Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Makale Bu Katliamı Biliyor Muydunuz?

ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Sabra ve Şatilla Katliamı

16 Eylül tarihi ünlü Sabra ve Şatilla katliamının yıldönümüdür. Biz de bu münasebetle bu katliamdan ve bu katliamın birinci sorumlusunun uygulamalarından söz etmek istiyoruz.

Bu katliamın birinci sorumlusu bugün İsrail işgal devletinin icra alanında birinci yetkilisi olan Ariel Şaron'dur. Ariel Şaron'un bir insan kasabı olduğunu bütün dünya biliyordu. Fakat buna rağmen siyonist seçici kitle onun saldırgan kimliğinin Filistin halkının direnişinin ezilmesi için kullanılması ve bu yolla bir psikolojik savaş yürütülmesi amacıyla onu devletlerinin başına geçirdiler. Şaron da kendisini iş başına getiren seçici kitlenin beklentilerini ve ümitlerini boşa çıkarmamak gayesiyle iş başına gelmesinin hemen ardından Filistin halkına karşı uygulanan şiddet ve vahşeti artırmaya çalıştı. Aynen Sabra ve Şatilla katliamında yaptığı gibi kundaktaki bebeklerden ayakta zor yürüyen seksenlik ihtiyarlara kadar bütün herkesi katletme konusunda sınır tanımaz bir saldırgan tavır içine girdi. Bu amaçla "nokta vuruşu operasyonları" adı verilen açıktan devlet suikastları silsilesi başlattı. Bu, devlet kisvesi altında yürütülen eşkıyalığın resmileştirilmesi anlamına geliyordu. Gerçi İsrail işgal devleti daha önce de benzer suikastları çokça gerçekleştirmişti. Fakat bu kez eşkıyalığı Bakanlar Kurulu'nun onayıyla ve bütün dünyaya ilan ederek, açıktan, dünya kamuoyunun gözleri önünde yürütmeye karar vermişti. Söz konusu operasyonlardan birinde "nokta vuruşu" yoluyla öldürülenlerden biri de üç aylık Ziyauddin et-Tumeyzi idi. Üç aylık bebek Ziyauddin gerçekten tam "nokta vuruşu"yla, yakın mesafeden atılan tabanca mermileriyle alnından vurularak öldürülmüştü. Gerçi bu saldırının sorumluluğu "Yolların Güvenliği Örgütü" adıyla faaliyet gösteren yahudi terör örgütüne yüklendi. Ancak bu örgüt de Ariel Şaron'un fikirleri doğrultusunda oluşturulmuş ve onun yönlendirdiği bir özel tim olarak çalışıyordu. Zaten Şaron bu tür çirkin saldırılarda ve katliamlarda kendi rolünü gizleyebilmek için perde arkasından işi kumanda etmeyi tercih etmektedir. Sabra ve Şatilla katliamında da öyle yapmıştır. Bu katliamda kendisi Lübnan'daki İsrail işgal kuvvetlerinin baş komutanıydı. Katliamı planlaması için IDF adlı siyonist terör mekanizmasının şefi olan General Rafael Eitan'ı görevlendirmişti. Bu general Şaron'un emrinde ve güdümündeydi. Ama Şaron'la direkt irtibatını gizlemeye çalışıyordu. General Eitan katliamın yürütülmesi ve organize edilmesi işini Lübnan'daki Hıristiyan Falanjistler adlı terör örgütüne ihale etti. O zaman bu terör örgütünün liderliğini Semir Ca'ca yapıyordu ve bu kişi İsrail işgal kuvvetlerinden alacağı siyasi ve maddi desteğin hatırına katliamı organize etme ve fiilen gerçekleştirme işini kabul etti. O da katliamda görevlendirilecek hıristiyan falanjist militanları organize etme ve başlarında durarak katliam işini bizzat komuta etme görevini falanjist gaddar Eli Hubeyka'ya verdi. Eli Hubeyka adlı gaddar da etrafına topladığı Falanjist militanlarla katliam işini gerçekleştirdi.

