İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler
İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.
Çok eski bir web tarayıcısı kullanıyorsunuz. Bu veya diğer siteleri görüntülemekte sorunlar yaşayabilirsiniz.. Tarayıcınızı güncellemeli veya alternatif bir tarayıcı kullanmalısınız.
ÇözüldüBeş Vakit Namaz Kılmayan Kişinin Yaptığı Nafile İbadetler vs. Mükafatlarına Kavuşamaz mı ?
Beş vakit namaz kılmayan kişinin yaptığı nafile ibadetler vs. mükafatlarına kavuşamaz mı ?
Bir anlık şirke ve ya isyana düşen sonra tevbe istiğfar etse de bütün ibadetleri yaptıkları boşa mı gider ?
Namazın terkini kufur sayan Hanbeli mezhebine göre beş vakit namaz kılmayan, daha doğru bir ifadeyle 2-3 vakit üst üste namaz kılmayanın çeşitli yaptırımlara rağmen namazı kılmaktan imtina etmesi durumunda hükmen yâni kâfir olarak öldürülür. Haliyle bu mezhebe göre kâfir olanın yaptığı diğer nafileler ve hayırlar genel olarak kendisine faydası olmaz. Bununla birlikte bazı istisnai hallerde kendisini ebedi cehennemden kurtarmasa da, azabın hafiflemesine sebeb olması muhtemeldir.
Namazın terkini tembel, ihmalkarlık, üşengeçlik gibi sebeblerden dolayı kılmayanı büyük günahkâr musluman olarak kabul eden Cumhurun mezhebine göre diğer nafilelerden, hayır ve hasenatlarından karşılık görmesi çok daha kuvvetli bir akidedir.
"Şubhesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, katından büyük bir mukâfaat verir." (Nisa 40)
Abdullah b. Mes'ud ise bu âyet-i kerimeyi şu şekilde izah etmiştir:
"Allah, kıyamet gününde, zulme uğrayan kulunun hakkını, zerre kadarda olsa, zulmu yapandan almayarak, haksızlığa uğramış kuluna zulmetmez. Mazlumun hakkını zalimden mutlaka alır. Mazlum kulunun hakkını aldıktan sonra kulun zerre kadar da iyiliği kalsa Alah onun iyiliğini artırır ve katından ona büyük bir miikâfaat olarak cennetini verir.
Bu hususta Za'zan diyor ki: "Ben Abdullah b. Mes'ud'un yanına vardım.
O dedi ki: "Kıyamet günü olunca Allah, önce geçmiş olanları da sonra gelenleri de bir araya toplayacak sonra Allah tarafından bir çağıran şöyle seslenecektir: "Dikkat edin, kim, kendisine yapılan bir haksızlığın karşhğım istiyorsa gelsin hakkını alsın."
Abdullah b. Mes'ud (r.anh) diyor ki: "Vallahi o zaman, çocuk babasında, baba çocuğundan, koca karısından, karı kocasından, küçük dahi olsa bir hakkı bulunsa da onu istese diye arzu edecektir. Bunu, Allah tealanın kitabında doğrulayan âyet şudur: "(Tekrar dirilmek için) Sur'a üfürüldüğü zaman aralarında soy bağının hiçbir değeri kalmaz ve birbirlerine de bir şey sormazlar. " (Mu'minun 101)
Üzerinde başkalarının hakkı bulunan kimseye denir ki: "Sen bu hak sahibine haklarını ver."
O da der ki: "Ey Rabb'im, nereden bulub vereyim? Dünya yok oldu." Allah da Meleklerine der ki: "Ey meleklerim siz bunun salih amellerine bakın. Hak sahiblerine o amellerden verin."
Melekler hak sahiblerine haklarını verdikten sonra eğer o kişinin, zerre kadar dahi olsa geriye iyi bir ameli kalacak olursa melekler, bunu kendilerinden daha iyi bilen Allaha derler ki: "Ey Rabb'imiz, her hak sahibine hakkını verdik. Bu kişinin geride zerre kadar iyi ameli kaldı."
Allah da meleklerine diyecektir ki: "Siz kulumun o amelini artırın ve onu merhametim sayesinde cennete koyun."
Abdullah b. Mes'ud diyor ki: "Bu sözü, Allahın kitabında doğrulayan âyet şudur:
"Şubhesiz ki Allah, hiç kimseye zerre kadar zulmetmez. Yapılan iyilik zerre kadar da olsa onu kat kat artırır ve yapana, katından büyük bir mükâfaat verir."
Yani cenneti verir. Şayet salih amelleri alınan bu kulun bütün iyilikleri biter ve sadece kötülükleri kalacak olursa melekler, bunu kendilerinden daha iyi bilen Allaha: "Ey Allahımız bunun bütün iyilikleri bitti. Sadece kötülükleri kaldı. Bir çok kimse de bundan hak istiyorlar."
Bunun üzerine Allah teala der ki: "Onların günahlarını bunun üzerine yükleyin ve buna cehennem için bir belge hazırlayın."
Taberi diyor ki: "Bu âyet-i kerimenin her iki şekilde de te'vil edilmesi mümkündür. Ancak birinci te'vil şekli Rasulullahtan varid olan habere ve âyetin zahirine daha uygun olduğu için biz onu tercih ettik."
Taberi devamla diyor ki: "Mufessirler, Allah tealanm bu âyet-i kerimesiyle kimlere vaadde bulunduğu hususunda iki görüş zikretmişlerdir.
Bazılarına göre burada kendilerine vaadedilenler, Allah ve Peygamberine iman eden bütün müminlerdir. Zira Ebu Hurayra (r.anh), Rasulullahın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir. "Allah teala, yapılan iyiliği milyon kere artırır."
Abdullah b. Ömer (r.anhuma) ise bu âyette zikredilen vaadin sadece muhacirlere ait olduğunu, diğer insanların ve Bedevilerin bu âyetin kapsamına girmediklerini söylemiştir.
Bu hususta Atıyye el-Avfı, Abdullah b. Ömer'in şunları söylediğini rivayet etmiştir:
"Kim bir iyilik ortaya koyarsa ona o iyiliğin on katı vardır. Kim de bir kötülük işlerse sadece o kötülüğün misliyle cezalandırılır. Onlar haksızlığa uğratılmazlar." (En'am 160)
Bir an gafletten dolayı şirk veya haram işleyen kendine geldiği anda tevbe eder tekrar sağlam akidesine dönerse inşeAllah amelleri zâyi olmaz.