Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Çok Önemli 15 Adet Namaz ve Fıkıh Sorusuna Cevaplar

M Çevrimdışı

Molla_efendi

Yeni Üye
İslam-TR Üyesi
selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu

Bu soruya değerli ilim ehli cevap verirse menun olurum

2- namazda rukûda iken gözler nereye bakar bununla ilgili hadisin metni nasıldır.
3- İki rekatlı namazların teşehhüt oturuşunda teverrük oturuşumu yapılır. Teverrük oturuşu iki teşehhütlü(3 ve 4 rekatlı) namazların ikinci teşehhüdünde mi yapılır.
4- kendisi de kuran ve sünnete göre amel eden bir arkadaş elleri göğüs üzerinde bağlamanın da sahih veya hasen olmadığını söyledi. Halbuki hadisler sahih diye bilerek amel ediyorum, bu hadislerin sıhhatini nedir Ebu Davud (759), İbni Huzeyme (479), Beyhaki (2/30) Albânî (150 el-Cenaiz), Ahmed (22026) Not: yazdığım hadis numaraları farklı tercümelerden dolayı numaralar değişik olabilir.
5- İki secde ile yapılan sehiv secdesi her ziyade ve noksanlık için yeterlidir. (Ahmet bin Hanbel Ensar Yayıncılık: 6/303)
burada geçen ziyadelik ve noksanlık nedir.
6- Abdest alırken sümkürme nasıl yapılır. buruna her su alışta sümkürmek, buruna üç sefer su aldıktan sonra üç sefer arka arkaya sümkürmek, burna üç sefer su aldıktan bir sefer sümkürmek. Bunlardan hangisi yapılabilir
7- Rûku secdeyi çoğalmak ne demektir. Rûku ve secdede okuduğumuz zikirlerde sayı sınırı varmı. mesala özellikle secdede iken sünnette gelen zikirlerden bildiklerimden hepsini bir seferde 1-3-5 defa okumak haddi aşmak mıdır? yoksa rûku ve secdeyi çoğaltmak başka bir şey midir?
8- İbni Müseyyeb (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Ben orucumu bozdum, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Sadaka ver, Allah’a istiğfar et ve onun yerine bir gün oruç tut’ dedi.”
İbni Ebi Şeybe (2/515/1) Albânî (4/92 İrva)
Galiba bu rivayet mürsel. ibni müseyyeb'in bu mürseli hüccetliği nasıldır.
ibni abbas(r.a) fetvasında ramazan içinde boş günde iade et rivayetine göre durumu nedir. cahilliğimizden dolayı tutmadığımız eski yıllardan kalma oruçlar hakkında ne yapmalıyız
9- işyerlerindeki mescitlerde 2 veya 3 vakit (öğle ikindi ve kış saatlerinde akşam) kılınınan yerlerde mescit namazı kılınırmı(mescit namazı kılmak için 5 vakit cemaatle namaz kılınan bir yer olması mı gerek, yoksa sadece namaz için tahsis edilmesi, orayı mescit yapar mı)
10- sabah akşam zikirlerinin sınırlı bir vakti varmıdır. akşam zikirleri ikindiden yatsı vaktine kadar sabah zikirleri sabah namazından güneş doğana kadar veya öğleye kadar mıdır. namazdan sonraki zikirler sonraki namaza kadar okunmazda unutulursa bi sonraki namazdan sonra okunabilirmi.
11- fatihadan sonra ayet okunursa(misal bakara 285,286) istiaze mi besmele mi yoksa direk ayet okumaya başlanabilirmi
12- tarla kiraya verilirmi yoksa kişi kendi ekmediği zaman ödünç mü vermek zorundadır.
13- maaştan kesilen vergiler sadaka yerine geçermi.
14- uyumak için edinilen elbise ile namaz kılınır mı
15- safta yer kalmadığı için arkada tek saf tutan kişinin tek saf tutmaması için saftan bir iki adım atıp onunla saf yaptım. namazı iade etmelimiyim, doğru olan bu mudur
16- biz köy yerlerinde üzümleri kavun vb. aylarca askılarda tutarız patates soğan sarmısak vb şeyleride çürümemesi için açıkta tutarız. ve bunun gibi birçok hallerde mevcut. bir hadiste, Yılda bir gece var ki, o gecede veba iner..... bu vb yiyecek içecekle alakalı hadislere göre camı, kapısı kapatılmış ve besmele çekilmiş odada açıkta bu tür şeylerin bulunmasında sakınca varmıdır.

selamun aleykum ve rahmetullahi ve berakatuhu
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
images

İnşeAllah Cevablarınız :


S_ 1 Namazda rukûda iken gözler nereye bakar bununla ilgili hadisin metni nasıldır.

C- 1 : Rukuda bakılacak yer hakkında bir hadis-i şerife ben olduğuna şimdiye kadar ulaşamadım. Fakat kaynaklarda bu konu hakkında “Ruku halinde ise ayakların ucuna veya secde edilen yere bakılabileceği” uygun görülmüştür.”
(Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/253.)

Rukuda yapılan en büyük hatalardan biri ise rukudan doğruluş esnasında olmaktadır. Çünkü pek çok kişi bu esnada gökyüzüne (havaya doğru) bakmakta olduğunu görmüşümdür. Bu konuda bir hadisi şerifte :

Muslim ile Tirmizî dışında cemaat Enes'ten, Peygamber'in şöyle buyurduğunu rivayet etmişlerdir:
"Bazılarına ne oluyor ki namazda gözlerini göğe dikiyorlar?" Bu konuda şiddetli davranarak nihayet şöyle buyurmuştur: Bunlar ya bu duruma son verirler, yahut gözlerinden olurlar!"

S_ 2 İki rekatlı namazların teşehhüt oturuşunda teverrük oturuşumu yapılır. Teverrük oturuşu iki teşehhütlü(3 ve 4 rekatlı) namazların ikinci teşehhüdünde mi yapılır.

C- 2 : Teşehhud Oturuşunun Şekli:
Hanefilere göre, son teşehhudde oturuşun şekli, iki secde arasındaki oturuş şekli gibidir. Daha önce de tanıttığımız gibi, sol ayağın yere yatırılması ve üzerine oturulması tarzında olur. Bu oturuş ister son oturuş olsun ister olmasın, fark etmez. Bunun dayandığı delil Ebu Humayd es-Said’den, Peygamber (a.s.)'in namaz kılma şekli ile ilgili olarak rivayet edilen şu hadis-i şeriftir:
"Peygamber (a.s.) teşehhud için oturdu. Sol ayağını yere yaydı, sağ ayağının baş parmağını kıbleye doğru döndürerek dikti."
(Bu hadisi Buharî rivayet etmiş olup sahih, hasendir demiştir. Neylu'u-Evtâr, H, 275.)

Vail b. Hucr da şöyle demiştir: "Medine'ye geldim ki Peygamber (a.s.)'in nasıl namaz kıldığına bakayım. Oturduğu zaman -yani teşehhud için oturduğu zaman- sol ayağım yere yatırdı ve sol elini sol uyluğu üzerine koydu, sağ ayağını dikti."
(Bu hadisi Tirmizî tahric etmiş olup hadis hasen sahih demiştir. Nasbu'r-Râye, 1,419; Neylu'l Evtâr, n,273)
Malikilere göre namaz kılan kişi, birinci ve ikinci teşehhudde teverruk tarzında oturur.
(eŞ'Şerhu's-Sağîr, 1,329 vd.)

