Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bir Batılının Gözünden: Suriye'deki Yabancı Savaşçılar

ibnikayyim Çevrimdışı

ibnikayyim

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
mansetyaban.jpg


Bir Batılının Gözünden: Suriye'deki Yabancı SavaşçılarNorveç Savunma Araştırma Kurumu (FFI) araştırmacısı Thomas Hegghammer, kaleme aldığı makalesinde 'Neden Suriye'ye bu kadar çok yabancı savaşçı geliyor' sorusunun cevaplarını aradı. Makaledeki önemli kısımları ilginize sunuyoruz.

Suriye'nin Yabancı Savaşçıları / Thomas Hegghammer
2013 yılının bahar yahut yaz ayında Suriye'de tarih yazıldı. İslam dünyasının modern tarihinde bugüne kadarki savaş bölgeleri arasında en çok yabancı savaşçı Suriye'ye geldi. Savaşın parçaladığı ülkede şimdilerde Batı'dan binin üzerine olmak üzere 5000'den fazla Sünni yabancı savaşçı var. Önceki rekorun sahibi olan 1980ler'in Afganistan'ı da topraklarına çok sayıda savaşçı çekmişti fakat Afganistan'da yabancı savaşçı sayısı hiçbir zaman tek bir zamanda 3000-4000'ü geçmemişti. Savaş gönüllülerin bu akını bir sürü istenmeyen sonuca sebep olacak; Suriye isyanının en uzlaşamayan unsurlarını güçlendirmek ve yabancı savaşçıların anavatanlarındaki radikal toplulukları canlandırmak. Tabiki bu savaşçıların hepsi cihatçı olarak görülemez fakat çoğu öyle ve cephelerde El-Kaide bağlantılı gruplarla vakit geçirdikçe daha çok kişi radikalleşecek. Bu oranda, Suriye'ye yabancı savaşçı akını cihat hareketini bir nesle yaymak için düzenlenmiş gibi gözüküyor.
Peki Suriye'ye neden bu kadar çok savaş gönüllüsü geliyor? Arap baharından yalnızca iki yıl sonra ve Usame bin Ladin'in ölümünün cihatçılığın gerilemesine sebep olacağı düşüncesinden sonra nasıl oluyor bu? Kısa cevap şu; oraya gitmek kolay. Bosna savaşının ilk günlerinden bu yana, İslamcılar'ın savaş bölgelerine gitmesi bu kadar kolay olmamıştı.
Suriye gönüllülerinin karşılaştığı engeller son yirmi yılda diğer yabancı savaşçıların karşılaştıkları engellerden çok daha küçük. İslamabad havaalanında cihat neşidleri mırıldarken görülen bir Suud ilk uçakla Guantanamo'ya götürülürdü, savaş teçhizatıyla Çeçen sınırında yakalanan Arap'ınsa vay haline. Daha kolay olan sadece sınırı geçmek değil,geçmiş yıllardaki yabancı savaşçılara nazaran, Suriye'ye gidenlerin memleketlerinde hukuki yaptırımlarla karşılaşma riski de oldukça az. Yemen'de El Kaide için savaşan Avrupalı bir İslamcı döndüğünde muhakkak davayla karşılaşırdı. Birleşik Devletler bu kadar affedici bile değildi, sırf Şebab'a katılmaya çalıştıkları için birçok Somali kökenli Amerikalı'yı hapse atmıştı. Bazı Avrupa Birliği yetkilileri daha katı yargılama çağrısında bulunmasına rağmen şimdiye kadar yalnızca birkaç Avrupa ülkesi Suriye'den dönen yabancı savaşçılara dava açtı.
