Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çoğunluğu ölçü edinmek

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Onlar, ancak zanna uyarlar ve onlar ancak yalan söylerler.((Enam 116))


Allah (c.c) kafirlerin ortaya attıkları şüphelere önceki ayetlerde gerekli cevabı verdikten, Muhammed (a.s)’in katından gönderilen bir rasul, Kur’an’ın ise katından indirdiği kelamı olduğunu, dolayısıyla Kur'an’da ve hadislerde bildirilen haber ve hükümlerin kesinlikle doğru olduğunu, bu sebeble sadece bu hükümlere bağlanmak gerektiğini bildirdikten sonra bu ayette, Kur'an ve sünnetin bildirdiği dışında başka hükümlere uyulmaması gerektiğini, bu iki kaynak dışında başka kaynaklara baş vurulmaması gerektiğini emretmekte ve bunun sebeplerini açıklamaktadır.

“Eğer yeryüzündekilerin çoğuna uyarsan, seni Allah’ın yolundan saptırırlar.”

Allah (c.c) bu ayette şöyle buyuruyor:

“Ey Muhammed! Ve Ey Muhammed’e tabi olan müslüman kullarım! Yeryüzünde bulunan insanların çoğunluğuna uyarak Kur’an’ın hükümlerini terkeder ve çoğunluğu ölçü edinerek beşer aklının ürünü olan hükümlere tabi olursanız biliniz ki; kendilerine tabi olduğunuz o çoğunluk sizi ancak doğru yoldan, haktan ve adaletten saptırır. Çünkü insanların çoğu, bir an önce dünya metaı elde etmek ister ve ahiret değerlerine önem vermez. Bu sebeple Allah’ın bildirdiği gerçeklere ve hükümlere kesinlikle tabi olmaz, ne akli ne fıtri ne de Kur’ani delillere önem vermezler. Bilakis, heva ve heveslerine, zanlarına, meşru olmayan yollara ve yoldan çıkmış azgınların uydurduğu batıl, adaletten uzak, tahminlere dayalı, zulüm dolu üstelik de yalan olan hükümlere tabi olurlar. Onlar için önemli olan dünya metaı elde etmektir.”

Allah (c.c) bu ayette her ne kadar Rasulullah (s.a.s)’a hitab ediyorsa da, buradaki hitab amm (genel)dır ve aslında hem mü’minlere hem de bütün insanlaradır. Çünkü tek başına kalsa bile, Rasulullah (s.a.s)’ın kendisine gelen vahiy dışında başka birşeye tabi olması mümkün değildir.

Allah (c.c)’ın bize bu ayette bildirdiği diğer bir gerçek de şudur:

Her zaman hakka bağlı olanların sayısı az, batıl üzerinde olanların sayısı ise çok olacaktır. Bu sebeble Kur’an’ın hükümlerini gözönünde bulundurmaksızın insanların çoğunluğuna bağlı olmak, itaat etmek ve bunu ölçü edinmek insanı her zaman sapıklığa düşürür.

Öyleyse şu çok iyi bilinmeli ve idrak edilmelidir:

Bir şeyin hak olup olmadığı veya doğru olup olmadığı, o şeye bağlananların çokluğu ile ölçülmez. Bir şeyin hak olup olmadığını öğrenmek için baş vurulacak ölçü; şeriat hükümleri, sahih akıl (tarafsız, herhangi bir etki altında olmayan akıl) ve selim fıtrattır. Buna göre insanların çoğu hakka karşı gelse, heva-heveslerine ve menfaatlerine hoş gelmediği için şeriate, sahih akla ve selim fıtrata bağlanmasalar bile, her ferde düşen görev; şeriatin, sahih aklın ve selim fıtratın kabul ettiği delillere tabi olmaktır.

Şu iyi bilinmelidir ki şeriat, sahih akıl ve selim fıtrat asla birbirine zıt olmazlar, çelişmezler.

“Onlar, ancak zanna uyarlar ve onlar ancak yalan söylerler.”

Allah (c.c) ayetin bu kısmında şöyle buyuruyor:

“İnsanların çoğu, gerek inanç yapılarını, gerek hayat düzenlerini ve gerekse diğer amellerini olsun, menfaatlerine, heva-heveslerine, zanlarına ve tahminlerine göre düzenlerler. Allah’ın şeriatindeki hükümleri, sahih aklın ve selim fıtratın kabul ettiği doğruları ise hiç önemsemezler. Çünkü onların ölçü edindikleri değerler; heva-hevesleri, zanları, tahminleri ve menfaatlerine uygun olan şeylerdir.”

