Soru :
Kabirsevici tasavvuf ehli, Kabirdeki ölülere ve nerde olduğu bilinmeyen diri kullara dua edilip seslenilebileceğine dair ebu Yâ'la, Taberani ve ibnu's-Sunni'den gelen bir rivayeti delil olarak göstermektedirler.
Bu rivayetlere göre Peygamber (s.a.v.) in şöyle dediği iddia edilmektedir:
“Babamın şöyle dediğini işittim: ‘İki defa binekli, üç defa da yaya/veya üç defa binekli, iki defa yaya olmak üzere beş defa hac yaptım. Yaya olarak yaptığım haclardan birinde yolu kaybettim.
“Ey Allah’ın kulları! Bana yolu gösterin!” demeye başladım.
Ben durmadan bunu söylemeye devam ettim, nihayet yolu buluverdim.’
Veya babam nasıl söylediyse öyle.. / babam buna yakın bir şey söyledi.”
(Beyhaki, Şuabu'l iman, 10/141)
Zâyıf rivâyet! Senedi kopuk!
“Allâh’ın, hafaza melekleri dışında yeryüzünde melekleri vardır. Onlar, düşen ağaç yapraklarını (da) yazarlar. Sizden biriniz ıssız bir yerde / çölde yolunu kaybederse, ‘Ey Allâh’ın kulları, bana yardım edin’ diye nidâ etsin!”
(Bezzâr, Musned, Musned-i İbn Abbâs, Hadis no: 4922; Beyhaki, Şuab’ul İman 1/183 no: 167, 6/128, No: 7697; Taberânî ; Nuraddin el Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 10/132; İbn Ebi Şeybe, 6/91; Rudani, Cem'u'l-Fevaid, 9406; İbn Allan, Futuhatur Rabbaniye, 5/152; Şevkani, Tuhfetu'z- Zakirin, sf: 202; Sehavi, İbtihac, sf: 38; Mahmud Said Memduh, Rafu'l- Minara, sf: 228; Munâvi, Feyzu'l-Kadir, 1/307; İsmail İbn Mahfuz, Mesaf, sf: 227)
Bezzar, şöyle demektedir: “Biz bu sözlerin Nebi (s.a.v.)’den bu lafızlarla ancak bu isnadla bu vecihten rivayet edildiğini biliyoruz.”
(Bezzar, no: 4922 Thk: Mektebet’ul Ulum ve’l Hikem.
Bezzar’ın ifadesi hadisin tek kanaldan rivayet edilen garib bir hadis olduğuna işaret etmektedir. Hafız İbn Hacer’in bununla alakalı sözleri az ilerde gelecektir. Heysemi ise aynı yerde bu hadisi naklettikten sonra ricalinin sika olduğunu beyan etmiştir. Hafız, et-Takrib’te senedde yer alan Hatim bin İsmail el Medeni hakkında “Saduktur, vehim yapar” ibaresini kullanmıştır. (sf: 998) Musned’ul Bezzar (el-Bahr’uz Zehhar) 10/194)
Heysemi; “Ravileri güvenilirdir.” der ve hadis uleması ittifak ile bunu hasen kabul ederler.
Elbani dahi bu rivayetin hasen olduğunu kabul etmiş, ancak İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan mevkuf olduğunu belirtmiştir.
Beyhaki de el Adab’da, bu hadis hakkında; “İlim ehli indinde kullanılıyor ve tecrübe edilmiştir” der.
Elbani; “ibadetler tecrübelerden alınmaz” diyerek, Nevevi, Taberani, İbni Hacer ve Beyhaki gibi hadis imamlarının sözlerini tenkid eder.
Ancak Allah Azze ve Celle’den istenecek bir şeyi kullardan istemek şirktir. Bu rivayette ise, cahillerin yaptığı istiğaseye delil yoktur. (Muhammed Nasıruddin Elbanî, ed-Daife 656)
Elbâni şöyle demektedir:
Bezzar, İbn Abbâs radıyallahu anhuma’dan :
“Muhakkak ki Allah-u Teâlâ’nın yeryüzünde hafaza melekleri dışında, yere düşen her bir ağaç yaprağını dahi yazan melekleri vardır. Issız bir arazide biriniz bir sıkıntıya düşerse: “Ey Allah’ın kulları! Bana yardım edin!” diye seslensin.”
İbn Allân şerhinde (V, 151) nakledildiği gibi, Hafız İbn Hacer şöyle demiştir:
“Bu hadisin isnadı hasendir, cidden garîbdir. Bezzar bunu:
Bunu Bezzar: “Nebi (s.a.v.)’dan bu metinle rivayetini ancak bu rivayet yoluyla biliyoruz” diyerek rivayet etmiştir. ,
İbn Hacer “Bu hadisin isnadı hasendir.
es-Sehavî de el-İbtihac’da hasen olduğunu söylemiş,
el-Heysemî de şöyle demiştir: “Ravileri güvenilirdir.”
