Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Dini Filmlerde Muşrik, Kafir, Fasık Oyuncuların Hükmü ?

K Çevrimdışı

Kumeyl

Üye
İslam-TR Üyesi
ben Azeriyim ola bilir benim yazimi anlamamak durumunuz olsun,ama 1sorun var burdaki kardeshler arasinda oldu.soru boyledir..Dini cekilen dizilerde (filmlerde) mesele mushrik 1 oyuncu Peyqamberlerin yahud Sehabelerini obrazin oynuya bilermi? ve bu kimi filmlere musliman ehli seyr ede bilermi? ve bu filmlerin gunumuzde Islami devet ile elaqesi varmi,bidatmidir deyilmidir?

(Bu soruya Allah rizasi icin bir bildiyiniz delil varsa yazin)
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Konuyla ilgili olarak, Türkiye'de genelde İslami konulu filim yapımcısı olarak tanınan "Mesud Uçakan'ın, kendisiyle yapılan bir röportajda, kendince (isabetli ve isabetsiz) yorumları ve film çekimi hakkında yaşadıkları hakkındaki cevablar şunlardır:


mucakan2.jpg



-İslam dünyasındaki sinema potansiyelini ve Hz. Peygamberle ilgili filmleri nasıl değerlendiriyorsunuz?

İslam dünyasında ciddi bir sinema sektörü oluşmadığını, sevgili din kardeşlerimizin bu alanda da maalesef yaya kaldığını hepimiz biliyoruz. Bu dünyada en ileri olması gereken ülkelerden birisi biziz, bizim sinemadaki hal-i pür melalimiz de ortada. Göz dolduran bir İran Sineması var. O da lokal ve festival tabanlı denemeler yapıyor. Uluslararası çapta sektöre damgasını vuran, dünya dağıtım imkanı kazanmış kaç filmimiz var? Aklımıza gelenler "Çağrı" gibi tek tük filmler. Demem o ki, sektör olarak dünya sinemasında elle tutulur bir potansiyelimiz yok.

-Peki, parasal olarak bu potansiyeli oluşturma imkanımız yok mu?

Var! Hem de dağlar kadar! İstenirse dünya çapında filmlerimiz çekilebilir, İslam tarihiyle ilgili dev prodüksiyonlara imza atılabilir, dev dağıtım ağları kurulabilir. Rabbimin, " Sen olmasaydın Kainat'ı yaratmazdım!" dediği İki Cihan Serveri O Yüce Peygamber'le ilgili filmlere gelince, var mı böyle filmler? "Çağrı" dışında benim haberim yok. İslam tarihini anlatan bazı diziler görüyoruz, ama, eğer dünya çapında, olay bir sinema filminden söz ediyorsak yok böyle bir şey. Dolayısıyla, bu alanda yetersizliklerimiz çok.

- Hz. Peygamberle ilgili bir film yapmayı düşündünüz mü?

Düşünmedim. Bizim nesil bu konuda fazla hoşgörülü değil. Peygamberimiz bir yana sahabeden birinin dahi "mevcut şartlarda hakkını vererek" canlandırılması vebal gerektirebilir. Bendeniz Allah dostlarını canlandırırken bile kaş yaparken göz çıkartırım diye çok korkmuşumdur! Bunlar hassas konular. Sinemaya başlarken bile tek meselemiz "sinema yapmak günah mı sevap mı" meselesiydi. Çok şükür bunu aştık; ama, sinema dendi mi bir müslümanın aşması gereken daha çok dağlar var. Kadın unsuru hangi ölçülerde kullanılacak, büyük zatları temsil etmek ne derece mümkün? Mevcut sektörde dinini doğru dürüst bilen, yaşayan oyuncular yok. Olanlar da sizin canlandıracağınız tipe uymazsa ne olacak? Gibi pek çok çözümlenmemiş soru var kafamızda.

- Peygamber ve kutsal kişilerle ilgili film yapmak gerçekten zor bir iş. Uygun oyuncu bulmak dışında başka ne tür zorlukları olabilir bu işin?

