E
Çevrimdışı
Ebu & Dücane
Misafir
“Ehli kitap cevazından yola çıkılarak diyorlar ‘ehli kitabın kestiği de yenir, nikahı da sahih olur.’
Elbette, Maide süresi 5. ayete göre bu söz el hak doğrudur.
Medine döneminde Allah(cc) bu ruhsatı Müslümanlara verdi, ehli kitaba da imana gelmesi için tam deyimiyle zaman tanıdı…
Bu bir yumuşatma, geçiş dönemi.
Keza aynı üslup şarap için de söz konusudur…
Şarap tam üç kademede yasaklanmıştır.
Birinci kademede hamr’ın(şarabın) zararının faydasından çok olduğu, ikinci kademede, içkili iken namaza yaklaşılmaması, üçüncü kademede şeytanın birer pisliği şeklinde olduğu.
İşte bunun gibi ehli kitap olayını da sadece Maide süresi 5. ayete bağlı kalarak açıklamak bana göre büyük bir yanılgı veya hatadır. Köprülerin altından çok sular geçmesine rağmen bugünkülere ehli kitap deyince konu esastan saptırıyor.
Kur’an’a göre ehli kitap; oruç tutan, namaz kılan, zekat verendir.
Oysa ki devamı ayetlerde İslam peygamberinin yapmış olduğu duyurulara icabet etmeyen ehli kitaba Kur’an kafir diyor. Kafirin kestiği de yenmez, nikahı da olmaz.
Helal kesim, ancak Allah adına ve de şer’i usullere göredir.
Kafir deyince müşrikleri de kapsar. Çünkü Allah Kur’an’da “ey kafirler” diye hitap ederken ayırım yapmıyor. “Allah’a eş tanıyan müşrik kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin” buyuruyor Kur’an (Bakara: 221).
İsa veya Musa aleyhisselam Allah’ın oğludur diyenler müşrik değil mi?
Şöyle diyelim, öylesi bir Müslüman’ın namazı, zekatı, haccı tamam ama Kur’n’ın bir çok ayetlerini kabul etmiyor, yani diyor ki faiz ve şarap neden haram olsun?
Veya desin ki Allah(cc) sosyal hayatımızı düzenleyen kurallar neden koysun?
Neden miras hukukumuza karışsın?
Dahası bir kısmına inansın bir kısmına inanmasın.
Öylesine Kur’an kafir, Fasık, zalim demiyor mu?
İşte bu gibisinin kestiğini yiyecek miyiz?
Nikahına helal mi diyeceğiz?
Veya öylesinin hüküm açısından ehli kitap kafirinden ne farkı var?
Ş.E.hocamız bir taraftan halimize ağlayalım derken, diğer taraftan sergilediği manzara bana göre gerçekten çok ilginç. Yazısında şöyle diyor:
“Eminönü’nde Mısır Çarşısı ile Rüstem Paşa Camii arasında ‘Levi Koşer Et Lokantası’ vardır. Hahambaşılık, dindar Yahudilerin kendi şeriatlarına göre koşer=helal yemek yiyebilecekleri bu lokantada sabahın dokuzundan ikindi vaktine kadar bir hahamı vazifelendirmiştir. Mezbahadan koşer etler mühürlü paketler halinde getirilir ve haham efendinin nezaretinde açılır, yemek yapılır.”
Yani doya doya sizde gidin yeyin demek istiyor.
Yahudi’ye tanıdığı bu hakkı ne hikmetse Hıristiyan’a tanımıyor.
“Çağdaş Hıristiyanların, kesmeden önce çeşitli yollarla, acı çekmesin diye öldürüp sonra kestikleri hayvanların etleri yenmez.”
Karaman Hoca, her ikisine de tanıyor.
İşin içerisinde biraz da tarihten gelme nefis var.
Endülüs Emevi devleti yok oldu, Osmanlı sarayları battı.
İmanı kamil, yaşantısı bütün olan mümin kadınlar dururken Allah’a şirk koşan, Kur’an gibi bir mucizeyi tanımayanlardan eş seçmek herhalde zamanı hastalığı olmalıdır. Allah buyuruyor:
“Ey müminler Allaha eş tanıyan kadınlarla, onlar İmana gelinceye kadar evlenmeyin.”
İbn-i Ömer (ra), “ ‘Rabbim İsa'dır’ demekten daha büyük bir şirk bilmiyorum. Şüphesiz Allah (cc) kâfirlerden uzaklaş¬mayı farz kılmıştır.”
Halife Ömer döneminde ehli kitaptan evlenen sahabelere hanımlarını derhal iade etmeleri emredilmiştir. Sahabe Hüzeyfe’nin neden geç iade ettiği sorulunca Hüzeyfe zina yaptı demesinler diyedir cevabı olmuştur. Buradan da anlaşılan, iade ancak nikahsızlıkta söz konusudur, nikah varsa iade diye bir olay olmaz, fıkhı usule göre boşama olur.
Şimdikilerin tezi, aynı ehli kitap sahabeler döneminde de vardı.
Evet ama ulema aynı görüşü sergilemiyordu.
İmamı Muhammed ile İmamı Ebu Yusuf ehli kitabın nikahı olmaz görüşünde.
Konu çok geniş, ben şu kadarını söylüyorum, bu milleti soysuzlaştırmanın birinci reçetesi uzlaşıcı fetvalarla yapılan nikahlar, ve de neslimize yedirdiğimiz mundar etler.
Mümin her halükarda şüpheden kaçınır, kaçınmayanlara ne deyelim afiyet olsun!..”
