Anne, Baba, Dede ve Ninelerin Nafakalarının Evlatların Üzerine Vâcib Olduğunun Delili
Annenin, babanın, dede ve ninelerin nafakasının, evlatların üzerine vacib olduğu Kur'an, Sunnet ve Kıyas ile sabittir.
Bunun Kur'an'dan delili şu ayetlerdir:
Onlarla (anne ve baban ile) dünyada iyi geçin (mârufen). (Lokman 15)
Rabbin yalnız kendisine kulluk etmenizi, anaya-babaya iyi davranmanızı, (ihsan etmenizi) emretti. (İsra/23)
Birinci ayetteki mârufen (iyi geçinmek) ibaresinden maksat, nafakalarını normal şekilde vermektir. İkinci ayetteki ihsan etmekten maksad da ihtiyaç anında nafakalarını vermek mesûliyetini ifa etmektir.
Hadîs'den delili ise Peygamber'in şu sözleridir:
Kişinin yediğinin en hayırlısı kendi kazancından olandır. Kişinin çocuğu da onun kazancındandır. (Ebu Dâvud; 3, 528, Tirmizî; 1358)
Amr b. Şuayb'ın babasından, onun da dedesinden rivayet ettiğine göre, bir zat Peygamber'e gelerek 'Ey Allah'ın Rasulu, Benim annem babam var, malım da var. Babam benim malıma muhtaçtır' dedi.
'Rasûlullah 'Sen ve malın babanındır. Sizin çocuklarınız sizin en güzel kazançlarınizdandır. Öyle ise çocuklarınızın kazancından yeyin' buyurdu. (Ebu Dâvud, 3530)
Tarık el-Muhâribî şöyle anlatıyor: Medine'ye geldik, baktık ki Rasûlullah ayağa kalkmış minberde cemaate şöyle hitab ediyordu:
En üstün el verenin elidir. Geçimini sağlamak için anneden, babadan, kız ve erkek kardeşlerinden başla, daha sonra yakınlık derecesine. et' (Neseî, V, 6l)
Kuleyb b. Menfea'dan, o da dedesinden rivayet ettiğine göre Rasûlullah'a gelerek şöyle dedi: 'Ey Allah'ın Rasulu! Ben kime iyilik edeyim?'
Rasûlullah 'Annene, babana, kızkardeşine, erkek kardeşine ve onu tâkib eden yakınlarına... Bu bir sılayı rahimdir' buyurdu. (Ebu Dâvud 5140)
Atalar âciz olduklarında nafakalarının evlatları üzerine vâcib olduğunun kıyas ve ictihad'dan delili ise şudur:
Evlatlar aciz olduklarında nafakalarının ataları üzerine vâcib olmasına kıyas edilerek, âciz olan ataların nafakalarının da evladlar üzerine vâcib olduğuna hükmedilir. Çünkü biri diğerinin parçasıdır..
Ana-babanın, oğullarının mallarından almaları, oğullarının izni olsun veya olmasın câizdir. Geçen hadis ve aşağıdaki Câbir hadisi gereğince ana babanın israf ve savurganlık yapmadıkları sürece oğullarının malından tasarrufta bulunmaları caizdir.
Câbir bin Abdillah (Radıyallâhu anhumâ)'dan rivayet edildiğine göre;
Bîr adam: Ya Rasûlallah! Benim (biraz) malım ve çocuğum vardır. Babam da cidden benim malımı kökünden tüketmek ister, dedi.
Bunun üzerine Rasûl-u Ekram (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) (adama) : «Sen babanın(kazancı)sın, malın da babana (helal)dır.» buyurdu."
(İbn Mâce, Ticâret, Bab 64, Hadis no: 2292)
Amr bin Şuayb'ın dedesi (Abdullah bin Amr bin el-Âs) (Radıyallâhu anhum)'dan rivayet edildiğine göre:
Bir adam Peygamber (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e gelerek "Babam cidden benim malımı kökünden tüketti" dedi.