İnsan gerçekte yaşamadığı, hissetmediği bir konuyu anlatırsa yavan olur, inandırmaz, duygusunu seyirciye geçiremez. Nihayet sinema da bir duygunun zıpkınlanmasıdır! Bu bağlamda mevcut sektörde bu yönde eksiklikler çok! O kutsal kişileri canlandıracak oyuncular ve onları filme alacak ekip açısından risk büyük. Bir filmimde başrol oyuncularımızdan birisinin camide namaz kılması ve dua etmesi gerekiyordu. Öğle namazı sonrası camiye girecektik. "Abdest alın!" dedim. Oyuncumuz, " Hocam ben sabah erkenden sete gelmeden önce abdest almıştım!" dedi. Kameramanımız da "doğuştun abdestli olduğunu" söyledi. Arkasını siz düşünün. Ama yine de hiç olmazsa yönetmenin o manaları ve dini hassasiyetleri bilmesi, işi önemli ölçüde kurtarabilir diye düşünüyorum. Daha önemli bir zorluk da şu: Biz resmi reddeden, fotoğraf olarak zaruret dahilinde vesikalık fotoğrafa müsaade eden, kimsenin daha ötesine delil getiremediği bir alt yapıdan geliyoruz. Bir film yaparken kim bilir nerede nasıl günah kazanıyoruz, bunun bile tam ayırdında olduğumuzu sanmıyorum. Kuru mantık çerçevesinde salt sosyal faydalarını dikkate alarak. Ve Allah (c.c.) affetsin çoğu sahnelerin fetvalarını kendi ferasetimizle vermek zorunda kalarak film yapıyoruz. Bu hassasiyet çerçevesinde, o kutsal kişileri canlandırmak kolay olmasa gerek. Bendeniz İskilipli Atıf Hoca'yı ve Yahyalı'lı Hacı Hasan Efendi'yi çektim; ama, nasıl çektim bana sorun. Kimlerden ne icazetler aldım. Diğer bir zorluk da, her seyircinin beyninde aslında farklı tahayyül edilen mübarek bir zatı belli bir oyuncu çehresine odaklamakla seyircinin hayallerini öldürüyorsunuz. Sonuçta bu konuda söylenecek olan şu : Elbette kutsal kişiler de çekilebilir; ama, hakkını verirseniz. (!)

- Peygamberi tasvir konusunda İslam dünyasında bir hassasiyet var. Bu hassasiyete riayet edilerek yapılacak çalışmalarda, sinema bu eksikliği nasıl bertaraf edebilir?

Peygamberimiz tasvir edilebilir mi? Efendimizin, halleri, duruşları, davranışları, aile hayatı, psikolojik boyutları bence verilebilir; ama, kat'iyyen cemalini göstermeden... "Bence verilebilir!" dediğim çerçeve de yine dini hassasiyet noktasında bizim ferasetimizi aşacak bir öneme sahiptir ve alimlerin, ariflerin fetvasını gerektirir. Sinema bu hassasiyeti dikkate almak zorundadır. Benim hassasiyetim çerçevesinde şunu rahatlıkla söyleyebilirim: O'nun cemali asla gösterilmemeli.
Bir yönetmenin bunu deneyebilmesi için çok kozmopolit olması lazım. Yıllar önce, sanıyorum 1974'lerdi. Metin Erksan, birlikte gittiğimiz bir ziyarette Şule Yüksel Şenler Hanım'dan böyle bir senaryo istemişti de şaşırmıştık. Şule Hanım münasip bir dille reddetmiş, bunun olamayacağını da çok güzel anlatmıştı. İsterseniz, önce şu sinema sektörüne bilinçli müslümanlar olarak doğru dürüst girelim. Orada var olmaya çalışalım. O güller yetiştirecek topraklarımız oluşsun. Sonra konuşuruz bunları. ,


-Peki varsayalım böyle imkanlar oluştu, yine bu hassasiyetler çerçevesinde Peygamberimizle veya mesajı ile ilgili bir film yapacak olsanız Peygamberin hangi yönünü ön plana çıkarmak ve nasıl bir tema içinde ele almak isterdiniz?

Peygamberimiz bir model. Hayata dönüştürülmüş mükemmel bir Kur'an modeli. Dahası zübde-i alem sırrının en zirve noktası. Şüphesiz, ilk yapılması gereken O (sav)'nu madde ve manada bir denge adamı olarak çerçevelemektir. O Yüce Zat, haddi aşmamanın en çarpıcı örneği idi. Model oluşunun en bariz vasfı da budur. Fert ve toplum hayatında devrim yapmayan hiçbir yönü yok. Her türlü fiziki tasarruf gücüne sahip. Ama O (sav), son derece mütevazı, son derece dengeli, sıradan bir aile reisi. Büyükle büyük küçükle küçük. İyi bir baba, iyi bir arkadaş, iyi bir dost. Sanırım en büyük mucizesi de bu.



