Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Cırcır (Ağustos) böceği

E Çevrimdışı

Ebu Nejmüddin

Üye
İslam-TR Üyesi
"Allah'tan başka kendisine yalvarmakta olduklarınız hepsi bir araya toplanacak olsalar bir sinek dahi yaratamazlar sinek onlardan bir şey kaçıracak (koparacak) olsa onu ondan geride alamazlar yardım isteyen de istenen de ne kadar acizdir" Hac-73

Bu ayet Hamza'nın kaldığı ıslah evinin koğuşunun Kimisi için iyi Kimisi için de kötü anlamda maskotu olan cırcır böceğinin dirayetli duruşunu anımsatıyordu.Birkaç gün evvel ortaya çıkıp da çıkardığı ses ile gece sabahlara kadar ben buradayım dercesine varlığını ortaya koyan Cırcır böceğini.Hani köy ve kasabalarda sıcak Ağustos gecelerinde iki katlı altı ahır ve ambardan müteşekkil evler vardır ya (alt katların ahır olarak kullanılması kışın hayvanların ısısından binanın sıcak olmasının istemesidir) işte öyle evlerin bahçelerinde birkaç Çalı çırpı ile yaktığınız semaverin dumanı tüterken bir sohbet esnasında duyduğunuz veya pencere kenarında uyumaya çalışırken yıldızları seyrettiğiniz gökyüzüne bakarken işittiğiniz sesdir o.

Bir köylü çocuğunun bu gibi seslere Aşina olması doğaldır ama senede bir kez yaz tatilinde memleketini ziyarete giden ebeveynlerin yanlarında götürdükleri çocuklar için bir rüya gibidir gece kuşlarının ve börtü böceklerinin sesi.Her ne kadar geceyi aydınlatan Ay ve Yıldızlar Altında bu gibi sesler bazen ürkütücü gibi olsa da ebeveynleri yanlarında olduğu için kendilerini güvende hissederler çocuklar.Nemrudu halt eden sinek gibi koğuşta kulakları sağır edercesine "Ben de sizi alt edeceğim" dercesine tıpkı ribat yerinde nöbet bekleyen savaşçı edasıyla gece yarısından sonra başlayıp sabahın ilk ışıklarına kadar süren bir asker duruşuyla sanki ben buradayım diyordu.

Musa aleyhisselam bir yere geldiğinde sineklerin çokluğundan rahatsız oldu ve Rabbine (bu rahatsız edici mahlukları ne için bu kadar çoğaltmışsın)diye gönlünden geçirdi.Allah sübhanehu ve Teala ona şöyle ilham etti "Ya Musa! Sen sineklerden şikayet ediyorsun ama onlar lisan-ı halleri ile sürekli beni tesbih etmekteler"

İşte insan koca cüssesi ile ve bir lisan ile Allah'ı zikreder ve çok kez de bundan gaflet ederken,o küçücük değersiz gibi gördüğümüz canlıların ne derece Allah'ı tesbih ettiklerinin belki de çoğu kez farkında olmadan hayatımıza kattıkları anlam ve değerlerine bilmeden göçer gideriz bu Dünyadan.

Cırcır böceğinin kararlılığı Hamza'yı derinden etkilemişti ona göre o hiç durmadan Allah'a tesbih ediyordu.Bazılarına göre de rahatsızlık vermekten başka bir işe yaramıyordu.Hatta rahatsız olanlar,kulaklarına kulaklık takmalarına rağmen bu sesin önünü alamıyorlardı.Ta kulaklarının derinliklerine kadar işlemişti cırcır böceğinin hamd ile tesbih edercesine çıkardıgı o ses.

Islah evinin 2 katlı 7 odalı koğuşunun son odasının penceresinin kenarında açılan küçücük bir gedik cırcır böceğinin ribat yeri olmuştu.Farklı bir bakış açısıyla olayları değerlendiren ve koğuşun en genç üyesi olan Hüseyin için ise sabahın ilk ışıkları ile sesi kesilen cırcır böceği kuşlara yem olmamak için yuvasına çekiliyordu.Kim bilir belkide bir karganın veya serçenin o günkü rızkı olabilirdi.Peki ne yiyip ne içiyordu o beton ve demir parmaklıklarla örülü pencerenin dış kısmına bakan köşesindeki koğuşlandığı gedikte?

