Dr Mustafa Peköz'ün değerlendirmesine göre Türkiye'nin Suriye konusunda örtülü destek verdiği El Kaideye nisbet gruplar ile arası açılıyor. Konu ile alakalı olarak Peköz'ün değerlendirmesi şöyle :
ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan üzerinde kurduğu baskı sonucu, Suriye’de rejime karşı en çok savaşan güçler olarak bilinen El Kaide gruplar hızla izole edilmeye başlandı. Örneğin, Türkiye El Kaide’nin biri Ürdünlü, biri Çeçen ve biri Afgan olan çok önemli üç komutanını ile üç kuryeyi, Suriye’den Hatay’a geçiş yaparken, tutuklayıp, sessizce CIA ajanlarına teslim etti. Libya büyük elçisinin öldürülmesinde rol aldıkları iddia edilen iki El Kaide militanı Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiş yapmak isterlerken, hava alanından yakalanıp ABD’ye verildiler. Türkiye’nin bu yönelimleri, El Kaide tarafından ‘ihanet’ olarak değerlendirildi.
28 Ağustos’ta AKP hükümetinin teşvikiyle, Adana’da bir araya gelen Türkiyeli El Kaide gruplarının önemli bir kısmı Suriye’de savaşma kararı almışlardı. Hatta Fevzi BİRIŞIK, emir olarak atanıp Suriye’ye gönderildi ve AKP Devleti askeri destek dahil olmak üzere her türlü desteği vereceğini belirtti. Ancak verilen sözlerinin önemli bir kısmının yerine getirilmemiş olması, Türk El Kaidesi gruplarında tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bu nedenle emir olarak atanan BİRIŞIK, yakın zaman önce Türkiye’ye dönüş yaptı.
Ayrıca Suudi ve Katar rejimlerinin de verdikleri sözlerin önemli bir kısmını yerine getirmemeleri, hatta El Kaide’yi yalnız bırakmaları, örgüt tarafından ihanet olarak değerlendirildi. Bu bakımdan Türkiye ve Arabistan ile El Kaide arasındaki ittifak, ABD’nin baskısıyla bozuldu. Bunun karşılığı şudur: El Kaide, belli bir süre sonra, bu iki ülkeye yönelik bazı eylemlere yönelebilir. Bu olasılık mümkündür. Örneğin, Hac seferi sırasında S. Arabistan’da ciddi eylemlerin olması mümkündür.
El Kaide, önümüzdeki süreçte kendisine yönelik saldırıların artabileceğini hesaplamaktadır. Bu nedenle Suriye politikasını çok daha hızlı gözden geçirme eğiliminde olduğu anlaşılıyor. Daha önce Türkiye ile oluşan fiili ittifakta, Türkiye kökenli El Kaide grubunun Kürdistan bölgesine yönelik bazı saldırılar yapacağı hesaplanıyordu. Dahası devlet ile böylesi fiili bir ittifak oluşmuştu. Türkiye, ABD’nin baskısıyla bu ittifakı bozmak zorunda kaldı. Bu gelişmeleri dikkate alan Cebhetu’n Nusre grubu, Kürtlerle çatışmama, Kürt bölgesinden uzak durmak gibi yeni bir politika benimsemeye başladı. Bu ne kadar etkili olur, stratejik mi yoksa Türk devletine karşı bir şantaj taktiği mi bunu zaman gösterecektir.
Muhalifler ile Esad rejimi arasındaki çatışmalarda her iki taraf da önemli kayıplar veriyor. Özellikle Halep bölgesinde muhaliflerin çok önemli kayıplar vermeye başladığı ve birçok bölgede kontrolü elden kaçırdığı anlaşılıyor. Bu kayıpların verilmesinde Lübnan Hizbullahı askeri güçlerinin ve İran Devrim Muhafızlarının çok önemli bir etkisi olduğu biliniyor. Muhalif güçlerde ise savaşan aktif güç başka ülkelerden gelen militanların oluşturduğu El Kaide yani Cebhetu’n Nusre grubudur. Muhalif güçler arasında bu grubunun etkinliğinin artması özellikle ÖSO’yu rahatsız etmektedir.