İlgili Konu :

Müslüman Birisi Film Gereği Kafirleri Canlandırmalarının Hükmü Nedir?
https://www.islam-tr.org/konu/muslu...firleri-canlandirmalarinin-hukmu-nedir.33900/
 
Abdulmuizz Fida Çevrimiçi

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
Şia inancına göre Peygamber, sahabe gibi kutsal kişilerin canlandırılması hatta tasvir edilmesi caiz olduğundan, bazı şii filmlerinden bu tarz caiz olmayan sahneler sıklıkla bulunmaktadır. Konuyla ilgili bir tepki yazısını aktarıyorum :


'Hasan, Huseyin ve Muaviye' dizisi ve tartışmaları

Tarihî diziler ve filmlerle ilgili tartışmalar sadece Türkiye ile sınırlı değil.

İçinde bulunduğumuz Ramadan ayında 13 Arab televizyon kanalında yayınlanan 'Hasan, Huseyin ve Muaviye' dizisine yönelik tepkiler çığ gibi büyüyor. Birçok Arab ülkesinde patlak veren Arab devrimlerinden olsa gerek bu tartışmalar siyasî olayların gölgesinde kalsa da dinî mercilerde ve medya çevrelerinde dizi etrafında yaşanan tartışmalar, Ramazan sonrasında da devam edecek gibi.
Kuveyt Meha şirketinin yapımını üstlendiği, çekimleri 3 yıl süren ve 8 milyon dolara mal olan dizi, Hz. Peygamber'in torunları Hasan ve Hüseyin'in halife Osman'ı savunmadaki rollerini ve babaları Hz. Ali'ye verdikleri destekleri beyaz ekranlara taşıyarak 'büyük fitne'ye ışık tutuyor. Ayrıca Hz. Hasan'ın Müslümanlar arasına barışın gelmesi ve İslam ümmetinin birleşmesi için hilafetten feragat etmesine de değiniyor. Bu drama çalışması Hz. Osman'ın öldürülmesi ile Hz. Hüseyin'in Kerbela'da şehit edilmesine kadarki tarihî dönemi anlatıyor. Bu süre zarfında birçok sahabenin öldürülmesini, Hz. Ali'nin hilafete gelmesi ve şehit edilmesini, Muaviye ve Yezid dönemlerini, Cemel Vakası ve Sıffîn Savaşı olaylarını aktarıyor. Dizi, anlaşmazlığın kökenini Abdullah bin Sebe'nin tuzaklarına dayandıran komplo teorisini işliyor. Senaryoya göre Sebe, Müslümanların tıpkı Halife Osman'dan nefret etme konusunda ayrılığa düştükleri gibi İmam Ali'ye sevgi konusunda da ayrılığa düşmesini istiyor. Fakat dizi olayları aktarırken Sünni kaynaklarda bilinenlerin dışına çıkmıyor.


Dizi, dinî merciler ve medya çevrelerince iki açıdan tartışılıyor.

İlki Hz. Peygamber'in torunları ve diğer sahabelerin dizilerde ve filmlerde canlandırılması etrafında verilen fetvalar üzerinden yapılıyor.
İkincisi de dizinin Müslümanların tarihinde halen etkisini koruyan oldukça hassas ve sıkıntılı tarihî olayları ele alması üzerinden.


Fetvalar üzerinden yapılan tartışmalarda adeta bir fetvalar savaşı yaşanıyor. Fetva kurumları maalesef siyasî konularda olduğu gibi sosyal ve kültürel faaliyetler konusunda da birbirinden taban tabana zıt fetvalar vererek hem insanları tehlikeli bir kamplaşmaya sürüklüyor, hem de dini kendi çıkarları için kullanmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürüyorlar.

Yapımcı şirket yetkilileri dizide bütün İslamî ve ahlakî kuralları gözettiklerini belirterek 23 Şii ve Sünni merciden onay aldıklarını, şiddetin ortadan kaldırılması, hoşgörünün teşvik edilmesi ve tarihin bilinçli bir bakış açısıyla yeniden okunması noktasında önemli bir mesajı aktardıkları açıklamasında bulunuyor. Basına yansıdığı kadarıyla diziye onay verenlerin başında Yusuf el-Karadavi ve Selman el-Avde gibi tanınmış Sünni âlimler geliyor. Yapımcı şirket Irak'taki Şii merci Ali Sistani'nin yanı sıra geçen yıl kaybettiğimiz Lübnanlı Şii âlim Muhammed Hüseyin Fadlallah ve Ali el-Emin'den de bu yönde fetva aldıklarını belirtiyorlar ancak Sistani'nin ofisinden yapılan açıklamalarda bu tür iddialar yalanlandı.

