Berat kelimesi, Arapça "berâet" kelimesinden türeme olup borçtan, suçtan, cezadan, hastalıktan kurtulmak; iyileşmek; uzaklaşmak; temizlenmek anlamlarına gelen Türkçe bir kelimedir. Kelimenin kök anlamı, "kurtulmak, iyileşmek"tir.
Bu gecenin mübarek olma vasfıyla ilgili rivayet edilen hadisler vardır. Bunların bir kısmı “zayıf” olup kitabına alanlar tarafından güvenilir kabul edilmemişlerdir.
Berat gecesi diye isimlendirilen gece Şaban ayının 15. gecesidir. Şaban ayı Rasulullah’ın Ramazan orucu haricinden en çok oruç tuttuğu aydır . Usâme b. Zeyd (r.a) şöyle bir hadis rivayet etmiştir:
“Rasulullah (s.a.v), Şa’bân ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmamıştır. Kendisine: “Ey Allah’ın Rasulu ! Senin, Şa’bân ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tuttuğunu görmedim" dedim. O da şöyle buyurdu: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala'ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum.” [ İbn Mace, Sİyâm, 70.]
O halde bu ayda oruç tutmanın Peygamber (sav)’in güzel bir sünneti olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Peygamberimiz (sav), Ashab-ı Kiram, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde herhangi bir kutlama örneğine rastlanmayan Rebiulevvel ayının 12. gecesi olan Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475]
Eyyûbîler döneminde birçok tören ve bayram kaldırılmış olduğundan Mevlid kutlamaları Erbil Atabegi Begteginli Muzafferuddin Kökböri (ö. 629/1232) tarafından büyük törenlerle yeniden kutlanmaya başlamıştır. [ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475]
Muzafferuddin Kökböri’nin bu kutlamaları yeniden başlatmasının ardında, Musullu sûfi Ömer b. Muhammed el-Mellâ’nın bulunduğu belirtilmektedir.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 476]
Peygamber Efendimizin doğum günü olan bu günün / gecenin faziletine dair de herhangi bir delil mevcut değildir.
Ebû Şâme el-Makdisî, Şehâbeddin el-Kastallânî, Ibn Hacer el-Askalânî, Celâleddin es-Suyûti gibi bazı alimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimize şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğu söyleyerek, bu gibi Mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini söylemişlerdir.
Mâlikî fakihi İbnu’l-Hâc el-Abderî, Ömer b. Ali el-Lahmî el-Fâkihânî, Ibn Teymiyye, Muhammed Abduh, Abdulaziz Ibn Bâz ve Hammûd b. Abdillah et-Tuveycîrî gibi âlimler ise mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie (kötü bidat)” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmışlardır.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 477-478; Ahmet Özel, “Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, Bilim ve Sanat Vakfİ, İstanbul, 2002/1, sayİ: 12, s. 243-246.]
Berat gecesinin faziletine inananların kabul ettikleri hadislerden biri olan "Bu gecede Allah Teala kullarına teceli eder. Bazı isyankar davranışlar hariç Allah Teala bu gecede yapılan duaları kabul eder" Bazı alimler bu hadisin hasen olduğunu bazıları da zayıf olduğunu söylemişlerdir. Fakih ve Kadı Ebubekir b. el-Arabi der ki: “Şaban ayının onbeşinci gecesine dair herhangi bir hadis sabit değildir. Bu gecenin faziletine ve taatlarla ihyasına dair varid olan hadisleri söylesek dahi bunlar ne Peygamber (s.a.v)'den varid olmuş ne sahabeden ne de ilk devir alimlerinden rivayet edilmiştir. İnsanların mescitlerde bu geceyi ihya amacıyla toplanmalarına, bazı özel dualar okuyup namazlar kılmalarına dair hiç bir şey varid değildir.”
Bazı şehirlerde akşam namazından sonra insanlar camilerde toplanıyorlar 'Yasin Suresi'ni okuyorlar, akabinde ömrün uzun olması niyetiyle namazlar kılarken bazıları da insanlardan beri olmak niyetiyle iki rekat namaz kılıyorlar. Sonra geçmiş alimlerden birinden rivayet edilen bir dua okunur.
Ayrıca bazıları bu geceyi, her hikmetli işe hükmedilen kadir gecesiyle karıştırırlar. Bu da hatadır. Her hikmetli işe hükmedilen gece Kur'an'ın indirildiği gecedir.
Bu da kadir gecesidir. Kadir gecesi de Kur'an'ın ayetiyle ramazan ayı içerisinde olduğu kesindir. Bu gecenin "kutsal/mübarek" olduğunu iddia edenler, " O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır."... (Duhân 4-5) ayetini delil olarak gösteriyorlar . Buna dayanarak da Allah’ın o gecede kulların rızıklarını taksim ettiğini, ecellerini tayin ettiğini, bir sonraki Şaban ayının on beşine kadar olacak tüm olayları takdir ettiğini, dolayısıyla bu gece yapılacak olan dua ve ibadetlerin mutlaka kabul edileceğini iddia etmişlerdir. Böylece peygamberimiz ve ashabının yapmadığı, bu geceye has bir takım ibadetler ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Allah-u Teala o sûrede şöyle buyurmaktadır.
“Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyız. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/1–5)
Görüldüğü gibi Allah-u Teala, işlerin taksim edildiği gecenin Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olduğunu bildirmektedir. Kur’an’ın da Şaban ayının on beşinde değil; Ramazan ayında ve Kadir gecesinde nazil olduğunu diğer ayetlerden öğrenmekteyiz:
“Ramazan ayı ki o ayda insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an indirilmiştir.” (Bakara, 185) “Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 1)
Bunu destekleyen bir hadis de şudur: "İbrahim'in sahifeleri Ramazan'ın ilk, Tevrat altıncı, Zebur on ikinci, İncil on sekizinci gecesi indirildi. Kur'an ise Ramazan'ın yirmi dördüncü gecesinden sonraki gece indirildi." (Müsned, IV, 10)
Alimlerin büyük bir çoğunluğu Duhân suresinde geçen “mübarek gece”nin kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir.
Müfessir Ebu Bekir Ibnu’l-Arabî bu konuda şöyle demektedir: “Bu ayette geçen mübarek gecenin kadir gecesi değil de başka bir gece olduğunu iddia edenler, Allah’a büyük bir iftirada bulunmuş olurlar.” [Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)]
Bir başka önemli husus, Kadir Sûresi'nde Kadir Gecesi'nden bahseden ayetler ile "Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 1)) bu ayet (biz onu mübarek bir gecede indirdik Duhân, 3) arasındaki uygunluk ve anlam birliğidir.
Cenab-ı Hak, bu geceyi kastederek "Her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir. (Duhân, 5)" buyurur ; Kadir Sûresi'nde de "(Melekler) Rablerinin izniyle her bir iş için inerler." (Kadir, 4) buyurulur. Yine bu ayette, "Rabbinden bir rahmet olarak" denirken, Kadir Sûresi'nde "Fecrin çıktığına kadar bir esenliktir (selam)." (Kadir, 5) buyurulmaktadır.
Bu üç önemli husus Kur'an'ın Şaban'ın 15. gecesinde değil, Ramazan'daki Kadir Gecesi'nde indirildiğini açıkça göstermektedir. Şu halde Zemahşeri ve başkalarının (Elmalı Hamdi Yazır’da bu görüştedir) "Kur'an'ın Levh-i Mahfuz'dan yazılmaya başlanması Berat Gecesi'ndedir, yazma işi Kadir Gecesi'nde biter." şeklindeki iddialarının ikna edici bir temeli yoktur.
Bundan hareketle Kadı EbuBekr ibn. Arabi, "Kim Kur'an'ın (Kadir Gecesi'nden) başka bir zamanda indiğini iddia edecek olursa, Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuş olur. Şaban'ın ortası (gece) ile ilgili ne faziletine dair ne de o gecede ecellerin yazıldığına dair dayanak teşkil edecek bir hadis vardır. Bu tür rivayetlere iltifat ve itibar edilmez." demiştir.
Fahruddin Razi ‘de bu ayette geçen "mübarek gece"nin Şaban'ın ortasındaki gece olduğunu sanmadığını söylemektedir".
Kur'an ve Kur'an'ın inişiyle ilgili iddia ve deliller böyle iken, Halk arasında büyük rağbet gören Berat Gecesi'nin önemi nereden gelmektedir ? Her halde aşağıdaki hadisler olsa gerek :
“Şaban ayının yarısı olunca gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirin. Allah, güneş batınca (rahmetiyle) dünya göğüne (semasına) tecelli eder ve şöyle der: ‘Benden af dileyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim.’ Bu, böylece ‘var mı, var mı..” diye şafak sökünceye kadar sürer.” (İbn Mâce, İkâmetu’s-salât, 191; Beyhaki, Şuu’bu’l-iman, III, 359)
“Allah, Şaban ayının on beşinci gecesi, dünya göğüne tecelli eder ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok kulunu affeder.” (Tirmizî, Savm, 739, c. 3, s. 116, 117; - Tirmizi hadisi kaydettiği yerde zayıf olduğuna işaret , ederek şöyle demektedir :
Tirmizi :Aişe (r.anha)nın hadisini bu şekliyle sadece Haccac'ın rivayetinden biliyoruz. Muhammed'den işittim bu hadisin zayıf olduğunu ve Yahya b. ebi Kesir'in , Urve'den işitmediğini söylerdi. Haccac b. Ertae , Yahya b. ebi kesir'den hadis işitmemiştir .
(sünen-i Tirmizi: Oruç (savm) bölümü , 739, c.1,s.199 - Konya Kitapçılık- hazırlayan Abdullah Parlıyan) ; El-Şevkânî ,El-Fevaid El-Mecû'a adlı eserinde işaret etmektedir. Hadisin zayıf ve senedinin kesik olduğunu söylüyor, El-Fevaid, El-Mecmû'a, s. 51; Suyutî, El-Cami'üs-Sağir, c. 1, s. 297, H. No: 1942, Suyuti hadisi “hasen” olarak tanımlamaktadır.)
