Bankalar, faizcilik yaparak ayakta duran, nesilleri ve yuvaları ifsad eden Allah ve Rasuluna harb açan bir kurumdur.
Emeklilerin maaşları veya çalışan işçilerin maaşları bankalara yatırıldığında, orada kaldığı sürece, bu paralarla faizcilik (gecelik repo faizi) yapar ve bundan para kazanırlar. Promosyon adıyla size verdikleri de bu faiz gelirinin küçük bir kısmıdır. Gelirinin çok büyük kısmı faizli işlerden olan bankaların gelirleri en iyimser ifadeyle bile faiz şubhesi bulunmaktadır. Bundan dolayı faiz yoluyla Allah ve Rasulune harb açan bankaların durup dururken müşterilerine fazladan para ödemeleri normal bir vakıa değildir.
Musluman, bankanın kendisine promosyon verebileceği faaliyetlerden uzak olmalıdır. Yani bilinçli bir musluman, parasını bankaya yatırıp da promosyona muhatab olmaz.
Fakat Kapitalizmin gereği olarak şeriata itibar etmeyen ülkelerde para işleri faizle ayakta duran ve gelirinin çok çok büyük kısmı haram olan faizden olan bankalar aracılığıyla teslim edilmektedir.
Çalışıp emekli olmuş kişi aylığını bankadan aldığından veya çalışan işçi, çalıştığı iş yerinden maaşını o banka aracılığıyla aldığından dolayı ya da başka bir sebebden ötürü banka kendisine faiz veya promosyon (hediye) adı altında fazladan para verecek olsa, onu bankaya bırakmaz alır, fakat bunu (fakir, miskin değil ise) yiyemez, harcayamaz. Banka bu bedeli vatandaşa, yaptığı bir iş (emek), kâr - zarar ortaklığı ya da hibe olarak değil tamamen paradan para kazanma sebebiyle vermektedir. Bu sebeble bu para aslı itibarıyla gayr-ı meşrû olduğundan bu para bankaya bırakılamaz. Çünkü bu, bankayı iki kere ödüllendirmek anlamına gelir. Zira duruma göre bazen maaşın birkaç gün önceden yatırılması sebebiyle banka bu parayı işleterek kazanmakta, diğer yandan kişi kanunen kendisine verilen hak olan promosyonu bankaya bırakmaktadır.
Böyle bir durumda, promosyon bankadan alınır ve duruma bakılır:
Kişinin kendisi fakir, miskin ise bu promosyonu kullanabilir. Fakir veya miskin değil ise fakir-fukaraya verir. Bunu yaparken zekât ve sadakaya niyet edemez, yani ödenmesi gereken zekâtını bu paradan ödeyemez. Fakir olmayan kişinin promosyonu kendisinin kullanması haramdır. Fakirliğin somut ölçüsü ise zekât alabilecek durumda olmaktır. Zekât alabilecek durumda olan kişi, promosyonu alıp kullanabilir. (Kişi kendisinin "zekât alabilecek derecede fakir" olup olmadığı konusunda kendi vicdanı ile baş başadır)
Ancak ihtiyaç sahibi bir fakirin yakacağı, elektrik faturası gibi harcamalara sarf edebilir. Ya da sevab beklemeden ücretsiz umumi tuvalet yaptırır (o para oraya layıktır).
Sıcakta Bankaların duvarında gölgelenmek bile caiz değildir!
Rasulullah (s.a.v.), zekat toplamak için gönderdiği bir memurun, dönüşünde:
"Bu sizindir, şu da bana verilen hediyedir" demesi üzerine;
Rasulullah (s.a.v) kızmış ve "Eğer doğru söylüyorsan, git, anne-babanın evinde otur ve bu hediyeler sana gelsin, görelim " (Buhârî, Hibe, 17, Ahkâm, 24-41; Muslim, İmare, 26-29-30 ; Ebû Dâvud, İmâre, 11) buyurmuştur.