Çünkü İbni Mes'ud şöyle rivayet etmiştir:
"Peygamber (a.s.) namazın ortasında ve sonundaki oturuşlarda teverruk oturuşu tarzında otururdu." (el-Muğnî, I, 533)

Hanbelîler ve Şafiler diyor ki: Son teşehhudde teverruk sünnettir. Bu oturuş biçimi, iftiraş oturuşu gibi olup aradaki fark sol ayağın sağ taraftan çıkarılması ve kaba etlerin yere bitiştirilmesidir.
Bunun delili, Ebu Humeyd es-Saidi hadisinde gelen şu ifadelerdir: "Namazın sona ereceği rekât gelince, sol ayağını geri çeker ve yanı üzerine teverruk tarzında otururdu. Sonra da selâm verirdi."
(Bu hadisi Neseî dışında beş hadis imamı rivayet etmiştir. Tirmizî de hadis için, sahih demiştir. Buharî hadisi muhtasar olarak rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, U, 184)

Namazda teverruk, sol butlar üzerine oturmaktır. İki but iki uyluk üzerinde, pazular üzerindeki mafsallar gibidir.
Fakat, Hanbelîler şöyle demişlerdir:
Sabah namazının teşehhudunde kişi teverruk yapmaz. Çünkü bu ikinci bir teşehhud değildir. Ebu Humeyd es-Saidî hadisi ile açıklanan Peygamber'in teverruk oturuşu ile oturduğu namaz ikinci teşehhuddur. Bu oturuşu iki oturuşu birbirinden ayırmak için yapmıştır. Sadece bir teşehhud bulunan namazlarda ise birbirine benzeme korkusu yoktur. Dolayısıyla arada bir farkın bulunmasına ihtiyaç yoktur.
dudukakhirblk.jpg
30030

Hulâsa cumhura göre ikinci teşehhudde teverruk sünnettir. Hanefi'lere göre bu, sünnet olarak görülmemiştir.

(Vehbe Zuhayli; İslam fıkhı ansiklopedisi C: 1, Sf: 527)

S_ 3 Kendisi de kuran ve sünnete göre amel eden bir arkadaş elleri göğüs üzerinde bağlamanın da sahih veya hasen olmadığını söyledi. Halbuki hadisler sahih diye bilerek amel ediyorum, bu hadislerin sıhhatini nedir Ebu Davud (759), İbni Huzeyme (479), Beyhaki (2/30) Albânî (150 el-Cenaiz), Ahmed (22026) Not: yazdığım hadis numaraları farklı tercümelerden dolayı numaralar değişik olabilir.

C 3: Farz namazlarda elleri bağlamak İmam Malik dışında Cumhura göre sünnettir. İmam Malik’e göre ise farzlarda elleri bağlamak mekruh, nafile namazlarda ise elleri bağlamak caizdir. Bu görüşlerin farklılığı bu konudaki hadislerin farklılığından kaynaklanır. Dolayısıyla namazlarda elleri göbeklerin altına veya üstüne bağlama ameli Hanefilerde zayıf rivayete dayanmaktadır.

Hanefilerin dayandığı göbek altına bağlama Hadisi:
Rasulullah (s.a.v.) şöyle buyurdu:
Göbek altında sağ eli sol elin üzerine koymak sünnettendir.”
(Ebu Davud, Ahmed, Dâra Kutni) (Zayıf Hadis)

Elleri göğüs üstünde koymanın sünnet olduğunu söyleyenlerin hadisi:

Vail b. Hucr (r.anh)’dan şöyle rivayet edilmiştir:
Rasulullah (s.a.v.) “Allah-u Ekber” deyip, sağ elini, sol eli üzerine bilek ile dirsek arasına koydu.” (Ebu Davud)

İbni Huzeyme’nin Rivayetinde ise Vail b. Hucr (r.anh)’ın hadisinde şu ziyade vardır:
Ellerini göğsünün üzerine koyardı.”

Namazda ellerin göbek üstünde mi, yoksa altında bağlanacağı konusu alimler arasında ihtilaflıdır;

Hanefilere göre: Eller göbek altında bağlanır.
Maliki, Şafiilere göre: Göğüs altı ile göbek üstü sağ el, sol elin üzerine konularak bağlanır.
Sahih Hadislerle NAMAZ:


S_4 İki secde ile yapılan sehiv secdesi her ziyade ve noksanlık için yeterlidir. (Ahmet bin Hanbel Ensar Yayıncılık: 6/303)
burada geçen ziyadelik ve noksanlık nedir?


C 4 : Bu noksanlık namaz kılarken musallinin başına gelen namazdaki herhangi bir farzın tehiri yada vacibin terki ya da tehiridir.

Bunu da detaylı şekilde açarsak :
Peygamber'in:
"Ben de sizin gibi bir insanım. Sizin unuttuğunuz gibi ben de unuturum. Unuttuğum zaman bana hatırlatınız."
(Buhârî, "Salât", 31; Muslim, "Mesâcid", 90, 92, 93, 94; Ebû Dâvûd, "Salât", 189, 190; Nesâî, "Sehv", 25, 26; İbn Mâce, "İkâme", 129, 133; İbn Hanbel, I, 379, 420, 424, 438, 448, 455)
buyurduğu sabittir.


Allah Rasûlu, bir çok kez yanılmıştır. Yanıldığında kimi zaman selam vermeden önce, kimi zaman da selamdan sonra iki secde yapmıştır.
Buhârî ve Muslim'de Abdullah b. Buhayne'den şöyle rivâyet edilmiştir:

Rasûlullah, öğle namazında iki rekatı kıldıktan sonra arada oturmadan kalktı. Namazını bitirince iki secde yaptı, sonra selam verdi.
(Buhârî, "Sehv", 1; Muslim, "Mesâcid", 86.)

Muttefekun aleyh olan bir başka hadiste, son oturuşta iken selam vermeden önce iki secde yaptığı, her secdede tekbir aldığı rivâyet edilmektedir. (Buhari, Sehv 5)
İmam Ahmed'in naklettiğine göre Rasûl-u Ekram, bir gün namaz kıldı, selam verip ayrıldı. Oysa namazın bir rekatı kalmıştı.
Talha b. Ubeydullah derhal ona yetişti. Geri dönüp mescide girdi ve Bilal'e emredip namaz için kâmet getirtip. Cemaâte namaz kıldırdı. (İbn Hanbel, I, 99)
Bir keresinde öğle namazını beş rekat kıldırdı. Bunun üzerine sebebi soruldu. O da selam verdikten sonra iki secde yaptı. Bu hadis muttefekun aleyhtir. (Buhârî, "Sehv", 2)


Allah Rasûlu, ikindi namazını üç rekat kıldırdı, sonra evine girdi. Cemaat durumu ona hatırlattı. Bunun üzerine dışarı çıktı. Onlara bir rekat kıldırdı sonra selam verdi. Selamdan sonra iki secde yaptı, sonra selam verdi.

SEHİV SECDESİNİN YAPILIŞ ŞEKLİ

Hanefîlere göre, sehiv secdesinin yeri (et Tahiyatu duasından hemen sonra sağa tek) selâmdan sonradır.
Şâfiîlere göre ise durum aksinedir yani selamdan öncedir.
Malikîlere göre, bazan selâmdan önce, bazan selâmdan sonra olur.
Hanbelîlere göre, namaz kılan kişi serbesttir. Sehiv secdesini dilerse selâmdan önce yapar, dilerse selâmdan sonra yapar.

Hanefî'lere Göre:

İster namaza bir şey ilâve etmekten olsun, ister bir şeyi eksik yapmaktan ötürü olsun sünnet olan, sehiv secdesinin selâmdan sonra yapılmasıdır. Fakat, bir kimse selâmdan önce sehiv secdesi yaparsa bu da yeterlidir, iadesi gerekmez.

Sehiv secdesinin yapılma şekli ise şöyledir:

Sadece sağına selâm verdikten sonra kişi iki kere secde eder, sonra teşehhudde bulunur (ki bu vâcibdir), sonra sehiv oturuşunda Peygamber (a.s.)'e salâvat getirir ve sahih olan görüşe göre, duada bulunur. Çünkü duanın yeri namazın sonudur.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan sonra olduğu konusunda Hanefî'lerin dayandıkları delil daha önce geçen Muğîre hadisidir:
"Muğîre namazını tamamlayınca selâm verdi ve sonra iki defa secde etti, sonra yine selâm verdi. Nitekim Rasulullah (a.s.) da böyle yapmıştır."

