Abdülfettah Ebu Gudde
Evlilik İslam dininde tam manasıyla teşvik edilmiştir. Öyle ki, insan tabiatına yerleştirilmiş fıtri bir hadisedir. Bununla insan, fıtratını korur. O, insan hayatında asli bir ihtiyaç olarak önemli bir yere sahiptir. İnsan kişiliğinigeliştirir ve insan soyunun devam etmesini sağlar.
İslam, zinadan ve cinsi arzunun baskısından korkanlara bunu önemle emretmiştir. Hatta bazı âlimler onu, ibadetlerden saymışlardır. Çünkü onunla sağlıklı nesiller yetişmektedir. Bu şekilde Allah(c.c), insanları yeryüzüne varis kılmış, insanlar da evlilik sayesinde soyun, temizlik ve iffet dairesinde devamını sağlamışlar, dinin ve nefsin korunması için bu ilahi uygulamayı nesilden nesile aktarmışlardır. .
Bu yüzden evlilik İslam’ın meşru gördüğü bir durumdur ve insana haz verir. İnsan hayatında temel bir yere sahiptir. Kişinin kendisini ondan uzak tutması gayet zordur. Ancak öyle bir uğraş, olacak ki evlilik arzusunu unuttursun ve o uğraş kalp ve zihni kuşatsın. Nitekim bazı âlimler, mücahit kimseler ve ilim tahsil eden öğrencilerde bu görülmüştür.
Şimdi tebettül yani kişinin kendi tercihiyle evlilikten uzak durması konusunun ele alalım. Âlim bir insanın hayatında en zor şey bekârlıktır. Bu durumdaki bir âlim, ruhi kaynaşmayı ve rahatını bir tarafa bırakarak bazı zorluklara, yeme içme, temizlik, ev işleri, hastalık halinde kendisine yardım edilmesi gibi v.s. durumlara kendisi katlanacaktır.
Hastalık halinde kendisine refakat edecek ve gözetecek bir eşten mahrum kalmaya, ihtiyarlığın beraberinde getirdiği zor ve sıkıntılı durumlara göğüs germeye, ancak sabra sarılmış kimseler tahammül edebilirler ve bu saydığımız zorluklara ancak ilimde derinleşmeyi, onu öğrenip yaymayı gaye edinmiş, bunu en büyük ganimet bilen, ilmi daha lezzetli ve faydalı gören ve isimlerini şimdilik burada zikredemeyeceğimiz bekâr âlimler tahammül edebilirler. Onlar ilmin büyük koruyucusudurlar.
Onlara dair haberlere geçmeden önce bekârlığı tercih eden âlimlerin bekârlıklarını ve bekâr olmalarına sebep olan durumları, bu konuyla alakalı olan evlilik ahkâmını ve faziletini, bekârlığın tehlike ve zorluklarını, özellikle de bekârlığa dair İslam’da herhangi bir nassın bulunmadığı bir durumda evlilik ahkamını ve ona yapılan teşvikleri bilmelerine rağmen onları bekârlığa sürükleyen sebepleri dile getirmek istiyorum.
Onların bu durumuna verilecek cevap şudur: Bu şahsi bir tercihtir.
Bizzat kendileri bunu tercih etmişlerdir. Kendi iradeleriyle ilim veya evlilik hususunda karar verme durumunda kalmışlar ve bir hayırlı işi diğer hayırlı bir işe tercih etmişler ve neticede ilim yolunu seçmişlerdir. Bu şahsi tercihlerinde kendilerine uymaları için herhangi bir kimseye çağrıda bulunmadılar. “ilim evlilikten daha faziletlidir, bizim durumumuz sizin içinde bulunduğunuz durumdan daha iyidir” gibisinden bir şey de söylemediler.
Şüphesiz onlar evlenmemekle kendi nefisleri için şahsi bir tercihte bulunmuşlar, bekârlığın tehlikelerinden de selamette olmuşlardır. Allah onları takva, ilim ve imanları sayesinde muhafaza etmiştir.