Ayrıca sahih bir hadiste Allah'ın(c.c.) her gece göğün semasına indiği belirtilmiştir. Hadis şöyledir :
"Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri geriye kaldığında dünya semasına iner ve: Yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim. Yok mu benden istekte bulunan, ona vereyim. Yok mu benden mağfiret dileyen ona mağfiret edeyim , der. Hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmiştir.
[Buharî, Tevhid, Kavlullahi Teala: Yurîdune en yubeddilu... (Fethu’l-Bârî, XIII, 464); Teheccüd, ed-Duau ve’s-Sâlâtu fi Ahiri’l-Leyl (Fethu’l-Barî, III, 29), Deâvat, ed-Duau Nisfe’l-Leyl; Müslim, Salatu’l-Musafirin, et-Terğibu fi’d-Dua (Nevevî, VI, 282)’de rivayet ettikleri gibi Malik, Muvatta’da, Tirmizî ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.]
Ayrıca ilk nesilden (selefden) olan bazı şahsiyetlerin özel olarak bu gece nafile namaz kıldıkları da bildirilmiştir. Şaban ayında oruç tutmakla ilgili olarak da bazı güvenilir (sahih) hadisler vardır. Fakat gerek ilk nesilden (selefden) Medineli bazı alimlerin ve gerekse bazı sonraki nesil (halef) mensuplarının bu ayın on beşinci gecesini anmayı faziletli saymaya karşı çıktıkları ve bu konudaki hadisleri kuşku ile karşıladıkları da bize kadar gelen bilgiler arasındadır. Şüphe ile karşılanan bu hadislerden biri şöyledir:
“Allah bu gece (Şaban ayının on beşinci gecesi) Benî Kalb kabilesinin sürüsündeki koyunların kıllarının sayısından daha fazla kimseyi affeder.” Sözünü ettiğimiz ilk nesil alimleri: “Bu hadis de bu konudaki diğerlerinden farksızdır” diyerek duyduğu kuşkuyu dile getirmişlertir.
İmam Taberi'nin yer verdiği bilgiye göre, ilk müfessir sahabelerden İkrime, bu gecenin Şaban ayının 15. gecesine tesadüf eden Berat Gecesi olduğunu söylemiştir. Buna kail olan bazı müfessirler de Kur'an-ı Kerim'in, Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına bu gece topluca indirildiğini (inzal), Kadir Gecesi'nde ise parça inmeye başladığını (tenzil) öne sürmüşlerdir. İkrime'den böyle bir görüş nakledilmişse de Kur'an'ın Ramazan ayında inmeye başladığı ayetle sabittir .
Birçok alim, bu hadislerin isnadlarında problem bulunduğunu, dolayısıyla hadislerin zayıf olduğunu ve bunlarla amel edilmeyeceğini belirtmişlerdir. Müfessirlerden Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Beraat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir. [Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)]
Kurtubi, İbn Mace’nin hadisindeki sened zincirinde yer alan Ebu Bekr b. Abdullah b. Ebi Sabre’nin “hadis uydurmakla” itham edildiğini söyler.
Tirmizi de, kitabına aldığı bu hadisin “zayıf” olduğunu söylemiştir.
Bir hadiste şöyle ifadelerin geçtiği söylenir. "Şaban ayının onbeşinci gecesi bir şabandan bir şabana kadar geçen zaman taranır." Bu zayıf bir hadistir: İbn Kesir de aynı şeyi söylemiştir. Hem bu söz nasslara muhaliftir.
Müslim’in “Sahih”inde yer verdiği bir hadis vardır. Hadis şöyledir: Hz. Aişe, Hz. Peygamber (sas)’in bu gece (Şaban’ın ortasında ) Baki Mezarlığı’nı ziyaret ettiğini söyler: “-Ey Aişe, sen gördüğünde bana Cebrail geldi ve seslendi. Ben onu senden gizledim. Ona cevap verdim. O, sen elbiseni çıkardığın için yanına girmiyordu. Uyuduğunu sandım, seni uyandırmayı doğru bulmadım, heyecana kapılmandan korktum. Cibril bana dedi ki;
“Rabbin senin Baki Mezarlığı’na gitmeni ve onlar (orada yatanlar) için bağışlanma istemeni emrediyor.” Ben;
“Onlar için nasıl dua edeyim?” deyince, buyurdu ki; “Şöyle (dua et):
Mü’min ve müslimler diyarının insanları! Size selam olsun. Allah bizden önce gidenlere ve bizden sonrakilere merhamet etsin. İnşallah yakında biz de sizlere kavuşacağız.”