(Bu hadisi Ahmed ve Tirmizî rivayet etmiş olup, Tirmizî sahih demiştir)

Daha önce geçen îbni Mes'ud hadisi de Hanefîlerin dayandıkları deliller arasındadır. Hadis şöyledir:
"Peygamber (a.s.) öğle namazını beş rekât olarak kıldırdı. Kendisine: "Namaza ilâve mi yapıldı ? " diye sorulunca:

"Nedir o? "diye sordu.
Cemaat dedi ki: "Beş rekât kıldırdın."
Bunun üzerine selâm verdikten sonra iki secde ederek namazı tamamladı."
(Bu hadisi Ahmed ve Kutub-i sitte sahibleri rivayet etmiştir. a.g.e., 121)


Sehiv secdesinin yapılış şekli konusunda dayandıkları delil İmran b. Husayn hadisidir:
"Peygamber (a.s.) kendilerine namaz kıldırdı ve namazda sehvedince iki defa secde etti, sonra teşehhudde bulunarak selâm verdi."

(Ebu Dâvud ve Tirmizî. a.g.e.a.y)

İkinci delilleri daha önce geçen Sevban hadisidir, hadis şudur:
"Namazda her yanılma için selamdan sonra iki secde etmek gerekir."

(Bu hadisi Ebu Dâvud (1028) ve İbni Mâce tahriç etmişlerdir. Nasbu'r-Râye, II, 167)


Hanefi'lerin Sehiv Secdesinin Delilinin Tenkidi :

Namaz içerisindeki her yanılmadan ve unutmadan dolayı selam vermeden önce iki defa secde edilir, sonra tahiyyat yada başka dua okumadan selam ile namaz bitirilir . İmamın yanılmasında, cemaat subhanAllah diyerek uyarabilir. İmam hatasını hemen telafi edemezse namazın sonunda sehv secdesi yapmakla telafi eder ve hatasını anladığını da subhanAllah diyerek cemaate mukabele eder. (Ebu Davud (1037)
Teşehhudu (tahiyyat için oturmayı ve okumayı) unutan kimse dahi, bu yüzden sehv secdesi yaptığında, tahiyyat okumadan selam verir. Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1034)

Sehv secdesinden sonra tahiyyat okunur diyenlerin delil kabul ettiği şu hadis zayıftır;

"İmran b. Husayn (r. anh)’dan; Rasulullah (s.a.v.) onlara namaz kıldırdı ve sehvetti (yanıldı). Bunun üzerine iki defa secde yaptı, sonra oturup tahiyyatı okudu, sonra selam verdi."
(Ebu Dâvud (1039) Tirmizi (Salat 173)

Tirmizi bu hadis için hasen-garibdir dedi. Mezkur hadis “şaz”dır.

"Şâz olmak" demek : Sika (güvenilir) bir ravinin kendisinden daha sika ravilere muhalefet ederek rivayet ettiği ve bunda da tek başına kaldığı (o muhalif hadisi bir başkasının da rivayet etmediği) hadis demektir. Bu durum hadisin sahih kabul edilmesine manidir. Çünkü bir hadisin sahih kabul edilebilmesi, şaz olmamasıyla da ölçülür. Dolayısıyla bu hadis zayıftır, zayıf hadisle amel etmek ise câiz değildir. Çünkü Rasulullah’ın (s.a.v.) söylediği yada yaptığı kesin belli olmayan şeyleri din kabul etmek, elbette ki dini bozmak olacaktır. Ayrıca sehv secdesinden sonra tahiyyat okunacağını bildiren ilgili hadisin de zayıf olduğunu muellif Ebu Davud zikretmiştir . (Ebu Davud (1028)

Rasulullah’ın (s.a.v.) yaptığı sehv secdelerini tafsili olarak anlatan hadisler çoktur. Namazın her ruknunde yanılmalar olabilir, özetle diyebiliriz ki; namazda eksik rekat kılındığı, namaz bittikten sonra anlaşılırsa, bir iş veya konuşmadan sonra bile (Ebu Davud (1018) bu farz namaz ise yine kamet getirilir.
Eksik olan rekat veya rek’atlar kılınır, sonra selam verilir, iki defa sehv secdesi yapılır ve sonra tahiyyat okunmadan selam verilir. (Buhârî (ter. 817-818) Ebu Davud (1027)
Namazda iken kaç rekat kıldığını şaşıran kimse, az olan rekatı tercih eder. İki mi kıldım üç mü derse iki kıldığını varsayar ve namazı ona göre tamamlar ve selam vermeden önce sehv secdesi yapar sonra selam verir. (Ebu Davud (1024) Beş rekat kılarsa da yine iki defa sehv secdesi yapması yeterlidir. (Ebu Davud (1019-1022)

Her hangi bir yanılmadan (tekbir, kıraat, rûku, secde, tahiyyat vb. den biri unutulsa) namaz içerisinde hatırlandığında, tahiyyat ve diğer dualar bitirilince selam vermeden önce iki kere secde edilir ve sonra selam verilir. Namazda esneme, öksürme, kaşınma vs. gibi durumlardan dolayı sehv secdesi gerekmez. Farz namazlardaki yanılma ve vehmetme dolayısıyla, sehv secdesi gereken bütün durumlarda, sünnet namazlarda da sehv secdesi gerekir.

Mâlikî'lere Göre:
Malikîlere göre, sehiv secdesinin sünnet olan yeri, eğer sebebi noksanlık yahut hem noksanlık, hem de fazlalık ise selâm vermeden önceki zamandır.
Eğer sebebi sadece fazlalık ise o takdirde yapılma yeri selâmdan sonraki zamandır. Selâmdan sonraki secdeye niyet etmek ise vacibdir. Secdeye varıp kalkarken de tekbir getirmek gerekir. İki secde arasında oturulup teşehhud yapmak da sünnettir.
Hanefilerin aksine, salli-bârik salavatları ile dua okunmaz. Sonra selâm verilir. Selâm vermek vacibdir.
Dolayısıyla sehiv secdesinin vâcibleri beştir:
Niyet etmek, birinci secdeyi yapmak, ikinci secdeyi yapmak, iki secde arasında oturmak, selâm vermek. Ancak selâm vermek sadece vâcib olup şart değildir. Tekbir ve ondan sonra teşehhud ise sünnettir.
Sehiv secdesini selamdan önce yapması gereken kişi, bunu bile bile tehir ederse, yukarda zikredilenlere binâen namaz mekruh olur, fakat bozulmaz. Sonradan yapması gereken secdeyi önce yaparsa, Malikî mezhebine göre bu yeterlidir, fakat bile bile bunu yapmak tahrimen mekruhtur. Ancak namaz sahihtir. Eğer tehir yahut takdimi bilerek yapmazsa ne mekruh ne de haram olur.


Şâfiî'lere Göre:
İmam Şafiî'nin mezheb-i cedidine göre, sehiv secdesinin yapılacağı yer, teşehhud ile selâm arasıdır.

Bir kişi kasten selâm verirse en sahih görüşe göre sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer yanılarak selâm verir de aradan uzun zaman geçerse yine sehiv secdesi kaçırılmış olur. Eğer aradaki fasıla uzun değilse sehiv secdesi kaçırılmış olmaz, bunun için secde edilir. Bu şekilde namaz kılan kişi eğer secde ederse en sahih görüşe göre namaza geri dönmüş olur.
Cumua namazını kıldıran imam yanılırsa ve bunun için hep beraber secde edilirse, sonradan secde etme zamanım kaçırdıkları ortaya çıkarsa, öğle namazını tamamlarlar ve secde ederler. Bir kimse yanıldığını zannederek secde eder de sonradan yanılmadığı ortaya çıkarsa en sahih görüşe göre sehiv secdesi yapması gerekir.

