Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Cuma Hutbesini Anlamayanın Durumu - Hutbede Arabca Şartı ?

Enfal.571 Çevrimdışı

Enfal.571

İyi Bilinen Üye
Site Emektarı
Selamun aleykum.
benim merak ettiğim bir mesele var;
kişi cuma hutbesini lisan farklılığı sebebiyle anlamıyorsa hutbeyi 'dinlemiş' oluyormu? Nede olsa bu 'dinlenilen' hutbe 2 rekat yerine geçiyor .

Allah cc razı olsun
 
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Cuma Hutbesinin Hukmu, Ruknu, Şartları


Hanefi'lere göre: Hutbenin beş şartı vardır.

a) Hutbe namazdan önce okunmalıdır.
b) Hutbe niyeti ile okunmalıdır.
c) Öğle vaktinde okunmalıdır.
d) Sahih olan görüşe göre hutbeyi, cuma namazı kendileri ile kılınabilen kimselerden en az bir kişi dinlemelidir. Bir kölenin, hasta kişinin, cunub de olsa bir yolcunun bulunması da yeterlidir.
e) Yalnız bir çocuk yahut sadece kadının dinlemesi ile hutbe sahih olmaz. Hutbeyi bir cemaatin dinlemesi şart değildir.


Hutbe ile namaz arasında yemek, yıkanmak gibi namaz dışı işlerle fasıla verilmemesi şarttır. Eğer fasıla verilirse birinci hutbe batıl olacağı için hutbe tekrar edilir. İmam ile hatibin aynı kişi olması da şart değildir. Fakat hatibin dışında birinin cuma namazını kıldırması yakışmaz. Çünkü hutbe ile namaz tek bir şey gibidir.
Hanefiler yine, imkânı olduğu hâlde, Arabca dışında bir dil ile hutbenin okunmasını da caiz görmüşlerdir. Cemaat ister Arab ister başka milletten olsun farketmez.

Hatib ikinci hutbeden önce gizlice euzu çeker, sonra Allaha hamdu sena ederek kelime-i şehadet getirir, Hz. Peygamber (s.a.v.)'e salâtu selâm getirir, daha sonra vaaz ve öğütte bulunur. İkinci hutbede hulefa-i raşidîn'in adlan ile Hz. Peygamber’in iki amcası Hamza ile Abbas'ın isimlerini zikretmek mendubtur. Devlet başkanına dua etmek mendub değildir. Bazıları bunu caiz görmüşlerdir. Kufe emiri olan Ebu Musa el-Eş'ari’nin Hz. Ömer'e hutbede dua ettiği sabittir. Devlet başkanını, kendisinde bulunmayan sıfatlarla vasıflandırmak tahrimen mekruhtur.
(Fethu'l-Kadîr ma'a'l-Inâye, I, 413-415; ed-Durru'l-Muhtâr, I, 757-760; Meraki'l-Felâh, 87; e Bedâyi', I, 262; Tebyînu'l-Hakâik, I, 219 vd.)

Malikî’lere göre : Cumanın her iki hutbesi için dokuz şart ileri sürmüşlerdir:

