Bir evliya insanların kalplerinden geçirdiklerini bilebilirmiş. Peki kime göre?
Allah’a göre bu mümkün değil ama tarikatçılara göre bu mümkün.Yani Allahın “siz kalplerden geçeni bilemezsiniz” demesi tarikatçılar için çok da kaale alacak bir şey değildir. Kalplerden geçeni Allah tan başka hiç kimsenin bilemeyeceğinin delillerini şöyle sıralayabiliriz.
1) Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.” “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi. Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” Babaları “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer diye korkuyorum.” Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.(YUSUF 8-9-10-11-12-13-14)
Ayetin akışını dikkatlice incelediğimiz zaman Hz Yakup'un bile çocuklarının kalplerinde gizledikleri o korkunç şeyleri bilmediğini görebiliyoruz. Bir peygamber kendi çocuklarının kalplerinde gizledikleri şeyleri bilmiyorsa nasıl olur da şeyh, evliya, gavs olarak nitelendirdikleri insanlar müritlerin kalplerinden geçenleri bilebilir ki?
Yusuf suresini dikkatlice incelediğiniz vakit bir çok yerde Hz Yakup'un kalplerden geçenleri bilemediğini görebiliyoruz. Allah kalplerden geçenleri okumayı peygamberlere dahi vermemiştir. Ayetler buna en büyük delildir.
2) “ Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler”. (Tevbe 101)
’’Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz’’
Münafık kalplerinden olan küfrü gizleyip kendisini hak din üzerinde olduğunu söyleyen kişidir. Hz Muhammed (s.a.s) şayet kalplerden gizlenen şeyleri bilseydi çevresindeki Münafıkları vahiy olmadan da pekala bilebilirdi. Oysa Allah kuranda "Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz" buyurmaktadır. Yani 'sen insanların kalplerinden gizledikleri şeylere vakıf olamasın, bilemezsin, kalplerin özünde gizlenen her şeyi anca Ben bilirim, bu yetki sadece Bana aittir', bildirmesine rağmen nasıl olur da Tarikat şeyhleri insanların kalplerinden geçenleri bilsinler ! Tarikat şeyhleri Allahın peygamberlerinden üstün niteliklere sahip insanlar mı ki Allahın peygamberlerine vermediği bir özeliği tarikat şeyhlere versin. Peygamber (s.a.v.) kalplerden geçenleri bilebilseydi çevrelerindeki münafıkları vahiy inmeden de pekala rahat bir şekilde bilebilirdi.
3) Rasulullah (s.a.v)’in mübarek zevcesi Hz. Aişe’ye münafıklarca en iğrenç iftira (ifk) yapılmış ve Medine kısa zamanda bu azim iftirayla çalkalanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v), sevgili zevcesi hakkındaki bu dedikoduları kesinlikle tekzip edememiş çaresizlik içerisinde ashabıyla istişarede bulunmuş, bu arada Hz. Aişe’yi de babasının evine göndermiştir. Günlerce süren ve hem Rasulullah (s.a.v) hem de zevcesi için ızdırap veren bu durum içerisinde, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s) hasta yatmakta olan Hz. Aişe (r.a)’ın başı ucunda, ona şu sözleri söylemektedir:
“Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle haberler ulaştı. Eğer günahsız isen Allah seni mutlaka temize çıkaracaktır. Yok eğer bir günaha bulaştı isen Allah’tan mağfiret dile, O’na tevbe et.”(1)
Hz Aişe ye zina iftirası atılıyor bir takım insanlar tarafından. Şayet Hz Muhammed Kalplerden gizlenenleri bilebilseydi iftiraya maruz kalan eşine ’’ Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle haberler ulaştı. Eğer günahsız isen Allah seni mutlaka temize çıkaracaktır. Yok eğer bir günaha bulaştın ise Allah’ tan mağfiret dile, tevbe et ’’ Demezdi. Ve vahiy inmesiyle Hz Aişe suçsuz olduğu ifitaraya maruz kaldığı ortaya çıktı. Bir peygamber dahi eşinin o anda kalbinde gizlediklerini bilmezken şeyhler nasıl olur da müritlerin kalplerinde gizledikleri şeyleri bilsinler. Hz Aişenin suçsuz olduğunu bilseydi Hz Muhammed eşini tevbe etmeye davet etmezdi.
3)Türkiye’deki tarikatçıların çoğu kendilerini, Hanefi mezhebine nispet ederler. Peki Hanefi mezhebinden olduğunu söyleyen insanlara Ebu hanifenin “kalplerden geçeni ben bilirim diyen kişinin kafir olduğu” fetvasını sunsak acaba ebu hanifeye uyacaklar mı bu konuda?
Ebu Hanifenin “kalplerden geçeni Allah tan başka kimsenin bilemeyeceği” fetvası..
