Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Bin Ladin'in Maliyeti: 3 Trilyon Dolardan Fazla

  • Konbuyu başlatan ebufaris kurdi
  • Başlangıç tarihi
E Çevrimdışı

ebufaris kurdi

Misafir
Bin Ladin'in maliyeti: 3 trilyon dolardan fazla


Amerikalı yazarlar Tim Fernholz ve Jim Tankersley Usame Bin Laidn'in ABD'ye maliyetini hesapladı. Makaleyi sizin için çevirdik


Bu haber 27 kez okunmuştur.






Fernholz ve Jim Tankersley

Usame Bin Ladin’in Amerika’ya, tam da arzuladığı şekilde, bütün kötü adamlardan daha fazla bir maliyeti oldu.


Amerikan tarihinin en pahalı ulusal düşmanı, iki kurşun ile öldürüldü.


Usame Bin Ladin’in ölümüne şöyle bir bakacak olursak, şaşırtıcı olan bu adamın bize ne kadar pahalıya mal olduğu ve bizim onunla olan savaşımızdan ne kadar az menfaat sağlayabildiğimizdir. Muhafazakarların tahminlerine göre, Bin Ladin, sivil ekonomiye vurduğu darbeleri, savaşları, onun dizayn ettiği terörist saldırılar ile yükseltilen güvenlik önlemlerini ve onu avlamak için harcanan çabaları hesap ettiğimizde, geçtiğimiz 15 yıl içerisinde Birleşik Devletler’e en az 3 trilyona mal oldu.

Bu tablo için neleri ortaya koymalıyız? 150.000 askerimizi meşgul ederek sürmekte ve savunma bütçemizin çeyreğini oluşturan olan iki savaş. Sivil özgürlüklerin sınırlarını zorlayan hantallaşmış bir iç güvenlik protokolü. Bin Ladin ile yapılan küresel savaşa atfedilebileceğimiz tırmanan petrol fiyatları. Ulusal borcumuza eklenmiş koca bir parça ki, kanun koyucular eşi görülmemiş bir hesap açığı kapatma anlaşmasına girişmediği sürece, toparlanmakta olan ekonomiyi tehdit etmekte.

Bütün bunlar, en azından şimdilik, Amerika’nın en pahalı düşmanı ile yapılan savaşlarda sosyal veya ekonomik gelişmemize herhangi bir katkı sağlamadı. İttifak güçlerini yenmek köleliğin sonunu ve bir standardizasyon akımını getirdi(örneğin: demiryolu ve ayakkabı ölçüleri) ki bu gerçekten de ulusal bir ekonominin yolunu açmış oldu. Adolf Hitler’i yenmek büyük çöküntüyü sonlandırdı ve bolluk ve egemenliği ilerleten bir periyodu başlattı. Joseph Stalin ve onun Rus haleflerine karşı verilen soğuk savaşın ortaya koyduğu ağır askeri gerginlik bile ekonomide devrime yol açacak olan mihenk taşı mahiyetindeki teknolojik buluşları meydana getirmişti.

Kanımca, Usame Bin Ladin’e yaptığımız harcamaların, eğer varsa, en büyük getirisi insansız hava araçlarının hızlandırılmış geliştirilmesidir. 3 trilyonluk kazancımız, şimdilik: Predator (insansız hava aracının ismi) saldırıları. Harvard Üniversitesinin John F. Kennedy mülkiye okulunda okutman olan ve Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz’le beraber Irak ile Afganistan savaşlarının maliyeti ile ilgili bir kitap yazan Linda Bilmes: “ Çok büyük miktarda para harcadık ancak bu ordumuzu güçlendirme noktasında çok fazla bir etki yapmadı ve ekonomimize de çok zayıf bir katkıda bulundu.” diyor.