Âlimlerin bekârlığı ilim sayesinde yorgunluğu ve zorluğu unutulmuş bir bekârlıktır. Bu da ancak maharetlerin kendisinde ortaya çıktığı, sevip alaka duydukları tahsil edip neşrettikleri ve kaleme aldıkları ilme karşı sürekli bir şevk duymakla olmuştur. Öyle ki ilim onların katında cesedin ruha, yeşil otların suya olan ihtiyacı gibi bir ihtiyaç olarak görülmüştür. Ondan el etek çekmemişler, onu az tahsil edelim gibi bir davranış içerisine de girmemişlerdir..
Evliliğin hayır ve faziletini bildikleri halde onu, yüce ve değerli ilim tahsilini engelleyici büyük bir sebep, ilme tümüyle yönelme önünde bir set olarak görmüşlerdir. Bu yüzden umumi bir hayrı nefsin özel zevkine tercih ettiler. İçtihatlarıyla ilmin daha büyük bir zenginlik ve Allah'ın rızasını en büyük derecede kazanma yolu olduğunu ortaya koydular.
Hatip el-Bağdadi, el-Cami li Ahlaki'r-Ravi ve Adabi's-Sami' adlı eserinde şunları söylüyor: "İlim talebesinin öğrenimini tamamlaması için, evlilik hukukunun ve maişet derdinin getirdiği meşguliyetin öğrenimi engellememesi için mümkün olduğunca bekâr olması mubah görülmüştür." Süfyan es-Sevri şöyle demiştir: "Evlenen kimse denizin üstünde gibidir. Çocuğu olduğunda denize düşer. Evliliğe ihtiyaç olmayan ya da bekârlığa dayanabilen kimse evliliği terk edebilir."
İmam İbnu'l-Cevzi, ilim talebesinin ihtiyaç duyduğu şeyleri, ezberleme vasıtalarının en faziletlisini, ezber için en değerli yer, zaman ve durumları ve ezberlenmesi gereken en kıymetli şeyleri anlattığı Seydül-Hatir adlı eserinde (bol.121, s.177) şunları söylemektedir: "Ben, ilim talebesinin mümkün olduğu müddetçe evlenmekten uzak durmasını tercih ederim. Ahmed b. Hanbel 40 yaşına kadar evlenmedi. Bu da ilim öğrenmek içindi."
Hiçbirimiz günlük meşgalelerin insanı ilim tahsilinden alıkoyduğunu inkâr edemez. Evlilik, eş ve çocuklar, insanı en çok meşgul eden durumlardır. Hatta bazılarına göre bunlar ilimden tamamen alıkoymaktadır. İmam Bişr el-Hafi bu manada şu meşhur sözü söylemiştir: "İlim kadınların bacakları arasında kaybolup gitti."
Eğer afet olarak saydığımız durumların hakkından gelinir, evliliğin faydalı yönlerine ulaşılırsa- helal mal elde etmek, güzel bir ahlaka sahip olmak gibi- o zaman evlilik insani Allah'tan alıkoymayacak demektir. İşte bunlarla beraber bir genç, şehvetini dindirmeye, ev sahibi olmaya ve iffetli bir eşe ihtiyaç duyar. Çocuk sahibi olma arzusunu da hesaba katarsak evliliğin fazileti şüphe götürmez.
Eğer evliliğin getireceği faydalar ortadan kalkacak ve afetler yığınıyla baş başa kalınacaksa bekâr kalmak daha iyidir. Her iki durumla karşı karşıya gelinirse aralarında bir mukayeseye gidilir. Hangi yon daha ağır basıyorsa o yönde karar verilir. Açık şekilde görülen faydalar şunlardır: Çocuk sahibi olmak, şehveti dindirmek. Açık şekilde afet olarak gördüklerimiz ise haram mal kazanma gibi bir tehlikenin içine düşmek ve Allah'tan uzak kalmaktır.
