Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Dini Devletten Ayırmanın Sebepleri

C Çevrimdışı

cendel

Aktif Üye
İslam-TR Üyesi
Dini Devletten Ayırmanın Sebepleri

1- Kilise ehlinin ilim ve ulemaya karşı çıkması: Kilisenin ilkesine zıd düşen tüm ilmi araştırmalar reddedilirdi, araştırma yapana türlü işkenceler yapılırdı. Mesela; Kurdanu Branu kilisenin ilkesine ters bazı şeyleri söyledi, onu aldılar altı sene hapse attılar, baktılar fikirlerinden vazgeçmiyor 1600 senesinde onu yaktılar. Sonra Kalilo geldi, dünyanın döndüğünü iddia etti, mahkeme onu hapse gönderip çok zor şartları öne sürdü. Kalilo bu şartları görünce tevbesini ilan edip fikrinden vazgeçti ve mahkeme başkanının önünde eğilip şöyle dedi: “Ben Kalilo. Yetmiş yaşına gelmiş bir insanım. Önünüzde rükua geçip mukaddes kitaba el basıyorum, dünya döner diyeni lanet ediyorum.” İşte bu şekilde birçok fikir adamı fırında yakıldı. Bunun sebebi ise fikirlerinin kilisenin ilkesine ters düşmesiydi.

2- Dini ilkeler kilise ehlinin elinde olup, istediğini vaftiz edip istediğini günahkar göstermesi, cenneti parselleştirip satması, dinin bazı ayinlerden oluşması, din adına istismarın zirveye çıkması dinin devletten ayrılmasında önemli etkendir. Bir defasında Avrupa’da çalışan bir işçi bana şöyle demiştir: “Ben çoğu zaman İslam aleminde yapılan din istismarından bahsediyordum, bir gün fabrika sahibi beni çağırıp şöyle dedi: “Sizde olan din istismarı bizde olanın çeyreği dahi olamaz, size bir vakıa anlatayım:

Bir kadının kocası ölmüş. Kadın da zenginmiş, kalkıp papazın yanına gidip şöyle demiş: “Benim kocam her pisliği yapan birisiydi, şimdi ise öldü. Muhakkak cehenneme girecektir. Onu nasıl cehennemden kurtarırsın?”. Papaz, “av kapının önüne geldi” düşüncesiyle: “Efendim kocanızı cehennemden kurtarmak için çok paraya ihtiyaç var. Bir meleği zebaniye göndereceğiz ve kocanı kurtaracağız” demiş. Kadıncağız: “Ne kadar lazım” deyince papaz; “En azından 100 bin mark gerekir” demiş. Kadıncağız 100 bin markı getirmiş ve papaza vermiş. Ertesi gün papaza “ne yaptınız papaz efendi” demiş. Papaz, “senin için olmasaydı ben bu kadar zorluğa girmezdim. Zira cehennem deyip geçme. Ben tüm parayı zebanilere dağıttım, çok da yalvardım kocanı göbeğine kadar cehennemden çıkartabildik” demiş. Kadıncağız; “Göbeğinden aşağısı cehennemin içinde midir? Ne yapacağız şimdi” demiş. Papaz; “Bir yüz bin daha getirmen gerekir” cevabını vermiş. Kadın malını satar yüz bin mark daha getirir ve ertesi gün “ne yaptınız” diye sorunca, papaz; “bu gece, sabaha kadar çalıştım zebanilere para dağıttım zorla dizlerine kadar çıkarabildik. Allah şahittir ki sen olmasaydın kesinlikle böyle tehlikeli işe girmezdim” der. Kadıncağız; “dizlerinden aşağısı halen cehennemde midir? Ne yapacağız?” diye sorunca papaz; “bir yüz bin marka daha ihtiyacımız vardır” der. Kadın tüm varlığını satıp getirir ve öteki gün gelip “ne yaptınız” diye sorar. Papaz; “sabaha kadar ter içinde kaldım tüm parayı dağıttım en sonunda kocanın saçından tutup cennetin ortasına attım, Allah’a şükürler olsun ki başardım” der. Kadın; “bu bir yalandır. Benim kocamın saçı yok, kocam kel idi, sen nasıl onun saçından tutuyorsun? Bundan dolayı biliyorum ki bu yalandır” der.

3- İncillerin çoğalması, hurafelerle dolup taşması, toplumun Hıristiyanlıktan soğumasına sebep olmuştur. Hatta İncillerin sayısı 104’e kadar çıktı. Fakat bir toplantı neticesinde 4’e indirilmiştir.

4- İncillerde toplumun ihtiyacını karşılayacak kanunların olmaması. Bundan dolayı beşer ürünü ideolojilere başvurdular.