Kalplerde gizli olan şeyleri ancak Allah bilir. Keza kiramen katibin melekleri bile insanların açığa vurdukları amelleri yazmakla vazifelidirler. Çünkü kalplerde bulunan şeyleri bilmeye imkan yoktur. Kalplerde olanı ancak Allah ve Allahın kendisine vahyettiği peygamberlerinden başkası kimse bilemez. Vahiy olmadan kalplerde bulunanı bildiğini iddia eden alemlerin Rabbinin ilmine sahip olduğunu iddia etmiş olur. Kalplerde ve Hariç de Allahın bildiğini kendisinin de bildiği iddiasında bulunan insan büyük bir Günah işlemiş Cehennem ve küfrü hak etmiş olur..(2)
Görüldüğü gibi Ebu Hanife’nin fetvasına göre bir kişi kalplerden geçenleri bilirim derse kafir olur. Türkiye’de bir çok tarikatçı Hanefi mezhebindendir. Acaba Ebu Hanife’nin bu fetvasıyla amel edecekler mi?
Gelecekteki hadiseleri keşfetmek
De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir.” (Neml 65)
“Bunlar gayb haberlerindendir, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de senin kavmin.” (Hud 49)
’’ Allah size gaybı bildirecek de değildir…” (Ali-İmran 179)
1) (Buhari, Müslim, Taberi tefsiri, İbn-i Hişam)
2) İmam-ı Azamın Beş eseri-Çeviri.Doç.Dr.Mustafa Öz. İlahiyat Fakültesi vakfı yayınları.1992-sayfa 22- (İmam-ı Ebu Hanife’nin Beş Eseri Arapça metin s:24)
-Alıntıdır-
Allah’a göre bu mümkün değil ama tarikatçılara göre bu mümkün.Yani Allahın “siz kalplerden geçeni bilemezsiniz” demesi tarikatçılar için çok da kaale alacak bir şey değildir. Kalplerden geçeni Allah tan başka hiç kimsenin bilemeyeceğinin delillerini şöyle sıralayabiliriz.
1) Kardeşleri dediler ki: “Biz güçlü bir topluluk olduğumuz halde Yûsuf ve kardeşi (Bünyamin) babamıza bizden daha sevgilidir. Doğrusu babamız açık bir yanılgı içindedir.” “Yûsuf’u öldürün veya onu bir yere atın ki babanız sadece size yönelsin. Ondan sonra (tövbe edip) salih kimseler olursunuz.” Onlardan bir sözcü, “Yûsuf’u öldürmeyin, onu bir kuyunun dibine bırakın ki geçen kervanlardan biri onu bulup alsın. Eğer yapacaksanız böyle yapın” dedi. Babalarına şöyle dediler: “Ey babamız! Yûsuf hakkında bize neden güvenmiyorsun? Halbuki biz onun iyiliğini isteyen kişileriz.” “Yarın onu bizimle beraber gönder de gezip oynasın. Şüphesiz biz onu koruruz.” Babaları “Doğrusu onu götürmeniz beni üzer, siz ondan habersiz iken onu kurt yer diye korkuyorum.” Onlar da, “Andolsun biz kuvvetli bir topluluk iken onu kurt yerse (o takdirde) biz gerçekten hüsrana uğramış oluruz” dediler.(YUSUF 8-9-10-11-12-13-14)
Ayetin akışını dikkatlice incelediğimiz zaman Hz Yakup'un bile çocuklarının kalplerinde gizledikleri o korkunç şeyleri bilmediğini görebiliyoruz. Bir peygamber kendi çocuklarının kalplerinde gizledikleri şeyleri bilmiyorsa nasıl olur da şeyh, evliya, gavs olarak nitelendirdikleri insanlar müritlerin kalplerinden geçenleri bilebilir ki?
Yusuf suresini dikkatlice incelediğiniz vakit bir çok yerde Hz Yakup'un kalplerden geçenleri bilemediğini görebiliyoruz. Allah kalplerden geçenleri okumayı peygamberlere dahi vermemiştir. Ayetler buna en büyük delildir.
2) “ Çevrenizdeki bedevilerden münafık olanlar vardır ve Medine halkından da nifakı alışkanlığa çevirmiş olanlar vardır. Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz. Biz onları iki kere azablandıracağız, sonra onlar büyük bir azaba döndürülecekler”. (Tevbe 101)
’’Sen onları bilmezsin, biz onları biliriz’’
Münafık kalplerinden olan küfrü gizleyip kendisini hak din üzerinde olduğunu söyleyen kişidir. Hz Muhammed (s.a.s) şayet kalplerden gizlenen şeyleri bilseydi çevresindeki Münafıkları vahiy olmadan da pekala bilebilirdi. Oysa Allah kuranda "Sen onları bilmezsin, Biz onları biliriz" buyurmaktadır. Yani 'sen insanların kalplerinden gizledikleri şeylere vakıf olamasın, bilemezsin, kalplerin özünde gizlenen her şeyi anca Ben bilirim, bu yetki sadece Bana aittir', bildirmesine rağmen nasıl olur da Tarikat şeyhleri insanların kalplerinden geçenleri bilsinler ! Tarikat şeyhleri Allahın peygamberlerinden üstün niteliklere sahip insanlar mı ki Allahın peygamberlerine vermediği bir özeliği tarikat şeyhlere versin. Peygamber (s.a.v.) kalplerden geçenleri bilebilseydi çevrelerindeki münafıkları vahiy inmeden de pekala rahat bir şekilde bilebilirdi.