a) Hatib hutbeyi okurken ayakta durmalıdır. Azhar olan görüşe göre bu şart olmayıp vacibtir. Eğer hatib hutbesini oturarak tamamlarsa sahihtir.
b) İki hutbe de zevalden sonra okunmalıdır. Eğer önce okunurlarsa caiz değildir.
c) Secîli ve süslü cümlelerle de olsa Arabların hutbe diyeceği bir şekilde yapılmalıdır. Meselâ: "Emrettiği şeylerde Allah'tan korkun, yasakladığı şeylerden sakının." demek gibi.
Hatib hutbesinde eğer teşbih getirir, "Lâ ilahe illellah" der yahut tekbir getirirse, bu kadar hutbe için yeterli değildir. Hutbede Allah'ı övmek, Peygamberine salavat getirmek, Allah'tan takvayı ve O'na itaati emretmek, mağfiret duası etmek, Kur'an'dan bir şey okumak da mendubtur. Dolayısıyla hatib sırasıyla Allaha hamd, rasulune salat getirdikten sonra Zilzal surasi 7 ve 8. Ayetlerini okur.
Sonra oturur. Daha sonra kalkar. Allah'a hamdu sena, Rasulullah (s.a.v.)'a salatu selâmdan sonra şöyle der "Emmâ Badu. Allah'ın emirleri hakkında ondan sakının, yasakladığı şeylerden sakının. Allah tealâ bizleri ve sizleri mağfiret eylesin."
Bu şekilde hutbe okunursa, bütün âlimlerin ittifakı ile hutbe kamil bir şekilde yerine getirilmiş olur.
d) Her iki hutbe, namazda olduğu gibi, mescidin içinde okunmalıdır. Bu hutbeler mescidin dışında okunacak olursa hutbeler sahih olmaz.
e) Hutbe cuma namazından önce okunmalıdır. Hutbelerden önce kılınan cuma namazı sahih değildir. Eğer hutbe namazdan sonraya bırakılır da, örfe göre zaman yakınsa ve cemaat mescidden dışarı çıkmamışsa namaz yeniden kılınır. Zaman örfen uzun ise hem hutbe hem de cuma namazı yeniden kılınır. Çünkü hutbeler namazla birlikte öğle namazının iki rekâtı gibi mütalaa edilirler.
f) Hutbe okunurken cemaat hazır olmalıdır. Bu cemaatin asgarî sayısı on iki kişidir. Eğer bu on iki kişi başından itibaren hutbede bulunmazlarsa hutbeler yeterli değildir. Çünkü iki hutbe, iki rekât gibidir.
g, h, ı) Hutbeyi açıktan okumalıdır. Arab olmayanlar için de olsa hutbe Arabca okunmalıdır. Hutbeler peşpeşe yapılmalıdır. Namaz hutbenin hemen ardından kılınmalı, araya fasıla girmemelidir. Meşhur olan kavle göre, her iki hutbede taharet şart değil, fakat küçük ve büyük abdestsizliklerden temizlenmeyi bile bile terk etmek mekruhtur. Örfe göre yakın zamanda kaybolacak bir özür sebebiyle beklemek vacibtir. Meselâ, hutbeden sonra abdest bozulması yahut hafif burun kanaması olmuşsa ve su da yakında ise imamı beklemek vacibtir.
Her hangi bir özür bulunmazsa hutbeyi okuyandan başkası cuma namazını kıldırmamalıdır. İmam ile hatibin aynı kişi olması şarttır. Ancak hatibe delilik arz olmuşsa veya burun kanaması hâli gelmiş de su uzakta ise o takdirde başkası da namazı kıldırabilir.

(eş-Şerhu's-Sağîr, i, 499; eş-Şerhu'l Kebir, I, 372. 378 vd., 386)

Şafiî’lere göre : Şafiîlere göre hutbenin beş rüknü yahut beş farzı vardır:

Allah tealâ'ya hamd etmek, Rasulullah (s.a.v.)'a salavat getirmek, takvayı tavsiye etmek. Bu üç şeyi yapmak her iki hutbede de farzdır. İki hutbeden birinde anlaşılır şekilde bir ayet okumak, Müslümanlara, ahiratle ilgili konularda duada bulunmak.
Allah'a hamd etmek, Muslim'in rivayetine binaen lâzımdır


