T
Çevrimdışı
takva1
Guest
12 Haziran 2011 tarihinde Türkiye'de demokratik genel seçimler yapılacağı için meydanlar ısınmaya başladı. Siyasiler Türkiye'nin dört bir yanını dolaşarak, insanlardan parlementoya girebilmek için oy talebinde bulunuyorlar. Meydanlarda birbirlerine şataşarak, şeytanın fısıltısını dillendirerek boş sözlerle kalabalıklara hitap edip onların ilgisini seçim üzerinde yoğunlaştırmak için uğraş içerisindeler.
Şeytanın şer tarlasında koşuşturanlar cahiliye putlarından bir putu Ankara Millet Meclisine dikme telaşındalar. Aynı anda şeytani bir deha ile insanları demokrasi etrafında ümmetleşmeye davet ediyorlar. Oysa demokrasi sapıklıktır, dalalettir, cahiliyedir.
İbn Ömer'den aktarıldığına göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Allah ümmetimi dalalette birleştirmez (dalalette birleşmelerine izin vermez)..." (Tirmizî, Fiten, 7)
"Ümmetim dalalette asla birleşmez..." .(Zevaid, 5/218)
Sözlükte; sapıtma, doğru yoldan ayrılma, azma, yanlışa yönelme anlamına gelen dalâlet, mastar olarak; kaybolmak, telef olmak, şaşırmak ve yanılmak" anlamınana gelir. Kavram olarak da; "Hak"tan yüz çevirip, "batıla" tabi olma, vahyin gösterdiği yoldan ayrılarak "cahiliye"nin yoluna girme anlamlarına gelmektedir. "Hidayet"in karşıtı anlamında kullanılmaktadır. Aynen Kur'anı Kerim'de şu şekilde geçtiği gibi;
"İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır..." (Bakara-16)
Anketlerle, medyatik çıkışlarla birileri seçimi kazanırken birileri kaybediyor veya barajı geçme yarışı yaşanıyor. Fakat her nedense birileri de çıkıpta bu demokratik seçimin Müslümanlar için ne anlam ifade ettiği, ne kazandırıp neler kaybettireceği üzerinde bakış sergilemiyor. Müslümanlar ise sorguya çekileceği günün (ahiret) hesabını yapmadan, bu konuda Şer'i yönünü/helali-haramı gözetmeden fevri bir şekilde hareket ediyorlar. Sergileyenlerin ise maalesef sesleri o seçim meydanlarını hınca hınç dolduran insanlara ulaşamıyor.
Demokrasi bir küfür sistemidir ve onun yumuşak yuzü de yumuşak küfür demektir. Müslümanlar İslam ümmeti olma yolunda yürüyerek demokrasiye karşı İslami bir tavır ortaya koymaları gerekir. Bu seçimlere katılım konusundaki tavırları da gayet net olmalıdır.
Genelde insanlar başıboş yaratılmadığı gibi özelde Müslümanlar hiç başıboş değillerdir. Her hususta elbette insanlar sorguya çekileceklerdir. Müslümanlar önlerine konan bu seçim konusunda da çetin bir hesapla karşı karşıya kalacaklardır. Dolayısı ile her hususta olduğu gibi bu konuda da Şer'i hükmü bilmeleri üzerlerine bir vecibedir. Fıkıhta da geçtiği gibi yapılması gereken iş hakkındaki hükmü bilmek kişinin üzerine farzdır. Yani Müslüman hükmünü bilmediği bir işle iştigal/amel edemez. Bilmek ise o hükmü heva ve hevesini bir tarafa bırakarak, akıl yürütmeden uygulamasını gerekli kılar.
