Bilmediklerini Sormamak

özedönüş Çevrimdışı

özedönüş

Üye
İslam-TR Üyesi
Hoca hakkında saygı öğrenciyi, (araştırmak saygısızlık olur, diyerek) hocasından şüpheli bilgileri kabul etmeye ve itirazı bırakması da onu, (körü körüne) taklite sevketmemelidir. Zira bazı talebeler hocaları hakkında ifrata saparak delil getirmeseler de sözlerine delil ve hüccet göstermeseler de inançlarını hüccet olarak kabul ediyorlar. Bu durum onları, hocalarından aldıkları bilgiler hususunda teslimiyete ve taksirata götürmektedir. Çünkü bunlar bilgi aldıkları zatın içtihadına göre içtihad ederler. Bu itibarla yalnız kendilerinin yaptığı içtihadlar batıl olur. Başkalarının da yaptığı içtihadlar hususunda ise kendileri ehliyetli alimlerden sayılmazlar. Çünkü onlardan öğrenenler, kendilerinin hocaları hakkında (delilsiz olarak) kabul ettiklerini kabul etmeyebilirler. Böylece onlardan, kendilerinin, hocalarından istemedikleri delilleri isterler ve onlar da delil gösteremezler. İçtihadlarını savunamadıklarından dolayı da aciz ve zayıf olarak zayi' olup giderler.

Ben, kalabalık bir mecliste bu tabakadan münazaraya koyulmuş birini gördüm. Onun hasmı doğru deliller getirince, adamın cevabı şöyle oldu: "Bu delil batıldır, çünkü benim üstadım bu delili zikretmemiştir. Üstadımın zikretmediği delilde ise hayır yoktur." Bunun üzerine doğru deliller sahibi taaccüp ederek sustu. Çünkü bunun üstadı halk içinde haşmet sahibi idi ve mecliste o şeyhi bu câhilin gözüyle gören birtakım kimseler bulunuyordu. Sonra delil sahibi bana dönerek: "vAllahi bu adam cehâleti ile beni usturdu" dedi. Bu cehâletten beri olan diğer kimseler ise, kimisi o adamla istihza etti, kimisi hayret etti ve kimisi de bu garip cehâletten Allah'a sığındı.

Ama talebe üstadı hakkında mütedil görüş ve inanca sahip olup ilzam için itirazda bulunmazsa ve aşırı iyimserliği yüzünden taklitçiler gibi teslimiyet göstermezse, hem kendisi, hem üstadı bu iki kötü hasletten kurtulmuş olurlar. Talebenin müşkilâtların hali için çok suâl sormak, öğrenme adâbına aykırı olmadığı gibi, haddizatında doğru olan sözleri hemen kabul etmek de taklit değildir.

Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

"İlim hazinedir, anahtarı da suâldir. O halde - Allah size rahmet eylesin- suâl ediniz. Çünkü ilimde üç kimsenin mükâfatı verilir: Söyleyen, dinleyen, amel eden."

Yine Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

"Bilmediklerini sorsalardı ya. Çünkü cehâlet karanlığından kurtulmanın çaresi sormaktır."

Rasulullah (s.a.v) bu kimseleri suâl etmeye teşvik edip bunu emrederken, diğer bazı kimseleri de suâl etmekten nehyetmiştir. Nitekim Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

"Ben sizi dedikodudan, çok suâl sormaktan ve mal zayi' etmekten nehyediyorum."

Yine Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

"Çok soru sormaktan sakınınız. Sizden evvel geçen ümmetler çok soru sormak yüzünden helâk oldular."

Bu hadisler ile daha önceki hadisler arasında tezat yoktur. Çünkü suâl ile emrolunanlar, bilmediğini öğrenmek isteyen kimselerdir ve suâlden nehyolunanlar ise hasmını ilzâm maksadıyle suâl edenlerdir. Suâl yerinde olursa, tereddütleri giderir ve şüpheleri kaldırır. İbn-i Abbas (r.a)' a: "Bu ilmi ne ile öğrendin?" diye sorulduğunda: "Çok soran bir dil ve çok düşünen bir akıl ile.." diye cevap vermiştir.

Nâfi'n İbn-i Ömer (r.a)' den rivayetine göre Rasulullah (s.a.v) buyuruyor ki:

"İlmin yarısı güzel suâldir"

Müberred, Ebû Süleyman'ın şu şiirini okumuştur:

"Fakîhe bilmediğin meseleleri sor ki, sen de onun gibi fakîh olasın. Suâlsiz ve tefekkürsüz ilimde hayır yoktur. Tuttuğun işler güçleşirse, onu bırak da güç olmayanları al!"

İmam Maverdi: Edeb'üd-Dünya Ve'd-Din (İslam'da Dünya ve Din Edebi)
 
Benzer konular Forum Tarih
H İslami Boykot 9 5K

Benzer konular

Üst