Sehiv Secdesinin Şekli:

Vacib ve mendubları bakımından namazın secdeleri gibi iki secdedir. Meselâ, alnını yere koymak, tadil-i erkân, kendini salıvermemek, baş aşağı dönmek (vücudunun aşağı kısmını yükselterek secdeye varmak), iki secde arasında ayaklarını yere sermek, iki secdeden sonra tevernık oturuşu gibi hususlarda aynen diğer secdeler gibidir.
Sehiv secdesi için niyet kalbden yapılmalıdır. Eğer dil ile söylenirse namaz batıl olur.
Bazı Şafiîlerden nakledildiğine göre, iki secdede "Subhâne men lâ yenâmu velâ Yeshû" teşbihi söylenir.
Bazıları da şöyle demişlerdir: Zahir olan görüşe göre secdede okunacak teşbih, aynen namaz secdesinde okunan teşbih gibidir.
Sehiv secdesinin yerinin selâmdan önceki zaman olduğu hususundaki delilleri Muslim ile Ahmed b. Hanbel'in rivayet ettiği yukarıda geçen Ebu Saîd el-Hudrî (r.anh) hadisidir.
"Sonra selâmdan önce iki defa secde eder." Nesei'de bulunan daha önce zikredilmiş İbni Buhayne hadisi de Şafıî'lerin dayandıkları delillerdendir:

"Peygamber (a.s.) namazını tamamlayınca iki defa secde etti ve selâm verdi."
Sehiv secdesinin yapılma şekli hakkındaki delilleri ise Zulyedeyn hadisesi ile diğer bazı hadislerde geçtiği üzere Peygamber (a.s.)'in sadece iki secde ile yetinmesidir.

Hanbelî'lere Göre: (Keşşâfu'l-Kınâ' 1, 479-481; el-Muğnî, II, 34)

Hanbelîlere göre, selâmdan önce de selâmdan sonra da sehiv secdesini yapmanın caiz olduğu hususunda her hangi bir ihtilâf söz konusu değildir.
Onlara göre ihtilâf, "hangisinin efdal ve evlâ olduğu hususundadır.
En faziletlisi sehiv secdesinin selâm vermeden önce yapılmasıdır. Çünkü sehiv secdesi namazın tamamlanması için yapılmaktadır. Dolayısıyla kendi secdelerinden biri gibidir. Ancak iki durum bu hükümden mustesnadır:

1- Bir veya bir rekâttan fazla eksik kılınmış ve namazı tamamlanmadan selâm verilmişse o takdirde selâmdan sonra da sehiv secdesi yapılabilir.
Bunun dayandığı delil, İmran b. Husayn hadisi ile Zulyedeyn hadisesini anlatan Ebu Hurayra hadisidir. (Neylu'l-Evtâr, m, 107 -113)

İmran b. Husayn hadisinde şöyle denilmektedir:
"Peygamber (a.s.) bir rekât daha namaz kıldı sonra selam verdi, sonra iki defa secde etti ve tekrar selâm verdi (namazı bitirdi.)"


2- İmam olan kişi namazının her hangi bir işinde şubhelenirse sonra da kanaatine göre hareket ederse, bu konudaki nastan ötürü selâmdan sonra sehiv secdesi yapar. Bunu böyle yapmak mendubdur.
Dayandığı delil Ali ve îbni Mes'ud'dan (r.anh) merfu olarak rivayet edilen şu hadistir:
"Sizden biri namazında şubhelenirse/doğrusunu araştırsın ve namazını ona göre tamamlasın, sonra iki defa secde etsin." (Buhari, Muslim)

Buhari'de ise "Selâmdan sonra" ifadesi yer almaktadır.

Hanbelîlere göre sehiv secdesini yapmanın şekli:
İster selâmdan önce yapılsın, ister selâmdan sonra yapılsın, secdeye varmak ve secdeden kalkmak için tekbir getirmek, sonra da namazın secdeleri gibi iki secde yapmak gerekir. Eğer sehiv secdesi sonraya bırakılmışsa selâm vermeden önce namaz teşehhudu gibi teşehhutte bulunmak, sonra selâm vermek lazımdır. Eğer önce yapılacak bir sehiv secdesi ise o takdirde bunun için ayrıca teşehhude gerek yoktur, secdenin peşinden selâm verir ve namazdan çıkar.
Sehiv secdesinde, namazın asıl secdesindeki teşbih okunur. Çünkü bu secde namaz içinde meşru olan bir secdedir, dolayısıyla namazın asıl secdesine benzemektedir.
Bir kimse bile bile vâcib olan sehiv secdesini terk ederse, selâmdan önce yapılması gereken bir şeyi terk ettiği için namazı batıl olur. Çünkü bu, diğer vâcibler gibi olan bir vacibi kasten terk etmektir. Selâmdan sonra yapılması gereken sehiv secdesini terk etmekle namaz batıl olmaz. Çünkü bu durumda sehiv secdesi, ibadetin dışında olup ibadetteki eksikliği tamamlamak içindir. İbadetin haricindeki bir şeyi yapmamaktan ötürü namaz bozulmaz. Bu durum hacdaki noksanlıkları tamamlamak için verilmesi gereken kefaretlere benzer.
Bir kimse sehiv secdesini unutsa ve aradan uzun bir zaman geçse, namaz batıl olmaz. Çünkü sehiv secdesi selâmdan sonra namazı tamamlayan bir unsurdur. Hacdaki noksanlıkları tamamlayan işlerde olduğu gibi, bunu yapmamaktan ötürü namaz batıl olmaz. Yukarıdaki meselede eğer fasıla uzun ise secde etmek gerekmez, eğer fasıla kısa ise secde eder.

(Vehbe Zuhayli ; İslam Fıkhı Ansiklopedisi, cilt 2, S. 231 -234)

S_ 5 Abdest alırken sümkürme nasıl yapılır. buruna her su alışta sümkürmek, buruna üç sefer su aldıktan sonra üç sefer arka arkaya sümkürmek, burna üç sefer su aldıktan bir sefer sümkürmek. Bunlardan hangisi yapılabilir

C 5 Mazmaza ve îstinşakta Rasulullah (a.s.)'ın abdest şekli:
Üç defa mazmaza ve istinşak, Osman b. Affan (r.anh)'ın muttefakun aleyh hadisine göre sünnettir
"Osman (r.anh) bir kap istedi, üç defa avuçlarına su döktü, onları yıkadı. Sonra sağ elini kaba soktu. Mazmaza ve istinşar yaptı. Sonra yüzünü üç defa, dirseklerle beraber kollarını üçer defa yıkadı, sonra başını mesh etti. Sonra topuk kemikleri ile beraber ayaklarını üç defa yıkadı. Sonra dedi ki: Rasulullah (a.s.)'ın bu abdestim gibi abdest aldığını gördüm.
Ardından dedi ki: Kim bu abdestim gibi abdest alır sonra iki rekat kılarsa ve bunlarda kendisinde bir şubhe bulunmazsa, Allah onun geçmiş günahlarını bağışlar."
(İbni Abbas'tan merfu olarak Dârakutni'nin rivayet ettiği zayıf bir hadis de bunu teyid eder: "Mazmaza ve İstinşak sünnettir." Neylu'l-Evtar I, 139)
Ve Peygamber (a.s.)'den Ahmed, Muslim ve dört Sünen sahibinin Aişe (r.anha) tarikiyle rivayet ettiği şu hadis de vardır:
"On şey fıtrattandır." Bunlar arasında: "Mazmaza ve istinsah da"'saydı.


Fıtrat sünnet manasınadır. Ağız ve burun iç organlardır. Sakalın ve gözlerin içi gibi onların da yıkanması gerekmez.
Yüz: Yüzleşmenin, karşı karşıya gelmenin olduğu bir uzuvdur. Ağız ve burunla ise bu sağlanmaz
.
Fakihler oruçlu olmayanın mazmaza ve istinşakta mubalağa etmesinin sünnet olduğunda ittifak etmiştir.

İbni Kattan'ın isnadım sahih gördüğü bir rivayette Peygamber (a.s.) şöyle buyurdu:
"Abdest aldığında, oruçlu olmadıkça mazmaza ve istinşakta mubalağa et."
Lakid b. Sabri'nin hadisi de şöyledir: "Abdesti güzel al, parmaklarının aralarını hilâlle, oruçlu olmadıkça istinşakta mubalağa et."
(Tirmizi ve diğerleri sahih demiştir. Beş İmam (imam Ahmed ve dört Sunen sahibi) rivayet etmişlerdir.. (Neylu'l-Evıâr, I, 145)

Oruç için mubalağa sünnet değildir; bilakis orucu bozma korkusundan dolayı mekruhtur.