Bu durumun iki temel sebebi var.Birincisi, batıdakiler dahil çoğu devlet çatışmada yabancı Sünni savaşçıların katıldığı aynı tarafı tutuyor. Bu jeopolitik konum hem kalkış ve hem de transit ülkelerin akını bastırıcı araçlarla durdurmasını oldukça zorlaştırıyor. 11 Eylül sonrası Afganistan, Irak ve Somali'deki gibi, önceki çatışmaların çoğunda yabancı savaşçılar 'yanlış' tarafa katılıyorlardı. Şimdiyse onlar 1980ler'de Afganistan'da olduğu gibi, doğru' taraftalar. Suriye'de yabancı savaşa popüler destek özellikle Yusuf el Karadavi gibi bilinen alimlerin insanları Suriye'ye gitmeye ve savaşmaya teşvik etmesinin devletleri tarafından izin verildiği Sünni Müslüman dünyasında oldukça güçlü.
Suriye'de savaş için gönüllü olanlar üzerindeki bu düşük kısıtlamanın bir sürü insanın buraya gelmesini sağlamasından başka çok sayıda çarpıcı sonucu var. Bunlardan biri, savaşçıların ülkeye düzenli olarak giriş çıkış yapmalarını sağlamasıdır. Örneğin söylentiye göre bazı Avrupalı savaşçılar birkaç aylığına Suriye'ye gidip sonra birkaç aylığına Avrupa'ya dönüp sonra yine ülkerine dönüyorlar. Avrupa'ya döndüklerinde diğer insanları da savaşa teşvik edebiliyorlar. İslamcı yabancı savaşçılar bu özgürlüğü 1980'lerdeki Afgan savaşından beri tadamamışlardı.
Diğer bir sonuçsa, yabancı savaşçı nüfusunda gördüğümüz olağandışı demografik çeşitlilik. Gönüllülerin çoğu, diğer militan nüfuslarda olduğu gibi, tabi ki 20lerinin başlarında olan genç adamlar. Fakat Suriye'de nispeten çok daha genç kişiler,daha yaşlılar ve kadınlar da bulunuyor. Bunların hepsi belki de savaş bölgesine ulaşamayan ve daha büyük engellerle karşılaşan kişiler. 1980'lerde Afganistan'da da aynı durumun yaşanmış olması bir tesadüf değil. Orda gençler,yaşlılar ve hatta yaşlı kadınlar Ruslara karşı savaşıyorlardı. Avrupa'dan gelen yabancı kadın savaşçıların sayısının çok yüksek olduğunu söylemeye değer, muhtemelen 100'den fazla. Bu yalnızca baskılarla açıklanabilecek bir durum değil; belki de Avrupalı İslamcıların kadınların savaş katılması hakkındaki görüşleri değişmiş olabilir.
Nüfustaki bu olağandışı parçaların varlığı yabancı savaşçıların destinasyonu olan Suriye'nin başka önemli bir özelliğini yansıtıyor. İsyancıların özellikle kuzeyde, bölgenin büyük bölümünü kontrol altında tutuyor olması, çarpışmadan ve ölümcül düşman saldırılarından kaçınarak cihatta yer almayı mümkün kılıyor. Suriye'de cihat her açıdan katiyen risksiz değil fakat yabancı savaşçılar için önceki çatışma bölgelerine nazaran daha tehlikesiz. 11 Eylül sonrası Afganistan ve 2003 sonrası Irak yabancı gönüllüler için kesinlikle güvenli bir sığınak değildi ve ABD ordusunun korkunç savaş makineleriyle karşı karşıyaydılar. Suriye,tam tersi, yabancı savaşçılara risk alma ya da riskten kaçınma seçeneği sunuyor. Burda da Suriye, 1980'lerdeki Afgan cihatına benziyor. Riskten kaçınan gönüllüler Peşaver'de dolaşabiliyor, parmaklarını Afganistan'a sokuyorlar ve sonra cihat bayrağını salladıklarını iddia ederek evlerine dönüyorlardı. Bu Suriye'nin yalnızca aşırı risk arayanları değil aynı zamanda nispeten riskten kaçınan kişileri de kendine çekmesini sağlıyor. Bu sayede daha çok savaşçı ülkeye geliyor.