Elbette ki Ladin’e karşı yürütülen savaş süresince, Birleşik Devletler topraklarında felakete yol açacak başka bir saldırıyı önlemiş oldu. El-Kaide her ne kadar yok edilemedi ise de ciddi şekilde duraklatıldı. Brooking Enstitüsü’nden Michael O’Hanlon, “Ciddi ekonomik maliyetlere neden olsa da güvenliğimize yeteri kadar değer verdiğimizi kanıtlamış olduk.”

Fakat bu gönüllülük belki de Bin Ladin’e tam da istediği şeyi vermiş oldu. El kaide lideri kağıttan kaplan olduğuna ve kendisiyle mücadele edebileceğine inandığı Birleşik Devletlere karşı savaş başlatınca, Amerika’nın savaşını Sovyetlerin iflas etmesine sebep olan Afganistan istilasına benzeterek, 2004 yılında stratejik hedeflerini çoktan değiştirmişti. Bin Ladin bir bant kaydında, “biz Amerika’ya kan kaybettiren bu hareket tarzımıza onu iflas ettirene kadar devam edeceğiz” demişti. El-Kaide’nin en küçük izi, “generallerinizi Amerika’ya insani, ekonomik ve politik açılardan zarar vermelerine sebep olmaları ve fayda planında ise kendi şahsi şirketlerine kar ettirmekten başka hiçbir şey sağlamamaları için buraya gelmek üzere yarıştırın.” sözlerinde yatmakta. 2008 yılının bütçesinden daha fazla olan gayrisafi milli hasılamızın beşte birini, 2001 yılındaki saldırılara cevap vermede kullandığımızı düşünürsek Bin Ladin’in bir sonuca ulaştığını söyleyebiliriz.

Tarih boyunca karşılaştığımız diğer düşmanlar hem kan hem de servet açısından Birleşik Devletlere çok daha büyük meblağlara mal olmuştur. Sivil Savaş ve İkinci Dünya Savaşı çok daha büyük zayiatlara neden olmuş ve ekonomik varlığımızın çok daha geniş bir miktarını tüketmişti. Ekonomik yük açısından, Sivil Savaş Amerika’nın ekonomisini etkileyen en büyük afet olmuştur. Amerikan Kongresi Tarafsız Araştırmalar Servisi’nin tahminlerine göre iç savaşın tarafları, toplamda bugünün parası ile 80 milyon dolar gibi bir rakamı birbirleri ile savaşmak için harcadılar. Bu rakam küçük görülebilir fakat bu savaş hakkında çalışma yapan ekonomi tarihçileri savaşın toplam maliyetinin, ticari kayıplar, sermaye akışı ve nüfusun %3-4’ünün ölümü gibi faktörleri de göz önünde bulundurunca, bu rakamın oldukça üzerinde olduğunu söylüyorlar: bugünün parası ile 280 milyar dolar. “Bu savaş Birleşik Devletlerin 1860’daki Gayrisafi Milli hasılasının iki katına mal olmuştu.” diyor California Üniversitesi Tarih Bölümü Başkanı John Majewski ve ekliyor “bu açıdan, terörle olan savaş kıyas bile kabul edilemez.”

Diğer taraftan, geçmişteki bu çatışmalar, bütün insan kayıplarına rağmen, Birleşik Devletler ekonomisine çok önemli faydalar sağladı. Bölgesel ekonomilerde gevşek bir bağın mevcut olduğu bir hal üzere savaşa girdikten sonra Birleşik Devletler gerçek anlamda ulusal ticaret organizasyonu ile ortaya çıktı: Doğu kıyısından Batı kıyısına kadar uzanan ilk standartlaştırılmış demiryolu, tekstil fabrikaları, aralarında çalışma hayatına yeni atılmış eski kölelerin de bulunduğu, ucuz işgücüne ulaşabilmek için kuzey-doğudan güneye göç etmesi. Savaş hali kendi başına Amerikan tarımında makineleşmenin yolunu açan ana unsur olmuştur. Çiftçiler savaş alanlarına akın ettikleri için, geride kalan işçiler daha az iş gücü ile mahsulü kaldırabilecekleri yeni teknolojiler edinmişlerdir.

