
(Taberâni el-Mûcem'inde Muaz b. Cebel (r.anh)den rivayet etmiş. Hafız ibni Hacer, senedinin hasen olduğunu söylemiştir. eş Şevkâni, Neylu'I-Evtâr, VII, 193; Zeylâi, Nasbu'r-Râye, III, 457.)
Cumhur, Hanefi'lerin dayandıkları hadisteki yasaklamayı, İslam'dan dönen değil de aslen kâfir olan kadının öldürülmemesine hamletmiştir.
Yukarıda naklettiğimiz Muaz hadisinden de anlaşılacağı üzere, murted öldürülmeden önce tekrar dine davet edilir.
Murtede karşı uygulanacak esaslar şunlardır:
1- İrtidad bir şubhe neticesi olmuşsa, murteddin bu şubhesi izâle edilir, gerçek anlatılır.
2- Tekrar İslama dönmesi teklif edilir. Bazı alimlere göre, murtedde düşünme fırsatı verilir. Düşünme muddeti konusunda üç gün ile bir yıl arasında değişen rivayetler vardır. Murted bundan sonra yine İslama girmezse öldürülür.
Savaş esnasında ele geçirilen bir düşmanı ateşle yakarak öldürmek, âlimlerin ittifakıyla câiz değildir.
Eğer düşmanın bulunduğu konumu itibariyle yakmaktan başka ele geçirme veya öldürme yolu kalmamışsa, bu takdirde ateşle yakılması -alimlerin büyük çoğunluğuna göre- caizdir. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıyyetu’l-Kuveytiye, 2/125)
Ateşle yakarak öldürmek câiz mi?
Bu konuda geçen rivayetlerin değerlendirmesi nasıldır?
"Allah her şeyin üzerine güzellik yazmıştır. Bir şeyi öldürdüğünüz zaman güzel öldürün; bu şeyi boğazladığınız zaman güzel boğazlayın, eziyet vermemek için bıçağı bileyin ve hayvanın kolay ölmesini sağlayın."
(Ebû Dâvud, Edâhî, 12; Tirmizî, Diyât, 14; Muslim, Sayd, 12).
İslamda ateşle yakmak, cezalandırmak Allah c.c.'ye mahsus olduğundan yasaklanmıştır.
Buhari'nin Ebu Hurayra'dan yaptığı rivayet şöyledir:
"Ateşle ancak Allah Azze ve Celle azab eder."
Yine sahabilerden Ebu Hurayra şöyle diyor:
"Bir defasında Peygamberimiz (salât ve selâm üzerine olsun) bizi bir göreve gönderirken -iki Kurayşli muşriği kasdederek- `Eğer falanca ile filâncayı bulursanız onları yakın' buyurdu.
Fakat biz yola çıkmak üzereyken şöyle buyurdu: `Az önce size falanca ile filâncayı yakmanızı emretmiştim. Oysa ateş, sırf Allah'a mahsus bir azab aracıdır. Bu yüzden eğer onları bulursanız silâhla öldürün."
(Buhari, Cihad , Bab 106 - 148, Hadis no: 162 - 220, ; Ebu Davud, Cihad , 122; Tirmizi)
Usman İbn Ebi 'Usman şöyle demiştir;
“Bazı Şialar (Şia - Rafizilerden Sebeiye fırkası) Ali İbn Ebi Talib radıyAllahu anh’e geldiler ve: “Ey Mûminlerin emiri! Sen O musun?” dediler.
Ali: “Ben kimim?” dedi.
Şialar: “Sen O'sun” dediler.
Ali: “Yazıklar olsun size kimim ben?” dedi.
Şialar: “Sen Rabb'imizsin” dediler.
Ali: “Dönün ve tevbe edin” dedi.
Onlar kabul etmeyince boyunlarını vurdu. Sonra kuyular kazarak onları kuyulara attırdı.
Sonra Kamber’e: “Bana kesilmiş odunlar getir” dedi.
O da getirdi ve onları yaktı.
Sonra Ali radıyAllahu anh dedi ki: “Ne zaman bu çirkin işle karşılaştıysam ateş hazırladım ve Kamber’i çağırdım.”