(Müslim, Cenaiz, 103) Nesai’de Hz. Aişe’nin Peygamberimiz’i gölge gibi izlediği, ondan önce gelip yatağa girdiği, hızlı nefes alışverişinden dolayı kendini ele verdiği, bundan sonra Şaban ayının bu gecesiyle ilgili olayın aynı cümlelerle nakledildiği belirtilir. (Nesai, Emri bi’l-İstiğfar li’l-Mü’minin, 103), Beyhakî; Suyuti, Dürrü’l-Mensur, 7/403-404. Beyhakî, bu hadisin zayıf olduğunu söylemiştir. )
Yine Hz. Aişe’den gelen bir rivayette şöyle denmektedir: “Allah’ın Elçisi’nin Şaban ayındaki kadar oruçlu olduğu bir ay görmedim.”(Müslim, Sıyam 175)
Hz. Peygamber (sas), bir kişiye “Sen bu ayın süresince (ortalarında) oruç tuttun mu?” diye sordu. O kişi, “Hayır, tutmadım.” deyince, Hz. Peygamber, şöyle buyurdu: “Öyleyse, Ramazan’dan çıkıp iftar ettiğinde (bayramdan sonra), o tutmadığın oruç yerine, iki gün oruç tut.” (Müslim, Sıyâm, 200, Buhari, Savm, 4/200; Ebu Davud, Savm, Hadis no: 2328.)
( Müslim’in rivayetinde geçen bu “surre” kelimesi, eyyâm-ı bıyz (ak günler) ile tefsir edilmiştir. Hattâbî es-Sırru kelimesi hakkında üç çeşit lügat vardır der: Sırruhû, Seraruhû ve Sirâruhû. Sırrıhû kelimesinin “vasatuhû” yani ortası manasını içermesi caizdir. İbn Receb, Leâifü’l-Meârif, s.271)
Ahmed ibn Hanbel’in Abdullah b. Amr’ın hadisinden tahriç ettiğine göre , Şaban’ın yarısındaki gecede “Allah bütün Müslümanları bağışlar. Yalnız kâhin, büyücü, çok kin tutan, içkiye düşkün olan, anne ve babasıyla ilişkisini kesen ve zina düşkünü kimseler hariç”(Müsned, II, 176 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid’de (8/65) bu hadisi zikretmiştir ve demiştir ki: “Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. Hadisin senedindeki İbn Lühey'a'nın dışındaki bütün ravileri güvenilirdir. Senetteki diğer rical ise sikadırlar.” Münzirî de bu hadis-i şerifi et-Terğîbu’t-Terhîb’inde kullanmıştır, nakletmiştir. (2/119, 3/460).)
Ahmed ibn Hanbel’in yer verdiği bir rivayete göre, Şaban’ın ortalarındaki gecesi “Allah bütün Müslümanları bağışlar. Yalnız kâhin, büyücü, çok kin tutan, içkiye düşkün olan, anne ve babasıyla ilişkisini kesen ve zina düşkünü kimseler hariç”(Müsned, II, 176)
Bu rivayetlerden Şaban ayına özel bir önemin verildiği anlaşılmaktadır. Fakat ber’at gecesi konusundaki delil alınan hadislerin gördüğümüz gibi sıhhat ve sahihliğinde problem olduğu katidir. Müslüman her gün ve gece yaptığı ve yapması gereken Kabir ziyaretine gitmek , dua , kuran okuma , tevbe etme gibi ibadetlerini bu gecede de yapabilir .
Ancak yine de Şaban’ın 15. gecesinde Allah’ın varlık âlemi veya dünya ile ilgili bir yıllık işleri meleklere havale edip sanki bir kenara çekildiği hakkındaki rivayetler güvenilir değildir. Bu gecenin kutlanması ile ilgili âdet de ne sağlam bir hadise ne bir sahabi sözüne dayanır. Yine bu geceye özgü ibadetler ihdas etmek, özel seremoniler ve kutlamalar çıkarmak ve bunları her sene dinin bir emri veya Peygamber sünnetinin ihyasıymış gibi tekrar etmek doğru değildir, dinde bid’at icat etmek anlamına gelir
Bu gecenin mübarek olma vasfıyla ilgili rivayet edilen hadisler vardır. Bunların bir kısmı “zayıf” olup kitabına alanlar tarafından güvenilir kabul edilmemişlerdir.
Berat gecesi diye isimlendirilen gece Şaban ayının 15. gecesidir. Şaban ayı Rasulullah’ın Ramazan orucu haricinden en çok oruç tuttuğu aydır . Usâme b. Zeyd (r.a) şöyle bir hadis rivayet etmiştir:
“Rasulullah (s.a.v), Şa’bân ayında tuttuğu orucu hiçbir ayda tutmamıştır. Kendisine: “Ey Allah’ın Rasulu ! Senin, Şa’bân ayında tuttuğun orucu başka bir ayda tuttuğunu görmedim" dedim. O da şöyle buyurdu: “Şaban, Receb ile Ramazan arasında insanların gafil bulunduğu ve amellerin, âlemlerin Rabbi olan Allah’a yükseldiği aydır. Ben de amelimin (Allah Teala'ya) oruçlu olduğum halde yükselmesini seviyorum.” [ İbn Mace, Sİyâm, 70.]