Tabi ki ülkeye geçiş kolaylığı ve düşük risk tek başına Suriye'deki yabancı savaş birliğinin boyutunu açıklayamaz. Motivasyon tarafında bu kadar çok gencin ülkeye gitmek istemesini sağlayan faktörler olmalı. Bunların en belirgini Suriye rejiminin ,-yalnızca Müslümanların değil- birçok insanın bu konuda bir şey yapmak istemesine sebep olan aşırı vahşeti ve sivillerin kelimelerle anlatılamaz acısı.
Müslümanların –diğer gençlerin aksine- neden 'zorba' hareket ettiğini anlamak için, çoğu Sünni topluluktaki Sünniler'in kendi aralarındaki dayanışma örneğine bir bakmak lazım. Bu norm "yardıma muhtaç Müslüman kardeşleri" destekleme meyili oluşturuyor ve Müslüman siyasetinin birçok yönünü anlamamıza yardım ediyor; büyük boyuttaki İslami hayırsever kurumlarından tutun da Filistin meselesindeki neredeyse küreselleşen desteğe kadar. 1980'lerde Abdullah Azzam gibi radikal ideologlar bu dayanışma örneğini Müslümanların birbirlerine askeri bakımdan da desteklemesi gerektiğini savunarak askeri açıdan yorumlamaya başladı. Azzam'ın mesajı, 1990'dan bu yana Müslüman dünyasındaki çatışmalarda kendini gösteren yabancı savaşçı olgusu için bir ilham kaynağı ve gerekçe oldu. Bir diğer deyişle, Suriye'ye giden genç erkekler ve kadınlar oranın insanını kendi insanı olarak görüyorlar ve onları korumayı manevi ve dini bir yükümlülük olarak görüyorlar. Onlardan önceki yabancı savaşçılar gibi, insani yardımın askeri kısmını yerine getiriyorlar.
Ancak, Suriye savaşının önceki yabancı savaşçı destinasyonlarından bir noktada farklı olduğuna dikkat çekmek gerek. Suriye'de dinler arası bir savaştan ziyade mezhepler arası bir savaş var. Geçmişte yabancı savaşçılar Müslüman olmayan düşmanlara karşı savaşılan Sünni bölgelerine gitmeye meyilliydiler.Ne İran ve Irak arasındaki yahut Pakistandaki Sünni Şii savaşı gibi mezhepsel çatışmaların olduğu yerler, ne de Cezayir iç savaşındaki Sünniler arasındaki çatışmanın olduğu yerler hiçbir zaman bu kadar yabancı gönüllü çekmemişti. Şiilere ve Arap rejimlerine karşı değil kafir istilacılara karşı savaşılması gerektiğini vurgulayan bu durum son yirmi yılda da vardı. Bu durumun neden 2000'lerdeki Irak çatışmasıyla değil de Suriye örneğiyle değiştiyse pek bilinmiyor. Irak'ta hem dinler arası hem de mezhepler arası çatışma vardı, bu durum zemini ideolojik değişim için hazırlayabilirdi ama nedense olmadı. Her halükarda,Suriye durumu yabancı savaşçı prensibinin daha çok kime yardım ettiğinle alakalı olduğunu akla getiriyor.
Kimileri, Suriye savaşının mezhepsel özelliğine rağmen değil de bu özellikten ötürü yabancı savaşçıları çektiğini iddia ediyor. Bu mantıksız geliyor, çünkü geçmişte yabancı savaşçılar mezhep çatışmalarıyla pek ilgilenmemişlerdi. 2003 sonrası Irak makul bir istisna oluşturabilir. Oraya giden yabancı savaşçılar Amerikan karşıtlığının Sünni karşıtlığından daha çok önemli olduğu yönünde motive ediliyordu. Dahası, Amerika ordusunun ülkeden çekilmesinden sonra,mezhep çatışması devam ettiği halde, Irak'a yabancı savaşçı akını durmuştu.