Bunun üzerine Rasûl-u Ekram (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ; «Sen babanın (kazancı)sın, senin malın da ona (helâl)dır.» buyurdu.
Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) Şöyle de buyurdu: «(Ey mûminler) Şubhesiz sizin evladınız sizin en helal kazancınızdandır. Bunun için onların mallarından yeyiniz."
(İbn Mâce, Ticâret, Bab 64, Hadis no: 2292)
(Burada 'babanındır' lâfzı, temlik için değil, mubah olduğunu belirtmek içindir. Yoksa mal, çocuğundur. Zekâtı o verir. Malı miras bırakan da odur.)
Üç imam: «Oğullarının malından ancak ihtiyaç kadarını alabilir,» görüşündedir.
Ahmed bin Hanbel ise; «Oğlunun malından ihtiyaç anında veya ihtiyaç olmaksızın dilediği kadar alabilir.» demiştir.
Tirmizi bu hadisi rivayet ettikten sonra Ashâb-ı Kiram'dan ve onlardan sonra gelenlerden bazı ilim ehli bu hadisle amel ederek : Çocuğunun malında babanın elleri açık (yâni serbest)tir, dilediğininkinden alabilir, demişlerdir. Bir kısım âlimler de demişler ki: Baba muhtaç olduğunda çocuğunun malından alabilir. Fakat ihtiyacı olmadığında alamaz, diye bilgi vermiştir.
Tuhfe yazarı da şöyle der:
"Hadiste evlâd, babanın bir kazancı sayılmıştır. EI-Munâvi'nin dediği gibi evlâda kazanç demek, mecazî mânâdadır. Çünkü evlâd babasının bir parçasıdır.
Şevkânî: Bu hadisi Hâkim, îbn-i Hibbân ve Ahmed rivayet etmişlerdir. Bu hususta vârid olan hadîslerin tümü delil olmaya elverişlidir. Bunlar, evlâdın malına babanın ortak olduğuna delâlet ederler. Bu nedenle baba, evlâdının malım ondan izin almadan da yiyebilir ve kendi malında tasarruf ettiği gibi onun malında da tasarruf edebilir. Ancak, israf yollarında ve sefihçe harcayamaz. Fakir olan baba ve anaya nafaka vermenin zengin evlâda vâcibliği hakkında icmâ bulunduğunu El-Bahr yazan nakletmiştir, diye bilgi vermiştir.
İbnu'l-Humâm da Âişe (Radıyallâhu anhâ)'nın hadisini naklettikten sonra: Hadîste geçen «Sizin evlâdınız da sizin kazancınızdandır» mealindeki cumlenin mânâsı "Çocuğun malı babanın malıdır" şeklinde değildir. Çünkü Allah Teâlâ ölen kişinin çocukları olduğu zaman, ölenin babasına sâdece altıda bir, nisbetinde bir miras payı vermiştir. Eğer kişinin malının mulkiyet hakkı babasına âit olmuş olsaydı kişi öldüğü zaman malının tamamının babasına verilmesi gerekecekti, demiştir."
Avnu'l-Mabûd yazan da bu hadîsin şerhinde özetle şöyle der: "Baba, evlâdın dunyaya gelmesine sebeb olduğu için, evlâd onun bir nevi kazancı sayılmış ve dolayısıyla evlâdın kazancından yemek ona helâl kılınmıştır,
Hattâbi : Bu hadîs, nafaka verebilir durumda olan evlâdın, kendi baba ve anasının nafakasını vermekle mükellef olduğuna delâlet eder. Ne durumda olan baba ve anaların nafakalarının evlâdına vâcib olduğu konusunda âlimler arasında ihtilâf vardır:
Şâfii'ye göre baba fakir ve çalışamaz durumda olursa, nafakası evlâdına vâcibdir. Eğer babanın öz malı varsa veya vucutça bir sakatlığı bulunmayıb çalışabilir durumda ise nafakası evlâdına vâcib değildir.