İkinci Dünya Savaşının savunma maliyeti 4,4 trilyon dolardır. Kongre araştırmalarına göre zirvesine ulaştığı süre içerisinde Gayrisafi Milli Hasılanın %40’ını teşkil etmekteydi. Ulusal öncelikler projesinde savunma bütçesi analizcisi olan Chris Hellman, “O eşi görülmemiş bir ulusal seferberlikti.” diyor. Her on Amerikalıdan biri, yaklaşık 12 milyon kişi, savaş boyunca üniforma giydi.

Fakat sonuç muazzam oldu. Almanya ve Japonya’yı mahveden savaş sanayi, Amerika’yı büyük ekonomik buhrandan çıkaran ve savaş sonrası büyümede görülmemiş bir ilerlemeye iten güç oldu. Jet motorları ve nükleer güç günlük yaşamın içerisine girdi. Yeni küresel ekonomik düzen uluslararası ticaret sayesinde kar ile dolu bir barajın kapaklarını açmış oldu. Savaştan dönen askerler çarpıcı bir biçimde halkın beceri ve eğitim derecesini geliştirdi ve bu kişiler iş gücünü büyük ölçüde büyütecek olan yeni doğumların sayısında patlama oluşturdular. Amerikan ordusu kırk küsür yıl süren soğuk savaş boyunca, Sovyetlerle silah yarışına girmesi neticesinde toplamda 19 trilyon harcadı. Silah araştırma ve geliştirme çalışmalarına dayanan böylesine büyük bir nakit akışı sivil hayatta da çok büyük devrimlere yol açtı: Süper bilgisayar ve uydu teknolojilerindeki büyük gelişmeler ve en önemlisi de internetin icadı.

Bütün bu çatışmaların hiçbirine benzemeyen bir şekilde, bugün yaptığımız savaşlar sadece bir adam tarafından başlatıldı. Hitler’siz İkinci Dünya Savaşını düşünmek imkansız iken, bu savaş ülkeleri birbirine düşürdü. Sivil savaşı, birinci dünya savaşını ve soğuk savaşı bir kişi ile ilişkilendirmek abes olur. Ancak, Bin Ladin’in gizemi ve bizi içine çektiği savaşlar onu emsalsiz kıldı.

Bin Ladin, her bakımdan Amerika’ya ağır bir fatura çıkardı. Onun 1998 yılında Afrika’daki Birleşik Devletler Büyükelçiliklerine olan saldırıları, Washington’un dünya çapındaki diplomatik güvenliğe yaptığı harcamalarını, sonraki yıl dört katına çıkartarak on yıllık bir süre zarfında, 172 milyondan 2.2 milyar dolara çıkarmasına sebep oldu. 2000 yılında U.S. Cole isimli gemiye yapılan saldırılar 250 milyon dolarlık bir hasara sebep oldu.

El-Kaide’nin 11 Eylül 2001 tarihindeki saldırıları Birleşik Devletlerin tarihinde karşılaştığı en pahalı afet oldu. Ekonomistler o gün yapılan saldırıların, toplamda, 50 ile 100 milyar dolarlık bir işgücü ve büyüme veya % 0,5 ila 1 oranında Gayrisafi Milli Hasıla kaybına ve 25 milyarlık mal kaybına sebep olduğunu tahmin ediyorlar. Borsa çöktü ve üzerinden bir yıl geçtiğinde bile, olaydan sonra değerini toparlamasına rağmen, %13’lük bir kayıp söz konusuydu.