Bu özet bilgileri verdikten sonra şimdi katliamla ilgili bazı ayrıntılı bilgileri aktaralım.

Öncelikle şunu ifade edelim ki siyonist işgal rejiminin geçmişi hep zulüm, işkence ve katliamlarla doludur. Sabra ve Şatilla katliamı da her ne kadar Lübnanlı Falanjist militanlar tarafından gerçekleştirilmiş olsa da yukarıda da ifade ettiğimiz üzere o dönemde Lübnan'ı işgal altında tutan siyonist işgal güçlerinin gözetiminde ve istekleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir. Bu husus Lübnan yönetiminin olayla ilgili tüm araştırmalarında belgelendiği gibi İsrail işgal devleti tarafından da itiraf edilmiş ve bu yüzden Ariel Şaron, İsrail işgal devleti ordusundaki görevinden azledilmiştir. Ne var ki işgal devleti Şaron'un katliamdaki sorumluluğunu doğrudan bir sorumluluk olarak değil de "ihmal" olarak nitelemiştir. Oysa Şaron'un sorumluluğu sadece bir ihmal değil doğrudan katliamı planlama ve Falanjist militanlara ihale ederek gerçekleştirilmesini sağlama sorumluluğuydu. Eğer öyle olmasaydı o zaman katliamın gerçekleştirildiği mülteci kamplarını sıkı bir gözetim ve denetim altında tutan İsrail işgal kuvvetlerinin haberi ve bilgisi olmadan böyle bir şeyin gerçekleştirilmesi mümkün olamazdı. Ama ne yazık ki o zaman iş olsun diye ordudaki görevinden azledilen Şaron daha sonra siyasi yollardan İsrail işgal devletinde çok daha etkili makamlara oturmayı başarmıştır ve bugün de bu devletin başbakanlığını yürütmektedir.

Sabra ve Şatilla katliamının insanlık tarihinin şahit olduğu katliamların en vahşilerinden biri olduğunu söyleyebiliriz. Katliamın gerçekleştirilmesi işe şöyle oldu: İşgalci siyonist askerler 16 Eylül 1982 tarihinde Filistinli mültecilerin kaldığı ve Lübnan'ın başkenti Beyrut'un güneyinde bulunan Sabra, Şatilla ve Burc el-Beracine kamplarını buralarda ikamet edenlerin herhangi bir yere kaçmalarını önleyecek şekilde kuşatmaya aldılar. Arkasından Lübnanlı hıristiyan Falanjist milisler siyonist askerlerin gözetimi altında kamplara girerek büyük bir katliam gerçekleştirdiler. Lübnan hükümetinin açıklamasına göre bu katliamda toplam 991 kişi öldürüldü. Bunlardan sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi. Saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi.

Katliam sonrasında hazırlanan raporlarda ifade edildiğine göre 16 Eylül 1982 akşamı katliamı gerçekleştiren falanjist milislerden biri söz konusu kampları kuşatma altında tutan siyonist güçlerin subaylarından biriyle irtibat kurarak, yanında 45 kişinin olduğunu bunlar hakkında ne yapacağını sordu. Siyonist subay: "Tanrının istediğini yap" cevabını verdi. Raporda bildirildiğine göre falanjist milis aynı soruyu ikinci kez sorduğunda siyonist subay: "Onlar hakkında ne yapılması gerektiğini çok iyi biliyorsun. Bir daha bu hususu bana sorma" cevabını verdi. Bu cevap siyonist askerlerin falanjist milislerle önceden anlaştıklarını, onlara gerekli talimatı verdiklerini ve sadece dünya kamuoyu önünde kendilerini temize çıkarmak için bir gerekçelerinin olması amacıyla bu katliamı kendi elleriyle gerçekleştirmekten kaçındıklarını bütün açıklığıyla göstermektedir.

