Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cihadın Hedefi

Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadın Birinci Hedefi

Müslümanlardan eziyetleri defetmek için.

Müslümanları, çektikleri fitne ve işkencelerden kurtarıp can, mal ve inançlarının emniyetini sağlamak için. Bundan dolayı da şu büyük ilkeyi getirmiştir.

"Fitne, öldürmekten beterdir." (el-Bakara: 191)

Böylece İslâmi akideye saldırmayı, bu yüzden işkence yapmayı ve mü'minleri fitneye uğratmayı bizzat cana kıymaktan bile beter saymıştır.

Yani bu büyük ilkeye göre akide, hayatın kendisinden bile değerlidir. Mal ve canını korumak için savaşmasına izin verilen mü'minin, inanç ve dinini korumak için savaşmasına izin verilmesi daha da doğal bir şeydir.

İnançları yüzünden fitne ve eziyete uğrayan müslümanların, bu en aziz bildikleri varlıklarını korumaktan başka çareleri yoktur. Dünyanın pek çok yerinde inançları yüzünden fitne ve işkencelere uğrayan kimselerin kendilerini korumaları zorunludur.

Örneğin müslümanların Endülüs'te uğradıkları fitne, öylesine yüz kızartıcı ve vahşi yöntemler, öylesine toplu kıyımlar uyguladılar ki artık bugün İspanya'da ne bir müslüman ve ne de İslâm diye birşey kalmıştır,

Örneğin Kudüs ve civarındaki haçlı hücumları.. Bu saldırıların hazırlık ve hedefi, sadece akideye yönelikti. Ama o zaman sadece akide bayrağı altında savaşan müslümanlar bu bölgeyi, Endülüs'ün acıklı sonundan kurtarmışlardı.

Sonra günümüzde müslümanların tüm dünyada uğradığı fitneler..

Komünist, budist, Siyonist ve haçlı tüm ülkelerde karşılaştıkları eziyetler..

Şu halde bu kimseler eğer gerçekten müslümanlar iseler, uğradıkları fitneyi defetmek için cihad farizasıyla - bugün de - yükümlüdürler.
 
Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadın ikinci Hedefi:

İnanç özgürlüğü sağlandıktan sonra inanca davet özgürlüğünü gerçekleştirmektir.

Şurası kesin ki İslâm, hayat ve kainata ilişkin en mükemmel düşünceyi ve hayatın kalkınması için de en İleri düzeni getirmiştir. Tüm bunları. İnsanlığa doğruca göstermek, insanlığın kulak ve kalbine ulaştırmak İçin getirmiştir. Ta ki bundan sonra, yani tebliğ ve açıklamadan sonra dinde hiç bir zorlama olmadan dileyen iman etsin, dileyen de inkar etsin.

Ama bundan önce olması gereken, bu hayrın tüm insanlığa erişmesini önleyen engellerin yoldan kalmasıdır. Bu din nasıl ki Allah katından tüm insanlığa gelmiş; öyleyse tüm insanlığa tebliğ edilmesi de gerekir. Bundan dolayı İnsanların, tebliği işitip ikna olduktan sonra - eğer dilerlerse - hidayet kervanına katılmalarını yasaklayan tüm engellerin ortadan kalkması şarttır.

Bu engellerin en başında ise tağuti düzenler gelmektedir. İnsanlara hidayetin sesini dinlemeyi yasaklayan ve hidayete eren kimseleri de fitneye veren yeryüzünün tağutî düzenleri..

İşte İslam, bu tağuti düzenleri yıkıp onun yerine kişiye, inanca davet ve dava adamlığı özgürlüğünü temin eden adil bir düzen kurmaktadır.

Madem ki bu hedef hala mevcuttur, öyleyse müslümanların - eğer gerçekten müslüman iseler- bu hedefe varmak için cihad etmeleri zorunludur.
Cihadın ikinci Hedefi:

İnanç özgürlüğü sağlandıktan sonra inanca davet özgürlüğünü gerçekleştirmektir.

Şurası kesin ki İslâm, hayat ve kainata ilişkin en mükemmel düşünceyi ve hayatın kalkınması için de en İleri düzeni getirmiştir. Tüm bunları. İnsanlığa doğruca göstermek, insanlığın kulak ve kalbine ulaştırmak İçin getirmiştir. Ta ki bundan sonra, yani tebliğ ve açıklamadan sonra dinde hiç bir zorlama olmadan dileyen iman etsin, dileyen de inkar etsin.

