Neler yeni
İslami Forum, Dini Forum, islami site, islami sohbet, radyo, islami bilgiler

İslam-tr.org'a hoş geldiniz! Hemen üye olun ve kendi konularınızı, düşüncelerinizi paylaşarak bu platforma katılın. Oturum açtıktan sonra, İslam dini, tarih ve güncel konularla ilgili paylaşımlarda bulunabilirsiniz.

Çözüldü Dünya Yuvarlak Olduğuna Göre, Allah Hangi Tarafın Üstündedir?

Y Çevrimdışı

Yasin Sucu

Üye
İslam-TR Üyesi
Bilindiği gibi birçok gruplar türemiş durumda. Bu grupların ihtilaf ettikleri noktalardan biri Allah'ın nerede olduğu ile ilgili. Fazla ayrıntıya girmeyeceğim ve aklıma takılan bir soru soracağım. Öncelikle şu çizdiğim resim ile başlayayım:

http://hizliresim.com/nPdQ2B
nPdQ2B.jpg


İlk önce resmi açın. Gerçekte hayatta bilirsiniz ki dünya yuvarlak diyebileceğimiz bir şekle sahiptir. Ve dünyanın altında, üstünde, sağında, solunda ve çeşitli başka yerlerinde insanlar yaşıyor. Resimde görüldüğü gibi bir dünya var ve dünyanın çeşitli yerlerinde çöp adam olarak çizdiğim insanlar mevcut. Şimdi sorum şu. Eğer Allah Arş'ın üzerinde ise resimde görüldüğü gibi Ahmet'e göre de Allah yukarıda olmuş oluyor, Mehmet'e göre de Allah yukarıda olmuş oluyor, Ali'ye göre de Allah yukarıda olmuş oluyor, Veli'ye göre de Allah yukarıda olmuş oluyor. Ama görüldüğü gibi Ahmet üstte, Mehmet altta, Ali solda, Veli ise sağda. Demek istediğimi anladınız umarım. Yorumlarınızı bekliyorum.

Bu soruyu sormaktaki niyetim kötü değil. Amacım sadece öğrenmektir.
 
Moderatör tarafında düzenlendi:
Abdulmuizz Fida Çevrimdışı

Abdulmuizz Fida

فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ
Admin
uzay.jpg
y%C4%B1ld%C4%B1zlar.jpg


'Dünya yuvarlak olduğuna göre' diyerek söze başlayan istiva munkirleri, kıt ve hastalıklı muşebbihe ve mucessimeye özgü düşünce yapılarıyla Allah (c.c.) ve istivayı anlayıp şekillendirmeye çalışarak, demogojik sapıtmalarına haklı bir mazeret sunduklarını sanarak, ateistlerin muslumanlara çevirdikleri bizans oyunu kelime oyunlarıyla üstün gelmeye çalışmaları, sapıklıklarını arttırmaktan başka bir işe yaramaz.

Arab lugatinde apaçık olan İstivaya bile ihata, kuşatma, istila etme, hükmetme gibi mânalar yükleyerek istivanın gerçek anlamını tahrif ve tağyir etmişlerdir.
Yukarıda da muasır mutezililerin sözde apışıp kalmamız için benzeri suallerinden birisini görmekteyiz. Bu kişiler evveliyatla bu suallerinin çelişkiler içerisinde olduğunu, çeşitli ayet ve hadisleri inkâr mahiyetine geldiklerini anlayamayacak kadar gözü dönmüş zavallılardır.

Dünyanın yuvarlak olması, her katın arası yetmiş küsur yıl mesafe olan yedi kat göklerin ve kâinatın da yuvarlak olduğu gösterir mi? Dünyanın ve gördüğümüz yıldızların içinde bulunduğu birinci kat sema ve bunun gibi yedi kat sema ve arş dahi mahlukat olduğuna göre, bunlar yokken dahi Allah (c.c.) vardı ve hiç bir şeye ihtiyacı yoktu.

Abdullah b. Amr -RadıyALLAHu anh- şöyle demiştir:
Râsulullah -SallALLAHu aleyhi vesellem- buyurdu ki:
"Yüce ALLAH, gökleri ve yeri yaratmadan ellibin yıl önce bütün mahlukatın kaderlerini tayin etti, Arşı da su üzerinde idi."
[Muslim 2653.]