Demokratik seçim; küfür sistemi olan demokrasinin uygulanmasında söz sahibi olacak kişilerin, putların, yani kanun koyucu ilahların millet meclisine/parlamentoya gönderilmesi işidir. Daha açık bir ifade ile insanların arasındaki alakaları tayin etmede mikyasları belirleyen yetkileri ortaya çıkarmak için (demokrasi açısından) tayin edilmesi gereken kişileri ortaya çıkartma işidir. Bu kanun koyma yetkisini insana vermek demektir ki İslami açıdan bunun anlamı Allah'a şirk koşmaktır. Çünkü hüküm koyan ancak ve ancak Allahu Tealadır. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"... O'ndan başka ilah yoktur..." (Tevbe 31)
Buna rağmen böylesi bir işe kalkışmak İslami açıdan şirktir. Çünkü Allah'tan başka ilah/kanun koyucu ittihaz etmek O'na ortak koşmaktır. Nitekim milletvekili seçilecek kişi de meclisin yasama komisyonlarında, milletin eğemenliğini esas alma çerçevesinde kanun yapma, uygulama, destekleme, onaylama işlerini yürütecektir. Bu o insanları Allah'a isyanda bulunması için seçmesi anlamına gelir. Bu kişiler bulundukları ortam itibari ile şirke ortak olurlar. Ayrıca benimseyerek ve içtenlikle bu işi üzerlerine alıyorlarsa ki o halde bunlar müşrik vasfını yüklenmiş olurlar. Benimsemeden o ortamda bulunmaları o kişileri en alt seviyede fasık ve günahkar kılar. Kanun koyma işleminde bulunmayıp bir parti mensubu olarak yasama işlerinin yapıldığı esnada orada bulunursa günahkar olur. Zalimlerle bir arada bulunmak, isyanın yapıldığı bir ortamda sessizce seyretmek Müslüman için asla caiz değildir. Çünkü onlar zulmediyorlar, heva ve heveslerine uyuyorlar:
"Hayır, O zalimler bilgisizce kendi arzularına uymuşlardır. Allah'ın sapıklıkta bıraktığı kimseye, kim yol gösterir? Onların hiç bir yardımcısı yoktur." (Rum 29)
Başka bir ayeti kerimede böyle durumda oranın derhal terk edilmesi istenmektedir:
"... hatırladıktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluğu ile oturma." (En'am: 68) Çünkü onlar İslamı göz ardı ederek parlementoda kanun ve yasama yapıyorlar. Bu ise isyandır, tağutluk taslamaktır. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"...Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün." (Münafikun 5)
Allah'ın hükmü yerine tağutla işlerini halletmek için demokrasinin eteklerinde dolaşanlar bu halleri ile ya; "...kafirlerin ta kendileri" veya "zalimlerin ta kendileri" veyahutta "fasıkların ta kendileri" (Maide 44,45,47) olurlar. İslam Şeriatı ile yönetmeyenlerde iman sorunu vardır. Çünkü imanın mevcudiyeti Şer'i hükümleri yönetme kaydına bağlıdır. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan, onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa 60)
Demokrasiye teslim olmak isyandır ki zaten demokraside de bu yapılmaktadır. İslamın yasakladıkları demokraside serbest olur. Zina etmek, içki içmek, faizle alış-veriş yapmak gibi şeyler demokraside sertbesttir. Oysa ki Allahu Teala bu gibi şeyleri yasak kıldı.
Öyle ise bu seçimleri sıradanmış gibi görmek veya onu hafife alarak kendini temsil etsin diye bir Müslüman nasıl milletvekili meclise gönderilebilir. Kendi adına gönderdiği millet vekillerinin işleyeceği cürümün vebalinden kurtulmak mümkün mü?!. ‘Ben seçtim o da ne yaparsa yapsın' diyerek sorumluluktan sıyrılmak mümkün değildir. Oy veren ve teşvik eden kişi o kişileri/milletvekillerini isyana teşvik etmişlerdir. Kişi küfre meyletmemesi gerektiği gibi başkalarını da İslamın sınırlarını aşarak küfür ortamına sürükleme yetkisine sahip değildir. Bundan Allah'a sığınmalıyız.
Sadece seçimle yetinmeyerek kokuşmuş bu küfür sistemi bütün kurumları ile Müslümanların hayatından sökülüp atılmalıdır.