Suriye'deki yabancı savaşçılardan ve onları silahlandıranlardan gelen bu anti-şii retoriği, günümüzde acı çeken Sünni nüfusu koruma isteği ya da İslami bir devlet kurma isteği gibi diğer sebeplerle üstlenilen askeri projeleri rasyonelleştirmenin bir sonucudur.Kesinlikle, Sünni İslamcıların Alevi rejimine karşı cihadı meşrulaştırması, Sünniler'e karşı meşrulaştırmalarından daha kolaydır. Fakat anti-şiizmin Müslüman ülkelerdeki batı askeri müdahalelerine olan düşmanlıktan daha mı güçlü bir motive edici unsur olduğu sonucuna varmak için henüz çok erken.
Suriye'deki yabancı savaşçılar meselesinin izahlarından biri de bölgenin teolojik önemi. Suriye hem İslam tarihi için (Arap yarımadası dışında Müslümanlar tarafından fethedilen ilk bölge olarak) hem de İslami kıyamet bilimi için (İsa'nın dünyada tekrar geleceği yer Suriye) önemli bir yer tutuyor. Bu savaşa davet propagandalarında kullanılan önemli bir unsur ve yabancı savaşçılar bazen röportajlarda bu konudan bahsediyorlar. Ancak, burda da bu muhtemelen rasyonelleştirmenin bir sonucu olduğu için böyle. Neden? Çünkü geçmişteki çoğu yabancı savaşçı destinasyonları da davetçiler tarafından İslami gelenekte önemli bir yer tutuyor olarak sunuldu. Afganistan'dan "Horasan'ın siyah sancaklarının" Ortadoğu'ya yeniden İslami bir idare kurmak için döneceği bir yerdi; Yemen(Aden ve Abyan) "12bin kişilik ordunun" ortaya çıkacağı ve "İslam'a ve Peygamber'e zafer vereceği" bir yerdi; Irak'sa Abbasi halifeliğinin beş yüzyıl boyunca hüküm sürdüğü, Müsümanların gücünün sembolü olan bir yerdi. İslami tarih ve kıyamet bilimi o kadar zengin ki, bir yere kadar, her bölge için bir hikaye var. Dahası, eğer Suriye gerçekten o kadar önemliyse, geçmişte Suriyeli olmayanlar orayı özgürlüğüne kavuşturmak için daha çok uğraşırlardı. Bu Suriye'nin bu noktadaki öneminin insanları savaşa davet etmeye faydası olmadığı anlamına gelmiyor, durum şu ki bu kadar çok yabancı savaşçının ülkeye gelmesini tek başına bu durum açıklayamaz.
Bu insanlara neden Suriye'ye gittikleri sorulduğunda cevaplar arasında yukarda bahsedilen görüşlerin çoğu var, fakat aynı zamanda insanlara ahirette verilecek mükafatlara yürekten inanmaları da sebepler arasında. Birçoğu, cihad terk edilirse cezası olan, yerine getirilirse de Allah'ı memnun eden bir yükümlülük olduğu için gittiklerini söylüyorlar. Çoğu, Suriye'nin yahut İslami hareketin geleceği onlar için ikinci sıradaymışçasına, şehid olup ahiretteki mükafata erişmek için Suriye'de ölmek istediklerini dile getiriyorlar. Ancak bu dini bireycilik yalnızca Suriye'deki yabancı savaşçılara has değil; bu yıllardır tüm İslamcı gruplarda varolan bir olgu. Bu nedenle,bu rivayetler ciddiye alınsa bile -ki alınması lazım- ahiretteki mükafata inanç, bilhassa Suriye'nin bu zamanda neden böylesi çok savaşçıyı cezbettiğini açıklayamaz.