Diğer fıkıhçılar ise: Baba ve ananın nafakası evlâdın üzerinde vâcibdir, demişlerdir. Bunlardan her hangi bir ilim adamının söz konusu nafakanın vâcibliği için babada bir vucut sakatlığını şart koştuğunu bilmiyorum, demiştir.
Tıybi de : Şâfii'ye göre, muhtaç ve çalışamaz durumda olan baba ve ananın nafakası evlâda (yâni erkek çocuklara) vâcibdir. Fakat muhtaç olmayan veya çalışabilenlerin nafakası evlâda vâcib değildir. Şafiî' den başkası böyle bir şart koşmadan baba ve ananın nafakasının evlâda vâcib olduğuna hükmetmişlerdir, demiştir."
Câbir (Radıyallâhu anh)'ın hadisi Zevâıd türündendir. Amr'in dedesinin hadisini Ahmed, Ebû Dâvûd ve îbn-i Huzeyme de rivayet etmişlerdir.
Rasûl-u Ekram (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm)'e muracaat ettiği bu iki hadiste haber verilen adamın İsmi hakkında bir kayda rastlamadım.
Bu iki hadîste geçen ve "ictiyâh" kökünden alma fiilleri "Kökünden tüketmek" mânâsına terceme dilmiştir. İctiyâh masdarının asıl manâsı bir şeyi kökü ile koparmak ve kökünden kazımak, imha etmektir. Burada malı bitirmek ve tüketmek mânâsı kasdedilmiştir.
Rasûl-u Ekram (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm)'a muracaatla, babasının kendisinin malını tüketmek istediğini söyleyen adamın sözü hakkında Hattâbi şöyle der: Adamın maksadı şu olabilir: Benim malım azdır. Çocuğum da vardır. Babam da benden nafaka ister. Çoluk çocuğunun nafakasından artan malım babamın nafakasını karşılayamaz. Eğer babamın istediği nafakayı da ödeyecek olursam malım tükenir.
Rasûl-u Ekram (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm) adamın bu mazeretini kabul etmeyerek «Sen babanın (bir kazancı)sın, malın da babana (helâl)dır.» buyurmuştur. Rasûl-u Ekram (Aleyhi's-salâtu ve's-selâm)'in buyruğunun mânâsı şudur: Baban kendi malı gibi senin malını da ihtiyacı nisbetinde alır. Senin malın bulunmadığında çalışarak mal kazanabilirsen, çalışıb babanın nafakasını ödemen vâcibdir.
Babanın bir ihtiyacı yok iken ve nafakadan ayrı olarak evlâdının malını elinden alıb dilediği gibi kullanma mânâsı kasdedilmemiştir. Böylece evlâdının malını nafakadan başka şeylere harcayıb tüketme ve yok etme mânâsını çıkarıb bu şekilde hüküm vermiş bir ilim ve fıkıhçıyı bilmiyorum, demiştir
Ataların Nafakalarının Evlatlar Üzerine Vâcib Olmasının Şartları
Evlat, zengin babaya bakmaya mecbur değildir. Zengin evladın, fakir olan Müslüman ana babaya nafaka vermesi farzdır. Baba, kendi nafakası için, oğlunun malını satabilir; fakat binayı, toprağını satamaz. Anne ise, nafaka yapmak için oğlunun malını satamaz. (Nikaye)
Fakir evladın, fakir babasına nafaka vermesi farz değildir. Fakir olan ana babasını kendi evine alıb, birlikte geçinirler. (Fetava-i Hayriyye)
Fakir baba, kaybolan büyük oğlunun yalnız menkul mallarını, kendi nafakası için satabilir. Binasını, toprağını satamaz. (Durer-ul-hukkam)
Nafaka vermekle yükümlü olan evlâdın kendi şahsının, karısının ve çocuklarının bir gün ve bir gecelikten fazla miktarda azığı bulunmalıdır. Aksi takdirde evlâdın, anne babasına nafaka vermesi vâcib olmaz. Çocuklarından nafaka alabilmeleri için, anne babanın müslüman olmaları şart değildir.