"Şubhesiz ki sizin Rabb'iniz gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da arş üzerine istivâ eden ALLAH’tır." (Yunus 3)

"O, gökleri ve yeri altı günde yaratan, sonra da Arş üstüne istivâ edendir. O yere gireni de, ondan çıkanı da, gökten ineni de oraya yükseleni de bilendir. Nerede olursanız O, sizinle beraberdir. ALLAH yaptıklarınızı çok iyi görendir." (el-Hadid, 4)


Peygamber
’ın şu kudsi buyruğu gösterilebilir:

حَدَّثَنَا إِسْمَاعِيلُ، حَدَّثَنِي مَالِكٌ، عَنِ ابْنِ شِهَابٍ، عَنْ أَبِي عَبْدِ اللَّهِ الأَغَرِّ، عَنْ أَبِي هُرَيْرَةَ، أَنَّ رَسُولَ اللَّهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ ‏ "‏ يَتَنَزَّلُ رَبُّنَا تَبَارَكَ وَتَعَالَى كُلَّ لَيْلَةٍ إِلَى السَّمَاءِ الدُّنْيَا حِينَ يَبْقَى ثُلُثُ اللَّيْلِ الآخِرُ فَيَقُولُ مَنْ يَدْعُونِي فَأَسْتَجِيبَ لَهُ، مَنْ يَسْأَلُنِي فَأُعْطِيَهُ، مَنْ يَسْتَغْفِرُنِي فَأَغْفِرَ لَهُ
"Rabb'imiz her gece, gecenin son üçte biri geriye kaldığında dünya semasına iner ve:
"
Yok mu bana dua eden, duasını kabul edeyim. Yok mu benden istekte bulunan, ona vereyim. Yok mu benden mağfiret dileyen ona mağfiret edeyim", der.
Hadisi Buharî ve Muslim rivayet etmiştir.
[Buharî, Tevhid, Kavlullahi Teala: Yurîdune en yubeddilu... (Fethu’l-Bârî, XIII, 464) 7494; Teheccud, ed-Duau ve’s-Sâlâtu fi Ahiri’l-Leyl (Fethu’l-Barî, III, 29) 1145, Deâvat, ed-Duau Nisfe’l-Leyl, 7494; Muslim, Salatu’l-Musafirin, et-Terğibu fi’d-Dua (Nevevî, VI, 282)’de rivayet ettikleri gibi Malik, Muvatta’da, Tirmizî ve Ebu Davud da rivayet etmişlerdir.]

"O’nun Kursîsi gökleri ve yeri kuşatmıştır." (Bakara, 255)
Allah (c.c.) mahlukatı yarattıktan sonra yuvarlak olan dünyayın her gece göğün semasına indiği sabittir. Burada dünya yuvarlak ve her an gece olan bölgeler mevcut diyerek, Allah(ın) arşa inmesini inkâr etmek veya indiği için Arş boş kalıyor vb. demeleri nasıl bâtıl ise, Allahın Arş- gökte / üstte olmasını inkar edenlerin Allahı mahlukatın içinde diyerek hapsetmeleri; yahut ilmi ve kudretiyle her yerde ve her şeyden haberdar olmasını zatının birlikte olarak algılamaya çalışmaları sapıklıktan başka bir şey değildir.
Şimdi sordukları mantıksız sual sebebiyle inkâr ve çelişki içine düştükleri bazı ayet, hadis ve açıklamaları görelim:

İbn Abdi'l-Berr, Baci ve bu ikisinin bulunduğu tabakadan önce gelen Maliki imamlarından Talemenki "Kitabu'l-Vusul ila Marifeti'l-Usul" kitabında elemiştir ki:
Ehl-i Sünnet'ten olan müslümanlar:
"Nerede olsanız O sizinle beraberdir." (Hadid: 4) ayeti ile benzeri ayetlerde amacın ALLAH'ın (c.c.) ilmi olduğunda, ALLAH'ın (c.c.) zatıyla göklerin üstünde bulunduğunda ve dilediğince Arş'ı üzere istiva buyurduğunda icma etmiştir. Yine demiştir ki: Ehl-i Sünnet şöyle söyler:
"Rahman Arş üzere istiva etti." (Ta-Ha: 5)