Dr. Abdulhalim Mahmud, Ebu'l Abbas Ahmed b. el-Bedevi'nin hayatını anlattığı "Seyyid Bedevi" adlı eserinde Seyyid Bedevi'nin asla evlenmediğini söyledikten sonra onun bekârlığına dair bazı mazeretler öne sürer:
"Seyyid Bedevi, Fatma bint Berri ile evlenecekti, fakat o, kendisini tamamen İslami davete adamayı tercih edip evlenmekten yüz çevirmişti. O, böyle yapmakla evliliği haram kılmış sayılmıyordu, ondan nefret de etmiyordu, helal bir şeyi haram kılmadığı gibi, haram bir şeyi de helal kılmıyordu. O, evlenmekten yüz çevirip rahiplerin ruhbanlığına da çağırmıyordu. Hakikatte evlilik, İslam şeriatında olup, Resulullah'ın sünnetidir. Fakat Seyyid Bedevi İslam âleminin tarn manasıyla bir davete ihtiyaç duyduğunu kavramıştı. Bu yüzden kendisini tümüyle İslami davete adadı. O, hem evliliği hem de cihadı beraber götüren Resulullah ve O'nun ashabında bulunan gücü kendisinde bulamamıştı. İslami davet sevdası ve İslam âlemini kalkındırma arzusu birçok davetçiyi hayatları boyunca bekâr kalmaya sevk etmiştir. Ya da hayatların büyük bir kısmını bekâr yaşamalarına yol açmıştır. Tarihte buna dair birçok örnekler vardır. İşte bu yüzden, tarihte adı geçen hatunun şeyh Bedevi ile evlenme arzusu gerçekleşmemiştir."
Meşhur âlimlerin neden bekâr kaldıklarına dair anlattığımız bu bilgilerden sonra bu büyük âlimlerin kimler olduklarını anlamak için onların hayat hikâyelerini vermeye çalışacağım. Bu âlimler çeşitli asırlarda yaşamış olup zühde sahip müfessir, hadis bilgini, fakih, usul âlimi, dil ve gramer bilgini, edebiyatçı ve tarihçilerden oluşmaktadır. Bunlar öyle şahsiyetlerdir ki ilim elde etme uğruna bekârlığın meşakkat ve zorluklarına göğüs germişlerdir. Onlar başkalarına faydalı olmak için nefislerinin arzuladığı zevkleri terk etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun. Allah, ilim ve ilim yolunda yürüyenlere iyiliklerinden dolayı iyilik ihsan etsin.
Not:Evlenmemiş alimlerden bazıları; Bişr-i Hafi, İmam Taberi, Zemahşeri, İmam Nevevi, Seyyid Ahmed Bedevi, İbn-i Teymiyye, Said Nursi, Muhammed Hamidullah..
*Bekâr Âlimler- Abdulfettah Ebu GUDDE-Bilge Kitabevi
Evlilik İslam dininde tam manasıyla teşvik edilmiştir. Öyle ki, insan tabiatına yerleştirilmiş fıtri bir hadisedir. Bununla insan, fıtratını korur. O, insan hayatında asli bir ihtiyaç olarak önemli bir yere sahiptir. İnsan kişiliğinigeliştirir ve insan soyunun devam etmesini sağlar.
İslam, zinadan ve cinsi arzunun baskısından korkanlara bunu önemle emretmiştir. Hatta bazı âlimler onu, ibadetlerden saymışlardır. Çünkü onunla sağlıklı nesiller yetişmektedir. Bu şekilde Allah(c.c), insanları yeryüzüne varis kılmış, insanlar da evlilik sayesinde soyun, temizlik ve iffet dairesinde devamını sağlamışlar, dinin ve nefsin korunması için bu ilahi uygulamayı nesilden nesile aktarmışlardır. .
Bu yüzden evlilik İslam’ın meşru gördüğü bir durumdur ve insana haz verir. İnsan hayatında temel bir yere sahiptir. Kişinin kendisini ondan uzak tutması gayet zordur. Ancak öyle bir uğraş, olacak ki evlilik arzusunu unuttursun ve o uğraş kalp ve zihni kuşatsın. Nitekim bazı âlimler, mücahit kimseler ve ilim tahsil eden öğrencilerde bu görülmüştür.
Şimdi tebettül yani kişinin kendi tercihiyle evlilikten uzak durması konusunun ele alalım. Âlim bir insanın hayatında en zor şey bekârlıktır. Bu durumdaki bir âlim, ruhi kaynaşmayı ve rahatını bir tarafa bırakarak bazı zorluklara, yeme içme, temizlik, ev işleri, hastalık halinde kendisine yardım edilmesi gibi v.s. durumlara kendisi katlanacaktır.