Sabra ve Şatilla katliamlarının birinci sorumlusu olan Şaron aynı zamanda 12 Ekim 1958 tarihinde gerçekleştirilen ve siyonist vahşetin önemli cürümleri arasında yer alan Kibya katliamının da sorumlusuydu. Ariel Şaron bilindiği üzere, Sabra ve Şatilla katliamındaki rolü dolayısıyla "Beyrut kasabı" diye anılır.

Fakat ne kadar ilginçtir ki, siyonist işgalin sorumlularından biri kendilerinin çirkin yüzlerini gizlemek amacıyla, Türkiye'de bir televizyon programında: "Düşünün, Sabra ve Şatilla'da Araplar birbirlerini kesiyorlardı" ifadesini kullanmıştı. Dün Falanjist militanları Filistinli mültecilerin kamplarına sokarak onları öldürmeleri emri veren siyonist işgalciler bugün bu sözü söyleyebilecek kadar yüzsüzleşebiliyorlar.

Siyonist güçlerin 1982 Lübnan işgali esnasında gerçekleştirdiği tek katliam Sabra ve Şatilla katliamı değildir. Başkent Beyrut'a havadan yağdırdıkları bombalarla bu şehirdeki yüksek binaları içinde kalanların üzerlerine yıktılar. Bu işgalin ve saldırının gayesi sözde, o zaman Lübnan'a üs kurmuş olan FKÖ militanlarını oradan çıkarmaktı. Ama siyonist vahşet Lübnanlı - Filistinli, gerilla - sivil, kadın - erkek, çocuk - büyük, yaşlı - genç ayrımı yapmadan herkesi kuşattı. Ne var ki İsrail'in arkasında duran en önemli güç durumundaki ABD'nin yön verdiği dünyanın gözünde İsrail haklıydı! Çünkü kendisini rahatsız eden gerillaları oradan çıkarması gerekiyordu! Hiç kimse: "Peki öyleyse Beyrut'un merkezindeki şu on katlı binanın onuncu katında oturan zavallı Lübnanlının suçu ne?" diye sormadı. Çünkü: "Olabilirdi, savaşta bazen suçsuzlar ve siviller de ölebilirdi." Ama uluslararası siyonizmin şekillendirdiği kafalara göre bu anlayışın sadece siyonist işgalcilerin saldırıları açısından işletilmesi mümkündü. Siyonistlere karşı direnenlerin görünüşte sivil ama gerçekte silahlı olan kişilere karşı bir eylem düzenlemeleri halinde bile: "Bunlar sivilleri öldürüyorlar" diye bütün dünyanın ayağa kaldırılması gerekirdi.

1982'de Sabra ve Şatilla katliamını gerçekleştiren işgalci siyonistler Lübnan'ı hiçbir zaman rahat bırakmadılar. Başta çoğu kadın ve çocuk 108 kişinin öldürüldüğü Kana katliamı olmak üzere daha birçok katliam da siyonistlerin Lübnan topraklarında gerçekleştirdikleri katliamlardandır. Öte yandan Güney Lübnan topraklarında haksız bir şekilde tampon bölge oluşturarak buraya askeri yığınak yaptılar. Buradaki askeri üslerinden sürekli şekilde Güney Lübnan'ın sivil halkının üzerine bomba yağdırdılar. Bu saldırılarda çoğu kadın ve çocuklardan oluşan yüzlerce savunmasız sivil insan hayatını kaybetti. Örneğin 9 kişinin öldürüldüğü Sayda katliamında öldürülenlerin bazıları daha analarının kucaklarındaydılar. Bu küçük bebeklerin bazılarının kafaları atılan top mermileriyle kopmuştu. Aynı manzaraları, yani atılan füzelerle kafaları bedenlerinden koparılmış çocuk manzaralarını daha önce Kana katliamı esnasında da görmüştük. Bugün de Beyrut kasabı Şaron'un attığı mermilerle Filistin'de bebeklerin vücutları deliniyor, savunmasız insanların bedenleri parçalanıyor. Kana katliamını Şimon Peres, Sayda katliamını ise Netanyahu gerçekleştirdi. Bunların biri uzlaşmacı diğeri ise uzlaşmaz olarak gösterilenlerdi. Ama ikisinin de sicili saldırı, vahşet ve katliamlarla dolu. Filistin'de babasının arkasına sığınan Muhammed Cemal ed-Durre, Ehud Barak'ın döneminde ve yine onun emriyle: "İzle, siper al ve öldür!" ifadesiyle sloganlaştırılan çocuk izleme ve öldürme operasyonlarından birinde öldürüldü. Üç aylık Ziyauddin et-Tumeyzi de "nokta vuruşu operasyonları"ndan birinde alnından vurularak öldürüldü. Barak uzlaşmacı, Şaron ise uzlaşmaz, katı tavırlı olarak tanıtılmaktadır. Ama yaptıklarına, işledikleri cinayetlere baktığımızda bir fark göremiyoruz. Demek ki yok aslında birbirlerinden farkları! Ama biri uzlaşmacı görünerek diğeri de uzlaşmaz görünerek prim yapmaya, siyasi destek kazanmaya çalışıyor.