ALLAH'ın (c.c.) Arş'ı alasına istivası hakikidir, mecazi değildir. İbn Abdi'1-Berr ise sahasında en değerli kitap olan Muvatta şerhi Temhid'de nüzul (ALLAH'ın inişi) hadisinden bahisle şunları söylemiştir:
"Bu hadis sabittir, hadisçiler sıhhatinde ihtilaf etmemiştir. Bu hadis ALLAH'ın yedi göğün üstündeki Arş'ın üzerindeki gökte olduğuna işaret eder. Nitekim cemaat (Ehl-i Sünnet ve'I-Cemaat) de böyle söylemiştir ve bu hadis onları Mutezile'yi, "ALLAH her yerdedir, Arş üzerinde değil" şeklindeki sözlerinden dolayı reddeden delillerinden bir tanesidir.
Yine der ki: Ehl-i hakkın söylediklerinin doğru olduğunun delilleri şu ayetlerdir:
"Rahman Arş üzere istiva etti." (Ta-Ha: 5)
"Güzel söz O'na çıkar, iyi amel O'na yükselir (veya iyi ameli de ALLAH'a yükselten O'dur)" (Fatır; 10)
"Melekler ve ruh O'na süresi ellibin yıl olan bir günde yükselir." (Mearic: 4)
"Ey İsa! Ben seni vefat ettireceğim ve kendime yükselteceğim." (Al-i İmran: 55)

İbn Abdil-Berr, başka ayetler de zikretmiş, nihayet şöyle söylemiştir: Bu, daha fazla şeyler anlatmaya ihtiyaç göstermeyecek kadar hem avvamca, hem havasça bilinen meşhur bir şeydir. Çünkü bedihi ve zaruri bir bilgidir. Kimse onları bu konuda tereddüde sevk etmez ve hiçbir müslüman bu konuda onlara muhalefet edemez.


Mutezile'den, Cehmiyye'den, Haruriyye'den, "Rahman Arş'a istiva etti. (Ta-Ha: 5) ayetinin manası; "Rahman Arş'ı istila etti, ona sahip olarak emrine boyun eğdirdi" demektir. Çünkü "ALLAH her yerdedir" diyenler var ve bunlar ehl-i hakkın dediği gibi demiyor. ALLAH'ın Arş üzerinde olmasını inkar ediyorlar.

Eğer onların dediği gibi olsaydı, Arş ile en altta yedinci sırada bulunan yer arasında fark olmazdı. Çünkü ALLAH her şeye kadir (sahib ve mâlik) olduğu gibi, ona da kâdirdir. (yani Arş'a mâlik olduğunu niye zikretsin?)

Sözü bu şekilde devam ettirerek nihayet demiştir ki:
"Size ALLAH'ın diğer her şeye değil de sadece Arş'a istiva ettiğini isbat ve takviye eden bir diğer delil de, rivayet ehlinin Rasulullah'dan (s.a.v.) naklettiği şu hadistir:

"ALLAH her gece semasına iner ve der ki: Var mı bir isteyen, vereyim; var mı istiğfar eden, ona mağfiret edeyim. Tan ağarıncaya kadar böyle devam eder."
(Buhari, Şehadet, 28; Muslim İman; 107, 109)

Kurayza oğulları günü Sâd b. Mu'az onlar hakkında savaşçılarının öldürülmesi, çoluk çocuklarının da esir alınması şeklinde hüküm vermesi üzerine Peygamber -SallALLAHu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştu:
"
Andolsun ki onlar hakkında yedi semanın üstünden mutlak melik (egemen olan ALLAH) ın hükmü ile hüküm vermiş bulunuyorsun."
(Buhârî 3043, 3804, 4121, 6262; Muslim 1768; Musned, III, 22)

Buharî’de yer alan rivayete göre Zeyneb -RadıyALLAHu anh-, Peygamber -SallALLAHu aleyhi vesellem-in diğer hanımlarına karşı övünür ve şöyle dermiş:
"Sizleri akrabalarınız evlendirdi, beni ise ALLAH yedi semanın üzerinden evlendirdi."
(Buhârî 7420; Tirmizî 3213; Nesaî, VI, 80)