N.Çiçek / Habervaktim.com
Elbette, Maide süresi 5. ayete göre bu söz el hak doğrudur.
Medine döneminde Allah(cc) bu ruhsatı Müslümanlara verdi, ehli kitaba da imana gelmesi için tam deyimiyle zaman tanıdı…
Bu bir yumuşatma, geçiş dönemi.
Keza aynı üslup şarap için de söz konusudur…
Şarap tam üç kademede yasaklanmıştır.
Birinci kademede hamr’ın(şarabın) zararının faydasından çok olduğu, ikinci kademede, içkili iken namaza yaklaşılmaması, üçüncü kademede şeytanın birer pisliği şeklinde olduğu.
İşte bunun gibi ehli kitap olayını da sadece Maide süresi 5. ayete bağlı kalarak açıklamak bana göre büyük bir yanılgı veya hatadır. Köprülerin altından çok sular geçmesine rağmen bugünkülere ehli kitap deyince konu esastan saptırıyor.
Kur’an’a göre ehli kitap; oruç tutan, namaz kılan, zekat verendir.
Oysa ki devamı ayetlerde İslam peygamberinin yapmış olduğu duyurulara icabet etmeyen ehli kitaba Kur’an kafir diyor. Kafirin kestiği de yenmez, nikahı da olmaz.
Helal kesim, ancak Allah adına ve de şer’i usullere göredir.
Kafir deyince müşrikleri de kapsar. Çünkü Allah Kur’an’da “ey kafirler” diye hitap ederken ayırım yapmıyor. “Allah’a eş tanıyan müşrik kadınlarla onlar imana gelinceye kadar evlenmeyin” buyuruyor Kur’an (Bakara: 221).
İsa veya Musa aleyhisselam Allah’ın oğludur diyenler müşrik değil mi?
Şöyle diyelim, öylesi bir Müslüman’ın namazı, zekatı, haccı tamam ama Kur’n’ın bir çok ayetlerini kabul etmiyor, yani diyor ki faiz ve şarap neden haram olsun?
Veya desin ki Allah(cc) sosyal hayatımızı düzenleyen kurallar neden koysun?
Neden miras hukukumuza karışsın?
Dahası bir kısmına inansın bir kısmına inanmasın.
Öylesine Kur’an kafir, Fasık, zalim demiyor mu?
İşte bu gibisinin kestiğini yiyecek miyiz?
Nikahına helal mi diyeceğiz?
Veya öylesinin hüküm açısından ehli kitap kafirinden ne farkı var?
Ş.E.hocamız bir taraftan halimize ağlayalım derken, diğer taraftan sergilediği manzara bana göre gerçekten çok ilginç. Yazısında şöyle diyor:
“Eminönü’nde Mısır Çarşısı ile Rüstem Paşa Camii arasında ‘Levi Koşer Et Lokantası’ vardır. Hahambaşılık, dindar Yahudilerin kendi şeriatlarına göre koşer=helal yemek yiyebilecekleri bu lokantada sabahın dokuzundan ikindi vaktine kadar bir hahamı vazifelendirmiştir. Mezbahadan koşer etler mühürlü paketler halinde getirilir ve haham efendinin nezaretinde açılır, yemek yapılır.”
Yani doya doya sizde gidin yeyin demek istiyor.
Yahudi’ye tanıdığı bu hakkı ne hikmetse Hıristiyan’a tanımıyor.
“Çağdaş Hıristiyanların, kesmeden önce çeşitli yollarla, acı çekmesin diye öldürüp sonra kestikleri hayvanların etleri yenmez.”
Karaman Hoca, her ikisine de tanıyor.
İşin içerisinde biraz da tarihten gelme nefis var.
Endülüs Emevi devleti yok oldu, Osmanlı sarayları battı.
İmanı kamil, yaşantısı bütün olan mümin kadınlar dururken Allah’a şirk koşan, Kur’an gibi bir mucizeyi tanımayanlardan eş seçmek herhalde zamanı hastalığı olmalıdır. Allah buyuruyor:
“Ey müminler Allaha eş tanıyan kadınlarla, onlar İmana gelinceye kadar evlenmeyin.”
İbn-i Ömer (ra), “ ‘Rabbim İsa'dır’ demekten daha büyük bir şirk bilmiyorum. Şüphesiz Allah (cc) kâfirlerden uzaklaş¬mayı farz kılmıştır.”
Halife Ömer döneminde ehli kitaptan evlenen sahabelere hanımlarını derhal iade etmeleri emredilmiştir. Sahabe Hüzeyfe’nin neden geç iade ettiği sorulunca Hüzeyfe zina yaptı demesinler diyedir cevabı olmuştur. Buradan da anlaşılan, iade ancak nikahsızlıkta söz konusudur, nikah varsa iade diye bir olay olmaz, fıkhı usule göre boşama olur.
Şimdikilerin tezi, aynı ehli kitap sahabeler döneminde de vardı.
Evet ama ulema aynı görüşü sergilemiyordu.
İmamı Muhammed ile İmamı Ebu Yusuf ehli kitabın nikahı olmaz görüşünde.
Konu çok geniş, ben şu kadarını söylüyorum, bu milleti soysuzlaştırmanın birinci reçetesi uzlaşıcı fetvalarla yapılan nikahlar, ve de neslimize yedirdiğimiz mundar etler.
Mümin her halükarda şüpheden kaçınır, kaçınmayanlara ne deyelim afiyet olsun!..”
N.Çiçek / Habervaktim.com
