Aleykum selam we rahmetullâhi we berakâtuhu kardeşim;
Cehennemlik bir kâfirin musluman olmasına vesile (Hidayet Allah'tandır) olmanın sevabı tabi ki çok büyüktür. Fakat bunun derecesi ve mâhiyetini Allah (c.c.) bilir. Bunun öneminin büyüklüğünü bildiren rivayetler mevcuttur:
Sehl ibn Sa'd (r.anh) şöyle demiştir; Peygamber (s.a.v.) Hayber günü (fetih uzayınca):
"Ben yarın müslümânların bayrağını öyle bir kişiye vereceğim ki, onun elleriyle fetih yapılacaktır. O Allah'ı ve Rasûlu'nu sever, Allah ve Rasûlu de onu sever" buyurdu.
İnsanlar o gecelerim bayrak hangisine verilecek düşüncesiyle geçirdiler. Onların hepsi bayrağı ümîd ederek ertesi güne erdiler.
Fakat Rasulullah ertesi gün: — "Ali nerededir?" diye sordu.
Sahâbîler tarafından: — Gözleri ağrıyor, denildi.
(Alî getirilince) Peygamber onun gözleri içine püskürdü/tükürdü ve ona duâ etti. Bunun üzerine Alî, gözleri hiç ağrımamış gibi oldu. Akabinde Peygamber bayrağı Alî'ye verdi.
Alî: — Ben, Hayber Yahudileri'yle, onlar bizim gibi müslümân oluncaya kadar vuruşacak mıyım? dedi.
Rasulullah da: — "Hayberliler'in sahasına ininceye kadar sukûnetin üzere yürü. Sonra onları İslâm'a da'vet et ve üzerlerine vâcib olan İslâm esâslarını onlara haber ver. Allah'a yemin ederim ki, senin irşâdınla Allah'ın bir tek kişiye hidâyet vermesi, senin için birçok kırmızı develerin olmasından daha hayırlıdır" buyurdu.
Buna siyer müellifleri şu bilgileri de ekliyorlar: Alî, Rasûlullah'ın bu tâlîmâtı üzere hareket etti ve Yahûdîler'e İslâm düstûrlarını tebliğ etti. Fakat Yahudiler İslâm'ı kabul etmediler ve sulh olmak da istemediler; bil'akis harb açtılar. Netîcede kumandanları Merhab yere serilince, Yahudiler dayanaksız kalarak harb bitmiş ve Rasûlullah'ın haber verdiği gibi Alî'nin elleriyle Hayber fethedilmiştir.
(Buhari, Cihad, Bab 142, Hadis no : 214, Fezâilu's Sahabe, Bab 9, Hadis no : 49, Megâzi, 231; Muslim, Fezâilu's Sahabe, Bab 4, Hadis no : 34 (2406)
Ehl-i Kitab'tan musluman olanlara ecirleri iki mislidir:
Kasas 52- Bundan önce kendilerine kitab verdiklerimiz, buna da iman ederler.
Kur'an'dan önce kendilerine kitap verdiklerimizin bir kısmı bu Kur'an'a da iman eder, onun, Allah katından gelen hak bir kitap olduğunu ikrar ederler.
Burada zikredilen: "Kendilerine kitab verilenlerden maksat, daha önce ehl-i kitab iken müslüman olanlardır.
53- Kendilerine Kur'an okunduğu zaman: "Biz ona iman ettik, şubhesiz o, Rabb'imizden indirilmiş bir haktır. Doğrusu biz, ondan önce de Müsümandık." derler.
Bu Kur'an inmeden önce, kendilerine kitab verdiğimiz o insanlara Kur'an âyetleri okununca: "Biz bunu tasdik ettik. Bu, rabbimiz tarafından indirilen hak bir kitabtır. Biz, bu Kur'an indirilmeden önce de Müslümandık." derler. Zira Kur'an inmeden önce kendilerine indirilen kitablarda Muhammed'in ve ona indirilecek Kur'anın sıfatları zikredilmiş, onlar da Muhammed'e ve Kur'ana iman etmişlerdir.