Salavat getirmenin sebebi:
Hutbe ibadet olduğu için ezan ve namazda olduğu gibi burada da Allah'ı ve Rasulunu zikretmeğe ihtiyaç vardır. Takvayı tavsiye etmeye gelince, Muslim’in rivayeti dolayısıyladır. Ayrıca hutbeden maksat, vaaz vermek ve insanları yasaklardan sakındırmaktır. Sahih olan görüşe göre, bunun için takvayı tavsiye lafzı aynen lâzım değildir. Çünkü hutbede farz olan, vaaz vermek ve cemaati Allah'a itaata teşvik etmektir. Vaaza delâlet edecek ifadeler bunun için yeterlidir. İster uzun ister kısa olsun değişmez. "Allah'a itaat edin, Allah'ın haklarını gözetin" demek gibi.
Bir ayet okumaya gelince, bunun delili Buharî ile Muslim’in rivayetleridir. Ayet ister vaad, ister vaîd, ister hüküm, ister kıssa olsun, fark etmez. Duaya gelince halefin (sonradan gelenlerin) seleften bunun yaptıklarını naklettikleri içindir. İkinci hutbede dua edilmesinin sebebi, her şeyin sonunun dua ile bitirilmesi daha uygun olduğu içindir.
En doğrusu, bu rukunlerin tertib üzere olması şart değildir, ancak sünnettir. Her iki hutbenin şartlan ise, aşağıda geleceği üzeredir:
İki hutbenin de namazdan önce okunması, bu hutbelerden her hangi bir sebeble ayrılınmaması, sünnete uymak için kudreti olanın hutbeyi ayakta okuması, her iki hutbenin Arabca olması, zevalden sonra bir vakit içinde okunmuş olması, iki hutbe arasında oturulması iki secde arasında oturuşa benzer şekilde itminan ve sukunet içerisinde, (daha da iyisi ihlâs suresini okuyacak kadar bir zaman oturulması), hatibin iki hutbe arasında oturup bir miktar bekleyerek fasıla vermesi, hutbenin cuma namazı kendileri ile kılınabilecek kadar cemaate duyurulması, öyle ki, hatib sesini kendisinden başka tam otuz dokuz kişinin duyacağı kadar yükseltmelidir. Hutbeyi mutlaka bilfiil işittirmek ve işitmek gerekir. Cemaatin hepsi sağır yahut bir kısmı sağır bulunsa hutbe sahih olmaz. Hatip kırk kişiye dahil ise, mutlaka hutbeyi kendisine de işittirmesi gerekir. Kendisi sağır ise hutbe yeterli değildir.
Her iki hutbenin sözlerinin ve namaz ile hutbenin de arka arkaya olması sünnettir. Hanefîlerin dedikleri gibi, hutbe ile namaz arasında ara vermek caiz değildir.


Küçük ve büyük abdestsizliklerden temizlenmiş olmak, elbise, mekân ve bedende bulunan necasetin temizlenmiş olması, avret yerinin örtülü bulunması sünnettir. Çünkü hutbe iki rekât namaz yerinde bulunmaktadır. Dolayısıyla namaz gibidir. Hatta hutbe için vaktin girmiş bulunması şart koşulur. Yine hutbe için namazdaki avret yerini örtmek, elbise, beden ve mekân temizliği gibi diğer şartlar da şart koşulur.

Her iki hutbede cuma namazı sahih olacak bir yerde okunmalıdır. Hutbeyi okuyan kişi erkek olmalıdır. Cemaate imamlık yapması sahih olmalıdır. Âlim ise farzı farz, ruknu rukun, sünneti sünnet olarak bilen bir kişi olmalıdır. Âlim biri değil ise, farzı sünnet zannedecek derecede olmamalıdır.
(Muğni'l-Muhtâc, I, 285-287; el-Muhezzeb, 1,111; el-Hadramiyye, 80)

Hanbelî’lere göre : Cuma namazının şartı, namazdan önce iki hutbenin okunmasıdır.

Dayandıkları deliller daha önce geçmiştir. İki hutbe iki rekât namaz yerindedir. Daha önce Hz. Ömer ile Hz. Aişe'nin bu konudaki sözleri geçmiştir. İki hutbenin, öğle namazının farzının iki rekâtının yerini tuttuğu söylenemez. Çünkü cuma namazı öğle namazının yerine kılınan bir namaz değildir. Belki cuma namazı kıl inam azsa o zaman öğle namazı cuma namazının yerini tutar.