Cırcır böceğinin bulunduğu odada yatan Muhammed'in pencere kenarına ıslahevinin yemek listesindeki söğüş kategorisinde bulunan taze nanelerrden bir tutamını bir buçuk litrelik su şişesini kesip saksı yaparak Toprak yerine çay yapraklarını içine basıp koyduğu nane yapraklarından yiyor olabilir miydi.?

El Rezzak olan Allah Kaya'nın içinde kendi büyüklüğü kadar olan bir boşlukta yaşayan karıncayı nasıl doyuruyor ise onu da öyle rızıklandıramaz mıydı.?
Elbette ki Bu Allah subhanehu ve teala için çok kolaydır dedi Hamza.Hem onun yarattıkları canlılar içerisinde İnsanoğlu hariç tüm canlıların tevekkülü tam teslimiyet içinde değil miydi?

Evet dedi Hamza
"Yeryüzünde kımıldayan hiçbir canlı yoktur ki rızkı Allah'a ait olmasın"Hud-6

Bir gün Süleyman Bin Davud Aleyhisselam insanları toplayıp yağmur duası için bir yere giderken yolda susuzluktan sırtüstü dönmüş bir karıncanın şöyle söylediğini işitir "Ey Allah'ım ben senin mahlûkatın dan birisiyim,biz sen'in rızkından müstağni olamayız, ya bize yağmur verirsin yahut bizi helak edersin" Bunun üzerine Süleyman Aleyhisselam insanlara dönerek "geri dönün Şu an başka birisinin duasıyla duası sebebiyle yağmura kavuşacaksınız"demiştir.(İbn Hanbel Kitabuz Zühd-447 no)

Koğuşdakilerin tüm çabalarına rağmen cırcır böceğinin sesini kesememişler ve sonunda çareyi diş macunu ile yuvalandığı deliği kapatmak da bulmuşlardır.Evet onu ölüme terk ettiler...

"Halbuki Göklerde olan ve yerde bulunan hareket eden bütün canlılar ve melekler büyüklük taslamadan sadece Allah'a secde ederler" Nahl-49

"Yedi gök ile yer ve bunlarda bulunan herkes O'nu tesbih eder ve ona hamd ile tesbih etmeyen hiçbir şey yoktur fakat siz onların tesbihlerini anlamazsınız." İsra 44

Ertesi gece rahat bir uyku çekeceklerini düşünenler için koğuş tam bir komediye dönüşmüştü.Evet cırcır böceği hala ötüyordu ve ölmemişti, hatta bu sefer biraz daha uzak bir yerde koğuşdakilerin ellerinin uzanamayacağı bir yerlerde ötüyordu hem öncekilerden farklı olarak bu sefer nöbetine birkaç saat önce başlamıştı.

"Ben cinleri ve insanları ancak bana ibadet etsinler diye yarattım" Zariyat 56 ayetine mukabil Cırcır böceğinin azmi koğuştakileri utandıracak nitelikteydi.

Gündüzleri ne yaptığını bilemediğimiz ve sanki Zühd ve Takva sahibi biri gibi kendisini de göremediğimiz cırcır böceği, Rabbini nasıl da kendi lisanınca tesbih ediyordu.

Birkaç gün sonra cırcır böceği yeniden bir sürpriz yaparak bu sefer odanın içinde ötmeye başlamıştı ranza ve dolapların altında sesin geldiği nokta tespit ediliyor ama bir türlü kendisini göstermiyordu dışarıdan gelen seslerede tepkisiz değildi hani.

Gürültüyle kapanan kapılar ve elbise dolaplarına yapılan sert tokat şeklindeki darbelerde ise sesini kesiyor ama çok geçmeden birkaç saniye sonra kimseyi kâle almazcasına ötmesini sürdürüyordu.

En sonunda odayı çamaşır suyu ile yıkadılar.

Artık ses, yoktu ağustos ayıda bitmişti.

Ebu nejmuddin
Silivri.k.c.i.k
 

Benzer konular

Üst Ana Sayfa Alt