3) Rasulullah (s.a.v)’in mübarek zevcesi Hz. Aişe’ye münafıklarca en iğrenç iftira (ifk) yapılmış ve Medine kısa zamanda bu azim iftirayla çalkalanmıştır. Hz. Peygamber (s.a.v), sevgili zevcesi hakkındaki bu dedikoduları kesinlikle tekzip edememiş çaresizlik içerisinde ashabıyla istişarede bulunmuş, bu arada Hz. Aişe’yi de babasının evine göndermiştir. Günlerce süren ve hem Rasulullah (s.a.v) hem de zevcesi için ızdırap veren bu durum içerisinde, bir gün Hz. Peygamber (s.a.s) hasta yatmakta olan Hz. Aişe (r.a)’ın başı ucunda, ona şu sözleri söylemektedir:
“Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle haberler ulaştı. Eğer günahsız isen Allah seni mutlaka temize çıkaracaktır. Yok eğer bir günaha bulaştı isen Allah’tan mağfiret dile, O’na tevbe et.”(1)
Hz Aişe ye zina iftirası atılıyor bir takım insanlar tarafından. Şayet Hz Muhammed Kalplerden gizlenenleri bilebilseydi iftiraya maruz kalan eşine ’’ Ey Aişe, senin hakkında bana şöyle şöyle haberler ulaştı. Eğer günahsız isen Allah seni mutlaka temize çıkaracaktır. Yok eğer bir günaha bulaştın ise Allah’ tan mağfiret dile, tevbe et ’’ Demezdi. Ve vahiy inmesiyle Hz Aişe suçsuz olduğu ifitaraya maruz kaldığı ortaya çıktı. Bir peygamber dahi eşinin o anda kalbinde gizlediklerini bilmezken şeyhler nasıl olur da müritlerin kalplerinde gizledikleri şeyleri bilsinler. Hz Aişenin suçsuz olduğunu bilseydi Hz Muhammed eşini tevbe etmeye davet etmezdi.
3)Türkiye’deki tarikatçıların çoğu kendilerini, Hanefi mezhebine nispet ederler. Peki Hanefi mezhebinden olduğunu söyleyen insanlara Ebu hanifenin “kalplerden geçeni ben bilirim diyen kişinin kafir olduğu” fetvasını sunsak acaba ebu hanifeye uyacaklar mı bu konuda?
Ebu Hanifenin “kalplerden geçeni Allah tan başka kimsenin bilemeyeceği” fetvası..
Kalplerde gizli olan şeyleri ancak Allah bilir. Keza kiramen katibin melekleri bile insanların açığa vurdukları amelleri yazmakla vazifelidirler. Çünkü kalplerde bulunan şeyleri bilmeye imkan yoktur. Kalplerde olanı ancak Allah ve Allahın kendisine vahyettiği peygamberlerinden başkası kimse bilemez. Vahiy olmadan kalplerde bulunanı bildiğini iddia eden alemlerin Rabbinin ilmine sahip olduğunu iddia etmiş olur. Kalplerde ve Hariç de Allahın bildiğini kendisinin de bildiği iddiasında bulunan insan büyük bir Günah işlemiş Cehennem ve küfrü hak etmiş olur..(2)
Görüldüğü gibi Ebu Hanife’nin fetvasına göre bir kişi kalplerden geçenleri bilirim derse kafir olur. Türkiye’de bir çok tarikatçı Hanefi mezhebindendir. Acaba Ebu Hanife’nin bu fetvasıyla amel edecekler mi?
Gelecekteki hadiseleri keşfetmek
De ki, göklerde ve yerde, hiç kimse gaybı bilmez, onu sadece Allah bilir.” (Neml 65)
“Bunlar gayb haberlerindendir, onları sana vahyediyoruz. Bundan önce onları ne sen bilirdin, ne de senin kavmin.” (Hud 49)
’’ Allah size gaybı bildirecek de değildir…” (Ali-İmran 179)
1) (Buhari, Müslim, Taberi tefsiri, İbn-i Hişam)
2) İmam-ı Azamın Beş eseri-Çeviri.Doç.Dr.Mustafa Öz. İlahiyat Fakültesi vakfı yayınları.1992-sayfa 22- (İmam-ı Ebu Hanife’nin Beş Eseri Arapça metin s:24)
-Alıntıdır-