Ama bundan önce olması gereken, bu hayrın tüm insanlığa erişmesini önleyen engellerin yoldan kalmasıdır. Bu din nasıl ki Allah katından tüm insanlığa gelmiş; öyleyse tüm insanlığa tebliğ edilmesi de gerekir. Bundan dolayı İnsanların, tebliği işitip ikna olduktan sonra - eğer dilerlerse - hidayet kervanına katılmalarını yasaklayan tüm engellerin ortadan kalkması şarttır.

Bu engellerin en başında ise tağuti düzenler gelmektedir. İnsanlara hidayetin sesini dinlemeyi yasaklayan ve hidayete eren kimseleri de fitneye veren yeryüzünün tağutî düzenleri..

İşte İslam, bu tağuti düzenleri yıkıp onun yerine kişiye, inanca davet ve dava adamlığı özgürlüğünü temin eden adil bir düzen kurmaktadır.

Madem ki bu hedef hala mevcuttur, öyleyse müslümanların - eğer gerçekten müslüman iseler- bu hedefe varmak için cihad etmeleri zorunludur.
 
Esra Çevrimdışı

Esra

Üye
İslam-TR Üyesi
Cihadın Üçüncü Hedefi


Yeryüzünde kendisine has nizamını kurup sürdürmek ve korumaktır.

Çünkü insana, insan kardeşine karşı insanca bir özgürlük veren biricik nizamdır İslâm..

Çünkü İslâm, bir tek ubudiyyetten başkasını kabul etmemektedir. Kulluğun, yüceler yücesi bir tek büyük Allah'a yapılmasını belirleyen İslâm, yeryüzünden - hangi biçim ve türüyle olursa olsun- kula kulluğu kaldırmaktadır.

Halka kendi katından hükümler koyup insanların başına musallat olan hiç bir ferd, hiçbir sınıf veya ulus bırakmamaktadır İslâm nizamı.

Çünkü tüm insanların bir tek Rabbi vardır. Herkes İçin kanunlar koyan O'dur. Şu halde insanların itaat ve bağlılıklarıyla, iman ve ibadetleriyle yönelmeleri gereken de O'dur.

Bu bakımdan İslâm nizamında, Allah'ın şeriatini uygulayandan başka hiç bir kimseye itaat yoktur, ilahi şeriatı, beşer hayatına uygulamakla görevlendirilen kimseden başkasına..

Sıradan bir kul olan hiç bir insan, kendisi için ilahlık makamının iddiasında bulunamaz. İşte İslâm'ın getirdiği Rabbani nizamın temel dayanağı budur.

Sonra İslâm, bu temele dayalı arı duru ahlakî düzeniyle bir insanın özgürlük hakkını garantilemekte, herkesin dokunulmaz değerlerini gözetmekte ve İslâm yurdunda yaşayan her vatandaşın hukukunu korumaktadır. İslâm'ı benimsemeyenler de dahil herkesin ve inancı ne olursa olsun her insanın..

Ayrıca İslâm, hiç kimseye zorla İnancını da benimsetmez. Zorlama yok.. Sadece tebliğ vardır. İşte İslâm, yeryüzünde böylesine yüce bir nizamı kurup yaşatır ve korur. öyleyse cihad etmek hakkıdır İslâm'ın..

Kula kulluğa dayalı tağutî düzenleri çökertmek için cihad etmelidir.

Sıradan kulların ilahlık İddiasında bulunduğu ve haksız yere ilahlık görevlerine başvurulduğu tağuti düzenleri ortadan kaldırmak için cihad...

Çünkü yeryüzündeki bu azgın düzenlerin İslâm'a karşı direnmesi ve İslâm'a savaş açması kaçınılmazdır. İslâm'ın da bu düzenleri kökünden yıkması kaçınılmazdır. Çünkü yüce nizamını yeryüzünde kurmasının başka bir çaresi yoktur, insanları özgün İnançlarıyla gölgesinde özgür yaşatmasının yolu budur. Bu özgürlüğe karşı İslam'ın insanlardan istediği şey, sosyal, ahlakî, ekonomik ve devletin varlığıyla ilgili yasalara uymaktır.