O halde bu ayda oruç tutmanın Peygamber (sav)’in güzel bir sünneti olduğu rahatlıkla söylenebilir.
Peygamberimiz (sav), Ashab-ı Kiram, Emevîler ve Abbâsîler dönemlerinde herhangi bir kutlama örneğine rastlanmayan Rebiulevvel ayının 12. gecesi olan Mevlid kandili, ilk defa hicretten yaklaşık üç yüz elli yıl kadar sonra Mısır’da, Şii Fâtimî Devleti döneminde kutlanmaya başlamıştır.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475]
Eyyûbîler döneminde birçok tören ve bayram kaldırılmış olduğundan Mevlid kutlamaları Erbil Atabegi Begteginli Muzafferuddin Kökböri (ö. 629/1232) tarafından büyük törenlerle yeniden kutlanmaya başlamıştır. [ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 475]
Muzafferuddin Kökböri’nin bu kutlamaları yeniden başlatmasının ardında, Musullu sûfi Ömer b. Muhammed el-Mellâ’nın bulunduğu belirtilmektedir.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 476]
Peygamber Efendimizin doğum günü olan bu günün / gecenin faziletine dair de herhangi bir delil mevcut değildir.
Ebû Şâme el-Makdisî, Şehâbeddin el-Kastallânî, Ibn Hacer el-Askalânî, Celâleddin es-Suyûti gibi bazı alimler Peygamberimizin dünyaya gelmesi sebebi ile sevinmenin, bu gün münasebetiyle muhtaçlara yardım etmenin, Peygamberimize şiirler (mevlid gibi) okumanın güzel birer amel olduğu söyleyerek, bu gibi Mevlid kutlamalarının “bid’at-ı hasene” sayılması gerektiğini söylemişlerdir.
Mâlikî fakihi İbnu’l-Hâc el-Abderî, Ömer b. Ali el-Lahmî el-Fâkihânî, Ibn Teymiyye, Muhammed Abduh, Abdulaziz Ibn Bâz ve Hammûd b. Abdillah et-Tuveycîrî gibi âlimler ise mevlid kutlamalarına “bid’at-i seyyie (kötü bidat)” gözüyle bakmış ve buna şiddetle karşı çıkmışlardır.[ Ahmet Özel, “Mevlid”, DİA, c. 29, s. 477-478; Ahmet Özel, “Mevlid: Tarihi ve Dini Hükmü”, Dîvân İlmî Araştırmalar Dergisi, Bilim ve Sanat Vakfİ, İstanbul, 2002/1, sayİ: 12, s. 243-246.]
Berat gecesinin faziletine inananların kabul ettikleri hadislerden biri olan "Bu gecede Allah Teala kullarına teceli eder. Bazı isyankar davranışlar hariç Allah Teala bu gecede yapılan duaları kabul eder" Bazı alimler bu hadisin hasen olduğunu bazıları da zayıf olduğunu söylemişlerdir. Fakih ve Kadı Ebubekir b. el-Arabi der ki: “Şaban ayının onbeşinci gecesine dair herhangi bir hadis sabit değildir. Bu gecenin faziletine ve taatlarla ihyasına dair varid olan hadisleri söylesek dahi bunlar ne Peygamber (s.a.v)'den varid olmuş ne sahabeden ne de ilk devir alimlerinden rivayet edilmiştir. İnsanların mescitlerde bu geceyi ihya amacıyla toplanmalarına, bazı özel dualar okuyup namazlar kılmalarına dair hiç bir şey varid değildir.”
Bazı şehirlerde akşam namazından sonra insanlar camilerde toplanıyorlar 'Yasin Suresi'ni okuyorlar, akabinde ömrün uzun olması niyetiyle namazlar kılarken bazıları da insanlardan beri olmak niyetiyle iki rekat namaz kılıyorlar. Sonra geçmiş alimlerden birinden rivayet edilen bir dua okunur.
Ayrıca bazıları bu geceyi, her hikmetli işe hükmedilen kadir gecesiyle karıştırırlar. Bu da hatadır. Her hikmetli işe hükmedilen gece Kur'an'ın indirildiği gecedir.
Bu da kadir gecesidir. Kadir gecesi de Kur'an'ın ayetiyle ramazan ayı içerisinde olduğu kesindir. Bu gecenin "kutsal/mübarek" olduğunu iddia edenler, " O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır."... (Duhân 4-5) ayetini delil olarak gösteriyorlar . Buna dayanarak da Allah’ın o gecede kulların rızıklarını taksim ettiğini, ecellerini tayin ettiğini, bir sonraki Şaban ayının on beşine kadar olacak tüm olayları takdir ettiğini, dolayısıyla bu gece yapılacak olan dua ve ibadetlerin mutlaka kabul edileceğini iddia etmişlerdir. Böylece peygamberimiz ve ashabının yapmadığı, bu geceye has bir takım ibadetler ortaya çıkmıştır. Hâlbuki Allah-u Teala o sûrede şöyle buyurmaktadır.