Diziye onay veren âlimler bazı şartlar koşuyorlar. Bu şartların başında Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin'i oynayan aktörlerin tanınmamış olması ve normal yaşantılarında düzgün insanlar olması geliyor. Yapımcı şirket dizide önemli karakterleri oynayan aktörlerin üç yıl boyunca tarihi olmayan dizilerde oynamamaları şartını da getirmiş.

Dizinin gösterimine karşı çıkanların başında ise El Ezher Üniversitesi, Irak ve İran'daki Şii merciler geliyor. Ezher Üniversitesi yönetimi büyük peygamberler ve Ehli Beyt'ten hiç kimsenin temsili suretinin yayınlanamayacağını belirterek dizileri yayınlayan televizyon kanalları hakkında adli makamlara başvuracaklarını açıkladı. İran ve Irak'taki Şii merciler ise El Ezher'in dizinin yayından kaldırılması kararını desteklediklerini belirterek peygamberin ve sahabelerin sanatsal çalışmalarda canlandırılmasına karşı olduklarının altını çiziyorlar. Irak'taki Ali Sistani'nin başkanlığındaki Yüksek Şii mercii de dizinin yayınlanmasının Müslümanlar arasındaki ihtilafları artıracağı uyarısında bulundu. Fakat İran ve Şii çevrelerin tepkilerinde önemli bir çelişki göze çarpıyor. İranlılar son yıllarda çektikleri dini filmlerde Hz. Zekeriya ve Hz. Yusuf'u canlandırdılar ancak 'Hasan, Hüseyin ve Muaviye' dizisine çok temkinli yaklaşıyorlar. Ürdünlü yazar Yaser el-Zeatire'ye göre peygamberlerin canlandırılmasını kabul ederken sahabenin canlandırılmasına temkinli yaklaşmak pek ikna edici değil.
Zeatire dizi ve filmlerdeki canlandırmaların peygamberlerin ve sahabelerin konumlarına zarar vereceği görüşüne katılmıyor. Zarar vermek isteyenlerin fetvaya ihtiyaç duymadığına işaret eden Zeatire "Batılılar Hz. İsa'yı birçok kez canlandırdılar ve birçok tarihî şahsiyetin hayatı sinemaya aktarıldı ancak hiç kimse oyuncularla bu şahsiyetler arasında bir ilişki kurmadı." diyor.


El Hayat gazetesinden Davud el-Şeryan da sahabelerin dizilerde canlandırılmasına karşı çıkışların tamamen duygusal olduğunu belirterek dinî mercilerin bu tutumlarını gözden geçirip yapımcı ve yönetmenlerle diyalog kurarak dizilerin içeriğine müdahil olmalarını istiyor.
Belki de bütün bu tartışmalarda göz ardı edilen en önemli nokta Ramazan'ın bir arınma ayından çok eğlence ayına dönüştürülmüş olması. Mısırlı yazar Fehmi Hüveydi, Ramadan'da ekranlarda yayınlanan dizi enflasyonundan dolayı insanları bırakın teravih namazlarını vakit namazlarını dahi ihmal edebileceğini belirtiyor. Ramadan'ın adeta Noel'e çevrildiğine ve bundaki en büyük payın medyanın olduğuna dikkat çeken Huveydi, geçen yıl Ramazan ayında sadece Mısır televizyonlarında 30'a yakın dizinin yayınlandığının altını çizerek reklam piyasasında astronomik rakamlara ulaşıldığını ve bu durumdan en fazla kazananın da fiyatları artan oyuncular olduğunu ifade ediyor. Katılmamak elde değil.

HALİL ÇELİK Ortadoğu uzmanı
 
Alketa Çevrimdışı

Alketa

2024 Resmi Kitap Sponsoru
İslam-TR Üyesi
trt dizilerindeki tasavvuf temali gorsellerin hepsi cerrahi tekkesindeki zikirlerden alıntılama. bu tip cekimlerde oradan bi grup gidiyormuş.
 
Üst Ana Sayfa Alt