54- İşte onlara, sabırlarından olayı mukafaatları iki kat verilir. Onlar, kötülüğü iyilikle savarlar ve kedilerine vediğimiz rızıklardan Allah yolunda infak ederler.
Bu âyet-i kerimede, Kitab ehlinden, Kur'an-ı kerime iman edenlere sabretmelerine karşılık iki kat mukafaat verileceği zikredilmektedir.
Bu kitap ehlinin, iki kat sevap almalarına sebep olan sabırlarının neye karşı olduğu hususuna gelince, bu konuda mufessirler şunları zikretmişlerdir:
Katâde'ye göre bunlar, kendilerine gönderilen kitaba karşı sabretmişler sonra da Muhammed (s.a.v.)'e tabi olmakta sabretmişîerdir. Böylece bu mukâfata hak kazanmışlardır.
Dehakk'a göre ise bunlar, henüz Muhammed (s.a.v.) gönderilmeden önce, kitablarında onun geleceğine dair olan habere iman ederek sabretmişler ve gönderildikten sonra da ona tabi olmaya sabretmişlerdir.
İbn-i Zeyd'e göre ise bunlar, önce İsa'nın (a.s.) didine girmeye tahammul etmişler, daha sonra da Rasulullah gelince İslama girmeye sabretmişîerdir,
Mucahid'e göre ise bu insanlar, muşrikken müslüman olmuşlar, bu yüzden kavimlerinin işkencelerine maruz kalmışlar ve bu işkencelere karşı sabretmişler ve işte bu yüzden iki kat mukâfaat almaya hak kazanmışlardır.
Âyet-i kerimenin devamında, adı geçen insanların yaptıkları iyi amellerle kötü amelleri telafi ettikleri ve Allah'ın kendilerini rızıklandırdiğı mallardan Allah yolunda cihada yahut fakirlere veya akrabalarına harcadıkları zikredilmektedir.
Peygamber efendimizin, kitab ehlinden müslüman olanların üstünlüğünü belirterek şöyle buyurduğu rivayet edilmektedir:
"Üç kimseye mukafaatı iki kat olarak verilecektir. Bunlardan biri, cariyesi bulunan bir adamdır. Cariyesini güzelce eğitir, terbiye eder sonra da onu azad edip onunla evlenir. İşte bunun için ona iki kat mukâfaat vardır.
Bunlardan diğeri, kitab ehlinin iman edenidir. Bu kimse daha önce de mumin olduğu halde sonra da Rasuhıllah'a iman etmiştir. İşte bunun için ona iki kat mukâfaat vardır.
Bunlardan bir diğeri ise, üzerinde bulunan Allah'ın hakkını yerine getiren hem de efendisine karşı samimi olan köledir. İşte buna da iki kat mukâfaat vardır"
(Buhari, K. cl-Cihad, bab: 145)
Ebu Umame diyor ki:
"Ben, Mekke'nin fethedildiği gün Rasulullah'ın devesinin alt tarafında bulunuyordum. Rasulullah orada güzel ve hoş sözler söyledi. Orada söylediklerinden bir kısmı da şuydu:
"İki ehli kitabtan (Yahudi ve Hıristiyanlardan) kim müslüman olursa onun için iki kat mukafaat vardır. Bizim ne hakkımız varsa onun da o hakkı vardır. Bizim ne yükümlülüğümüz varsa onun da o yükümlülüğü vardır. Muşriklerden kim müslüman olursa ona mukâfaatı verilecektir. Bizim ne hakkımız varsa onun da o hakkı vardır, bizim ne yükümlülüğümüz varsa onun da o yükümlülüğü vardır."
(Ahmed b. Hanbel, Musned C. 5, S. 259)
(Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, Hisar Yayınevi: 6/332-334)