Elbanî; Derim ki:
Bunu Beyhakî, eş-Şuab’da mevkuf olarak (İbn Abbâs’ın mevkuf - sözü olarak) rivayet etmiştir. Eğer sahihse bu hadis, ilk hadiste “Allah’ın kulları” sözüyle kastedilenin melekler olduğunu tayin etmektedir.
Buna ister diri, ister ölü olsunlar, “gayb erenleri” denilen veliler, sâlihler gibi insanlardan veya cinlerden olan Müslümanları katmak caiz değildir. Zira onlarla istigase (onlardan manevi yardım istemek) ve onlardan yardım taleb etmek açık bir şirktir. Çünkü onlar duayı işitmezler, işitseler de buna cevab vermeye ve istekleri yerine getirmeye güç yetiremezler. Bu husus birçok ayetlerde alaka belirtilmiştir. Bu ayetlerden birisi de Allah Azze ve Celle’nin şu buyruğudur:
“O'ndan başka yalvardıklarınız, bir çekirdek lifine bile sahib değildirler. Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler; işitseler bile, size cevab veremezler. Kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi hiç kimse sana haber veremez.” (Fatır 13 - 14)
Hafız İbn Hacer’in hasen dediği, İbn Abbâs radıyallahu anhuma hadisini İmam Ahmed kuvvetli görmüş, bununla amel etmiştir. İmam Ahmed’in oğlu Abdullah, el-Mesail’de (217) şöyle demiştir: “Babamın şöyle dediğini işittim:
‘İki defa binekli, üç defa da yaya olmak üzere veya iki defa yaya, üç defa binekli olarak beş defa hac yaptım. Yaya olarak yaptığım haclardan birinde yolu kaybettim. Ey Allah’ın kulları! Bana yolu gösterin! demeye başladım. Ben böyle demeye devam ederken yolu buluverdim.’ Veya babam buna yakın bir şey söyledi.”
(Beyhaki, Eş-Şuab, II, 455; İbn Asâkir, III, 72/1 Abdullah b. Ahmed yoluyla, sahih bir isnad ile rivayet etmişlerdir.)
Daha önce geçenleri yazdıktan sonra, Bezzar’ın Zevaid’inde (sf: 303) geçen isnadında rivayetin merfu‘ olduğunu (İbn Abbâs’ın bunu Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’a dayandırdığını) gördüm.
Lakin bana göre, hadis muhalefet sebebiyle illetlidir. Bunun mevkuf olması (İbn Abbas’ın sözü olması) ağır basmaktadır. Bu rivayet, kesinlikle hükmen merfu‘ kabul edilecek hadislerden değildir. Zira İbn Abbas’ın bunu Ehli Kitap’tan olup, sonra Müslüman olmuş kimselerden alması da ihtimal dâhilindedir. Allah en iyi bilendir. (Muhammed Nasıruddin Elbanî, Silsiletu’l-ehâdîsi’d- Daîfe ve’l-mevdû'a ve eseruhe’s-seyyi'u fi’l-umme, 656)
Utbe İbn Gazvân (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
"Birinizin hayvanı ıssız bir yerde bağı çözülüb kaybolduğunda , "Ey Allahın kulları , tutun ! Ey Allahın kulları tutun!" diye seslensin. Çünkü Allahın yeryüzünde hazır bulunan kulları vardır. Hayvanınızı sizin için tutarlar"
(Zayıf Hadis : Ebu Ya'la "el Musned" No 5269 ; Taberani "el Mu'cemu'l Kebir" 10/ No : 10518 ; 290, 17 / 117 ;
İbnu's-Sunni "Amelu'l Yevm ve'l-Leyle" No: 508 : Abdullah b. Mesud r.a.'dan ;
Heysemi "Mecmu'u'z-Zevaid" 10/132; 17103, 10 / 188 ;
İbn Hacer "el Metalibu'l-Aliye" 3/239, No:3375;
el-Elbani "Silsiletu'l Ehadisi'd-Da'ife" No 655 ; Da'ifu'l-Cami'is's-Sağir No:404;
El Kelimeu't-Tayyib Tahkik," No 177;
Amr Abdulmun'im "Hedmu'l-Menair limen Sahhaqha Ehadise't-Tevessuli ve'z-Ziyara" s.177-178)
Bu rivayetin senedinin üzerinde dönüb dolaştığı zayıf ravi Mâ'ruf b. Hassan olduğundan dolayı hadis sahih değildir.