(Acurri, eş-Şeri'a (1940, 1941); İbn Hacer, Fethu’l-Bari (12/270)
İbn Hacer (rahimehullah) bu rivayetin “Hasen” olduğunu bildirmiştir. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bari, 12/270)
Ali (r.anh)’ın, Zutt Kabilesinden puta tapan bazı adamları yaktığına dair, İbn Ebi Şeybe’nin rivayet ettiği hadisin senedi “munkatı” yâni zayıftır. (İbn Hâcer, Fethu’l-Bari 12/270)
İkrime (r.anh)'den :
Ali (r.anh), İslam dinini terk eden bazı murtedleri ateşle yaktı.
İbn Abbas (r.anhuma) bu olayı duyduğunda, “Ben olsaydım, onları ateşle yakmazdım. Çünkü, Rasulullah: “Allah’ın azabıyla (yani ateşle) tâzib / âzab etmeyin” buyurdu.
İbn Abbas (r.anhuma)’ın dediklerini işiten Ali (r.anh): "Veyha (vah) İbn Abbas!”dedi.
(Buhari, İstitabe, 2, Cihad , Bab 148, Hadis no: 221; Ebu Davud, Hudud, Bab 1, Hadis no: 4351; Tirmizi, Hudûd, Bab 25, Hadis no: 1458; Nesâî, Tahrîmu'd- dem, 14; İbn Mace, hudûd 2; Ahmed b. Hanbel, I, 217, 220)
Âlimler, Ali (r.anh)’ın “ Veyha (vah) İbn Abbas!” sözünü iki şekilde açıklamıştır.
Birinci izâhat: 'Yaptığı şeyi beğenmemek, kötülemek' için kullanılır.
Buna göre Ali (r.anh), ateşle yakmayı uygun görmeyen ilgili hadislerin “tenzihen mekruh”u ifade ettiğini düşündüğü için, İbn Abbas’ın sözlerinden hoşlanmadığını, hadisin zahirine bakarak bunun haram olduğunu söylemesinden dolayı ona üzüldüğünü göstermek için bu sözcüğü kullanmıştır.
İkinci izâhat: “Veyha” kelimesi, 'bir şeyi beğenmek, övmek' ifade eder.
Buna göre Ali (r.anh), bununla şunu söylemek istemiştir:
“Maşallah İbn Abbas bu konuyu ne güzel ortaya koymuştur!” demiş ve kendisinin yaptığının yanlış olduğuna kanaat getirmiştir. (İbm Hacer, Fethu’l-Bari,12/271-272; Munavî, Feydu’l-Kadir, 6/412; Avnu’l-Mabud, 12/3-4; Tuhfetu’l-Ahvezî, 5/20)
Ali (r.anh)’ın söz konusu insanları ateşle yakarak öldürdüğüne dair rivayetlerdeki bilgi, alimler arasından farklı anlaşılmıştır:
Bazılarına göre, Ali bunları tamamen ateşle yakarak öldürmüştür.
Diğer bazılarına göre ise, Ali onları tövbe etmeye çağırmış, bunu kabul etmeyince ateş yakmış ve onları bu ateşin dumanının sızdırıldığı bir çukura koymuştur. Bununla onları caydırmak istemiştir. Ancak onlar orada bu dumandan zehirlenerek ölmüşlerdir. (Hattabi, Mealimu’s Sunen, 3/293)
Murted veya ölümü hak eden başka birinin ateşle yakmanın caiz olmadığında âlimlerin büyük çoğunluğu ittifak halindedir.
Ancak, bir adamı ateşle yakarak öldüren kimsenin kısasının ateşle yakılarak gerçekleştirilmesi konusunda ihtilaf vardır.
İmam Malik, Şafii, İbn Hanbel, İshak b, Rahuye, Şabi, Ömer b. Abdualaziz’in başını çektiği alimlerin büyük çoğunluğuna göre, ateşle yakan, -kısas olarak- ateşle yakılır.
Ebû Hurayra (r.anh) şöyle demiştir: Ben Rasûlullah (s.a.v.)'tan işittim, şöyle buyuruyordu:
"Bir karınca peygamberlerden birini ısırdı. O peygamber karınca köyünün yakılmasını emretti ve köy yakıldı.