Aynısı savaşa katılmak için maceracı tutkusu ve savaş gönüllülüğüyle gelen yoldaşlık keyfi gibi daha dünyevi 'yakın dürtüler' için de geçerli. Aktif savaşçılar böyle motivasyonları nadiren vurgulasa da eski militanlar bu dürtülerin savaşa ilk katıldıkları zaman baya teşvik edici olduğunu kabul ediyorlar. Bu faktörlerin de Suriye'ye gitme kararlarının arkasında yattığını gösteren emareler var. Ancak, bu sebepler yabancı savaşçıların Suriye'yi neden diğer savaş destinasyonlarına tercih ettiklerini ya da savaşmayı neden diğer yüksek riskli eylemlere tercih ettiklerini açıklamıyor.
Peki ya internet ve sosyal medya? Bu açıkça önemli bir rol oynuyor ve seferberliğin ölçüsünü ve hızını anlamakta oldukça yardımcı olabilir. Suriye muhtemelen modern tarihteki sosyal medyada en çok yer alan çatışma ve internet yabancı savaşçıları teşvik etme noktasında oldukça faydalı olmasının yanısıra cihad gruplarının propagandalarıyla dolu. Ancak bu sosyal medyanın tek başına daveti sürdürdüğü anlamına gelmez, internet isyancılar için iki taraflı bir silahtır. Az bir şekilde denetlendiğinde,internet bilgiyi (propaganda ve pratik tavsiyeler gibi) uzağa, hızlı ve ucuz bir şekilde ilettiği için oldukça güçlü bir seferberlik aracı. Fakat istihbarat ajansları tarafından hedeflendiğinde, dijital iletişim bir handikap olabilir çünkü bu devletlerin kullanıcıların yerini tesbit edip gözaltına almasına sebep oluyor. Suriye meselesinde, sosyal medya baskısı az olduğu için, yabancı savaşçı davetinin kusursuz olmasına yardımcı oluyor.Eğer batı devletleri El Kaide'nin merkezi gibi yüksek değerli organizasyonlara yaptığı gibi yoğun bir denetleme yapsaydı Suriye'ye, sosyal medya daha az faydalı olurdu. Bu yüzden Suriye'ye gitmeye ilgili olan İslamcılar için tavsiyelerin bulunduğu bloglar çok fakat Yemen ya da Veziristan'da El Kaide'ye katılmak isteyenler için hiç tavsiye sitesi yok.
Alt çizgi de şu ki rekor sayıda yabancı savaşçı Suriye'ye gidiyor çünkü bunu yapabiliyorlar. Suriye'nin militanlara benzersiz bir tedarik oluşturduğunu öne sürecek çok az kişi var. Ülke yalnızca, savaştan önce dünya çapındaki İslami topluluklarda varolan yetenekli eylemcilere geçiş sağladı. Aslında şu sonuca varılabilir; yabancı savaşçıların gizli tedariği 2003'de ABD'nin Irak'I işgalinde, 2011'de Suriye savaşının çıktığı zamandan daha fazlaydı
Fark şu ki Irak'a ulaşmak zordu çünkü Amerika ve müttefikleri olası yabancı savaşçılara terörist gibi davranıyorlardı. Suriye'nin o zamanda Irak'a bir sürü yabancı savaşçı gitmesine izin verdiği doğru (ironiye bakın).
2011'den bu yana geçen 2 yılda Suriye'ye yabancı savaşçı akını ciddi bir kitle kazandı ve sürü etkisi gönüllü akınında hızlı bir artışı sağladı. Örneğin, Suriye'deki Avrupalıların sayısı son 6 ayda iki katına çıktı. Bu artışın belirsiz olarak devam edeceği anlamına gelmiyor çünkü bireylerin kendi hayatlarını başkalarının savaşı için tehlikeye atma isteği özellikle batıda muhtemelen sınırlıdır. Ancak sınırın nerede olduğu bilinmiyor.
 
Üst Ana Sayfa Alt