Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

İlmi Konu Cehalet Meselesi Konusunda Ilim Ehlinin Bazi Sözleri

Tihame Çevrimdışı

Tihame

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
CEHALET MESELESİ KONUSUNDA

İLİM EHLİNİN BAZI SÖZLERİ:


1) İbni Cerir (r.a), Allah (c.c)’ın:

“(Allah) bir gruba hidayet etti, bir grubun üzerine de sapıklık hak oldu. Muhakkak ki onlar, Allah’ı bırakıp şeytanları dostlar edindiler. Onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (A’raf: 30)ayetinin tefsirinde şöyle dedi:

“Sapıklık içinde olan kimseler cehaletleri ve şeytanları kendilerine yardımcı edinmeleri sebebiyle sapmışlardır ve işledikleri ameller sebebiyle hatalı olduklarını da bilme-mektedirler. Bilakis işledikleri amelleri yaparken doğru olduğuna ve kendilerinin hidayet ve hak üzere olduklarına inanarak yapmaktadırlar.

İşte bu durum, “ancak bilerek ve inat ederek günah işleyen veya dalalete düşen kimse Allah (c.c) katında azap görür” diye iddia edenlerin doğru söylemediklerine apaçık bir delildir. Çünkü onların düşündüğü ve dedikleri gibi olmuş olsaydı, bilmemeleri sebebiyle sapan ve buna rağmen kendilerinin hidayet üzere olduğunu zanneden sapıklık taifesi ile bilerek hidayeti bulan grup arasında hiç bir fark olmamış olurdu. Halbuki Allah (c.c), bu iki taifeyi eşit tutmamış, hem isim hem de hüküm bakımından bunları birbirinden ayırmıştır.”

İbn Cerir’in Kehf : 104 ayetinin tefsirindeki görüşü de böyledir.

2) İbn Kesir (r.a), İbn Cerir’in yukarıda geçen sözlerini daha önce geçen ayetin tefsirinde nakletti ve destekledi.

3) Begavi (r.a) A’raf : 30 ayetinin tefsirinde şöyle dedi :

“Bu ayet; hak din üzere olduğunu zanneden cahiller ile, bile bile inkar eden ya da inat eden kafirlerin aynı hükmü aldıkları konusunda açık bir delidir.

4) İbn Mendeh, (Tevhid kitabı c : 1 s : 314)’de şöyle demiştir :

Allah (c.c) onların sapıklıkları ve inatları hakkında şöyle buyuruyor :

“De ki: “Ameller bakımından hüsranda olanları size haber vereyim mi? İşte o kimseler; yaptıkları işlerin güzel olduğunu zannettikleri halde dünya hayatında uğraşıları boşa gidenlerdir.” (Kehf: 103-104)

(Bu ayeti zikrettikten sonra ayetteki “ameller bakımından hüsranda olanlar” hakkında Ali b. Ebi Talib (r.a)’ in, kendisine sorulan soruya verdiği şu cevabı nakletti):

“Bu kimseler kitap ehlinin kafir olanlarıdır. Zira onların daha önce gelenleri hak üzereydiler. Fakat sonra rablerine şirk koştular ve nefislerinden ortaya uydurdukları şeylerle dinlerinde bid’atler ortaya koydular. İşte onlar bu şekilde sapıklıkta birleşmelerine rağmen kendilerinin hidayet üze-re olduklarını zannettiler. Ve yine onlar batıl üzere hayatlarnı sürdürmelerine rağmen kendilerinin hak üzere olduklarını zannettiler. Böylece onlar güzel şeyler yaptıklarını zannettikleri halde dünya hayatında yaptıkları tüm amelleri boşa gitmiştir.” Ali (r.a), Harura halkının da bu kimselerden olduğunu söylemiştir.

Sonra şu rivayeti zikretti:

Selmanı’l Farisi’nin Rasulullah (s.a.s)’a, hristiyanların onun rasul olarak gönderilmesinden önceki durumlarıyla alakalı olarak: “Onlar senin gelmenden önce oruç tutar, namaz kılar ve senin geleceğine şehadet ederlerdi. Onların durumu nedir” sorusuna karşılık Rasulullah (s.a.s) şöyle dedi:

“Onlar ateş ehlidirler.”