Bunun üzerine Allah o peygambere: 'Seni bir karınca ısırdı, sen ise Allah'ı tesbîh etmekte olan ummetlerden bir ummeti yaktın' diye azarlama vahyetti"
(Buhari, Cihad, Bab 152, Hadis no: 223)
Bu hadiste, yakılmaya hakk kazanmayan kimselere yakma cezası uygulamanın caiz olmayacağı yönündendir. Çünkü Peygamber (s.a.v.) bu hadîste Azîz ve Celîl Allah'ın o peygambere kendisini ısıran karıncayı yakmakla yetinmeyip, karıncalardan bir ummeti yakması sebebiyle azarladığını haber vermiştir. Eğer o peygamber yalnız kendisini ısıran karıncayı yakmış, olaydı, bu yakma üzerine azarlanmayacaktı (Aynî).
Bu kıssanın bir sebebi olduğu rivayet edildi ki, o da şudur: Hadîste zikrolunan o peygamber bir köye uğradı ki, o köy halkını işledikleri günâhlar sebebiyle Allah helak etmişti. O peygamber bir süre orada hayret ederek durdu da Yâ Rabb! Bunların içinde çocuklar, hayvanlar ve hiç günâh işlememiş kimseler vardı, dedi. Sonra bir ağaç altına oturdu. İşte o sırada ayağını bir karınca ısırmış ve metindeki kıssa cereyan etmiş. Böylece Allah o peygamberi eziyet verici cinsin hepsi eziyet etmemiş olsa da öldürülebileceği üzerine tenbîh etmiştir (Kastallânî)
Buna mukabil, İmam Ebu Hanife, Sufyan-ı Sevri, Ata’nın içinde bulunduğu bazı âlimlere göre, ateşle yakarak öldüren kimse de -ateşle değil, kısas olarak- kılıçla öldürülecektir. (Hattabi, Mealimu’s Sunen, 3/293)
İkrime (r.anh)'nin aktardığı hadisin İzâhatı:
Hadisten Ali (r.anh)'nın dinden dönen bazı insanları ateşte yaktığını öğreniyoruz. Ateşte yakılanlar, Ali (r.anh)'ın Allah olduğunu söyleyen insanlardır. Bunlar Abdullah b. Sebe'nin saptırdığı kişilerdir.
Metinde görüldüğü üzere Ali (r.anh), İbn Abbas (r.anhuma)'nın kendisinin murtedleri yaktığını duyunca tenkid edip "ben olsaydım onları öldürürdüm" dediğini ve bu konuda Peygamberin bir hadisini rivayet ettiğini duyunca; "Vah İbn Abbas!" demiştir. Bazı nushalarda bu "Vah İbn Abbas'ın annesi!" şeklindedir.
Ali'nin bu sözü İbn Abbas'ın söylediği şeyi doğru bulmadığı için ona bir merhamet eseri olarak söylemiş olması muhtemel olduğu gibi, onu haklı bularak övmek maksadı ile söylemiş olması da muhtemeldir. Çünkü bu söz, hem bir şey beğenilmediğinde, söyleyenin hatasından dolayı duyulan üzüntüyü ifade için, hem de sözü doğru bulup söyleyeni övmek için kullanılır.
Birinci ihtimale göre, Ali, İbn Abbas'ın haber verdiği hadisi kendisinin de bildiğini ondaki nehyin tenzihi olduğunu, İbn Abbas'ın ise zahirine hamledip tahrime delâlet saydığını belirtmek istemiştir.
İkinci ihtimale göre ise, İbn Abbas kendisinin bilmediği ya da unuttuğu bir hadisi haber verdiği için beğenmiş ve onu övmek için bu ifâdeyi kullanmıştır.
Aliyyu'1-Kâri ulemanın çoğunluğunun bu sözün medh için söylendiği görüşünde olduklarını, Şerhu's- Sunne'deki: "Bu Ali'ye ulaştı. O da; İbn Abbas doğru söyledi, dedi" şeklindeki rivayetin de bunu teyid ettiğini söyler.
Hattabi de: "Bu söz İbn Abbas için duadır. Onu medh ve sözünü beğenmedir" der.
