Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Bâzı Hadislerde Yapılan Hayırlara Cihad Sevabı Verilmesi Nasıl Anlaşılmalıdır?

Mustafa bin Yılmaz Çevrimdışı

Mustafa bin Yılmaz

''Selef,selef ve selef...''
İslam-TR Üyesi
Esselamu aleyküm ve rahmetullahi ve bereketuhu.

Aşağıda bırakmış olduğum hadisi veya buna benzer hadisleri nasıl anlamamız gerekir? Burada bahsedilen cihad silahlı cihad olarak mı anlamak lazım?

IMG_20250225_221926.jpg
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Âleykum selam we rahmetullahi we berakatuh kardeşim;

وقول الله تعالى: " ويسألونك ماذا ينفقون قل العفو كذلك يبين الله لكم الآيات لعلكم تتفكرون في الدنيا والآخر "
البقرة: 219، 220 / وقال الحسن: العفو: الفضل
Ve yüce Allah'ın: "Ve Sana neyi infak edeceklerini sorarlar. De ki: İhtiyacınızdan arta kalanını. Allah ayetlerini Size böyle açıklar. Dünya ve ahiret hakkında iyice düşünesiniz diye. "(Bakara, 219 -220) buyruğu el-Hasen: el-Afv, ihtiyaçtan arta kalan demektir.

حدثنا أدم بن أبي إياس:حدثنا شعبة عن عدي بن ثابت قال: سمعت عبد الله بن يزيد الأنصاري، عن أبي مسعود الأنصاري، فقلت: عن النبي؟ فقال: عن " النبي صلى الله عليه وسلم قال: " إذا أنفق المسلم نفقة على أهله، وهو يحتسبها، كانت له صدقة
Ebu Mes'ud el-Ensari (r.anh)'den; ben (yâni hadisi Ondan rivayet eden Abdullah b. Yezid) Ebu Mes'ud'a: Sen bunu Nebi'den mi rivayet ediyorsun, diye sordum.
O şu cevabı verdi: "Evet", Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den rivayet ediyorum.
O şöyle buyurdu: Müslüman bir kimse aile halkına -Allah'tan ecrini umarak- bir şeyler infak edecek olursa mutlaka bu infakı Onun için bir sadakadır."
(Buhari, Nafaka, Bab 1, Hadis no: 5351)

حدثنا عبد الله بن عبد الوهاب قال: حدثني عبد العزيز بن أبي حازم قال: حدثني أبي قال: سمعت سهل بن سعد
عن النبي صلى الله عليه وسلم قال: " أنا وكافل اليتيم في الجنة هكذا " . وقال بإصبعيه السبابة والوسطى
Sehl İbn Sâ'd'dan,
Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurdu: "Ben ve yetime bakan kişi cennette böyleyiz" buyurdu ve bu arada şehadet parmağı ile orta parmağını işaret etti.

(Buhari, Edeb, Bab 25, Hadis no: 6005)

حدثنا إسماعيل بن عبد الله قال: حدثني مالك ، عن صفوان بن سليم، يرفعه إلى النبي صلى الله عليه وسلم قال: " الساعي على الأرملة والمسكين كالمجاهد في سبيل الله، أو: كالذي يصوم النهار ويقوم الليل"
حدثنا إسماعيل قال: حدثني مالك، عن ثور بن زيد الديلي، عن أبي الغيث مولى ابن مطيع، عن أبي هريرة، عن النبي صلى الله عليه وسلم مثله
Safvan İbn Suleym'den, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'e ref' ederek dedi ki: "Dul kadın ile yoksulun ihtiyaçlarını karşılamaya çalışan kimse, Allah yolunda cihad eden yahut gündüzün oruç tutup geceleyin namaz kılan kimse gibidir."
(Buhari, Edeb, Bab 25, Hadis no: 6006)


حدثنا يحيى بن قزعة: حدثني مالك، عن ثور بن زيد، عن أبي الغيث، عن أبي هريرة قال
" قال النبي صلى الله عليه وسلم: " الساعي على الأرملة والمسكين، كالمجاهد في سبيل الله، أو القائم الليل والصائم النهار
Ebu Hurayra (r.anh)'dan, dedi ki:
"Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem: Dul kadın(lar)ın ve yoksul(lar)'ın ihtiyaçlarını karşılamak için çalışıp çabalayan bir kimse, Allah yolunda cihad eden ya da geceyi namazla, gündüzü oruçla geçiren kimse gibidir, diye buyurdu."
(Buhari, Nafaka, Bab 1, Hadis no: 5353)
Fethu'l-Bâri Açıklaması:


"el-Hasen dedi ki: el-Afv: Arta kalan demektir." İbn Ebi Hatim'in mursel olarak Yahya. b. Ebi Kesir'den Ona kadar ulaşan sahih bir sened ile rivayet ettiğine göre Ona şu haber ulaşmıştır: Muaz b. Cebel ile Sarlebe Rasulullah (s.a.v.)'e şunu sordular: Bizim kölelerimiz ve aile halkımız vardır. Mallarımızdan neleri infak edelim? Bunun üzerine bu ayet (Bakara, 219 -220) nazil oldu.

Böylelikle Buhari'nin bu ayet-i kerimeyi bu başlıkta zikretmekteki maksadı da açıkça anlaşılmış olmaktadır. İbn Abbas'tan ve bir topluluktan rivayet edildiğine göre "el-Afv" ile kastedilen, aile halkının ihtiyacından arta kalan maldır. Bunu da İbn Ebi Hatim rivayet etmiştir. Mucâhid yoluyla da (İbn Abbas'ın): el-Afv farz olan sadakadır, dediği rivayet edilmiştir. Ali b. İbn Talha yoluyla İbn Abbas'tan da: el-Afv, mal arasında açık seçik belli olmayandı'", dediği rivayet edilmiştir. Bu hüküm sadaka (zekat) farz kılınmadan önce idi.


Bu husustaki görüşler arasında ihtilaf olduğuna göre, -mursel dahi olsaayetin nuzûl sebebi ile ilgili olarak gelen rivayetin kabul edilmesi daha uygun görünmektedir.

"Ebu Mestid el-Ensari'den, Ben Ona: Nebiden diye mi bunu rivayet edersin, diye sordum. O: Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den, dedi." Meğazi bölümünde Muslim b. İbrahim'den, Onun Şûbe'den, Onun Adiy'den, Onun Abdullah b. Yezid'den rivayet ettiğine göre O Ebu Mesud el-Bedri'nin, Nebi Sallallahu Aleyhi ve Sellem'den diye ... buyurduğunu rivayet etmiştir" deyip, metni muhtasar olarak zikretmiş bulunmaktadır. Orada "ecrini Allah'tan umarak" ibaresi yoktur.

"Ecrin Allah'tan beklenmesi (ihtisab)" ise, ecrin istenmesi maksadı ile amel işlemesi demektir. Bundan anlaşıldığına göre ecir ancak niyet ile birlikte yapılan amel ile gerçekleşir. Bundan dolayı Buhari sözü geçen Ebu Mesud'un bu hadisini "amellerin niyetler ile ve ecrinin beklenmesi ile olduğuna dair gelen rivayetler" başlığı altında da zikretmiş bulunmaktadır.


Taberi özetle şöyle söyler: Aile halkına infak vâcibdir. Onun infak olmak üzere verdiklerinden ecir alması, maksadına göredir. Bu infakın vâcib olması ile sadaka olarak adlandırılması arasında da bir aykırılık yoktur. Aksine bu infak (aile halkına yapılan harcama) nafile sadakadan daha faziletlidir.

el-Muhelleb dedi ki: Aile halkına infak icma' ile vâcibddir. Şeriat koyucunun buna sadaka adını vermesinin sebebi, Onların bu vacibi yerine getirmelerinde kendileri için bir ecir bulunmadığını zannetmeleri korkusu iledir. Çünkü Onlar sadakanın ecrinin ne kadar büyük olduğunu biliyorlardı. Böylece Onlara aile halkına yapılan harcamanın da bir sadaka olduğunu öğretmiş oldu, ta ki Onlar aile halklarının yeterli ihtiyaçlarını karşılamadan ailelerinden olmayan kimselere sadaka vermesinler. Böylelikle vâcib olan sadakaya nafile olan sadakaya göre öncelik vermeleri için teşvik edilmiş oldular.