ABD’nin Türkiye ve Suudi Arabistan üzerinde kurduğu baskı sonucu, Suriye’de rejime karşı en çok savaşan güçler olarak bilinen El Kaide gruplar hızla izole edilmeye başlandı. Örneğin, Türkiye El Kaide’nin biri Ürdünlü, biri Çeçen ve biri Afgan olan çok önemli üç komutanını ile üç kuryeyi, Suriye’den Hatay’a geçiş yaparken, tutuklayıp, sessizce CIA ajanlarına teslim etti. Libya büyük elçisinin öldürülmesinde rol aldıkları iddia edilen iki El Kaide militanı Türkiye üzerinden Suriye’ye geçiş yapmak isterlerken, hava alanından yakalanıp ABD’ye verildiler. Türkiye’nin bu yönelimleri, El Kaide tarafından ‘ihanet’ olarak değerlendirildi.
28 Ağustos’ta AKP hükümetinin teşvikiyle, Adana’da bir araya gelen Türkiyeli El Kaide gruplarının önemli bir kısmı Suriye’de savaşma kararı almışlardı. Hatta Fevzi BİRIŞIK, emir olarak atanıp Suriye’ye gönderildi ve AKP Devleti askeri destek dahil olmak üzere her türlü desteği vereceğini belirtti. Ancak verilen sözlerinin önemli bir kısmının yerine getirilmemiş olması, Türk El Kaidesi gruplarında tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bu nedenle emir olarak atanan BİRIŞIK, yakın zaman önce Türkiye’ye dönüş yaptı.
Ayrıca Suudi ve Katar rejimlerinin de verdikleri sözlerin önemli bir kısmını yerine getirmemeleri, hatta El Kaide’yi yalnız bırakmaları, örgüt tarafından ihanet olarak değerlendirildi. Bu bakımdan Türkiye ve Arabistan ile El Kaide arasındaki ittifak, ABD’nin baskısıyla bozuldu. Bunun karşılığı şudur: El Kaide, belli bir süre sonra, bu iki ülkeye yönelik bazı eylemlere yönelebilir. Bu olasılık mümkündür. Örneğin, Hac seferi sırasında S. Arabistan’da ciddi eylemlerin olması mümkündür.
El Kaide, önümüzdeki süreçte kendisine yönelik saldırıların artabileceğini hesaplamaktadır. Bu nedenle Suriye politikasını çok daha hızlı gözden geçirme eğiliminde olduğu anlaşılıyor. Daha önce Türkiye ile oluşan fiili ittifakta, Türkiye kökenli El Kaide grubunun Kürdistan bölgesine yönelik bazı saldırılar yapacağı hesaplanıyordu. Dahası devlet ile böylesi fiili bir ittifak oluşmuştu. Türkiye, ABD’nin baskısıyla bu ittifakı bozmak zorunda kaldı. Bu gelişmeleri dikkate alan Cebhetu’n Nusre grubu, Kürtlerle çatışmama, Kürt bölgesinden uzak durmak gibi yeni bir politika benimsemeye başladı. Bu ne kadar etkili olur, stratejik mi yoksa Türk devletine karşı bir şantaj taktiği mi bunu zaman gösterecektir.
Muhalifler ile Esad rejimi arasındaki çatışmalarda her iki taraf da önemli kayıplar veriyor. Özellikle Halep bölgesinde muhaliflerin çok önemli kayıplar vermeye başladığı ve birçok bölgede kontrolü elden kaçırdığı anlaşılıyor. Bu kayıpların verilmesinde Lübnan Hizbullahı askeri güçlerinin ve İran Devrim Muhafızlarının çok önemli bir etkisi olduğu biliniyor. Muhalif güçlerde ise savaşan aktif güç başka ülkelerden gelen militanların oluşturduğu El Kaide yani Cebhetu’n Nusre grubudur. Muhalif güçler arasında bu grubunun etkinliğinin artması özellikle ÖSO’yu rahatsız etmektedir.