Hastalık halinde kendisine refakat edecek ve gözetecek bir eşten mahrum kalmaya, ihtiyarlığın beraberinde getirdiği zor ve sıkıntılı durumlara göğüs germeye, ancak sabra sarılmış kimseler tahammül edebilirler ve bu saydığımız zorluklara ancak ilimde derinleşmeyi, onu öğrenip yaymayı gaye edinmiş, bunu en büyük ganimet bilen, ilmi daha lezzetli ve faydalı gören ve isimlerini şimdilik burada zikredemeyeceğimiz bekâr âlimler tahammül edebilirler. Onlar ilmin büyük koruyucusudurlar.
Onlara dair haberlere geçmeden önce bekârlığı tercih eden âlimlerin bekârlıklarını ve bekâr olmalarına sebep olan durumları, bu konuyla alakalı olan evlilik ahkâmını ve faziletini, bekârlığın tehlike ve zorluklarını, özellikle de bekârlığa dair İslam’da herhangi bir nassın bulunmadığı bir durumda evlilik ahkamını ve ona yapılan teşvikleri bilmelerine rağmen onları bekârlığa sürükleyen sebepleri dile getirmek istiyorum.
Onların bu durumuna verilecek cevap şudur: Bu şahsi bir tercihtir.
Bizzat kendileri bunu tercih etmişlerdir. Kendi iradeleriyle ilim veya evlilik hususunda karar verme durumunda kalmışlar ve bir hayırlı işi diğer hayırlı bir işe tercih etmişler ve neticede ilim yolunu seçmişlerdir. Bu şahsi tercihlerinde kendilerine uymaları için herhangi bir kimseye çağrıda bulunmadılar. “ilim evlilikten daha faziletlidir, bizim durumumuz sizin içinde bulunduğunuz durumdan daha iyidir” gibisinden bir şey de söylemediler.
Şüphesiz onlar evlenmemekle kendi nefisleri için şahsi bir tercihte bulunmuşlar, bekârlığın tehlikelerinden de selamette olmuşlardır. Allah onları takva, ilim ve imanları sayesinde muhafaza etmiştir.
Âlimlerin bekârlığı ilim sayesinde yorgunluğu ve zorluğu unutulmuş bir bekârlıktır. Bu da ancak maharetlerin kendisinde ortaya çıktığı, sevip alaka duydukları tahsil edip neşrettikleri ve kaleme aldıkları ilme karşı sürekli bir şevk duymakla olmuştur. Öyle ki ilim onların katında cesedin ruha, yeşil otların suya olan ihtiyacı gibi bir ihtiyaç olarak görülmüştür. Ondan el etek çekmemişler, onu az tahsil edelim gibi bir davranış içerisine de girmemişlerdir..
Evliliğin hayır ve faziletini bildikleri halde onu, yüce ve değerli ilim tahsilini engelleyici büyük bir sebep, ilme tümüyle yönelme önünde bir set olarak görmüşlerdir. Bu yüzden umumi bir hayrı nefsin özel zevkine tercih ettiler. İçtihatlarıyla ilmin daha büyük bir zenginlik ve Allah'ın rızasını en büyük derecede kazanma yolu olduğunu ortaya koydular.
Hatip el-Bağdadi, el-Cami li Ahlaki'r-Ravi ve Adabi's-Sami' adlı eserinde şunları söylüyor: "İlim talebesinin öğrenimini tamamlaması için, evlilik hukukunun ve maişet derdinin getirdiği meşguliyetin öğrenimi engellememesi için mümkün olduğunca bekâr olması mubah görülmüştür." Süfyan es-Sevri şöyle demiştir: "Evlenen kimse denizin üstünde gibidir. Çocuğu olduğunda denize düşer. Evliliğe ihtiyaç olmayan ya da bekârlığa dayanabilen kimse evliliği terk edebilir."
İmam İbnu'l-Cevzi, ilim talebesinin ihtiyaç duyduğu şeyleri, ezberleme vasıtalarının en faziletlisini, ezber için en değerli yer, zaman ve durumları ve ezberlenmesi gereken en kıymetli şeyleri anlattığı Seydül-Hatir adlı eserinde (bol.121, s.177) şunları söylemektedir: "Ben, ilim talebesinin mümkün olduğu müddetçe evlenmekten uzak durmasını tercih ederim. Ahmed b. Hanbel 40 yaşına kadar evlenmedi. Bu da ilim öğrenmek içindi."