Hadis-i şeriften iki hüküm çıkmaktadır. Bunlar:
I- İnsanlar ne suç işlerlerse işlesinler yakılarak cezalandırılmazlar. Çünkü ateşle ceza metinde de görüdüğü gibi "Allah'a ait bir cezalandırma" şeklidir. Nitekim Buhari bu hadisi, "Allah'ın azabı ile cezalandırılmaz" adını taşıyan bab içerisinde vermiştir. Aynı babda, Buhari'nin Ebû Hurayra'den rivayet ettiği yukarıda ilk verdiğimiz hadisi vermiştir.
2- İslam dininden çıkan birisi öldürülür. Dinden çıkmaya îrtidâd, dinden çıkan kişiye de murted denilir.
Kur'an-i Kerim'de, İslam'dan çıkan kişiye verilecek uhrevî ceza söz konusu edilmiştir. Bir ayet-i kerimede Cenab-ı Hak meâlen şöyle buyurmaktadır:
"İçinizden kim dininden döner ve kafir olarak ölürse, işte onların yaptıkları dünyada ve âhiratte boşa gider. Bunlar cehennemliktirler ve orada kalıcıdırlar." (Bakara, 218)
Murted'in dünyevi cezasının ölüm olduğu, hadisler ve İslam ulemasının icmaı ile tesbit edilmiştir. Bu babtaki hadisler, dinden dönene verilecek cezayı net bir şekilde ortaya koyuyor.
İslam muctehidleri, İslam dininden çıkan bir erkeğin öldürülmesi konusunda fikir birliğine varmışlardır. Ancak aynı cezanın İslamdan çıkan kadına da uygulanıb uygulanmayacağı tartışmalıdır.
Hanefilere (Sûfyân es Sevrî ve Kufeliler) göre, bu durumdaki bir kadın öldürülmez, hapsedildir.
Çünkü fahr-i kâinat efendimiz, bir hadisinde, savaş esnasında kadınları öldürmeyi men etmiştir.
Cumhura göre (Evzâî, Ahmed ve İshâk bunlardandır) ise İslam'dan çıkan kadınlar da öldürülür.
Cumhur, Muâz b. Cebel (r.anh) Yemen'e gönderilirken, Rasûlullah'ın kendisine söylediği şu sözlere dayanır:
"Hangi erkek İslam'dan çıkarsa O'nu İslam'a davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur. Hangi kadın da İslam'dan çıkarsa onu tekrar davet et. Dönerse ne ala, aksi halde boynunu vur."
(Taberâni el-Mûcem'inde Muaz b. Cebel (r.anh)den rivayet etmiş. Hafız ibni Hacer, senedinin hasen olduğunu söylemiştir. eş Şevkâni, Neylu'I-Evtâr, VII, 193; Zeylâi, Nasbu'r-Râye, III, 457.)
Cumhur, Hanefi'lerin dayandıkları hadisteki yasaklamayı, İslam'dan dönen değil de aslen kâfir olan kadının öldürülmemesine hamletmiştir.
Yukarıda naklettiğimiz Muaz hadisinden de anlaşılacağı üzere, murted öldürülmeden önce tekrar dine davet edilir.
Murtede karşı uygulanacak esaslar şunlardır:
1- İrtidad bir şubhe neticesi olmuşsa, murteddin bu şubhesi izâle edilir, gerçek anlatılır.
2- Tekrar İslama dönmesi teklif edilir. Bazı alimlere göre, murtedde düşünme fırsatı verilir. Düşünme muddeti konusunda üç gün ile bir yıl arasında değişen rivayetler vardır. Murted bundan sonra yine İslama girmezse öldürülür.
Savaş esnasında ele geçirilen bir düşmanı ateşle yakarak öldürmek, âlimlerin ittifakıyla câiz değildir.
Eğer düşmanın bulunduğu konumu itibariyle yakmaktan başka ele geçirme veya öldürme yolu kalmamışsa, bu takdirde ateşle yakılması -alimlerin büyük çoğunluğuna göre- caizdir. (el-Mevsuatu’l-Fıkhıyyetu’l-Kuveytiye, 2/125)