Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Bir Müddet Uzaklaştırıldım Ve Uzak Kaldım. Neyi Savunduğum Için Uzak Kaldim?

H Çevrimdışı

H_Hakan

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
Tabii Allah katında bana ve Allah ın kitabı diyenlere karşı yapılan düşmanlığa karşın davacı olacağım.
İslam Dünyasının bu hale gelmesinin sebepleri üzerine kafa yoran araştırmalar yapan emek veren çok değerli hocamın bir makalesini arz edeceğim. Allah rızası için algı üzerinden düşmanlık yapmadan bir kere düşünelim. Bu söylenenler ya haklıysa, o zaman buna itiraz edenler Allah katında ne cevap verecekler.


EY MÜMİNLER; HİÇBİRŞEY OLMAYAN BİRİNDEN SİZE BİR CAĞRI.
SÖYLEYENİ HİÇ DÜŞNMEDEN SÖYLENENLERE BİR BAKARMISINIZ?
Kuranı okuyoruz anlamıyoruz. Birileri bize Kuran anlaşılmaz diyor, onlara itibar ediyoruz. Dini anlayanlardan öğreniyoruz. Her birimize farklı kanallardan din öğretildiği için, öğrendiklerimiz bir birini tutmuyor. Bu sefer seninki doğru, benimki doğru kavgasına giriyoruz. İyi de bu doğruyu nasıl anlayacağız?
Evet dostlar. Hakikat tek iken, bugün hakikatlerin sayısı binlerle ifade ediliyor. Hakikati bulma gayreti içinde olanların serüvenleri ise elbette farklı farklıdır.
Genel üzerinden konuşmak gerekirse, dini hiçbir bilgisi olmadan arayış içinde olanların bir kısmı kendisine yakın hissettiği her hangi bir grubun içine din öğrenmek için giriyor. Girdikleri grubun öğretileri, Kuran kültüründen uzak, tasavvuf ve rivayet kültürü ağırlıklı ise öğretileri, gaybi bilgiler, mucizeler, kerametler, her şeyi bilen alim yada şeyhler üzerinden din algısı oluşturulmaktadır. Buralarda yapılan telkinler, sohbetler, tavsiye edilen kitaplar, vasıtasıyla, öğretilen din, her şeyi ile İslam’ın yorumsuz orijinali aslıymış gibi öğretiliyor. Her grubun öncelediği kaynakların farklı olması sebebiyle de inançlarda farklılıklar başlıyor. Bu inançlar da, bireylerin değişmez doğruları oluyor. Artık onlara göre, dinin en iyi temsil edildiği yer bulunduğu grup, dinin asrımızdaki temsilcisi ise, o grubun lideridir!. Bu liderler; bazı rivayetlerde sözü edilen“ Her yüz yılda gelen mürşit “ üstat, asrın imamı, gavs, mehdi vs. gibi makamın sahibi! olabiliyorlar!
Bu tür cemaat yapılanmalarında grup liderlerine yönelik öyle gizemli şeyler anlatılır ki; Oraya dahil olanların ayağı yerden kesilir. Cennet, peşin avuçlarının içindedir. Liderin mertebesi bazen peygamberlerden bile üstündür. Bağlı olanlar ise, Bedir sahabesinden! Böylesi büyük bir kişiye bağlı olunması , Allah ın bir lütfu, ve nasip’li olunmasından!. Dışarda kalanların vay haline! Buradaki kabullerin dışında kalan farklı inanç ve düşünceler tamamı sapık, hatta kafir konumundadırlar! Oralara en ufak bir sempati içinde olanların parçası bile bulunmuyor!