Katliamdan fotoğraflar

foto2139.jpg

Sabra ve Şatilla'da 991 savunmasız Filistinli Ariel Şaron'un emriyle ve planıyla şehit edildi

foto2126.jpg

Siyonist işgal rejiminin geçmişi hep zulüm, işkence ve katliamlarla doludur. Sabra ve Şatilla katliamı da her ne kadar Lübnanlı Falanjist militanlar tarafından gerçekleştirilmiş olsa da yukarıda da ifade ettiğimiz üzere o dönemde Lübnan'ı işgal altında tutan siyonist işgal güçlerinin gözetiminde ve istekleri doğrultusunda gerçekleştirilmiştir



foto2143.jpg


Siyonist işgal devleti Şaron'un katliamdaki sorumluluğunu doğrudan bir sorumluluk olarak değil de "ihmal" olarak nitelemiştir. Oysa Şaron'un sorumluluğu sadece bir ihmal değil doğrudan katliamı planlama ve Falanjist militanlara ihale ederek gerçekleştirilmesini sağlama sorumluluğuydu.


foto2150.jpg

Sabra ve Şatilla katliamının insanlık tarihinin şahit olduğu katliamların en vahşilerinden biri olduğunu söyleyebiliriz.

foto2151.jpg


Lübnan'ın açıklamasına göre öldürülen 991 kişiden sadece 328 kişinin kimliği tespit edilebildi. Saldırganlar öldürdükleri kişilerin cesetlerini tanınmaz hale getirdiklerinden çoğunun kimliği tespit edilemedi.

foto2124.jpg


Bu katliamın birinci sorumlusu bugün İsrail işgal devletinin icra alanında birinci yetkilisi olan Ariel Şaron'dur. Şaron, Sabra ve Şatilla katliamındaki rolü dolayısıyla "Beyrut kasabı" diye anılır.

foto2136.jpg

Katliam esnasında IDF adlı terör mekanizmasının şefi olan siyonist general Rafael Eitan katliam işini murakabe etti.

Kaynak: Vahde.info.tr
 
Son düzenleme:
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Bugün yıldönümü olan bu vahşi olayda canlarını yitirenleri rahmetle anıyor, Yüce Allah'tan onları katına şehid olarak yazmasını niyaz ediyorum. Yüce Allah'ın gazabı İsrail, Abd, Beşşar'ın , bunların uzantıları ve mazlumların kanını akıtan tüm zalimlerin üzerinde olsun.

sabra ve şatilla katliamı.jpg
 
A Çevrimdışı

Amir_

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Suriye'deki katliamların hangi birini anacağız? 4 yıldır hergün oluyor yılın hergünü Suriye'deki katliamları anmamız gerekecek. Yanlış anlaşılmasın bana göre katliamların hepsi kötü kimin yaptığı onu hafifletmez. Yanlış düşünüyorsam düzeltin
 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Suriye'deki katliamların hangi birini anacağız? 4 yıldır hergün oluyor yılın hergünü Suriye'deki katliamları anmamız gerekecek. Yanlış anlaşılmasın bana göre katliamların hepsi kötü kimin yaptığı onu hafifletmez. Yanlış düşünüyorsam düzeltin
Sonuç?
 