Böylece Müslümanlar basit cümlelerin, düşüncelerin arkasına sığınarak imanını sarsacak bir ortama sürüklenmemelidir. ‘Önümüzde başka alternatif mi var veya demokratik seçimlerde bir oy kullanmanın ne zararı olabilir ki?.. Bu Müslümanların menfaatınadır. Biz gelmez isek laikler hakim olur. Hoşgörü bütün kapıları açar.' gibi düşünceler şeytani düşüncelerdir. Müslümanı Allah'a itaattan uzaklaşmaya sevk eder. Oysa Allah'a kulluk bilincini taşıyan kişi Kitap ve Sünnete tam teslimiyet gösterir. Onun ölçüsü; helal-haram, sevap-günah olur. Her ne kadar menfaat sağlanırsa sağlansın Müslüman günahı esas almaz. Bu yüzden de kendisini Allah'ın rızasından uzaklaştıracak, ahirette Rabbinin huzuruna günahla çıkaracak olan demokrasiyi tümden reddeder.
Şunu bilelim ki; Müslümanlara demokratik arenada mücadele imkanı sunanlar asıl bu yolla kendilerini daha çok emniyete almaktadırlar. Onların bu gibi davetlerine icabet edenler İslamın hükümlerinden uzaklaşmakla kalmayıp hüsrana uğramışlardır. Bu Müslümanların önüne sürülmüş bir tuzaktır. Ki böylece onlar hem Müslümanları sistemi/ laiklikliği, cumhuriyeti, deokrasiyi yıkmaktan uzak tutuyorlar hem de ömürlerini uzatıyorlar. Müslümanlar onların bu tuzaklarını keşfedip uzaklaşınca durum tamamen değişecektir. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Eğer sabreder ve Allah'a karşı takvalı olursanız, onların hilesi size hiç bir zarar vermez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır." (Âl-i İmran 120)
Evet, artık Müslümanlar bu oyunu bozmalıdır. Seçim meydanlarında ömür tüketerek kokuşmuş küfür nizamı demokrasiyi ayakta tutmak yerine Şer'i hükümlere bağlanarak İslami hayatı tekrar hakim kılmak için Hilafet devletini kurma yolunda ihlas ve azimle çalışmalıyız. Bu yolda çalışanlara ise destek verilmelidir. Ki böylece Allah'ın yardımına düçar olalım. [Tahir Şanlı ]
Şeytanın şer tarlasında koşuşturanlar cahiliye putlarından bir putu Ankara Millet Meclisine dikme telaşındalar. Aynı anda şeytani bir deha ile insanları demokrasi etrafında ümmetleşmeye davet ediyorlar. Oysa demokrasi sapıklıktır, dalalettir, cahiliyedir.
İbn Ömer'den aktarıldığına göre, Hz. Peygamber şöyle buyurdu:
"Allah ümmetimi dalalette birleştirmez (dalalette birleşmelerine izin vermez)..." (Tirmizî, Fiten, 7)
"Ümmetim dalalette asla birleşmez..." .(Zevaid, 5/218)
Sözlükte; sapıtma, doğru yoldan ayrılma, azma, yanlışa yönelme anlamına gelen dalâlet, mastar olarak; kaybolmak, telef olmak, şaşırmak ve yanılmak" anlamınana gelir. Kavram olarak da; "Hak"tan yüz çevirip, "batıla" tabi olma, vahyin gösterdiği yoldan ayrılarak "cahiliye"nin yoluna girme anlamlarına gelmektedir. "Hidayet"in karşıtı anlamında kullanılmaktadır. Aynen Kur'anı Kerim'de şu şekilde geçtiği gibi;
"İşte onlar, hidayete karşılık sapıklığı satın almışlardır..." (Bakara-16)
Anketlerle, medyatik çıkışlarla birileri seçimi kazanırken birileri kaybediyor veya barajı geçme yarışı yaşanıyor. Fakat her nedense birileri de çıkıpta bu demokratik seçimin Müslümanlar için ne anlam ifade ettiği, ne kazandırıp neler kaybettireceği üzerinde bakış sergilemiyor. Müslümanlar ise sorguya çekileceği günün (ahiret) hesabını yapmadan, bu konuda Şer'i yönünü/helali-haramı gözetmeden fevri bir şekilde hareket ediyorlar. Sergileyenlerin ise maalesef sesleri o seçim meydanlarını hınca hınç dolduran insanlara ulaşamıyor.