Söz konusu ravi hakkında Ebu Hatim er-Razi "meçhul" derken (İbn Ebi Hatim er-Razi "el-Cerh ve't-Ta'dil" (8/232);
(Ebû Ya’lâ “el-Musned” (No:5269); Taberânî “el-Mu’cemu’l-Kebîr” (10/No:10518); İbnu’s-Sunnî “‘Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle” (No: 508)
Taberânî; Yezid, Utbe'ye yetişememiştir, Dolayısıyla zayıftır.
Abdullah b. Mes‘ûd (radiyallâhu anh)’den:
İsnadinda Maruf b. Hassan es-Semerkandi adlı ravi var…… ibn Burayde ile ibn Mesud arasında da kopukluk var! (Muhammed Nasırıddin el Albani: S. Daife : No: 655)
Heysemi, "Hadisin isnadında olan Maruf Bin Hassan es Semerkandi vardır, kendisi zayıf bir ravidir." (Nuraddin el Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/132)
Munâvi , Feyzul Kadir de şöyle demiştir : İbn Hacer dedi ki : Hadis Gâribdir. Mâ'ruf b. Hassan, Munkeru'l Hadis'tir. Ayrıca o hadiste tek kalmış ve kopukluk ta vardır.
İbni Hacer de, senedinde İbni Burayde ile İbni Mes’ud arasında kopukluk olduğunu söylemiştir.
Ma'ruf b. Hassan, İbn Adiyy'in dediği gibi munkeru'l Hadistir. Bunun sonucu olarak bu rivayet zayıftır. Bunun neticesinde de reddedilir.
Ashab-ı kiram ne bu tür bir uygulamada bulunmuş ne de böyle bir şeyi emretmiştir.
Tabiin ve imamların da bu şekilde uygulamada bulundukları, bunu emir ve tavsiye ettikleri konusunda sahih bir nakil yoktur. Rasulullah (s.a.v.) in zamanında da kaybolan devesini uzun bir muddet bulunamamış , Rasulullah'da zikredilen hadiste böyle bir söz söylememiştir! Şimdi hadiseyi görelim:
Rasulullahın (s.a.v.) devesi Kasvâ’nın kaybolması
Sefer sırasında bir ara Rasûl-u Ekram Efendimizin devesi Kasvâ kayboldu. Ashab-ı Kiram bir süre aradılarsa da onu bulmaya muvaffak olamadılar.
Munâfıklar bunu da fırsat bilerek Rasûlullahı rahatsız edici söz söylemekten geri durmadılar. Onlardan biri olan Zeyd bin Lusayt, “Şaşılacak şey! Muhammed, peygamber olduğunu söyler, gökten haber verir, fakat devesinin nerede olduğunu bilmez” diye söylendi.
Munâfıkın âdice sarf ettiği bu söz, Kâinatın Efendisine ulaştırılınca, “Vallahi, ben ancak Allah’ın bana bildirdiğini bilirim. Ondan başkasını asla bilemem!” buyurdu ve ilâve etti:
“Şimdi de Allah bana bildirdi ki, Kasvâ filan ve filan dağların arkasındaki vadidedir. Yuları bir ağaca takılmış olarak duruyor. Hemen gidiniz onu bana getiriniz.”
Sahabîler, Rasûlullahın tarif ettiği yere gittiklerinde, deveyi aynen yuları bir ağaca dolanmış halde buldular ve alıp getirdiler.
Rasûl-u Ekram, ancak Cenâb-ı Hakkın kendisine bildirmesiyle gaybı bilir, insanlar için gayb hükmünde olan hadiseleri haber verirdi. Bu, onun mazhar olduğu mucizelerinin bir nev’idir.
Rasûlullah (s.a.v.)'ın, Allah’ın bildirmesiyle haber verdiği istikbale âit bütün haberler Ashabın şehâdetiyle teker teker zuhur etmiştir.
Gördüğümüz gibi Rasulullah (s.a.v.) , tasavvufcuların sapıkça uydurdukları sözlerden uzak durmuş, yaratılmışlardan değil de Allah'tan (c.c.) yardım istemiştir.
Böyle bir bilgiye selefin değil de daha sonra gelen tasavvuf ehline ulaşması oldukça manidardır...
Allah'dan (c.c.) başkalarından yardım isteyenlerin bu konudaki rivayetlerinden biri de İbni Abbas (radıyallahu anh) dan rivayet edilmektedir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Şubhesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin"
(İbni Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevaidi'l-Bezzâr, No: 2128, 2/420 ; Beyhâki, Şu’bil iman, hadis no: 7697, 7182 Senedi bildirilmemiştir! ; Suyûti, Câmiu'l Ehâdis, 8311 Senedi bildirilmemiştir! )
Bu rivayet hakkında âlimler şöyle demiştir :
Nevevî dedi ki : "Hafız şöyle dedi: Hadisin isnâdı hasen, çok garibdir." (Nevevî, El Ezkâr, 634, Dipnot)
Sufilerin delil diye aldıkları bu rivayette bile, sadece meleklerden bahsedilmekte, Denizde havada karada uçan ölü /diri büyüklerinden bahsedilmemektedir!