143-.......Şerîk ibnu Abdillah şöyle demiştir: Ben Enes ibn Mâlik (r.anh)'ten işittim, o, Rasûlullah (s.a.v.)'ın Ka'be mescidinden geceleyin yürütüldüğü geceyi şöyle söylüyordu:
Kendisine o hususta vahy edilmeden evvel Rasûlullah el-Mescidu'l-Harâm'da uyurken yanına üç nefer melek geldi.
Onların birincisi: — (Yatmakta olan üç kişinin) hangisi O'dur (yânî Muhammed'dir)? diye sordu [Peygamber'in orada amcası Hamza ve amcasının oğlu Ca'fer ibn Ebî Tâlib'le beraber yatmakta olduğu rivayet edilmiştir].
Diğeri: — Onların ortasındakidir, O onların hayırlısıdır, dedi.
O üç neferin sonuncusu da: — (Semâya çıkarılmak için) üç kişinin hayırlısını alın! dedi.
Vâki' olan bu kıssa bu gecede oldu (bu gecede başka şey vâki' olmadı). Peygamber o üç kişiyi bundan sonra görmedi. Nihayet onlar diğer bir gecede Peygamberdin gözü uyur ve kalbi görür hâlde iken, O'nun yanına geldiler. Peygamber'in kalbi uyumuyordu. Bütün peygamberlerde böyledir; onların gözleri uyur da kalbleri uyumaz. Bu gelen üç kişi Peygamber'le kelâm etmediler, nihayet O'nu taşıdılar ve Zemzem Kuyusu'nun yanma koydular.
O üç kişiden Muhammed'in işini Cibrîl üzerine aldı. Cibril, O'nun göğsü ile gerdanı arasını yardı. Nihayet göğsünü ve içini yarmayı bitirince, Cibrîl kendi eliyle Zemzem Suyu'ndan alıp orayı yıkadı ve içini tertemiz yaptı. Sonra Peygamber'in yanına altından bir leğen getirildi, onun içinde de yine altından yapılmış su içecek bir kap daha vardı. Bu leğenin içi îmân ve hikmetle doldurulmuştu. Cibrîl bununla Peygamber'in göğsünü ve boğazının içindeki etleri, yânî boğazındaki damarları doldurdu. Sonra göğsünü kapattı. Sonra O'nu dünyâ semâsına çıkardı. Onun kapılarından bir kapıya vurdu.
Semâ ahâlîsi ona: — Kimdir o? dediler.
Ben Cibril'im, dedi.
Semâ ehli: — Beraberindeki kimdir? dediler.
Cibrîl: — Berâberimdeki Muhammed'dir, dedi.
İçerideki sorucu: — O'na dâvet gönderilmiş midir? dedi.
Cibrîl: — Evet gönderilmiştir, dedi.
İçeridekiler: — O'na merhaba ve ehlen! dediler, akabinde semâ ehli Muhammed'i bu da'vetinden dolayı müjdeliyorlardı.
Semâ ehli Allah'ın O'nunla Yer hakkında ne yapmak istediğini Cibrîl diliyle onlara bildirinceye kadar bilmiyorlardı.
Dünyâ semâsında Âdem'i buldu.
Cibrîl, Peygambere: — Bu, baban Âdem'dir, ona selâm ver, dedi.
Peygamber, Âdem'e selâm verdi,
Âdem de selâmını alıp mukaabele etti ve: — Merhaba ve ehlen benim oğlum, Sen ne iyi oğulsun! dedi.
Bir de Peygamber dünyâ semâsında devamlı akmakta olan iki nehirle karşılaştı da: — Bu iki nehir nedir yâ Cibrîl? dedi.
Cibrîl: — Bu ikisi Nîl ile Furat'ın asıllarıdırlar, dedi.
Sonra Peygamberi dünyâ semâsında yürüttü. Bu arada Peygamber diğer bir nehirle karşılaştı ki, onun üzerinde inciden ve zeberced-den yapılmış bir saray vardı. Eliyle nehrin suyuna vurdu, bir de gördü ki, o, en iyi cins misktir.
Cibril'e: — Bu nedir yâ Cibrîl? diye sordu.
Cibrîl: — Bu, Rabb'inin Sen'in için hazırlamış olduğu Kevser'dir, dedi.
Bundan sonra Cibrîl O'nu ikinci semâya yükseltti.
Orada da melekler ona, birinci semâdaki meleklerin sordukları gibi: — Bu kimdir? dediler.
Cibrîl: — Ben Cibril'im! dedi.
Beraberindeki kimdir? dediler.
Muhammed'dir, dedi.
O'na da'vet gönderilmiş midir? dediler.
Evet gönderilmiştir, dedi.
O'na merhaba ve ehlen! dediler.
Bundan sonra Cibrîl, O'nu üçüncü semâya yükseltti.
Oradakiler de ona birinci ve ikinci semâdaki meleklerin söyledikleri gibi sorup, cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu dördüncü semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl O'nu beşinci semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona, önceki semâlardaki meleklerin sordukları gibi sorup cevâb aldılar. Bundan sonra Cibrîl, O'nu altıncı semâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha öncekilerin dedikleri sözler gibi söylediler. Bundan sonra Cibrîl O'nu yedinci serıâya yükseltti. Oradaki melekler de ona daha evvelkilerin sözleri gitti söylediler. Herbir semâda isimlerini söylediği peygamberler vardı. Ben onlardan ikinci semâda İdrîs'i, dördüncü semâda Harun'u, beşinci semâda ismini ezberleyemediğim bir diğerini, altıncı semâda îbrâhîm'i, yedinci semâda da Musa'yı, Allah'ın onu kelâmıyle tafdîl etmesi sebebiyle ezberledim.
Mûsâ: — Ey Rabb'im! Benim üzerime yükseltilen (yânı Sen'in benim üzerime yükselttiğin herhangi) kimsenin varlığını zannetmemiştim, dedi. [İbn Battal şöye dedi: Mûsâ, Allah'ın "Ey Mûsâ, ben seni risâletimle, kelâmımla insanlardan seçkin kıldım" (A'râf: 144) kavli sebebiyle Allah'ın kendisini dünyâda başkaları üzerine kelâmıyle üstün kıldığını bildiğinden, Allah, Muhammed'e ''Mahmûd Makamı" vermekle başkaları üzerine tafdil edince, O'nun bu faziletle kendisi üzerine yükseldiğini anladı... (Aynî)].