Ataların nafakalarının evlatlar üzerine vâcib olması için şu şartlara sahib olmaları gerekir:
1. Evladın, kendisine ve karısına yirmi dört saat yetecek maldan fazla mala sahib olması gerekir.
Eğer kendisine ve hanımına 24 saat yetecek maldan başka bir yoksa, anne ve babasına nafaka vermesi vacib değildir. Çünkü fakirlerin nafakası, başka bir fakirin üzerine vâcib olmaz. Eğer zaruri nafakasından başka bir malı varsa anne ve babasına vermesi gerekir. O mal ikisine kâfi gelmeyecekse önce annesine vermelidir. Çünkü 'tamamı elde edilemeyen birşeyin tümünden vazgeçilmeyeceği' bir kaidedir. ,
2. Ata, fakir olmalıdır.
Ata'nın fakir olmasından maksad, zaruri ihtiyaçlarını karşılayamayacak durumda olmasıdır. Ata'nın kazanıb kazanmamaya gücünün yetmesi hükmü değiştirmez. Ama ata'nın, çocuklarına nafaka vermesinin vâcib olması farklıdır. Zira çocukların nafakasını vermenin ata'ya vâcib olması için fakirlikle beraber çocukluk, kötürümlük veya delilik bulunması gerekir.
Bu iki hükmün şartları arasındaki fark şudur:
Baba, gücü olan çocuğunu çalışmaya zorlayabilir ve bu çirkin sayılmaz. Fakat evladın babasını çalışmaya zorlaması çirkin bir harekettir. Zira baba çocuklarını büyütmek için en zor işleri bile yapmıştır. Hele baba yaşlanmış olursa, çocuk da onu çalışmaya zorlarsa bu çok daha çirkin bir hareket olur.
3. Annenin, baba tarafından nafakası, fiilen veya hükmen karşılanamıyor olması gerekir.
Bu şart, annenin nafakasının iki durumda çocuğu üzerine vâcib olduğu anlamına gelir:
a. Baba (koca), annenin (karısının) nafakasını karşılamaktan âciz olduğunda, annenin nafakası evladı üzerine vâcib olur.
b. Baba ölmüş de anne yalnız kalmışsa, annenin nafakası evladı üzerine vâcib olur. '
Kadın evlenecek durumda olduğu halde evlenmiyorsa, evlad annesini evlenmeye zorlayamaz.
Bu şartlar, annenin nafakasının iki durumda evlad üzerinden düşeceği anlaşılır;
a. Babası, annesinin nafakasını karşılayabiliyorsa, evladın üzerine nafaka vacib olmaz.
b. Babası ölür de annesi fakir veya zengin başka birisiyle evlenirse, annesinin nafakası evlad üzerinden düşer.
Ataların ve Evlatların Nafakaları, Dinlerinin Ayrı Olmasından Etkilenmez
Evlatların nafakalarının atalar üzerine vâcib olmasının, ataların nafakalarının da evlatlar üzerine vâcib olmasının şartları incelendiğinde, birbirleri arasında din birliğinin bulunmasının şart olmadığı anlaşılır.
Müslüman bir evlad, müslüman olmayan anne veya babasına infak etmekle mukelleftir. Müslüman bir baba da müslüman olmayan evlatlarına -yukarıda zikredilen şartlar tahakkuk ettiğinde- infak etmekle mukelleftir. Fakat murted (sonradan dinini değiştiren) bu hükümden istisna edilmiştir. Murted ister baba olsun, ister evlad olsun, ona nafaka verilmez. Bunun dışında anne veya baba müşrik de olsa, evlat onlara nafaka vermek zorundadır.