“Hâ Mîm. Andolsun o apaçık kitaba ki, biz onu mübarek bir gecede indirdik. Çünkü biz uyarıcıyız. O gecede her hikmetli buyruk ayrılır ve katımızdan bir emirle ilgilisine yollanır.” (Duhân, 44/1–5)
Görüldüğü gibi Allah-u Teala, işlerin taksim edildiği gecenin Kur’an-ı Kerim’in indirildiği gece olduğunu bildirmektedir. Kur’an’ın da Şaban ayının on beşinde değil; Ramazan ayında ve Kadir gecesinde nazil olduğunu diğer ayetlerden öğrenmekteyiz:
“Ramazan ayı ki o ayda insanlara yol gösterici, doğrunun ve doğruyu eğriden ayırmanın açık delilleri olarak Kur’an indirilmiştir.” (Bakara, 185) “Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 1)
Bunu destekleyen bir hadis de şudur: "İbrahim'in sahifeleri Ramazan'ın ilk, Tevrat altıncı, Zebur on ikinci, İncil on sekizinci gecesi indirildi. Kur'an ise Ramazan'ın yirmi dördüncü gecesinden sonraki gece indirildi." (Müsned, IV, 10)
Alimlerin büyük bir çoğunluğu Duhân suresinde geçen “mübarek gece”nin kadir gecesi olduğunu söylemişlerdir.
Müfessir Ebu Bekir Ibnu’l-Arabî bu konuda şöyle demektedir: “Bu ayette geçen mübarek gecenin kadir gecesi değil de başka bir gece olduğunu iddia edenler, Allah’a büyük bir iftirada bulunmuş olurlar.” [Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)]
Bir başka önemli husus, Kadir Sûresi'nde Kadir Gecesi'nden bahseden ayetler ile "Muhakkak ki biz Kur’an’ı Kadir gecesinde indirdik.” (Kadir, 1)) bu ayet (biz onu mübarek bir gecede indirdik Duhân, 3) arasındaki uygunluk ve anlam birliğidir.
Cenab-ı Hak, bu geceyi kastederek "Her hikmetli iş katımızdan bir emirle ayırt edilir. (Duhân, 5)" buyurur ; Kadir Sûresi'nde de "(Melekler) Rablerinin izniyle her bir iş için inerler." (Kadir, 4) buyurulur. Yine bu ayette, "Rabbinden bir rahmet olarak" denirken, Kadir Sûresi'nde "Fecrin çıktığına kadar bir esenliktir (selam)." (Kadir, 5) buyurulmaktadır.
Bu üç önemli husus Kur'an'ın Şaban'ın 15. gecesinde değil, Ramazan'daki Kadir Gecesi'nde indirildiğini açıkça göstermektedir. Şu halde Zemahşeri ve başkalarının (Elmalı Hamdi Yazır’da bu görüştedir) "Kur'an'ın Levh-i Mahfuz'dan yazılmaya başlanması Berat Gecesi'ndedir, yazma işi Kadir Gecesi'nde biter." şeklindeki iddialarının ikna edici bir temeli yoktur.
Bundan hareketle Kadı EbuBekr ibn. Arabi, "Kim Kur'an'ın (Kadir Gecesi'nden) başka bir zamanda indiğini iddia edecek olursa, Allah'a karşı büyük bir iftirada bulunmuş olur. Şaban'ın ortası (gece) ile ilgili ne faziletine dair ne de o gecede ecellerin yazıldığına dair dayanak teşkil edecek bir hadis vardır. Bu tür rivayetlere iltifat ve itibar edilmez." demiştir.
Fahruddin Razi ‘de bu ayette geçen "mübarek gece"nin Şaban'ın ortasındaki gece olduğunu sanmadığını söylemektedir".
Kur'an ve Kur'an'ın inişiyle ilgili iddia ve deliller böyle iken, Halk arasında büyük rağbet gören Berat Gecesi'nin önemi nereden gelmektedir ? Her halde aşağıdaki hadisler olsa gerek :
“Şaban ayının yarısı olunca gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçirin. Allah, güneş batınca (rahmetiyle) dünya göğüne (semasına) tecelli eder ve şöyle der: ‘Benden af dileyen yok mu, affedeyim. Rızık isteyen yok mu, rızık vereyim. Şifa isteyen yok mu, şifa vereyim.’ Bu, böylece ‘var mı, var mı..” diye şafak sökünceye kadar sürer.” (İbn Mâce, İkâmetu’s-salât, 191; Beyhaki, Şuu’bu’l-iman, III, 359)
“Allah, Şaban ayının on beşinci gecesi, dünya göğüne tecelli eder ve Kelb kabilesinin koyunlarının tüyleri sayısından daha çok kulunu affeder.” (Tirmizî, Savm, 739, c. 3, s. 116, 117; - Tirmizi hadisi kaydettiği yerde zayıf olduğuna işaret , ederek şöyle demektedir :
Tirmizi :Aişe (r.anha)nın hadisini bu şekliyle sadece Haccac'ın rivayetinden biliyoruz. Muhammed'den işittim bu hadisin zayıf olduğunu ve Yahya b. ebi Kesir'in , Urve'den işitmediğini söylerdi. Haccac b. Ertae , Yahya b. ebi kesir'den hadis işitmemiştir .