Sonra Cibril, Muhammed'i, ancak Allah'ın bilmekte olduğu şeylerle bu katın üstüne çıkardı. Nihayet Sidretu'l-Muntehâ'ya geldi. Rabbu'l-îzzet olan Cebbar da yaklaştı ve tecellî etti (daha çok yaklaşmak istedi) de nihayet (bu suretle O, Peygamber'e) iki yay kadar yâhud daha yakın oldu da' Allah, kuluna vahyettiğini etti' (Necm: 8-9). Allah O'na vahyettiği şeyler içinde, ummetinin üzerine her gün ve gecede elli vakit namazı da vahyetti. Sonra oradan aşağıya indi, nihayet Musa'nın yanına ulaştı.
Mûsâ O'nu biraz alıkoydu ve: — Yâ Muhammedi Rabb'in Sana neyi ahdetti (yâni Sana neyi emr ve tavsiye etti)? diye sordu.
Rabb'im bana her gün ve gecede elli namaz emretti, dedi.
Mûsâ: — Sen'in ummetin buna güç yetiremez, geri dön de Rabb'in Sen'den ve ummetinden bunu hafifletsin! dedi.
Bunun üzerine Peygamber, Cibril'e yöneldi de, sanki bu konuda Cibril'le istişare etmek istiyor gibiydi.
Cibril kendisine: — Evet, istersen bunu iste! diye işaret etti.
Akabinde Cibril O'nu Cebbâr'ın huzuruna doğru yükseltti.
Peygamber dedi ki: "Cebbar olan Allah, evvelki durduğu makamında idi: — Ey Rabb'im! Hafiflet, çünkü ummetim buna (bu elli vakit namaza) güç yetiremez! dedi".
Yüce Allah elliden on namazı indirdi. Sonra Peygamber, Mûsâ'nın yanına döndü. Mûsâ O'nu alıkoymakta ve O'nu Rabb'ine geri döndürmekte devam etti. Nihayet elli namaz beş namaz oldu.
Sonra Mûsâ O'nu bu beş namazın yanında da durdurup:
Yâ Muhammedi Vallahi ben kavmim İsrâîl oğulları'na bundan daha azı ile döndüm de onlar zaîf olup bunu da terkettiler. Sen'in ummetin cesedler, kalbler, bedenler, gözler, kulaklar bakımından daha zaîftir. Geri dön de Rabb'in Sen'den bunun hepsini hafifletsin! dedi.
Peygamber, onun kendisine işaret etmesi için Cibril'e yöneldi. Cibril bunu kerîh görmüyordu. Cibril O'nu beşinci defa sırasında da yükseltti.
Peygamber: — Ey Rabb'im! Şubhesiz benim ummetim cesedleri, kalbleri, işitmeleri, bedenleri zaîf kimselerdir. Bizlerden daha da hafiflet! diye niyaz etti.
Bunun üzerine Cebbar olan Allah: — Yâ Muhammed! diye nida etti.
Peygamber: — Lebbeyke ve sa'deyke yâ Rabb! diye icabet etti.
Allah: — Şu bir hakikat ki, Ben'im nezdimde söz (hüküm ve kaza) tebdîl olunmaz! [Kaf Sûresi'nde "Lâ" yerine "Mâ" ile şu âyet vardır: "Benim yanımda söz değiştirilmez" (Kaaf: 29)] Bu, senin ve ummetin üzerine Ana Kitâb'da farzettiğim gibidir! buyurdu.
Ve yine: — Her bir hasene on misliyle karşılanır. Bu, Ummu'l-Kitâb'da elli vakittir ve bu senin ve ummetin üzerine beş vakittir! buyurdu.
Peygamber, Musa'nın yanına döndü.
Mûsâ O'na: — Nasıl yaptın? dedi.
Peygamber ona: — Allah bizden hafifletti. Bize herbir haseneye on misli ile karşılık verdi, dedi.
Mûsâ: — Ben İsrâîl oğulları'nı bundan daha azı dönüp tecrube ettim, onlar bunu da terkettiler. Sen yine Rabb'ine dön de Sen'den yine hafifletsin! dedi.
Rasûlullah: — Yâ Mûsâ! Ben vallahi Rabb'ime çok gidip gelmemden dolayı utandım, dedi.
Cibril de O'na: — Allah'ın ismiyle in! dedi.