Merdiven altı bu çakma İslami anlayışlar, dini anlayışlarını, ıslama yaftalanmış takkiye anlayışı ile kendilerini gizlerler. Yani Kuran’ın reddettiği uydurma anlayışlarını batini bilgi saydıkları için başkalarının bilmesini istemezler. Kendilerini de açığa vermezler. Grup dışında kimseyle de paylaşmazlar. Böylesi telkinler ile yetişenlerin büyük bir kısmı kariyeri, tahsilleri ne olursa olsun, bu sihirli ve afsunlu ortamın cazibesinden asla kurtulamaz çıkamaz duruma geliyor. Velev ki bunlar isterlerse İlahiyat okusunlar. Şahsiyeti, düşünme ve akıl etmesi elinden alınan bu bireyler, artık bulundukları grubun kurşun askeridir. Bulundukları grubun dini argümanlarını korumak ve kollamak İslamı korumakla eşdeğerdir! Bu uğurda, hiçbir teste tabi tutmadan söyleyemeyecekleri yalan, etmeyecekleri iftira yoktur. Üstelik bunu din adına yaparlar. Nedenine gelince “hedefe ulaşmak için her yol mubahtır” yalanı islamın bir sözüymüş gibi anlatıldığı için! Aleyhinde bulunacakları birini tanımalarına gerek yoktur!. Liderleri ne söylemişse aynen onu tekrar ederler! Bunun örneklerini her dönemde görmek mümkündür.
Hakikati bulma gayreti içinde olup da aileden, çevreden az çok dini bilgisi olanlar ise, bu guruplara kapılsa da daha önceki öğretilere ters gelen şeylere karşı bir sorgulama içinde olabildiklerinden bağnaz bir bağlılık içinde olamayabiliyorlar.
Bu tür yapılanma dışında da farklı öğreti biçimleri olsa da bunlar islam dünyasının azını teşkil etmektedir. Zaten yukardaki anlayış onları nerdeyse Müslüman bile saymamaktadırlar.
İslam coğrafyasında yaşayan müslüman ana ve babadan olan insanların büyük bir çoğunluğu bu rezaleti, gayri ciddiliği, çelişkili söylem ve davranışlara şahit olduklarından böyle din mi olur? Deyip dinden soğuyor ve dine mesafeli davranıyorlar. Dindarlık kisvesine bürünmüş insanların acımasız tenkitlerine karşı bazen din düşmanı bile olabilmekteler.
Birde farklı din mensuplarının Kuran üzerinde islamı kabulleri vardır. Bunlar son derece ilkeli islam ahlak ve faziletine uygun bir hayat sürerken “Eğer biz Kuran’ı tanımadan Müslümanları tanımış olsaydık İslama asla girmezdik” sözleri aslında kulaklara küpe olması gerekmez mi?
Din adına hizmet verdiğini sanan bütün gruplar, kendilerinin doğru yol üzere olduklarını iddianın ötesine taşırlar. Öylede kabul ederler. Bunların her zaman cemaat veya tarikat meşrebinden olması da gerekmiyor. “Kuran anlaşılmaz, Kuran’ı herkes anlamaz” iddiasını ileri süren bütün anlayış ve yapılanmaların birçok yönden benzerlikleri vardır. Çünkü beslendikleri kaynaklarda büyük bir oranda benzerlikler mevcuttur. Uydurma rivayetlere aşırı bağımlılık, aklı devre dışı bırakma, tekfircilik, eski İslam alimi tapıcılığı, üstün bilgi ve akıl sahibi olarak kabul edilen birisine teslim olma, hakikati arama ve araştırmak yerine algı üzerinden saldırmaya meyil, islamın en temel önceliklerinden olan ahlak anlayışını hayatının dışına itmek, özden ziyade şekil üzerinden dini anlama ve algılama biçimleri...
Kuran’ın maksat ve amacına bakmadan üretilen, hakikati tahrif eden bu dini anlayışları, Bütün mezheplerde, tarikatlarda ve cemaatlerde görmek mümkündür. Bunun temelleri maalesef ki tertemiz gördüğümüz mazide ikinci ve üçüncü yüzyılda atılmış, bu güne kadar ilavelerle katmerleşerek günümüze kadar gelmiş ve şu an, tüm vahşeti ile islam dünyası bunun acısını çekmektedir.
Oysa İslam; insanı ve şahsiyetini önceler. Onun dini inancına bakmaz kişiliğini, malını canını garanti eder. İslam tam bir ahlak dinidir. Gel gör ki, ahlakın bugünkü anlamı hakiki anlamını yitirdiğinden, herkesin kendi bağnazlığını koruması için yapacağı her türlü saldırının, iftiranın, kan içmenin İslam dışı bir ahlaksızlığın adı olmuştur.
 
Üst Ana Sayfa Alt