İbnu'I-Muneyyir dedi ki: Nafakaya sadaka adının verilmesi sadak (mehir)e nihle (gönül hoşluğuyla verilen şey) adının verilmesi kabilindendir. Çünkü lezzet, unsiyet, iffetin korunması, çocuk sahibi olmak isteği gibi hususlarda kadının erkeğe olan ihtiyacı, erkeğin kadına olan ihtiyacı gibi olduğundan ötürü, asıl olanın kadına bir şey vermenin gerekmemesidir. Ancak şânı yüce Allah erkeğe kadına karşı lutufta bulunmak gibi bir özellik vermiş ve bundan dolayı da onu kadından bir derece yükseltmiş bulunmaktadır. Bu sebeble de sadak (mehir) hakkında "nihle" adının, nafaka hakkında da "sadaka" adının kullanılması uygun düşmüştür.


Aşağıda bırakmış olduğum hadisi veya buna benzer hadisleri nasıl anlamamız gerekir? Burada bahsedilen cihad silahlı cihad olarak mı anlamak lazım?
Bu tür rivâyetlerde geçen cihad sevabı verilme meselesi sûretendir. Yâni cihadın lugat anlamı olan cehd etmek, çaba sarf etmek manasındadır. Silahlı cihad aslen kıtaldır ki Allah yolunda öldürmek ve ölmektir ki şehidlik ve şehide verilen özel ecir ve nîmetler aslen bunlaradır. Cihad ecri verilmesi de Farz-ı ayn cihad / kıtal'ı terk edenlerin böyle bir ecri kazanma durumu söz konusu olamaz! Ancak nafile (farz-ı kifâye) cihad ecri kazanabilir. Allah'ın farz olan emirlerini yerine getiren kişi veya üzerine cihad farizası olmayan mûmine bir kadın, ayrıca bu tür hayr amellerinde cihad etmiş gibi ecir kazanması mumkundur.

Zilhicce Arafe Günü Orucunun Mukâfatı

حَدَّثَنَا عُثْمَانُ بْنُ أَبِي شَيْبَةَ حَدَّثَنَا وَكِيعٌ حَدَّثَنَا الْأَعْمَشُ عَنْ أَبِي صَالِحٍ وَمُجَاهِدٍ وَمُسْلِمٍ الْبَطِينِ عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ عَنْ ابْنِ عَبَّاسٍ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ مَا مِنْ أَيَّامٍ الْعَمَلُ الصَّالِحُ فِيهَا أَحَبُّ إِلَى اللَّهِ مِنْ هَذِهِ الْأَيَّامِ يَعْنِي أَيَّامَ الْعَشْرِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللَّهِ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ قَالَ وَلَا الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ إِلَّا رَجُلٌ خَرَجَ بِنَفْسِهِ وَمَالِهِ فَلَمْ يَرْجِعْ مِنْ ذَلِكَ بِشَيْءٍ
İbni Abbas (r.anhuma)'dan, demiştir ki:
Rasûlullah (s.a.v.); "Kendisinde amel-i sâlih işlenen günlerin Allah katında en sevimlisi şu günlerdir -yani Zilhiccenin (ilk) on günü-"
Ya Rasûlullah! Allah yolunda cihad da mı (O günler kadar sevimli değildir.)?! dediler.
Efendimiz (s.a.v.); "Allah yolunda cihad da! Ancak canı ve malı. ile cihada gidip de bunlardan bir şey döndürmeyen mustesna" diye cevab verdi.

(Ebu Davud, Kitabu's Savm, Hadis no: 2438; Buhari, iydeyn; Tirmizî, savm; İbn Mâce, siyam; Ahmed b. Hanbel, I, 224, 338; II, 75, 132)

İbn Abbas (r. anhuma)'dan rivayete göre, şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v.) Zilhiccenin ilk on gününü kastederek : "Kendisinde iyi eylemler yapılan günlerin Allah katında en sevimlisidir" buyurdu.

Ashab: "Ey Allahın Rasulu! Allah yolunda cihad etmekte mi aynı şekildedir? diye sordular.
Rasulullah (s.a.v.): "Evet cihad da öyledir, ancak kişi hem malının tamamını, hem de canını o yolda feda ederse o mustesnadır" buyurdu.
(Buhari , İydeyn: 11; Tirmizi, Savm: 51 ; Ebu Davud; Oruç: 2438)

Detayı aşağıdaki konuda izah edilmişti...


 
Üst Ana Sayfa Alt