Kalb inancına gelince, bunda hepsi özgürdür. Kişisel hallere (medeni hukuka) gelince bunda da herkes özgürdür ve bu alanda inançlarına uygun olarak davranma hakkına sahiptirler. Bununla da kalmayan İslâm, kendilerini ve inanç özgürlüklerini ayrıca korumakta, haklarını savunmakta ve dokunulmaz değerlerini garantilemektedir. Ama söz konusu nizamının çerçevesinde..

Şu halde cihad hala farzdır. Bu eşsiz nizamı kurmak için müslümanlara yüklenen bir farz..

"Fitne ortadan kalkıp din Allah'ın oluncaya kadar savaşın." (el-Bakara: 193)

Yani yeryüzünde kulların ilahlık iddiasını ve Allah'tan başkasına tapınmayı ortadan kaldırıncaya kadar..

Görülüyor ki İslâm, inancını insanlara zorla benimsetmek için kılıç kuşanmamıştır. Ve bazı düşmanlarının itham ettikleri şekilde kılıç zoruyla da yayılmamıştır.

İslâm, her inanç sahibinin gölgesinde güvenle yaşayabileceği bir nizam kurmak için cihad etmiştir. Aynı inancı paylaşmasalar da emri altında yaşayan herkese inanç özgürlüğünü sağlamak için..

Durum sadece bundun ibarettir, İslam'ın, var olmak, yayılmak, taraftarlarına inanç ve can güvenliğini ağlamak, kısaca hayırlı bir nizamı kurup yaşatmak için güçlü olması zorunludur. Cihad, alçağın alçağı İslam düşmanlarının müslümanlara anlatmak istediği gibi hiç kuşkusuz ne şimdi, ne de gelecekte önemi az olan veya gereği kalmayan bir araç değildir ve olmayacaktır.

İslâm'ın bir nizam kurması zorunludur. İslam'ın bir gücü olması zorunludur. İslâm'da cihadın varlığı zorunludur. İslâm'ın vazgeçilmez tabiatı budur. Başka türlü yaşayıp yönetmesine imkan bırakmayan tabiatı budur. Evet "dine girmede zorlama yoktur" ama bunun yanında şu da vardır:

"Gücünüz yettiğince, hem kendinizin, hem de Allah'ın düşmanı (kafirleri) ve sizin bilmeyip de Allah'ın bildiği başkalarını (münafıkları) korkutacak kuvvet ve savaş atlarını hazırlayınız." (el-Enfal: 60)

İşte İslam'a göre sorunun çözümü budur, öyleyse müslümanlar, din ve tarihlerinin hakikatini böylece tanımak zorundadırlar. Dinlerinde kusur varmış gibi kendisini savunma gereğini gören suçlu tavrını bırakmak zorundadırlar. Çünkü takınmaları gereken tavır, tüm yeryüzü ideolojilerini, düzen ve doktrinlerini yenen kendisinden emin ve rahat kimsenin tavrıdır.

Bu bakımdan İslam'ı savunma görüntüsü altında mü'minlere güvenli bir yaşam ortamı sağlayan ve saldırgan tağutların iktidarını yıkan cihad hakkını gönüllerden silmek isteyen düşmanlara aldanmamalıdırlar. Çünkü bu cihad, tüm insanlığın İslâm'la gelen hayırdan yararlanması içindir.

İnsanlığa karşı işlenecek cinayetlerin en büyüğü; hiç kuşkusuz insanlığı bu haktan yoksun bırakıp araya başka engeller koymaktır.

Bunu yapanlar, kesinlikle insanlığın en büyük düşmanlarıdırlar.

Akıllı ve rüşdüne ermiş bir insanlığın ortadan kaldırması gereken düşmanlardır bunlar.

Ve insanlık akıllanıp rüşdüne erinceye kadar, Allah tarafından seçilen ve sevilen mü'minlerin bu azgın düşmanı tard etmesi zorunludur. Çünkü mü'minler, iman nimetini kendilerine bağışlayan Allah'ın sevdiği kimselerdir.

Bundan dolayı cihad; hem kendileri, hem de tüm insanlık için vazgeçilmez görevdir. Çünkü Allah'ın huzurunda bu görevden dolayı sorulacaklardır.

Seyyid Kutub - Fi Zilal'il Kur'an 'da Davet Yolu
 
Üst Ana Sayfa Alt