Halbuki İbn Abbas'dan (r.anh) gelen sahih bir rivayett, yukarıdaki rivayeti ve savunucularını çürütmektedir .
İbni Abbas (r.anhuma) şöyle buyurmuştur:
"İstediğin zaman Allah'tan iste. İstimdad ve yardım istersen Allah'tan iste. Kalemin mürekkebi kurumuştur, sen karşılaştığın şey ilesin. Bütün yaratıklar uğraşsa, sana Allah'ın yazdığı faydalı şeyden başkasını veremezler ve gene bütün yaratıklar çalışsa, sana Allah'ın yazdığından başka hiçbir zarar veremezler"
(İbn Mâce, Keffarat: 2; Darimi, Nuzur: 6 ; İbn Teymiyye , Kulluk kitabı)
"Ey Allahın kulları , tutun ! Ey Allahın kulları tutun! diye seslensin" Sözünün aslı nedir?
Kabirdeki Ölülere ve Fail-i Meçhul Dirilere Tevessul
Kabirsevici tasavvuf ehli, Kabirdeki ölülere ve nerde olduğu bilinmeyen diri kullara dua edilip seslenilebileceğine dair ebu Yâ'la, Taberani ve ibnu's-Sunni'den gelen bir rivayeti delil olarak göstermektedirler.
Bu rivayetlere göre Peygamber (s.a.v.) in şöyle dediği iddia edilmektedir:
أَخْبَرَنَا أَبُو عَبْدِ اللهِ الْحَافِظُ، أنا أَحْمَدُ بْنُ سَلْمَانَ الْفَقِيهُ، بِبَغْدَادَ، نا عَبْدُ اللهِ بْنُ أَحْمَدَ بْنِ حَنْبَلٍ، قَالَ: سَمِعْتُ أَبِي، يَقُولُ: " حَجَجْتُ خَمْسَ حِجَجٍ، اثْنَتَيْنِ رَاكِبًا، وَثَلَاثَ مَاشِيًا، أَوْ ثَلَاثَ رَاكِبًا، وَاثْنَتَيْنِ مَاشِيًا، فَضَلَلْتُ الطَّرِيقَ فِي حَجَّةٍ، وَكُنْتُ مَاشِيًا فَجَعَلْتُ أَقُولُ: يَا عِبَادَ اللهِ، دُلُّونِي عَلَى الطَّرِيقِ " قَالَ: فَلَمْ أَزَلْ أَقُولُ ذَلِكَ حَتَّى وَقَفْتُ عَلَى الطَّرِيقِ، أَوْ كَمَا قَالَ أَبِي
“...İmam Ahmed’in oğlu Abdullah, şöyle demiştir:“Babamın şöyle dediğini işittim: ‘İki defa binekli, üç defa da yaya/veya üç defa binekli, iki defa yaya olmak üzere beş defa hac yaptım. Yaya olarak yaptığım haclardan birinde yolu kaybettim.
“Ey Allah’ın kulları! Bana yolu gösterin!” demeye başladım.
Ben durmadan bunu söylemeye devam ettim, nihayet yolu buluverdim.’
Veya babam nasıl söylediyse öyle.. / babam buna yakın bir şey söyledi.”
(Beyhaki, Şuabu'l iman, 10/141)
Zâyıf rivâyet! Senedi kopuk!
حَدَّثنا موسى بن إسحاق، قَال: حَدَّثنا منجاب بن الحارث، قَال: حَدَّثنا حَاتِمُ بْنُ إِسْمَاعِيلَ عَنْ أُسَامة بْنِ زَيْدٍ، عَن أَبَان بن صالح، عَن مجاهدعن ابْنِ عَبَّاسٍ، رَضِي اللَّهُ عَنْهُمَا، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم قَالَ
إِنَّ لِلَّهِ مَلائِكَةً فِي الأَرْضِ سِوَى الْحَفَظَةِ يَكْتُبُونَ مَا سَقَطَ مِنْ وَرَقِ الشَّجَرِ فَإِذَا أَصَابَ أَحَدَكُمْ عَرْجَةٌ بِأَرْضٍ فَلاةٍ فَلْيُنَادِ: أَعِينُوا عِبَادَ اللَّهِ.