Her iki hutbenin sahih olması için şu şartlar lazımdır:

a) "el-hamdulillah" lafzı ile Allah'a hamd etmek. Başka bir ifadenin kullanılması yeterli değildir. Çünkü Ebu Hurayra'dan merfu olarak şöyle rivayet edilmiştir: "Elhamdulillâh ile başlanmayan her söz kesiktir." (Bu hadisi Ebu Dâvud rivayet etmiştir. Cemaat ise mursel olarak rivayet etmiştir)
İbni Mes'ud'un da şöyle dedi;ği rivayet edilmiştir: "Hz. Peygamber (s.a.v.) şehadeti okuyunca, el-hamdu lillâh derdi."(Ebu Dâvud rivayet etmiştir.)
b) Rasulullah (s.a.v.)'a, "salat" lafzı ile salavat getirmek. Çünkü Allah'ı zikretmeye muhtaç olan her ibadette, ezanda olduğu gibi, Rasulunu zikretmeye de ihtiyaç vardır. Hz. Peygambere salat ile beraber selâm getirmek vacib değildir.
c) Tam bir ayet okumak. Çünkü Cabir (r.a.) şöyle demiştir: "Rasulullah (s.a.v.) bazı ayetler okur ve insanlara öğüt verirdi." (Muslini rivayet etmiştir.)
Aynı zamanda iki hutbe iki rekât namaz yerini tutmaktadır. Hutbe farzdır. Dolayısıyla namazda olduğu gibi, hutbede kıraet de farzdır. Hutbede okumak için belli bir ayet yoktur. Hatip hutbede dilediği ayetleri okuyabilir. Hatib hutbede, ayetlerden birer kelime okursa bu yeterli değildir.
d) Allah'tan korkmayı tavsiye etmek. Çünkü hutbeden kastedilen budur. Takva lafzı belirlenmiş değildir. Takvayı tavsiye etmenin en azı: "Allah'tan korkun, Allah'a itaat edin" ve benzeri sözler söylemekle olur. Bu şartlar yahut dört rükünde Şafii’lerle beraber ittifak etmektedirler.
Hatib hutbede iken bir insana dua etmek isterse edebilir. Müslüman erkek ve kadınlara dua etmek sünnettir. Devlet başkanı bile olsa, belli bir kimseye dua etmekte bir beis yoktur. Genel olarak devlet başkanına dua etmek mustahabtır. Çünkü Müslümanların başı iyi olursa bu, tüm Müslümanların yararına olur. Ebu Musa, Hz. Ömer ile Hz. Ebu Bekir'e hutbede dua ederdi. Daha Önce de bu husus belirtilmiştir.


Hatib hutbesinde: "Allah'a itaat edin, Allah'a isyanda bulunmaktan sakının." demekle yetinse, azhar olan görüşe göre, bu kadarı hutbe için kâfî değildir.
Teşbih ve tehlile hutbe denilemez. Mutlaka örfe göre, hutbe denilecek kadar uzun olması gerekir. Hutbe esnasında az da olsa, haram olan bir sözün söylenmesi hutbeyi iptal eder. Nitekim ezan da konuşmakla batıl olur.


Hutbenin on iki şartı vardır: Daha önce geçmiş bulunan şartların, yanısıra gücü yeten kimseler için ayakta bulunmak. Âciz olma yahut hastalık gibi bir özür sebebiyle hatip eğer oturarak hutbe okursa bunda bir beis yoktur. Nitekim ayakta durmaktan âciz olan kimselerin oturarak namaz kılmaları sahihtir.
İki hutbenin peşpeşe okunması, bu hutbelerin kısımlarının da peş peşe okunması, hutbe ile namazın peşpeşe olması da hutbenin şartlarındandır. Bu zikredilenler arasında uzun bir fasıla bulunması caiz değildir. Bu şekilde okunan hutbe ve kılınan namaz sahih değildir. Eğer araya uzun süre susmak yahut başka sözler konuşmak ve benzeri şekillerde fasıla girerse, hutbe yeniden okunur.
Hutbede ve hutbe ile namaz arasındaki fasılanın uzunluğu konusundaki hüküm için âdete muracaat edilir. Hatib abdesti bozulursa abdest alıp hutbesine devam eder. Ancak arada uzun bir zaman aralığının bulunmaması gerekir.
Hutbede niyet de şarttır. Bunun dayandığı delil: "Ameller ancak niyetlere bağlıdır." hadisidir.
Hatib hutbesini niyetsiz olarak okursa, Hanbeli’lerle Hanefî’lere göre; bu hutbeye itibar edilmez. Malikî’ler hutbede niyeti şart koşmamışlardır. Nitekim Şafiîler de niyeti şart koşmamışlar, ancak buna bir engel bulunmamasını şart koşmuşlardır. Bir kimse hutbede aksırdığı için "el-hamdulillâh" dese hutbe için yeterli değildir.