Mazmazada mubalağa:
Kişinin suyu boğazın en ucuna ve diş ve damak kenarlarına kadar ulaştırmasıdır. Sol elinin parmağını bunlarda gezdirmesi sünnettir. İstinşakta: Nefesle suyu genize çekmesidir. Suyun ağızda döndürülüp tükürülmesi sünnettir.

İbni Abbas'ın Peygamber (a.s.)'den haberindeki emre binaen istinsar da sünnettir:
"İki kere mubalağalı olarak istinsar edin ya da üç defa."

(Ahmed, Ebu Dâvud, ibni Mace, Hakim ve Ibnu'l-Carud rivayet edip Îbnu'l-Katlan sahih demiştir..
Hafız ibni Hacer de Tathıs' da zikretmiş, zayıf olduğunu söylememiştir. Neylu'l-Evtâr, I, 14)


Mazmaza ve İstinşakta Hanefilerin kitablarında geçen cümle şöyledir:
İkisi de beş sünneti ihtiva eden muekked sünnetlerdir:
Tertip, üçleme, suyu yenileme, sağ elle yapılmaları, gargara ve (ifsat ihtimalinden dolayı) (ed-Durrul-Muhtar, I, 108) oruçlu olmayanın burun yumuşağım aşarak mübalağa yapması...

Malikî'lere göre: Her biri için üç avuçla ve oruçlu olmayanın mübalağası ile mazmaza ve istinşakın yapılması mendubdur.

Şafiîlere göre
: Esah olan, sağın sola takdiminin aksine, bu ikisinde tertip, mustehab değil mustahaktır. Nevevî'nin el-Minhac'da dediğine göre azhar olan, mazmaza ve istinşak arasında üç avuçla birden yapmanın ayn ayn yapmaya üstün olduğudur. Her birinden mazmaza eder, sonra da istinşak. Yani ikisi için bir avuçta toplama, ayn ayn olmadan efdaldir. Bu konuda sahih haberler vardır. (Muğni'l-Muhtâc, I, 58)

Hanbelîlere göre
: Mazmaza ve istinşak abdestte ve gusülde vaciptir. Çünkü yüzün yıkanması ikisinde de vacibdir. Ağız ve burun da yüzdendir. Ve Aişe (r.anha)'nin rivayet ettiği hadis şöyledir:
"Mazmaza ve istinşak, muhakkak abdesttendir."
(Ebu Bekr, isnadı ile eş-Şafi ve Darekutnî Sünen'inde rivayet etmişlerdir)

Rasulullah (a.s.)'ın abdestini anlatan hadislerden onun mazmaza ve istinşaka devam ettiği anlaşılmaktadır. Daha önce geçen Osman (r.anh)'ın hadisi ve
Ali (r.anh)'nin hadisi gibi:
"Abdest suyu istedi, mazmaza ve istinsak yaptı, sol eliyle de istinsar etti. Bunu da üç defa yaptı. Sonra dedi ki: Bu Allah'ın Peygamberinin abdestidir."

(İmam Ahmed ve Neseî, Ali (r.anh)'dan rivayet etli. Neylu'l-Evtâr, I, 143)

Ebu Hurayra'nin de bu hususla iki hadisi vardır:
"Peygamber (a.s.) buyurdu ki: Biriniz abdest aldımı burnuna su koysun sonra da sümkürsün." ,

"Rasulullah (a.s.) mazmaza ve istinsakı emretti."
(Birinci hadis muttefakun aleyhtir, ikincisini de Dârakutni rivayet etmiştir. Neylu'l-Evtâr, a.y)

(Vehbe Zuhayli; İslam fıkhı ansiklopedisi C: 1, S: 169 - 171)

S_ 6 Rûku secdeyi çoğalmak ne demektir. Rûku ve secdede okuduğumuz zikirlerde sayı sınırı varmı.
mesala özellikle secdede iken sünnette gelen zikirlerden bildiklerimden hepsini bir seferde 1-3-5 defa okumak haddi aşmak mıdır? yoksa rûku ve secdeyi çoğaltmak başka bir şey midir?

C 6 : Rukuda okunan tesbih; tahiyatta okunan duadır. Secdede okunan ise hem tesbih hemde dualar vardır.


Rukuda: سُبْحَانَ رَبِّيَ الْعَظِيمِ (Subhane Rabb'iye'l Âziim) 1-3-5 -7 defa okunur.
1 defa Subhane Rabb'iye'l Âziim diyecek kadar beklemek farz, söylemek ise sünnettir. Ve tek yapılır.

Hem Rukuda ve secdede daha okunabilecek başka tesbihat ta vardır.
Mesela "
سُبُّوحٌ، قُدُّوسٌ، رَبُّ الْمَلاَئِكَةِ وَالرُّوحِ Subbuhun Kuddusun Rabbu'l melâiketi we'r-ruh" gibi.
Secdede:
سُبْحَانَ رَبِّيَ الأَعْلَى Subhane Rabbiye'l âla 1-3-5 -7 defa okunur.
1 defa diyecek kadar beklemek farz, söylemek sünnettir. Ve tek yapılır.

Teşehhudde : Ettehiyatu, Allahumme salli barik, Rabbena êtine , Rabbeneğfirli.
Teşehhudde daha okunabilecek pek çok sahih hadisler vardır artırmak için .

Anlamlarını ve daha başka okunabilecek sahih dua ve tesbihatleri sahih kaynaklardan elde ediniz. Bunları ekleyerek ve sayılarını da sunnete uygun olarak 3-5-7 gibi artırarak çoğaltabiliriz.

İbrahim en-Nehaî, Hasan el-Basrî, Ebû Hanife, Ebû Yûsuf, Muhammed ve bir rivayette İmam Ahmed'e göre ruku'da sünnet olan üç defa "Subhane Rabbiye'1-âzîm" secdede ise, üç defa "subhâne Rabbiye'l âlâ" demektir. Sünnetin en aşağı mertebesi budur.

Tahâvî'nin beyânına göre ruku ve secdelerde üçer defadan aşağı kalmamak fakat daha fazla da okumamak gerekir. Ancak Tahâvî'nin sözü farz namazlar hakkındadır. Nafilelerde ise üçden dilediği kadar yukarıya çıkmak caizdir.
Mâtûdî'ye göre kemalin en aşağı derecesi üç, yukarı derecesi onbir veya dokuz, orta derecesi beş defa teşbihte bulunmaktır.
"Hidâye" şerhlerinden bazısında "namaz kılanın ruku ve sucud teşbihlerinde üçten ona kadar çıkması imam-i Azam'a göre efdaldır, imameyne göre ise, yediye kadar çıkmak efdaldır" denilmektedir.
Ruku ve secdelerdeki tesbihlerin hükmü de imamlar arasında ihtilaflıdir. Ebu Hanife, Mâlik ve Şafiî (rahimehullah)'a göre bunlar sunnettir. Terkinden dolayı birşey lâzım gelmez. Yalnız kasten terk etmek mekruh olur.
İmam Ahmed b. Hanbel ile İshâk'a göre ruku ve secdelerde zikir vâcibtir. Kasten terk edilirse namaz bozulur. Unutarak terk edilirse, namaz bozulmaz. Yalnız İmam Ahmed'e göre secde-i sehv lâzım gelir. İmam Ahmed'in diğer bir kavline göre ruku ve secdelerdeki zikirler sünnettir. Zahirî'lerden, İbn Hazm bunların farz olduğunu söylemektedir

S_7 İbni Müseyyeb (Rahmetullahi Aleyh) şöyle dedi:
“Bir adam Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)’e geldi ve:
−Ben orucumu bozdum, dedi. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ona:
−‘Sadaka ver, Allah’a istiğfar et ve onun yerine bir gün oruç tut’ dedi.”
İbni Ebi Şeybe (2/515/1) Albânî (4/92 İrva)
Galiba bu rivayet mursel. İbni Museyyeb'in bu mürseli huccetliği nasıldır.
ibni abbas(r.a) fetvasında ramazan içinde boş günde iade et rivayetine göre durumu nedir. cahilliğimizden dolayı tutmadığımız eski yıllardan kalma oruçlar hakkında ne yapmalıyız.