Bu ayet bizlere şunları göstermektedir:

1 - Gerek zamanımızda ve gerekse her zaman insanların çoğu şirk, küfür ve her türlü sapıklık üzere olmuştur ve olacaklardır. Çünkü insanların çoğunluğu; Allah (c.c)’ın şeriatini terkedip yürürlükten kaldırıp, beşer ürünü olan kanunlara ve heva-heveslerden çıkan adetlere uymaktadırlar.

2 - İnsanları kandırmak için ortaya çıkarılmış olan ve zamanımızdaki çok ilahlık sistemi olan demokrasiye tabi olanlar şirk, küfür ve dalalet üzeredirler.

Demokrasi:

Demokrasi; hayat, insan ve varlık konusunda özel bir düşünceye sahip olan bir dindir ve devleti dinden ayıran laik düşünceyi sabit kılan bir nizamdır. Demokrasi dinine göre Allah (c.c) için yapılacak ibadet ancak mescidler, kiliseler, zaviyeler ve mabedlere hastır. Fakat hayatın özel veya genel meseleleriyle ilgili konular demokrasi dinine hastır. Yani, demokrasi dininde yönetici olan kimsenin Allah (c.c)’a ait olan yetkileri kendisinde bulundurma yetkisi vardır. Fakat, Allah (c.c)’ın hakkı olan konularla ilgili kanun yapma yetkisi yoktur. Zira böyle yaparsa dini siyasete alet etmiş olma ithamına maruz kalır veya kökten dinci ya da bölücü terörist ithamı ile karşılaşır. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

“Allah’ın yarattığı ekin ve hayvanlardan Allah’a bir hisse ayırmakta ve kendilerince: “Bu, Allah’a ait şu da ortaklarımıza ait” demektedirler. Ortakları için olan hisse Allah’a ulaşmamakta, fakat Allah’a ayrılan hisse ortaklarına ulaşmaktadır. Verdikleri hüküm ne kötüdür!” (En’am: 136)

Demokrasi dinine göre; halk kendi kendine hükmeder. Yani; kanun koyan ve kendisine itaat edilen Allah (c.c) değil, insandır.

Demokrasi dininde, Allah (c.c)’ın dinine zıt olsa da, onunla alay edilse de, beşeri kanunlara muhalefet etmediği müddetçe inanç hürriyeti vardır. Dileyen dilediği fuhuşu yapar, zina eder, livata yapar vs... Zira demokrasi dini için mukaddes hiç bir değer yoktur. Buna rağmen bu din, itiraz edilemeyen, hesab sorulamayan ve sorgulanamayan üstünlükte görülür.

Demokrasi dininde, batıl ve İslam’a zıt olsa bile, çoğunluğun görüşü mukaddes ve geçerlidir.

Demokrasi dininde değeri ve kudsiyeti ne olursa olsun, velevki Allah (c.c)’ın dini olsun, her konuda kişinin tercih hakkı vardır.

Demokrasi dininde yöneticinin seçimi konusunda, en basit ve cahil insanla, en takvalı ve alim insanlar eşit tutulur.

Demokrasi dininde; akidesi ve fikri ne olursa olsun, İslam’a aykırı olsa bile, siyasi partilerin ve değişik grupların oluşumu serbesttir.

Bu anlatılanlara göre demokrasi dininde, kendisine ibadet ve itaat edilen ilah, insanın heva ve hevesidir. İşte bu sapık olan demokrasi fikrinin sahipleri, bu yeni din demokrasiye inanırlar ve düşmanlıkları, dostlukları, savaşları sadece bu din için yaparlar. Bu dine giren kimseyi kendilerine dost edinir, ona yardımcı olurlar. Bu dine girmeyen kimseye ise düşman olup ona savaş açarlar.

Demokrasi bir taguttur ve Allah (c.c)’tan başka ibadet edilen tagutların temelini oluşturur. Buna rağmen insanlar bu dine girmede hiç çekinmez ve tereddüt etmezler. Ona muhakeme olurlar ve onu hiç çekinmeden överler.

Şöyle şaşırtıcı bir durum vardır: Kendilerinin müslüman olduklarını iddia eden kimseler yahudilik ve hristiyanlık dinine girmekten çekinirler. Buna rağmen demokrat, kominist, sosyalist veya laik bir partinin dinine girmekten hiç çekinmezler. Oysa nasıl hristiyanlık ve yahudilik birer din ise demokrasi, kominizm, sosyalizm, laisizm de aynı şekilde birer dindir. Bu dinlerin hepsi batıldır. Aralarındaki tek fark, hristiyanlık ve yahudiliğin semavi asıllı oluşu, demokrasi, komünizm, sosyalizm ve laisizmin semavi değil, heva ve hevesin ürünü oluşudur.
 
Üst Ana Sayfa Alt