Hiçbirimiz günlük meşgalelerin insanı ilim tahsilinden alıkoyduğunu inkâr edemez. Evlilik, eş ve çocuklar, insanı en çok meşgul eden durumlardır. Hatta bazılarına göre bunlar ilimden tamamen alıkoymaktadır. İmam Bişr el-Hafi bu manada şu meşhur sözü söylemiştir: "İlim kadınların bacakları arasında kaybolup gitti."
Eğer afet olarak saydığımız durumların hakkından gelinir, evliliğin faydalı yönlerine ulaşılırsa- helal mal elde etmek, güzel bir ahlaka sahip olmak gibi- o zaman evlilik insani Allah'tan alıkoymayacak demektir. İşte bunlarla beraber bir genç, şehvetini dindirmeye, ev sahibi olmaya ve iffetli bir eşe ihtiyaç duyar. Çocuk sahibi olma arzusunu da hesaba katarsak evliliğin fazileti şüphe götürmez.
Eğer evliliğin getireceği faydalar ortadan kalkacak ve afetler yığınıyla baş başa kalınacaksa bekâr kalmak daha iyidir. Her iki durumla karşı karşıya gelinirse aralarında bir mukayeseye gidilir. Hangi yon daha ağır basıyorsa o yönde karar verilir. Açık şekilde görülen faydalar şunlardır: Çocuk sahibi olmak, şehveti dindirmek. Açık şekilde afet olarak gördüklerimiz ise haram mal kazanma gibi bir tehlikenin içine düşmek ve Allah'tan uzak kalmaktır.
Dr. Abdulhalim Mahmud, Ebu'l Abbas Ahmed b. el-Bedevi'nin hayatını anlattığı "Seyyid Bedevi" adlı eserinde Seyyid Bedevi'nin asla evlenmediğini söyledikten sonra onun bekârlığına dair bazı mazeretler öne sürer:
"Seyyid Bedevi, Fatma bint Berri ile evlenecekti, fakat o, kendisini tamamen İslami davete adamayı tercih edip evlenmekten yüz çevirmişti. O, böyle yapmakla evliliği haram kılmış sayılmıyordu, ondan nefret de etmiyordu, helal bir şeyi haram kılmadığı gibi, haram bir şeyi de helal kılmıyordu. O, evlenmekten yüz çevirip rahiplerin ruhbanlığına da çağırmıyordu. Hakikatte evlilik, İslam şeriatında olup, Resulullah'ın sünnetidir. Fakat Seyyid Bedevi İslam âleminin tarn manasıyla bir davete ihtiyaç duyduğunu kavramıştı. Bu yüzden kendisini tümüyle İslami davete adadı. O, hem evliliği hem de cihadı beraber götüren Resulullah ve O'nun ashabında bulunan gücü kendisinde bulamamıştı. İslami davet sevdası ve İslam âlemini kalkındırma arzusu birçok davetçiyi hayatları boyunca bekâr kalmaya sevk etmiştir. Ya da hayatların büyük bir kısmını bekâr yaşamalarına yol açmıştır. Tarihte buna dair birçok örnekler vardır. İşte bu yüzden, tarihte adı geçen hatunun şeyh Bedevi ile evlenme arzusu gerçekleşmemiştir."
Meşhur âlimlerin neden bekâr kaldıklarına dair anlattığımız bu bilgilerden sonra bu büyük âlimlerin kimler olduklarını anlamak için onların hayat hikâyelerini vermeye çalışacağım. Bu âlimler çeşitli asırlarda yaşamış olup zühde sahip müfessir, hadis bilgini, fakih, usul âlimi, dil ve gramer bilgini, edebiyatçı ve tarihçilerden oluşmaktadır. Bunlar öyle şahsiyetlerdir ki ilim elde etme uğruna bekârlığın meşakkat ve zorluklarına göğüs germişlerdir. Onlar başkalarına faydalı olmak için nefislerinin arzuladığı zevkleri terk etmişlerdir. Allah onlardan razı olsun. Allah, ilim ve ilim yolunda yürüyenlere iyiliklerinden dolayı iyilik ihsan etsin.
Not:Evlenmemiş alimlerden bazıları; Bişr-i Hafi, İmam Taberi, Zemahşeri, İmam Nevevi, Seyyid Ahmed Bedevi, İbn-i Teymiyye, Said Nursi, Muhammed Hamidullah..
*Bekâr Âlimler- Abdulfettah Ebu GUDDE-Bilge Kitabevi