F
Çevrimdışı
Bu Ramazan arınma ayımız olsun
Kur’an vahyi, daha ilk inzal olan bölümlerinde Hz. Peygamber önderliğinde kendisine yönelen bir avuç insana, cahiliyeden kopup ayrılma ve her türlü kirden arınma çağrısında bulunuyordu. (Bkz. Müzzemmil 73/10, Müddessir 74 / 4-5)
Zira imanın ön şartı, her türlü cahiliye kirinden, bâtılın tüm biçim ve çeşitlerinden arınmak, tertemiz bir zihin ve kalple âlemlerin Rabbi’nin inşasına yönelmektir. Tıpkı bir binanın hafriyatı gibi imanın hafriyatının da iyi alınması gerekmektedir.
Bilindiği gibi İslam, kendisine yönelenleri kabulden önce redde çağırmaktadır. İslam’ın temeli tevhid akidesi, yüce ALLAH’ın yegane ilah oluşunun tasdikinden önce, tüm sahte ilahların reddinin ilanını öngörmektedir.
İlk Kur’an nesli bu şekilde İslam’a yönelmiş, red ve kabullerinde tercihlerini net olarak ortaya koymuşlardır. Rabbani olmayan tüm anlayış ve değer yargılarını kesin olarak reddetmiş, cahiliyenin farklı biçimlerde zihin ve kalplerine sızmasına müsaade etmemişlerdir.
İmanın ve ona dayalı İslami kimliğin her türlü cahiliye kirinden arındırılmış bir zemin üzerine bina edilmesi kadar, bu şekilde muhafazası da çok önemlidir. İslami kimlik, bâtılın tüm biçim ve tonlarından titizlikle korunmalıdır.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar…İşte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.” (En’am 6 / 82)
Evet, iman etmekle her şey bitmiyor. İmanın her türlü bâtıl anlayış ve yaklaşımın sızmasına karşı muhafazası da gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak bu açıdan kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım.
Kur’an’ın doğum ayı olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.
Şayet, kamuoyunda “İslami kuruluşlar” olarak bilinen kimi oluşumlar şehirlerin panolarına “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadelerini ve Türkiye devletinin laik ve demokratik niteliğinin altını çizen ve “ne eksik, ne fazla” ifadeleriyle bu niteliklere biat eden sloganlar yazıyorsa…
Şayet, Müslümanların yayın organlarında anarşizmden liberalizme çeşitli beşeri ideolojilerin propagandası yapılmaya başlanmışsa…
Şayet, Kürt meselesine Müslümanların müdahil olması amacıyla düzenlenen yürüyüşte, İslami bir referanstan yoksun seküler ve üstelik sahiplerince kirletilmiş bir slogan olan “Biji biretiya gelan / Yaşasın halkların kardeşliği” sloganı, güzelim “Müslüman halklar kardeştir” sloganının yanına sokuşturulup kulaklarımızda çınlatılıyorsa…
Müslümanların yayın organlarında, bildirilerinde, söz ve söylemlerinde İslamlaşma / Müslümanlaşma özlem ve çağrılarından çok, “demokratikleşme” vurgusu yer almaya başlamışsa…
Müslümanlar, mevcut sisteme alternatif İslami söylemleri hızla terk edip, “sistemin yeniden inşası” süreçlerinde saf tutmaya başlamış, ufuklarını sistem içi çözüm arayışlarıyla daraltır olmuşlarsa…
Vakit kaybetmeden bir muhasebe ve arınma ameliyesine ihtiyaç var demektir. Bu Ramazan ayını bu açıdan iyi değerlendirmemiz, gerçek mânada bir arınma ayı olarak idrak etmemiz gerekir.
alıntı
Kur’an vahyi, daha ilk inzal olan bölümlerinde Hz. Peygamber önderliğinde kendisine yönelen bir avuç insana, cahiliyeden kopup ayrılma ve her türlü kirden arınma çağrısında bulunuyordu. (Bkz. Müzzemmil 73/10, Müddessir 74 / 4-5)
Zira imanın ön şartı, her türlü cahiliye kirinden, bâtılın tüm biçim ve çeşitlerinden arınmak, tertemiz bir zihin ve kalple âlemlerin Rabbi’nin inşasına yönelmektir. Tıpkı bir binanın hafriyatı gibi imanın hafriyatının da iyi alınması gerekmektedir.