(sünen-i Tirmizi: Oruç (savm) bölümü , 739, c.1,s.199 - Konya Kitapçılık- hazırlayan Abdullah Parlıyan) ; El-Şevkânî ,El-Fevaid El-Mecû'a adlı eserinde işaret etmektedir. Hadisin zayıf ve senedinin kesik olduğunu söylüyor, El-Fevaid, El-Mecmû'a, s. 51; Suyutî, El-Cami'üs-Sağir, c. 1, s. 297, H. No: 1942, Suyuti hadisi “hasen” olarak tanımlamaktadır.)
Ayrıca sahih bir hadiste Allah'ın(c.c.) her gece göğün semasına indiği belirtilmiştir. Hadis şöyledir :
"Rabbimiz her gece, gecenin son üçte biri geriye kaldığında dünya semasına iner ve: Yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim. Yok mu benden istekte bulunan, ona vereyim. Yok mu benden mağfiret dileyen ona mağfiret edeyim , der. Hadisi Buharî ve Müslim rivayet etmiştir.
[Buharî, Tevhid, Kavlullahi Teala: Yurîdune en yubeddilu... (Fethu’l-Bârî, XIII, 464); Teheccüd, ed-Duau ve’s-Sâlâtu fi Ahiri’l-Leyl (Fethu’l-Barî, III, 29), Deâvat, ed-Duau Nisfe’l-Leyl; Müslim, Salatu’l-Musafirin, et-Terğibu fi’d-Dua (Nevevî, VI, 282)’de rivayet ettikleri gibi Malik, Muvatta’da, Tirmizî ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.]
Ayrıca ilk nesilden (selefden) olan bazı şahsiyetlerin özel olarak bu gece nafile namaz kıldıkları da bildirilmiştir. Şaban ayında oruç tutmakla ilgili olarak da bazı güvenilir (sahih) hadisler vardır. Fakat gerek ilk nesilden (selefden) Medineli bazı alimlerin ve gerekse bazı sonraki nesil (halef) mensuplarının bu ayın on beşinci gecesini anmayı faziletli saymaya karşı çıktıkları ve bu konudaki hadisleri kuşku ile karşıladıkları da bize kadar gelen bilgiler arasındadır. Şüphe ile karşılanan bu hadislerden biri şöyledir:
“Allah bu gece (Şaban ayının on beşinci gecesi) Benî Kalb kabilesinin sürüsündeki koyunların kıllarının sayısından daha fazla kimseyi affeder.” Sözünü ettiğimiz ilk nesil alimleri: “Bu hadis de bu konudaki diğerlerinden farksızdır” diyerek duyduğu kuşkuyu dile getirmişlertir.
İmam Taberi'nin yer verdiği bilgiye göre, ilk müfessir sahabelerden İkrime, bu gecenin Şaban ayının 15. gecesine tesadüf eden Berat Gecesi olduğunu söylemiştir. Buna kail olan bazı müfessirler de Kur'an-ı Kerim'in, Levh-i Mahfuz'dan dünya semasına bu gece topluca indirildiğini (inzal), Kadir Gecesi'nde ise parça inmeye başladığını (tenzil) öne sürmüşlerdir. İkrime'den böyle bir görüş nakledilmişse de Kur'an'ın Ramazan ayında inmeye başladığı ayetle sabittir .
Birçok alim, bu hadislerin isnadlarında problem bulunduğunu, dolayısıyla hadislerin zayıf olduğunu ve bunlarla amel edilmeyeceğini belirtmişlerdir. Müfessirlerden Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Beraat gecesinin fazileti hakkında bir tek sağlam hadisin bile gelmediğini, dolayısı ile bu konu ile ilgili olarak hadis diye dolaşan sözlere itibar edilmemesi gerektiğini söylemektedir. [Ebu Bekir İbnu’l-Arabî, Ahkâmu’l-Kur’ân, 2. Bs., y.y., 1968, c. 4, s. 1678 (Duhân Sûresi, 2. ayetin tefsiri)]
Kurtubi, İbn Mace’nin hadisindeki sened zincirinde yer alan Ebu Bekr b. Abdullah b. Ebi Sabre’nin “hadis uydurmakla” itham edildiğini söyler.
Tirmizi de, kitabına aldığı bu hadisin “zayıf” olduğunu söylemiştir.
Bir hadiste şöyle ifadelerin geçtiği söylenir. "Şaban ayının onbeşinci gecesi bir şabandan bir şabana kadar geçen zaman taranır." Bu zayıf bir hadistir: İbn Kesir de aynı şeyi söylemiştir. Hem bu söz nasslara muhaliftir.