Demokrasi bir küfür sistemidir ve onun yumuşak yuzü de yumuşak küfür demektir. Müslümanlar İslam ümmeti olma yolunda yürüyerek demokrasiye karşı İslami bir tavır ortaya koymaları gerekir. Bu seçimlere katılım konusundaki tavırları da gayet net olmalıdır.
Genelde insanlar başıboş yaratılmadığı gibi özelde Müslümanlar hiç başıboş değillerdir. Her hususta elbette insanlar sorguya çekileceklerdir. Müslümanlar önlerine konan bu seçim konusunda da çetin bir hesapla karşı karşıya kalacaklardır. Dolayısı ile her hususta olduğu gibi bu konuda da Şer'i hükmü bilmeleri üzerlerine bir vecibedir. Fıkıhta da geçtiği gibi yapılması gereken iş hakkındaki hükmü bilmek kişinin üzerine farzdır. Yani Müslüman hükmünü bilmediği bir işle iştigal/amel edemez. Bilmek ise o hükmü heva ve hevesini bir tarafa bırakarak, akıl yürütmeden uygulamasını gerekli kılar.
Demokratik seçim; küfür sistemi olan demokrasinin uygulanmasında söz sahibi olacak kişilerin, putların, yani kanun koyucu ilahların millet meclisine/parlamentoya gönderilmesi işidir. Daha açık bir ifade ile insanların arasındaki alakaları tayin etmede mikyasları belirleyen yetkileri ortaya çıkarmak için (demokrasi açısından) tayin edilmesi gereken kişileri ortaya çıkartma işidir. Bu kanun koyma yetkisini insana vermek demektir ki İslami açıdan bunun anlamı Allah'a şirk koşmaktır. Çünkü hüküm koyan ancak ve ancak Allahu Tealadır. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"... O'ndan başka ilah yoktur..." (Tevbe 31)
Buna rağmen böylesi bir işe kalkışmak İslami açıdan şirktir. Çünkü Allah'tan başka ilah/kanun koyucu ittihaz etmek O'na ortak koşmaktır. Nitekim milletvekili seçilecek kişi de meclisin yasama komisyonlarında, milletin eğemenliğini esas alma çerçevesinde kanun yapma, uygulama, destekleme, onaylama işlerini yürütecektir. Bu o insanları Allah'a isyanda bulunması için seçmesi anlamına gelir. Bu kişiler bulundukları ortam itibari ile şirke ortak olurlar. Ayrıca benimseyerek ve içtenlikle bu işi üzerlerine alıyorlarsa ki o halde bunlar müşrik vasfını yüklenmiş olurlar. Benimsemeden o ortamda bulunmaları o kişileri en alt seviyede fasık ve günahkar kılar. Kanun koyma işleminde bulunmayıp bir parti mensubu olarak yasama işlerinin yapıldığı esnada orada bulunursa günahkar olur. Zalimlerle bir arada bulunmak, isyanın yapıldığı bir ortamda sessizce seyretmek Müslüman için asla caiz değildir. Çünkü onlar zulmediyorlar, heva ve heveslerine uyuyorlar:
"Hayır, O zalimler bilgisizce kendi arzularına uymuşlardır. Allah'ın sapıklıkta bıraktığı kimseye, kim yol gösterir? Onların hiç bir yardımcısı yoktur." (Rum 29)
Başka bir ayeti kerimede böyle durumda oranın derhal terk edilmesi istenmektedir:
"... hatırladıktan sonra (hemen kalk) o zalimler topluluğu ile oturma." (En'am: 68) Çünkü onlar İslamı göz ardı ederek parlementoda kanun ve yasama yapıyorlar. Bu ise isyandır, tağutluk taslamaktır. Allahu Teala şöyle buyuruyor:
"...Sen, onların büyüklük taslamışlar olarak yüz çevirmekte olduklarını görürsün." (Münafikun 5)
Allah'ın hükmü yerine tağutla işlerini halletmek için demokrasinin eteklerinde dolaşanlar bu halleri ile ya; "...kafirlerin ta kendileri" veya "zalimlerin ta kendileri" veyahutta "fasıkların ta kendileri" (Maide 44,45,47) olurlar. İslam Şeriatı ile yönetmeyenlerde iman sorunu vardır. Çünkü imanın mevcudiyeti Şer'i hükümleri yönetme kaydına bağlıdır. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Sana indirilene ve senden önce indirilenlere iman ettiklerini iddia edenleri görmedin mi? Bunlar, tağutun önünde muhakemeleşmek istiyorlar. Oysa onu tanımamakla emrolunmuşlardı. Şeytan, onları uzak bir sapıklığa düşürmek istiyor." (Nisa 60)
Demokrasiye teslim olmak isyandır ki zaten demokraside de bu yapılmaktadır. İslamın yasakladıkları demokraside serbest olur. Zina etmek, içki içmek, faizle alış-veriş yapmak gibi şeyler demokraside sertbesttir. Oysa ki Allahu Teala bu gibi şeyleri yasak kıldı.