C 7 : Eğer unutarak bir şey yiyip içtiyseniz orucunuza hiçbir şey olmaz! Ama bilerek orucunuzu bozduysanız, sadaka verip Allah’a istiğfar ettikten sonra orucu yediğiniz günün yerine bir gün oruç tutmanız gerekiyor. Çünkü Rasulullah (s.a.v.) böyle yapılmasını emrediyor.


İbni Museyyeb (r.anh) şöyle dedi:
Bir adam Nebi (s.a.v.)’e geldi ve: Ben orucumu bozdum, dedi.
Nebi (s.a.v.) ona: −‘Sadaka ver, Allah’a istiğfar et ve onun yerine bir gün oruç tut dedi.”
(İbni Ebi Şeybe 2/515/1, Albânî İrva 4/92)

Ebu Hurayra (r.anh) şöyle dedi:
“Bizler Nebi (s.a.v.)’in yanında oturduğumuz bir sırada, bir adam geldi ve:
Ya RasulAllah! Helak oldum dedi.
Rasulullah (s.a.v.) ona: Neyin var’? dedi.
O adam: Oruçlu iken kadınımın üzerine vaki oldum (cinsel ilişkiye girdim) dedi.

Rasulullah (s.a.v.): Azad edecek bir köle bulabilir misin’? dedi.
Adam: Hayır dedi.

Rasulullah (s.a.v.): İki ay peş peşe oruç tutabilir misin’? dedi.
Adam: Hayır dedi.

Rasulullah (s.a.v.): Altmış fakire yemek yedirme imkânı bulabilir misin’? dedi.
Adam: Hayır dedi.

Ebu Hurayra (r.anh) dedi ki: Nebi (s.a.v.) bir süre bekledi. Biz de o hal üzere bekler iken bir ara Nebi (s.a.v.)’e içerisi hurma dolu bir kap getirildi.
Nebi (s.a.v.): O soran kimse nerededir’? diye sordu.
Adam: −Benim dedi.

Rasulullah (s.a.v.): Bunu al yoksullara tasadduk et buyurdu.
Adam: −Benden daha yoksul olana mı vereceğim? Ya RasulAllah! Allah’a yemin ederim ki Medine’nin iki labesi arasında benim ev halkımdan daha yoksul ev halkı yoktur, dedi.

Bu söz üzerine Nebi (s.a.v.) dişleri gözükene kadar güldü.
Sonra Nebi (s.a.v.) o adama: Onu al ve ehline yedir’ buyurdu.”
Ravi: İki labe, iki taşlık demektir, dedi. Bu ifadeyle Medine kast ediliyor.
(Buhari 1804-1805, Muslim 1111/81, Malik 1/296/28, Ebu Davud 2390, Tirmizi 724, İbni Mace 1671, Darimi 2/11, İbni Ebi Şeybe 2/516/1, İbnu’l-Carud 384, Ahmed 2/208-241-281, Albânî İrva 939)

Çıkan sonuç :
Unutmadan dolayısıyla Farz olan orucu yiyip bozmada gününe gün oruç tutulur.
İkinci hadiste hanımıyla oruçlu olduğunu bile bile cinsel ilişkiye girene ceza olarak ise sırasıyla bir köle azadı, olmazsa , 2 hicri ay oruc tutulması, buna da güç yetmemesi durumunda ise 60 fakiri doyurması kefaret olarak bildirilmiştir.
Kasıtlı olarak farz olan orucu yiyerek (vb.) bozan kişiye de kefaret olarak; alimlerin ekserisi bu iki hadisi kıyas yaparak aynı cezaları vermiştir. Oruçta kefaret niyete göre belirlenir. Bunun haricinde seleften bazıları da kasıtlı da bozsa unutarak da bozsa fark gözetmeyip gününe gün kefaret demektedirler.

S_ 8 işyerlerindeki mescitlerde 2 veya 3 vakit (öğle ikindi ve kış saatlerinde akşam) kılınınan yerlerde mescit namazı kılınırmı(mescid namazı kılmak için 5 vakit cemaatle namaz kılınan bir yer olması mı gerek, yoksa sadece namaz için tahsis edilmesi, orayı mescit yapar mı)

C 8: Allah (c.c.) yeryüzünü müslümana mescid kılmıştır.
"Benim için yeryüzü temiz ve mescid kılındı." Kime namaz vakti gelirse, bulunduğu yerde namazını kılar."
(Muslim, Mesâcid 3, hadis no: 521; Buhârî, Salât 56, hadis no: 84)


S_ 9 sabah akşam zikirlerinin sınırlı bir vakti varmıdır. akşam zikirleri ikindiden yatsı vaktine kadar sabah zikirleri sabah namazından güneş doğana kadar veya öğleye kadar mıdır. namazdan sonraki zikirler sonraki namaza kadar okunmaz da unutulursa bi sonraki namazdan sonra okunabilirmi.

C 9: Enes b. Mâlik Radıyallahu anh’den; Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem-’e isnâden şöyle dediği rivâyet edilmiştir:
Sabah namazından güneş doğana kadar Allah’ı zikreden bir toplulukla oturmam, İsmâil soyundan dört kişiyi azad etmemden bana daha sevimlidir. İkindi namazından güneş batana kadar Allah’ı zikreden bir toplulukla oturmam dört kişiyi azad etmemden bana daha sevimlidir.”
(Ebu Dâvud, (h.3667). Elbâni, hadisin hasen mertebesinde olduğunu söyler. Sahih-i Ebî Dâvud (2/698)
Bu vakitlerde çeşitli sebeblerden dolayı zikredemeyen kimse, musait zamanlarda da zikredebilir. Hadiste geçen sabah ve akşam vakitlerinden kasıt, en efdal ve icabet edilmesi daha kuvvetli an olmasından dolayıdır.

S_ 10 fatihadan sonra ayet okunursa(misal bakara 285,286) istiaze mi besmele mi yoksa direk ayet okumaya başlanabilirmi

C 10 : Fatiha'dan sonra zamm-ı sureye başlarken Besmele çekilip çekilmemesi konusunda alimlerin ihtilafı vardır. Sırasıyla görüşleri aktaralım:

Malikilere göre, Fatiha ile süreden önce taavvuz (euzu) ve besmele getirmek mekruhtur.
Bunun delili daha önce geçmiş bulunan Enes (r.anh)'in hadisidir.
Peygamber (s.a.v.), Ebu Bekir ve Ömer namaza "Elhamdulillahi Rabbi'l Âlemin" ile başlarlardı.

Hanefi ve Hanbelilere göre her rekatta gizli olarak besmele çekilir. Şafiilerce açıktan okunan namazlarda besmele açıktan söylenir.

Buna göre Hanefiler ilk rekatta taavvuz (euzu) ve besmeleyi, diğer rekatlarda da sadece besmeleyi okumak sünnettir.
Hanefi mezhebine göre ise sadece birinci rekatta taavvuz (euzu) okunur.
Şafii ve Hanbelilere göre, kıraatten önce her rekatın başında "euzubillahimineşşatanirracim" demek suretiyle gizlice taavvuzde bulunmak sünnettir.
Şafii ve Hanbeli mezhebine göre ise, her rekatta taavvuz (euzu) ve besmeleyi söylemek sünnettir.
Maliki mezhebinde ise hiç bir rekatta taavvuz (euzu) ve besmele çekilmez.

Zamm-ı sureden evvel Besmele çekilmez. Yalnız İmam-ı Muhammed, hafî kırâetle kılınan namazlarda Fâtiha'dan sonra okunacak sûre başında Besmele çekilmesini caiz görür. Ancak fukahanın çoğu, okunmaması üzerinde durmuştur.

