Rahman Rahim olan Allah’ın Adıyla!
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz.” (Enbiya: 35) Cihad ehlinin bu ayete ihtiyacı başkalarından daha fazladır. Bütün şer topluluklar onlara saldırdığı zaman bu ayeti hatırlamaları, onları “Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi!” (En’am: 43) ayetindeki ilahî vaade daha fazla sıkı bir şekilde tutunmalarını sağlardı. Bu, bela geldiği zaman hatırlanması gereken ilk husustur ki zaten onun defedilmesi için en büyük sebeptir de. Bu, umutsuz ve endişeli insanın savunması değil, aksine Allah’ın vaadine kesin bir şekilde inanan müminin savunmasıdır. Mümin, kaderden gelenlerle acı çekip hiçbir şey yapmaksızın durmaz. Bilakis, Kuran’ın ortaya koyduğu şekilde Allah’ın bu kaderdeki hikmetine bakar, sonra da ondaki hükmüne ve sonra da insanların onun hakkındaki anlaşmazlığını gözetler.
Biz, İslam topraklarında sirayet eden riddet hareketini izlediği esnadaki Ebu Bekir es-Sıddık (Radiyallahu Anhu)’nun kalbine ne kadar da muhtacız! Bu olayları nasıl anlamıştı acaba?! Onun tek fırsatı hakla olsun yeter ki!
Varlığın halleri sende değişken olabilir, bazısı senin günahın sebebiyleyken diğer bazısı da imtihan olabilir! Her iki halde de bu musibeti üzerinden kaldırman için Allah’tan bağışlanma dilemeye muhtaçsın. Allah Teâlâ şöyle buyurur bu hususta; “Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin ki, sizi belirli bir süreye kadar güzel nimetlerden yararlandırsın.” (Hud: 3) Çok günah işledik. Bu sebeple de imtihanlar arttı ve çeşit çeşit geldi. Nasıl ki, daha önce selefimizde görülmeyen hastalıklar bizde sudur etti. Yine selefimizde varlığı bilinmeyen fasık zalimler bize musallat oldu.
Oysa Allah Azze ve Celle “Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık.” (Ankebut: 40) demişti de biz de çoğu zaman zalimlerin zulmüne sessiz kalmıştık. İşte bu yüzden de Allah Subhanehu ve Teâlâ bizi cezalandırdı. Bugünse onları söküp atmak daha da çetin ve zorlaştı. Çünkü zafiyet felçliğe döndü. Öyleyse sustuğumuz kadarıyla onları yok etme uğruna sabredeceğiz. Ancak musibetten dolayı ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmeyin. Allah’a kasem olsun ki, yakında bu sıkıntıdan kurtulacaksınız. İşte bu da Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetlerindendir ki Allah bunu insanlara karşı sizin lehinize bir hüccet kılmıştır. Yine onunla arzu edilene yaklaştınız ve pis olandan uzaklaştınız.
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya, Salat ve Selam Peygamberlerin ve Rasûllerin en şereflisi üzerine olsun!
Âlemlerin Rabbine hamd olsun!
Şeyh Ebu Katade el-Filistini
Tercüme:
@seyhkatade_tr
Allah Subhanehu ve Teâlâ şöyle buyuruyor: “Bir deneme olarak sizi hayırla da, şerle de imtihan ederiz.” (Enbiya: 35) Cihad ehlinin bu ayete ihtiyacı başkalarından daha fazladır. Bütün şer topluluklar onlara saldırdığı zaman bu ayeti hatırlamaları, onları “Hiç olmazsa, onlara bu şekilde azabımız geldiği zaman boyun eğselerdi!” (En’am: 43) ayetindeki ilahî vaade daha fazla sıkı bir şekilde tutunmalarını sağlardı. Bu, bela geldiği zaman hatırlanması gereken ilk husustur ki zaten onun defedilmesi için en büyük sebeptir de. Bu, umutsuz ve endişeli insanın savunması değil, aksine Allah’ın vaadine kesin bir şekilde inanan müminin savunmasıdır. Mümin, kaderden gelenlerle acı çekip hiçbir şey yapmaksızın durmaz. Bilakis, Kuran’ın ortaya koyduğu şekilde Allah’ın bu kaderdeki hikmetine bakar, sonra da ondaki hükmüne ve sonra da insanların onun hakkındaki anlaşmazlığını gözetler.
Biz, İslam topraklarında sirayet eden riddet hareketini izlediği esnadaki Ebu Bekir es-Sıddık (Radiyallahu Anhu)’nun kalbine ne kadar da muhtacız! Bu olayları nasıl anlamıştı acaba?! Onun tek fırsatı hakla olsun yeter ki!
Varlığın halleri sende değişken olabilir, bazısı senin günahın sebebiyleyken diğer bazısı da imtihan olabilir! Her iki halde de bu musibeti üzerinden kaldırman için Allah’tan bağışlanma dilemeye muhtaçsın. Allah Teâlâ şöyle buyurur bu hususta; “Ve Rabbinizden bağışlanma dileyin; sonra O'na tevbe edin ki, sizi belirli bir süreye kadar güzel nimetlerden yararlandırsın.” (Hud: 3) Çok günah işledik. Bu sebeple de imtihanlar arttı ve çeşit çeşit geldi. Nasıl ki, daha önce selefimizde görülmeyen hastalıklar bizde sudur etti. Yine selefimizde varlığı bilinmeyen fasık zalimler bize musallat oldu.
Oysa Allah Azze ve Celle “Nitekim, onlardan her birini günahı sebebiyle cezalandırdık.” (Ankebut: 40) demişti de biz de çoğu zaman zalimlerin zulmüne sessiz kalmıştık. İşte bu yüzden de Allah Subhanehu ve Teâlâ bizi cezalandırdı. Bugünse onları söküp atmak daha da çetin ve zorlaştı. Çünkü zafiyet felçliğe döndü. Öyleyse sustuğumuz kadarıyla onları yok etme uğruna sabredeceğiz. Ancak musibetten dolayı ümitsizliğe ve karamsarlığa düşmeyin. Allah’a kasem olsun ki, yakında bu sıkıntıdan kurtulacaksınız. İşte bu da Allah’ın sizin üzerinizdeki nimetlerindendir ki Allah bunu insanlara karşı sizin lehinize bir hüccet kılmıştır. Yine onunla arzu edilene yaklaştınız ve pis olandan uzaklaştınız.
Hamd, âlemlerin Rabbi Allah Teâlâ’ya, Salat ve Selam Peygamberlerin ve Rasûllerin en şereflisi üzerine olsun!
Âlemlerin Rabbine hamd olsun!
Şeyh Ebu Katade el-Filistini
Tercüme:
@seyhkatade_tr