Öyle ise bu seçimleri sıradanmış gibi görmek veya onu hafife alarak kendini temsil etsin diye bir Müslüman nasıl milletvekili meclise gönderilebilir. Kendi adına gönderdiği millet vekillerinin işleyeceği cürümün vebalinden kurtulmak mümkün mü?!. ‘Ben seçtim o da ne yaparsa yapsın' diyerek sorumluluktan sıyrılmak mümkün değildir. Oy veren ve teşvik eden kişi o kişileri/milletvekillerini isyana teşvik etmişlerdir. Kişi küfre meyletmemesi gerektiği gibi başkalarını da İslamın sınırlarını aşarak küfür ortamına sürükleme yetkisine sahip değildir. Bundan Allah'a sığınmalıyız.
Sadece seçimle yetinmeyerek kokuşmuş bu küfür sistemi bütün kurumları ile Müslümanların hayatından sökülüp atılmalıdır.
Böylece Müslümanlar basit cümlelerin, düşüncelerin arkasına sığınarak imanını sarsacak bir ortama sürüklenmemelidir. ‘Önümüzde başka alternatif mi var veya demokratik seçimlerde bir oy kullanmanın ne zararı olabilir ki?.. Bu Müslümanların menfaatınadır. Biz gelmez isek laikler hakim olur. Hoşgörü bütün kapıları açar.' gibi düşünceler şeytani düşüncelerdir. Müslümanı Allah'a itaattan uzaklaşmaya sevk eder. Oysa Allah'a kulluk bilincini taşıyan kişi Kitap ve Sünnete tam teslimiyet gösterir. Onun ölçüsü; helal-haram, sevap-günah olur. Her ne kadar menfaat sağlanırsa sağlansın Müslüman günahı esas almaz. Bu yüzden de kendisini Allah'ın rızasından uzaklaştıracak, ahirette Rabbinin huzuruna günahla çıkaracak olan demokrasiyi tümden reddeder.
Şunu bilelim ki; Müslümanlara demokratik arenada mücadele imkanı sunanlar asıl bu yolla kendilerini daha çok emniyete almaktadırlar. Onların bu gibi davetlerine icabet edenler İslamın hükümlerinden uzaklaşmakla kalmayıp hüsrana uğramışlardır. Bu Müslümanların önüne sürülmüş bir tuzaktır. Ki böylece onlar hem Müslümanları sistemi/ laiklikliği, cumhuriyeti, deokrasiyi yıkmaktan uzak tutuyorlar hem de ömürlerini uzatıyorlar. Müslümanlar onların bu tuzaklarını keşfedip uzaklaşınca durum tamamen değişecektir. Allahu Teala şöyle buyurdu:
"Eğer sabreder ve Allah'a karşı takvalı olursanız, onların hilesi size hiç bir zarar vermez. Şüphesiz Allah onların yaptıklarını çepeçevre kuşatmıştır." (Âl-i İmran 120)
Evet, artık Müslümanlar bu oyunu bozmalıdır. Seçim meydanlarında ömür tüketerek kokuşmuş küfür nizamı demokrasiyi ayakta tutmak yerine Şer'i hükümlere bağlanarak İslami hayatı tekrar hakim kılmak için Hilafet devletini kurma yolunda ihlas ve azimle çalışmalıyız. Bu yolda çalışanlara ise destek verilmelidir. Ki böylece Allah'ın yardımına düçar olalım. [Tahir Şanlı ]