(İslam Fıkhı Ansiklopedisi- Vehbe Zuhayli)


Fakihler, Besmelenin namazda okunması konusunda farklı görüşlere ayrılmışlardır :

İmam Şafiî'ye göre besmelenin gizli okunacak yerde gizli, açık okunacak yerde açık okunması farzdır. Fatiha ve diğer surelerin başında okunur. Sesli namazlarda Fatiha'da olduğu gibi, Fatiha'dan sonra sure okurken de besmele sesli okunur. Asıl olan budur. Ancak sessiz okunsa da bir sakıncası yoktur.

İmam Malik'e göre besmele farz namazlardaki Fatiha ve diğer surelerin başında gizli ve açık olarak okunmaz. Farz dışındaki sünnet ve nafile namazlarda isteyen okuyabilir.

İmamı Azam'a göre besmele namazlardaki her rekatta Fatiha suresinden önce okunur. Diğer surelerin başında okumak ise güzeldir. (Cessas, Ahkamu'l-Kur'an, 1/15; Kurtubi, Tefsir, 1/98)

İmam Ahmed b. Hanbel'e göre besmele namazda gizil okunur. Açık okunması sünnet değildir.

Adı geçen imamların, besmele hakkındaki görüş ayrılıklarının sebebleri Besmele’nin her Sureden bir ayet olup olmadığı konusu ile farklı hadis rivayetlerinden kaynaklanmaktadır. (Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/20-50)

İbni Cevzi, Zâdu'l Mesir'inde: «Alimler arasında besmelenin Fatiha'dan olup olmadığı konusunda görüş ayrılıkları vardır. Bununla ilgili olarak Ahmed bin Hanbel (r.aleyh)den rivayet edilen iki görüş bulunmaktadır.
Birisi, besmelenin Fatiha'dan olduğunu, dolayısıyla namazda okunmasının farz olduğunu söyleyenlerin görüşüdür. Diğeri ise Fatiha'dan olmadığını, bundan dolayı namazda okunmasının sünnet olduğunu söyleyenlerin görüşüdür. Bu görüşe yalnız İmam Malik (rahimehullah) karşıdır. Hatta ona göre besmelenin farz namazlarda okunması mustehab bile değildir.
«Besmelenin namazda açıktan okunması da alimler arasında ihtilaf konusu olmuştur. Alimlerin bir kısmı imam Ahmed bin Hanbel (rahimehullah)in 'Besmelenin namazda açıktan okunması sünnet değildir' görüşünü nakletmişlerdir. Bu görüş Ebu Bekr (r.anh), Ömer (r.anh), Osman (r.anh), Ali (r.anh) ve İbni Mesud (r.anh)un sözlerine dayanır, imam Sevri ve İmam-ı Azam'ın görüşleri de bu yoldadır, imam Şafî'ye göre de besmelenin namazda açıktan okunması sünnettir. Bu da Muaviye (r.anh), Âtâ (rahimehullah)ve Tâvûs (rahimehullah)un rivayetine dayanır.» (İbni Cevzi, Zâdu'l Mesir, C. 1. S. 7-8) demektedir.
(Muhammed Ali Sabuni, Ahkâm Tefsiri, Şamil Yayınları: 1/38-39)

İstiâze (eûzu) kısık (gizli / içten) sesle -sesli okunmayan namazlardaki okunan surelerin okunması gibi- sessizce okunur. Gizli okumanın ölçüsü, sadece kendisinin duyabileceği kadar kısık bir sesle okumaktır. Kalben okunmaz.

S_ 11 tarla kiraya verilirmi yoksa kişi kendi ekmediği zaman ödünç mü vermek zorundadır.


C 11 : Tarla kiraya verilebilir. Şartlar oluşmuşsa kiralayan kişi zekatını da verir:
Çünkü ;
"Ey iman edenler! Kazandıklarınızın iyilerinden ve rızık olarak yerden size çıkardıklarımızdan infak edin..." (Bakara 267)
Odun, kamış (şeker kamışı hariç) ve ottan başka topraktan elde edilen her türlü ürünün, nisap miktarına ulaşması halinde (yaklaşık 650 kg.) zekatının verilmesi gerekir.
Günümüzde gübre, mazot, işçilik gibi masraflar da üretimin maliyetinde önemli bir yekûn oluşturmaktadır. Bu nedenle, tarımsal ürünlerin zekatında, elde edilen hasılattan (gayr-i safî), ürün için yapılan günümüz tarım şartlarının getirmiş olduğu ekstra masraflar çıkarıldıktan sonra, geriye kalan ürünün nisab miktarına ulaşması halinde, tabiî yollarla sulanan arazîde onda bir; kova, tulumba, su motoru vb. usullerle masraf veya emekle sulanan arazîde yirmide bir oranında zekat verilmesi gerekir.

S_ 12 maaştan kesilen vergiler sadaka yerine geçer mi

C_ 12: Dar'ul harbte kişinin kazancından alınan vergi ve kesintiler haraçtır, zulumdur!

S_ 13 uyumak için edinilen elbise ile namaz kılınır mı

C_ 13 : Pijama giymemek namazın şartlarından (farz) değildir. Fakat temizliği şartlarındandır. Fakat takva sahibi bir musluman Rabbi için günlük temiz elbisesiyle kılması daha efdaldır.

Ebu Hurayra’den rivayetle şöyle demiştir:
“Bir adam Peygamber’e (sallallah u aleyhi ve sellem) gelmiş ve kendisine, tek elbise ile namaz kılıp kılamayacağını sormuş, O da, adama, ‘her biriniz iki elbise bulabilir mi ki?’ şeklinde yanıt vermiştir.”
Sonra bir başkası Ömer’e (r.anh) aynı soruyu sorar.
O da der ki: “Allahu Teala genişletirse siz de genişletin. Kişi, izar ve rida ile, izar ve gömlek ile, izar ve geniş kollu elbise ile, şalvar ve rida ile, şalvar ve geniş kollu elbise ile, dize kadar uzanan pantolon ve geniş kollu elbise ile, dize kadar uzanan pantolon ve gömlek ile namaz kılar.”
Abdullah bin Ömer, Nafi’i, yalnız başına bir elbise ile namaz kılarken görmüş ve kendisine şöyle demiş:
- Sana iki elbise vermedim mi?
- Evet verdin.
- Çarşıya bir elbiseyle mi gidiyorsun?
- Hayır.
- Halbuki Cenab-ı Allah, huzurunda süslenilmeye en layık olan zattır.
(Buhari)

Dolayısıyla, ince ve şeffaf olduğu için pijamalar la çarşıya gitmekten haya eden kimse, bu kıyafetle Allah’ın huzuruna çıkmaktan da haya etmelidir .


min namaz kılarken İlâhî huzura çıkmanın şevk ve heyecanını yaşar. Rabbiyle birlikte olmanın, Ona en yakın bulunmanın zevk ve hazzını tadar. Çünkü, insanın Allah'a en yakın olduğu an namazın en muhim ruknu olan secde ânıdır.
Böyle bir hâlette bulunan mûminin namaza hazırlanırken de ayrı bir hassasiyet, itinâ ve titizlik içinde bulunması gerekir. Namazın farz, vâcib ve sünnetleri yanında, mustehab ve âdâbına da azamî ölçüde riâyet etmesi onun namazdaki mânevî hisse ve feyzinin derecesini arttıracaktır.
Aynı şekilde namazın mânâ ve ruhuna ters düşen, namazı bozan, mekruh kılan davranış ve hareketlerden kaçınmak, uzak durmak da o nisbette namazın sevap ve faziletini çoğaltacaktır. Öte yandan, dinde güçlüğü giderip kolaylığı sağlama düşüncesiyle, kaçınılması zor olduğu için vücut ve elbiseye sıçrayan idrar serpintileri, sokaklarda yürürken sıçrayan çamur parçaları, sinek ve benzeri haşerattan bulaşan pislikler, necis maddelerin buhar ve tozu gibi nesneler aynı hoşgörü sınırı içinde bulunmuştur.