Bin Ladin’e atfedebileceğimiz masrafların daha da büyüğü siyaset yapanların 11 Eylüle verdikleri tepki ile geldi. Afganistan’ın işgali açıkça El-Kaide’nin saldırılarına tepki olarak geldi. (11 Eylülden önce de Amerika Afganistan’a füze saldırıları düzenlemekteydi ve büyük bir saldırının planlamasını yapmaktaydı. Çev.) Eğer 11 Eylül saldırıları aşırı İslamcılığı ve kitle imha silahlarını gündeme getirmeseydi, Bush yönetimi Irak’ı işgal edecek değildi. Bu iki savaş geçtiğimiz on yıllık süre zarfında 1,4 trilyon dolara mal olan, yüzlerce milyar dolara daha mal olacak olan, geniş kapsamlı bir karşı-isyan kampanyası çerçevesinde meydana geldi. Hükümet bu savaşlara harcadığı ve birleşik devletlerin borcuna milyarlarca dolarlık ek yük getiren bu parayı, borç aldı.

Irak ve Afganistan’a yapılan harcamalar 2008 yılında, daha önceki çatışmaların hiçbirine yaklaşamayacak kadar az bir oran olsa da o yılki toplam federal bütçe açığından daha fazla bir tutar olarak, gayrisafi milli hasılanın %4,8’lik bir kısmına tırmandı. “Dünya 60 yıl önce olduğundan çok daha mutlu, refah ve barış içerisinde” diyor Kaliforniya’daki Claremont McKenna Kolejinde Terör Ekonomisi uzmanı olan S. Brock Blomberg. “Bin Ladin her ne kadar kötü olsa da; Hitler, Mussolini ve diğerleri kadar kötü olamaz.”

Buna rağmen Bin Ladin küçük bir dalgalanma hareketi oluşturdu. Irak ve Afganistan savaşları 2001 den bu yana savaş dışı savunma giderlerinde % 50’lik bir artışın olduğu bir dünya meydana getirdi. Amerikan ordusu gerilla savaşlarında isyan karşıtı doktrini benimsemesine rağmen konvansiyonel savaşlarda mücadele yeteneğini artırdı, ulusal füze güvenliği sistemlerine, savaş jetleri ve uzun mesafeli bombalar gibi silahlara olan harcamalarını artırdı. Sonrasında Amerika’nın istihbarat servislerini ve iç güvenlik programlarını gözden geçirmesi ile beraber bu alanlardaki harcamalarında ciddi artış meydana geldi. Bu dönüşümler, bütçe araştırmacılarının söylediklerine göre, her ne kadar kesin rakamlar bilinmese de, en az 1 trilyon dolara mal oldu. Çünkü bu harcamaların çoğu gizli veya çoklu misyonlar dahilinde birden fazla servis veya birime yapılmıştı ki ayırdedilmesi nerede ise mümkün değildir.

Benzer bir şekilde 11 Eylül sonrasında terörizmle mücadelede isyan karşıtı yönteme odaklanarak kaybettiğimiz hazine ve insan kaynakları kaybını da hesap edebilmek oldukça güç. Blomberg, saldırılar sonrasında verilen tepkinin ilk olarak, soğuk savaşın ardından Birleşik Devletlerin kaymağını yemeye başladığı barış pastasının ortadan kalkmasına sebep olduğunu söylüyor. On yıl kadar daha az süren daha fazla silah ve daha fazla kaymak almamızın sonrasında aniden silaha olan harcamalarımız borç alınan paralar ile tekrar şahlandı.

Bin Ladin’e karşı girilen savaş ve güvenlik tepkilerinin hesap tutarı geçen on yılda yapılan ulusal borçlanmanın % 15’inden daha fazlasını teşkil etmektedir. Öyle bir borç ki askeri liderlerimizin risk algısını bile değişirdi. Genel Kurmay Başkanı General Mike Mullen geçtiğimiz haziranda muhabirlere “ Bizim en büyük ulusal güvenlik tehdidimiz, ulusal borcumuzdur.” dedi.