5- Daima fakir fukara adı altında toplumdan mallar toplanır ve bu mallar fakirlere verilmezdi. Tüm toplanan mallar kilise ehlinin cebine girerdi ve bir taraftan da vergi adı altında mal toplarlardı. Böylece toplumun en zengini onlar oldular. Böyle çeşitli sebeplerle toplumu istismar ediyorlardı. Bu hali gören toplum ve ıslahatçılar kilise ehlinin Allah adıyla verdikleri hükümlerden kurtulmak için çalışmaya başladılar ve neticede dini devletten ayırma fikri olan laiklik çıkıverdi. Avrupa’nın kalkınma noktası o andan itibaren başladı. Velhasıl dinlerini terkettiler ve ekonomide ilerleyip sanayide kalkındılar. Fakat İslam aleminden, İslam’ın güzelliklerinden bihaber olan bazı öğrenciler Avrupa’ya gidip o fikirlerden etkilenip döndüler ve şöyle sandılar: Şayet biz de Avrupalılar gibi dinimizi terkedersek, dinimizi hayat alanından uzaklaştırırsak biz de onlar gibi kalkınırız. İlerlemenin tek engelinin İslam dini olduğunu zannettiler. Fakat bu köle ruhlular şunu bilmediler ki, İslam dini ilme çok önem verip öğrenmeye teşvik eden bir dindir. Mesela şu ayetlere bakınız:

“De ki: Rabbim ilmimi arttır.”

“De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” (39, Zümer/9)

İslam ilmi öğrenen ve öğreteni çokça övmektedir. Hatta ilim ehline zekat dahi verilir ki toplumu ilmiyle ihya etsinler. Bakın Rabbimiz ne güzel buyuruyor:

“Allah, adaleti ayakta tutarak şu hususu açıklamıştır ki, kendisinden başka ilah yoktur. Melekler ve ilim sahipleri de mutlak ve hikmet sahibi Allah’tan başka ilah yoktur.” (3, Al-i İmran/18)

Allah Resulü (sallAllahu aleyhi ve selem) ilim ehlini överek şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak Allah, Melekler, gök ve yerin ehli, hatta karıncalar, hatta balıklar insanlara hayrı öğretenin üzerine salat getirirler.”

İmam Hasan el-Basri şu sözlerle ilim ehlini övmektedir: “Şayet alimler olmazsa insanlar hayvanlar gibi olurlar.”

Zaten bu ümmetin kitabı “oku” emriyle başlar. Öyle bir kitap ki, tamamen kör taklide karşıdır. Her konuda delilini getirin deyip Müslümanları ilme ve tahkike çağırır. Böyle bir din nasıl Hıristiyanlığa benzer, bu ilim dinini lahuti bir dine kıyaslamak açık bir iftiradır.

Bir de İslam’ın mübarek kaynağı olan Kur’an-ı Kerim Allah tarafından koruma altındadır. Hiç bir zaman tahrif edilmemiş ve tahrif edilemez de. Nasıl olur da böyle bir dini kilisenin tahrif edilmiş İnciline kıyas yapılır? Halbuki insaflı Hıristiyanlar da İncillerinin tahrif edildiğini kabullenirler. Zira İncilin aslı İbranicedir, onu Yunancaya çeviren mütercim dahi bilinmiyor.

Bir de Allah’ın kitabı olan Kur’an-ı Kerim tüm insanların ihtiyacını karşılayacak biçimde kanunlara haizdir. Tüm zaman ve mekanlarda bütün çağlar ve asırlarda tatbikata elverişlidir. İnsaflı Avrupa alimleri de bunu kabullenirler.

Bir de İslam’da din adamları diye bir kavram yoktur. Zira İslam’da her Müslüman din adamıdır. İslam dini teokrasi dini değildir. Bazı grupların güdümünde olan bir din değildir. Alim denilen kesimi Kur’an ve sünnete tabi oldukları müddetçe severler, aksi takdirde dilsiz şeytan gözüyle bakarlar. İslam’da istibdad ve diktatörlük yoktur, aksine şura vardır. Hatta Kur’an’da Şura diye bir sure dahi mevcuttur. İslam güneşinin ışığını görmeyen yarasalar Allah’ın kanunu ile beşer ürünü olan kanununu birbirine kıyaslarlar. Rabbimiz Kur’an’da bunlar hakkında şöyle der:

“Zulmedenler hangi inkılap ile döndürüleceklerini yakında bileceklerdir.”

Zira bunların kıyasları rehberleri olan şeytanın, Hz. Adem’e secde yapmadığı zamanki kıyasına benzer.

Aslen laikler iki kılıfa bürünmüşlerdir: Bazıları kendini güzel gösterip dine hürmetimiz var derler. Bazıları da dini tamamen ortadan kaldırıp süpürmek isterler. Bugün yaptıkları gibi.

Laiklerin birinci kısmını çağdaş münafıklar diye adlandırabilirsiniz. Bu laikler tüm kısımlarıyla bir yerde birleşirler: Din vicdanla aynı değerdedir, kişi ve Allah arasında olan bir bağlantıdır, hayatla hiçbir alakası yoktur ve tüm ehli iman gericidir, geri kalmalarının tek nedeni İslam’dır.
 
Üst Ana Sayfa Alt