Esma binti Ebubekir şöyle anlatıyor:
'Rasûlullah Kurayş ile andlaşmalı bulunduğu vakit, annem muşrik olduğu halde bana ziyarete geldi. Ben (hediyelerini kabulden ve kendisini evime almaktan çekinerek bu hususta) Rasûlullah'ın fikrini sordum:
- Ey Allah'ın Rasulu! Annem beni görmek için yanıma geldi. Anneme yakınlık göstereyim mi (sıla'yı rahimde bulunayım mı)?
- Evet! Annene yakınlık göster!'
(Muslim, 1003 ; Buharî, 5633)
Evladların, Atalarına Vermesi Gereken Nafakanın Miktarı
Evlatların, atalarına vermesi gereken nafakanın sınırı belirlenmemiştir. Bu, örf ve âdete göre takdir edilir. Eğer anne veya baba nafakayı vaktinde almazsa, evlad borçlu sayılmaz. Ata ile evlad arasında nafaka hususunda ihtilaf çıkarsa, kadı belli bir zamanda belli bir miktar nafakayı evlat üzerine zorunlu kılar. Bu durumda zamanında ödemediği nafakadan ötürü borçlu olur.
Nafakada Ataların ve Evlatların Tertibi
Anne ve baba muhtaç iseler, çocuklarının tümü onların nafakalarını vermekle mukelleftirler. Çünkü nafakanın onlar üzerine vâcib olmasının illeti hepsini kapsamaktadır. Kız çocuklar, mirasta erkeklerin yansı kadar aldıkları için, nafaka verirken de erkek çocukların verdiklerinin yarısı kadar verirler.
Muhtaç olan anne-babanın bir oğlu, bir de torunu varsa, nafaka oğulun üzerine vâcib olur. Oğulun vâris olub olmaması hükmü değiştirmez. Anne-babanın bir kızı, bir de erkek torunu olsa, nafaka kızın üzerine vâcib olur. Zira nafaka hususunda yakınlığı itibara almak en güzelidir. .
Evlat muhtaç olur da annesi veya babası zengin olursa, çocuğun nafakası babasına aittir. Çünkü baba, çocuğunun nafakasını vermekle mükellef kılınmıştır. Bunun delili şu ayettir:
Şayet sizler için (çocuklarınızı) emzirirlerse onlara ücretlerini ödeyin. (Talak 6)
Muhtaç ve yaşlı olan kişinin nafakası, babası da evlatları da zengin olursa, evlatlarının üzerinedir. Çünkü evladın babaya yakınlığı, babanın evlada yakınlığından daha fazladır. Bu yüzden babanın nafakasını evlad vermelidir. Çünkü babanın evladı üzerindeki hürmeti daha fazladır.
Ata ve evladlardan muhtaç olanlar birkaç kişi ise, kişinin de zaruri ihtiyacından artan mali onlara yetmiyorsa, şu tertibe göre biri diğerine takdim edilir:
A. Kişi kendisinden sonra, önce karısına nafaka vermelidir.
Çünkü karısının nafakası her durumda kendisinin üzerinedir, karısının nafaka hakkı zamanın geçmesiyle üzerinden düşmez. Fakat atalarının veya evlatlarının nafakası böyle değildir. Onların nafakası -daha önce de belirttiğimiz gibi- zamanla düşer.
B. Kazançtan aciz olan çocuk ile deliye nafaka vermelidir.
C. Annesine nafaka vermelidir.
Çünkü nafaka temininde anne de acizdir. Ayrıca annenin çocuk üzerindeki hakkı daha fazladır. Zira dokuz ay karnında taşımış, acılarla doğurmuş, emzirmiş ve büyütmüştür.
D. Babanın nafakasını vermelidir.
Babanın da çocuğu üzerinde hakkı büyüktür.
E. Büyük oğulun nafakasını vermelidir.
F. Dedenin nafakasını vermelidir.
Çünkü dedeye hürmet, babaya hürmettendir.