5) Bedaiu’s Senai kitabının yazarı şöyle dedi: Ebu Yusuf (r.a), Ebu Hanife (r.a)’den şöyle bir söz nakletti: “Ebu Hanife (r.a) şöyle diyordu: “Halktan hiç kimse için yaratıcısını bilmemesinde cehalet özür olmaz. Çünkü bütün halk üzerine Rabbi ve O’nu tevhid etmeyi bilmek farzdır. Zira halktan her bir kimse gökleri ve yeri kimin yarattığını ve kendisini yaratanı ve Allah (c.c)’ ın yarattığı herşeyi kimin yarattığını görüyor.

Farzlarla ilgili meseleye gelince… Farzları bilmeyen ve kendisine bu konuda tebliğ ulaşmayan kimse, aynen kendisine huccet ikame edilmemiş kimse durumundadır.” (Bedaiu’s Senai c: 7 s: 132, Kitabus Siyer, İki Yer Hakkında İhtilaf Etmenin Hükmü Babı)

6) İbni Teymiyye (r.a), Muhammed b. Nasr el-Mervuzi’den naklederek şöyle dedi:

“Dediler ki: “Allah (c.c)’ı bilmek iman, bu konuda ce-halet ise küfürdür. Farzlarla amel etmek iman, onlarla ilgili hükmün inmesinden önce bu konularda cehalet ise küfür değildir. Çünkü Rasulullah (s.a.s)’ın sahabeleri, Allah (c.c)’ın kendilerine onu bir rasul olarak göndermesi öncesi Allah (c.c)’ı ikrar ediyorlar, ama risalet sonrası kendilerine farz kılınan amelleri bu sırada henüz bilmiyorlardı. Onlar işte bu cehaletleri sebebiyle kafir olmadılar. Allah (c.c) daha sonra onlara farzları indirdi ve böylece onları ikrar edip yerine getirmeleri iman oldu. Bu durumda her kim o farzları inkar edecek olursa Allah (c.c)’ tan gelen bir haberi yalanlamış oluyordu. Eğerki farzlar konusundaki cehalet Allah (c.c)’tan gelen haberin öncesi olsaydı bu durumda küfür söz konusu olmazdı. Yine haberin gelmesinden sonra bir kimse o haberi müslümanlardan duymamışsa bile bu konuda cehaleti sebebiyle küfür söz konusu olmaz. Fakat her ne halde olursa olsun haber gelmeden önce ya da sonra Allah (c.c) hakkında cehalet ke-sinlikle küfürdür.” (Mecmuatul Feteva c: 7 s: 325)

7) Kurtubi, Tefsirinde “misak” ayetinin tefsirinin sonunda şöyle dedi: “Tevhid konusunda taklitçinin özrü yoktur.”

8) Kadi İyad, Şifa kitabının sonundaki: “Küfür sözler hangileridir, hangilerinde duraklanır, hangilerinde ihtilaf vardır ve hangileri küfür değildir” bölümünde şöyle dedi: “Allah (c.c)’ın rububiyetini veya Allah (c.c)’ın tevhidini kaldıran söz ya da Allah (c.c)’tan başkasına yapılan ibadet veya Allah (c.c) ile beraber bir başkasına ibadet etmek apaçık küfürdür.”

9) Ebu’l Vefa İbn Akil (r.a); “türbe sahibini yardımına çağırmak ve kabirlere dilek için bez parçaları sokmak büyük şirktir” dedi.

Davet İmamları (Necd Alimleri), bu sözü çokça nakletmiş ve desteklemişlerdir.

Şeyh Muhammed, Necd tarihinin 266. sayfasında şöyle dedi: “İbn Akil, bu kimselerin bu fiilleriyle kafir olduklarını zikretti.”

Şeyh Eba Batin şöyle dedi:

“İbni Akil’in böyle yapan kimselerin kafir olduklarına ve onları kabirlere karşı yaptıkları aşırı hareketleri sebebiyle cehaletle vasfettiğine dair hükmü daha önce geçmişti. İbni Kayyım da onu destekleyerek ondan bu sözü nakletti.” (Ed-Dureru’s Seniyye c: 10 s: 386)

10) Şevkani, İrşadu’l Fehul kitabının ictihad babında şöyle demiştir:

“Allah (c.c)’ı ve rasulünü bilmeyi engelleyen, tıpkı ilim yapmayı, tevhidi ve adaleti sağlamayı engelleyen gibi yanlış yapmıştır. Dediler ki: “İşte bu konudaki hak tektir. Öyleyse her kim ona isabet ederse hakka isabet etmiştir, her kim de onda hata ederse işte o kimse de kafir olmuştur.”