Râvî: Peygamber, Mescidu'l-Harâm içinde uykusunda iken uyandı, demiştir

[Başlığa uygunluğu "Yedinci semâda Musa'yı Allah' kelâmiyle tafdîli" sözünden alınır. Bunu yerinde tenbîh ettik. Buhârî bu Isrâ hadîsinin bir rivayetini ez Zuhrî'den; o da Enes'ten; o da Ebû Zerr'den olmak üzere Namaz Kitâbı'nın evvellerinde; bir rivayetini Katâde'den; o da Enes'ten; o da Mâlik ibn Sa'saa'dan olmak üzere Bed'u'l-Halk'ta; birini Hicret'ten Evvel Bi'set'in evvellerinde; ve Peygamber'in sıfatı'nda da getirdi.

Muslim de îmân'da, İsmâîl ibn Ebî Uveys'ten getirdi: Muslim Ter., I, 217-230, 259 "162-164-165"].
(Sahih-i Buhari ; tevhid Bölüm; 38- Yüce Allah'ın: Allah, Musa'ya Hitâb İle Konuştu" (En-Nisâ: 164) Kavli Babı , Hadis No :143)




عن أنس رضي الله عنه في حديثه المشهور في الإسراء قال : قال رسول الله صَلّى اللهُ عَلَيْهِ وسَلَّم ، « ثُمَّ صَعِدَ بي جِبْريلُ إلى السّماء الدُّنيا فاستفتح » فقيل : منْ هذا ؟ قال : جبْريلُ، قِيلَ : وَمَنْ مَعَك ؟ قال : مُحمَّدٌ . ثمَّ صَعِدَ إلى السَّماء الثّانية فاستفتح ، قيل : مَنْ هذا ؟ قال : جبريلُ ، قيل : وَمَنْ مَعَكَ ؟ قال : مُحَمدٌَّ » والثّالثة والرَّابعة وَسَائرهنَّ وَيُقالُ في باب كل سماء : مَنْ هذا ؟ فَيقُولُ : جبريل متفق عليه
876. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, meşhur mi’rac hadisinde, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:

“Sonra Cibrîl beni en yakın semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi.”
Kim o denilince:
Ben Cibrîl’im, dedi.
Yanındaki kim denildi.
Muhammed, dedi.
Sonra ikinci kat semâya çıkardı ve kapının açılmasını istedi.
Kim o denildi.
Ben Cibrîl’im, diye karşılık verdi.
Yanındaki kim denildi.