Müslim’in “Sahih”inde yer verdiği bir hadis vardır. Hadis şöyledir: Hz. Aişe, Hz. Peygamber (sas)’in bu gece (Şaban’ın ortasında ) Baki Mezarlığı’nı ziyaret ettiğini söyler: “-Ey Aişe, sen gördüğünde bana Cebrail geldi ve seslendi. Ben onu senden gizledim. Ona cevap verdim. O, sen elbiseni çıkardığın için yanına girmiyordu. Uyuduğunu sandım, seni uyandırmayı doğru bulmadım, heyecana kapılmandan korktum. Cibril bana dedi ki;
“Rabbin senin Baki Mezarlığı’na gitmeni ve onlar (orada yatanlar) için bağışlanma istemeni emrediyor.” Ben;
“Onlar için nasıl dua edeyim?” deyince, buyurdu ki; “Şöyle (dua et):
Mü’min ve müslimler diyarının insanları! Size selam olsun. Allah bizden önce gidenlere ve bizden sonrakilere merhamet etsin. İnşallah yakında biz de sizlere kavuşacağız.”
(Müslim, Cenaiz, 103) Nesai’de Hz. Aişe’nin Peygamberimiz’i gölge gibi izlediği, ondan önce gelip yatağa girdiği, hızlı nefes alışverişinden dolayı kendini ele verdiği, bundan sonra Şaban ayının bu gecesiyle ilgili olayın aynı cümlelerle nakledildiği belirtilir. (Nesai, Emri bi’l-İstiğfar li’l-Mü’minin, 103), Beyhakî; Suyuti, Dürrü’l-Mensur, 7/403-404. Beyhakî, bu hadisin zayıf olduğunu söylemiştir. )
Yine Hz. Aişe’den gelen bir rivayette şöyle denmektedir: “Allah’ın Elçisi’nin Şaban ayındaki kadar oruçlu olduğu bir ay görmedim.”(Müslim, Sıyam 175)
Hz. Peygamber (sas), bir kişiye “Sen bu ayın süresince (ortalarında) oruç tuttun mu?” diye sordu. O kişi, “Hayır, tutmadım.” deyince, Hz. Peygamber, şöyle buyurdu: “Öyleyse, Ramazan’dan çıkıp iftar ettiğinde (bayramdan sonra), o tutmadığın oruç yerine, iki gün oruç tut.” (Müslim, Sıyâm, 200, Buhari, Savm, 4/200; Ebu Davud, Savm, Hadis no: 2328.)
( Müslim’in rivayetinde geçen bu “surre” kelimesi, eyyâm-ı bıyz (ak günler) ile tefsir edilmiştir. Hattâbî es-Sırru kelimesi hakkında üç çeşit lügat vardır der: Sırruhû, Seraruhû ve Sirâruhû. Sırrıhû kelimesinin “vasatuhû” yani ortası manasını içermesi caizdir. İbn Receb, Leâifü’l-Meârif, s.271)
Ahmed ibn Hanbel’in Abdullah b. Amr’ın hadisinden tahriç ettiğine göre , Şaban’ın yarısındaki gecede “Allah bütün Müslümanları bağışlar. Yalnız kâhin, büyücü, çok kin tutan, içkiye düşkün olan, anne ve babasıyla ilişkisini kesen ve zina düşkünü kimseler hariç”(Müsned, II, 176 Heysemî, Mecmeu’z-Zevâid’de (8/65) bu hadisi zikretmiştir ve demiştir ki: “Bu hadisi İmam Ahmed rivayet etmiştir. Hadisin senedindeki İbn Lühey'a'nın dışındaki bütün ravileri güvenilirdir. Senetteki diğer rical ise sikadırlar.” Münzirî de bu hadis-i şerifi et-Terğîbu’t-Terhîb’inde kullanmıştır, nakletmiştir. (2/119, 3/460).)
Ahmed ibn Hanbel’in yer verdiği bir rivayete göre, Şaban’ın ortalarındaki gecesi “Allah bütün Müslümanları bağışlar. Yalnız kâhin, büyücü, çok kin tutan, içkiye düşkün olan, anne ve babasıyla ilişkisini kesen ve zina düşkünü kimseler hariç”(Müsned, II, 176)
Bu rivayetlerden Şaban ayına özel bir önemin verildiği anlaşılmaktadır. Fakat ber’at gecesi konusundaki delil alınan hadislerin gördüğümüz gibi sıhhat ve sahihliğinde problem olduğu katidir. Müslüman her gün ve gece yaptığı ve yapması gereken Kabir ziyaretine gitmek , dua , kuran okuma , tevbe etme gibi ibadetlerini bu gecede de yapabilir .
Ancak yine de Şaban’ın 15. gecesinde Allah’ın varlık âlemi veya dünya ile ilgili bir yıllık işleri meleklere havale edip sanki bir kenara çekildiği hakkındaki rivayetler güvenilir değildir. Bu gecenin kutlanması ile ilgili âdet de ne sağlam bir hadise ne bir sahabi sözüne dayanır. Yine bu geceye özgü ibadetler ihdas etmek, özel seremoniler ve kutlamalar çıkarmak ve bunları her sene dinin bir emri veya Peygamber sünnetinin ihyasıymış gibi tekrar etmek doğru değildir, dinde bid’at icat etmek anlamına gelir