Bilindiği gibi İslam, kendisine yönelenleri kabulden önce redde çağırmaktadır. İslam’ın temeli tevhid akidesi, yüce ALLAH’ın yegane ilah oluşunun tasdikinden önce, tüm sahte ilahların reddinin ilanını öngörmektedir.
İlk Kur’an nesli bu şekilde İslam’a yönelmiş, red ve kabullerinde tercihlerini net olarak ortaya koymuşlardır. Rabbani olmayan tüm anlayış ve değer yargılarını kesin olarak reddetmiş, cahiliyenin farklı biçimlerde zihin ve kalplerine sızmasına müsaade etmemişlerdir.
İmanın ve ona dayalı İslami kimliğin her türlü cahiliye kirinden arındırılmış bir zemin üzerine bina edilmesi kadar, bu şekilde muhafazası da çok önemlidir. İslami kimlik, bâtılın tüm biçim ve tonlarından titizlikle korunmalıdır.
Rabbimiz şöyle buyurmaktadır:
“İman edenler ve imanlarına zulüm karıştırmayanlar…İşte güvenlik onlar içindir ve onlar hidayete ermişlerdir.” (En’am 6 / 82)
Evet, iman etmekle her şey bitmiyor. İmanın her türlü bâtıl anlayış ve yaklaşımın sızmasına karşı muhafazası da gerekiyor.
İçinde bulunduğumuz ve hızlı değişim ve dönüşümlerin gerçekleştiği dönemde, Türkiyeli Müslümanlar olarak bu açıdan kendimizi yeniden gözden geçirmenin, gelişen siyasal ve sosyal şartlara ilişkin yaklaşımlarımızı vahyin aydınlığında masaya yatırmanın gerekli olduğuna inanmaktayım.
Kur’an’ın doğum ayı olan ve hep “arınma ayı” olarak nitelendiregeldiğimiz Ramazan iklimi, böyle bir muhasebe ve arınma çabası için iyi bir fırsat olarak görülüp değerlendirilmelidir.
Şayet, kamuoyunda “İslami kuruluşlar” olarak bilinen kimi oluşumlar şehirlerin panolarına “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir.” ifadelerini ve Türkiye devletinin laik ve demokratik niteliğinin altını çizen ve “ne eksik, ne fazla” ifadeleriyle bu niteliklere biat eden sloganlar yazıyorsa…
Şayet, Müslümanların yayın organlarında anarşizmden liberalizme çeşitli beşeri ideolojilerin propagandası yapılmaya başlanmışsa…
Şayet, Kürt meselesine Müslümanların müdahil olması amacıyla düzenlenen yürüyüşte, İslami bir referanstan yoksun seküler ve üstelik sahiplerince kirletilmiş bir slogan olan “Biji biretiya gelan / Yaşasın halkların kardeşliği” sloganı, güzelim “Müslüman halklar kardeştir” sloganının yanına sokuşturulup kulaklarımızda çınlatılıyorsa…
Müslümanların yayın organlarında, bildirilerinde, söz ve söylemlerinde İslamlaşma / Müslümanlaşma özlem ve çağrılarından çok, “demokratikleşme” vurgusu yer almaya başlamışsa…
Müslümanlar, mevcut sisteme alternatif İslami söylemleri hızla terk edip, “sistemin yeniden inşası” süreçlerinde saf tutmaya başlamış, ufuklarını sistem içi çözüm arayışlarıyla daraltır olmuşlarsa…
Vakit kaybetmeden bir muhasebe ve arınma ameliyesine ihtiyaç var demektir. Bu Ramazan ayını bu açıdan iyi değerlendirmemiz, gerçek mânada bir arınma ayı olarak idrak etmemiz gerekir.
alıntı