وَهَذَا الْكَلامُ لا نَعْلَمُهُ يُرْوَى عَن النَّبِيّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم بِهَذَا اللَّفْظِ إلاَّ مِن هَذَا الْوَجْهِ بِهَذَا الإِسْنَادِ
Musa bin İshak (Muncab bin Haris, Hatim bin İsmail, Usame bin Zeyd, Eban bin Salih, Mucahid) senediyle Abdullah İbn Abbas (r.anhuma)’dan Rasulullah (s.a.v.)’in şöyle dediğini haber vermişlerdir:إِنَّ لِلَّهِ مَلائِكَةً فِي الأَرْضِ سِوَى الْحَفَظَةِ يَكْتُبُونَ مَا سَقَطَ مِنْ وَرَقِ الشَّجَرِ فَإِذَا أَصَابَ أَحَدَكُمْ عَرْجَةٌ بِأَرْضٍ فَلاةٍ فَلْيُنَادِ: أَعِينُوا عِبَادَ اللَّهِ.
وَهَذَا الْكَلامُ لا نَعْلَمُهُ يُرْوَى عَن النَّبِيّ صَلَّى اللَّهُ عَلَيه وَسَلَّم بِهَذَا اللَّفْظِ إلاَّ مِن هَذَا الْوَجْهِ بِهَذَا الإِسْنَادِ
“Allâh’ın, hafaza melekleri dışında yeryüzünde melekleri vardır. Onlar, düşen ağaç yapraklarını (da) yazarlar. Sizden biriniz ıssız bir yerde / çölde yolunu kaybederse, ‘Ey Allâh’ın kulları, bana yardım edin’ diye nidâ etsin!”
(Bezzâr, Musned, Musned-i İbn Abbâs, Hadis no: 4922; Beyhaki, Şuab’ul İman 1/183 no: 167, 6/128, No: 7697; Taberânî ; Nuraddin el Heysemi, Mecmau'z-Zevaid, 10/132; İbn Ebi Şeybe, 6/91; Rudani, Cem'u'l-Fevaid, 9406; İbn Allan, Futuhatur Rabbaniye, 5/152; Şevkani, Tuhfetu'z- Zakirin, sf: 202; Sehavi, İbtihac, sf: 38; Mahmud Said Memduh, Rafu'l- Minara, sf: 228; Munâvi, Feyzu'l-Kadir, 1/307; İsmail İbn Mahfuz, Mesaf, sf: 227)
Bezzar, şöyle demektedir: “Biz bu sözlerin Nebi (s.a.v.)’den bu lafızlarla ancak bu isnadla bu vecihten rivayet edildiğini biliyoruz.”
(Bezzar, no: 4922 Thk: Mektebet’ul Ulum ve’l Hikem.
Bezzar’ın ifadesi hadisin tek kanaldan rivayet edilen garib bir hadis olduğuna işaret etmektedir. Hafız İbn Hacer’in bununla alakalı sözleri az ilerde gelecektir. Heysemi ise aynı yerde bu hadisi naklettikten sonra ricalinin sika olduğunu beyan etmiştir. Hafız, et-Takrib’te senedde yer alan Hatim bin İsmail el Medeni hakkında “Saduktur, vehim yapar” ibaresini kullanmıştır. (sf: 998) Musned’ul Bezzar (el-Bahr’uz Zehhar) 10/194)
Heysemi; “Ravileri güvenilirdir.” der ve hadis uleması ittifak ile bunu hasen kabul ederler.
Elbani dahi bu rivayetin hasen olduğunu kabul etmiş, ancak İbni Abbas radıyallahu anhuma’dan mevkuf olduğunu belirtmiştir.
Beyhaki de el Adab’da, bu hadis hakkında; “İlim ehli indinde kullanılıyor ve tecrübe edilmiştir” der.
Elbani; “ibadetler tecrübelerden alınmaz” diyerek, Nevevi, Taberani, İbni Hacer ve Beyhaki gibi hadis imamlarının sözlerini tenkid eder.
Ancak Allah Azze ve Celle’den istenecek bir şeyi kullardan istemek şirktir. Bu rivayette ise, cahillerin yaptığı istiğaseye delil yoktur. (Muhammed Nasıruddin Elbanî, ed-Daife 656)
Elbâni şöyle demektedir:
Bezzar, İbn Abbâs radıyallahu anhuma’dan :
“Muhakkak ki Allah-u Teâlâ’nın yeryüzünde hafaza melekleri dışında, yere düşen her bir ağaç yaprağını dahi yazan melekleri vardır. Issız bir arazide biriniz bir sıkıntıya düşerse: “Ey Allah’ın kulları! Bana yardım edin!” diye seslensin.”