İmam Şevkani bir başka yerde şöyle demiştir:

“Sadece La ilahe illallah sözünü söylemek, onun manasıyla amel olmaksızın İslam’ın tesbiti için yeterli değildir. Zira cahiliye ehlinden birisi onu söylediği ve putuna ibadet etmeye devam ettiği halde bu durumu asla İslam sayılmadı.” (Ed-Duru’n Nadib s: 40)

11) İbni Ferhun, Tabsıratu’l Ahkam kitabının Ridde babında şöyle dedi:

“Güneşe, aya, taşa veya bunlardan başka bir şeye ibadet eden kimse, tevbeye çağrılmadan öldürülür.”

12) İbni Kudame, Ravdatu’n Nazır kitabının İctihad babında şöyle dedi:

“Cahiz şöyle iddia etmiştir: “Düşündüğü halde hakkı idrak etmede aciz olan kimse bu durumu sebebiyle İslam milletine muhalefet etmişse işte o kimse mazeret sahibi olup günahkar değildir.”

Bu söz apaçık batıl olan bir söz olup Allah (c.c)’ı inkar etmektir, O’nun ve rasulünün bildirdiklerini reddetmektir. Biz kesin olarak biliriz ki; “Rasulullah (s.a.s) yahudi ve hristiyanlara İslam’ı ve kendisine tabi olmayı emretti, onların kendi dinlerinde ısrar etmelerini ise kötüledi. İşte bu sebeple biz onların hepsine birden savaş açıyor ve onlardan büluğ çağına gelenleri öldürüyoruz. Bununla birlikte biz biliyoruz ki öldürülen o kimselerden çoğu taklitçi idi, bilerek inatçı olan kimseler değillerdi. Zira onlar babalarını taklit ederek onların dinine inanmışlardı. Rasulün mucizesini ise asla bilmediler.” Sonra bu konudaki ayetleri zikretti.

13) Şeyh Abdullatif, Misbahu’s Zalam kitabının 123. sayfasında, Abdullah İbni Ahmed’in Sünnet kitabında şöyle geçtiğini söyledi:

“Bana Ebu Said b. Yakub El-Talkani şöyle anlattı: “Muemmel b. İsmail bize şöyle haber Verdi: “İmaratu’bnu Zazan’ı şöyle derken işittim:

“Kaderiye’nin kıyamet gününde müşriklerle birlikte haşrolunacaklarına dair bir haber bana geldi. Onlar kıyamet gününde şöyle diyecekler: “Vallahi biz müşriklerden değildik.” Onlara şöyle denilecek: “Şüphesiz ki sizler bilmeden şirk koşmuştunuz.”

Bu gösteriyorki bilmeden şirk işlemek insanı müşrik yapar.

14) Şeyh Abdullah b. Muhammed b. Abdulvehhab’ın “El-Kelimetu’l Nafia Fi’l Mukefferati’l Vakıa” isminde bu konuyla ilgili müstakil bir kitabı vardır.

Ayrıca Durer kitabının c: 10 s: 149’da dört mezheb imamlarının müctehit alimlerinin bir müslümanı tekfir etmek ve dinden dönmekle ilgili sözlerini nakletmiştir. Mezheb alimleri bu meselelere ilk olarak mürtedin hükmü babında, büyük şirk, büyük şirk işleyenlerin tekfiri ve ce-haletlerinin mazeret olmayışı konularıyla başlamışlardır.

Şeyh Abdullah, ilk olarak Şafiilerin sözlerini zikretti. Ve onlardan İbni Hacer el-Heytemi’nin Zevacir an İktirafil Kebair kitabında; birinci günah bölümünde, büyük şirk konusunda cehaletin özür olmadığını ortaya koyduğunu, sonra bütün çeşitleriyle şirki anlattığını ve insanların genelinin ise bu şirklerden habersiz olarak şirk işlediklerini söyledi.

Sonra Nevevi’nin Müslim’in şerhindeki Allah (c.c)’ tan başkasını yücelterek hayvan kesmek bölümünde, bu amelin şirk olduğunu bu kesimi yapanların mürted olduklarını açıkladığını belirti.

Şeyh Abdullah sonra Ebi Şame’nin al-Bais kitabındaki bu konuyla ilgili sözlerini nakletti.