Bütün bu maliyetler, toplamda 3 trilyon dolar ediyor ve bu sadece ihtiyatlı bir tahmin. Stilitz ve Bilmes sadece Irak savaşının budan daha fazla bir miktara mal olduğuna inanıyor. Bilmes, iki savaşın toplam ekonomik maliyetinin 4 ila 6 trilyon dolara mal olduğunu saptadıklarını söylüyor. Bu fatura 2003 yılından bu yana petrol fiyatlarında yaşanan sert çıkışı getirilerini de içeriyor ki bu büyük ölçüde büyümekte olan ekonomilerin taleplerindeki artış ve Ortadoğu’daki karışıklığa, Irak ve Afganistan’daki çatışmalara atfedilebilir. Stiglitz ve Bilmes, petrol fiyatlarının büyümedeki yavaşlama ile mücadele eden küresel ekonomilere likit girişini tırmandırdığını ve bunun da konut fiyatlarını şişirerek fiyatlarda balonlaşmaya sebep olduğunu farz ederek, 2008 yılındaki finansal krizi de maliyetin içine katmaktadır.

En önemlisi, Bin Ladin’e karşı girişilen savaş daha önceki çatışmaların getirilerini sağlamış değil. Geçtiğimiz on yılda giriştiğimiz askeri gerilim, birkaç istisnai askeri müteahhitlik haricinde, 1940’lardaki savaş faaliyetlerinin ekonomik özelliklerini büyük oranda taşımamakta. Çünkü bugünün operasyonları daha az ölçüde askerlere ve çok daha fazla miktarda petrole dayanmakta. Aynı zamanda, ulusal güvenlik harcamalarımız herhangi bir buluşa yol açmış değil. National Jurnal’a konuşan uzmanlar Bin Ladin’e karşı girişilen savaşın Predator bombardımanları ve terörist saldırı ve diğer afetlere karşı bilgi teknolojilerini koruma maksadı ile oluşturulan gelişmiş bilgi yedekleme sistemlerinden ibaret olduğunu söylemekteler. Amerikan Üniversitesinden ulusal güvenlik uzmanı Gordon Adam’s “40’lar, 50’ler ve 60’larda askeri teknolojinin yan ürünleri çok da belirgindi” diyor.

Bu savaşlardan çok kısıtlı miktarda çıkar elde etmemizin sebebi dünyada çok az istikrar elde edebilmemizdir. İstikrarlı ülkeler, kanunla düzenlenen etkili pazarları olanlar, daha iyi ticari ortaklılar kurarlar. Buralarda işe başlamak, ulusal kaynaklara ulaşmak veya yeni ürünler üretmek sükunet anlarında çatışma anlarına nazaran daha kolaydır. “Gerçekten başarılı bir askeri kampanya takip eder ve sonunda istikrar getirebilirseniz, ekonomik çıkar sağlayabilirsiniz.” Diyor, Goldstein Üniversitesinden ekonomi tarihçisi Joshua Goldstein ve ekliyor “eğer Libya’yı istikrara kavuşturursak, bunun bir ekonomik çıkarı olur.”

Bin Ladin’in katlinin psikolojik faydası bile tarihi standartlar tarafından etkisiz bırakıldı. Kölelerin azat edilişini gözünüzün önüne bir getirin. Axis güleri üzerindeki galibiyet Amerikalılara mutluluk ve sınırsız imkanlar getirmişti. O’Hanlon diyor ki “Ben Bin Ladin’in katlinden tatmin olmuş değilim çünkü halen daha bize verdiği tahribat ve sırtımıza yüklediği ağır yükten oldukça etkilenmiş durumdayım.” Majewski ise şöyle diyor “Bir keyiften ziyade az da olsa bir rahatlama oldu Bin Ladin’in katli. Sivil savaş veya İkinci dünya savaşında bile trajediler olagelmişti fakat zafer de vardı. Ancak terörle olan savaşta… Teknolojik yada kurumsal açıdan buradan ne elde ettiğimizi görebilmek çok zor.