Hutbenin şartlarından biri, cuma namazı için muteber olan cemaatin işiteceği şekilde sesi yükseltmektir. Ancak işitmeye engel bir hususun bulunmaması gerekir.
Meselâ, uyku, gaflet yahut bir kısmının sağır olması gibi. Hatib sesini alçalttığı ve cemaatten uzak olduğu için işitmezlerse, maksat hasıl olmadığı için bu hutbe sahih olmaz. Eğer hutbeyi işitmemek, uyku, gaflet, yağmur, sağırlık, kulak tıkanması yahut hatib Arab olduğu hâlde cemaat Arab değilse, hutbe de namaz da sahih olur.

Hutbenin şartlarından biri de Arabca olarak okunmasıdır. Gücü yettiği hâlde hatip başka bir dilde hutbe okursa sahih değildir. Bu Kur'an okumaya benzer. Nitekim Kur’an Arabca’dan başka bir dilde okunursa sahih değildir. Arabcadan âciz olan hatibin, başka bir dil ile hutbe okuması sahih olduğu hâlde, kıraat sahih değildir.

Hutbenin şartlarından biri, cuma namazı için muteber olan sayıdaki cemaate duyurulmasıdır. Bu sayı da kırk kişidir. Bunun sebebi cemaatin hutbeden vacib olan miktarı işitmesidir. Çünkü namaz için şart koşulmuş bir zikirdir. Namaz için iftitah tekbiri şart olduğu gibi hutbe için de sayı şarttır.
Hutbenin şartlarından biri de vakit içinde okunması, hatibin cuma namazı kendisine farz olan kimselerden olmasıdır. Kölenin yahut misafirin okuduğu hutbe kâfi değildir.


Her iki hutbe için küçük ve büyük abdestsizliklerden temizlenmiş olmakla avret yerini örtmek, vucudunda yahut elbisesindeki necaseti yok etmek şart değildir. Hatibin abdestli, necaseti gidermiş ve avret yerini örtmüş olarak hutbe okuması sünnettir, îbni Kudâme'ye göre, mezhebin usulune en uygun olan görüş, hatibin cunublukten temizlenmiş bulunmasıdır.

Namazı kıldıran kimsenin iki hutbeyi okuması şart değildir. Çünkü hutbe namazdan ayrıdır. Ancak hutbeleri okuyan kimsenin namazı da kıldırması sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) bu iki işi bizzat kendisi üstlenmiştir. Hz. Peygamberden sonraki halifeleri de böyle yapmışlardır. Bir kimse hutbeyi okur, Özrü sebebiyle namazı başkası kıldırırsa caizdir.
Bunun gibi, iki hutbeyi aynı kimsenin okuması da şart değildir. Çünkü iki hutbe birbirinden ayrıdır. Belki bu iki hutbeyi bir tek kişinin okuması mustehabdırT. Bunun sebebi, bütün bu zikredilen konularda ihtilâftan çıkmaktır.
Hatibin iki hutbe arasında hafif bir şekilde oturması mustahabtır. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle yapardı. (İbni Ömer şöyle demiştir "Hz. Peygamber (s.a.v.) ayakta iki hutbe okur, aralarını bir oturuş ile ayırırdı." Bu hadîsi Buharî ve Muslim rivayet etmişlerdir.)
Hatib bir özrü sebebiyle hutbesini oturarak okursa iki hutbe arasını biraz susarak ayırır.
Hatibin yüzünü cemaate döndürmesi sünnettir. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) böyle yapardı. Bu durum aynı zamanda sesini cemaate ulaştırmaya ve herkese aynı şekilde duyurmaya vesiledir. Hatip böyle yapmaz ve cemaate sırt çevirir de kendisi kıbleye yönelirse hutbe sahih olur,. Çünkü insanlara dönmeden de maksud hasıl olmuştur.
 
Üst Ana Sayfa Alt