İbn Allân şerhinde (V, 151) nakledildiği gibi, Hafız İbn Hacer şöyle demiştir:
“Bu hadisin isnadı hasendir, cidden garîbdir. Bezzar bunu:
: عن مجاهد عن ابن عباس رضي الله عنهما أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال
..... إن لله
şeklinde rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
وهذا الكلام لا نعلمه يروى عن النبي صلى الله عليه وسلم بهذا اللفظ إلا من هذا الوجه بهذا الإسناد
“Nebi (s.a.v.)’den, bu metinle rivayetini, ancak bu rivayet yoluyla biliyoruz” diyerek rivayet etmiştir. (Bezzâr, Musned, Musned-i İbn Abbâs, hadis no: 4922)..... إن لله
şeklinde rivayet etmiş ve şöyle demiştir:
وهذا الكلام لا نعلمه يروى عن النبي صلى الله عليه وسلم بهذا اللفظ إلا من هذا الوجه بهذا الإسناد
Bunu Bezzar: “Nebi (s.a.v.)’dan bu metinle rivayetini ancak bu rivayet yoluyla biliyoruz” diyerek rivayet etmiştir. ,
İbn Hacer “Bu hadisin isnadı hasendir.
es-Sehavî de el-İbtihac’da hasen olduğunu söylemiş,
el-Heysemî de şöyle demiştir: “Ravileri güvenilirdir.”
Elbanî; Derim ki:
Bunu Beyhakî, eş-Şuab’da mevkuf olarak (İbn Abbâs’ın mevkuf - sözü olarak) rivayet etmiştir. Eğer sahihse bu hadis, ilk hadiste “Allah’ın kulları” sözüyle kastedilenin melekler olduğunu tayin etmektedir.
Buna ister diri, ister ölü olsunlar, “gayb erenleri” denilen veliler, sâlihler gibi insanlardan veya cinlerden olan Müslümanları katmak caiz değildir. Zira onlarla istigase (onlardan manevi yardım istemek) ve onlardan yardım taleb etmek açık bir şirktir. Çünkü onlar duayı işitmezler, işitseler de buna cevab vermeye ve istekleri yerine getirmeye güç yetiremezler. Bu husus birçok ayetlerde alaka belirtilmiştir. Bu ayetlerden birisi de Allah Azze ve Celle’nin şu buyruğudur:
“O'ndan başka yalvardıklarınız, bir çekirdek lifine bile sahib değildirler. Eğer onlara dua ederseniz, duanızı işitmezler; işitseler bile, size cevab veremezler. Kıyamet günü sizin ortak koşmanızı inkâr ederler. Her şeyden haberdar olan Allah gibi hiç kimse sana haber veremez.” (Fatır 13 - 14)
Hafız İbn Hacer’in hasen dediği, İbn Abbâs radıyallahu anhuma hadisini İmam Ahmed kuvvetli görmüş, bununla amel etmiştir. İmam Ahmed’in oğlu Abdullah, el-Mesail’de (217) şöyle demiştir: “Babamın şöyle dediğini işittim:
‘İki defa binekli, üç defa da yaya olmak üzere veya iki defa yaya, üç defa binekli olarak beş defa hac yaptım. Yaya olarak yaptığım haclardan birinde yolu kaybettim. Ey Allah’ın kulları! Bana yolu gösterin! demeye başladım. Ben böyle demeye devam ederken yolu buluverdim.’ Veya babam buna yakın bir şey söyledi.”
(Beyhaki, Eş-Şuab, II, 455; İbn Asâkir, III, 72/1 Abdullah b. Ahmed yoluyla, sahih bir isnad ile rivayet etmişlerdir.)
Daha önce geçenleri yazdıktan sonra, Bezzar’ın Zevaid’inde (sf: 303) geçen isnadında rivayetin merfu‘ olduğunu (İbn Abbâs’ın bunu Nebi sallallahu aleyhi ve sellem’a dayandırdığını) gördüm.