Sonra Tebyini’l Meharin kitabının yazarının, bu kitabın Küfür babı bölümündeki büyük şirk ve çeşitleri hakkındaki sözlerini açıkladı ve Allah (c.c)’tan başkasına secde etmenin veya ibadetinde bir yaratılmışı O’na ortak kılmanın icma ile küfür olan amellerden olduğunu açıkladığını belirtti.

Sonra Şeyh Kasım’ın Durer’in Şerhi kitabındaki Allah (c.c)’tan başkasına dua edenin veya adak adayanın küfür işlemiş olduğuna dair sözünü nakletti.

Sonra da Malikiler’den Ebi Bekr et-Tartuşi’nin, zamanında kasıtlı olarak bir ağaç edinen kimselerin tıpkı müşriklerin yaptıkları gibi yapmış olduklarını açıkladığını belirtti.

Sonra da Hanbeliler’in sözlerini nakletti ve İbni Akil’ in, kabri yücelten ve herhangi bir ihtiyacının giderilmesi için ölüyle konuşan kimselerin kafir olduklarını söylediğini nakletti.

Yine İbni Teymiyye, İbni Kayyım ve onun babasının; Allah (c.c)’a şirk koşan kimsenin tekfir edilmesiyle ve ce-haletin onlar için özür olmamasıyla ilgili sözlerini genişçe bir şekilde açıkladı.

15) Suudi Arabistan Alimlerinin Fetvası.

Bu alimler; Feteva’l Lecneh c: 1 s: 220’de şöyle dediler:

“Muhammed (a.s)’in risaletine ve onun şeriatinde bildirilen şeylere iman eden her bir kimse, şayet bu durumundan sonra Allah (c.c)’tan başkasına, ki bu ister bir veli, ister bir kabir sahibi, isterse bir tarikat şeyhi olsun, secde ederse işte o kimsenin, iki şehadeti söylese bile kafir olduğuna ve İslam dininden çıkıp mürted olduğuna, ibadette Allah (c.c)’la birlikte bir başkasını ortak edinip müşrik olduğuna hükmedilir. Zira bu kimse Allah (c.c)’tan başka-sına secde etmesi ameliyle sözünü bozmuştur.

Fakat bu kimse için cehaleti, ta ki öğretilinceye ve huccet ona ikame edilinceye kadar azap edilmemesi (yani kendisine hemen ceza verilmemesi) konusunda belki mazeret olur. Bu özrü sebebiyle belki tevbe edip döner diye üç gün bekletilir. Şayet bu bekletme sonunda kendisine hak açıklandığı halde hala Allah (c.c)’tan başkasına secde etmekte ısrar ederse mürted olarak öldürülür.

Bu kimseye huccetin ikame edilmesinin sebebi; cezalandırmadan önce onun mazeretini gidermek için olup hak açıklandıktan sonra kafir olarak isimlendirilmesi için değildir. Zira o kimse, zaten Allah (c.c)’tan başkasına secde ettiği veya ona yaklaşmak için adak adadığı ya da Allah (c.c)’tan başkasına kurban kestiği için kafir olarak isimlendirilmiştir.
 
Tihame Çevrimdışı

Tihame

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Cezakallahu hayran
Allah ilminizi arttırsın.
Allahümme amin kardeşim
Rabbim ilmimizi artırsın..

فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يُقْضٰٓى اِلَيْكَ وَحْيُهُۘ وَقُلْ رَبِّ زِدْن۪ي عِلْماً

Gerçekliğinde şüphe bulunmayan, her şeye hükümran olan Allah yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan Kur’an hakkında aceleci davranma ve “Rabbim! İlmimi arttır” de.


Tâ-hâ Suresi 114
 
M Çevrimdışı

Meliksah Kayaaaa

İyi Bilinen Üye
İslam-TR Üyesi
Allahümme amin kardeşim
Rabbim ilmimizi artırsın..

فَتَعَالَى اللّٰهُ الْمَلِكُ الْحَقُّۚ وَلَا تَعْجَلْ بِالْقُرْاٰنِ مِنْ قَبْلِ اَنْ يُقْضٰٓى اِلَيْكَ وَحْيُهُۘ وَقُلْ رَبِّ زِدْن۪ي عِلْماً

Gerçekliğinde şüphe bulunmayan, her şeye hükümran olan Allah yüceler yücesidir. Sana vahyi tamamlanmadan Kur’an hakkında aceleci davranma ve “Rabbim! İlmimi arttır” de.


Tâ-hâ Suresi 114
Allahumme amin.
 
Üst Ana Sayfa Alt