Bin Ladin’in Mirası

Bin Ladin’den sonra bize kalan onun aleyhinde yürütülen ve on yıl süren kampanyalar neticesinde daha da azdırılmış kalıcı bir fatura oldu. Terörle savaşı finanse etmek için diğer ulusal güvenlik fonlarından para aktarmak veya vergileri artırmak yerine ödünç para aldık. Afganistan’ı istikrara kavuşturmadan operasyonları Irak’a da yaydık ki bu da en son yaşadığımız Amerikan resesyonuna sebep oldu. Yönetilmeyen bir ulusal güvenlik aletine katlandık ve o kadar hantal ve etkisiz bir şekilde büyümesine izin verdik. The Washington Post’un geçen yılki ana araştırmalarından birine göre, 1271 farklı hükümet kurumu anti terör görevleri ile yükümlü kılındı(bunların 51’i yalnızca terörizmin finanse edilmesini araştırıyor) ve bunlar yılda çoğu okunmayan 50.000 istihbarat raporu yayınlıyorlar.

Biz askeri amaçlar için, yabancılara (hatta daha az miktarda Birleşik Devletlere) faydası dokunup dokunmadığı ile ilgili hiçbir fikrimiz olmadan yeniden fonlar oluşturmak ve sıcak para bulmak için milyarlarca doları saçıp savurduk; bağımsız müfettişlere göre sadece Irak’ta kayıt dışı 23 milyar dolar. “bunun ne kadarının nereye gittiğini hesap edemiyoruz ki bu da olayın en trajik kısmı.” Diyor Hellman ve ekliyor “pentagon bunu bilemez ve asla da bunu denetlemedi bana göre ise bu bir suç.”

Bin Ladin’in 11 eylül saldırılarının maliyetinin 50 ila 100 milyar arasında bir miktara mal olduğunu belirtmekte fayda var. Güney Karolayna üniversitesinin Terörist faaliyetlerin risk ve etkilerini araştırma ulusal merkezinin koordinatör ekonomisti Adam Rose “ Eğer Birleşik Devletler ekonomisinin esnekliği olmasaydı ve politika yapanlar çabuk tepki vermeyerek nakit akışı sağlamasaydı ve tüketimi teşvik etmeselerdi, bu meblağ daha da yüksek olabilirdi. Yine de maliyet tüketiciler saldırılardan sonra hava seyahatinden korkmasalar ve tatil yapmaktan geri kalmasalardı çok daha düşük olabilirdi. İronik bir şekilde, biz Amerikalılar terörist saldırıların hem olumlu hem de olumsuz açılardan en uç sonuçları ile ilgili bir şeyler yapmaya çalıştık.” diyor.

Aynı şey birçok nedenden ötürü, halkın Bin Ladin’in saldırılarına tepki olarak en az 3 trilyon harcanması seçimi için de geçerli. Gerçek güvenlikten de öte, yaşadıklarımızın neticesinde, daima bir tehdit varmışçasına bir refleks geliştirdik. Yurdumuza yapılan başka bir saldırıyı defettik. Zaten borç yükümüz katlanarak artmakta iken Bin Ladin’in iflas etmiş bir Amerika vizyonunu gerçekleştirmek için mali bir karışıklığı körükledik. Eğer geride bıraktıklarımızda ders çıkarmazsak mevcut borçlanma oranımız bizi önümüzdeki on yılda ilave bir 9 trilyonluk ulusal borcun altına sokacak. Bu da 3 Usame eder.

Bin Ladin denize gömülmüş olsa da, diğer aşırı İslamcılar onun yerini almaya can atmaktalar. Zamanla yerli veya yabancı düşmanlar Amerika’yı değiştirmek için ortaya çıkacaktır. Bize ne kadara mal olacakları, sandığımızdan da büyük ölçüde, bizim seçimimiz olacak.

Bu makale National Jurnal’in 7 Mayıs 2011 tarihli sayısında yer almıştır.





PRESSMEDYA
 
Üst Ana Sayfa Alt