Lakin bana göre, hadis muhalefet sebebiyle illetlidir. Bunun mevkuf olması (İbn Abbas’ın sözü olması) ağır basmaktadır. Bu rivayet, kesinlikle hükmen merfu‘ kabul edilecek hadislerden değildir. Zira İbn Abbas’ın bunu Ehli Kitap’tan olup, sonra Müslüman olmuş kimselerden alması da ihtimal dâhilindedir. Allah en iyi bilendir. (Muhammed Nasıruddin Elbanî, Silsiletu’l-ehâdîsi’d- Daîfe ve’l-mevdû'a ve eseruhe’s-seyyi'u fi’l-umme, 656)
Utbe İbn Gazvân (Radiyallahu Anh)’dan rivâyet edilen bir hadis-i şerifte Rasûlullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) şöyle buyurmuştur:
عن عتبة بن غزوان رضى الله عنه عن النبى صلى الله عليه وسلم قال: "اذا اضل احدكم شيئا او اراد احدكم عونا وهو بارض ليس بها انيس فليقل: يا عباد الله اغيثونى، يا عباد الله اغيثونى فان لله عبادا لا نراهم
"Birinizin hayvanı ıssız bir yerde bağı çözülüb kaybolduğunda , "Ey Allahın kulları , tutun ! Ey Allahın kulları tutun!" diye seslensin. Çünkü Allahın yeryüzünde hazır bulunan kulları vardır. Hayvanınızı sizin için tutarlar"
(Zayıf Hadis : Ebu Ya'la "el Musned" No 5269 ; Taberani "el Mu'cemu'l Kebir" 10/ No : 10518 ; 290, 17 / 117 ;
İbnu's-Sunni "Amelu'l Yevm ve'l-Leyle" No: 508 : Abdullah b. Mesud r.a.'dan ;
Heysemi "Mecmu'u'z-Zevaid" 10/132; 17103, 10 / 188 ;
İbn Hacer "el Metalibu'l-Aliye" 3/239, No:3375;
el-Elbani "Silsiletu'l Ehadisi'd-Da'ife" No 655 ; Da'ifu'l-Cami'is's-Sağir No:404;
El Kelimeu't-Tayyib Tahkik," No 177;
Amr Abdulmun'im "Hedmu'l-Menair limen Sahhaqha Ehadise't-Tevessuli ve'z-Ziyara" s.177-178)
Bu rivayetin senedinin üzerinde dönüb dolaştığı zayıf ravi Mâ'ruf b. Hassan olduğundan dolayı hadis sahih değildir.
Söz konusu ravi hakkında Ebu Hatim er-Razi "meçhul" derken (İbn Ebi Hatim er-Razi "el-Cerh ve't-Ta'dil" (8/232);
قال ابن عدي: منكر الحديث، وقال الذهبي في "الميزان": قال ابن عدي: منكر الحديث، قد روى عن عمر بن ذر
İbn Adiyy "Munkeru'l Hadis" demiştir. (İbn Adiyy "el Kamil fi Du'afai'r-Rical" (6/2326) ; Zehebi "Mizanu'l-İ'tidal" (4/143-144, No: 8654) ; İbn Hacer "Lisanu'l Mizan" (6/61 No: 231); Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/132)(Ebû Ya’lâ “el-Musned” (No:5269); Taberânî “el-Mu’cemu’l-Kebîr” (10/No:10518); İbnu’s-Sunnî “‘Amelu’l-Yevm ve’l-Leyle” (No: 508)
Taberânî; Yezid, Utbe'ye yetişememiştir, Dolayısıyla zayıftır.
Abdullah b. Mes‘ûd (radiyallâhu anh)’den:
İsnadinda Maruf b. Hassan es-Semerkandi adlı ravi var…… ibn Burayde ile ibn Mesud arasında da kopukluk var! (Muhammed Nasırıddin el Albani: S. Daife : No: 655)
" وقال: رواه أبو يعلى والطبراني وفيه معروف بن حسان وهو ضعيف. والحديث ضعفه المحدث العلامة الألباني، انظر الضعيفة رقم 655
Heysemi, "Hadisin isnadında olan Maruf Bin Hassan es Semerkandi vardır, kendisi zayıf bir ravidir." (Nuraddin el Heysemî, Mecmau’z-Zevaid, X/132)
قال المناوي في الفيض "1/307" قال ابن حجر: حديث غريب، ومعروف بن حسان منكر الحديث وقد تفرد به وفيه انقطاع أيضا. ص
Kenzul Ummal'de de nakledilmiş (17496) Dipnotlarda şu ifadeler var:Munâvi , Feyzul Kadir de şöyle demiştir : İbn Hacer dedi ki : Hadis Gâribdir. Mâ'ruf b. Hassan, Munkeru'l Hadis'tir. Ayrıca o hadiste tek kalmış ve kopukluk ta vardır.
İbni Hacer de, senedinde İbni Burayde ile İbni Mes’ud arasında kopukluk olduğunu söylemiştir.
Ma'ruf b. Hassan, İbn Adiyy'in dediği gibi munkeru'l Hadistir. Bunun sonucu olarak bu rivayet zayıftır. Bunun neticesinde de reddedilir.
Ashab-ı kiram ne bu tür bir uygulamada bulunmuş ne de böyle bir şeyi emretmiştir.
Tabiin ve imamların da bu şekilde uygulamada bulundukları, bunu emir ve tavsiye ettikleri konusunda sahih bir nakil yoktur. Rasulullah (s.a.v.) in zamanında da kaybolan devesini uzun bir muddet bulunamamış , Rasulullah'da zikredilen hadiste böyle bir söz söylememiştir! Şimdi hadiseyi görelim:
Rasulullahın (s.a.v.) devesi Kasvâ’nın kaybolması
Sefer sırasında bir ara Rasûl-u Ekram Efendimizin devesi Kasvâ kayboldu. Ashab-ı Kiram bir süre aradılarsa da onu bulmaya muvaffak olamadılar.