M Çevrimdışı

Melikşah Kaya

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Sonuçluk birşey yazmadım düşüncemi yazıyorum yanlışsa eğer düzeltinde demişim. Suriye'de çoluklu çocuklu sunni müslüman ailelerden kaçbin kişi öldürüldü? onları ne zaman anacağız?
Fitne çıkarmak istiyor sanırım dün tanrı nın varlığından şüphe ediyordunuz bügün suriye falan ? :krnz:
 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Sonuçluk birşey yazmadım düşüncemi yazıyorum yanlışsa eğer düzeltinde demişim. Suriye'de çoluklu çocuklu sunni müslüman ailelerden kaçbin kişi öldürüldü? onları ne zaman anacağız?
Onları anmak şuan için bizim işimiz değil. Onlara yardım etmek bizim işimiz. Eğer bir gram dahi Suriye cihadına destek vermiyorsak oturup ahiretimize ağlayalım. Şuan aktif olan bir savaşı anmak bize zilleti getirir. İzzet ise Allah'ın dini için canından malından vazgeçmeyi gerektirir. Bunları kendine dert edinen salih Müslümanların durumu ortada geriye biz kalıyoruz. Dolayısıyla ahiretimiz için tefekkürü hak ediyoruz. O yüzden Suriye, Afganistan, Yemen, Myanmar, Arakan, Türkmesintan, Özbekistan, Mali, Somali ve zulmün olduğu her yer için önce kendime sonra sana ve daha sonra diğer kardeşlere nasihatim; anmayı bırakalım faaliyete geçelim!
 
A Çevrimdışı

Amir_

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Fitne çıkarmak istiyor sanırım dün tanrı nın varlığından şüphe ediyordunuz bügün suriye falan ? :krnz:
ben o kişi değilim karıştırdınız. nicklere tekrar bakın. Ben kendimi bildim bileli Allah'ın varlığından şüphe etmedim. Benim burada dile getirdiğim şeyin fitneyle ne alakası var? Size göre Suriye de ölenler anılmaya değer değil mi?
 
ruhisukut Çevrimdışı

ruhisukut

Önce tanı sonra bağlan!
İslam-TR Üyesi
Bugün Sabra ve Şatilla katliamının yıldönümü. Bu vahşi olayda canlarını yitirenleri rahmetle anıyor, Yüce Allah'tan onları katına şehid olarak yazmasını niyaz ediyorum. Yüce Allah'ın gazabı İsrail, Abd, Beşşar, uzantıları ve mazlumların kanını akıtan tüm zalimlerin üzerinde olsun.
 
Pangea Çevrimdışı

Pangea

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Elhamdulillah müslümanız çok şükür. Yoksa çıldırmamak elde değil. Filistinin herkesin gözüne soka soka işgali, ABnin göbeğindeki Srebreniska, hepimizin sadece izledigi Myanmar... Daha say say bitmez. İslerine geldiginde baris gucu islerine geldiginde darbe islerine geldiginde mudehale ama islerine gelmediginde kil kipirdamaz, herkes yuz cevirir.

Biz biliyoruz ki dini ugruna zulm görenler sehit, onlar bizden bin kat daha mutlu suan. Ve hersey bir sinav herkesin kendi hayati ve karsilastigi tum hayatlar birer sinav. Allah bize sinavlarimizi layikiyla gecmeyi nasip etsin. Rahatimizin degerini bilelim kefaretini odeyelim. Uluslararasi toplum denilen zimbirtidan da medet ummayalim. Allah bize hidayet etsin.
 
Üst Ana Sayfa Alt