Bununla birlikte bu tür ruhsatlardan sadece ihtiyaç halinde yararlanmalı, imkân olduğu ölçüde namazda ve namaz dışında vücut, elbise ve çevre temizliğinde âzami ölçüde titizlik gösterilmelidir.
Zaten namaz ruhun Allah'a yükselişini ve O'nun huzurunda duruşu simgelediğinden müslümanın en temiz ve güzel elbisesiyle namaza durması tavsiye edilmiştir. İmkânı olanların sadece namazlarda giymek üzere özel bir elbise edinmesinin yararından söz edenler, her ne kadar öncelikli olarak bu maddî temizliği gözetmiş olsalar da, gerek Peygamberimizin ve ashabının tarzlarına uymadığı gerekse ibadetin gündelik hayatın doğal bir parçası olduğu esprisini zedeleyeceği mulâhazasıyla, özel namaz elbisesi edinmek hoş karşılanmamış, bunun yerine mümkün olduğu ölçüde her zaman temizliğe dikkat etmenin gerektiği vurgulanmıştır.


S_ 14 safta yer kalmadığı için arkada tek saf tutan kişinin tek saf tutmaması için saftan bir iki adım atıp onunla saf yaptım. namazı iade etmelimiyim, doğru olan bu mudur

C 14 : Namazda yürümek -bunu gerektiren bir sebeb yoksa- mekruhtur. Bunun gibi art arda adım atıp yürümek de namazı bozar. Çünkü bu tarz harekette «amel-i kesîr» vardır. O halde kıbleye doğru, ard arda adımları atmaksızın yürümek namazı bozmaz. Ancak bulunduğu camiden böyle dışarı çıkarsa veya açık havada ise safların dışına taşarsa namazı bozulur.
Namazda kıbleye arkasını döndürdüğü takdirde namaz bozulur. O halde yürümek sadece kıble tarafına olduğunda ve art arda adım atılmadığı takdirde namazı bozmaz.
Namazda bir saf miktarı yürümek namazı bozmaz. Ama bir defada iki saf miktarı yürümek namazı bozar. Önce bir saf miktarı yürüdükten sonra durur, sonra ikinci bir saf miktarı yürürse yine de namazı bozulmaz. Buna göre öndeki safı doldurmak için peş peşe adımları atmamak şartı ile yürümek namazı bozmaz. (Celal Yıldırım, Kaynaklarıyla İslam Fıkhı, Uysal Kitabevi: 1/350-351.)
Ayrıca, aynı safta meydana gelen boşluğu kapatmak için, kıbleden yönünü döndürmeden, ayağını sürüyerek boşluğu doldurmak da namazı bozmaz. Hanefi mezhebine göre (el Muhit) Bir adımdan fazla ilerlemek namazı bozar. Durumunuzu siz tesbit ediniz.

S_ 15 biz köy yerlerinde üzümleri kavun vb. aylarca askılarda tutarız patates soğan sarmısak vb şeyleride çürümemesi için açıkta tutarız. ve bunun gibi birçok hallerde mevcut. bir hadiste, Yılda bir gece var ki, o gecede veba iner..... bu vb yiyecek içecekle alakalı hadislere göre camı, kapısı kapatılmış ve besmele çekilmiş odada açıkta bu tür şeylerin bulunmasında sakınca varmıdır.

C 15 : Hadisin metnini verirsek sorunun cevabı ortaya çıkacaktır inşeAllah..
Kapalı olan evin içindeki surahilerdeki suyun üstünü örtüyor isek (bu hadisten be daha başka hadisten dolayı) sizin sözünü ettiğiniz yiyeceklerde surahi mesabesinde ağzı açıktır.

: عن جابر رَضِيَ اللّهُ عَنْه قال:
قال رَسُولُ اللّهِ
#: غَطُّوا ا“نَاءَ وَأوْكُوا السَّقَاءِ [. أخرجه الشيخان وأبو داود.وزاد مسلم : » فَإنَّ في السَّنَةِ لَيْلَةً يَنْزِلُ فِيهَا وَبَاءٌ َ يَمُرُّ بِإنَاءٍ لَيْسَ عَليْهِ غِطَاءٌ، أوْ سِقَاءٍ لَيْسَ عَلَيْهِ وِكَاءٌ إَّ نَزَلَ فيهِ مِنْ ذلِكَ الْوَبَاءِ «.قالَ اللَّيْثُ: » فَا‘عَاجِمُ عِنْدَنَا يَتَّقُونَ ذلِكَ في كَانُونَ ا‘وَّلَ
Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kapların ağızlarını örtün, dağarcık (ve tulukların) ağzını bağlayın"
(Buhârî, Eşribe: 22, Bed´u´l-Halk: 11, 14, İsti´zân: 49, 50; Muslim, Eşribe: 96-99, (2012-2014); Ebû Dâvud, Eşribe: 22, (3731-3734)


"Kabı iyice örtün, su kabının ağzını iyice bağlayın. Çünkü yılda öyle bir gece var ki onda veba (bulaşıcı hastalık yapan mikrop) iner de üzerinde örtü (kapak) olmayan bir kaba, ağzı sıkıca bağlı olmayan bir su kabına uğramaya görsün mutlaka onun içine o vebadan iner (girer)
(Muslim)

Hadis-i şeriflerin açık delâletinden şu hükümler anlaşılmaktadır:
1- Su ve gıda maddesi konan kapların ağzını örtmek sünnettir. Açık bırakmak mekruhtur.
2- Kapların gerek ağzını örterken, gerek açarken ALLAH'ın ismini anmak, Bismillah demek sünnettir.
3- Bulaşıcı hastalık yapan veya insan sağlığını tehdîd eden şeylerden korunmaya çalışmak, tedbir almak ve sonra da ALLAH'a güvenip dayanmak sünnettir.
4- Veba, kelimesi, bulaşıcı hastalıkların genel adıdır. Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz: "Yılda bir gece var ki, o gecede veba iner.." buyurması, çok anlamlıdır. Kadir gecesi ramazan ayında gizlendiği gibi, salgın hastalık yapan mikropların hangi gece ineceği, kaplara gireceği belli değildir. O halde her gece inebilir endişesiyle kapları iyice örtmek gerekir. Böylece Kadir Gecesi ne kadar feyizli ve bereketli ise, salgın hastalık yapan mikroplar da o nisbette kırıcı, öldürücü ve yıkıcıdır.

5- İslâm Dini ve Onun Peygamberi ondört, onbeş asır önce salgın hastalık yapan, insan sağlığını tehdid edip tehlikeye düşüren mikroplara, virüslere "veba" tabiriyle dikkatleri çekmiştir.


Muctehid imamların ve diğer ilim adamlarının istidlal ve görüşleri:

a) Muctehid imamların hepsi içinde yiyecek ve içecek bulunan, kapların örtülü tutulmasını, özellikle geceleri açık tutulmamasını sünnet kabul etmişler; ancak onlardan az bir kısmı bunu mustehab olarak vasıflandırmışlardır.
b) İlim adamlarımızın hemen hepsi Rasûlullah (s.a.v.) Efendimiz'in uyarıcı ve öğütleyici hadislerinin ışığı altında koruyucu hekimliğin bazan sünnet, bazı hallerde vâcib, bazı hallerde farz, bazı hallerde de mustehab olduğunu söylemişlerdir.
Salgın hastalık tehlikesi doğuran veya ölüme sebeb olan tehlikelere karşı korunmak farzdır. Bunun dışında insan sağlığını kısmen tehdîd edip ihmal edildiği takdirde tehlikeli sonuçlar doğurabilen konularda tedbir almak vâcibdir. Gusletmek, abdest almak farzdır. Haftada hiç olmasa bir defa banyo yapmak, yemekten önce ve sonra elleri iyice yıkamak sünnettir. Abdest alıp yatağa uzanmak mustehabdır.
 
Üst Ana Sayfa Alt