– Muhammed, dedi.
Üçüncü, dördüncü ve diğer semâlara yükseldikçe, her birinin kapısında:

– Kim o deniliyordu. O da:
Ben Cibrîl’im cevabını veriyordu.

(Buhârî, Bed’u’l-halk 6; Enbiyâ 43; Menâkıbu’l-ensâr 42; Muslim, Îmân 259-264., Riyazu's Salihin , C. 4, S. 463 Ayrıca bk. Nesâî, Salât 1)
"Melekler ile Ruh O’na miktarı ellibin yıl olan bir günde yükselirler." (el-Meâric, 4)
"O’nun Kursîsi gökleri ve yeri kuşatmıştır." (el-Bakara, 255)

ALLAHu Teala buyurur ki:
"ALLAH demişti ki: Ey İsa! Ben seni vefat ettireceğim. Kendime yükselteceğim, seni inkar edenlerden temizleyeceğim. (Al-i İmran: 55)

Ummet, ALLAH'ın İsa'yı göğe yükselttiğinde icmâ etmiştir. Bütün bunlar işaret eder ki, ne ALLAH yarattıkları içindedir, ne yarattıkları ALLAH'ın içinde. ALLAH Azze ve Celle Arş'ı üzerine istiva etmiştir ve O, zalimlerin söylediklerinden de, O'nu nitelerken hakikat üzere nitelemeyenlerden, O'nu anlatırken yegâne olmak kaydıyla anlatmayanlardan da beridir, munezzehtir, yücedir, yüksektir. Çünkü onların sözü sonuçta ta'tile
(hiçbir sıfatı olmayan ALLAH fikrine), bütün vasıflamalar tevil noktasında nefye (hiçlemeye) varıyor. Böyle yapmakla kendi iddialarınca sözde tenzihi, teşbihten kaçınmayı amaçlıyorlar, fakat biz redde ve ta'tile sürüklenen bir ten'zihten ALLAH'a sığınırız.
Bu konu, çok geniştir. Bütün taifelerden alimlerin bu konudaki sözleri, akli ve nakli deliller, nefy taraftarlarının aksi delilleri ve onlara verilen cevaplar hasredilemez.


Abbas b. Abdulmuttalib'den rivayet olduğu üzere şöyle demiştir:
Rasulullah (s.a.v)'ın yanındaydık. Bir bulut geçti.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): "Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Bu buluttur" dedik.
Rasulullah (s.a.v.): "Buna muzn de denir" dedi.
"Evet, mûzn de denir" dedik.
Bunun üzerine Rasulullah (s.a.v.): "Anane da denir" buyurdu.
"Evet, anane de denir dedik."
Sonra Rasulullah (s.a.v.): "Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye sordu.
"ALLAH ve Rasulu bilir" dedik.
"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, veya yetmiş iki veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki sema (nın uzaklığı da) böyledir."
Rasulullah yedi semayı sayarak her biri arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilave etti:
"Yedinci semanın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da gerisinde sekiz adet yabani keçi (suretinde melek) var. Bunların
tırnakları ile dizleri arasında iki sema arasındaki mesafe gibi uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisinde Arş var, Arş'ın da alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık gibi mesafe var. ALLAH Azze ve Celle bütün bunların üstündedir."
(Ebu Davud, Sunnet: 19, İbn Mace, Mukaddime: 13, Tırmizi, Tefsir: 67)

İZAH:
Mubârakfuri şöyle diyor: "Bu hadiste ALLAH'ın Arş'ın üzerinde olduğuna bir delil vardır, bu gerçeğe Kur'an ayetleri ve nebevi hadisler delalet ediyor, bu sahabeden selef-i sâlihinin ve tabiinin ve ilim ehlinin mezhebidir. Onlar şöyle dediler: "ALLAH-u Teala Arş'a keyfiyetsiz, teşbihsiz ve te'vilsiz olarak istiva etti, istiva mâlumdur, keyfiyeti meçhuldur.
Cehmiyye
Arş'ı ve ALLAH'ın onun üzerinde olduğunu inkar ettiler ve O, her yerdedir, dediler. Bunların çirkin ve batıl makaleleri vardır.

(Muberakfuri ; Tuhfetu'l-Ahvazi 9/225-226)


Allah Nerede ? - Rahman Arş'a İstiva Etti !
 
Üst Ana Sayfa Alt