Munâfıklar bunu da fırsat bilerek Rasûlullahı rahatsız edici söz söylemekten geri durmadılar. Onlardan biri olan Zeyd bin Lusayt, “Şaşılacak şey! Muhammed, peygamber olduğunu söyler, gökten haber verir, fakat devesinin nerede olduğunu bilmez” diye söylendi.
Munâfıkın âdice sarf ettiği bu söz, Kâinatın Efendisine ulaştırılınca, “Vallahi, ben ancak Allah’ın bana bildirdiğini bilirim. Ondan başkasını asla bilemem!” buyurdu ve ilâve etti:
“Şimdi de Allah bana bildirdi ki, Kasvâ filan ve filan dağların arkasındaki vadidedir. Yuları bir ağaca takılmış olarak duruyor. Hemen gidiniz onu bana getiriniz.”
Sahabîler, Rasûlullahın tarif ettiği yere gittiklerinde, deveyi aynen yuları bir ağaca dolanmış halde buldular ve alıp getirdiler.
Rasûl-u Ekram, ancak Cenâb-ı Hakkın kendisine bildirmesiyle gaybı bilir, insanlar için gayb hükmünde olan hadiseleri haber verirdi. Bu, onun mazhar olduğu mucizelerinin bir nev’idir.
Rasûlullah (s.a.v.)'ın, Allah’ın bildirmesiyle haber verdiği istikbale âit bütün haberler Ashabın şehâdetiyle teker teker zuhur etmiştir.
Gördüğümüz gibi Rasulullah (s.a.v.) , tasavvufcuların sapıkça uydurdukları sözlerden uzak durmuş, yaratılmışlardan değil de Allah'tan (c.c.) yardım istemiştir.
Böyle bir bilgiye selefin değil de daha sonra gelen tasavvuf ehline ulaşması oldukça manidardır...
Allah'dan (c.c.) başkalarından yardım isteyenlerin bu konudaki rivayetlerinden biri de İbni Abbas (radıyallahu anh) dan rivayet edilmektedir.
Rasulullah (sallallahu aleyhi vesellem) şöyle buyurmuştur:
"Şubhesiz ki Allah’ın, hafaza meleklerinin dışında yer yüzünde melekleri vardır ki, ağaç yapraklarından düşenleri yazarlar. Sizin birinize çöl arazisinde bir aksaklık isabet ederse, 'Ey Allah'ın kulları! (Bana) yardım edin diye seslensin"
(İbni Hacer el-Askalânî, Muhtasar-u Zevaidi'l-Bezzâr, No: 2128, 2/420 ; Beyhâki, Şu’bil iman, hadis no: 7697, 7182 Senedi bildirilmemiştir! ; Suyûti, Câmiu'l Ehâdis, 8311 Senedi bildirilmemiştir! )
Bu rivayet hakkında âlimler şöyle demiştir :
قال البزار: "حدثنا موسى بن إسحاق ثنا منجاب بن الحارث حدثنا حاتم بن إسماعيل عن أسامة بن زيد عن أبان بن صالح عن مجاهد عن ابن عباس أن رسول الله صلى الله عليه وسلم قال: فذكره
Bezzar dedi ki : "Bu lafızla başka isnadla Nebiden rivayet edildiğini bilmiyoruz." (Bezzar, Keşfu Estâr, 2940)Nevevî dedi ki : "Hafız şöyle dedi: Hadisin isnâdı hasen, çok garibdir." (Nevevî, El Ezkâr, 634, Dipnot)
Sufilerin delil diye aldıkları bu rivayette bile, sadece meleklerden bahsedilmekte, Denizde havada karada uçan ölü /diri büyüklerinden bahsedilmemektedir!
Halbuki İbn Abbas'dan (r.anh) gelen sahih bir rivayett, yukarıdaki rivayeti ve savunucularını çürütmektedir .
İbni Abbas (r.anhuma) şöyle buyurmuştur:
"İstediğin zaman Allah'tan iste. İstimdad ve yardım istersen Allah'tan iste. Kalemin mürekkebi kurumuştur, sen karşılaştığın şey ilesin. Bütün yaratıklar uğraşsa, sana Allah'ın yazdığı faydalı şeyden başkasını veremezler ve gene bütün yaratıklar çalışsa, sana Allah'ın yazdığından başka hiçbir zarar veremezler"
(İbn Mâce, Keffarat: 2; Darimi, Nuzur: 6 ; İbn Teymiyye , Kulluk kitabı)